Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
YayınlayanSerhat Türel Değiştirilmiş 8 yıl önce
2
Resûlullah (A.S.V.) buyurdular ki: “En hayırlılarınız Kur’ânı öğrenen ve öğretenlerdir.” Hz. Enes (R.A.) anlatıyor: "Resulullah (A.S.V.): "Şüphesiz insanlardan Allah'a yakın olanlar vardır!" buyurmuştu. Ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Bunlar kimlerdir?" diye sordu."Onlar Kur'an ehli, Allah ehli ve Allah'ın has kullarıdır!" cevabını verdi." Ebu Zerr (R.A.) anlatıyor: "Resulullah (A.S.V.), bana dediler ki: "Ey Ebu Zerr! Senin evden çıkıp Allah'ın kitabından bir ayet öğrenmen, senin için yüz rek'at namaz kılmandan daha hayırlıdır. Keza gidip ilimden bir bab (mevzu) öğrenmen -ki bu babla amel edilsin veya edilmesin- senin için bin rek'at namaz kılmandan daha hayırlıdır."
3
Hadis-i Şerif: “Kur'ân'ı öğrenin ve onu okuyun. Kur'ân-ı Kerîm'in onu öğrenip okuyan ve onunla amel eden kimse için durumunu; İçi ağzına kadar misk dolu bir kutuya benzetebiliriz. Bu her tarafa koku neşreder. Kur'ân'ı öğrendiği halde, ezberinde olmasına rağmen okumayıp yatan kimse de ağzı sıkıca bağlanmış, hiç koku neşretmeyen misk kabı gibidir.“ “İlaçların en hayırlısı Kur'ândır.”
4
Kur’an-ı Kerim Fatır Suresi 29. Ayet. “Allah’ın kitabını okuyup ona uyanlar, namazı hakkıyla ifa edenler ve kendilerine nasib ettiğimiz imkânlardan, gizli ve aşikâr olarak hayır yolunda harcayanlar, ziyan ihtimali olmayan bir ticaret umarlar.”
5
Kur’an-ı Kerim Araf Suresi 204. Ayet. “Öyle ise, Kur’ân okunduğunda hemen ona kulak verin, susup dinleyin ki merhamete nail olasınız.” Ayetle ilgili, Prof. Dr. Suat Yıldırım’ın açıklaması. Gerek namazda, gerek namaz dışında Kur’ân okunurken mânasını bilmeyenlerin sükût edip sükûnet ve huşû ile dinlemeleri, bilenlerin ise mânalarını da düşünmeye çalışarak dinlemeleri gerekir.
6
Enfal Suresi 4. Ayet. Mü’minler ancak Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah’ın ayetleri (Kur’anı Kerim) okunduğunda; imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir. Ebû Hüreyre (R.A.) şöyle dedi: "Kur'an'ı okuyun! Çünkü o, Kıyamet günü ne güzel şefaatçidir! O, Kıyamet günü (okuyucusu için); "yâ Rabbi, onu şeref süsü ile süsle!" diyecek de (okuyucu) şeref süsü ile süslenecek; “Yâ Rabbi, ona şeref elbisesi giydir!" diyecek de ona şeref elbisesi giydirilecek; “Yâ Rabbi, ona şeref tacı giydir!" diyecek de ona şeref tacı giydirilecektir. (O daha sonra); “Yâ Rabbi, ondan razı ol! Zira senin razılığından sonra hiçbir şey yoktur!" diyecektir."
7
Resûlullah (A.S.V.)buyurdular ki: “Kur’an’ı öğreniniz. Muhakkak ki O kıyamet günü cemaatine en büyük şefaatçidir.” “Bu Kur’anı öğreniniz. Şüphe yok ki O’nu okumakla her harfine bedel on sevapla mükâfatlandırılırsınız.” “ Kur’an okuyan Mü’min, portakal gibidir; tadı da kokusu da güzeldir. Kur’an okumayan Mü’min hurma gibidir; tadı vardır ama kokusu yoktur. Kur’an okuyan Münafık, reyhan gibidir; kokusu güzeldir ama tadı acıdır. Kur’an okumayan Münafık, Ebu Cehil karpuzu gibidir; kokusu olmadığı gibi tadı da acıdır.
