Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
YayınlayanHasan Çağatay Değiştirilmiş 6 yıl önce
1
1
2
2 Öykü ( Hikaye ) Gerçekleşmiş ya da gerçekleşmesi mümkün olayların kişi, zaman ve mekâna bağlı olarak farklı bir kurguyla anlatılmasına "öykü (hikâye)" denir. HİKÂYENİN UNSURLARI : OLAY: Hikâyede üzerinde söz söylenen yaşantı ya da durumdur. KİŞİLER: Olayın oluşmasında etkili olan ya olayı yaşayan insanlardır. YER: Olayın yaşandığı çevre veya mekândır. ZAMAN: Olayın yaşandığı dönem, an mevsim ya da gündür. DİL VE ANLATIM: Dili akıcı, günlük konuşma dilinde, etkili sözcükler, deyim, atasözü ve tamlamalarla zenginleştirilmiş güzel bir dil olmalıdır. DİL VE ANLATIM: Dili akıcı, günlük konuşma dilinde, etkili sözcükler, deyim, atasözü ve tamlamalarla zenginleştirilmiş güzel bir dil olmalıdır. Anlatım ise iki şekilde olur: Hikâye kahramanlarından birinin ağzından yapılan anlatım “hikâyede birinci kişili anlatım” (ben anlatımı); yazarın ağzından anlatılanlar “hikâyede üçüncü kişili anlatım” (o anlatımı). HİKÂYEDE ANLATIM : HİKÂYEDE ANLATIM :
3
3 HİKÂYE (ÖYKÜ) ÇEŞİTLERİ : Hikâyede, kimi zaman olay kimi zaman da hayatın küçük bir kesiti yada kahramanın kendisi irdelenir. Bu da öykünün çeşitlerini oluşturur. Buna göre; 1) OLAY ( KLASİK VAK’A ) HİKÂYESİ : Bir olayı ele alarak, serim, düğüm, çözüm plânıyla anlatıp bir sonuca bağlayan öykülerdir. Bu tarzın bizdeki en önemli temsilcileri Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Reşat Nuri Güntekin’dir. 2) DURUM ( KESİT ) HİKÂYESİ: Bir olayı değil günlük yaşamın her hangi bir kesitini ele alıp anlatan öyküdür. Serim, düğüm, çözüm planına uyulmaz. Belli bir sonucu da yoktur. Bizdeki en güçlü temsilcileri Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal ve Tarık Buğra’dır. 3) MODERN HİKÂYE : Diğer öykü çeşitlerinden farklı olarak, insanların her gün gördükleri fakat Diğer öykü çeşitlerinden farklı olarak, insanların her gün gördükleri fakat düşünemedikleri bazı durumların gerisindeki gerçekleri, hayaller ve bir takım olağanüstülüklerle gösteren hikâyelerdir. Bizdeki ilk temsilcisi Haldun Taner’dir.
4
4 Bir sözcüğün herkesçe bilinen, en yaygın kullanılan ve ilk akla gelen anlamına “gerçek anlam” denir. GERÇEK (TEMEL) ANLAM : -Ağaçtan düştü, kolu kırıldı. -Odadaki ışık yeterli değildi. -Balkona astığım çamaşırlar kurumamış. -Çocuk kumsalda oynuyor. MECAZ ANLAM : Sözcüğün gerçek anlamının dışında, başka bir anlamı karşılayacak şekilde, daha çok soyut olarak kullanılmasına mecaz anlam denir. - Bu konuyu bir daha açmayacağım. -İşsizlik sorunu hükümeti terletecek. -Derdim çoktur, hangisine yanayım. -Doktora boş gözlerle bakıyordu. - Tatlı sözlerle babasının gönlünü aldı
5
5 EŞ ANLAMLI SÖZCÜKLER : Okunuşları aynı, yazılışları farklı olan kelimelere eş anlamlı sözcükler denir. Siyah = Kara Akıl = Us Hatıra = Anı Kırmızı = Al Beyaz = Ak İhtiyar = Yaşlı ZIT (KARŞIT) ANLAMLI SÖZCÜKLER : Okunuşları ve anlamları farklı olan sözcüklere zıt (karşıt) anlamlı sözcükler denir. İhtiyar = Genç Siyah = Beyaz Zengin = Fakir İlk = Son İyi = Kötü
6
