Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
YayınlayanAyla Kurtuluş Değiştirilmiş 8 yıl önce
1
TÜRK DİLİ II Okutman Vedat BALKAN Hafta 10
2
HİKAYE VE ROMAN Gerçek veya gerçeğe uygun olarak tasarlanmış, bir olayı anlatan yazıya hikaye, olayları anlatan yazılara da roman denir. İki türü birbirinden ayırmak için uzunluk-kısalık, kişilerin çokluğu-azlığı, zamanın genişliği-darlığı, mekanın genişliği- darlığı ve karakterlerin özellikleri gibi konular dikkate alınır. HİKAYE ve ROMAN ARASINDAKİ FARKLAR Hikâye ve roman arasındaki farklılığı ortaya koymak isteyenler, hikâyeyi tanımlarken; “olayları ve kişileri tek yönüyle ele alıp anlatan, romandan daha kısa, ayrıntılı sergilemelerden kaçınan yazı” şeklinde belirtirler. Bütün özellikleriyle romana benzeyen hikâyeyi, bu türden ayıran belli başlı noktalar şunlardır: Hacim olarak romandan daha kısadır. (Romanı hatırlatacak büyüklükte hikâyelerin olduğunu da unutmamak gerekir.) Anlatılan olaylar dar bir çerçevede geçer. Yani mekân sınırlıdır. Şahıs kadroları romanlara göre daha azdır. Şahıslar, hayatlarının kısa bir kesiti ile dikkatlere sunulur. Karakterler tek taraflı; yani anlatılan olayı ilgilendiren yönüyle ele alınır ve ayrıntıdan kaçınılır. ANLATI YAZILARI
3
Mekânlar romanlara göre daha dardır. Kısaca, bir apartmanı roman olarak isimlendirirsek, hikâye, bu apartmanın ayrı bir girişi, odaları ve pencereleri olan dairesidir. Hikaye Örneği: SEDEF ÇİÇEĞİ Mahkeme salonunda, seksenlerindeki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla suskun, Nine’nin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözleri ve keskin çizgileriyle bıkkın bakışları süzüyordu etrafını…Ve hakimin tokmak sesiyle sustu uğultu ve tok sesiyle, sözü yaşlı kadına verdi, hakim… “Anlat teyze neden boşanmak istiyorsun?” Yaşlı kadın derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı: -“Bu herif yetti gari, 50 yıldır bezdirdi hayattan.” Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu mahkeme salonunda. Sessizlik bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu, kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından. Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı, kadın neler diyecekti. Herkes onu dinliyordu. Yaşlı kadının gözleri doldu ve devam etti: -“Bizim bir sedef çiçeği vardı, çok sevdiğim. O bilmez.
4
50 yıl önceydi. O çiçeği bana verdiği çiçeklerin arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım öyle büyüttüm. Yavrumuz olmadı, onları yavrum bildim. Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım.. Her gece güneş açmadan önce bir tas suyla suluycam onu diye. İyi gelirmiş dedilerdi. 50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kere de bu çiçeği ben sulayım demedi. Ta ki geçen geceye kadar. O gece takatim kesilmiş uyuyakalmışım. Ben böyle bir adamla 50 yıl geçirdim. Hayatımı, umudumu her şeyimi verdim. Ondan hiçbir şey göremedim. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim. Onsuz daha iyiyim, yemin ederim.” Hakim, yaşlı adama dönerek : -“Diyeceğin bir şey var mı baba?” dedi. Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle hakime yöneldi:
5
-“Askerliğimi, reisicumhur köşkünde bahçevan olarak yaptım. O bahçenin görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim. Fadimemi de orada tanıdım. Sedefleri de… Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim. O çiçeklerle doludur bahçesi. Kokusuna taptığım perişan eder yüreğimi. İlk evlendiğimiz günlerin birinde boyun ağrısından onu hekime götürdüm. Hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir dedi. Her gece uykusunu bölüp, uyansın, gezinsin dedi. Hekimi pek dinlemedi, bizim hatun, lafım geçmedi. O günlerde tesadüf bu çiçek kurudu. Ben ona gece sularsan geçer dedim. Adak dilettim. Her gece onu uyandırdım ve onu seyrettim. O sevdiğim kadının yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim. Her gece o çiçek ben oldum sanki. Ona bu yüzden tapabilirdim.” dedi adam o yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle. Her gece O yattıktan sonra uyandım. Saksıdaki suyu boşalttım. Sedef gece sulanmayı sevmez, hakim bey. Geçen gece de yaşlılık ben de uyanamadım. Uyandıramadım. Çiçek susuz kalırdı amma, kadınımın boynu yine azabilirdi. Suçlandım. Sesimi çıkartamadım.” O an Mahkeme salonunda her şey sustu. Ertesi sabah gazeteler “Sedef susuz kaldı” diye yine yalnızca neticeyi haber yaptılar.
