DÜNYA BÖLGESEL COĞRAFYASI AVRUPA KITASI
Konumu ve İsmi Avrupa, Afrika'nın kuzeyinde, Asya'nın batısında ve Atlas Okyanusu'nun doğusunda bulunan yarımadadır. Avrupa, Sami dillerde Erep (yahut Irib), güneşin battığı taraf anlamına gelir. Fenikelilerden Yunanlılara geçen bu ad, Yunanca'da Europa olmuş ve Ege Denizi'ne göre batıda bulunan ülkelere bu ad verilmiştir
Tarihi Öteden beri büyük krallık ve imparatorluklara beşiklik yapmış bu yarımada, endüstri devriminden sonra da, gelişmişliğini korumuş ve diğer tüm kıtalara göre endüstrileşmesini kısa sürede tamamlamıştır. Avrupa'nın önemi, konumu, yüz ölçümü, doğal kaynakları, nüfusu ve fiziki özelliklerinden değil, sahip olduğu insan kaynağı ve onun niteliklerinden ileri gelmektedir.
İyi eğitilmiş insanlardan oluşan nüfus, bilim ve teknolojide göstermiş olduğu ilerlemeler sayesinde, ekonomik yönden de gelişmiş ve yüksek bir hayat standardına ulaşmıştır. Doğal kaynakları az olan Avrupa, bu gelişmesini tamamen eğitimli insan kaynağına ve sömürgecilik sisteminin kazanımlarına borçludur. Günümüzde dünyanın en büyük güç odağı olan ABD'nin halkı da büyük oranda Avrupa kökenlidir. Ayrıca bilimsel ve teknolojik gelişmelerin kilometre taşları olan önemli buluşların çoğu da Avrupalılar tarafından gerçekleştirilmiştir. Avrupa ülkelerinin her yönden birleşmesini amaçlayan ve bu yolda önemli aşamalar gerçekleştiren Avrupa Birliği, Avrupa'nın yeryüzündeki gücünü ve önemini daha da artırmaktadır.
1990 yılına kadar Avrupa'da birbirinden farklı siyasal ve ekonomik sistemler ve bunların temsilcilerinden oluşan bloklar mevcuttu. Bunlardan biri, şimdi de mevcut olan çok partili demokratik sistemi ve serbest piyasa ekonomisini uygulayan Batı Bloğu, diğeri ise tek partili sosyalist sistemle sıkı bir devletçi ekonomiyi uygulayan Doğu Bloğuydu.
Ancak Doğu Bloğunun lideri olan SSCB'nin ekonomik ve siyasal sisteminin iflas etmesiyle doğu bloğu da çökmüştür. Eski Doğu Bloğu ülkeleri, ekonomik ve siyasal sistem olarak Batı Bloğuna yakınlaşma yolunda önemli adımlar atmışlardır. Çok partili demokratik sisteme ve serbest pazar ekonomisine geçiş yapmanın sancıları büyük oranda atlatılmıştır. Avrupa Birliği'ne yapılan başvurular olumlu karşılanmış ve başvuran ülkeler ile AB arasında uyum çalışmaları sürdürülmektedir. Doğu Bloğunun askeri örgütü olan Comecon da dağıtılmış ve eski doğu bloğu ülkeleri, Batı Avrupa'nın askeri örgütü olan NATO'ya girmek için başvuruda bulunmuşlar, bu konuda önemli gelişmeler sağlamışlardır. Böylece Avrupa'da 1990 öncesinin askeri, ekonomik ve siyasi kutuplaşması önemli ölçüde ortadan kalkmıştır
Sınırları Avrupa geleneksel olarak 7 kıtadan biri olarak düşünülmekle birlikte aslında Asya ile coğrafi açıdan bağlantılı bir kıtadır ve bazen Avrasya adı altında anılır. Avrupa'nın geleneksel tanımına göre Ural Dağları Avrupa'nın doğudaki sınırını oluştururlar. Güneydoğu'daki sınırını Ural nehri oluşturur. Sınır Hazar denizi, Kafkas dağlarının zirveleri boyunca devam eder, Karadeniz,İstanbul boğazı,Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı'yla belirlenir. Akdeniz Avrupa'nın güney sınırını, Kuzey Buz denizi kuzey sınırını, Atlas Okyanusu ise kuzey ve batı sınırını belirler.
İzlanda Avrupa'dan çok Kuzey Amerika'ya yakın olmakla birlikte Avrupa'nın bir parçası olarak sayılmaktadır. Avrupa yarımadası güneyde Afrika kıtasına oldukça yaklaşır (Cebelitarık Boğazı 14 km). Güneydoğuda ise Asya ile hemen hemen bitişir (İstanbul Boğazı 0,7 km., Çanakkale Boğazı 1,3 km.).
Avrupa'nın uç noktaları ise; kuzeyde Kuzey burnu (71° 10' kuzey enlemi), güneyde Mora'nın Matapan burnu (36° 23' kuzey enlemi), Batıda Rocca (Portekiz) burnu (9° 29' batı boylamı), doğuda Ural dağları (60° doğu boylama)'dır. Rocca burnu ile Ural Dağları arasındaki uzunluk 5500 km, Kuzey burnu ile Matapan burnu arasındaki genişlik 3800 km'dir. .
