Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

ALLAH YOLUNDA İ NFAK FARUK KESG İ N SAR İ YER DO Ğ ANEVLER CAM İİ İ MAM-HAT İ B İ 1.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "ALLAH YOLUNDA İ NFAK FARUK KESG İ N SAR İ YER DO Ğ ANEVLER CAM İİ İ MAM-HAT İ B İ 1."— Sunum transkripti:

1 ALLAH YOLUNDA İ NFAK FARUK KESG İ N SAR İ YER DO Ğ ANEVLER CAM İİ İ MAM-HAT İ B İ 1

2 لَن تَنَالُواْ الْبِرَّ حَتَّى تُنفِقُواْ مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيْءٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça, en iyiye eremezsiniz.” Âl-i İmrân sûresi, 92 2

3 3

4 Allah Yolunda İnfak İnfak, nafaka verip geçindirme, besleme, Allah yolunda harcama; bir terim olarak, gerek hısımlardan ve gerekse diğer insanlardan yoksul ve muhtaç olanlara para veya maişet yardımı yaparak, onların geçimini sağlama, demektir. Helâl yollarla elde edilen malı, ihtiyaca ve dinin gerekli ya da hoş görüldüğü yerlere harcama, sarf etme, Allah'ın bir rızık olarak verdiği görünür-görünmez (zahir-batın) nimetleri yayma bir başkasına verme, anlamınadır. İnfak’ın mahiyeti İslâm hukukunda infakın kapsamı geniştir. Aile reisinin bakmakla yükümlü olduğu kimselere harcama yapmasını kapsadığı gibi, diğer yoksul ve muhtaçlara yapılan zekât, sadaka ve benzeri yardımları da anlamı içine alır. 4

5 لَن تَنَالُواْ الْبِرَّ حَتَّى تُنفِقُواْ مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيْءٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça, en iyiye eremezsiniz.” Âl-i İmrân sûresi, 92 “En iyi” diye tercüme ettiğimiz “birr” kelimesi, hayrın ve iyiliğin en mükemmeli, Allah’ın rahmeti, rızâsı ve cenneti gibi mânalara gelmektedir. Bu kelime imânın en mükemmeli, ibâdetin en güzeli, ahlâkın en yücesi olarak da açıklanmaktadır. Bakara sûresinin 177. âyetinde “en iyi”nin ne olduğu kısaca böyle belirtilmektedir. Demekki bir kimsenin en mükemmeli yakalayabilmesi için sadece imân etmesi yetmez. Hem imân etmesi hem de sahip olduğu imkânların içinde en çok sevdiklerini Allah yolunda harcaması (infâk etmesi) gerekir. Sevdiği maldan ne kadar fazla verirse, yaptığı hayır o kadar makbul olur. Bir insanın sahip olduğu imkânlar mal ve beden gücü gibi maddî varlıklar veya ilim ve nüfuz gibi mânevî şeyler olabilir. Cenâb-ı Hak bir kimseye değerli olarak ne vermişse, onun bu ilâhî bağışları Allah yolunda ve din uğrunda çekinmeden sarfetmesi hem bir kulluk borcu hem de verilen nimetin şükrüdür. 5

6 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَنفِقُواْ مِن طَيِّبَاتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّا أَخْرَجْنَا لَكُم مِّنَ الأَرْضِ وَلاَ تَيَمَّمُواْ الْخَبِيثَ مِنْهُ تُنفِقُونَ وَلَسْتُم بِآخِذِيهِ إِلاَّ أَن تُغْمِضُواْ فِيهِ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ “Ey imân edenler! Kazandıklarınızın ve rızık olarak size yerden çıkardıklarımızın iyisinden, temizinden fakirlere verin. Ama değersiz şeyleri vermeye kalkmayın.” Bakara sûresi, 267 Âyet-i kerîme, ticaret mallarınızdan, elinize geçen nakit paralardan ve size yerden, denizden, çıkardığımız ekinlerin, meyvaların, mâden ve hazinelerin en iyi ve değerlisinden Allah yolunda harcayın demektedir. Zekât ve sadaka vermeyi emreden âyetler nâzil olmaya başlayınca, bazı sahâbîler hurma salkımlarını getirdiler, fakirler yesin diye Mescid-i Nebevî’ye astılar. Bazı müslümanlar da, sadaka olabileceğini zannederek, döküntü ve bozuk hurmaları getirdiler. İşte o zaman bu âyet nâzil oldu. Böylece âdi mallardan, haram kazançlardan verilen zekâtın ve sadakanın kabul olmayacağı anlaşıldı. Âyet-i kerîmenin devamında, şayet size verilecek olsa, bilerek almayacağınız şeyleri, siz de başkasına vermeye yeltenmeyin buyurulmaktadır. Zekât ve sadaka Allah’ın rızasını kazanmak için verilir. Allah’ın rızası âdi ve değersiz şeylerle nasıl kazanılabilir? Onun rızası ancak temiz ve değerli şeyler verilerek elde edilebilir. 6

