Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
Peygamberi Örnek Almak
2
SALÂT VE SELÂM SANADIR YA RASULELLAH
Alemlere rahmet olarak gönderilen Sevgililer Sevgilisi Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) salat ve selam olsun. Her daim kendisine yapılan selama karşılık veren Sevgili Peygamberimize bağlılığımızı ve O’na olan sevgimizi çokça salat ve selam getirmekle ifade edeceğiz. إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيماً “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.” (Ahzâb Suresi 56. Ayet)
3
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فى رَسُولِ اللّهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّهَ وَالْيَوْمَ الْاخِرَ وَذَكَرَ اللّهَ كَثيرًا "Gerçekten sizin için, Allah'a ve Ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için Allah'ın Rasülü'nde çok güzel bir örnek vardır." (Ahzab, 33/21)
4
“Muhabbetten Muhammed oldu hasıl Muhammedsiz muhabbetten ne hasıl?”
5
Dinin insana ulaşması ve öğretilmesi konusunda peygamberin önemi son derece büyüktür. Dini koyan Allah'tır. Onu eksiksiz bir şekilde ve Allah’ın muradına uygun olarak insanlığa sunan peygamberdir. Dini değerleri hayatında yaşantı haline dönüştürebilmesi için de insanın, peygamberin örnekliğine ihtiyacı vardır.
6
وَاِنْ مِنْ اُمَّةٍ اِلَّا خَلَا فيهَا نَذيرٌ
"Hiçbir millet yoktur ki, içlerinden bir uyarıcı peygamber gelmiş olmasın." (Fâtır, 35/24) وَلِكُلِّ اُمَّةٍ رَسُولٌ فَاِذَا جَاءَ رَسُولُهُمْ قُضِىَ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ "Her ümmetin (Allah'ın emirlerine davet eden bir yol gösterici) peygamberi mevcuttur..." (Yûnus, 10/47)
7
مَّنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِينَ حَتَّى نَبْعَثَ رَسُولاً “Kim hidayete gelirse kendisi için hidayete gelmiş olur, kim de saparsa kendi aleyhine sapar. Hiçbir günâhkâr, başkasının günâh yükünü taşımaz. Biz elçi göndermedikçe azâb edecek değiliz.” (İsra, 17/15)
8
Cahiliye Döneminde Mekke
Devir cehalet çağını yaşıyordu, tam bir karanlık vardı. Mekkeliler Hz İbrahim’in öğrettiği dinin bozulmuş halini yaşamaya devam ediyorlardı. Allah’a inanıyorlar ama putların, Allah ile aralarında aracı olduğuna inanıyorlardı. Hakka batıl bulaştırdıkları için müşrik olmuşlardı. Meleklere inanıyorlar ancak melekleri Allahın kızları olarak görüyorlardı. İnsanlar birbirlerini öldürmekten dolayı şeref duyuyorlardı. Kız çocukları kendilerinden utanç duyulduğu için toprağa diri diri gömülüyorlardı. Kadınlara hak, miras verilmek bir yana kendileri mirasa konu oluyorlardı. Ahlaksızlık, alkol tüketimi, kumar ve fuhuş yayılmıştı. Bazen doğan çocukların babası tahmini olarak tespit ediliyordu. Haksızlık, kibir, gasp, yağma, kaos almış başını gitmişti. Kabilecilik duygusuyla haram aylar dışında durmadan savaşıyorlardı. Ticaret kervanları soyuluyor, zorba ve zalimlerin yaptıkları yanına kalıyordu.
9
وَمَا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمينَ
“Biz Seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik”. (Enbiyâ, 21/107) Gerçekten Hz. Peygamber (s.a.s.) efendimizin yaşama getirdiği ilahi kaynaklı prensipler ile bütün dünyada hüküm sürmekte olan cehâlet ve küfür ateşi sönmüş, putperestlik yıkılmış, zulmün baskısı son bulmuştur. Karanlıklar içerisinde kalan insanlık O’nun öğretileriyle doğru yol olan hidayeti bulmuş, kız çocuklarına reva görülen insanlık dışı muamele son bulmuş, kadınlara yapılan haksızlıklar haktan gelen ilahi mesajlarla hak sahiplerine iletilmiş, haksız yere kan akmasının önüne geçilmiş, zulüm islam’ın yaşandığı coğrafyada yaşam alanı bulamamış, ve hayat bütün canlılar için yaşanılabilir bir hayata dönüştürülmüştür.
10
"Muhakkak sen çok yüce bir ahlâk üzeresin"
Peygamberimizin; ona inananlar için eşsiz bir model ve ideal örnek olduğu son derece açıktır. Zira peygamberlerin en önemli gönderiliş gayelerinden birisi de insanlığa örnek ve model olma konumlarıdır. لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فى رَسُولِ اللّهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّهَ وَالْيَوْمَ الْاخِرَ وَذَكَرَ اللّهَ كَثيرًا "Gerçekten sizin için, Allah'a ve Ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için Allah'ın Rasülü'nde çok güzel bir örnek vardır." (Ahzab, 33/21) وَاِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظيمٍ "Muhakkak sen çok yüce bir ahlâk üzeresin" (Kalem, 68/4).
11
Hz. Peygamber'i örnek almak, bir Müslüman için öncelikli dini bir görev durumundadır.
Hz. Peygamberin kişiliği kendi döneminde olduğu gibi, kendisinden sonraki dönemlerde de Müslüman toplumların yaşayışı için örnek olmuştur. Müslüman, hangi makam, statü, konum ve mevkide olursa olsun Rasülullah’ı örnek olarak almalıdır: Bir eğitimci olarak,bir öğrenci olarak, bir anne-baba olarak, bir lider-yönetici olarak, tüccar olarak vb. Müslümanlar için örnek alınması ve hayata geçirilmesi için gereken şeyler Hz. Muhammed (s.a.v)’in şekli yönüyle ilgili hususlardan ziyade;
12
“Kur’an’a uyması, Allah’a itaati, Sarsılmaz İman’ı, Salih amelleri, ahlakı, Allah yolunda mücadelesi, Doğruluğu ve dürüstlüğü, Adaleti, İnsanlara sevgi ve saygısı, Güvenilirliği, Müsamahası, Barışa verdiği önem, Yumuşak huyluluğu, Çalışkanlığı, Kanaati, Şefkat ve merhameti, Cömertliği, helal ve haram karşısındaki duyarlılığı” gibi faziletlerdir.
13
Onun gibi eş, Onun gibi baba, Onun gibi komşu, Onun gibi vatandaş,
Günümüz insanı, peygamberimizi örnek almayı, Onun gibi eş, Onun gibi baba, Onun gibi komşu, Onun gibi vatandaş, Onun gibi Öğretmen, Onun gibi idareci, kısaca Onun gibi insan olmak şeklinde anladığı ve bunu gerçekleştirmeye koyulduğu zaman, gündelik hayatı da dahil, toplum hayatında ne kadar büyük bir değişikliğin ve mânevi zenginliğin meydana geldiğini kendiliğinden fark edecektir. Şimdi isterseniz Onun hayatından Bu konularla alakalı örnekler verelim.
14
Hanımlara Hayırlı Olmak
Hz. Peygamber’in (sav), aile reisi olarak mümtaz vasıflarından biri de, hanımlarına karşı davranışta nezâket ve iyiliği esas almış olmasıdır. خيركم خيركم لأهله “En hayırlınız, ehline karşı hayırlı olandır.” Buyurur. Ayrıca, Allah’ın kadınlara iyi davranmamızı emrettiğini, onları Allah’ın bize teslim ettiği emanetler bilmemiz gerektiğini, kadınların, annelerimiz, kızlarımız ve teyzelerimiz olduğunu ısrarla ifade etmiştir. Kadına karşı hayırlı olmanın ölçülerinden biri de onların hataları karşısında alınan tutumdur. Allah Rasûlü (sav) bu hususu: لا يَفْرَكْ مُؤْمِنٌ مُؤْمِنَةً إِنْ كَرِه مِنها خُلقاً رضِيَ مِنْها آخَرَ “Bir kimse karısına kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir” ifadesiyle veciz bir şekilde ortaya koymuştur.
15
Bu hususta esas olan tavır nezaket ve sabırdır. Hz
Bu hususta esas olan tavır nezaket ve sabırdır. Hz. Peygamber (sav) bu noktada takınılacak tutumu, onların fıtrî durumlarına dikkat çekerek tespit etmiştir. Zira kadın, erkekten daha hassas, daha ince bir mizaca sahiptir, onun hemen incinme ve kırılma hususiyeti vardır. Bu sebeple Allah Rasûlü (sav) ashabına kadınlarıyla ilgili çok hassasiyet göstermelerini istemiş sık sık onlara: “Kadınlarınızı nasıl köle -veya hayvan- döver gibi dövüyor, sonra da akşam olunca utanmadan, beraberce yatıyorsunuz?” ikazında bulunmuştur. Ashâbdan bazılarının kadınlarla ilgili olarak bu tür yasaklamaların kadınların şımarıp fesadı artırdıklarını söyledikten sonra onların dövme izni istemelerine şu cevabı vermiştir: “Bilin ki kadınını ancak şerlileriniz döver”.
16
BABA OLARAK HZ. PEYGAMBER (SAV)
Rasûlullah (sav) erkek-kız, birçok çocuk sahibi bir aile reisidir. Bu çocuklar içinde Mâriye’den doğan İbrahim hariç, hepsi Hz. Hatice’den (ra) dünyaya gelmiştir. Bunlar Kasım, Abdullah (Tâhir), Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Gülsüm, ve Fâtıma’dır. Hz. Peygamber (sav) burada adı geçen çocuklarıyla birlikte evinde yaşayan hizmetçi ve azatlı kölelerin çocuklarının eğitimiyle de doğrudan ilgilenmiş, daha doğrusu onları kendi çocuk ve torunlarından ayırmamıştır. Hz. Peygamber (sav) yeni doğan çocukları için duada bulunur, kulaklarına ezan ve ikâmet okur, ardından da isim koyardı. Daha sonra erkek çocuklarını ilk yedi gün içinde sünnet ettirir, ayrıca başlarındaki ilk saçları traş edip ağırlığınca tasaddukta bulunur, nihayet onlar için akîka kurbanı keserdi.Doğum haberiyle sevincini açığa vururdu.
17
Sevgi Hz. Peygamber’in (sav) çocuklara karşı tavrında en dikkat çekici yönlerden biri, onlara karşı gösterdiği sevgisidir. O, Çocukları “cennet kokusu”, “gözümün nuru ” diye tarif ederdi. Nitekim torunları Hasan ve Hüseyin’i her karşılaşmasında sevmiş öpmüştür. Doğumundan kısa süre sonra bir sütanneye verilen oğlu İbrahim’i sık sık görmeye gittiği, varınca çocuğu kucaklayıp öptüğü, kokladığı rivayet edilir. Hz. Peygamberin (sav) çocuklarına sınırsız şefkat ve sevgisinin bir başka tezahürü, Allah Rasûlü (sav) çocukların ağlamasına hiç tahammül edemezdi. Pek çok rivayette onun gözyaşı döken çocuklara olağanüstü ilgi gösterdiğine işaret eder. Bu konudaki hassasiyetini şu sözleriyle dile getirmiştir: (إِنِّي لأَقُومُ إِلَى الصَّلاةِ وَأُرِيدُ أَنْ أُطَوِّل فِيها فَأَسْمعُ بُكَاءَ الصَّبِيِّ فَأَتَجوَّز فِي صلاتِي كراهية أن أشق على أمه) “Vallahi, ben namazda iken çocuk ağlaması işitince, annesinin namazını fesada vereceğinden korkarım”. Nitekim bir sabah namazında ilk rekâtta 60 âyetlik kıratta bulunan Rasûlüllah (sav) kulağına çocuk ağlaması gelmesi üzerine, ikinci rekatı en kısa bir sure ile tamamlamıştır.
18
لَا اِلَهَ اِلَّا اللهْ
Ahlâk Eğitimi Çocukları konuşmayı öğrendikleri andan itibaren ilk öğretilecek şeyin لَا اِلَهَ اِلَّا اللهْ Lâilâhe illallah olmasını da emreden. Hz. Peygamber (sav), akıl ve muhakemeye dönük eğitimin temyiz yaşından itibaren başlatılmasını istemiştir. Nitekim Hz. Peygamber (sav) yedi yaşına gelen çocuğa namazın emredilmesini istemiştir. Allah Rasûlü (sav), terbiyesinde olan çocuklara karşı davranışlarını sevgi ve müsamaha üzerine bina etmiştir. O çocukların vaki hatalarını tashihte azar, tenkit, tahkir, surat ekşitme gibi yollara başvurmamıştır. Enes b. Mâlik’ten bu konuda yapılan muhtelif rivayetleri şöyle birleştirmek mümkün:
19
“Hazarda ve seferde on yıl Rasulüllah’a (sav) hizmet ettim
“Hazarda ve seferde on yıl Rasulüllah’a (sav) hizmet ettim. Yaptığım işler, her seferinde onun istediği şekilde gerçekleşmedi. Buna rağmen bana bir kerecik olsun ne vurdu, ne kötü söyledi, ne azarladı, ne surat yaptı, ne de ayıpladı. Bir kere olsun “of” dahi demedi. Yaptıklarımdan hoşuna gitmeyen için “Ne fena yaptın” demedi. Yaptığım bir şey için: “Bunu niye böyle yaptın?”, yapmadığım bir emri için de: “Onu niye yapmadın!” diye hesaba çekmedi. Hanımlarından biri “Keşke şöyle yapsaydın!” diye müdâhale edecek olsa “Bırakın çocuğu, o Allah’ın murad ettiği şeyi yapmıştır”derdi.
20
Çocuklar Arasında Adalet
Hz. Peygamber (sav) zahire akseden her hususta çocuklar arasında eşit davranmayı emrederdi. Çocuklar arasında mutlaka bir ayrım yapılacaksa bunun kızlar lehine olmasını tavsiye etmiştir. “Bağış ve ihsanlarda çocuklarınızın arasını eşit tutun. Eğer ben birini üstün tutacak olsaydım, kızları üstün tutardım” buyurur. Günümüzde buna pozitif ayrımcılık denilmektedir. Kız çocuklarının ikinci sınıf muamele gördüğü ve horlandığı bir ortamda bu sözler ezber bozan ve çok anlamlı sözlerdir. Allah Rasûlü’nün (sav) bilhassa giyim-kuşam süslenme hususunda kızlara ayrı bir itina gösterdiği anlaşılmaktadır.
21
DEDE OLARAK HZ. PEYGAMBER (SAV)
Hz. Peygamber’in (sav) bütün çocuklara karşı gösterdiği emsalsiz sevgi, şefkat ve merhameti özellikle onun kendi torunları ile ilgili haberlerde bulmamız mümkündür. Hz. Peygamber’in (sav) nesli çocuklarından sadece Hz. Fâtıma’dan (rah), onun da, oğulları Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’den devam etmiştir. Allah Rasûlü’nün (sav) torunu Hz. Hasan’dan gelen nesline “şerif”, Hz. Hüseyin’den gelen nesline “seyyid” denmiş ve tarih boyunca bu soylar bütün Müslümanların saygı ve sevgilerine mazhar olmuşlardır. Rasûl-i Ekrem’in (sav) torunlarından bir kısmı hakkında, onlarla ilgili değişik olayları anlatan birçok haber vardır. Bunlarda bir dedenin torunlarına ilgisinin, onlara karşı sevgi ve ilgisinin muazzam örneklerini bulmak mümkündür.
22
Hz. Peygamber (sav) torunlarını evde bazen sırtına, bazen karnının üzerine alıp eğlendirdiği rivayet edilir. Hatta zaman zaman camide namaz kıldırıyorken bile çocuklar onun omzunda veya sırtında olurlardı. Mesela Hz. Zeyneb’den kız torunu Ümâme bu çocuklardan biridir. Hz. Peygamber (sav) onu namazda omzuna alır, rüküa gittiğinde yere bırakıp, kalktığında tekrar omzuna alırdı. Bazen Rasûl-i Ekrem (sav) secdeye gidince Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin de gelip sırtına binerlerdi. Hz. Peygamber (sav) secdeden kalkarken onları yumuşak bir şekilde alıp yere bırakırdı. Secdeye gidince onlar yine sırtına binerlerdi, bu durum, namaz bitene kadar bu şekilde devam ederdi. Namaz bitince ise Rasûlüllah (sav) onları alıp dizlerine oturturdu. Bir defasında Hz. Peygamber (sav) secdedeyken sırtına Hz. Hasan veya Hz. Hüseyin binince, ininceye kadar secdeyi uzatmıştı. Bir gün Hz. Peygamber (sav) zekât hurmalarını dağıtıyorken Hz. Hasan kucağında bulunuyordu. Dağıtma işi bitince onu omzuna almıştı. Sahabeden Berâ (ra) Hz. Peygamber’in (sav) omzunda Hz. Hasan olduğu halde; “Allah’ım, doğrusu ben bunu seviyorum. Onu sen de sev” dediğini rivayet eder. Çocuklar bineğinin üzerinde de Hz. Peygamber’in (sav) yanındadırlar. Mekke’nin fethinde şehre girerken Hz. Zeyneb’den torunu Ali onun terkisinde bulunuyordu.
23
Rasûl-i Ekrem (sav) torunlarına olan sevgisini, alâkasını her yerde, her fırsatta gösterirdi. Nitekim bir gün bir omzunda Hz. Hasan, diğerinde Hz. Hüseyin olduğu ve sırasıyla birini, öbürünü öperken sahabenin yanına gelmiştir. Ebû Hureyre (ra) bir gün Allah’ın Rasûlü (sav) ile dışarı çıktıklarını ve Fâtıma’nın (rah) evine geldiklerinde Peygamber’in (sav) Hasan’ı (ra) kastederek “Küçük adam orada mı? Küçük adam orada mı?” buyurduğunu ve Hasan’ın (ra) geldiğini, kucaklaştıkları sırada Allah’ın Rasûlü’nün (sav): “Ey Allah’ım ben onu seviyorum, senin de onu ve onu sevenleri sevmeni niyaz ediyorum” buyurduğunu rivayet etmiştir. Üsâme b. Zeyd’in (ra) rivayetine göre, Hz. Peygamber (sav) Hasan’ı (ra) ve onu alır: “Ey Allah’ım!, onları sevdiğim için, onları sevmeni niyaz ediyorum” diye dua ederdi. Bir başka rivayette Üsâme b. Zeyd (ra) Rasûlüllah’ın (sav) kendisini ve Hasan’ı (ra) dizlerine aldığını bir dizine kendisi ve bir dizine Hasan’ı (ra) oturttuğunu ve “Ey Allah’ım! Onlara merhamet etmeni niyaz ediyorum, çünkü ben onlara merhamet ediyorum” diye dua ettiğini söylemiştir. Benzer bir olay Hz. Hüseyin için de gerçekleşmiştir. Hz. Peygamber (sav) bir davete giderken yolda Hz. Hüseyin’i oynarken görünce öne çıkıp ellerini açmış ve Hz. Hüseyin’i tutup öpmüştür.
24
Rivayete göre Rasûlüllah (sav) mescidde insanlara hitap ederken torunları Hasan (ra) ve Hüseyin (ra) gömlekleri içinde düşe kalka yürüyerek yanlarına geldiler. Rasûl-i Ekrem (sav) minberden indi, onları kaldırdı, ardından da şöyle buyurdu: “Allahu Teâlâ malınız ve evlâtlarınız birer fitnedir” diyerek hakikati buyurmuştur: Şu iki çocuğun düşe kalka yürüyüşlerine baktım ve vaazımı kesip onları yukarı almaktan kendimi alıkoyamadım”. İbn Abbâs rivayet etmiştir: Rasûlüllah (sav) Hasan’ı omuzlarında taşırken sahâbeden biri Hasan’a (ra) “bineğin ne güzel binektir” dediğinde Hz. Peygamber (sav) bunun üzerine “Ve sürücüsü ne güzel sürücüdür” cevabını vermiştir. Hz. Peygamber’in (sav) bu sevgi tezahürleri Arap kabile reislerinin garibine gitmiştir. Nitekim onlardan biri olan Akra’ b. Habis Hz. Peygamber’i (sav) Hz. Hasan’ı öperken görünce “Doğrusu benim on çocuğun var, hiçbirini öpmemişimdir!” dediğinde Hz. Peygamber (sav) ona şöyle mukabelede bulunmuştur: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez!”. Netice olarak şunu diyebiliriz Hz. Peygamber (sav) örnek bir dede olarak torunlarıyla çok yakından ilgilenmiş, onlara sevgi, anlayış ve sorumlulukla yaklaşmış, şefkatle muamele etmiştir. Onun münasebetlerindeki esas nokta sevgi ve ilgidir. Böylece Rasûl-i Ekrem (sav) babalığının yanı sıra dedelik hususlarında da ümmetine en güzel şekilde örnek olmuştur.
25
Dünyanın En Mutlu Çocukları
Hz. Peygamber engin bir tevazu içinde çocuklarla her fırsatta ilgilenmiş, şakalaşmış, gördüğünde onlara selam vermiş, hal hatırlarını sormuş, hasta olduklarında ziyaretlerine gitmiş, onların kusurlarını da hoş karşılamıştır. Bundandolayıdır ki, dünyanın en mutlu çocukları, onun yaşadığı dönemin çocuklarıdır diyebiliriz belki de. İşte hayatımızın her alanı için en güzel örnek olan Hz. Peygamber’in Medine sokaklarındaki miniklerle bazı hatıraları…
26
Hz. Peygamber, Kuşu Ölen Zeyd’e Taziyeye Gidiyor
Zeyd 3 ya da 5 yaşlarında idi. Zeyd’in çok bağlandığı, çok sevdiği, adını Umeyr koyduğu küçük bir kuşu vardı. Hz. Peygamber Zeyd’i her gördüğünde “Umeyr’in babası” anlamında “Ebu Umeyr” diye hitap ederdi ona. Bir gün Zeyd’in kuşu öldü. Onun ölümü Zeyd’i çok üzdü. Kuşun öldüğü günlerde Hz. Peygamber Zeyd’in evine gitti. Çocuğun kederli hali, Hz. Peygamber’in merhametli kalbini etkiledi. Onu neşelendirmek istedi. Çocuğun saçlarını okşayarak yanağını öptü. Gülümseyerek: −“Ya Ebu Umeyr! Nüğayr (serçe kuşuna benzeyen bir kuş veya bülbül) ne oldu?” dedi. “Hayvanı ne yaptın?..” Hz. Peygamber’in kalbe huzur veren ilgisiyle ferahlayan Zeyd, bu söze çok güldü.
27
İslam toplumlarının bugün karşı karşıya bulunduğu problemlerin çözümünde, ifade etmeye çalıştığımız bu örnek almanın çok büyük rolü olacaktır. Ancak, peygamberimizi örnek alma işinin söylendiği kadar kolay bir iş olmadığı da açıktır. Ama dindar insandan beklenen, öncelikle onun hayatının iyi öğrenilmesi ve doğru değerlendirilmesidir. Çünkü bir şeyin örneğini, çıkarma işleminde olduğu gibi, bir insanı örnek alma hususunda da, örneği alınacak insanın doğru tanınması ve hakkında yeterli bilgi sahibi olunması zaruridir.
28
Sevgili peygamberimizin hayatının; inanan insan için özel bir anlamı vardır, çünkü inanan kişi, dini hükümlerin yaşantı haline dönüştüğünü, ahlaki değerlerin de somutlaştığını Hz. Peygamberin hayatında görür. O'nu örnek almak demek; Güvenilir olmak demek, (Emanetlerini O'na veriyorlar, "Emin" diyorlardı.) Affedici olmak demek, (Mekkenin fethinde Mekkelileri toptan affetmişti. vahşi) Merhametli olmak demek, (Ağır tahriklere rağmen beddua etmemiştir. Taif..) Hoşgörülü olmak demek, (Mescide bevl, zinaya müsaade isteyen genç…) Sözünde durmak demek, (Hudeybiye günü Ebu Cendel'i geri vermesi.) Cömert olmak demek, (Ölüm hastalığında yanında bulunan üç dinarı dağıtmak..) Alçakgönüllü olmak demek, (Ben kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum…) Çalışkan olmak demek, (İşlerini kendisi yapmak isterdi, söküğünü dikerdi..) Dosdoğru olmak demek, (Size bir düşman saldıracak desem bana inanır mısınız?) Adaletli olmak demek, (Kızım Fatıma dahi çalsa… Taif Dönüşü sırasında Çaban Addas’a koyunları sahibine vermesini istemesi) Vefakar olmak demek, (Geceler boyu ayakta durup ibadet etmek.)
29
“Kim benim sünnetimi ihya ederse beni sevmiş olur.
مَنْ اَحْيَا سُنَّتِى فَقَدْ اَحَبّنى وَمنْ اَحَبَّنِى كَانَ مَعِى فِى الْجَنَّةِ “Kim benim sünnetimi ihya ederse beni sevmiş olur. Beni seven de cennette benimle beraber olur.” (Tirmizi, Sünen, İlim, 39/16 )
30
Her ezan sesiyle peygambere olan imanımızı tekrar ve ikrar ediyoruz.
Kıldığımız bütün namazlarda ona salat ve selam getiriyor, teslimiyeti yaşıyoruz. Hz. Mevlana: “Ben hayatım boyunca, kuranın kölesiyim, Muhammed’ül Muhtar’ın ayağının tozuyum”.
31
Örnek alınacak yegane insan Hz. Muhammed Mustafa (SAV)dir
İmanın kemali bakımından İbadet hayatımız açısından Farz, nafile, gece ibadeti Sosyal ilişkilerimize yön verirken facebook, twetter, Tv Aile yuvası kurmak için yola çıkarken, güzellik ve eşya alımı İş ve ticari meselelerimizi yaparken yalan, dolan çocuklarımızı yetiştirirken Allah rızası/ parasal getiri Komşuluk ilişkilerimizle yoğrulurken Bir araya geldiğimizde Konuşurken, gıybet, iftira Sokakta, çarşıda pazarda dolaşırken selam, sözlere ve gözlere dikkat Yiyip içerken besmele, sağ el, midenin üçte biri Ahlaki yaşantı açısından Tv, internet, cep telefonu… Vakti değerlendirirken Büyüklere saygı küçüklere sevgi gösterirken Aleyhimize de olsa bir davaya taraf olurken …
32
Uygun geleni haktır,gelmeyen batıldır.”
Süfyan B. Üyeyne (R.a.) Derki: “Şüphesiz ki Rasulüllah efendimiz en büyük terazidir. Her şey onun ahlakına, hayatına ve yoluna arz edilir. O’nun terazisinde tartılır. Uygun geleni haktır,gelmeyen batıldır.”
33
PEYGAMBER EFENDİMİZ (sav)
Merhametliydi… Affetmeyi severdi… Her işe besmele ile başlardı… İyi bir eş… Şefkatli bir babaydı… Herkese selam verirdi… Emanete ihanet etmezdi… İlim öğrenenlere destek verirdi O bir peygamberdi…ve aynı zamanda bir insandı… Her konuda güvenilir bir insandı… Komşu ilişkilerinde çok hassastı… Kötü söz söylemezdi. Ayıpları asla yüze vurmazdı… Kimseyle çekişmezdi. İnsanlar arasında hiçbir ayrım yapmazdı… Kapısına yardım için gelen kimseyi geri çevirmezdi. Evine selam vererek girerdi… O’na salat ve selam olsun… Temizliğe çok önem verirdi… Kısaca peygamberimizin hayatı; İslâmi bütün değerlerin hayat bulup müşahhas hale geldiği bir alandır. Çocuklarla şakalaşırdı. Çocukları çok severdi… Hep hayrı ve iyiliği tavsiye ederdi… Hasta ziyaretini ihmal etmezdi… Misafire ikram etmeyi severdi… Güler yüzlüydü… Yemeğin sonunda şükrederdi… Yoksullara yardım ederdi… Arkadaşlarının hal ve hatırını sorardı… Verdiği sözde dururdu…
34
Bir dinin peygamber olmadan insanlara ulaştırılması, anlaşılması mümkün değildir. Hz. Peygamber olmadan da İslâm dininin doğru bir şekilde insanlığa aktarılmasını düşünmek son derece yanlıştır. Çünkü İslâm sadece Kur'an'dan ibaret değildir; o, peygamberimizin şahsında açıklanmış, hayata geçirilmiş ve bizzat onun öncülüğünde kurumlaşmış bir dindir. Allah'ın Rasulü, bir taraftan Kur'an'ı tebliğ etmiş, onu açıklamış ve uygulamaya koymuş, diğer taraftan da, Kur'an'ın değinmediği konularda tamamlayıcı rol üstlenmiştir. Bu açıdan, Hz. Peygamber'in ve dolayısıyla sünnetin dinde önemli bir yeri vardır. Buna göre; bazen peygamber'e mutlak itaat etmeyi, ona karşı çıkmamayı, onun verdiği hükümlere boyun eğmeyi emreden pek çok ayet kuranda mevcuttur.
35
Allah’a ve peygamberine olan sevgimiz, emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmakla mümkündür.
Nitekim Kuran’ı Kerim bu sevgiyi ispatlamanın yolunun Resulüne itaatten geçtiğini şöyle vurgulamaktadır.
36
مَّنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللّهَ
قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ{31} قُلْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَالرَّسُولَ فإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الْكَافِرِينَ {32} “De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır. De ki, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin! Eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.” (Al-i İmran, 3/31-32) وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا "Peygamber size neyi getirmiş ve emretmişse, onu alın (yapın); neyi yasaklamış ise, ondan sakının" (Haşr, 59/7) مَّنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللّهَ "Kim Peygambere itâat ederse, gerçekte Allah'a itâat etmiştir." (Nisa, 4/80)
37
Hz. Enes'in rivayet ettiği bir hadiste Peygamberimiz:
أَن أَعرابياً قال لرسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : مَتَى السَّاعَةُ ؟ قال رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « مَا أَعْدَدْتَ لَهَا ؟ » قال : حُب اللَّهِ ورسولِهِ قال : « أَنْتَ مَعَ مَنْ أَحْبَبْتَ » . Enes (r.a)’den şöyle dediği rivayet olunmuştur: Bir bedevi Resûlullah (s.a.s)’e: – Kıyamet ne zaman kopacak? diye sordu. Efendimiz: – “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu. – Allah ve Resûlünün sevgisini, dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: – “O halde sen, sevdiğin ile berabersin” buyurdu. (Buhârî, Edeb, 96.) " لاَ يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى أَكُونَ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِنْ وَالِدِهِ وَوَلَدِهِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ ". Hz. Enes'in rivayet ettiği bir hadiste Peygamberimiz: “Hiçbiriniz, ben kendisine babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmazsınız.” buyurmuştur. (Buhâri, İman, 8.)
38
Hz. Peygamber’e gönülden inanan ashabı ondan gelen emirleri büyük bir teslimiyetle yerine getirdiler. O’na derin saygı duydular, derdine ortak oldular. Ayağına batacak dikene bile razı olmadılar. Hidayetin insanlara ulaştırılmasında, O’na her zaman maddi ve manevi destekte bulundular. Onu her şeyden fazla sevdiler. Hz. Ali’ye Rasûlullah’a olan sevginiz nasıldır? diye sorulduğunda O: “Rasûlullah’ı susuz bir insanın suya hasreti gibi severdik” buyurmuştur. Ashabın, Hz. Peygamber sevgisini şu örnek çok güzel yansıtmaktadır. Ensardan bir kadına; babası, kardeşi ve kocasının savaşta şehit düştükleri haber verilince, O, hemen Rasûlullah’ı sormuş, sağlık haberini alıp, O’nu görünce, “Seni sağ olarak gördükten sonra, her musibet bana hafif gelir” diyerek sevincini izhar etmiştir.
39
Sen ey peygamberi seviyorum diyen insan!
Peygamberini ne kadar tanıyorsun? Ne kadar sözünü biliyorsun? Hangi sözlerini bilerek yaşıyorsun? Hangi ibadetlerinde peygamber gibi hareket ediyorsun? Bu gün hiç özlemini yüreğinde hissettin mi? O’nun için bu gün bir şey yaptın mı? Sadece onun için… Sahi bu gün kaç kez salat-ü selam getirdin?
40
Güzel yurdumuzda peygamber sevgisi dünyanın her tarafın daha fazla değer bulmaktadır.
Osmanlıdan günümüze çocuklara peygamber isimlerini vermişiz, Milletin ordusuna, adeta Hz. Muhammed (s.a.s.) gözüyle bakılmasından dolayı “Küçük ve sevimli Muhammed” manasına gelen “Mehmetçik” ismi verilmiştir. O’nun mensup olduğu askerlik mesleği ile icra ettiği görev ve hizmetinin önemini vurgulamak için de, “Peygamber Ocağı” denmiştir. Her vesileyle “Mevlid Okumak Ve Okutmak” suretiyle ona olan sevgimizi izhar etmekteyiz.
41
تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ {13} وَمَن يَعْصِ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَاراً خَالِداً فِيهَا وَلَهُ عَذَابٌ مُّهِينٌ {14} “ İşte bütün bu hükümler, Allah'ın koyduğu hükümler ve çizdiği sınırlardır. Kim Allah'a ve Peygamberine itâat ederse Allah onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. Onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. İşte büyük kurtuluş budur. Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa Allah onu da ebedî kalacağı cehennem ateşine koyar. Onun için alçaltıcı bir azab vardır”. (Nisa, 4/13-14)
42
بُعِثْتُ ِلاتَمِّمَ مَكَارِمَ الاخْلاَقِ
Şurası muhakkak ki, bir Müslüman için, dini ve dünyevi ayrım gözetmeksizin, Hz. Peygamber'in örnekliği kaçınılmazdır. Onun gönderiliş gayesi, kendisine verilmiş olan risalet görevinin insanlığa ulaştırılması ve bu amaç doğrultusunda bir toplumsal yapının kurulmasıdır. Bu amaçla söylediği sözler ve yaptığı uygulamalar, kimi zaman farz, kimi zaman haram, kimi zaman müstehab, kimi zaman da mübah diye nitelendirilen hükümlere kaynaklık etmektedir. Bu durum, Kur'an'ın buyrukları doğrultusunda, Hz. Peygamber'e itaatin ve onu örnek edinmenin bir gereğidir. بُعِثْتُ ِلاتَمِّمَ مَكَارِمَ الاخْلاَقِ "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s: 5: 381)
43
Ruhum sana âşık, sana hayrandır Efendim,
Bir ben değil alem sana kurbandır Efendim!. Aşkınla buhurdan gibi tükenmekte bu kalbim, Sensiz bana cennet bile hicrandır Efendim!. (Ali. Ulvi KURUCU, Gümüş Tül ve Alevler)
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.