6
Tiyatro: Özel bir mekanda drama sanatının imkanlarını da kullanarak seyirci ile iletişim kurup yılların bilgi ve tecrübelerini aktarma işine tiyatro denir. Tiyatro bir olayı oluş şeklinde gösteren eserlerdir. Üç türü vardır. 1. Trajedi: Acıma korku uyandıran tiyatro türüdür. 2. Komedi: İnsanın ve olayların gülünç yanlarını ortaya koyan tiyatro türüdür. 3. Dram: Acıklı ve güldürücü olayları bir arada ortaya koyan tiyatro türüdür. Türk edebiyatında tiyatroyu iki bölümde incelemek uygun olur. Geleneksel Türk Tiyatrosu (Sözlü Tiyatro): Kukla, Karagöz ve Ortaoyunu DRAMATİK TÜRLER
7
9.2. DRAMATİK TÜRLER Modern Tiyatro (Yazılı Tiyatro): Batı anlamında ilk tiyatro eseri 1859 da Şinasi tarafından yazılan “Şair Evlenmesi” olarak kabul edilir. Senaryo: Film konularının anlatıldığı yazılardır. BÖLÜM (HAFTA) ÖZETİ Gerçek veya gerçeğe uygun olarak tasarlanmış, bir olayı anlatan yazıya hikaye, olayları anlatan yazılara da roman denir. İki türü birbirinden ayırmak için uzunluk- kısalık, kişilerin çokluğu-azlığı, zamanın genişliği-darlığı, mekanın genişliği- darlığı ve karakterlerin özellikleri gibi konular dikkate alınır. Hikâye ve roman arasındaki farklılığı ortaya koymak isteyenler, hikâyeyi tanımlarken; “olayları ve kişileri tek yönüyle ele alıp anlatan, romandan daha kısa, ayrıntılı sergilemelerden kaçınan yazı” şeklinde belirtirler.
8
Bütün özellikleriyle romana benzeyen hikâyeyi, bu türden ayıran belli başlı noktalar şunlardır: Hacim olarak romandan daha kısadır. (Romanı hatırlatacak büyüklükte hikâ yelerin olduğunu da unutmamak gerekir.) Anlatılan olaylar dar bir çerçevede geçer. Yani mekân sınırlıdır. Şahıs kadroları romanlara göre daha azdır. Şahıslar, hayatlarının kısa bir kesiti ile dikkatlere sunulur. Karakterler tek taraflı; yani anlatılan olayı ilgilendiren yönüyle ele alınır ve ayrıntıdan kaçınılır. Mekânlar romanlara göre daha dardır. Kısaca, bir apartmanı roman olarak isimlendirirsek, hikâye, bu apartmanın ayrı bir girişi, odaları ve pencereleri olan dairesidir. 9.2. DRAMATİK TÜRLER
9
DRAMATİK TÜRLER 1. Tiyatro: Özel bir mekanda drama sanatının imkanlarını da kullanarak seyirci ile iletişim kurup yılların bilgi ve tecrübelerini aktarma işine tiyatro denir. Tiyatro bir olayı oluş şeklinde gösteren eserlerdir. Üç türü vardır. Trajedi: Acıma korku uyandıran tiyatro türüdür. Komedi: İnsanın ve olayların gülünç yanlarını ortaya koyan tiyatro türüdür. Dram: Acıklı ve güldürücü olayları bir arada ortaya koyan tiyatro türüdür. Türk edebiyatında tiyatroyu iki bölümde incelemek uygun olur. Geleneksel Türk Tiyatrosu (Sözlü Tiyatro): Kukla, Karagöz ve Ortaoyunu Modern Tiyatro (Yazılı Tiyatro): Batı anlamında ilk tiyatro eseri 1859 da Şinasi tarafından yazılan “Şair Evlenmesi” olarak kabul edilir. 2. Senaryo: Film konularının anlatıldığı yazılardır.
10
1. SARI, Mehmet, Türk Dili I-II, Okutman Yayıncılık, Ankara 2011. 2. GÜLSEVİN, Gürer vd., Türk Dili I-II, Afyon Eğitim, Sağlık ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı Yayını, Afyonkarahisar, 2008. 3. Türk Dil Kurumu, Yazım Kılavuzu, Ankara,2009. 4. Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Ankara, 2011 5. Türk Dil Kurumu, Yabancı Kelimelere Karşılıklar, Ankara, 1998. Kaynaklar
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.