7 يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوآ اَنْفِقُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّآ اَخْرَجْنَا لَكُمْ مِنَ اْلاَرْضِ وَلاَ تَيَمَّمُوا الْخَبِيثَ مِنْهُ تُنْفِقُونَ وَلَسْتُمْ بِاَخِذِيهِ اِلاَّ اَنْ تُغْمِضُوا فِيهِ وَاعْلَمُوآ اَنَّ اللهَ غَنِىٌّ حَمِيدٌ "Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin en helâl ve iyisinden Allah yolunda harcayın (zekât ve sadaka verin)!" (el-Bakara 2/267) اَلَّذِينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرًّا وَعَلاَنِيَةً فَلَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ "Mallarını gizli ve açık olarak gece ve gündüz harcayan kimseler var ya, işte onların, Rableri katında ecirleri vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır." (el-Bakara 2/274) 7

8 مَثَلُ الَّذِينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ فِى سَبِيلِ اللهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ اَنْبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ فِى كُلِّ سُنْبُلَةٍ مِائَةُ حَبَّةٍ وَاللهُ يُضَاعِفُ لِمَنْ يَشَآءُ وَاللهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ "Mallarını Allah yolunda harcayanların hâli, her başağı yüz daneli yedi başak bitiren bir tohumun hâli gibidir. Allah dilediği kimseye daha kat kat verir. Allah'ın ihsanı çok geniştir. Her şeyi hakkıyla bilendir." (el-Bakara 2/261) Bakara suresinin ilk ayetlerinde takvâ sahiplerinin vasıfları sayılırken, اَلَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلوَةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ Allah yolunda harcayanlar"; gayba inanan ve namaz kılandan sonra üçüncü sırada zikredilir. (el-Bakara 2/3; ). Allah yolunda yapılan harcamanın, malın sevilen çeşidinden yapılması, kişiyi "birr" derecesine ulaştırır. Ayette şöyle buyurulur: لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتَّى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَىْءٍ فَاِنَّ اللهَ بِهِ عَلِيمٌ "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcayıncaya kadar, cennete ve iyiliğin en güzeline (birr) eremezsiniz." (Âl-i İmrân 3/92) 8

9 Hasan el-Basrî şöyle der: "Bir kimse sevdiği bir tek hurmayı bile Allah rızası için sadaka olarak verirse bu ayetteki "birr"e mazhar olmuş olur." Ömer b. Abdülaziz, yoksullara bol miktarda şeker dağıtır ve sebebini soranlara da: "Çünkü ben en çok şekeri severim" cevabı verirdi İnfakın en fazîletlisi ve en önde geleni kişinin muhtaç durumda bulunan hısımlarına yaptığı harcamalardır. Ayette şöyle buyrulur: اَلرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَآءِ بِمَا فَضَّلَ اللهُ بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَبِمَآ اَنْفَقُوا مِنْ اَمْوَالِهِمْ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللهُ وَاللاَّتِى تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِى الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَاِنْ اَطَعْنَكُمْ فَلاَ تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَبِيلاً اِنَّ اللهَ كَانَ عَلِيًّا كَبِيرًا "Erkekler kadınlar üzerinde hâkimdirler. Çünkü Allah birini (cihat, imamet ve miras gibi bazı konularda) diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler, mallarından onların geçimini sağlamaktadırlar" (en-Nisâ 4/34). 9