Avrupa ülkeleri coğrafi konumları, yani bulundukları yer ve ekonomik gelişmişlik açıdan; Batı Avrupa ülkeleri, Kuzey Avrupa Ülkeleri (İskandinavya ve Baltık ülkeleri), Akdeniz ülkeleri, Orta Avrupa ülkeleri, Doğu Avrupa ülkeleri ve Balkan Ülkeleri gibi gruplara ayrılmaktadır.
Avrupa’nın bölgeleri
Fiziki Özellikleri Avrupa kıtasının ortalama yükseltisi 330 m'dir. Türkiye'nin 1132 m, Asya'nın 1010, Afrika'nın 600 m ortalama yükseltiye sahip olduğu dikkate alınınca Avrupa'nın, alçak bir kıta olduğu ortaya çıkar. Kıtanın kenarlarında irili-ufaklı çok sayıda yarımada vardır. Yarımadaların en büyükleri; İskandinav, İber, İtalya ve Balkan yarımadalarıdır. Kıtaya ait adaların başlıcaları ise Atlas Okyanusu’ndaki Britanya adaları ve İzlanda ile Akdeniz'deki Sicilya, Sardinya, Korsika, Malta, Balear adaları ve Girit'tir.
Okyanus ve denizlerin kara içerisinde çok fazla sokulmaları, ada ve yarımadaların çokluğu, iklimi olumlu yönde etkilemiştir. Avrupa çok dağınık bir kıta olmasına rağmen ılıman okyanus iklimi sayesinde, insan yaşamasına en elverişli bir kıtadır. 10 milyon km²'lik bir alana sahip olan küçücük bir kıtada bugün 650 milyonu aşkın bir nüfus yaşamaktadır.
Avrupa'nın bugünkü durumunu eriştiren oluşmalar, yer tarihinde hemen bir hamlede meydana gelmemiştir. Diğer tüm kıvrım hareketlerinin süresinden daha uzun zamanı içeren Birinci zaman öncesi dönem içinde oluşan Huron kıvrımlarına, kıtanın kuzey ve doğusunda rastlanır. Bütün Doğu Avrupa'yı, Kuzey Buz Denizi, Baltık ve Beyaz Denizin altında da devam eden bu eski kütleye Fenno-Sarmatya adı verilir. Bu eski kütle, daha sonraki yer hareketlerinde hiçbir zaman kıvrılmamış, sadece yer yer çukurlaşmış ve hafifçe kubbeleşmiştir.
Birinci Zaman ortalarında (Siluriyen sonu Devoniyen başı) meydana gelen Kaledonyen kıvrım hareketlerinde, kıtanın kuzeybatısında yükselmeler olmuştur. Birinci Zaman sonlarında (Karbon sonu) meydana gelen Hersinyen kıvrım hareketlerinde, Fenno-Sarmatya ve Kaledonyen kütlesinin güneyinde yükselmeler olmuştur. Bugün Orta Avrupa dağları olarak bilinen bu dağlık alanlar, aynı zamanda zengin maden kömürü rezervlerine sahiptirler.
Üçüncü Zaman ortalarında meydana gelen Alp Kıvrım hareketlerinde, bugünkü Avrupa kıtasının güneyindeki Alp kıvrım dağları ve güneydeki denizler meydana gelmiştir. Dördüncü Zaman'da aşınma ve taşınma hareketleri devam etmiş ve kıta bugünkü görünümünü kazanmıştır.
Fiziki yönden Avrupa, üç yapısal ana kuşağa ayrılmaktadır. Kuzeyde İskandinavya yarımadasını ve Finlandiya'yı kapsayan kesiminde granit ve gnayslardan oluşan İskandinavya kalkanı yer almaktadır.
Kıtanın İber yarımadasındaki Kantabriya, orta kesimdeki dağlar, Fransa'daki Massif Central, Vojlar, Ardenler, Karaorman dağları ve Büyük Britanya adasındaki Güney Galler ve Güneybatı İrlanda'da Paleozoyik kütleler yer almaktadır. Alp sistemine ait kütlelerin büyük bölümü, denizel ortamlarda çökelmiş olan tortulların kıvrılmasıyla oluşmuştur. Avrupa'nın batısında Belçika ve Hollanda'dan başlayarak doğuda Ural dağlarına kadar devam eden ova ve plato sahaları yer alır.
Kıtanın kuzeybatı bölümü ve Alp dağları, Kuvaterner'de buzullaşmaya uğramıştır. Buzulların yapmış olduğu aşındırma ve biriktirme faaliyetleri topografyanın şekillenmesinde etkili rol oynamıştır. Nitekim İskandinavya yarımadasını kaplayan buzulların, denizlere doğru hareket etmesi sonucu dar ve derin "U" biçiminde vadiler oluşmuştur. Daha sonra bu vadilere denizin girmesiyle fiyortlar oluşmuştur. Günümüzde İzlanda ve Svalbard adaları buzullarla kaplıdır
Dağlar Kuzeyde İskandinavya yarımadasında yüksekliği fazla olmayan basık dağlar yer alır. Güneyde, Alp dağ kuşakları uzanır. Alp dağları, batıda İspanya’dan başlar, doğuda ülkemizde de devam eder. Alp dağları kuzeydeki dağlara göre, daha yüksek, daha yeni ve aşınımla daha çok işlenmiştir. Alpin dağ sıraları İspanya'da Pirene dağları ile başlar Anadolu'da Karadeniz ve Toros dağları ile aralıksız, iki büyük sıra halinde uzanırlar. Kuzey sıralarına Alpidler, güney sıralarına Dinaridler adı verilir. Alpidler, Dinaridlere göre fazla kıvrılmışlar. İtalya'nın kuzeyindeki kesim Alp dağlarının en sarp ve yüksek sahasıdır; yükseklik yer yer 4500 m'yi aşar (Mont Blanc 4807 m). Alp dağlarında, çok sayıda geçitlerin bulunması ve dolaysıyla ulaşım kolaylığından ötürü, dünyanın yerleşmeye en uygun olan dağları durumundadır
Mont Blanc
Kıtanın kuzeyinde yer alan dağ sıraları pek fazla yükseltiye sahip değildirler. Çünkü bu dağlar çok eski zamanlarda oluşmuşlardır. İskandinav ve İskoçya dağları en belirgin olanlarıdır. İskandinav dağlarının en yüksek noktasını, Jotunheim tepesi (2468 m.) teşkil eder. Bu dağlar hafif dalgalı, plato görünümündedirler. Buzul aşınmamın taze ve kuvvetli izlerine taşırlar. Bu izler; İskandinav dağlarında, plato yüzeyleri , denizin örttüğü derin vadiler (fiyord) ve nihayet iç kısımlarda ise göllerdir. Bu dağlar, iklimin sertliği, çıplak yaylaların soğuk rüzgarlara açık olması, fiyord yamaçlarının dik inmesinden ötürü, yerleşmeye elverişli olmayıp, oldukça ıssızdırlar. Alp dağlarının kuzeyinde, yükseltisi 2000 m.yi geçmeyen Orta dağlar yer alır. Bu dağların sırtları plato düzlükleri biçimindedir. Tarıma elverişli ovaların, gür ormanların ve bol maden yataklarının varlığı yüzünden bu dağlar, yoğun yerleşmeye sahne olmuşlardır.
Platolar ve Ovalar Ural dağları ile Karpatlar arasında özellikle Karadeniz'e akan nehirlerin yardığı Podolya, Orta Rusya ve Volga platoları yer alır. Ayrıca İspanya ve Fransa'nın orta kesimlerinde de geniş platolar bulunur. Batıda Hollanda-Belçika'dan başlayıp Rusya Federasyonu'na doğru devam eden geniş ovalar bulunur, Batıdaki ovaların yüksekliği fazla değildir. Hatta Hollanda'nın büyük bir bölümü deniz seviyesinin altında dır.
Almanya içlerine doğru az da olsa yükselir; ancak yükseklik 150 m'ye ulaşır. Almanya'daki ovalar daha önce buzullarla kaplı olduğu için buzulların getirdiği çeşitli boyutta malzemeler (moren) bulunur. Büyük akarsular boyunca ve dağ kuşakları arasında da yer yer geniş ovalar bulunur. Bunlar, Tuna nehri boyunca uzanan Macar ve Eflak ovaları ile İtalya'daki Po ovasıdır.
Kıyılar ve Denizler Denizler, Avrupa'yı üç taraftan kuşatmakta ve karalar içine oldukça fazla sokulmaktadırlar. Avrupa'da 1000 km2 toprağa 4,1 km. uzunluğunda deniz kıyısı düşer. (Kuzey Amerika'da 3,1, Asya 1,7 km.). Bunun sonucunda çok sayıda koy ve körfezler bulunmaktadır. Bu durum, iklime etki ettiği gibi, aynı zamanda kıtanın dışarıya açılan bir penceresi rolü oynamaktadır.
Akdeniz kıyıları, Atlantik kıyılarına göre bazı farklılıklar arz eder Akdeniz kıyıları, Atlantik kıyılarına göre bazı farklılıklar arz eder. Bunlar; 1. Med-cezir genliği, Atlantik kıyılarına göre daha azdır. 2. Nehir ağızları haliç değil deltalar meydana getirmişlerdir. 3. Koylar ve körfezler oldukça fazla sayıdadır ve gelişmişlerdir. 4. İlk çağlardan beri insanların faydalandığı önemli limanlar bulunmaktadır. Sonuç olarak Avrupa kıtasının yeryüzü şekillerinin ana çizgilerinde, doğuda ve kuzeyde yeknesaklık, batı ve güneyde çeşitlilik göze çarpmaktadır.
İklim Avrupa'da coğrafi enleme ve denizlerin etkisine bağlı olarak sıcaklık ve yağışın değiştiği çok farklı iklim tipleri görülür. Avrupa ikliminin başlıca özelliği ılıman olmasıdır. Kuzeyde az bir alan hariç, tamamı orta iklim kuşağında yer alır. Avrupa'da aşırı sıcaklıklar (Sahra'da olduğu gibi) ve aşırı soğuklar (Sibirya'da olduğu gibi) görülmez.
Kıta'nın batısında denizel etki fazla görülürken, doğuya gittikçe kısmen karasallaşır. Kuzeyde dar alanlı olarak soğuk iklim görülmesine karşılık, güneyde de Akdeniz iklimi görülmektedir Yıllık ortalama sıcaklık dereceleri, genel olarak kuzeyden güneye doğru artmaktadır. Termik genlik (fark) ise, batıdan doğuya doğru artar ve dolayısıyla doğuda iklim sıcaklık yönünden kontinental bir hal alır.
Yağış miktarları yeryüzü şekillerine bağlıdır Yağış miktarları yeryüzü şekillerine bağlıdır. Genel olarak dağ yamaçlarına fazla yağış düşerken, ovalara daha az yağış düşmektedir. Yıllık yağışlar batıdan doğuya doğru azalır ve bu azalma dağlık alanların yamaçlarında daha da belirginleşir. Yağışlar mevsimsel olarak, en fazla kuzey bölgelerinde ilkbahar ve yaz mevsiminde düşerken, güneyde Akdeniz kıyılarında kış mevsiminde düşer. Orta Avrupa'da ise, yağışın mevsimlere göre dağılışı düzenlidir. Avrupa'da bulutluluk süresi, güneydoğudan kuzeybatıya doğru, kar yağışları güneyden kuzeye doğru, karın yerde kalma süresi ise ovalardan dağlara doğru artar. Yıllık güneşlenme süresi ise kuzeyden güneye doğru artış göstermektedir.
Kıtanın kuzeyinde Kutup altı (Subarktik) veya Tundra iklimi hakimdir Kıtanın kuzeyinde Kutup altı (Subarktik) veya Tundra iklimi hakimdir. Burada yazlar çok kısa sürer, bu dönemde gündüz süresi uzundur. Orta Avrupa'nın kuzeyinde gündüz süresi 20 saate yaklaşır. 66°33'dan geçen Kuzey Kutup Dairesi'nin kuzey kesimine tekabül eden İskandinavya yarımadası ve Rusya Federasyonunun kuzey kesimlerinde devamlı gündüzlere geçilir. Avrupa'nın batı sahillerinde Okyanusal İklim etkilidir. Buralarda kışlar ılık ve yazlar serin geçer. Kışların ılık geçmesi Gulf Stream sıcak su akıntısının etkisi ile olur. Atlas Okyanusunun orta kısmın da batı rüzgarları ile gelen bu akıntılar, kışın hava sıcaklığının düşmesini engeller. Bu nedenle sıcaklık Baltık ve İskandinavya ülkelerinde doğudaki sahalara göre birkaç derece yüksektir. Örneğin aynı paralelde Moskova'da Ocak ayı ortalama sıcaklığı -10°c iken İskandinavya'nın Kuzey Buz Denizi kıyılarında 0°c'dir. Başka bir ifade ile Gulf Stream sıcak su akıntısı, Batı Avrupa kıyılarında sıcaklığı karaların iç kısımlarına göre 10°C daha yüksektir.
Karasal iklim, kıtanın denize uzak olan iç, doğu ve kuzey kesimlerinde görülür. Burada kış dönemi soğuk ve karlı, yazlar sıcak geçer. Yağış çoğunlukla ilkbahar ve yaz döneminde düşer. Avrupa'nın Akdeniz'e komşu olan sahalarında yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçen Akdeniz iklimi etkilidir. Bu sahalara düşen yıllık toplam yağış miktarı çok farklıdır. Dağların yüksek ve cephelerin geliş yönüne bakan kesimlerine bol miktarda yağış düşerken dağlar arasındaki oluklar ve İspanya’nın güney kesimi daha az (400-500 mm) yağış almaktadır. Kıtanın dağlık kesimlerinde ise kışlan çok soğuk ve karlı, yazları serin ve kısa süren soğuk iklim görülür. Kar yağışı fazla alan İsviçre’nin Alp dağlarında kayak sporları yapılır. Sonuç olarak denilebilir ki, Avrupa'da tropikal iklimler dışında diğer iklimlerin çoğu görülmektedir.
Toprak Tipleri Avrupa'da başlıca 11 tip toprak görülmektedir. Bunlar daha ziyade, kayaçların cinsi, iklim ve hidrografyanın etkisiyle oluşmuşlardır: 1. Tundranın Ham Toprağı: Kola yarımadasının kuzeyinde, Kanin yarımadasında, Novaya Zemliya adasında ve Peçora ırmağının denize dökülen bölümlerinde görülmektedir. Toprak donmuş vaziyettedir. 2. Fazla Podzollu Kuzey Orman Toprağı: İsveç, Finlandiya ve Doğu Avrupa'nın kuzey yarısında yer almaktadır. 3. Az Podzollu Orman Toprağı: Bu toprak tipi, Norveç'in tamamında, İsveç'in güneydoğu ucunda, Finlandiya'nın güneyinde, Orta Avrupa'nın kuzeyinde ve Doğu Avrupa'nın orta kesiminde yer almaktadır. Avrupa'da oldukça fazla yer alan bu topraklar, Fransa sahillerinden Polonya üzerinden Urallar'a kadar uzanmaktadır. 4. Esmer Orman Toprağı: Bu topraklar genelde Orta Avrupa'nın dağlık bölgelerinde görülmektedir.
5. Çernozyom: Doğu Avrupa'nın güney yansında çernozyom topraklar geniş alan kaplamaktadırlar. 6. Kestane Renkli Step Toprağı: Alplerin güneye bakan yamaçlarında ve Anadolu yarımadasının etrafında yer almaktadır. 7. Terra-Rossa: Avrupa'nın Akdeniz kıyılarında görülür. 8. Kuru Steplerin Gri veya Esmer Toprağı: İber yarımadasının güneydoğusunda yer almaktadır. 9. İskelet Toprak: Güney Avrupa'nın genelinde görülen bu tür topraklar, İber yarımadasında, İtalya ve Yunanistan'da çok yaygındır. 10. Tuzlu Topraklar: Hazar denizinin kuzey batısında yer alır. 11. Bataklık Toprakları: Eğimin oldukça az olduğu Akarsu yatağı çevrelerinde yayılmıştır. Dinyeper nehrinin yukarı çığırında (Polezya), Volga'nın yukarı çığırında ve Kuzey Avrupa akarsularının aşağı çığırlarında yer alırlar.
Akarsular Genellikle yeterli yağış alan Avrupa kıtası, akarsular bakımından zengindir ve oldukça sık bir akarsu ağı ile örülmüştür. Akarsular genelde boylarına göre fazla su taşırlar. Akarsuların boyu ve havzaları ile yeryüzü şekilleri arasında sıkı bir bağlantı vardır. Bunun neticesi olarak Doğu Avrupa'nın akarsuları, Batı Avrupa'da yer alan akarsulardan daha uzun ve daha geniş havzaya sahiptirler. Avrupa akarsularını, havzalarına göre gruplandıracak olursak, başlıca dört ana gruba ayırabiliriz; 1. Atlas Okyanusuna dökülenler (Ren, Loire, Sen, Elbe, gibi), 2. Akdeniz ve Karadeniz'e dökülenler (Po, Tuna, Dinyepr, Dinyestr, Don gibi), 3. Kuzey Buz Denizi'ne dökülenler (Dvina, Peçora gibi), 4. Hazar Denizi'ne dökülenler (Volga, Kura, Aras, Ural gibi.), 5. Baltık Denizine dökülenler (Oder ve Vistül)
Doğu Avrupa'nın akarsularının eğimleri oldukça azdır Doğu Avrupa'nın akarsularının eğimleri oldukça azdır. Kuzeydoğudaki akarsuların bir çoğu, göller şebekesine dökülürler. Yükseltinin çok az olmasından ötürü Doğu ile Kuzeydoğu Avrupa akarsuları birbirleriyle kanallarla birleştirilmiştir. Orta ve Batı Avrupa akarsularının eğimleri ise dağlık alanlarda oldukça fazladır ve ovaya indikten sonra eğimleri azalır, bir süre sonra denize dökülürler. İskandinavya dağlarında ve Güney Avrupa yarımadalarındaki akarsular, dağlık alandan çıkıp, kısa mesafeden denize dökülürler. Eğimleri fazla olan bu akarsular, zengin birer enerji kaynağıdırlar. İber yarımadasındaki akarsular ise dağlara ve kıyıya paralel olarak akar ve dağlardan inen sulan toplayarak denize dökülürler. Avrupa'nın karakteristik hidrografya özelliklerini kısaca şöyle sıralayabiliriz. 1. Avrupa'da kapalı havza yoktur. Finlandiya'daki göllerle kaplı bölge istisna teşkil etmektedir. Yalnız buradaki göller, Finlandiya körfezine bağlıdır. 2. Diğer kıta akarsularına göre, Avrupa'nın akarsuları daha kısa ve daha az su taşımaktadırlar. Havzaları da pek geniş değildir. Avrupa'nın en büyük akarsuyu Volga 3690 km. uzunluğunda, 1.350.000 km2.kadar havzası bulunmakta ve debisi 9900 m3./sn.dir. 3. Akarsuların iki mühim kaynağı bulunmaktadır. Bunlar Alpler ve Valday yaylasıdır. 4. Akarsuların rejimlerinde yağış miktarları ve toprağın cinsi önemli rol oynamaktadır
5. Akarsular rejim itibariyle her yerde aynı değildir 5. Akarsular rejim itibariyle her yerde aynı değildir. Örneğin Tuna nehrinin yukarı çığırında Alp dağ şartlarına, aşağı çığırında doğu Avrupa şartlarına uyar. 6. Atlas okyanusuna dökülen akarsular, her mevsim yağışlı olması ve ovada akması nedeniyle beşeri açıdan önemlidir. Önemli yerleşme merkezleri nehir kenarlarında kurulmuştur (Paris, Seine nehri üzerindedir ve şehirle iç içedir.). 7. Kıtanın büyük bir kısmı fazla yüksek olmadığından akarsuların çoğu ovalardan geçer. Ural hariç diğer Doğu Avrupa akarsuları tamamen ova akarsularıdır.
Göller Avrupa'da göller, akarsularda olduğu gibi, diğer kıtalara göre çeşitlilik göstermektedir. Yüzölçümü itibariyle büyük göller yoktur ama sayıca oldukça fazladır. Göller; balıkçılık ve turizm açısından büyük öneme sahiptirler. İskandinavya yarımadasında İsveç, Norveç ile doğuda Finlandiya'da buzulların aşındırması ile oluşmuş çok sayıda büyüklü küçüklü göller görülür. Özellikle Finlandiya platosunda sayısız denecek kadar çok göl bulunur. Bu göllerin en büyüğü, Ladoga ve Onega ile Macaristan'da Balaton'dur. Göller, Alp sıradağlarının yüksek kısımlarında da yer alır. İsviçre'deki Leman, Zürih, Konstanz, Cenevre gölleri de, önemli göller arasındadır.
: Oluşumlarına göre göller şu şekilde sıralanabilir 1. Buzul çağı buzullarının, bulundukları yerleri oymaları sonucunda meydana gelen göller: Bu göller Kuzey Avrupa'da yer almaktadırlar. Alan itibariyle oldukça küçük olan bu göller birbirlerine akarsularla bağlanmışlardır ve sayıca çoktur. Sadece Finlandiya düzlüğünde 75.000 kadar göl bulunmaktadır. Bundan ötürü Finlandiya'ya "Göller Ülkesi" denmektedir. Bunlardan en büyüğünü Saimaa gölü (1761 km².) teşkil eder. 2. Tektonik Göller: Doğu Avrupa'nın kuzeyinde ve İsveç'te yer alan göller tektonik hareketler sonucunda meydana gelmişlerdir. Sayıca az olmasına rağmen alan itibariyle Avrupa'nın büyük göllerini oluştururlar. Bunlardan Avrupa'nın en büyük gölü olana Ladoga gölü (17.660 km²), Onega gölü (9.550 km²) kuzeydoğu Avrupa'da, Vener (5330 km²), Wetter (1900 km²), Melar (1140 km²) İsveç'te yer almaktadır.
3. Buzul ve tektoniğin ortak etkisiyle oluşan göller: Bunlar Alp sistemi üzerinde bulunmaktadır. Alanı küçük olan bu göller Alp dağları büyük yayının iki tarafında sıralanmışlardır. Yüzölçümleri 100 ile 400 km² arasında değişmektedir (Boden-see 338 km², Maggore 212 km², Como 145 km² gibi). 4. Kısmen tektonik ve kısmen kalker yereyin özel aşınımına bağlı oluşan göller: Bunlar Güney Avrupa'nın dağlık bölgelerinde yer almaktadır. Balkanlardaki Yanya, İşkodra, Ohri gölleri bu şekilde oluşmuşlardır. 5. Volkanik Göller: Ekseriya İtalya'daki göller ve Almanya'da Eiffel'deki Maarlar bu tür göllerdir. 6. Kıyı Gölleri: Atlas Okyanusu ve Akdeniz kıyılarında sıralanmışlardır. Dalga aşımını eseri olan yalı kordonları ile akarsu alüvyonlarının birikmesiyle denizden ayrılmış koylar ve Karadeniz'in kuzeyinde kısmen ağızları kapatılmış vadi ağızlan kıyı göllerini oluşturmaktadırlar.
Bitki Örtüsü Avrupa'nın toprak dağılış haritası ile bitki örtüsü haritası, hemen hemen birbirlerine benzer özellikler taşırlar. Avrupa'da görülen iklim tiplerine bağlı olarak bitki örtüsü de çeşitlenir. Avrupa'yı kuzeyden güneye doğru dört ana bitki bölgesine ayırmak mümkündür. Bunlar; 1. Tundra kuşağı, 2. Orman kuşağı, 3. Step Kuşağı, 4. Akdeniz Bitki Kuşağı. Kuzey Avrupa'yı içine alan soğuk bölgelerde, Tundra toprağı üzerinde yer alan Tundra kuşağında, likenler, huşlar geniş yer kaplar. Güneye doğru gidildikçe bodur söğütlere ve cüce huşlara rastlanır. Tundra kuşağının güneyinde, Konifer ormanlar adı verilen orman kuşağı yer alır. Bu bölgede çeşitli çam türleri, ladin, söğüt ve huşlar yaygındır. Konifer orman kuşağının güneyinde ise, orman türleri çeşitlenir ve karışık bir orman halini alır. Özellikle meşe türleri, kayın ve ıhlamur gibi ağaç türleri de görülmektedir.
Okyanusal İklimin etkili olduğu Batı Avrupa'da çoğunlukla kayın, akçaağaç, kızılağaç ve gürgenlerden oluşan geniş yapraklı ormanlar yer alır. Avrupa'da orman kuşağının güneyinde, tüm Orta Avrupa'yı içine alan geniş topraklar step alanlarını teşkil eder. Kuzeyden güneye doğru; ağaçlı step, ağaçsız step, çalılık step, tuzlu step şeritler halinde uzanırlar. Karasal iklimin görüldüğü kıtanın denize uzak olan iç, doğu ve kuzey kesimlerinde kış soğuklarına dayanıklı olan sarıcam, köknar, melezlerden oluşan iğne yapraklı ormanlar yaygındır. Bu ormanlara tayga denir. Yağış miktarının azaldığı Karadeniz ve Hazar denizinin kuzeyinde uzun boylu çayırlar görülür. Avrupa'nın Akdeniz kıyı kuşağında yaz kuraklığına ve sıcaklığına dayanıklı maki denilen çalı toplulukları hakimdir. Yüksek sahalarda sıcaklığın düşmesine ve yağışın artmasına bağlı olarak ormanlar görülür. Bu iklim bölgesinde zeytin başta olmak üzere, çeşitli Akdeniz meyve ve sebzeleri yetiştirilir
Nüfus Avrupa kıtası, kıtaların en sık nüfuslu olanıdır. Tahmini olarak, 1650'de 103 milyon, 1750'de 144 milyon, 1850'de 274 milyon, 1950'de 594 milyon olan kıta nüfus artışı, geçmişten bugüne hep yüksek seyretmiştir. Artan nüfusun büyük bir bölümü, Yeni dünya kıtalarına (özellikle Amerika ve Okyanusya) göç ettiğini belirtirsek, bugün için kıtanın nüfusu hayli yüksek değerler gösterdiği anlaşılır.
Avrupa'da günümüzde 700 milyondan fazla insan yaşar Avrupa'da günümüzde 700 milyondan fazla insan yaşar. Nüfus yoğunluğu (km² ye 67 kişi) bakımından Asya'dan sonra ikinci sıradadır. 2. Dünya Savaşı'na kadarki yıllarda kıta nüfusunun artışı doğumlara bağlıdır. Fakat savaş sonrasında sanayideki hızlı gelişme ve hayat standardının yükselmesiyle, doğum oranı da hızla düşmüştür. Birçok Avrupa ülkesinde doğuma bağlı olarak nüfus artışı sıfıra yakındır. Kıtanın yıllık ortalama nüfus artışı ‰ 2 dolayındadır. Bu oran dünya nüfus artışının (‰ 18) çok altındadır. Buna bağlı olarak nüfusta yaşlıların oranı ve nüfusun yaş ortalaması yükselmektedir.
Nüfus artışındaki bu olumsuzluğun sonucunda Avrupa ülkeleri genç nüfusa (iş gücüne) ihtiyaç duymakta ve bu eksikliği çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu yabancı işçilerden sağlamaktadır. Bu durum da, uzun vadeli düşünüldüğü zaman, Avrupalı ülkeler için önemli sorunlara zemin hazırlamaktadır.
Avrupa'daki belli başlı soylar şunlardır: Orta ve Kuzey Avrupa'da yaşayan Germen-Normanlar (Almanlar, İngilizler, Hollandalılar ile İskandinavyalılar (İsveç, Norveç ve Danimarkalılar) Bunlar Avrupa nüfusunun yaklaşık 1/3 'ünü oluşturur.), Kıtanın güneyinde yaşayan Latinler (Fransızlar, İtalyanlar, Portekizliler ve İspanyollar), Doğu Avrupa, Orta Avrupa ve Balkan yarımadasının bir bölümünde yaşayan Slavlar (Çekler, Slovaklar, Sırplar, Hırvatlar, Ruslar, Bulgarlar ve Polonyalılar) ve Orta Asya'dan Avrupa'ya gelen Türkler, Balkan yarımadası ve onun kuzeyine yerleşmişlerdir. Bu kökenden gelen insanlar, günümüzde Avrupa'daki Ural-Altay grubunu oluşturmaktadır. Ural-Altay grubundakiler (Türkler, Macarlar, Finliler, Estonyalılar) bulunur. Laponlar ise İskandinavya yarımadasının kuzeyinde yaşayan yerlilerdir.
Avrupa'da üç ana dil konuşulur. Bunlar; Romence, Almanca ve Slavca’dır. Latin dil grubundan olan Romence Akdeniz bölgesinde konuşulan ana dil grubudur. Bu dil grubunu Fransızca, İtalyanca, İspanyolca ve Portekizce oluşturur. Kuzey Avrupa'da konuşulan diller Almanca kökenlidir (Hollandaca, Fince). İngilizce ise German grubuna ait olup, Fransızca, Latince ve diğer dillerden alınan kelimelerin değişik telaffuzu ile ortaya çıkmıştır. Slav dilleri ise Orta Avrupa'da hakimdir. Rusça, Polonyaca ve Sırpça bu dil grubu içindedir.
Avrupa'da yaşayan insanlar, çeşitli dinlere sahiptir Avrupa'da yaşayan insanlar, çeşitli dinlere sahiptir. Avrupa'da Hıristiyanlık hakimdir. Bu dinin mezhepleri vardır: Ortodoks, Katolik ve Protestan. Katoliklik mezhebi; İtalya. İspanya, Portekiz, Fransa ve Macaristan'da etkilidir. Ortodokslar; Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Sırbistan'da yaygındır. Protestanlar ise Birleşik Krallık, Kuzey Almanya, Hollanda ve Kuzey Avrupa ülkelerinde çoğunluktadır. Daha sonra Müslümanlar ve Yahudiler gelir. Kıtadaki Müslümanları ise, Türk isçiler ve balkanlardaki Osmanlı döneminden kalma Müslümanlar ve Trakya'daki Türk nüfus oluşturmaktadır.
Sanayi Sanayileşme için gerekli olan enerji kaynakları, hammaddeyi teşkil eden madenler, sanayileşme için gerekli teknik ve vasıflı işçi, gerekli sermaye, uygun pazar ve kolay ulaşım şartlarının mevcudiyeti, Avrupa kıtasının erken sanayi devrimini yapmasına sebep olmuştur. Dünyada sanayileşme ilk önce Batı Avrupa'da, özellikle İngiltere’de başlamış, buradan Kuzey Amerika ve diğer ülkelere geçmiştir. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da önemli siyasi ve ekonomik yönden gruplaşmalar oldu. Bunlardan biri Sovyetlerin yayılmacı politikasına karşı kurulan NATO ülkelerinin temsil ettiği Batı Bloku'dur.
Diğeri ise Sovyetler Birliği'nin güdümünde Polonya, Romanya, Bulgaristan, Macaristan ve Çekoslovakya'nın oluşturduğu Varşova Paktı veya Doğu Bloku idi. Bu blok, 1991 yılında dağılmış; Avrupa'nın siyasi ve ekonomik yapısı, yeniden değişim sürecine girmiştir. Kıtada bazı sanayi kolları çok ileridir. Otomobil (Almanya, Fransa, İtalya, Birleşik Krallık) sanayiinde ileri olup dünya üretiminin üçte birini gerçekleştirir. Diğer gelişmiş sanayi kolları; gemi, uçak, silah, elektrikli makine, özellikle bilgi işlem makineleri, ölçü ve tartı aletleridir. Bu sanayi alanında ABD ve Japonya İle rekabet halindedir. Kimya, petrokimya, tekstil, seramik ve cam ürünleri üretimi de fazladır.
Turizm Avrupa, turizm bakımından çok canlıdır. Dünyada ilk defa, İngiltere'nin başkenti Londra'da bir özel ulaştırma şirketi memurlarına ücretli izin vermiştir. Öğrenci ve gençlik turizmine 1918'da ilk defa Almanya başlamıştır. Bugün için sanayileşmiş ve gelişmiş Avrupa ülkeleri, en çok turist gönderen ve kabul eden ülkelerdir. Turistleri ülkelere çeken etmenler ülkeden ülkeye değişmektedir. Kuzey Avrupa ülkelerinde kış sporları, Orta Avrupa ülkelerinde tarihi eserler ve kültür, Alp ülkelerinde dağ turizm değerleri büyük rol oynarlar. Güney Avrupa ülkeleri, turizm değerleri bakımından çok zengindir. Doğal güzellikler, tarihi eserler, dinlenme ve eğlence yerlerinin bolluğu, Güney Avrupa ülkelerini birer turizm bölgesi olmasına sebep olmuşlardır.
Tarım ve Hayvancılık Avrupa, tarımında ileri teknoloji kullanarak birim sahadan alınan tarım ürünlerinin verimi çok artırmaktadır. Mesela bir hektar sahadan üretilen buğday, Türkiye'de 2 ton iken Hollanda'da 4 ton kadardır. Fransa, Hollanda, Almanya ve İtalya, tarım alanında da ileridir. Batı Avrupa, Baltık ve İskandinav ülkelerinde bol miktarda hayvansal ürünler üretilir. Avrupa'da üretilen tarım ürünleri, kıta nüfusunu beslemeye yetmemektedir.
Avrupa toplam yüzölçümünün % 30'unda tarım yapılmaktadır Avrupa toplam yüzölçümünün % 30'unda tarım yapılmaktadır. Tarım yapılan toprakların oranları ülkeden ülkeye büyük değişiklikler gösterir. Bu oran Danimarka'da % 70, İzlanda'da ise % 1'den azdır. Sanayide olduğu gibi tarımda kaydedilen gelişmeler sonucunda, tarımsal üretim hayli artmıştır. Ancak tarımdaki makineleşme, tarımsal alanda işsizlerin oranını artırmış ve şehirlere göçü hızlandırmıştır.
Dünya hayvan sayıları incelendiğinde, Avrupa diğer kıtalara göre düşük değerler gösterir. Ancak hayvancılıkta kaydedilen gelişmeler, et ve süt üretimini artırmıştır. Bu sebeple, Avrupa dünya et üretiminin % 30'una yakınını karşılamaktadır. Orta ve Kuzey Avrupa ülkelerinde sığır ve domuz besiciliği önem arz ederken, Güney Avrupa ülkelerinde, doğal coğrafyanın etkisiyle koyun ve keçi besiciliği ön plana geçmektedir. Genel olarak kıtada, tarım ile hayvancılığın birlikte yapıldığı çiftlikler yaygındır.
Avrupa'da balıkçılık da önemli bir uğraşıdır Avrupa'da balıkçılık da önemli bir uğraşıdır. Kıta balıkçılık bakımından üç bölgeye ayrılır. 1. Doğu Avrupa, 2. Kuzey ve Batı Avrupa, 3. Güney Avrupa. Doğu Avrupa'da tatlı su balıkçılığı büyük önem arz ederken, Kuzey ve Batı Avrupa'da açık deniz balıkçılığı önemlidir. Bilindiği gibi Norveç, dünya balıkçılığında büyük bir öneme sahiptir. İzlanda'nın ihracatının % 85'ine yakını balık ve deniz ürünleri teşkil eder. Güney Avrupa, eski bir balıkçılık bölgesi olmasına rağmen, bugün pek gelişememiştir. Bölge ülkelerinde balıkçılık, daha ziyade geçim tipine dayalıdır. Tutulan balıkların % 65'den fazlası, yerinde ve taze olarak tüketilir.
Kaynaklar www.wikipedia.org www.turkcebilgi.com www.cografya.balikesir.edu.tr