8
Resûlullah (A.S.V.)buyurdular ki: Kalpler demirin paslandığı gibi paslanır. Onun cilası nedir? Ey Allah’ın Resulü.. Denildi. Buyurdular ki: Kur’an okumak ve Ölümü hatırlamaktır.” “Allah geceleyin Kur’an okuyan bir kula kulak verdiği kadar, hiçbir şeye kulak verip dinlemez.” “Kıyamet günü Kur'ânı Kerîm rengi uçuk bir adam gibi gelir ve okuyucusuna: "Seni gece uykusuz ve gündüz susuz bırakan benim" der.” “Kur'ânı Kerimi sesinizle güzelleştirin.”
9
Resulullah (A.S.V.) şöyle buyurdu: "Kur'an'da mahir olan (hıfzını ve okuyuşunu güzel yapan), Sefere denilen kerim ve muti meleklerle beraber olacaktır.” “Kur'an'ı kekeleyerek zorlukla okuyana iki sevap vardır.“ “Bir Sahabi: -Ey Allah’ın Resulü.. Allah’a hangi amel daha sevimli gelir? Dedi. Resulüllah: - Konup-geçendir. Sahabi: -Konup-gecen nedir? Resulüllah: -Kur’anı başından sonuna okur, bitirdiğinde yeniden başlar. Buyurdular.”
10
Resûlullah (A.S.V.)buyurdular ki: “Kur’anı Kerimi okuyan bir kimse, sonradan terk eder ve okumayı unutursa, kıyamet günü cüzamlı olarak Allah’la karşılaşır.” “Bu Kur’ândan ayrılmayın! Çünkü o, Allah’ın sofrasıdır. Kim Allah’ın sofrasından yararlanmak isterse, gayret etsin. Zira ilim, öğrenmekle olur.” “Kur'an ehli, yani onu okuyan, onunla amel eden cennete girdiği vakit, kendisine: "Oku ve yüksel!" denilir. O da okur ve yükselir. Her ayet için bir derece verilir. Böylece o bildiği ayetleri sonuna kadar okur ve her biri için bir derece alır.”
11
Resûlullah (A.S.V.) buyurdular ki: Şu Kur'ânı muhafazaya itina gösterin. Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâle ‚ kasem olsun Kur'ânı Kerim'in hafızalardan kaçması, develerin bağlarından boşanıp kaçmasından daha kolaydır.” “Hz. Câbir (R.A.) anlatıyor: Aramızda bedevî ve Arap olmayanların bulunduğu bir cemaatte Kur'ân okuyorduk. Resûlullah (S.A.V.) yanımıza geldi. Okuyun, dedi. Her okuyuş güzeldir. Öyle kimseler gelecek ki, onlar, Kur'ânın kelime ve lafızlarını, ok yapılacak çubuğun düzlenmesi gibi düzleyecekler. Ondan elde edilecek ücreti âhirete bırakmayıp dünyada alacaklar.
12
Allah Resûlü (S.A.V.) buyurdu: "Kim, Kurân hakkında ilimsiz fikir yürütürse, cehennemdeki yerini hazırlasın." “Bilesiniz, benden sonra bir kavm gelecek ki, onlar Kur'ânı okurken, şarkı ve mâtem tercîi gibi terci' ile okuyacaklar. Onların (imanları laftadır) gırtlaklarından öte geçmez. Onların kalpleri fitne ve fesada uğramıştır. Böylelerinden hoşlanan kimselerin kalpleri de fitne ve fesat içindedir.
13
Resûlullah (A.S.V.); Şüphesiz insanlardan Allah'a yakın olanlar vardır! Buyurmuştu. Ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Bunlar kimlerdir?" diye sordu. "Onlar Kur'ân ehli, Allah ehli ve Allah'ın has kullarıdır!" cevabını verdi. “Her şeyin bir kalbi vardır, Kurânın kalbi de Yâsin sûresidir. Kim onu okursa, Yasin’siz on kere Kuran okumuş gibi kendisine sevap yazılır.”
14
Kur’ân bir kitaptır. Cenâb-ı Hakk O’nu peyderpey, insanların ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde indirmiştir. Kur’ân bereketin tâ kendisidir. İnsanlar O’nun emirlerine uydukları zaman hayatları bereketlenir, bütün milletlerin üstüne çıkarlar. Ve hayatın bütün sahaları, bu tabi olmayla yeşillenir, kendisine ait filizleri vererek dünyayı Cennet haline getirir. Kur’ân’dan uzak bir hayat uğursuzdur, bereketsizdir. Kur’ân’dan uzak bir milletin hayatında dedikodu, keşmekeşlik ve uzaklığın çapına göre anarşi vardır.
