Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

YAŞAMSAL BULGULAR PROF. Dr. AYTEN DEMİR.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "YAŞAMSAL BULGULAR PROF. Dr. AYTEN DEMİR."— Sunum transkripti:

1 YAŞAMSAL BULGULAR PROF. Dr. AYTEN DEMİR

2 Yaşam belirtileri olarak ifade edilen vücut sıcaklığı, nabız, solunum ve kan basıncı bireyin sağlık durumunun göstergeleridir. Yaşam belirtilerinin ölçülmesi, bireyin sağlık durumunun değerlendirilmesini ve ortaya çıkan sorunların tanımlanmasını sağlar.

3 VÜCUT SICAKLIĞI Sıcaklık, bir cisimde bulunan ısı enerjisi miktarının ölçüsüdür. Isı ise bir maddenin moleküllerinin kinetik ya da potansiyel enerjilerinin toplamıdır.

4 Vücudun iç sıcaklığı, derin dokuların sıcaklığıdır
Vücudun iç sıcaklığı, derin dokuların sıcaklığıdır. İç sıcaklık normalde ortalamadan (37) ± o C den fazla sapma göstermez., Vücudun yüzey sıcaklığı çevre sıcaklığına bağlı olarak değişiklik gösterir.

5 ISI ÜRETİMİ

6 Organizmada Isı Üretimini Etkileyen Faktörler
Bazal Metabolizma Hızı Kas çalışması Tiroid hormonları Sempatik sinir sisteminin uyarılması

7 ISI KAYBI Radyasyon (Işınlama) Kondüksiyon (İletim)
Organizma ısıyı hem üretir hem de kaybeder. Vücut ısının düzenli olması için üretilen ısı ile kaybedilen ısının dengede olması gerekir. Organizmada ısı kaybı dört yolla gerçekleşir. Bunlar; radyasyon, kondüksiyon, konveksiyon ve evaporasyondur. Radyasyon (Işınlama) Kondüksiyon (İletim) Konveksiyon (Hava Akımı) Evaporasyon (Buharlaşma)

8 VÜCUT ISISININ DÜZENLENMESİ
Sinirsel Kontrol Derinin görevi Terleme

9 Hipotalamusun Vücut Isısının Düzenlenmesindeki Mekanizması
VÜCUT ISISI YÜKSELDİĞİNDE Vazodilatasyon. Terleme Isı üretiminin azalması VÜCUT ISISI DÜŞTÜĞÜNDE Vazokonstriksiyon Piloereksiyon Isı üretiminin artırılması:

10 Vücut Isısının Düzenlenmesinde Derinin Görevi
Vücut ısısının düzenlenmesinde derinin üç görevi vardır: Deri vücudun yalıtım sistemidir. Derinin görevi ısıyı toplamak ve dağıtmaktır. Derinin sıcak ya da soğuk reseptörler aracılığıyla ısı duyusunu almak ve hipotalamusa iletilmesini sağlamaktır.

11 VÜCUT ISISINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Yaş: Fiziksel aktivite Hormonal faktörler Günlük ısı döngüsü Stres Çevre

12 Vücut Isısı Ölçümü .

13 Tablo. Santigrat ve Fahrenhayt Derece Dönüşüm Tablosu
34.0 93.2 38.5 101.3 35.0 95.0 39.0 102.2 36.0 96.8 40.0 104.0 36.5 97.7 41.0 105.8 37.0 98.6 42.0 107.6 37.5 99.5 43.0 109.4 38.0 100.4 44.0 111.2 *Santigrat’ı Fahrenhayt’a çevirmek için; 9/5 ile çarpılıp, 32 ilave edilir. Fahrenhayt’ı Santigrat’a çevirmek için; 32 çıkartılıp 5/9 ile çarpılır. Vücut yüzeyinden saptanan sıcaklık Santigrat (C) ya da Fahrenhayt (F) derece olarak ifade edilir. Ülkemizde termometreler Santigrat derece olarak birimlendirilmiştir. 1C’nin 1/10’ine de dizyem denir.

14 Vücut Isısı Ölçümünde Kullanılan Araçların, Ölçüm Alanlarına Göre Bekleme Süreleri
ÖLÇÜM ALANLARI ARAÇLAR Oral Rektal Aksiller Dış Kulak Civalı Cam Termometre 3-10 dk 2-4 dk 5-10 dk - Elektronik Termometre 1 dk 2 dk Tek Kullanımlık Termometre 3 dk Timpanik Membran Termometresi 1-2 saniye

15 HİPERPREKSİ Vücut ısısının 41oC’ye ulaşmasına Hiperpireksi denir.
Vücut ısısı 42oC’ye ulaştığında beyin hücreleri etkilenir. Vücut ısısı 44oC’ye ulaştığında beyin hücreleri ölür, solunum merkezi durur, doku proteinleri yıkılır, vücut enzimleri inaktive olur ve ölüm gerçekleşir.

16 ATEŞ TİPLERİ Aralıklı (Intermittent) Dalgalı (Remittent) Ateş
Sürekli (Constant) Ateş: Tekrarlayan (Relapsin, Rekürrent) Ateş Ateşin normal vücut ısısı değerine düşmesine Kriz, ateşin derece derece normal değere ulaşmasına ise Liziz denir.

17 VÜCUT ISISININ DÜŞMESİ (HİPOTERMİ)
Vücut ısısının normal değerin altında olmasına hipotermi denir. Vücudun genel ve ilerleyici olarak soğuması hipotermi ile sonuçlanır. Organizma iç ısının birkaç derece düşmesine dayanabilir. Ancak kalp, akciğerler ve beyin gibi yaşamsal organların ısısı 35 o C’nin altına düşerse hipotermi belirtileri ortaya çıkar. Hipotermi hafif, orta ve şiddetli olmak üzere üçe ayrılır: Hafif Hipotermi Orta Hipotermi Şiddetli Hipertermi Hipotermi aşırı ısı kaybı, yetersiz ısı üretimi ve hipotalamusun ısı kontrol yeteneğinin bozulması sonucu gelişir.

18 NABIZ Kardiyak output= Strok volüm X Nabız hızı Kalbin Şematik Kesiti
Kalp, kanı atımlar halinde aralıklı olarak arteriyel sisteme pompalayan bir organdır. Kalbin kasılmasını sağlayan uyarılar sağ atriyumda vena cava superiorun hemen altındaki sinoatriyal nodülden çıkar. Sinoatriyal nodülden normalde dakikada uyaran çıkar. Sinoatriyal nodülden çıkan uyaranlar önce sağ atriyumdan başlamak üzere atriyumların daha sonra ventriküllerin sistolüne kasılmasına neden olur. Atriyum ve ventriküllerin sistolün ardı sıra gevşemelerine ise diyastol denir. Kalbin sol ventrikülünün her sistolü ile içindeki kan aortaya atılır. Kalbin sol ventrikülünün bir sistol ile aortaya attığı kan miktarına Strok Volüm denir. Yetişkin bir bireyde her sistol ile yaklaşık ml kan aortaya atılır. Kardiyak Output ise kalbin bir dakikada aortaya pompaladığı kan miktarıdır. Bu nedenle kardiyak output, strok volüm ile nabız hızının çarpımına eşittir. Kardiyak output= Strok volüm X Nabız hızı Kalbin Şematik Kesiti

19 Nabzın değerlendirilmesi için en sık kullanılan arterler
Temporal arter Karotid arter Brakiyal arter Radyal arter Femoral arter Popliteal arter Posterior Tibiyal arter Dorsalis Pedis arterleri

20 NABIZIN ÖZELLİKLERİ Nabız Hızı Nabız Ritmi Nabız Volümü

21 Nabzın Değerlendirilmesi
Nabız hızı, ritm ve dolgunluk açısından değerlendirilir. Nabzın değerlendirilmesi için sıklıkla deri yüzeyine yakın geçen ve altında kemik bulunan arterler kullanılır. Bazı durumlarda çeşitli nedenlerle periferik nabız almak güçleşebilir veya aritmi hissedilebilir. Bu durumda nabzın kalbin apeksinden değerlendirilmesi gerekir. Kardiyovasküler sisteme ilişkin hastalıklarda, radyal nabızda düzensizlik olduğu durumlarda apikal ve radyal nabzın birlikte değerlendirilmesi gerekir. Normalde apikal ve radyal nabız değerleri aynıdır. Ancak patolojik durumlarda ya kalbin çok zayıf atımları perifere ansımadığından ya da arter duvarının yapısındaki sorunlar nedeniyle atım dalgaları damar boyunca yayılamadığından apikal nabız hızı, radyal nabız hızından daha fazla olur. Apikal-radyal nabız değerlendirmesi iki hemşire tarafından yapılır. Bir hemşire steteskopla apeksten nabız alırken, diğeri radyal arterden nabzı sayar. Saat her iki hemşirenin kolayca görebileceği bir yere yerleştirilir ve sayım işlemine aynı anda başlanarak tam 1 dakika boyunca nabız değerlendirilir. Elde edilen bulgular apikal ve radyal değerler olarak ayrı ayrı kayıt edilir. Eğer nabızda defisit varsa bu durum hekime bildirilir.

22 SOLUNUM Hava ya da oksijen en temel fizyolojik insan gereksinimidir. İnsan yaşamı, oksijenin vücut hücrelerine ulaşması ve hücrelerden de karbondioksitin uzaklaştırılmasına bağlıdır. Solunum, soluk almakla başlayan, organizmanın oksijeni kullanıp karbondioksiti vermesini kapsayan bir süreçtir. Solunum süreci iki farklı aşamada gerçekleşir: 1. Dış Solunum 2. İç Solunum

23 Ventilasyon Süreci Ventilasyon: Havanın atmosferden akciğerlere ve akciğerlerden atmosfere hareketini ifade eden bir terimdir. Ventilasyon sürecinde havanın hareketi, temel olarak akciğerler ve atmosfer arasındaki hava basıncı farklılığına bağlıdır. Ventilasyon süreci inspirasyon ve ekspirasyon olmak üzere iki aşamada gerçekleşir

24 Ekspirasyon: (Soluk verme): Akciğerlerdeki havanın dışarı atılması olayıdır. Pasif bir süreçtir. İnspirasyon sırasında kasılmış olan diyafragma gevşeyerek yükselir ve göğüs boşluğunun dikey hacmini azaltır. Bu arada kostalar aşağı ve içe doğru hareket edip göğüs boşluğunun transvers hacmini de azaltır. Akciğerlerdeki hacmin daralması içerdeki gazın basıncını yükseltir. Akciğerlerin hava basıncı atmosfer basıncından daha yüksek olduğu için hava akciğerlerden atmosfere doğru verilir.

25 Solunumun Düzenlenmesi
Solunum hızı ve derinliği beyin sapında Medülla Oblangata’da bulunan solunum merkezi tarafından kontrol edilir. Solunum; arteryel kandaki oksijen (O2), karbondioksit (CO2) ve hidrojen iyonu (H+) yoğunluğuna göre düzenlenir. Bu faktörlerin azalması ya da artması solunum merkezini uyararak ventilasyonda değişikliğe neden olur. Kan kimyasındaki değişmelerin ventilason üzerindeki etkileri kemoreseptörler aracılığıyla olmaktadır. Kemoreseptörler boyun ve göğüsteki büyük arterlerde bulunur. Arteryel kanda parsiyel oksijen basıncının (PO2) düştüğünde veya karbondioksit basıncı (PCO2) arttığı zaman bu reseptörler uyarılır. Kemoreseptörler ise solunum merkezine uyarıcı sinyaller göndererek ventilasyonu artırır ve oksijen gereksiniminin karşılanmasını sağlar. Böylece karbondioksit atılımı artırılarak ve daha fazla oksijen alınarak arteryel kandaki gazların parsiyel basınçları dengelenir.

26 SOLUNUMUN ÖZELLİKLERİNİN DEĞİŞMESİ
Bradipne Takipne Hiperpne Hipopne Apne Anoksi Hipoksi Hiperventilasyon Hipoventilasyon Dispne Cheyne-Stokes Solunumu Kusmaul Solunum

27 ARTERİYEL KAN BASINCI Kalp, kanı yüksek bir basınçla arterlere pompalar. Kan basıncı kanın arter duvarına karşı oluşturduğu kuvveti ifade eder. Arteriyel kan basıncı ventriküllerden atılan kanın, arter duvarına yaptığı basınçtır. Kan basıncı, bir mm2’ye düşen civa basıncı ile ölçülür. Kalbin bir atımı sırasında damar içinde iki değişik kan basıncı oluşur. Bunlar sistolik ve diyastolik kan basıncıdır. Arteriyel kan basıncı, kardiyak output ve periferik vasküler direnç arasındaki ilişkiye temellenir. Bu ilişki şöyle ifade edilebilir: Kan Basıncı = Kardiyak Output X Periferik Vasküler Direnç

28 Sistolik kan basıncı: Kalbin sol ventrikülü sistolde iken içindeki kan büyük bir basınçla arteriyel sisteme pompalanır. Bu sırada arter içindeki kanın basıncı yüksek bir değere ulaşır. Oluşan bu maksimal basınca sistolik kan basıncı denir. Diyastolik kan basıncı: Ventrikül gevşediğinde (diyastol) ventrikül içindeki basınç hızla düşer. Ventrikülde basıncın düşmesi aortanın perifere gönderdiği kan miktarının azalmasına neden olarak arteriyel sistemde basıncı düşürür. Ancak, kan damar içinde sürekli akım halinde olduğundan ventriküllerin diyastolü sırasında da arter duvarında her zaman minimal düzeyde kan basıncı vardır. Ventriküllerin diyastolü sırasında arter duvarındaki bu daimi basınca diyastolik kan basıncı denir. .

29 Arteriyel Kan Basıncının Düzenlenmesi
KAN BASINCINI ETKİLEYEN HEMODİNAMİK FAKTÖRLER Kan Basıncını Artıran Faktörler Kardiyak outputun artması Periferik vasküler direncin artması Kan volümünün artması Kanın viskozitesinin artması Kan Basınıcı Düşüren Faktörler Kardiyak outputun azalması Periferik vasküler direncin azalması Kan volümünün azalması Kanın viskozitesinin azalması

30 Arteriyel Kan Basıncını Etkileyen Diğer Faktörler
Yaş Sempatik Sinir Sistemi Cinsiyet Gün Boyunca Görülen Değişiklikler Pozisyon Çevre Isısı Egzersiz Distansiyon

31 Hipertansiyon Bireyin kan basıncının bir süre boyunca devamlı olarak normal değerinin üzerinde olmasına Hipertansiyon denir.

32 Hipotansiyon Arteriyel kan basıncının normal değerin altında olmasına hipotansiyon denir. Hipotansiyon; arterlerde gelişen bir vazodilatasyon, kan kayıpları ya da kalbin pompalama gücünün azalması nedenleriyle ortaya çıkabilir. Hipotansiyonda baş dönmesi, soğuk terleme, kalp atım hızında artma, zihinsel bulanıklılık, idrar miktarında azalma gibi belirtiler gözlenir.

33 Arteriyel Kan Basıncı Ölçümünde Kullanılan Araçlar

34 A-Manşet ve Puvar, B-Manşon

35 Korotkoff Seslerinin Evreleri
EVRE I Önce zayıf bir vuruş sesi ile başlar. Sonra yavaş yavaş ses kuvvetlenir, belirgin tok bir vuru sesi duyulur. 120 mmHg Sistolik EVRE II Bu dönem boyunca ıslık sesi gibi bir hışırtı sesi duyulur 110 EVRE III Ses hışırtılı, anca daha kuvvetlidir. 100 EVRE IV Ses giderek boğuklaşır, zayıf bir üfleme sesi duyulur 90 1. Diyastolik EVRE V Sesin artık hiç duyulmadığı, tamamen ksildiği noktadır. 80 2. Diyastolik Kan basıncı ölçümü sırasında manşon basıncı sistolik basıncın altına iner inmez korotkoff seslerinin 1. evresi zayıf, ancak net bir yumruk darbesi şeklinde, vuruş sesinin duyulmasıyla başlar. Bu ses duyulduğu an, yani IV. evrenin başlangıcındaki manometre değeri, ilk ya da birinci diyastolik basınç olarak ifade edilir. Seslerin kaybolduğu andaki (evre V) manometre değeri ise ikinci diyastolik basınc verir.

36 TEŞEKKÜRLER…


"YAŞAMSAL BULGULAR PROF. Dr. AYTEN DEMİR." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları