Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

TIBBİ MÜDAHALENİN HUKUKA UYGUNLUĞU

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "TIBBİ MÜDAHALENİN HUKUKA UYGUNLUĞU"— Sunum transkripti:

1 TIBBİ MÜDAHALENİN HUKUKA UYGUNLUĞU

2 Tıbbi müdahalenin hukuka uygunluğu
Geçmişte geçerli olan “iyileştiren daima haklıdır” tezi günümüzde sağlık hukukunda geçerli değildir. Günümüzde sağlık hukukunda tıbbi müdahalenin haklılığı için birtakım koşullar aranmaktadır. Tıbbi müdahalenin meşruluğu için üç temel şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir: 1) Tıbbi müdahalenin sağlık personeli tarafında yapılması, 2) Aydınlatılmış hastanın rızası, 3) Bilimsel verilere göre gerekli ve bu verilere uygun tıbbi müdahale.

3 Tıbbi Müdahalenin Sağlık Personeli Tarafından Yapılması
Tıbbi müdahalelerin bireyler üzerinde yaratabileceği muhtemel olumsuz etkiler dolayısıyla, tıbbi müdahale yetkisi sadece sağlık personeline verilmiştir. Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasında Dair Kanun’ a göre sağlık mesleği mensubu olup, tıbbi müdahalelerde bulunabilecek kimseler şunlardır: Hekimler, diş hekimleri, ebeler, sağlık memurları, hemşireler, diş protez teknisyenleri. Ancak tabipler ve diş tabipleri dışındaki sağlık meslek mensupları hastalıklarla ilgili doğrudan teşhiste bulunarak tedavi planlayamaz ve reçete yazmaz.

4 Tıbbi Müdahalenin Sağlık Personeli Tarafından Yapılması
Tıbbi müdahale esas itibariyle hekim tarafından yapılır. Tıp fakültesinden mezun olarak diploma sahibi olan kimseye “hekim” adı verilir. Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasında Dair Kanun’ un 1. maddesine göre; “Türkiye Cumhuriyeti dahilinde tababet icra ve herhangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için tıp fakültesinden diploma sahibi olmak şarttır. “ İntörn hekimler, henüz diploma almadıkları için hekim sayılmazlar. Bu durumda özel hukuk bakımından sorumlulukları yardımcı şahıs sorumluluğuna göre belirlenecektir. Ceza hukuku bakımından ise ancak ilgili hekimin gözetimi altında yapacakları tıbbi müdahalelerden sorumlu tutulmayacaktır. Hekimin diplomasını kiralaması, devretmesi vs. söz konusu olamaz. Hekimin bizzat çalışmadığı bir yerde çalışıyor gözükmesi, hem hekimlik sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklere aykırılık teşkil edecek, hem de ceza hukuku sorumluluğu doğurabilecektir.

5 Tıbbi Müdahalenin Sağlık Personeli Tarafından Yapılması
Tıp fakültesi mezunu olup, hekim unvanını kazanmış kişiler kural olarak tıbbın bütün alanlarında tıbbi müdahale yetkisine sahiptir sayılı Kanuna göre Türkiye’ de hekimlik yapma bakımından bu kanunda gösterilen niteliklere sahip olan kimseler genel surette hastalıkları tedavi hakkına sahiptirler. 1219 sayılı Kanun belirli bir dalda uzmanlık şartı aramamaktadır. Dolayısıyla pratisyen hekimler de her türlü tıbbi müdahaleyi yapabilirler. Uzmanlık şartının arandığı istisnai üç durum bulunmaktadır sayılı Kanun (Radyoloji, Radiyom ve Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanun)’ a göre bu kanunda belirtilen alanlarda ve 1219 sayılı Kanuna göre genel veya lokal anestezi ile yapılan büyük ameliyatların mutlaka bir uzman hekim ile beraber diğer bir hekim tarafından yapılması gerekmektedir.

6 Tıbbi Müdahalenin Sağlık Personeli Tarafından Yapılması
Benzer şekilde 922 sayılı Bakteriyoloji ve Kimya Laboratuvarları Kanununa göre yapılacak tahliller ve araştırmaların türüne göre uzmanlık belgesine sahip hekim, eczacı, biyoloji veya kimyager şartı bulunmaktadır. Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğine göre uzmanlık belgesi almayanlar, hiçbir yerde ve şekilde uzmanlık unvan ve yetkisini kullanamazlar. Ancak söz konusu yönetmelikte “uzmanlıkla ilgili tıbbi faaliyette bulunamazlar” hükmü yer almamaktadır.

7 Tıbbi Müdahalenin Sağlık Personeli Tarafından Yapılması
Öğretide, hekimin kendi uzmanlık alanı dışında ve sadece uzmanı ilgilendiren karmaşık olaylara müdahale etmesinde kişisel kusurunun söz konusu olacağı ve kamu görevlisi olan hekim bakımından idarenin değil, bizzat hekimin tazminat sorumluluğunun bulunacağı görüşü savunulmaktadır. Bir hususta uzmanlık gerekip gerekmediği konusunda tereddüt durumunda, Yargıtay, konunun Yüksek Sağlık Şurasına sorulması gerektiği görüşündedir. Gerek hekimlik, gerekse hemşirelik, ebelik veya diğer sağlık personeli eğitimi alan kimselerin yapmış olduğu tıbbi müdahaleler bakımından herhangi bir hukuki sorumluluğun bulunup bulunmadığı çok sık karşılaşılan sorunlardandır. Bu kimseler henüz hekim, hemşire vs. olmadıklarından ve ancak hekim ve hemşire gibi sağlık personeline tıbbi müdahale yetkisi verildiğinden, bu kimselerin tıbbi müdahaleleri hukuka uygun değildir.

8 Tıbbi Müdahalenin Sağlık Personeli Tarafından Yapılması
Ancak öğrencilerinde pratik yaparak öğrenmeleri bir zaruret olduğuna göre, öğrencilerin tıbbi müdahalelerine belirli şartlarda izin verilmesi gerekmektedir. Konuya ilişkin mevzuatta, öğrenci statüsünde olan kişilere de belirli şartlar altında tıbbi müdahale yapma yetkisinin verildiği görülmektedir. Doktorluk, Hemşirelik, Ebelik, Diş Hekimliği, Veterinerlik, Eczacılık ve Mimarlık Eğitim Programlarının Asgari Eğitim Koşullarının Belirlenmesine Dair Yönetmelik hükümlerine göre, tıp eğitimi sonunda mezun olan hekimlerin, yetkililerin gözetiminde, hastanelerde gerçekleştirilecek yeterli klinik deneyime sahip olmaları aranmaktadır. Aynı şekilde hemşirelerinde, programın özüne ve amacına uygun olarak planlanmış, nitelikli hemşireler tarafından denetlenen ve hasta bakımı için gerekli olan sayıda nitelikli hemşire ve malzemenin bulunduğu yerlerde klinik uygulamalar yaparak yeterli klinik deneyimden geçmeleri gerekmektedir.

9 Tıbbi Müdahalenin Sağlık Personeli Tarafından Yapılması
Uzmanlık eğitimi alanlar pratisyen hekim statüsünde olduğu için uzmanlık gerektirmeyen tıbbi müdahaleleri yapabilirler. Uzmanlık gerektiren tıbbi müdahalelere ise belli şartlarda izin verilmiştir. Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğine göre uzmanlık öğrencisi, eğitim sorumlusunun gözetim ve denetiminde araştırma ve eğitim çalışmalarında ve sağlık hizmeti sunumunda görev alır. Yukarıda bahsedilen hükümlere göre, söz konusu şartlara uymak koşuluyla, öğrencilerin yaptığı tıbbi müdahaleler de hukuka uygun olacaktır.

10 Tıbbi Müdahalenin Sağlık Personeli Tarafından Yapılması
Ancak burada gözetim sorumluluğu olan kişilerin, öğrencilerin durumunu, eğitimini ve yeteneğini göz önünde bulundurması gerekmektedir. Öğrencilerin de yapamayacakları bir görevi üstlenmemeleri gerekmektedir. Aksi takdirde öğrenciler açısından üstlenme kusuru, gözetim yükümlülüğü olanlar açısından da hatalı tıbbi uygulama söz konusu olabilecektir. Bazı hallerde hukukun genel kuralları gereğince (zorunluluk hali gibi) sağlık personeli olmayan bir kimsenin yaptığı tıbbi müdahalelerde de hukuka uygun olabilir.

11 Tıbbi Müdahalenin Sağlık Personeli Tarafından Yapılması
Sağlık personeli olmayan bir kimsenin tıbbi müdahale yapma yetkisi olmadığından, eylemi esasen hukuka aykırı olacaksa da, zorunluluk hali dolayısıyla, sağlık personeli olmamasına rağmen, yaptığı tıbbi müdahale nedeniyle cezalandırılmayacaktır. Bu istisnai durum dışında, sağlık personeli olmayan kişilerin yaptığı tıbbi müdahaleler nedeniyle sorumlulukları şöyledir: Tıbbi müdahale yapma yetkisi zorunlu haller dışında sadece hekimlere veya yerine göre diğer sağlık personeline tanınmış bir yetki olduğundan, böyle bir yetkisi olmaksızın tıbbi müdahalede bulunan kişinin eylemi, 1219 sayılı Kanunun ihlali dışında, ayrıca meydana gelen sonuca göre kasten yaralama veya öldürme suçunu oluşturur.

12 Aydınlatma ve Rıza Hastanın kendi vücudu üzerindeki hakları, vücut üzerinde yapılmakta olan tıbbi müdahalenin, ancak hastanın rızasıyla yapılabilmesini gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla hastanın rızası, hem özel hukuk, hem de ceza hukuku açısından önemli bir hukuka uygunluk nedenidir. Hastanın açık ve doğrudan rızası olmasa dahi muhtemel rızası, kanuni temsilcisinin veya mahkemenin rızası bulunmalıdır. Ancak hastanın rızasının da geçerli olabilmesi için, hastanın neye rıza gösterdiğini bilmesi, bu konuda yanıltılmaması gerekir. Bunun sağlanabilmesi de ancak hastanın aydınlatılması suretiyle mümkün olur.

13 Aydınlatma ve Rıza Aydınlatılmış onam ya da bilgilendirilmiş rıza;
riskleri, yararları ile alternatifleri ve onların da risk ve yararlarını kapsayan tedavi uygulamasının, hekim tarafından yeterli düzeyde ve uygun şekilde açıklanmasından ve hasta tarafından hiçbir tereddüde yer kalmayacak şekilde anlaşılmasından sonra, tıbbi tedavinin, uygulamanın hasta tarafından gönüllülükle kabulü olarak tanımlanmaktadır.

14 Aydınlatma ve Rıza “Tıbbi Müdahalelerde Bilgilendirilmiş Rıza Alınması Yönetmeliği Taslağı”nda “bilgilendirme” başlığı altında, aydınlatma şu şekilde tanımlanmaktadır: “Bireyin; sağlık durumu, kendisine uygulanacak vücut bütünlüğüne müdahale gerektiren tanı ve tedavi yöntemleriyle, bunların faydaları ve muhtemel riskleri, diğer tıbbi müdahale ve tedavi yöntemleri, tedavinin kabul edilmemesi halinde ortaya çıkabilecek muhtemel sonuçları ve hastalığın seyri, neticeleri ve öngörülemeyen acil durumlarda önerilen tedavinin dışına çıkma konularında ayrıntılı ve yazılı olarak bilgilendirilmesidir.”

15 Aydınlatma ve Rıza Hastanın özerkliğinin temeli Anayasa’ da yer almaktadır(madde 17). Hastanın teşhise, tedaviye veya önlemeye yönelik müdahalelere rıza göstermesi gerekliliği; yaşam ve vücut bütünlüğü hakkına saygı ve koruma yükümlülüğünü öngören anayasal prensiplerden kaynaklanmaktadır. Hastanın kendi geleceğini belirleme hakkı, aynı zamanda hekimin aydınlatma yükümlülüğünün hukuksal temelini ve ölçütünü oluşturmaktadır. Aydınlatma yükümlülüğünün hukuki dayanağı Anayasa’ da yer almakla birlikte, bu yükümlülüğün temelleri hukukun yanı sıra etikte de bulunmaktadır. Hastanın bilgilendirilmesi ve onayı esasen ilk planda etiğin öngördüğü ilkelerdir.