15
KUR’AN NASIL OKUNMALI? Bir Kur'an mualliminden, çok genç bir delikanlı ders almaktaymış. Bu delikanlının benzinin cidden solgun olduğunu fark edenler, hocaya demişler ki: "Bu genç Kur'an okumak için bütün gece uyanık duruyor ve Kur'ân'ı bir gece zarfında hatmediyor.“ Bunun üzerine hoca sormuş: Oğlum, haber aldım ki, sen bütün gece uyanık duruyor ve Kur'an'ı hatmediyormuşsun. Delikanlı bu söylenenin doğru olduğunu bildirince, hoca: Oğlum, şu halde bütün gece zarfında Kur'an okurken beni önünde farz et ve namazda bana Kur'an okuyormuş gibi yap, fakat beni hiç hâtırından çıkarma, demiş. Genç talebe bu teklifi kabul etmiş ve sabah olunca aralarında şu konuşma geçmiş: -Dediğimi yaptın mı? — Evet efendim. -Kur'an'ı hatmedebildin mi? - Hayır, yarısından fazlasını okuyamadım.%
16
— Oğlum, o halde bu gece, Hz. Peygamberden Kur'an'ı dinlemiş olan herhangi bir sahâbîyi düşünerek oku. Dikkatli ol, çünkü onlar Kur'an'ı bizzat Hazret-i Peygamberden dinlemiştir. Bu sebeple okurken sakın hatâ işleme. Delikanlı "peki" dedikten sonra, o gece yine Kur'an okumuş, fakat bu sefer ancak dörtte birini okuyabildiğini hocasına söylemiş. Ertesi gece için de hocası onun bu sefer bizzat Hazret-i Peygamberi düşünerek okumasını tavsiye etmiş. Genç adam da öyle yapmış, fakat Kur'an'ın sadece bir cüz'ünü okuyabildiğini fark etmiş. Nihayet, şeyh ona: Oğlum, bu gece de Allah'a tövbe et ve kendini hazırla... Ve Allah'ın huzurunda Kur'an okuduğunu düşün... Demiş. Ertesi gün, hoca, talebesinin gelmesini beklemiş, fakat gelen olmamış. Durumu öğrenmek üzere gönderdiği bir adam, gencin hasta yattığı haberini getirince, üstad bizzat girmiş ve onu ağlarken bulmuş. %
17
Genç adam hocasına: -Hocam, Allah size çok sevaplar ihsân eylesin. Ben şimdiye kadar Kur'an'ı yalan yanlış okuduğumu, ancak bu son gece fark ettim. Çünkü Fâtiha sûresini açıp okumak istediğim zaman "Ancak sana ibâdet ederiz" âyetine gelince, kendi nefsime bir baktım ve Cenâb-ı Hakk'ı bu âyetle tasdik ettiğimi göremedim. Bu sebeple de "Ancak sana ibâdet ederiz" (İyyâke na'büdü) demekten, (yani bu âyeti okumaktan) utandım... Mütemâdiyen "Mâliki yevmiddîn" âyetine kadar gelip bir türlü "İyyâke na'büdü" âyetini okuyamadım... Böylece rükûa vardığım zaman, artık tan yeri ağarmıştı..." demiş. İbnü'l-Arabî'nin rivâyetine göre, bu delikanlı bir saat sonra rûhunu teslim etmiş. Bir müddet sonra da üstad, bu gencin kabrini ziyarete gittiği zaman, mezardan şu sesin geldiğini işitmiş: Ey üstâdım, ben diri (olan Allah'ın) indinde diriyim. Allah beni herhangi bir bakımdan hesaba çekmedi...
18
Allah Resulü (sav) bir Hadîs-i şeriflerinde: “Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı hakikatlerine inceliklerine inerek, öğrenip sonra da başkalarına öğretendir.” diyor. En hayırlı olmak istiyorsak, Kur’ân’ı anlayıp anlatmaya çalışmalı ve bu hususta yazılmış tefsirleri karıştırmalı, onun hakikatlerinin ve inceliklerinin içine girmeye gayret etmeliyiz. Sorumluluğumuz sadece Mushafları muhafazadan ibaret değildir. Kur’ân’ı bir kılıfa koyup evimizin en seçkin köşesine asmakla.. Kur’ân’a karşı saygılı olma vazifesini yerine getirmiş olamayız. %
19
Bize hükümdardan bir mektup gelse, o mektubu öpüp başınıza koyup, hiç okumadan bir tarafa mı asarız ?. Yoksa “hükümdar ne istiyor” deyip mektubu hassasiyetle açıp, okuyup anlamaya mı çalışırız? İşte hükümdarlar hükümdarı, Mâlikü’l-Mülk olan Hazreti Allah, bize bir nâme göndermiş, öyle bir nâme ki bizin için hayâtî ehemmiyete hâizdir ve onun içinde, bizim hem dünyamızla, hem de ahiretimizle alâkalı pek çok meseleler vardır. Biz bunu alıp, saygıyla öpüp başımıza koyup, sonra da kaldırıp rafa yerleştirsek, acaba o Hükümdarı memnun etmiş olur muyuz..?
20
Kur’ân’ın üstün ifâde gücüne hiç bir beşerin ulaşması mümkün değildir. Seçilen her bir kelime ve harf yeri, sayısı, ses ve iç musiki ahengi, bulunduğu yer ve Kur’ân’ın tamamıyla olan münâsebet ve bağlantısı ve hatta matematik değeriyle kanaviçe içinde kanaviçe meydana getirmekte ve bir tabloda her rengin ayrı ayrı tonlarının ayrı manâlar ifade etmesi misâli, belli husûsiyetler arz etmektedir. Acaba şimdiye kadar okumuşu- okumamışı, ilk mekteplisi, üniversitelisi, mütefekkiri, avamı, fizikçisi, kimyacısı ve çobanı ile her tabaka, her yaş ve her seviyedeki insanın kapasitesi ölçüsünde anlayıp, hissesini alacağı bir kitap yazılmış mıdır?%
21
Şairin, mûsikişinâsın, hatîbin, içtimâîyatçının, iktisatçı ve hukukçunun, idareci ve siyasetçinin, terbiyeci ve öğreticinin, zikir, fikir ve tarikat yolu mensubunun okuyup istifade ettiği, yol ve mesleğine menfez ve düstur, meselesine çözüm, derdine şifa ve fikrine cila bulduğu.. Ulaşımın bile güçlükle yapılabildiği en ücra köylere ve köşelere kadar her yerde arz-ı endâm edip, Güneş gibi ışık saçan tek kitap sadece Kur’ân’dır.%
22
Kur’ân’ın dışında usanmadan birkaç defa okunabilen kitap belki hiç yoktur; fakat Kur’ân’dır ki, defalarca okunur, devamlı hatmedilir; namazda ve çeşitli vesilelerle okunur, ama hiç bir zaman usanç ve bıkkınlık vermez. İnsanı maddî-ma’nevî bütün yönleriyle anlatması.. Hayatın her saha ve safhasına ait bahisler açması, İçtimaî, iktisadî, hukukî, siyasî ve idarî bütün problemleri halledici düsturlar getirmesi.. Dünya saadeti yanında Ahiret saadetini, aklın itminanı yanında rûhun da tatminini ihtivâ eden prensipler koyması yönüyle de Kur’ân’ın beşer kelâmı olamayacağı açıktır.
23
1920'de devrin Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Harf Devrimini halka tanıtmak maksadıyla, Hazreti Mevlâna beldesi Konya'ya gelmiş ve Lâtin harflerinin üstünlüğünü anlatmak üzere bir konferans düzenlemişti. Ancak şehrin her tarafına yapıştırılan ilânlarda, haddi aşan ifadeler kullanılmıştı: "Eski Harflerle Birlikte Kur'ân'ı da Tarihe Gömdük" yazıyor ve konferansın ertesi gün saat 10'da verileceği belirtiliyordu. Akşam, mükemmel bir ziyafet verildi. Yemekten sonra Bay Necati, ani bir apandisit krizine yakalandı ve hemen hastaneye kaldırılarak ameliyat edildi. Gösterilen itinayı anlatmaya lüzum yok; bütün hastane hatta Konya ayakta idi. %
24
Bay Necati kurtulmuş, fakat ne çare ki haddini aşarak Kur'ân'a dil uzatmıştı. Gece yarısı, imkânsız denebilecek bir şey oldu ve Bay Necati'nin yattığı yatak yan demirinden kırıldı. Hasta yere düşmüş ve ameliyat yeri patlamıştı. Ertesi gün saat 10’da, yani konferansın yapılacağı bildirilen saatte Bay Necati öldü.. (tarihe gömüldü).
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.