6 Yazılışları aynı,anlamları farklı olan sözcüklere eş sesli sözcükler denir. El : *Elime sinek kondu. *O ellere sakın gitme. Yüz: *Yüzümde benim var. *Bayramda yüz lira topladım. SOMUT ANLAM : 5 duyu organımızdan, (görme-duyma-koklama-tatma-dokunma) herhangi biri ile hissedebildiğimiz sözcüklerdir. 5 duyu organımızdan, (görme-duyma-koklama-tatma-dokunma) herhangi biri ile hissedebildiğimiz sözcüklerdir. Dışarıdan bir patlama sesi duyuldu. Yediği elmalar sert ve ekşiymiş. Işık odayı fazla aydınlatmıyor. Rüzgar perdeleri oynatıyor. Yemeğin kokusu, tuzlu olmasını değiştirmez
7
7 SOYUT ANLAM : 5 duyu organımızdan herhangi biriyle hissedemediğimiz sözcükler soyut anlamlıdır. 5 duyu organımızdan herhangi biriyle hissedemediğimiz sözcükler soyut anlamlıdır. Dedemin gelişiyle sevincim arttı. Akşam gördüğüm rüya beni etkiledi. Üzüntü paylaşınca azalır, mutluluk paylaşınca çoğalır. Kin ve nefret en tehlikeli düşmandır. Allah sana akıl fikir versin. TERIM : Bilim, sanat ya da meslek dalıyla ilgili bir alanda kullanılan özel anlamlı sözcüklere denir. Bilim, sanat ya da meslek dalıyla ilgili bir alanda kullanılan özel anlamlı sözcüklere denir. Geçen haftaki maçta üç gol attı. Yüklem cümlenin temel ögesidir. Bir sözcüğün terim anlamlı olabilmesi için mutlaka özel bir alanla ilgili cümlede kullanılması gerekir. Bir sözcüğün terim anlamlı olabilmesi için mutlaka özel bir alanla ilgili cümlede kullanılması gerekir.
8
8 DEYİM : Deyimler, en az iki sözcüğün bir araya gelip kalıplaşmasıyla oluşan Deyimler, en az iki sözcüğün bir araya gelip kalıplaşmasıyla oluşan mecaz anlamlı sözlerdir. Kulak kesilmek - Dikkatle dinlemek Dili tutulmak - Konuşamamak Etekleri zil çalmak - Mutlu olmak D e y i m l e r i n Ö z e l l i k l e r i : En az iki sözcükten oluşur. En az iki sözcükten oluşur. Kalıplaşmış sözlerdir. Kalıplaşmış sözlerdir. Deyimlerdeki sözcüklerin yerleri değiştirilemez. Deyimlerdeki sözcüklerin yerleri değiştirilemez. Deyimlere sözcük eklenilemez ya da deyimlerden sözcük çıkarılamaz. Deyimlere sözcük eklenilemez ya da deyimlerden sözcük çıkarılamaz. Deyimlerin çoğunda sözcükler mecaz anlamlıdır. Deyimlerin çoğunda sözcükler mecaz anlamlıdır. Deyimler özel anlamlı sözlerdir, genel yargı bildirmez ve öğüt vermezler. Atasözleri ise genel anlamlı sözlerdir, ders veya öğüt vermek için ortaya konulmuşlardır.
9
9 ATASÖZLERİ : Geçmişten günümüze gelen, uzun deneyimlerden yararlanarak kısa ve özlü öğütler veren, toplum tarafından benimsenerek ortak olarak kullanılan kalıplaşmış sözlere “atasözü” denir. Türkçe‘ de "sav“ olarak da adlanılır. Atasözleri bir toplumun duygu, düşünce inanç ve kültür yapısını yansıtır. Atasözlerinin kim tarafından ne zaman söylendiği bilinmez. Yani atasözleri anonimdir. Bu sözler topluma mal olmuş, toplum tarafından benimsenmiş ve yüzyılların düşünce ve mantık isteminden geçerek günümüze ulaşmış kısa ve özlü sözlerdir. Atasözleri, bir düşünce açıklanırken ya da savunulurken tanık olarak da gösterilirler. Ağaç yaşken eğilir. Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış. Takke düştü, kel göründü. Su içene yılan bile dokunmaz.
10
10 G ENEL ANLAM : Bazı sözcükler vardır ki, duyulduğunda birden çok varlığı belleğimizde canlandırır. Buna genel anlam denir. Örnek: Örnek: Ağaç sözcüğü denildiğinde meşe,erik,elma ağacı aklımıza gelir. Ağaç sözcüğü denildiğinde meşe,erik,elma ağacı aklımıza gelir. Ö ZNEL ANLAM : İzafî, sübjektif, göreli, göreceli... Öznel ifadeler, doğruluğu ve yanlışlığı kişilere göre değişebilen, kanıtlanamayan, tartışmalı, öznel, ölçülemeyen, duygulara bağlı, yorumlanabilir, bilimsel olmayan yargılardır. Öznel ifadeler, doğruluğu ve yanlışlığı kişilere göre değişebilen, kanıtlanamayan, tartışmalı, öznel, ölçülemeyen, duygulara bağlı, yorumlanabilir, bilimsel olmayan yargılardır. Bu tür cümlelerde izlenimler, yorumlar, duygular, beğeniler ve kişisel görüşler anlatılır. Bu tür cümlelerde izlenimler, yorumlar, duygular, beğeniler ve kişisel görüşler anlatılır. Yahya Kemal, 20. yüzyılın en başarılı şairidir. İstanbul Türkiye’nin en güzel şehridir. Karadeniz insanı çok inatçıdır. En güzel kış meyvesi portakaldır.
11
11 N ITEL ANLAM : Ölçülemeyen değeri ifade eden anlama denir. Örnek: Örnek: Dün gece hafif bir rahatsızlık geçirmiş. Bizi geniş odaya aldılar. N ICEL ANLAM : Ölçülebilen değeri ifade eden anlama denir. Örnek: Örnek: Bu çok lezzetli bir yemekti. Hava sıcaklığı artıyor.
12
12 Birden fazla yargılı cümlelerde yargılardan biri ötekinin nedenini bildirir. NİÇİN ağlıyorsun? Bebeğim kaybolduğu için. Neden-sonuç cümleleri iki bölümden oluşur. Birinci bölüm neden (sebep), ikinci bölüm ise sonuç bildirir. Bu tür sorularda eylemin hangi nedenle maydana geldiği bizim için önemlidir. Daha çok "için, -den, Neden-sonuç cümleleri iki bölümden oluşur. Birinci bölüm neden (sebep), ikinci bölüm ise sonuç bildirir. Bu tür sorularda eylemin hangi nedenle maydana geldiği bizim için önemlidir. Daha çok "için, -den, -diğinden, ile" gibi edatlarla sağlanır.
13
13 Neden Niçin NEDEN – NİÇİNLİ cümleler kurarız… Cevaben vereceğimiz cümleler de ÇÜNKÜ, BU YÜZDEN, İÇİN, BU NEDENLE kelimeleriyle başlar…
14
14 DİLİMİZDE İKİ TÜRLÜ “DE” VARDIR 1) DURUM EKİ OLAN -DE 2) BAĞLAÇ OLAN DE DURUM EKİ OLAN –DE’NİN YAZILIŞI B U KALEMDE UÇ BITMIŞ. S ALONDA GÖSTERI VAR. E VDE EKMEK KALMAMıŞ. B U ÇOCUKTA AKıL ÇOK. A NAHTARLAR ARABADA KALMıŞ. P ARALARıM ANNEMDE. B U SıNıFTA DERS YAPıLıR. Y OLDA GIDERKEN SENI GÖRDÜM.DEDADETADADETADA BAĞLAÇ OLAN “DE” NİN YAZILIŞI B IZ DE A NTALYA ’ YA GIDECEĞIZ. E ZGI DE GIDECEK. S EN DE GELIR MISIN ? B EN DE GELMEK ISTIYORUM. Ö MER DE BIZIMLE GELSIN. H AVA DA ÇOK GÜZELMIŞ. I SPARTA DA ÇOK GÜZELMIŞ. DE DE DE DA
15
15 İSMİN HAL EKLERİ Okula gitmeyeceğim. Kardeşimi çok özledim. Ozan bahçede oynuyor. O kitaptan ben de alacağım. Yukarıdaki tümcelerde “okul, kardeş, bahçe, kitap” sözcüklerini incelediğimizde “-e,-i, -de, -den” eklerini aldıklarını görüyoruz. Bu sözcükleri bu ekler olmadan okuduğumuzda tümceler anlamsızlaşır. O halde İsimler tümcelerin daha iyi anlaşılması için “-i, -e, -de, -den” eklerini alırlar. İsimlerin aldıkları bu eklere İsmin durum ekleri denir.
16
16 Adlar (İsimler) tümcede aldıkları durum eklerine göre beş durumda bulunurlar : 1. Adın (İsmin) Yalın Durumu : “O, ders çalışıyor” tümcesinde geçen “ders” adı hiçbir ek almamıştır. Tümcede hiçbir durum eki almadan kullanılan adlar yalın durumdadır. 2. Adın (İsmin) –i (Belirtme) Durumu : “ Ali’yi bugün hiç görmedim.” tümcesindeki “Ali” adını incelediğimizde Ali adının “-i” ekini aldığını görmekteyiz. Adların “-i” eki almış biçimine adın “-i” durumu denir. 3. Adın (İsmin) -e (Yönelme) Durumu : “Buradan denize girmek yasak” tümcesindeki denize adını incelediğimizde “deniz” adının “-e” ekini aldığını görmekteyiz. Adların ‘-e’ eki almış biçimine adın “-e” durumu denir.
17
17 4. Adın (İsmin) -de (Bulunma ) Durumu : “Çocuklar bahçede oynuyorlar.” tümcesindeki “bahçede adını incelediğimizde “bahçe” adının ”–de” ekini aldığını görmekteyiz. Adların “-de”eki atmış biçimine adı ”-de” durumu denir. 5. Adın (İsmin) -den (Ayrılma ) Durumu : “Pencereden dışarı bakıyordu.” tümcesindeki pencereden adını incelediğimizde pencere adının “-den” ekini aldığını görmekteyiz. Adların “-den” eki almış biçimine adın -den durumu denir.
18
18 TANIM CÜMLELERİ Bir varlığın veya kavramın ayırt edici özelliklerini belirli bir kesinlikle ifade etmektir. “BU NEDİR? “ Sorusuna cevap verir. Gelgit, ayın çekim kuvvetinin tesiriyle denizin karaya yaklaşması ve karadan uzaklaşmasıdır. Kafiye, mısra sonlarındaki ses benzerliğidir. Sanat, hayatı yüceltme ve daha anlamlı kılma çabasıdır. KARŞILAŞTIRMA CÜMLELERİ İki kavram, nesne, eser, kişi arasında yapılan kıyaslamaya karşılaştırma denir. Karşılaştırmada benzerlik, farklılık, üstünlük gibi değişik durumlar ifade edilir. Yani karşılaştırmanın hangi yönden yapıldığı ortaya konur. Bu durumda benzetme ve karşılaştırma edatları kullanılır. “göre, kadar, daha, daha iyi, en çok…” Sağlığım geçen haftaya göre daha iyi. Bu konuda senden daha bilgilisi yok. Televizyon da sinema kadar etkilidir. Bu çalışmayla daha iyi bir puan alabilirdin. Dinlemek de konuşmak kadar önemlidir.
19
19 ŞARTLI CÜMLELER (BİR KOŞULA BAĞLI CÜMLELER) Bazı cümlelerde temel yargının gerçekleşmesi bir şarta bağlanır. Buna göre birinci bölüm (yan yargı) koşul, ikinci bölüm ise o koşula bağlı olarak ortaya çıkan sonuçtur (temel yargı). Türkçe'de koşul anlamı asıl olarak şart ekiyle sağlanır. ile de koşul anlamı sağlanır. Türkçe'de koşul anlamı asıl olarak “-se” şart ekiyle sağlanır. “ise”, “-dikçe”, “mi ”, “ama”, “üzere”, “yeter ki” ile de koşul anlamı sağlanır. Lodos eserse hava temizlenir. Okula gideceksin ama otobüsle. Babanı gördü mü olanları anlatır. Onu gördükçe seni hatırlıyorum. İki saat sonra dönmek üzere gidebilirsin. İstediğin arabayı alırım, yeter ki sınavı kazan.
20
20 TAHMİN, İHTİMAL, OLASILIK CÜMLELERİ İhtimal, olasılık ve tahmin, bazı verilere dayanarak gelecekteki bir şeyi, bir olayı kestirmek, onun olabilme ihtimalini göz önünde bulundurmaktır. Bu tür cümleler, gerçekleşme şansı, ihtimali, tehlikesi olan bir durumu veya olayı ifade ederler. Tahmin cümlelerinde olayların akışından hareketle sonuç görülmeye çalışılır. Kesinlik taşımayan, öznel yargılardır; cümleyi söyleyenin kendince ulaştığı bir sonuçtur. Bu kış, şiddetli geçebilir. (bir ihtimal, belki) Dün beni arayan Hakan olmalı. (büyük ihtimalle odur) Adnan Bey’in yanındaki kardeşi olacak. (galiba) Dün evde değildim, Fikret beni aramıştır. (aramış olmalı, büyük ihtimalle)
21
21 Kaynakça: Türkçe öğrenci kitabı www.egitimhane.com www.dilbilgisi.net www.google.com/görseller
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.