16 Aydınlatma ve Rıza Aydınlatma yükümlülüğüne ilişkin açık bir hüküm Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 15/ 1 maddesinde yer almaktadır. “Hasta; sağlık durumunu, kendisine uygulanacak tıbbi işlemleri, bunların faydaları ve muhtemel sakıncaları, alternatif tıbbi müdahale usulleri, tedavinin kabul edilmemesi halinde ortaya çıkabilecek muhtemel sonuçları ve hastalığın seyri ve neticeleri konusunda sözlü veya yazılı olarak bilgi isteme hakkına sahiptir.” Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’ nün 14. maddesi de aydınlatma yükümlülüğüne işaret etmektedir: “…teşhise göre alınması gereken tedbirlerin hastaya açıkça söylenmesi gerekir.”

17 Aydınlatma ve Rıza Türk Tabipleri Birliği Meslek Etiği Kurallarında da aydınlatma yükümlülüğüne işaret etmektedir(madde 26): “Hekim hastasını, hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır.”

18 Aydınlatma ve Rıza Aydınlatma ve rızanın bulunmaması durumunda, hekim hastayı iyileştirme amacıyla tıbbi müdahalede bulunmuş olsa bile, sırf hastanın ameliyata katlanmış olsa bile maddi ve manevi zarar olarak kabul edilebilir ve ceza hukuku sorumluluğuna neden olabilir. Hasta; Tıbbi müdahalenin nedeni, Muhtemel yan etkileri, Acilliği, Başarı şansı, Kapsamı, Tıbbi müdahalenin yapılmamasının sonuçları, Ağırlığı, Tıbbi müdahalenin alternatifleri, Riskleri, Hekimin adı ve eğitim durumu, Tür ve sonuçları, Hastanenin donanımı konularında aydınlatılmalıdır.

19 Aydınlatma ve Rıza Aydınlatma yükümlülüğünün iki işlevi vardır. Bu işlevlere bağlı olarak aydınlatma çeşitleri belirlenmiştir. İlk işlev, teşhis ve tedavinin gereği gibi yerine getirilmesine ilişkin olarak hastanın bilgilendirilmesidir(tedavi (güvenlik) aydınlatması). İkinci işlev ise tıbbi müdahalenin hukuka uygunluğunu sağlamaktır ki, bu da otonomi (karar) aydınlatması ile sağlanır. Aydınlatma çeşitleri: 1) Otonomi (Karar) Aydınlatması 2) Tedavi Aydınlatması (Güvenlik Aydınlatması) 3) Risk Aydınlatması

20 Otonomi (Karar) Aydınlatması
Burada ele alınması gereken sorun, hekim müdahalesinin hukuka uygun kabul edilebilmesi için ne ölçüde aydınlatılmış rızaya dayanması gerektiği ve endikasyona dayanılarak ve kurallara uygun yapılan bir tıbbi müdahalenin hastanın otonomi hakkını (kendi geleceğini belirleme hakkını) ihlal etmesi durumunda hangi yaptırımların uygulanacağıdır. Kişiye anayasa tarafından tanınmış olan otonomi hakkı garanti altına alınmaya çalışılırken, öte yandan aydınlatma yükümlülüğünden kaynaklanan zorunluluklar da abartılmamalıdır. Aksi takdirde, hekime yüklediği aşırı yükümlülükler dolayısıyla, hastanın yararına hizmet eden bir durum olmaktan çıkacaktır.

21 Otonomi (Karar) Aydınlatması
Otonomi aydınlatması aşağıdaki hususları kapsamaktadır: 1) Teşhis aydınlatması 2) Süreç aydınlatması 3) Alternatifler konusunda aydınlatma 4) Müdahale yapılmamasının sonuçları konusunda aydınlatma

22 Otonomi (Karar) Aydınlatması
Teşhis aydınlatması, hastanın tıbbi bulgu konusunda bilgilendirilmesidir. Hasta, hasta olduğunu ve hastalığının hangi hastalık olduğunu öğrenmelidir. Hekim, hastaya veya yakınlarına teşhise yönelik çabalarının sonuçlarına ilişkin bilgi vermek zorundadır. Ancak, hastanın yararı söz konusu olduğunda teşhis aydınlatmasından vazgeçilebilir. Hastanın doğru olarak aydınlatılması halinde, psikolojik olarak büyük bir baskı altına girecek olması, riskin yükselmesi ve üçüncü kişilerin bu suretle tehlikeye düşmesi durumunda teşhis aydınlatmasından vazgeçilebilir.

23 Otonomi (Karar) Aydınlatması
Hastanın açıkça teşhisini sormasını durumunda, hekim ona doğruyu söylemek zorundadır. Ancak, hekim hastalığın bildirilmesi tedavi için gerekli ise bu bildirimi hastayı koruyacak şekilde yapmalıdır. Süreç aydınlatması, hastanın müdahale öncesi durumu ile başarılı bir müdahale sonrası durumunun açıklanmasıdır. Süreç aydınlatması ile hastaya, tedavi ana hatlarıyla aktarılmalıdır; yani tedavinin türü, ağırlığı, kapsamı, yürütülmesi gibi. Süreç aydınlatmasına, müdahalenin kesin sonuçları konusundaki bilgilendirme de dâhildir.

24 Otonomi (Karar) Aydınlatması
Bu çerçevede hekim, öncelikle tıbbi müdahalenin başarısız olması ihtimalinden bahsetmek durumundadır. Hasta, alternatif tedavi yöntemleri konusunda da aydınlatılmalıdır. Hastanın rızasının geçerli olabilmesi için kural olarak, alternatif tedavi yöntemleri hususunda da aydınlatılmış olması gerekir. Her iki yöntemin de aynı riski taşıması veya alternatifin daha riskli olması durumunda, alternatif aydınlatmaya gerek yoktur.

25 Otonomi (Karar) Aydınlatması
Alternatif yöntemlerin bulunduğu konusunda aydınlatma yükümlülüğü, böyle bir yöntem henüz deneme aşamasında olduğu müddetçe bulunmamaktadır. Hasta, tıbbi müdahale ile ilgili ayrıntılı bir aydınlatmadan sonra tıbbi müdahale yapılmasına karar verip vermemekte tamamen serbesttir. Ancak hastanın tıbbi müdahaleyi reddetmeden önce ayrıntılı bir aydınlatmanın yapılmış olması gerekir.

26 Tedavi Aydınlatması (Güvenlik Aydınlatması)
Tedavi aydınlatmasını otonomi aydınlatmasından ayıran nokta, hastanın rızasını alma amacına yönelik bir aydınlatma olmamasıdır. Bu nedenle bu tür aydınlatmaya öğretide “uyarı yükümlülüğü” adı da verilmektedir. Tedavi aydınlatmasının yapılmaması, özel hukuk açısından bir tedavi kusuru oluştururken, ceza hukuku açısından hastanın rızasının geçersizliğine neden olmamaktadır. Tedavi aydınlatmasında hekim hastasını tıbbi müdahalenin gerekliliği konusunda bilgilendirir ve tedavinin başarısı veya sağlığa yönelik tehlikelerin önlenmesi için belirli davranış şekillerine uyulması gerektiğini söyler.

27 Tedavi Aydınlatması (Güvenlik Aydınlatması)
Aydınlatma yükümlülüğü, özellikle hastanın teklif edilen bir teşhis veya tedaviyi kabul etmemesi halinde daha yoğun olarak vardır. Hastanın tıbben kabul edilmeyecek taleplerde bulunması halinde de hekim, onu bilgilendirmek ve yanlış taleplerden vazgeçirmek durumundadır. Hekim, hastayı, alınacak ilaçların yan etkileri, dozu ve bünyenin kaldırıp kaldıramayacağı hususunda bilgilendirilmelidir. Bu açıklama, ilacın tehlikeliliği oranında geniş tutulmalıdır. Hekim ilacı, hastaya bizzat uyguluyorsa, hastayı ilacın etkileri konusunda aydınlatmalıdır.

28 Tedavi Aydınlatması (Güvenlik Aydınlatması)
Buna karşılık, hekimin ilacı sadece reçete etmesi durumunda, aydınlatma yükümlülüğü hekim ve üretici firma arasında paylaşılmaktadır. Hekim, bir tedavi veya müdahaleden sonra araç kullanmanın tehlike oluşturabilme ihtimaline karşı, hastasını bu konuda uyarmak zorundadır. Bu uyarıyı yapmayan hekim, özen ve aydınlatma yükümlülüğünü ihlal etmiş olur. Aynı şekilde kullanılan ilaç dolayısıyla araç kullanma yeteneğinde olabilecek azalmalara da işaret edilmesi gerekir.

29 Risk Aydınlatması Risk aydınlatması, gerekli özenin gösterilmesine veya müdahalenin hatasız yapılmasına rağmen hekim müdahalesi sonucunda meydana gelebilecek muhtemel daimi veya geçici yan etkiler konusundaki bilgilerin aktarılmasıdır. Risk aydınlatması, müdahaleden sonra meydana gelmesi muhtemel ve önlenmesi konusunda tıp biliminin verilerinin kesin garanti veremediği sonuçları da kapsamalıdır. Risk aydınlatması, o ana kadar tıp biliminde bilinen risk oranlarına bağlı değildir. Bu oranların ne olduğu önemsizdir. Önemli olan hastanın karar vermesi açısından bu risklerin hasta tarafından bilinmesinin gerekli olduğudur. Hekim, bizzat müdahalenin doğrudan tehlikeleri dışında, ayrıca müdahalenin sonucu olarak ortaya çıkabilecek riskler konusunda da hastayı aydınlatmalıdır.

30 Risk Aydınlatması Hekim az rastlanan risklere de işaret etmek zorundadır. Risk aydınlatmasına ilişkin temel ölçütler şunlardır: i. Risklerin türü konusunda aydınlatma ii. Tıbbi müdahalenin amacına ve gerekliliğine ilişkin aydınlatma iii. Müdahalenin ağırlığına ilişkin aydınlatma iv. Aydınlatmanın kapsamı hastanın kişiliğine, davranışına ve bünyesinin durumuna göre belirlenmelidir.

31 Aydınlatılacak Kişi Aydınlatılması gereken kişi bizzat hastanın kendisidir. Hasta yerine yakınlarının aydınlatılması, hastanın aydınlatılması yerine geçemez. Hastalığın ağır veya ciddi olması durumunda da hasta yerine yakınının aydınlatılması kural olarak doğru değildir. Hekim, hastasına onun ruhsal durumunu koruyacak şekilde, teşhisi ve sonuçlarını söylemek zorundadır. Çocuk, akıl hastası veya hacir altına alınmış hastalarda, bunlara hastalık basit biçimde anlatılıp, veli ve vasi ise daha geniş bir şekilde aydınlatılmalıdır.

32 Aydınlatılacak Kişi Aydınlatma konusunda bir vekil atanabilir. Nitekim narkoz altında ameliyat sırasında aydınlatılmak ve rıza vermek konusunda eşin vekil atanması kabul edilmiştir. Aydınlatılacak kişinin rıza yeteneğinin bulunmaması veya şuurunun kapalı olması durumunda, hastanın yakınları aydınlatılabilir. Hasta yakınları eş, reşit çocuklar, anne veya baba ve kardeşlerden birisi şeklinde sıralanmaktadır. Ancak yerine göre, kişinin varsayılan rızasının tespiti konusunda, yakın komşusu, arkadaşı gibi kimseler de aydınlatılabilir.

33 Aydınlatılacak Kişi Aydınlatma yükümlülüğü hekime aittir.
Hekim bu görevi bizzat yerine getirmemesi, bir başka meslektaşına bırakması durumunda, meslektaşının bu yükümlülüğü gereğince yerine getirdiği hususunda emin olmalıdır. Anestezinin uygulanacağı hallerde, anestezi hekiminin de anesteziye ilişkin aydınlatmada bulunması gerekmektedir. Karşılaştırmalı hukukta hem anestezistin hem de cerrahın aydınlatma yükümlülüğü bulunduğuna ilişkin kararlar bulunmaktadır. Hemşirenin aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır( tedavi ve müdahale ile ilgili). Ancak hemşirenin sorumluluk alanı ile ilgili tıbbi müdahalelerde de hemşirenin aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır.

34 Aydınlatma Zamanı Aydınlatma ne çok erken, ne de çok geç yapılmamalı, zamanında yapılmalıdır. Hekim aydınlatma konuşmasını zaman baskısı altında yapmamalı, hastasına da karar verme baskısı uygulamamalıdır. Acil bir durum olmadığı sürece, hastaya düşünmesi için makul ve uygun bir süre tanınmalıdır. Kural olarak aydınlatma, ameliyattan en geç bir gün önce yapılmalıdır. Aydınlatma müdahaleden önce yapıldığında, hastanın müdahale sürecini artık değiştiremeyeceği izlenimi içinde gerçekleşirse, aydınlatmanın zamanında yapılmadığı kabul edilmektedir.

35 Aydınlatma Kapsamı Aydınlatmanın kapsamına ilişkin mevzuatta bazı hükümler bulunmaktadır. Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi’ ne göre “teşhise göre alınması gereken tedbirlerin hastaya açıkça söylenmesi lazımdır.” Hasta Hakları Yönetmeliğine göre ise “Hastanın veya kanuni temsilcisinin tıbbi müdahalenin konusu ve sonuçları hakkında bilgilendirilip aydınlatılması esastır.” Aydınlatmanın kapsamı, genel geçerli bir kural koyarak değil, somut olayın özelliklerine göre ortaya konmalı ve bu bakımdan hastanın ne kadar bilmek istediği ve bu bilgilerden ne kadarını kaldırabileceği göz önünde tutulmalıdır. Genel olarak makul bir kimsenin ne kadar bilgi almak isteyeceği şeklinde genel bir ölçüt belirlenemez. Ölçü somut hastadır. Bu konuda dikkate alınacak hususlar hastanın kültürel, toplumsal ve psikolojik durumlarıdır.

36 Aydınlatma Şekli Aydınlatmanın şekline ilişkin hukukumuzda genel geçerli bir hüküm bulunmamaktadır. Organ ve Doku Nakli Kanununda ve Nüfus Planlaması Kanununda bu konuya ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır. Söz konusu kanunlarda yazılı ve imzalı tutanaktan ve izin belgesinden söz edilmektedir. Aydınlatmanın şekli hususu uygulamada hekime bırakılmıştır. Buna göre hekimin hastasına müdahale konusunda doğru bir tasavvuru nasıl oluşturacağı konusunda hukuksal bir şekil belirlenemez. Somut olayda sorumluluk anlayışı içinde yapacağı aydınlatma konuşmasını hekimin kendisi şekillendirebilir.

37 Aydınlatma Şekli Aydınlatmanın kişisel olması gerekir. Dolayısıyla matbu aydınlatmadan kaçınmak gerekir. Aydınlatma, hastanın formu imzalamasını teminden öte bir anlam taşımaktadır. Dolayısıyla, hekim hastasıyla konuşmalıdır. Her ne kadar, aydınlatma veya rızanın yazılı olması koşulu bulunmamaktaysa da, aydınlatma ve rızanın yazılı olması ispata ilişkin nedenlerden dolayı hekime tavsiye edilir.

38 Aydınlatma Zorunluluğunun Bulunmadığı Durumlar
Aydınlatmadan vazgeçme Hastanın bilgisinin bulunması Aydınlatmanın olumsuz etkide bulunması Acil haller Aydınlatmanın hasta bakımından anlamını yitirmiş olması Psikiyatri hastalarının aydınlatılması

39 Aydınlatmadan Vazgeçme
Aydınlatma zorunluluğunun bulunmadığı ilk durum, hastanın aydınlatmadan vazgeçmesidir. Hasta, planlanan müdahale hakkında bilgilendirmeden hukuki olarak vazgeçilebilir. Somut olayda hasta, herhangi bir bilgiye ihtiyacı olmadığını, hekime tam bir teslimiyet içinde olduğunu ifade edebilir. Bunun dışında, hasta tıbbi prosedürden çok şey anlamadığını ve bir değerlendirme yapacak durumda olmadığını belirtebilir. Son olarak, tercümanın varlığına rağmen, dil engeli aşılamadığından aydınlatmadan vazgeçilebilir.

40 Hastanın Bilgisinin Bulunması
Aydınlatma zorunluluğunun bulunmadığı ikinci bir olasılık, hastanın zaten bilgisinin bulunmasıdır. Örneğin, aynı konuda yapılan ikinci bir ameliyatta tekrar bir aydınlatmaya gerek görülmeyebilir. Hastanın bu bilgiyi nasıl edindiğinin bir önemi yoktur. Hastanın onamı bakımından gerekli olan bilgisi broşürlerden, kitaplardan, mesleki kişisel tecrübelerinden veya önceki hastalıklarından kaynaklanabilir. Hekimin, hastanın bilgisi olduğunu düşündüğü durumlarda, bu hususu güvence altına alması, hastanın kesin bilgisinden emin olması gerekir. Hastanın, hekim olduğu durumlarda, mesleği dolayısıyla tıbbi müdahale konusunda bilgisi olduğu varsayılabilir.

41 Aydınlatmanın Olumsuz Etkide Bulunması
Aydınlatma zorunluluğunun bulunmadığı, üçüncü bir ihtimal ise aydınlatmanın hastayı olumsuz etkileyecek olmasıdır. Hekim, kural olarak ağır ve hatta ölümcül hastalıkları dahi hastasına söylemekle yükümlüdür. Böylece hasta, önerilen tedaviye bağlı riskler hakkında fikir sahibi olabilmelidir, örneğin kanser hastalarında kemoterapi gibi. Bu noktada göz önünde bulundurulması gereken husus, otonomi aydınlatmasının sınırı, tedaviye zarar verme ihtimali olmasıdır. Dolayısıyla, ancak tedavi nedenleri bilgilendirmeyi engelliyorsa, otonomi aydınlatmasının yapılmaması yönünde yaygın bir kanaat vardır. Uygulamada aydınlatma yükümlülüğünün, hastanın bilgilendirme halinde yaşamına veya sağlığına yönelik ciddi tehlikelerin bulunması durumunda söz konusu olmayacağı kabul edilmektedir.

42 Acil Haller Aydınlatma zorunluluğunun bulunmadığı dördüncü durum ise acil hallerdir. Acil hallerin neler olduğu şöyle belirlenmektedir: Hastanın hayatının tehdit altında olduğu veya belirli bir müdahalenin yapılmamasının hastada ciddi veya kalıcı eksiklik veya bozulmaya neden olmasının beklendiği hallerdir.

43 Aydınlatmanın Hasta Bakımından Anlamını Yitirmiş Olması
Aydınlatmadan sarfı nazar edilebilecek değer bir durum ise, aydınlatmanın hasta için anlamını kaybetmiş olmasıdır. Hiçbir tıbbi müdahalenin cevap vermediği ve artık ölümü beklenen bir hastaya yönelik yapılan ve sadece acıları azaltma amacını taşıyan müdahaleler bakımından ayrıca aydınlatma yapılmayabilecektir.

44 Psikiyatri Hastalarının Aydınlatılması
Öğretide psikiyatri hastalarının aydınlatması ve onlardan rıza alınması zorunluluğunun bulunmadığı belirtilmektedir. Psikiyatri hastalarının ruhsal durumu itibariyle aydınlatılması anlamsız olacak ve rıza yetenekleri de bulunmuyorsa, bu takdirde kanuni temsilcinin aydınlatılması ve rıza alınması gerekir.

45 Hukuka Aykırı Aydınlatma Sonuçları
Genel olarak, aydınlatma yükümlülüğünün ihlali, hastanın rızasının geçersiz olması sonucunu doğurur. Bunun sonucu da hekimin tıbbi müdahalesinin, ‐sonuçta hasta yararına olsa bile‐ hukuka aykırı olmasıdır. Bunun ceza hukuku bakımından sonucu ise hekimin yaralama suçundan dolayı sorumlu tutulabilecek olmasıdır. Özel hukuk bakımından ise aydınlatma yükümlülüğünün ihlali hekimin tazminat sorumluluğuna yol açabilmektedir.

46 Hukuka Aykırı Aydınlatma Sonuçları
Ceza hukukundan farklı olarak, aydınlatma yükümlülüğünün ihlaline rağmen hastanın iyileşmesi, sağlığında herhangi bir zararın meydana gelmemesi durumunda, ortada maddi bir zarar olmadığından tazminat sorumluluğu doğmayacaktır. Bununla beraber, aydınlatmanın yapılmaması bir kişilik hakkı ihlali olduğundan manevi zarar düşünülebilir. Ayrıca bir hasta hakkı ihlali söz konusu olduğundan, disiplin sorumluluğu yoluna da gidilebilir.


"TIBBİ MÜDAHALENİN HUKUKA UYGUNLUĞU" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları