Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
YayınlayanSavas Şahan Değiştirilmiş 7 yıl önce
1
Fırat Can Ölmez Uluslararası Hukukta NÜKLEER SANTRALLER VE METSAMOR NÜKLEER SANTRALİ
2
11 Mart 2011 tarihinde Japonya’da meydana gelen depremin sebep olduğu ve ciddi miktarda radyoaktif madde salınımına neden olan Fukuşima Nükleer Santrali kazası, nükleer santrallere ilişkin tartışmaları bir daha dünya gündemine taşımıştır. Bu facia, birçok ülkede enerji politikalarını kökten değiştirecek adımların atılmasını da sağlamıştır. Örneğin, bu kazadan üç gün sonra 14 Mart 2011 tarihinde Federal Hükümet tarafından kabul edilen moratoryum ve Atom Yasası’nda gerçekleştirilen diğer değişikliklerle Almanya’da bulunan 17 nükleer reaktörün tümünün 2022 yılı sonuna kadar kapatılması öngörülmüştür. Nükleer enerji konusunda birçok ülkenin temkinli davranmasının nedenlerinin başında, nükleer bir patlama veya sızıntı halinde ortaya çıkacak radyasyonun şimdiki ve gelecek kuşaklar ile çevre açısından ortaya çıkaracağı giderilmesi çoğu kez mümkün olmayan ciddi zararlardır.
4
Devletlerin nükleer enerji konusunda kabul edeceği ulusal düzenlemeler kendi topraklarında nükleer güvenliğin sağlanması bakımından kuşkusuz büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, radyoaktivitenin sınıraşan etkisi nedeniyle bir kaza veya sızıntı durumunda ortaya çıkacak zararların ilgili nükleer santralin bulunduğu ülkeyle sınırlı kalmayacağını belirtmek gerekir. Nitekim 1986 yılında gerçekleşen Çernobil faciasının olumsuz etkilerinin kazanın meydana geldiği Ukrayna haricinde Rusya ve Beyaz Rusya’nın yanı sıra Ukrayna’ya komşu olmayan Bulgaristan, Yugoslavya, İsveç, Finlandiya, Norveç,Romanya, Polonya, Avusturya ve Türkiye gibi ülkelerde de görüldüğü bilinmektedir.
5
Sınır bölgelerinde bulunan nükleer santraller, ülkemizi de yakından ilgilendiren bir konudur. Zira ülkemizde halen faal bir nükleer santral bulunmamasına rağmen, Ermenistan’ın sınırımıza yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta Metzamor sahasında iki üniteden oluşan bir nükleer santrali bulunmaktadır.1 İşin ilginç tarafı, eski Sovyet nükleer teknolojisi ile inşa edilen bu santral birinci derece deprem bölgesinde bulunmaktadır.
7
Uluslararası Sözleşmeler
Uluslararası Atom Enerjisi Statüsü Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) kurulmasını sağlayan 1957 tarihli statü, nükleer enerjinin kullanılmasına ilişkin önemli uluslararası hukuki metinlerden biridir. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, Birleşmiş Milletler bünyesinde faaliyet gösteren bağımsız bir uluslararası kuruluştur. Ülkemizin ve tüm komşularımızın üye olduğu bu ajansın amacı, statünün 2. maddesi uyarınca atom enerjisini dünya refahına, barışına ve sağlığına katkıda bulunacak biçimde geliştirmektir. Atom enerjisinin askeri amaçlarla kullanılmasının önlenmesi de bu amaçlar arasında yer almaktadır. Statünün 3. maddesinde ise, ajansın görevleri arasında nükleer güvenliğe ilişkin standartların belirlenmesine de yer verilmiştir. 3. madde uyarınca ajans ayrıca, sağlığın korunmasına, insanların ve nesnelerin maruz kaldığı tehlikeleri asgari düzeye indirmeye yönelik güvenlik normlarını kabul etme yetkisine sahiptir.
8
Dolayısıyla, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından farklı zamanlarda
kabul edilen nükleer güvenlik standartlarının uluslararası hukuk bakımından genel bir bağlayıcılığa sahip olmadığı ifade edilmelidir.3 Özellikle Çernobil faciasından sonra uluslararası hukuk bakımından bağlayıcı nükleer güvenlik standartlarının saptanmasına yönelik önemli girişimler söz konusu olmuşsa da, bu çabaların Fransa gibi devletlerin engellemesi nedeniyle başarısızlıkla sonuçlandığı bilinmektedir.
10
Nükleer Güvenlik Sözleşmesi
17 Haziran 1994 tarihli Nükleer Güvenlik Sözleşmesi, nükleer güvenlik konusundaki en önemli uluslararası sözleşme olarak görülmektedir yılı itibariyle ülkemizin yanı sıra komşularımızdan Yunanistan, Bulgaristan, Ermenistan ve Suriye’nin de aralarında bulunduğu 77 ülkenin taraf olduğu bu sözleşme, nükleer santrallerde yüksek seviyede evrensel bir nükleer güvenliğin sağlanmasını amaçlamaktadır. Nükleer Güvenlik Sözleşmesi’nin önsözünde nükleer tesislerin sınıraşan etkilerin önlenmesinden de söz edilmektedir. Sınır bölgelerinde kurulan nükleer tesisler bağlamında, sözleşmenin yer seçimi başlığını taşıyan 17. maddesinin 4. fıkrasının önem arz ettiği ifade edilmelidir. Buna göre bir nükleer tesisin kurulmasından önce her taraf devlet, bu tesisin civarında bulunan ve bu tesisten etkilenmesi muhtemel komşu taraf devletlerle müzakere edecek ve bu tesisin o devletlerin toprakları üzerindeki olası güvenlik etkilerinin değerlendirmesini yapma amacıyla bu devletlere gerekli bilgileri sağlayacaktır.
11
ESPOO Sözleşmesi Kısaca ESPOO Sözleşmesi olarak adlandırılan Sınıraşan Çevresel Etki Değerlendirmesi Sözleşmesi, konumuz bağlamında temas edilmesi gereken diğer bir uluslararası sözleşmedir.12 Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu tarafından sınıraşan boyuttaki çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) uygulamalarına uluslararası bir hukuki dayanak oluşturmak için 1991 yılında kabul edilen bu sözleşme 1997 yılında yürürlüğe girmiştir. Ülkemizin henüz taraf olmadığı bu sözleşmeye, aralarında komşularımızdan Ermenistan, Yunanistan ve Bulgaristan’ın da bulunduğu 45 ülke taraftır. ESPOO Sözleşmesi’nin temel amacı, çevre hukukunun en önemli önleyici araçlarından biri olan ÇED’in sınıraşan çevresel etkileri olan projeler bakımından da uygulanmasını sağlamaktır.
12
Teamül hukukunda nükleer santraller
Sınır bölgelerinde bulunan nükleer santraller bağlamında,üç uluslararası teamül hukuku kuralı gündeme gelmektedir. Bunlar,ciddi nitelikteki sınıraşan çevresel kirliliklere neden olma yasağı, ihtiyat ilkesi ve işbirliği yükümlülükleridir.
13
Metsamor Nükleer Santrali
14
Ermenistan’ın Metsamor Nükleer Santrali, başkent Erivan’ın 40 km güneyinde, Iğdır il sınırına ise sadece 16 km uzaklıktadır. 1973’te inşaatına başlanılan nükleer santral bugün Ermenistan’ın enerji ihtiyacının yaklaşık %40’ını karşılamaktadır. Santralde kullanılan iki adet VVER-440 Model V230 tipi nükleer reaktör, 440 Megawatt enerji üretmektedir. Ayni tip reaktörün 1200 Megawatt üreten modeli olan VVER-1200 de, planlanan Akkuyu Nükleer Santrali’nde kullanılacaktır. Metsamor’un birinci reaktörünün bir deprem direnç sistemi yoktur. En tehlikelisi ise, Metsamor’un nükleer yakıtını koruyacak bir koruma havzasının (containment vessel) olmamasıdır ki bu koruma sistemi Çernobil’de de yoktu.
15
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği’nin yoğun baskıları sonucu Ermenistan hükümeti en eski ve en riskli Sovyet teknolojisiyle üretilmiş bu santralin kapatılması konusunda hem fikir olmuş, ancak günümüze kadar santral maalesef kapatılmamıştır. Ermenistan 2007 yılında Metsamor’u kapatacağını ve yeni bir santral inşa edeceğini söylemiştir ama inşaat halen başlamamıştır ve en iyi ihtimalde yılında tamamlanacaktır. 1973–1979 yıllarında inşa edilen Metsamor Nükleer Santralı, Avrupa Birliği ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından Doğu Avrupa ve eski Sovyetler Birliği ülkelerinde inşa edilen 66 nükleer reaktör arasında en eski ve en guvensiz model nükleer santral ilan edilmiştir. Dünya tarihindeki en büyük nükleer santral faciası olan Çernobil kazasının Sovyetler Birliği tarafından üretilen benzer bir santralde gerçekleştiği düşünülürse, cevre ülkelerin ve özellikle kuzeydoğu Anadolu’nun karşı karsıya olduğu tehlike ortadadır.
17
Bölgede yüksek şiddette olacak bir depremin en eski Sovyet teknolojisiyle yapılmış Metsamor Nükleer Santrali’nde bir radyasyon sızıntısına sebep olması işten bile değildir. Başta Erivan, Iğdır ve Kars illeri olmak üzere en az 1,5 milyon insanın, onbinlerce dönüm verimli tarım arazisinin, bölgenin zengin kuş, bitki ve memeli hayvan çeşitliliğinin kalıcı şekilde zarar görmesiyle sonuçlanabilir. Şu an nükleer santralin kapatılmamasıyla Ermenistan ve Türkiye hükümetlerinin almış olduğu risk korkunç boyutlardadır. Hele de bölgenin birinci derece deprem bölgesi olması riski büyük oranlarda arttırmaktadır.
19
Metsamor İçİn yapIlan ve yapılabilecek gİrİşİmler
20
AVRASYA Güvenlik ve Strateji Araştırmalar Merkezi Başkanı Dr
AVRASYA Güvenlik ve Strateji Araştırmalar Merkezi Başkanı Dr. Hatem Cabbarlı, Metsamor Nükleer Santralı’nda kaza yaşanması halinde Türkiye, İran ve Azerbaycan’ın en fazla zarar görecek devletler arasında yer aldığını belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı: “Santralin kapatılması için Türkiye ve Avrupa’da bir dizi eylemlerin yapılması halinde bu sonuçsuz kalmayacaktır. Bakü-Tiflis- Ceyhan petrol boru hattının inşaatına başlandıktan sonra Gürcistan çevrecileri boru hattının çevreyi etkileyeceğini ileri sürerek mitingler düzenledi ve bölgede yaşayanlar için tazminat talep ettiler. Türkiye de aynı itirazları yapma hakkına sahip.”
21
Türkiye sınırına 16 kilometre uzaklıkta bulunan ve büyük tehlike olarak görülen Metsamor için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı nezdinde geçmişte defalarca girişimlerde bulundu. Bakanlık yetkilileri, ömrünü dolduran Metsamor’un artık süresinin uzatılmasının değil bir an önce kapatılması gerektiğini belirttiler. Yetkililer, “Nükleer Güvenlik Sözleşmesi ‘sorunlu olan santraller ya iyileştirilir ya da kapatılır’ diyor. Ancak Ermenistan bu santralı ne iyileştiriyor ne de kapatıyor. Ermenistan tarafının aynı sözleşmenin ‘iyileştirme ya da kapatma yapılırken ülkenin enerji ihtiyacı gözönüne alınır’ maddesine dayanarak santralle ilgili bir girişimde bulunmamış olabilirler” dedi.
22
Yetkililer, “Üç yılda bir Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın ev sahipliğinde nükleer sözleşmeler gözden geçiriliyor. Biz teknolojinin eski olduğu ve ömrünün dolduğunu söyleyerek bastırıyoruz. Artık bir çözüm bulunmasını bekliyoruz. Ancak ortada büyük bir belirsizlik görünüyor. Yeni girişimlerde bulunabiliriz” dedi.
23
Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesiyle yaşanan savaş, ülkenin gittikçe fakirleşmesine ve enerji ihtiyacının artmış ve beraberinde şu ana kadar 106 civarında kaza geçirerek tehlike sinyalleri verilmiştir. Bu santralin bölge için ne kadar tehlikeli olduğunu kavrayan AB de sürekli kapatılmasını istemiş hatta Ermenistan 25 Ocak 2001'de AB konseyine üye olurken santralin kapatılması şartını koymuş ancak Ermenistan artan enerji ihtiyacını ileri sürerek burayı kapatmamıştır. Bunun üzerine AB santralin kapatılması için 100 milyon Euro vermek istemiş ama bu parayı yetersiz bulan Ermenistan Başbakanı Robert Koçaryan 1 milyar Euro talep etmiştir. Bunun sonucunda AB vazgeçmiştir. 2005 yılında teknik ömrünü tamamlayan ve Robert Koçaryan'ın bir demecine göre 2016'ya kadar faaliyetini sürdürecek olan santral, bilim adamlarına göre her an büyük bir kazaya sebep olabilecek potansiyele sahiptir.
24
Sonuç Sınır bölgelerinde bulunan nükleer santraller, günümüzde birçok ülkeyi yakından ilgilendiren güncel bir sorundur. Farklı uluslararası antlaşmalarda bu konuya ilişkin birtakım hükümlere rastlamak mümkün ise de, bu düzenlemelerin genel olarak soyut ve bağlayıcılıktan uzak olduğu ifade edilmelidir. Bununla birlikte, ESPOO Sözleşmesi’nin sınır bölgelerinde bulunan nükleer santraller bakımından önemli bazı düzenlemeler içerdiği belirtilmelidir. Uluslararası hukukun yazılı olmayan kaynakları arasında yer alan teamül hukuku da sınır bölgelerinde bulunan santraller açısından önem taşımaktadır. Hatta bu konudaki uluslararası teamül hukuku kurallarının uluslararası antlaşmalarda öngörülen düzenlemelerden daha etkili olduğunu ifade etmeliyiz. Sınır bölgelerinde nükleer tesislerin kurulması ve işletilmesine ilişkin genel bir yasaktan söz etmek ise henüz mümkün değildir.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.