10 Âile fertlerine yapılacak harcama sadaka hükmündedir. Hadiste şöyle buyrulur: قَالَ رَسُولَ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِنَّ الْمُسْلِمَ إِذَا انْفَقَ عَلَى أَهْلِهِ نَفَقَةً وَهُوَ يَحْتَسِبُهَا كَانَتْ لَهُ صَدَقَةً "Bir müslüman, aile fertlerinin geçimini, Allah'ın rızasını umarak sağlasa bu, kendisi için sadaka olur." Hadiste zikredilen aile fertlerine (ehl); karısı, çocukları, nafakası kendisine gerekli olan erkek ve kız kardeşleri ile amcası ve amcasının çocukları, evinde beslediği yabancı yoksul çocuklar dâhildir. Bir kimsenin bakmakla yükümlü olduğu kimseleri geçindirmesi, onun üzerine vaciptir. Eğer bu masrafları yaparken Allah rızasını kazanmayı kastederse, sürekli sadaka ecri alır. Ancak bu konuda Allah rızasını kast etmezse, üzerinden borç düşer, fakat ayrıca bir ecir alamaz. (ez-Zebîdî) 10

11 İnfakta dört güzellik vardır: 1 - Allah Teala, sadaka verenin malına bereket ihsan eyler. 2 - Allah Teala, sadaka veren kimseyi halkına sevdirir. 3- Allah Teala, onun verdiği sadakayı, cehennemle arasında bir perde yapar. 4 - Allah Teala, belayı ve sıkıntıyı sadaka veren kimseden defeder. 11

12 İnfakın Ahlâkî Değeri İnfakın ahlâkî değeri, Kur’ân'da sıkça vurgulanan bir husustur. Her harcama veya infak, dinî-ahlakî açıdan makbul ve tasvip edilmekte midir? Bu mesele, infakın kim tarafından, ne maksatla, hangi maldan ve ne şekilde yapıldığına dair sorulara aranacak cevaplarla tespit edilebilir. İnfak eden kişi ve maksadı açısından bakıldığında, öncelikle infakın sırf Allah rızası için gerçekleştirilmesi gerekmektedir: اِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللهِ لاَ نُرِيدُ مِنْكُمْ جَزَآءً وَلاَ شُكُورًا "Ve derler ki, biz size sırf Allah rızası için ikram ediyoruz, yoksa sizden bir karşılık istemediğimiz gibi, bir teşekkür bile beklemiyoruz." (İnsan 76/9) Kişi yaptığı hayır ve harcamaları, insanlara gösteriş veya riya için yapmamalı ve yaptığı iyiliği de başa kakmamalı, muhtaçların üzerinde manevî nüfuz ve baskı aracı olarak kullanmamalıdır: 12

13 يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا لاَ تُبْطِلُوا صَدَقَاتِكُمْ بِالْمَنِّ وَاْلاَذَى كَالَّذِى يُنْفِقُ مَالَهُ رِئَآءَ النَّاسِ وَلاَ يُؤْمِنُ بِاللهِ وَالْيَوْمِ اْلاَخِرِ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ صَفْوَانٍ عَلَيْهِ تُرَابٌ فَاَصَابَهُ وَابِلٌ فَتَرَكَهُ صَلْدًا لاَ يَقْدِرُونَ عَلَى شَىْءٍ مِمَّا كَسَبُوا وَاللهُ لاَ يَهْدِى الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ "Ey iman edenler! Sadaka verdiğiniz kimselere minnet etmek, incitmek suretiyle o sadakalarınızı boşa çıkarmayın. Allah'a da âhirete de inanmadığı hâlde sırf insanlara gösteriş yapmak için malını harcayan kişinin durumuna düşmeyin. Onun durumu, üzerinde toprak bulunan kaypak bir kayaya benzer ki, şiddetli bir yağmur olur olmaz toprağı kayıverir, cascavlak kalır.« (Bakara 2/264) 13

14 Hazret-i Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem buyurur: قَالَ رَسُولُ اللّهِ : ثَثَةٌ َ يُكَلِّمُهُمُ اللّهُ وَ يَنْظُرُ إلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةَ وَ يُزَكِّيهُمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ ألِيمٌ قَالَهَا ثَثاً، قُلْتُ : خَابُوا وَخَسِرُوا يَا رَسُولَ اللّهِ، مَنْ هُمْ؟ قَالَ : الْمُسْبِلُ، وَالْمَنَّانُ، وَالْمُنْفِقُ سِلْعَتَهُ بِالْحَلِفِ الْكَاذِبِ “Üç kişi vardır ki, kıyâmet günü Allâh onlarla konuşmayacak, yüzlerine bakmayacak ve kendilerini temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap vardır.” Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin bu sözleri üç defa tekrarladığına şâhit olan Ebû Zer radıyallâhu anh: “–Adları batsın, umduklarına ermesinler ve hüsrâna uğrasınlar! Kimlerdir bunlar yâ Rasûlallah?” diye sordu. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “–Elbisesini (kibir ve gururundan dolayı kurula kurula) sürüyen, verdiğini başa kakan ve malını yalan yeminle pazarlayan!” buyurdu. (Müslim, Îmân, 171) 14

15 İnfakın, "birr" olabilmesinde veya ahlakî değerinin tesbitinde diğer bir nokta infak edilen şeylerin cins bakımından temiz, iyi ve kaliteli olmasıdır. Zira insanların, kendi nefisleri için tercih etmeyecekleri değersiz ve bayağı şeyleri Allah için tasadduk etmemeleri gerekir. Bu, ihsan ve infakın olmazsa olmaz vasfıdır: يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوآ اَنْفِقُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّآ اَخْرَجْنَا لَكُمْ مِنَ اْلاَرْضِ وَلاَ تَيَمَّمُوا الْخَبِيثَ مِنْهُ تُنْفِقُونَ وَلَسْتُمْ بِاَخِذِيهِ اِلاَّ اَنْ تُغْمِضُوا فِيهِ وَاعْلَمُوآ اَنَّ اللهَ غَنِىٌّ حَمِيدٌ "Ey iman edenler! İnfakı gerek kazandıklarınızın, gerek sizin için yerden çıkardıklarımızın temizlerinden yapın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olamayacağınız fenasını vermeye yeltenmeyin. Biliniz ki, Allah sadakalarınıza muhtaç değildir ve hamde layık olandır." (Bakara 2/26 15

16 Zekât, sadaka ve hayır işlerinde dikkat edilecek mühim hususlardan biri de, gizliliğe riâyettir. Çünkü açıktan verilen sadaka, alan kimsenin hayâ duygularını zayıflatır, zamanla alışkanlık hâline dönüşünce de çalışma gayret ve isteğini ortadan kaldırır. Bunun yanında veren kimsenin de gurur ve kibre sürüklenip kendini beğenmesine sebebiyet verir. Fakat bâzen sadaka veren ve hayır işleyenlerin îlân edilip halka bildirilmesinde fayda görülebilir. Böylece halk, fukarâya yardım husûsunda teşvîk edilmiş olur. Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hak: اِنْ تُبْدُوا الصَّدَقَاتِ فَنِعِمَّا هِىَ وَاِنْ تُخْفُوهَا وَتُؤْتُوهَا الْفُقَرَآءَ فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ وَيُكَفِّرُ عَنْكُمْ مِنْ سَيِّئَاتِكُمْ وَاللهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ “Sadakaları açıktan verirseniz, bu güzel bir şeydir. (Fakat) onları fakirlere gizlice verirseniz, sizin için daha hayırlı olur.” (el-Bakara 271) buyurmuştur. Müfessirler bu âyetten zekâtın açıktan verilmesi, sadaka ve diğer hayır-hasenâtın ise gizlice yapılması gerektiği hükmüne varmışlardır. 16

17 İnfâk husûsundaki en güzel edeb, “sağ elin verdiğini sol ele bile fark ettirmemek” tarzında milletimizin de darb-ı meselleştirdiği bir ölçüdür ki, hadis-i şerifte bu tür insanların Arş’ın gölgesi altında gölgeleneceği müjdelenmiştir. Ecdâdımız, infaktaki bu edebin en güzel numûnelerini sergilemişlerdir. Târihimiz bunun en güzel şâhididir. Nitekim meşhur vakfiyesinde görüldüğü gibi Fâtih Sultan Mehmed Han, toplumun korunmaya muhtaç fertleri için en hassas edeb ölçüleriyle kâideler koymuştur. Pâdişâhı böyle bir edeb sergileyen cemiyetin fertleri de, sadakalarını bir zarf içinde câmîlerdeki sadaka taşlarına bırakırlar, muhtaçlar da vereni görmeksizin oradan ihtiyaçları kadarını alırlardı. İnfakta gizlilik esas olmakla birlikte, kalbin riyâdan korunması kaydıyla alenî olarak verilmesi de teşvik edilmiştir. Ayrıca infakta zaman kaydı da yoktur. Bir mümin, gece ve gündüz, her fırsatta infak etmelidir. Nitekim bu hakîkat, âyet-i kerîmede şöyle ifâde edilmektedir: اَلَّذِينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرًّا وَعَلاَنِيَةً فَلَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ “Mallarını gece ve gündüz, gizlice ve açıkça infak edenler yok mu, işte onların Rableri katında ecir ve mükâfatları vardır. Ve onlara herhangi bir korku yoktur. Onlar hiçbir zaman mahzun da olmazlar.” (el-Bakara 274) 17

18 Hazret-i Ebû Bekir radıyallâhu anh, sâhip olduğu kırk bin dinarın on binini gece, on binini gündüz, on binini gizli, on binini de açıktan olmak üzere tamâmen tasadduk etmişti. Bu âyet-i kerîmenin nüzûl sebeplerinden birinin bu olduğu rivâyet edilmektedir. (Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, III, 44) Diğer taraftan, Hazret-i Ali radıyallâhu anh da dört dirhem gümüşten başka hiçbir şeye mâlik değil iken bunun birini gece, birini gündüz, birini gizli, birini de açıktan olmak üzere hepsini tasadduk etmiş idi. Hazret-i Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem: –Niçin böyle yaptın? diye sorduğunda: –Rabbimin vaad ettiği şeyi hak etmek için demiş, bunun üzerine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: –Umduğuna nâil oldun buyurarak onu müjdelemişti. (Vâhidî, Esbâbu Nüzûli’l-Kur’ân, 95) 18

19 Bu durumda zekât ve sadakada en önemli husus, samîmiyet ve ihlâsla, sırf Allâh rızâsını kastetmektir. İnfakta bulunanların gururlanmaları, teşekkür ve minnettarlık beklemeleri aslâ doğru değildir. Böyle bir düşünce, bu hayırların bütün sevap ve fazîletini silip süpürür. Bilâkis veren, alana karşı teşekkür hissiyâtıyla dolu olmalı ve rızâ-yı ilâhînin dışında bir maksat taşımamalıdır. Zîrâ Hak katında makbûl olan budur. Allâh Teâlâ, Hazret-i Ali ve Hazret-i Fâtımâ radıyallâhu anhümânın yaptıkları infâkı takdîr ve tekrîmle birlikte, müminlere de aynı hassâsiyet içerisinde infakta bulunmalarını tavsiye ederek âyet-i kerîmede şöyle buyurmuştur: وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَى حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَاَسِيرًا اِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللهِ لاَ نُرِيدُ مِنْكُمْ جَزَآءً وَلاَ شُكُورًا اِنَّا نَخَافُ مِنْ رَبِّنَا يَوْمًا عَبُوسًا قَمْطَرِيرًا “Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. "Biz sizi Allâh rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz, çetin ve belâlı bir günde Rabbimizden (O’nun azâbına uğramaktan) korkarız." (derler). İşte bu yüzden Allâh onları o günün fenâlığından esirger; (yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir.” (el-İnsân 8-11) 19

20 Bu âyet-i kerîmede infakla ilgili birçok edeb ve nükte yer almaktadır. 1. İhtiyacı olduğu hâlde, mümin kardeşini kendine tercih etmenin yüce bir haslet olduğuna işâret ediliyor. 2. İnfâkın fânî ve dünyevî hedefler için değil, yalnız Allâh rızası için yapılması gerektiği bildiriliyor. 3. Kıyâmetin dehşetli azâbından korunmak maksadıyla infâkı, Allâh rızâsı için yapmanın ehemmiyeti vurgulanıyor. 4. İhlâsla yapılan infakların Hak katında makbul olacağı ve sâhibinin yüzünü ak edeceği vaat ediliyor. 5. Allâh Teâlâ’nın müminlerden bu nevi sâlih ameller işlemelerini talep ettiğine işâret ediliyor. Konunun ahlakî çerçevesini oluşturan bir başka ilke ise, yapılan harcamanın israfa dönüşmemesidir. Zira infak bir harcama olmakla beraber, asla bir savurganlık, hesabını bilmeme ve israf değildir: 20

21 وَالَّذِينَ اِذَا اَنْفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذَلِكَ قَوَامًا "Rahmanın kulları, harcamalarında ne israf eder, ne de eli sıkı davranırlar; bu ikisi arasında bir denge tuttururlar." (Furkan 25/67) Yine Kur’ân'a göre, yapılan harcamaların ahlâkiliği hususunda genel bir değer ölçüsü de, insanların inanç ve ibadet hürriyetlerini kısıtlama ve ortadan kaldırma maksadı gütmemektir. İnsanlığın aleyhine yapılan harcamalar ahlâkî açıdan değersiz ve makbul infakın dışındadır. İnsanlığın Yüce Allah'tan uzaklaştırılması ve maddî-manevî sömürülmesi adına yapılacak harcamalar, uzun vadede toplumları köleleştiren yardımlar (!), Kur’ân'da yasaklanmakta ve ahlâkî değeri olmadığı vurgulanmaktadır: 21

22 Peygamber Efendimiz (sav) buyuruyor ki: “Sırf Allah rızası için verilen bir sadaka, bir zekât, sahibinin elinden çıktığı zaman, sâil eline almadan, Allah Teâlâ Hazretleri kudret eline alıp kabul buyurur.” Yani o sadakayı alan ile veren arasında Allah’ın eli var. Cismaniyetten münezzeh olan Rabbimiz, önce alıp kabul buyuruyor. Yine Habib-i Ekrem ve Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde meâlen şöyle buyuruyorlar; Verilen sadaka şu sözleri sahibine söyler: 22

23 Küçüktüm, büyüttün Ben kıymet bakımından küçüktüm, beni feyiz ve bereketçe büyüttün. Hem dünyevî hem uhrevî olarak Allah’ın fazlıyla bereketlendim. Düşman idim, dost ettin Önce sana düşman idim. Çünkü zekâtı verilmeyen mal, âhirette yılan olup dilini sokacak. Ateşten çivi olup vücuduna çakılacak. Şimdi beni kendine dost edin. Fâni idim, bâki kıldın Dünyaya sarf edilmekle fâni olacaktım, mahvolup gidecektim. Allah için vermekle beni bâkî kıldın. Seninle cennete beraber gideceğiz. Bir fakire elbise giydirdinse, kabirden uryan kalktığın zaman, ben hulle, yani cennet elbisesi olacağım. Sen de beni giyeceksin. Bir fakiri doyurdunsa, kabirden aç kalktığında cennet sofrası olup önüne geleceğim. Muhafaza edilecektim, muhafaza edeceğim Elinde oldukça sen beni muhafaza edecektin. Kasa alacaktın, kilitleyip saklayacaktın. Şimdi ben seni koruyup, muhafaza edeceğim. Çünkü, sadaka belâları defeder ve ömrü uzatır. 23

24 24 Kurtuluş ve arınma vesilesi Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de arınan ve sakınanlardan sıkça bahseder ve onları överek özel iltifatlarda bulunur: “O (mümin) ki, malını (Allah için) vererek arınır, yücelir.” (Leyl, 18) “Eğer siz arınır ve sakınırsanız, Allah sizlere iyilikle kötülüğü birbirinden ayıracak ince bir anlayış verir.” (Enfal, 29) “Her ne infak ederseniz şüphesiz Allah onu hakkıyla bilendir.” (Âl-i İmran, 92). Yani yaptıklarınızı, yardımlarınızı insanlara duyurmaya kalkışmayın. İnfak edeceğiniz şeyleri değersiz şeylerden seçmeyin. Çünkü Allah hakkıyla bilendir. Ne verdiğinizi ve niçin verdiğinizi bilir.


"ALLAH YOLUNDA İ NFAK FARUK KESG İ N SAR İ YER DO Ğ ANEVLER CAM İİ İ MAM-HAT İ B İ 1." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları