Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

İMAN ETMEK.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "İMAN ETMEK."— Sunum transkripti:

1 İMAN ETMEK

2 Hz. Peygamber (A.S.V.) buyurdular ki:
"Sizden biri içiyle dışıyla Müslüman olursa, yaptığı her bir hayır en az on mislinden, yedi yüz misline kadar sevabıyla yazılır. İşlediği her bir günah da sadece misliyle yazılır. Bu hal, Allah'a kavuşuncaya kadar böyle devam eder." Buhârî, İman: 31; Müslim, İman: 205, (129); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/203. En'am suresi 160. ayet: "Kim bir hayır yaparsa ona on katı verilir, kötülük yapan da misliyle cezalandırılır."

3 Ebu Hüreyre (R.A.) hazretleri anlatıyor:
"Hz. Peygamber (A.S.V.)'e "Ey Allah'ın Resulü, kıyamet günü senin şefaatinle en ziyade saadete erecek olan kimdir?" diye sormuştum. Kıyamet günü benim şefaatimle en ziyade saadete erecek olan kimse, samimi olarak ve içinden gelerek ‘La ilahe illallah' diyen kimsedir. Buhârî, İlm: 34, Rikak: 50; İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/208. Ve şöyle buyurdular: "Mü'min kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır..! Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sadece mü'mine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı bir şey gelse şükreder, bu ise hayırdır; bir zarar gelse sabreder bu da hayırdır. " Müslim, Zühd: 64, (2999); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/208.

4 Allah'ın lütfü geniştir."
Bakara suresi 261. ayet: "Mallarını Allah yolunda sarf edenlerin durumu, her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak veren tanenin durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah'ın lütfü geniştir."

5 İyi niyetle kulluğa yöneldiğimiz takdirde Cenab-ı Hak bizlere adaletle değil, mağfiretle muamele etmektedir: Bir suça karşı bir günah, fakat bir hayra karşı en az on olmak üzere 700 misli ve daha fazla sevap! Şüphesiz bu, adalet değil, lütuftur. Kutub-ü Sidde şerhi (İbrahim Canan) Yapılan hayırlar hiçbir surette nimetlere bedel olamaz, borcumuzu ödeyemeyiz. Öyle ise, ibadetler, hayırlar temelde geçmiş nimetlerin karşılığıdır. Gelecek nimetlerin yatırımı değildir. Ancak Cenab-ı Hak lütfuyla gelecekte ücret vaat etmiş, cennet vaat etmiştir. Şu halde gelecek nimetler lütuf ve rahmettir. Kutub-ü Sidde şerhi (İbrahim Canan)

6 İmana mani olan hususları şöyle sıralayabiliriz..
Kendini büyük saymak. Bazıları kime olursa olsun "kulluk" söz konusu ise orada hürriyet yoktur diyor. İşte, böylesi bir hal imana manidir. 2) Bakış açısının farklılaşması. Niyeti inkara kilitlenmişse bir İnsanın, bakışı ve anlayışı da buna göre şekillenir. 3) Cehalet. 4) Alışkanlıklar. Kişinin sürekli yaptığı hareketler, onun karakteri, kanaatleri, inanç ve bağlılıkları ile bütünleşir. Ve onları terk etmek, din değiştirmek kadar zor gelir. Edinilmiş örf, adet ve inançlar üzerinde İnsanlarda aşılmaz dogmalar oluşmuştur. Yeni şeylerin kabulüne isteksizlik oluşur. Bu da küfrü netice verir. M.F.Gülen’in “Kırık Testi” Kitabından Alınmıştır.

7 Küfür ve iman en uzak şeylerdir
Küfür ve iman en uzak şeylerdir. Fakat aslında aralarında incecik bir perde vardır. Devamlı surette, "RABBENA LA TÜZİĞ KULÛBENA BA'DE İZ HEDEYTENA - Allah'ım hidayet buyurduktan sonra kalplerimizi kaydırma." (Al-i İmran 8) demek gerekir. Çünkü hiç umulmadık kimseler kaybedebilir. Vahye katiplik yapan insan vardır ki, kaybetmiştir. İnsan, "Ben bir köleyim. Kölenin hiç sermayesi olmaz; o ne kazanırsa kazansın kar efendiye aittir." şuurunda olmalı, ibadet ve hizmetleri karşılığında bir mükafat ve bedel beklememelidir. Zira kaymanın en önemli gediği beklentilerdir. M.F.Gülen’in “Kırık Testi” Kitabından Alınmıştır.

8 Sahabe, küçük şirk nedir Ya Rasulallah?" diye sorar.
Allah Rasulü (S.A.V.) bir hadisinde "Sizin için en çok korktuğum şey küçük şirktir." buyurur. Sahabe, küçük şirk nedir Ya Rasulallah?" diye sorar. Efendimiz (S.A.V.) "Riya!" diye cevap verir. Gösteriş demek. Riya, gece yürüyen karıncanın izi gibidir, hissedilmesi imkansız gibidir. Küçük görünür başlangıçta ama işleye işleye büyür ve neticede “Israr edilen küçük günahlar küçük, istiğfar edilen büyük günahlar büyük değildir." fehvasınca büyük günah halini alır. M.F.Gülen’in “Kırık Testi” Kitabından Alınmıştır.

9 Düşüncede başlayan sapmalar, zamanla davranışlara akseder.
İman-küfür arasında dağlar, tepeler vardır ama, farkına varılmadan atılan her adım insanı küfrün gayyasına ‎yuvarlayabilir. Düşüncede başlayan sapmalar, zamanla davranışlara akseder. Bakarsınız, dün çok muttaki, çok musalli (beş vakit namazına devam eden) bir adam bugün uyuşturucuya, alkole müptela olmuş ve artık düşe ‎kalka yürüyor.. O, düştüğü bu çukura ‎düşünceye kadar değişik merhalelerden geçmiş ve nasıl düştüğünün farkına asla varamamıştır. M.F.Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından Alınmıştır.

10 Unutulmasın, “Her bir günah içinde küfre giden bir yol vardır.”‎
İnsanın günahtan rahatsızlık duymaması, günah işlemekten daha büyük bir günahtır. İşlediğiniz bir büyük günah, sizi arkadan istiğfara sevk ediyorsa o büyük de olsa küçük bir günahtır. Çünkü nedametinizle, ‎ıstırabınızla onun başını her zaman ezebilirsiniz. Aksine, önemsemediğiniz ve hiç farkına varmadan devamlı ‎işlediğiniz küçük günahlar ise artık küçüklükten çıkmış, büyük bir günah olmuş ve sizin için kalbinizi ısıran bir yılan haline gelmiştir.‎M.F.Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından Alınmıştır.

11 Onlar, imanlarının selametlerini korumaya çalışıyorlardı.
Osmanlı zamanında sadaka taşları vardı.. Veren verdiğim görünmesin diye gecenin zifiri karanlığında gider vereceği şeyi oraya koyar, böylece riyaya kapı açmaz. Muhtaç olan da yine zifiri karanlıkta gider ihtiyacı kadar alır ve zillet yaşamaz, minnet altına girmezdi. Büyük bir seferden dönen padişahın şehre gece girmeyi tercih etmesi, yatağının dehlize serilmesini istemesi de basit şeyler değildir. Demek bu kadar debdebe ve ihtişam, bu ölçüdeki güç ve kudret onlara Allah'ı unutturmamış. M.F.Gülen’in “Kırık Testi” Kitabından Alınmıştır. Sultan Ahmet, kendi adını verdiği camiin inşasında bir amele gibi çalışmış ve göz yaşları içerisinde "Allah’ım! Ahmet kulunun işlerine riya karıştırma!" diye dua dua yalvarması önemsiz bir hadise değildir. Onlar, imanlarının selametlerini korumaya çalışıyorlardı. M.F.Gülen’in “herkul.org, “ Sitesinden alınmıştır

12 Hz. Peygamber (A.S.V.) buyurdular ki:
"Kimin hayatta söylediği en son sözü La ilahe illallah olursa cennete gider.” Ebu Dâvud, Cenâiz: 20, (3116); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/204. Münavi, ölüm anında, her çeşit dünyevi ve nefsani arzuların sönmüş olması sebebiyle, kelime-i şehadeti teluffuzun ihlaslı, içten gelerek olacağını, bu sebeple Allah tarafından kabul göreceğini belirtir. Ancak son anda söylenecek bu söze bel bağlamak çok da uygun değildir. Kim bilir şuuru yerinde olarak can verebilecek miyiz, yoksa beklenmedik bir yaşta, hiç umulmadık bir anda mı, ölüm yakalayıverecek? Kutub-ü Sidde şerhi (İbrahim Canan)

13 Ebu Zerr (R. A. ) hazretleri anlatıyor: Hz. Peygamber (A. S. V
Ebu Zerr (R.A.) hazretleri anlatıyor: Hz. Peygamber (A.S.V.) buyurdular ki: "Bana Cebrail A.S. gelerek "Ümmetinden kim Allah'a herhangi bir şeyi ortak kılmadan, şirk koşmadan ölürse cennete girer" müjdesini verdi" dedi. Ben hayretle, "zina ve hırsızlık yapsa da mı?" diye sordum. "Hırsızlık da etse, zina da yapsa" cevabını verdi. Ben tekrar: "Yani hırsızlık ve zina yapsa da ha!" dedim. "Evet, dedi, hırsızlık da etse, zina da yapsa!" Hz. Peygamber (A.S.V.) dördüncü keresinde ilave etti: "Ebu Zerr patlasa da cennete girecektir."Buhârî, Tevhid: 33; Müslim, İman: 153, (94); Tirmizî, İman: 18, (2646);

14 Vehb İbnu Münebbih'in anlattığına göre kendisine:
"Lailahe illallah cennetin anahtarı değil mi? dendi de: "Evet, öyledir ama dişsiz anahtar olur mu? Dişleri olan anahtarın varsa kapın açılır, yoksa kapalı kalır, açılmaz." cevabını verdi. Buhârî, Cenâiz: 1; İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/209.  Vehb İbnu Münebbih "diş" teşbihiyle, ibadet ve dolayısıyla "zahmet"i kastetmiştir. İbadet olmadan, zahmet çekmeden sadece lailahe illallah demekle cennete girmenin çok zor olacağı bellidir. Ancak Allah’ın lütfedeceği kişiler de; ölüm anında ihlasla Lailahe illallah sözünü söylerse, önceden işlenen günahları affedilir. Kutub-ü Sidde şerhi (İbrahim Canan)

15 Kur’an-ı Kerim Hucurat suresi 14. Ayette:
Hz. peygamber (A.S.V.) genelde, dinin kalbe ve inanmaya taalluk eden esaslarını "iman" olarak, amele taalluk eden esaslarını da "İslam" olarak açıklamasına rağmen.. Bazen Hadislerde iman açıklanırken amele giren meselelere de yer verilmektedir. Aynı durum ayetler için de söz konusudur. Kutub-ü Sidde şerhi (İbrahim Canan) Kur’an-ı Kerim Hucurat suresi 14. Ayette: "Bedeviler ‘iman ettik' derler, sen ey Muhammed onlara de ki: ‘Hayır siz inanmadınız' öyle ise ‘boyun eğdik' deyin henüz iman kalplerinize girmedi." Bu ayet inandık demenin yeterli olmadığı uygulamada gerektiğini göstermektedir. Kutub-ü Sidde şerhi (İbrahim Canan)

16 Bazı insanlar vardır; yaratılışları itibariyle kötülüğe kapalıdırlar
Bazı insanlar vardır; yaratılışları itibariyle kötülüğe kapalıdırlar. Nitekim cahiliye döneminde de böyle insanlar bulunuyordu. Bu temiz fıtratlar iffetlerini, rûh Saffetlerini koruyabilmişlerdi. Hz. Ebû Bekir ve Hz. Osman (ra) bunlardandı. Ancak böyle bir yaratılışa sahip olmak, tek başına ve imanın dışında bir kurtuluş garantisi midir? Kesinlikle hayır! Aksi olsaydı, kurtulanların başında Allah Rasulü’nün amcası Ebu Talib’i saymak gerekirdi. Ama biliyoruz ki, ehl-i sünnetin bu mevzudaki kanaati hiç de öyle değildir. M.F.Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından Alınmıştır.

17 İman, insanın Cenab-ı Hakk’la irtibata geçmesidir
İman, insanın Cenab-ı Hakk’la irtibata geçmesidir. Böyle bir bağ olmadıkça ahirette kurtuluş mümkün değildir. Kişinin ayrı ayrı yüz tane üstün yanı olsa da, bin tane fazileti bulunsa da imansızsa önemi yoktur. Zira faziletler insanın Allah’ı kabul etmesini, ahireti kabul etmesini netice vermiyor. Çok iyi bir insan ama.. Unutulmasın imansızlık, mevcut bütün faziletleri sıfırlayacak kadar korkunç bir cinayettir. Çünkü o bütün varlığa karşı bir tahkir ve tezyif tavrının adıdır. M.F.Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından Alınmıştır.

18 Hz. Peygamber (A.S.V.) buyurdular ki:
"Muhammed'in nefsini kudret eliyle tutan zata yemin ederim ki, bu ümmetten her kim -Yahudi olsun, Hıristiyan olsun- beni işitir, sonra da bana gönderilenlere inanmadan ölecek olursa mutlaka cehennem ehlinden olacaktır." Müslim, İman: 240, (153); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/209. Uzak ve ıssız yerlerde yaşayan ve bu sebeple Risalet-i Muhammediye'yi işitmeyenler sorumlu tutulamazlar. Nitekim, Kur'an-ı Kerim İsra suresi 15. ayette; "Biz elçi göndermedikçe kimseye azap etmeyiz." buyrulmaktadır. Kutub-ü Sidde şerhi (İbrahim Canan)

19 Müslim'in bir başka rivayetinde şöyle buyrulmuştur:
Hz. Peygamber A.S.V.) şöyle buyurdular: "Kim Allah'tan başka ilah olmadığına Allah'ın bir ve şeriksiz olduğuna ve Muhammed'in onun kulu ve Resulü (elçisi) olduğuna, … keza cennet ve cehennemin hak olduğuna şahadet ederse, her ne amel üzere olursa olsun Allah onu cennetine koyacaktır." Müslim'in bir başka rivayetinde şöyle buyrulmuştur: "Kim Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahadet ederse Allah ona ateşi haram kılacaktır."Buhârî, Enbiya: 47; Müslim, İmân: 46, (28); Tirmizî, İmân: 17, (2640).

20 Kutub-ü Sidde şerhi (İbrahim Canan)
Hadisin hükmü, imanlı olarak kabre girildiği takdirde, büyük günah işlemiş bile olsa, kulun ebedi olarak cehennemde kalmayıp, az da olsa yaptığı hayır sebebiyle cennete gideceği inancıdır. Bu ifadede büyük günah işleyenler hakkında ileri sürülen ifrat ve tefrit fikirler reddedilmiş olmaktadır.. "Her ne amel üzere olursa olsun Allah onu cennetine koyacaktır" ifadesini Nevevi "Netice olarak" diye tevil eder. Yani, "yaptığı kötülüklerin cezasını çektikten sonra, neticede cennete girecektir" demek oluyor. Kutub-ü Sidde şerhi (İbrahim Canan)

21 Hz. Peygamber (A.S.V.) şöyle buyurdular:
"Kalbinde zerre miktarı iman bulunan kimse ateşten çıkacaktır.” Tirmizî Sıfatu Cehennem: 10, (2601). İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/200. Şöyle de buyurdular: "Kim: ‘Rab olarak Allah'ı, din olarak İslam'ı, Resul olarak Hz. Muhammed'i seçtim ve onlardan memnun kaldım' derse cennet ona vacib olur". Ebu Dâvud, Salât: 361, (1529); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/200. Ve yine buyurdular ki: "Bir kul İslam'a girer ve bunda samimi olursa, daha önce yaptığı bütün hayırları Allah, lehine yazar, işlemiş olduğu bütün şerleri de affeder… Kafir, eski inancı üzerine ölürse, salih amellerinden hiçbirisinin kendisine faydası olmaz.. Buharî (İman: 31), Nesâî, İman: 10, (8, 105); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/201

22 Hz. Aişe, İbnu Cüd'an hakkında önceden yaptığı hayırlı amellerin ona faydası olmayacak mı? diye sorunca; Resulullah (A.S.V.): "O, hiç bir zaman: "Rabbim, günahlarımı kıyamet günü mağfiret buyur!" dememiştir." diye cevap vermiştir. Bu hadis; İman olmadıkça, kafirin hayırlı amellerinden istifade edemeyeceği delildir. Ancak şu söylenebilir: Nasıl ki cennetin mertebeleri var, cehennemin de var. İman derecelere şamilse küfür de derecelere sahiptir. Kafir'in zalim ve sefihleri ile mazlum ve hayır sahipleri aynı derecede yer almayacaktır. Yerleri mekan ve mahal olarak cehennemdir, fakat oradaki dereceleri, mevkileri, azaptan duyacakları hisseleri, bir değildir, farklıdır. İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/

23 Onlar, Allah’la beraber başka bir tanrıya yalvarmazlar.
Kur’an-ı Kerim Furkan suresi 68–70. Ayetler.. Onlar, Allah’la beraber başka bir tanrıya yalvarmazlar. Allah’ın muhterem kıldığı bir canı haksız yere öldürmezler. Zina etmezler. Kim de bunları yaparsa günahının cezasını bulur. Kıyamette, o büyük duruşma gününde onun cezası katmerli olur ve azapta, zillet içinde ebedî kalır. Ancak şu var ki dönüş yapıp iman edenler güzel ve makbul işler işleyenler bundan müstesnadır. Allah onların kötülüklerini iyiliklere, günahlarını sevaplara çevirir. Çünkü Allah gafurdur, rahîmdir.%

24 Bu ayette inabe yani, dönüş yapıp, Allah’a yönelme, iman ve amel ‎peşi peşine zikrediliyor.
Bu ayet, her gün, her saat, her dakika, her saniye Allah’ı vicdanında daha farklı hisseden ve inabe, iman ve ‎amelini yenileyen insanı anlatmaktadır. Böyle bir insan, “fena filmürşit, fena firrasul” ‎mertebelerini yaşamış, “fena fillah”a ulaşmış demektir. “Fena filmürşit”, mürşidinin gözlerinin ‎içine her bakışında onun isteklerini anlar ve hemen onları yerine getirmeye koyulur. %

25 M.F.Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından Alınmıştır.
“Fena firresul” mü’minin, Allah ‎Resûlünün emir ve isteklerinde fani olmasıdır. Fena filmürşit makamını elde edenin, “fena firresul” u yakalaması çok daha kolaydır. “Fena fillah” insanın ‎Allah’ın meşieti ve iradesi önünde bütün bütün eriyip yeniden dirilişe ermesidir. Bundan önceki iki mertebe insanı ‎bu son merhaleye hazırlayan birer yoldur.. Bu seviyeye gelen insanın, gözü, dili, kulağı, eli, ‎ayağı.. hasılı bütün uzuvları.. Allah’ın meşieti dairesinde hareket eder.‎ M.F.Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından Alınmıştır.


"İMAN ETMEK." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları