Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
T.C İnkılap Tarihi Ve Atatürkçülük
Arif ÖZBEYLİ
2
Üçüncü Ünite: Ya İstiklal Ya Ölüm
3
Birinci Konu: Doğu ve Güney Cepheleri
4
Ermenilerle Savaş ve Gümrü Antlaşması
Birinci Dünya Savaşı sürerken 1917 yılında Rusya’da çıkan ihtilal sonucunda çarlık rejimi yıkıldı. Yeni kurulan yönetim ise savaştan çekilerek Doğu Anadolu ve Kafkasya’da işgal etmiş olduğu yerleri boşalttı. Rus kuvvetlerinin çekilmesi üzerine de Kafkasya’da Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan adıyla üç yeni devlet kuruldu. Bu devletlerden Ermenistan Cumhuriyeti’nin amacı, Doğu Anadolu topraklarını içine alacak şekilde Büyük Ermenistan’ı kurmaktı.
5
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Ermenileri bu hayallerini gerçekleştirmeleri için harekete geçiren devlet ise İngiltere oldu. İngiltere, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 24. maddesinde Doğu Anadolu’nun işgalini amaçlayan bir hükme yer verdi. Ayrıca Ermenilerin, Paris Barış Konferansı’na katılmalarını ve uluslararası alanda destek bulmalarını sağladı.
7
Ermeniler başta İngiltere olmak üzere Batılı devletlerden aldıkları desteğe güvenerek Kars ve çevresinde yaşayan Türkleri göç etmeye zorladılar. Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurulmasını öngören Sevr Antlaşması’nın imzalanmasından sonra da Türk topraklarına doğru saldırıya geçtiler. O günlerde bölgedeki tek düzenli birliğimiz Erzurum’daki 15. Kolordu idi. Bu orduya Büyük Millet Meclisi tarafından Doğu Cephesi Komutanlığına atanan Kâzım Karabekir Paşa komuta ediyordu.
8
Kâzım Karabekir, 28 Eylül 1920’de karşı taarruza geçerek Ermenilerin işgali altındaki Sarıkamış, Kars ve Gümrü’yü geri aldı. Böylece onları barış istemek zorunda bıraktı.
9
Millî Mücadele’nin önemli komutanlarından biri olan Kâzım Karabekir 1882’de İstanbul’da doğdu. 1905’te Harp Akademisini bitirerek Manastır’a atandı. Kurtuluş Savaşı’nda Doğu Cephesi Komutanlığı yaptı. 1924’te Terakkiperver Cumhuriyeti Fırkasının kurucuları arasında yer aldı. 1946’da TBMM Başkanlığına seçildi ve vefat ettiği 1948 yılına kadar bu görevde kaldı.
10
Kâzım Karabekir Paşa, Doğu Anadolu’da görev yaptığı sırada askerî faaliyetlerinin yanı sıra bölgenin sosyal ve kültürel kalkınmasını sağlamaya yönelik çalışmalarda da bulundu. Bu amaçla Birinci Dünya Savaşı sırasında anasız babasız kalan 4 bin kadar çocuğa sahip çıktı. Karabekir Paşa “Gürbüzler Ordusu” adını verdiği bu çocuklar için karargâh hâline getirdiği Sarıkamış’ta okullar açtı. “Çocuk Davam” dediği bu meseleye dikkat çekmek ve Mustafa Kemal’in de desteğini almak için Erzurum’dan Ankara’ya giderken bir grup yetim çocuğu da yanında götürdü. Halide Edip (Adıvar) Ankara’da gördüğü bu çocuklarla ilgili gözlemini şu sözlerle anlatmaktadır:
11
Resim 3.2: Kâzım Karabekir Paşa’nın evlat edindiği çocuklar
mikroskop başında inceleme yapıyor. “Kâzım Karabekir Paşa, ana babaları Erzurum ve Erzincan bölgelerinde öldürülen iki bin kadar yetim Türk çocuğunu evlat edinmişti. Bunlar, dörtle on dört yaş arasında çocuklardı. Üzerlerinde asker elbisesi olmasına ve Paşa’nın seçtiği subayların gözetimi altında olmalarına karşın asker terbiyesi görmüyorlardı. Kâzım Karabekir Paşa, çocuklarda, çok acıklı günlerinin anılarını silmek için ne gerekirse yapmaktaydı. Onların eğitiminde en büyük rolü müzik oynuyordu. Çocukları özellikle birer sanat ve meslek sahibi olacak şekilde yetiştiriyordu.
12
* Halide Edip Adıvar, Türk’ün Ateşle İmtihanı, s. 256, 257.
Bunlardan bazıları gayet iyi marangozluk öğrenmişti. Güzel resim çizmesini, çocukça fakat sanatkârca oymalar yapmasını biliyorlardı. Kâzım Paşa, ceza usulünü kaldırmıştı. Bununla birlikte, çocukların kişiliklerinin serbestçe gelişmesini önlemeyecek bir disiplin kurmuştu. Kötü hareketi görülen çocuğu karşısına alıp onunla tek başına konuşurdu. “Paşa Baba”nın bir kenara çekip öğüt verdiği çocuğun bir daha kötü bir şey yaptığı olmazdı. Bu yetimlerin eğitiminde makine kullanmanın gereği ve yararı üzerinde de duruluyordu. Makinelerin yararını belirten piyesler oynanmakta, makineyi öven şiirler okutulmaktaydı. Çocuklarda en çok göze çarpan şey, dürüstlük, doğru sözlülüktü. Bu özellikleri öğütlerle değil, içinde yaşadıkları çevreden, havadan almaktaydılar.”* * Halide Edip Adıvar, Türk’ün Ateşle İmtihanı, s. 256, 257.
13
Ermenistan ile Büyük Millet Meclisi Hükûmeti arasında 2-3 Aralık 1920’de Gümrü Barış Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Kars, Sarıkamış, Kağızman, Kulp ve Iğdır Türkiye’ye bırakıldı. Ermenistan Hükûmeti silah ve cephanelerini Türk kuvvetlerine teslim etti. Ayrıca Sevr Antlaşması’nı geçersiz saydığını ilan ederek Anadolu topraklarına yönelik taleplerinden vazgeçti. Ermenistan’a karşı kazanılan zafer düzenli birliklerimizin askerî alandaki ilk başarısıdır. Bu zaferin sonunda imzalanan Gümrü Antlaşması ise Büyük Millet Meclisinin uluslararası alanda kazandığı ilk siyasi zaferdir.
14
Sabahattin Selek, Ulusal Kurtuluş Savaşı, C I, s. 311, 312.
“Bu zafer ile Millî Mücadele’nin ve İstiklal Harbi’nin bir cephesi kapanmış, Anadolu İhtilali’nin de 1920 yılı ortalarında geçirdiği tehlikelerden sonra prestiji artmış oluyordu. Asıl harbi batıda yapacak olan Türk ordusu, artık arkası emin şekilde döğüşecek ve doğudaki birliklerden bir kısmı Batı Cephesi’ne nakledilecekti. Bunlardan başka Rusya’dan gelecek yardımlar için yol açılmış bulunuyordu.” Sabahattin Selek, Ulusal Kurtuluş Savaşı, C I, s. 311, 312.
15
13 ARALIK 2015
16
CEVAP: B
17
26 KASIM 2015
18
CEVAP: C
19
18 ARALIK 2016
20
CEVAP: D
21
Güney Cephesi İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasından sonra Güney Anadolu topraklarımızı işgale başladılar. Bu devletlerden Fransa, 11 Aralık 1918’de çoğu Ermenilerden oluşan dört yüz kişilik bir kuvvetle Dörtyol’a girdi. Ardından verimli Çukurova topraklarını sömürgeleştirmek amacıyla Adana’yı işgal etti. Fransız işgali Ermeni çetelerinin yardımıyla Kozan, Osmaniye, Tarsus, Mersin ve Pozantı’yı içine alacak şekilde genişledi.
25
Adana’da Millî Mücadele
Çukurova bölgesinde Fransızların ve onların silahlandırdığı Ermenilerin saldırılarına karşı ilk millî teşkilat Karaisalı’da kuruldu. Silahlı direnişe geçen Adanalılar düşmana karşı kahramanca çarpıştılar. Bu çarpışmalar sırasında bir Fransız birliği Pozantı’da esir düşerken Dörtyol ve Osmaniye’deki işgal kuvvetleri de geri çekilmek zorunda kaldılar. Fransızlar 20 Ekim 1921’de TBMM Hükûmeti ile imzaladıkları Ankara Antlaşması’yla Adana ve çevresindeki işgallerine son verdiler. Çukurova’daki millî mücadele sırasında fedakârlıklarıyla tarihe geçmiş kahramanlarımız vardır. Bunlardan biri de aşağıda anlatılan Tayyar Rahmiye Hanım’dır.
26
Tayyar Rahmiye Hanım (1890 – 1920)
Osmaniye’de dünyaya gelen Rahmiye Hanım, Millî Mücadele sırasında güney illerimizi işgal eden Fransızlara karşı savaşan kadın kahramanlarımızdan biridir. Fransızların halka yaptığı zulümler üzerine gönüllülerden kurduğu müfrezesinin başında çarpışmalara katılan Rahmiye Hanım’a atılganca hareketlerinden dolayı Tayyar (uçan) unvanı verildi. Tayyar Rahmiye Hanım, Osmaniye’deki Fransız Karargâhına 1 Temmuz 1920’de müfrezesiyle birlikte giriştiği taarruz harekatı sırasında düşman ateşiyle şehit düşmüştür. Ancak silah arkadaşları onun başlattığı taarruzu zaferle sonuçlandırarak karargâhı ele geçirmişlerdir. Bu fedakâr Türk kadınının mezar taşında şu cümleler yazılıdır: “Yarınların sahibi ey gençlik, İyi tanı, ebedî sükûnetle bu mezarda yatanı. Hak için, bayrak için canın feda edip Armağan etti bize bu mukaddes vatanı.” turkoloji.cu.edu.tr/CUKUROVA/sempozyum/semp_1/onder_2.pdf (Düzenlenmiştir.)
27
Maraş, Urfa ve Antep Savunmaları
Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra Antep, Maraş ve Urfa’yı işgal eden İngilizler bir süre sonra aralarında yaptıkları paylaşım antlaşması gereği bu şehirleri Fransızlara bıraktılar. Fransızlar bölgeye girdikleri andan itibaren Ermenilerle iş birliği yaparak Türklere karşı baskı ve şiddet uygulamaya başladılar. Türkler de onların bu saldırıları karşısında Kuvayımilliye birlikleri kurarak savunmaya geçtiler.
28
Maraşlıların Kahramanlık Destanı
Maraş, İngilizlerin çekilmesinden sonra 30 Ekim 1919’da çoğunluğu Ermenilerden oluşan Fransız birlikleri tarafından işgal edildi. Bu olaydan birkaç gün sonra bazı Fransız askerleri ve onlarla birlikte hareket eden Ermeniler sokakta evlerine gitmekte olan bir grup Türk kadınının yolunu kestiler. Onlara “Burası artık Türklerin değildir, Fransız memleketinde peçe ile gezilmez.” deyip kadınlardan birinin peçesini yırttılar. Bunun üzerine çevresinde Sütçü İmam adıyla tanınan vatansever bir Maraşlı aşağıdaki metinde de okuyacağınız gibi olaya neden olan askeri öldürdü.
29
Sütçü İmam ( ) Maraş’taki Fransız - Ermeni askerleri 31 Ekim 1919 günü Uzunoluk semtinde evlerine gitmekte olan üç Türk kadınına “Burası artık Türk memleketi değildir. Fransız müstemlekesinde peçe ile gezilmez!” diyerek saldırıda bulundular. Silahsız şekilde olaya müdahale etmek isteyen Çakmakçı Sait’i de şehit ettiler. Bunun üzerine caddenin karşısındaki dükkânında bulunan Sütçü İmam, tabancasını alarak hızla olayın olduğu yere geldi ve askerlerden birini öldürdü. Ardından da yakalanmamak için Nalbant Bekir’den emanet aldığı bir ata binerek Ağabeyli köyüne gitti. İzini kaybettiren Sütçü İmam işgal güçlerinin bütün çabalarına rağmen bulunamadı. Bu olaydan sonra Sütçü İmam, gündüzleri köy köy dolaşarak düşmana karşı direniş çağrısı yaptı. Geceleri ise şehre inerek düşmana karşı başlatılan direnişe yardım etti. Böylece 22 gün süren Maraş Harbi’ne katılıp şehrin kurtuluşuna katkıda bulunan Sütçü İmam düşmana ilk kurşunu atarak Maraş’ın kurtuluş mücadelesini başlatmış oldu kahramanmaras.gov.tr/Dosyalar/milli-mucadele.pdf (Düzenlenmiştir.)
30
Sütçü İmam olayının ardından Maraş’ta başlayan gerilim, Fransızların kaledeki Türk bayrağını indirip kendi bayraklarını çekmesiyle daha da arttı. Maraş Ulu Cami İmamı Rıdvan Hoca’nın, cuma namazı için toplanan halka, kalelerinde hür bayrağı dalgalanmayan esir bir memlekette cuma namazı kılınamayacağını söylemesi ise halkın bağımsızlık duygusunu harekete geçirdi.
31
Bunun üzerine Maraşlılar kaledeki Fransız bayrağını indirip yerine yeniden Türk bayrağını çektiler. Fransızlar Maraş’ta giderek güçlenen bu direniş ruhunu kırmak amacıyla şehrin ileri gelenlerini tutukladılar. Ancak bu kez de kahraman Maraş halkının silahlı direnişiyle karşılaştılar.
32
Mustafa Kemal, Maraşlıların başlattığı kurtuluş mücadelesine destek olmak için bazı silah arkadaşlarını o bölgeye gönderdi. Bu arada çevredeki Kuvayımilliye birlikleri de Maraşlıların yardımına koştu. Böylece giderek güçlenen Türk direnişi karşısında tutunamayan Fransızlar ve Ermeniler şehir içinde yaşanan şiddetli çarpışmalarda büyük kayıplar verdiler. 11 Şubat 1920 gecesi de karanlıktan faydalanarak şehri gizlice terk ettiler.
33
Maraş’ın düşman işgalinden kurtarılması Millî Mücadele’de kazanılan ilk zafer oldu. Henüz Büyük Millet Meclisinin açılmadığı ve düzenli ordunun kurulmadığı bir dönemde kazanılan bu zafer ülke içinde ve dışında büyük yankılar uyandırdı. Maraş, halkının Kurtuluş Savaşı sırasında kazandığı bu zafer nedeniyle 7 Şubat 1973’te TBMM tarafından “Kahraman” unvanıyla ödüllendirildi.
34
Kendi Kendini Kurtaran Şehir: Urfa Urfa önce İngilizler daha sonra da 30 Ekim 1919’da Fransızlar tarafından işgal edildi. Fransızlar diğer şehirlerde olduğu gibi Urfa’da da Ermenilerle iş birliği yaptılar. Diğer yandan Urfalıları birbirlerine karşı kışkırtarak bölmeye çalıştılar. Ali Saip Bey
35
Urfa’da Ermeniler, Fransızlardan aldıkları cesaretle Türk halkına karşı onur kırıcı ve tahrik edici davranışlarda bulunmaya başladılar. Urfalılar bağımsızlıklarına, millî birlik ve beraberliklerine yönelik bu saldırılara karşı Urfa Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini kurdular. Cemiyetin başkanlığına ise Mustafa Kemal tarafından bölgeye atanan Yüzbaşı Ali Saip Bey’i getirdiler.
36
Ali Saip Bey (Ursavaş, 1895-1939)
1885’te bugün Irak sınırları içinde kalmış olan Revandiz’de doğdu. Harp Okulundan mezun oldu yılında Urfa Jandarma Komutanlığına getirildi. Şehrin ileri gelenleri ile bir millî teşkilat oluşturarak Urfa’nın kurtuluşunda önemli rol oynadı. Bu nedenle Atatürk tarafından kendisine “Ursavaş” soyadı verildi. 1939’da Adana’da vefat etti. Ali Saip Bey, Fransızlarla girdiği bir çarpışmanın ardından savaş alanını gezerken şu duygulu sözleri söylemiştir: “Şimdi toprağa serilip kalmış bu bahtsız Fransız delikanlıları ne arıyorlardı burada? Niye geldiler, burada ne işleri vardı? Urfa nere, Paris nere? Neden gelip yaşamlarını burada bıraktı bu genç insanlar. Türk yurdunu ele geçirmek, Türk istiklalini yok etmek için buraya gönderilen bu bahtsızları oymakların ve çevre köylerin savaşçıları öldürmedi. Hayır, onları buraya gönderenler öldürdü. Bu insanları, Türk inkılabının ve Türk İstiklal Savaşı’nın ayakları altına fırlatmanın ne anlamı vardı?” ** Abdula Mardanoviç Şamsutdinov, Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi, s. 141.
37
Ali Saip Bey, Urfa halkını Fransızlara karşı mücadeleye çağırarak 3
Ali Saip Bey, Urfa halkını Fransızlara karşı mücadeleye çağırarak kişilik bir kuvvet topladı. Ardından da Urfa’daki Fransız Komutanlığına bir ültimatom vererek şehrin 24 saat içinde boşaltılmasını istedi. Ancak Fransızlar, Ali Saip Bey’in uyarısına oyalayıcı cevaplar vererek şehri terk etmediler. Bunun üzerine Urfa’daki Türk birlikleri Fransızlara karşı silahlı mücadeleye başladılar.
38
Urfalılar iki ay kadar süren çatışmalar sırasında dışarıdan yardım alma imkânı bulamadılar. Ancak özgürlük ve bağımsızlıklarını kaybetmemek için birlik beraberlik ve dayanışma içinde şanlı bir direniş sergilediler. 11 Nisan 1920’de de düşmanı şehirlerinden atmayı başardılar.
39
Antepli Gazilerin Direnişi
Maraş ve Urfa gibi Antep de önce İngilizler daha sonra da 29 Ekim 1919’da Fransızlar tarafından işgal edildi. Fransızlar ve onların silahlandırdığı Ermenilerin saldırıları Antepliler tarafından tepkiyle karşılandı. Antep Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de kentteki işgalcilere Suriye’deki Fransız Komutanlığından gelen yardımları engelleme kararı aldı. Bu amaçla Üsteğmen Şahin Bey’i Kilis Kuvayımilliye Komutanlığına getirerek Fransızların yolunu kesmekle görevlendirdi. Şahin Bey bu göreve atandıktan sonra Antep’e girmek isteyen Fransız birliklerini bozguna uğrattı. Kendisinden yolu açmasını isteyen Fransız Komutanlığına da şu mektubu yazdı:
40
KARAYILAN
41
“Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresinde Türk kanı vardır. Her bucağında bir atanın mezarı vardır. Eski zamanlardan beri Türkler bu topraklarda yaşamaktadır. Türk bu topraklara, bu topraklar da Türk’e ısındı, kaynadı. Sadece siz değil, bütün dünya bir araya gelse bizi bu topraklardan ayıramaz. Sonra sen, Türk esir yaşamaz, diye duymadın mı? Namus ve hürriyeti için ölüme atılmak bize, ağustos ayı sıcağında soğuk su içmekten daha tatlı gelir. Sizler canı kıymetli insanlarsınız. Bize çatmayınız. Bir gün evvel topraklarımızdan savuşup gidiniz. Yoksa kıyarız canınıza.”
42
Şahin Bey ( ) Asıl adı Mehmet Sait olan Şahin Bey, Trablusgarp ve Balkan savaşlarında bulundu. Er olarak katıldığı Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale, Yemen ve Sina cephelerinde savaştı. Gösterdiği başarılardan dolayı subaylığa yükseltildi. Fransızların Antep’i işgal etmesi üzerine Kilis Kuvayımilliye Komutanlığına getirildi. Kilis-Antep kara yoluna kurduğu savunma hattıyla uzun süre Fransızların Antep’teki kuvvetlerine destek göndermelerini engelledi. Albay Andreas komutasındaki Fransız alayına karşı Kızılburun ve Kertil tepelerini iki gün boyunca savundu. Daha sonra Bostancık yakınlarına çekildi. 28 Mart 1920 günü girdiği çatışma sırasında düşman ateşiyle şehit düştü. Adına halk tarafından türküler yakılıp ağıtlar söylendi.
43
Fransızlar, Şahin Bey’in tuttuğu Kilis-Antep yolunu açmak için 26 Mart 1920’de Antep’e doğru ilerleyişe geçtiler. Şahin Bey onları durdurmak için emrindeki zayıf kuvvetiyle üç gün boyunca kahramanca direndiyse de sonunda Fransız süngüleri altında şehit düştü.
44
Şahin Bey’in şehit düşmesinden sonra Antep’teki Kuvayımilliye birliklerinin komutanlığını Mustafa Kemal’in emriyle Kılıç Ali Bey üstlendi. Kılıç Ali Bey şehri kuşatan ve top ateşine tutan Fransızların teslim olmaları yönündeki çağrılarını reddederek mücadeleyi sürdürdü. Kadın, çocuk, yaşlı demeden tüm Antepliler modern silahlara sahip güçlü bir orduya karşı taş, sopa, balta, av tüfeği gibi basit silahlar kullanarak kahramanca savaştılar. Ancak açlık, susuzluk ve cephanesizlik yüzünden 9 Şubat 1921’de teslim olmak zorunda kaldılar.
45
Antepliler 10 ay 9 gün süren kuşatma sırasında 6. 317 şehit verdiler
Antepliler 10 ay 9 gün süren kuşatma sırasında şehit verdiler. Antep’e TBMM tarafından 6 Şubat 1921’de “Gazi” unvanı verildi.
46
Güney Cephesi’nde Fransızlara ve onlarla iş birliği yapan Ermenilere karşı sürdürülen mücadele Sakarya Zaferi’nin kazanılmasına kadar devam etti. Bu zaferin ardından Fransızlar, Güney Anadolu topraklarında tutunamayacaklarını görerek 20 Ekim 1921’de TBMM Hükûmeti ile Ankara Antlaşması’nı imzaladılar. Bir süre sonra da işgal altında tuttukları Adana ve Antep’ten çekildiler.
47
26 KASIM 2015
48
CEVAP: C
49
28 NİSAN 2016
50
CEVAP: B
51
15 MAYIS 2016
52
CEVAP: B
53
27 NİSAN 2017
54
CEVAP: C
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.