Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

TÜRK DİLİ II Okutman Vedat BALKAN Hafta 12. 12.1. KONUŞMA Konuşma, kişinin duygu, düşünce ve isteklerini sözle bildirmesidir. Üç unsurdan meydana gelir.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "TÜRK DİLİ II Okutman Vedat BALKAN Hafta 12. 12.1. KONUŞMA Konuşma, kişinin duygu, düşünce ve isteklerini sözle bildirmesidir. Üç unsurdan meydana gelir."— Sunum transkripti:

1 TÜRK DİLİ II Okutman Vedat BALKAN Hafta 12

2 12.1. KONUŞMA Konuşma, kişinin duygu, düşünce ve isteklerini sözle bildirmesidir. Üç unsurdan meydana gelir. Düşünme Dil Ses ve konuşma organları 12.1.1. KONUŞMAYI ETKİLİ VE GÜZEL KILAN FAKTÖRLER İyi yazmanın ve iyi konuşmanın birinci şartı iyi düşünmektir. İyi düşünmenin birinci şartı ise zengin bir birikime sahip olmaktır. İnsanın hayatı boyunca edindiği bilgi ve tecrübelerin tümüne birikim denir. Birikim kazanma yollarından bazıları şunlardır. Okuma Dinleme Gözlem Buluş SÖZLÜ ANLATIM

3 12.1.2. KONUŞMA YETERSİZLİKLERİNİN BAŞLICALARI: Mahalli ağızla konuşma Anlatım yetersizliği Kavrayış eksikliği Dağınık konuşma, gereksiz konuşma Kural bilmeme, çekingenlik Konuşurken gereksiz el kol hareketleri yapma Sesleri yeterli olmama 12.1.3.KONUŞURKEN DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR: Ses, herkesin duyabileceği; ama rahatsız olmayacağı bir yükseklikte (tınıda) olmalıdır. Canlı ve istekli olmalıdır. Monoton olmamalı, metnin ruhuna göre tonlanmalıdır. Kelimelerin telâffuzunda hata yapılmamalıdır. Argo ve ciddiyetten uzak kelimeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Ciddi ve bilimsel bir konuşmada bu tür kelime ve söyleyişler konuşmayı başarısız kılan etkenlerden biridir. Vücut dili (jest, mimik, duruş, bakış) konuya ve amaca uygun kullanılmalıdır. Konuşma, hızlı veya yavaş olmamalıdır. Provalarda son şekli verilen konuşma hızı, konuşma anında değiştirilmemelidir. Bu durum, konuşmacıyı planın dışına çıkmaya zorlar ve hata yapmasına sebep olur.

4 12.1.4. İYİ BİR KONUŞMANIN ANA İLKELERİ: Uyulması gereken ilkeleri dokuz maddede toplayabiliriz. İyi bir konuşma; Yıkıcı değil yapıcıdır. İlginç ve değerli konuları kapsar. Sağlam bilgilere dayanır. Konuşmanın temel öğelerinin iyi değerlendirilmesini gerektirir. (Konuşmanın temel öğeleri şunlardır: Konu, dinleyici, zaman, konuşmacı.) Belli bir amaca yönelir. Sağlam bir konuşma yöntemi gerektirir. Genellikle üç konuşma yöntemi vardır: 1. Bir sorun üzerinde birlikte düşünme ve tartışma 2. Öğretme 3. Duygulandırma Dinleyicilerin dikkat ve ilgilerini çekmelidir. Etkili bir ses tonuna, el ve yüz hareketlerine dayanır. Canlı bir dil, hareketli bir üslup gerektirir.

5 12.1.5. KONUŞMA TÜRLERİ GÜNLÜK KONUŞMALAR 1. Selamlaşma 2. Hatır Sorma 3. Tanışma ve Tanıştırma 4. Soru Sorma- Cevap Verme 5. Kutlama 6. Başsağlığı 7. Özür Dileme 8. Telefonla Konuşma

6 12.2. TÜRKÇENİN SÖYLEYİŞ ÖZELLİKLERİ 12.2.1. VURGU Temel görevi insanlar arasındaki anlaşmayı sağlamak olan dilin en önemli ve en zor kısımlarından birisi vurgudur. Vurgu ile söze duygu katılır, dinleyenin dikkati çekilir ve böylece söylenmek istenilenin daha kolay anlaşılması sağlanılır. Özellikle müzik, edebiyat, tiyatro alanında ve sözel basında çalışanlar için ayrı bir önem taşıyan vurgu sözdeki musiki ahengini sağlayan bir unsurdur. Vurgu eklerde ve kelimelerde anlam ayırt edici, cümlelerde ise odak belirleyicidir. Vurgu, konuşma ve okuma sırasında bir kelimedeki bir heceyi diğer hecelerden veya bir cümledeki bir kelimeyi diğer kelimelerden daha kuvvetli söylemektir. Bir kelimede hecelerin hepsi de aynı değerde söylenmezler. İçlerinden birinin vurgulu söylendiği görülür. Böylece kelime monotonluktan çıkarak bir ses ahengine kavuşur. Birden fazla heceli kelimelerde gerçekleştirilen bir hecedeki soluk baskısına “vurgu”, baskılı seslendirilen heceye de “vurgulu hece” denilir. Her dilin kendi yapısına göre vurgusu vardır. Türkçede kelime kök ve gövdelerinde orta heceler vurgusuzdur. Genellikle vurgular ilk ve son hecelerde bulunur. Çoğunlukla son hecede bulunan vurgu bütün yer adları ile yabancı şahıs adlarında ve bazı yabancı kelimelerde ilk hecededir. Söze duygu değeri katan ve dinleyicinin dikkatini uyandırarak anlamasını kolaylaştıran vurguyu; Kelime Vurgusu, Cümle Vurgusu, Mısra Vurgusu, Ahenk Vurgusu ve Şiddet Vurgusu gibi başlıklar altında inceleyebiliriz.

7 12.2.1.1. KELİME VURGUSU *Türkçede kelimelerle ekler sıkı ilişki içinde olduğundan bazı araştırmacılar “kök-ek vurgusu” ifadesini kullanırlar. *Türkçede özellikle fiillerden meydana gelen tek heceli kelimelerde vurgu bulunmaz (Prof. Dr. Zeynep Korkmaz ve Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu bu kelimelerin vurgulu olduğunu söylerler): al, gel, koş, ben, sen, dün, göl, su, kuş, kış, gör, kör. *Türkçe kökenli çok heceli kelimelerde ise vurgu genellikle son hecede yer alır: baba, kardeşim, hepimiz. Yabancı dillerden gelen kelimelerde de bu kural ağırlığını korur: televizyon, otobüs. Çok heceli fiil köklerinde vurgu son heceye kayar: üşü-, yürü-, tanı-. *İsimlerde vurgu genellikle sondadır: güzel, kara, tatlı. *Seslenme durumunda olmayan insan ve hayvan adlarında da vurgu son hecededir: Aysel, Ahmet, Boncuk, Çakır. *Sayıların vurguları da son hecededir: iki, sekiz, elli, yetmiş. VURGU

8 *Bazı zamirlerde vurgu yine sondadır: onlar, bunlar, şunlar, ondan, bundan. Bazı zamirlerde ise vurgu baştadır: burası, şurası, böyledir, şöyledir, hepsi, bazı, nicesi, neresi, hangisi. *Zarflarda da genellikle vurgu ilk hecededir: ancak, bazen, böyle, şöyle, hemen, niçin. *Edatlardan bağlama edatlarının bazıları vurgusuzdur (ve, ile, veya, de, veyahut, yahut): Bazıları da vurguludur: ya da, fakat, ancak, yalnız, şayet, öyle, sanki, yeter ki, belki. Son çekim edatları genellikle vurgusuzdur: diyor ki, baksan bile. Seslenme edatlarında vurgu baştadır: arkadaş, dostum, Ahmet, Gülnur. *Pekiştirmenin yapıldığı kelimelerde vurgu ilk hecededir: sarı-sapsarı, temiz-tertemiz. *Eşsesli kelimelerde kullanıma göre vurgunun yeri değişir: danışma(isim), danışma(emir kipi), düşünce(fikir), düşünce(düştüğü zaman). *Dilimize giren yabancı kelimelerden vurgusu sonda olanlardan bazıları: abajur, bagaj, ekonomi, garson, paket, televizyon: Başta olanlardan bazıları: forsa, futbol, maske, şapka, radyo; orta hecede olanlardan bazıları: adalet, coğrafya, fatura, kampanya, sandalye. *Anlam ve yapı bakımından dikkat çekici olan yer adlarında vurgu sondan başa doğru kayar. İki heceli yer adlarında vurgu başta bulunur: Afyon, Konya, Samsun, İzmir, Ağrı, Dicle, Mersin.

9 *Çok heceli yer adlarında ve coğrafî isimlerde ise başa doğru sürülür, güçlü hecede kalır. Güçlü hece, diğer hecelere göre; ses sayısı fazla, kapalı, sert ünsüz taşıyan, sert ünsüzle biten, kalın ünlü bulunduran hecedir: Ardahan, Erzurum, Çankırı, Aksaray, Marmara...Birinci hece açık, ikinci hece kapalı ise veya birinci hece bir-iki sesli, ikinci hece üç-dört sesli ise vurgu ikinci heceye kayar: Anamur, Edirne, Malatya, Silifke, Çanakkale, Alanya, Emirgân, Ayvalık, Demirci, Ödemiş. Yer adı yapmaya yarayan Farsça “-sitan, -istan” ekiyle yapılan coğrafî adlarda ise vurgu sondadır: Türkmenistan, Afganistan, Yunanistan. Sonu –iye, -ca, -ya ile biten yer adlarında vurgu ya ilk hecede ya da bu hecelerden önceki hecededir: Türkiye, Fethiye, Kozluca, Yenice, Asya, Almanya. *Şahıs adlarında vurgu sondadır: Ahmet, Aydın, Nesrin, Osman. Gerek özel şahıs adlarında gerekse diğer hitap kelimelerinde (ünlemlerde) vurgu ilk hecede görülür: Aydın!, Mehmet!, Nesrin!, Osman!, Anne!, Komşu!, Saygıdeğer dinleyenler!

10 *İnsan ve hayvan özel adlarında vurgu, tür adlarında olduğu gibi sondadır: Aydın, Ufuk, Korkut, Mehmet, Güler, Pamuk, Tekir. *Tür ve meslek adları ile isimler ve sıfatlar özel ad olarak kullanılırsa vurgu başa kayar: Kartal, büyük bir kuştur. Kartal, İstanbul’un bir ilçesidir. Sirkeci, bağırarak geçti. Sirkeci İstasyonu’nda durduk. Denizli ülkelere bayılırım. Denizli, güzel bir ilimizdir. Kültürümüzde çeşme başı sohbetleri meşhurdur. Çeşme ilçemiz deniziyle meşhurdur. * Ekler genellikle kelime sonundaki vurguyu kendi üzerlerine çeker: Çiçek, çiçekler, çiçeklerimiz, çiçeklerimizden. Bazı ekler, vurguyu çekmezler. Vurgu, bu ekten önceki hecededir. Meselâ olumsuzluk eki (at-ma, gel-me-di), soru eki (gel-iyor-mu?, güzel-mi?) vurgusuzdur. Şekil bakımından olumsuzluk eki -ma, -me’ye benzeyen, yapı bakımından fiilden isim yapan -ma, -me eki vurguludur: Okuma yazma seferberliği, danışma (sorma anlamında), danışma (başvurulacak yer): Kitabı sen okuma.

11 Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın! Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın. Mehmet Âkif *Eşitlik eki (-ca, -ce), küçültme eki (-cık, -cik), bildirme ekleri (i-yi-dir, hoş-tur, gü-zel-dir), aitlik eki (- ki) de vurgusuz eklerdendir. Geniş zaman ekine gelen olumsuzluk eki –ma, -me vurguludur: Sevmez ki, dinlemez, anlamam. *Kelimelerden ayrı yazılan “da, de” ve “ki” bağlama edatları vurguyu üzerine çekmez, vurgusuzdur. Bunların bağlama edatı olup olmadıklarını bu yolla da anlayabiliriz: Sınıfımızda oturuyorduk. (Bulunma hali olup vurguludur.) Sınıfımız da ısındı. (Bağlama edatı olan da, de vurgusuzdur.) Bahçedeki çiçekler soldular. (Aitlik eki “-ki” vurguludur.) Dalında öyle güzeldi ki çiçeği koparamadım. (Bağlama edatı olan “ki” ayrı yazıldığı için vurgusuzdur.) *Oluşumları ve dolayısıyla vurgulanmaları çok farklı olan bileşik kelimelerde vurgu genellikle birinci kelimededir: ortaokul, onbaşı, dalgakıran, köpekbalığı, yanardağ.

12 12.2.1.2. CÜMLE VURGUSU Tam bir yargı belirten, kelime ve kelime gruplarından müteşekkil dizi olan cümlede vurgu konusu, ilim adamlarınca eskiden beri tartışılan konulardandır. Onun için cümlede vurgu, tonlama, durak konuları çok geniş ve kapsamlı bir çalışmayı gerektirir. Biz burada sadece temel bir iki husus üzerinde durmakla yetineceğiz. Bir cümlede, anlamca en önemli olan kelime yükleme yaklaştırılabildiği gibi vurgu ile de belirtilebilir. Örnek bir cümlede kelimelerin yerlerini hiç değiştirmeden kast edilen anlama göre vurgulanması gereken kelimeleri tespit edelim: Ben o kitabı, dayıma verdim. (Kime verdim?) Ben, o kitabı dayıma verdim. (Hangi kitabı verdim?) O kitabı dayıma, ben verdim. (Kim verdi?) Ben, sizi dün orada gördüm. (Başkasını değil, sizi gördüm.) Ben sizi, dün orada gördüm. (Başka zaman değil, dün gördüm.) Ben sizi dün, orada gördüm. (Başka yerde değil, orada gördüm.) Ben sizi dün orada, gördüm. (İnkar etme, gördüm!) Dikkat edilirse vurgulu kelimeden önce virgül vardır. Bu, bir bakıma virgülle birlikte dinlenip sonraki kelimenin vurgulanacağını gösterir.

13 12.2.1.3. MISRA VURGUSU Bir şiirde, şâirin duygularını âhenkli bir şekilde hissettirmek gerekir. Bunun için vurgudan yararlanılır. Mısradaki ahengi daha kuvvetli sezdirmek için bazı heceler ve kelimeler daha canlı okunur. Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden... Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak... Sular sarardı... Yüzün perde perde solmakta Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta. Ahmet HAŞİM Bu şiirde birinci mısradaki “ağır ağır” ifadesi vurgusuzdur. Buradaki ağırlık “yavaş” anlamındadır. Eğer bu kelimeyi vurgularsak kelimenin diğer anlamı olan maddi ağırlık kast edilmiş olur ve şiirdeki anlam kaybolur. “Merdivenlerden” kelimesindeki “-den” eki vurguludur. İkinci mısradaki “güneş” kelimesinin ikinci hecesi vurgulanarak, güneşin yakıcılığı, parlaklığı; “yığın” kelimesinde de yine ikinci hece vurgulanarak “yığın’’ın çokluğu, büyüklüğü verilir..

14 Üçüncü mısrada vurgu yoktur. “Ağlamak” kelimesi, “sessizce, içten içe ağlamak” anlamında kullanılmıştır. Söz konusu kelime vurgulanırsa sesli ağlamak anlaşılır ve şiirdeki anlam kaybolur. Dördüncü mısrada “sular” kelimesindeki “-lar” eki ile “yüzün” kelimesinin ikinci hecesi vurguludur. “Sararmak” kelimesinde anlamca bir zayıflık, cılızlık, hastalık söz konusu olduğundan kelime vurgusuzdur. Beşinci mısrada “kızıl” kelimesinin anlamını vermek ve “akşam” kelimesinin karanlığını belirtmek için ikinci heceler vurguludur 12.2.1.4. AHENK VURGUSU Sadece mısralarda değil, düz yazılarda da ahengin önemi büyüktür. Bilhassa hitabelerde, çok önemli olan bu vurgu sayesinde söylenilenin etkisi artırılır, dinleyenlerin dikkatleri çekilir. Dün olduğu gibi bugün de “güzel ve etkili konuşuyor” dediğimiz kişiler, bu vurguyu yerinde kullanan kişilerdir. Toplumları yönlendiren fikir adamları, siyasetçiler ve hatipler bu konuya dikkat eden kişilerdir. Özellikle, konuşmaların başında ve sonunda söylenenler, bu vurgu sayesinde kafalara nakşedilir: Türk milleti! Ey Türk gençliği! Ne mutlu Türk’üm diyene!

15 12.2.1.5. ŞİDDET VURGUSU Söze daha çok güç katmak ve dikkati çekmek için yapılan vurgudur. “İnsafsız, benden beş kuruşu esirgedi.” Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor; Bir hilâl uğruna, Yâ Rab, ne güneşler batıyor! Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdat inerek öpse o pâk alnı değer. Mehmet Âkif 12.2.2. ULAMA Genellikle konuşma dilinde görülen ulama, kelime sonlarındaki ünsüzlerin kendilerinden hemen sonra gelen ve ünlü ile başlayan kelimelere bağlanmasıdır. Ulamanın oluşabilmesi için ikinci kelimenin ünlü ile başlamış olması gerekir: kavak ağacı=ka-va-ka-ğa-cı, kitap almak=ki-ta-bal-mak vb. Ulama genellikle konuşma dilinde görülürse de şiirlerde vezin gereği de uygulanır. Bir kelimenin sonundaki kapalı bir hecenin vezin gereği kurallara uygun bir şekilde açılması ulama ile gerçekleştirilir: Ben ezelden (Be-ne-zel-den) beridir hür yaşadım hür yaşarım Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım Mehmet Âkif

16 12.2.3. Duygu ve düşüncelerimizi doğru ve etkili anlatabilmek amacıyla bir konuşma cümlesindeki anlam birimlerini biri birinden ayırmak için gerçekleştirilen durmaya durak denilir. Durak, anlam ayırt edici bir sesbirimidir. Yazı dilinde nokta, noktalı virgül, üç nokta, virgül gibi çeşitli noktalama işaretleriyle gerçekleştirilen bu durmalar, yerli yerinde yapılmazsa anlam karışıklıkları meydana gelir ve kastedilen anlamın dışında başka bir anlam anlaşılır: Bu kitabın içindedir. (Başka kitapta değil, bu kitaptadır). Bu, kitabın içindedir. (Bu-kast edilen özne- kitabın içindedir). Oku, baban gibi eşek olma! (Baban okumadı, bir baltaya sap olamadı. Sen ona benzeme, oku.). Oku baban gibi, eşek olma! (Baban okudu, adam oldu. Sen de onun gibi ol, ona benze, oku.). DURAK

17 12.2.4. TON Vurgu, anlam ayırt edici bir özelliğe sahipken ton, heceye özgü olup anlam ayırt edici bir sesbirim değildir. Yazı dilinde bir işaretle gösterilmeyen, sadece konuşma dilinde gerçekleştirilen ton, insanın ruhsal durumuna bağlı olarak sesin yükselip alçalmasına, tiz veya pes oluşuna denir. Vurgu ve ton ayrı sesbirimlerdir. Konuşma sırasında mimiklerle birlikte gerçekleştirilen ton, kelime ve cümlelere özgü olup anlatılmak istenileni daha iyi anlatmaya yarar. Buna tonlama (ezgi) denilir. Özellikle telefon konuşmalarında karşımızdaki kişinin sevinçli, üzüntülü, heyecanlı, korkak oluşunu cümlelerindeki tonlamadan anlarız: -Beni bırakır mısın? (Ben seni çok seviyorum. Sen beni terk eder misin?). -Beni bırakır mısın! (Beni tutma, kafamı kızdırma, bırakır mısın lütfen!). -Beni bırakır mısın! (Sana zahmet olmazsa giderken beni de okula bırakır mısın?).

18 KONUŞMA Konuşma, kişinin duygu, düşünce ve isteklerini sözle bildirmesidir. Üç unsurdan meydana gelir. Düşünme Dil Ses ve konuşma organları KONUŞMAYI ETKİLİ VE GÜZEL KILAN FAKTÖRLER İyi yazmanın ve iyi konuşmanın birinci şartı iyi düşünmektir. İyi düşünmenin birinci şartı ise zengin bir birikime sahip olmaktır. İnsanın hayatı boyunca edindiği bilgi ve tecrübelerin tümüne birikim denir. Birikim kazanma yollarından bazıları şunlardır. Okuma Dinleme Gözlem Buluş Bölüm (Hafta) Özeti

19 İYİ BİR KONUŞMANIN ANA İLKELERİ: Uyulması gereken ilkeleri dokuz maddede toplayabiliriz. İyi bir konuşma; Yıkıcı değil yapıcıdır. İlginç ve değerli konuları kapsar. Sağlam bilgilere dayanır. Konuşmanın temel öğelerinin iyi değerlendirilmesini gerektirir. (Konuşmanın temel öğeleri şunlardır: Konu, dinleyici, zaman, konuşmacı. Belli bir amaca yönelir. Sağlam bir konuşma yöntemi gerektirir. Genellikle üç konuşma yöntemi vardır: 1. Bir sorun üzerinde birlikte düşünme ve tartışma 2. Öğretme 3. Duygulandırma Dinleyicilerin dikkat ve ilgilerini çekmelidir. Etkili bir ses tonuna, el ve yüz hareketlerine dayanır. Canlı bir dil, hareketli bir üslup gerektirir.

20 1. SARI, Mehmet, Türk Dili I-II, Okutman Yayıncılık, Ankara 2011. 2. GÜLSEVİN, Gürer vd., Türk Dili I-II, Afyon Eğitim, Sağlık ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı Yayını, Afyonkarahisar, 2008. 3. Türk Dil Kurumu, Yazım Kılavuzu, Ankara,2009. 4. Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Ankara, 2011 5. Türk Dil Kurumu, Yabancı Kelimelere Karşılıklar, Ankara, 1998. Kaynaklar


"TÜRK DİLİ II Okutman Vedat BALKAN Hafta 12. 12.1. KONUŞMA Konuşma, kişinin duygu, düşünce ve isteklerini sözle bildirmesidir. Üç unsurdan meydana gelir." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları