RUH SAĞLIĞI ve HASTA PSİKOLOJİSİ

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
RUH SAĞLIĞI Zafer Zengin Özel Fatih Fen Lisesi Biyoloji Zümre Başkanı
Advertisements

“Doğruyu yalnız bırakma acizliğinden,
ÜNİTE 1 Zafer Zengin Özel Fatih Fen Lisesi Biyoloji Zümre Başkanı
HASTA KABUL VE TABURCULUK SÜRECİ
SAĞLIKLI YAŞAM VE EGZERSİZ
T. C. ANKARA VALİLİĞİ İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ Eğitim Şube Müdürlüğü www
SAĞLIĞIN TANIMI: KİŞİLERİN, SADECE HASTA OLMAMASI HALİ DEĞİL, BEDENEN, RUHEN VE SOSYAL YÖNDEN TAM BİR İYİLİK HALİDİR. Sağlık Otoriteleri tarafından kabul.
ERKEN TANI Hastal ı klar ı n, klinik bulgu ve belirtileri ortaya ç ı kmadan tesbit edilmesine erken tan ı denir.
ADIYAMAN İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ RUH SAĞLIĞI VE SOSYAL HASTALIKLAR ŞUBESİ
2. Sağlık hizmetleri.
Aşılı Çocuk, Sağlıklı Çocuk
SAĞLIK KAVRAMI.
SAĞLIK.
1. Sağlık ve Sağlık Düzeyini Etkileyen Faktörler
SINIF YÖNETİMİ ÇOCUK EĞİTİMİ “ÇOCUĞUN RUHSAL GELİŞİMİ”
Gelişime Giriş.
OKUL SAĞLIĞI (6-19 YAŞ).
HALK SAĞLIĞINA GİRİŞ Dr. Ferit Koçoğlu.
6. HASTANE ORGANİZASYONU.
OBEZİTE İLE MÜCADELE.
KORUYUCU HEKİMLİK.
KORUYUCU HEKİMLİK.
EVDE HASTA BAKIMI.
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
ALKOL VE MADDE BAĞIMLILIĞI
KONULAR SEVK ZİNCİRİ NE ZAMAN VE İLK NERELERDE BAŞLADI? GENEL SAĞLIK SİGORTASI GSS KİMLERİ KAPSAMAKTADIR? GSS SAYILANLARDAN ALINAN PRİM ORANLARI ? KORUYUCU.
İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ
PSİKOLOJİ İLE DİĞER BİLİM DALLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ
SAĞLIKLI OLMAK.
DİABET (ŞEKER HASTALIĞI)
22 Mayıs 2014 Tarih ve resmi gazeteye göre.
YAŞAM BOYU SAĞLIK.
KRONİK HASTALIKLAR *Genellikle tam iyileştirilmeleri söz konusu olmayan, *Sürekli, *Yavaş ilerleyen, *Çoğu kez kalıcı sakatlıklar bırakan, *Oluşmasında.
YÖNETİMİN ALT İŞLEVLERİ
Yrd. Doç. Dr. Özdem Nurluöz
TEMİZ YAŞAM SAĞLIKLI YAŞAM
Halk Sağlığına Giriş ve Tanımlar
TAN I M LAR Ergonomi İnsan, araç - gereç, çevre
TEMEL SAĞLIK BİLGİLERİ Dr
Sağlık Hizmetlerinin Sınıflandırılması Ve yaralanma Yolları
HEMŞİRENİN EĞİTİMCİ ROLÜ
EĞİTİMİN EKONOMİK TEMELLERİ
TÜRKİYE SAĞLIK SİSTEMİ
TEMEL KAVRAMLAR VE SAĞLIK HUKUKU
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
Aile Hekimliğinde Sürekli Sağlık Bakımı
BÖLÜM- 3: STRES ve EKLEMLERİMİZ Doç. Dr. Gülten HERGÜNER.
PSİKOSOSYAL RİSK ETMENLERİ. Amaç; İşyerindeki sağlığa zararlı psikososyal risk etmenleri hakkında bilgi sahibi olmak.
İLAÇLAR VE BİYOLOJİK ETKİLERİ
HEMŞİRELİĞİN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ
Sağlık hizmetleri 11/E SBT Giresun/Bulancak 2016
SAĞLIĞA GENEL BAKIŞ VE SAĞLIKLI YAŞAMIN KORUNMASI
SAĞLIKLI YAŞAMIN KORUNMASI Hazırlayan = Yakup Çelik
Sağlığa genel bakış
KADIN SAĞLIĞI İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR
GÜRÜLTÜNÜN ÇEVREYLE İLİŞKİSİ
KORUNMA POLİTİKALARI. KORUNMA POLİTİKALARI Korunma politikalarının amacı işyerlerinde iş kazaları ve meslek hastalıklarını önlemek ve çalışanların.
Beslenme Durumunun Saptanması GİRİŞ
YETERSİZLİĞİ OLAN BİREYLERE İLİŞKİN ULUSLARARASI YASAL DÜZENLEMELER
SAĞLIK HİZMETLERİ VE PERSONEL YÖNETİMİ
AİLE HEKİMLİĞİNİN TANIMI VE TEMEL ÖZELLİKLERİ. AMAÇ Bu oturum sonunda katılımcıların; Aile Hekimi ve Aile Hekimliğinin tanımını yaparak bugünkü durumunu.
Ders : Sosyal Bilgiler Öğretmen : Medine Şahin Sınıf: 6(YDA)B No:121 Adı Soyadı : Beyza Özkan.
Sağlık sosyolojisi Bireyin içinde bulunduğu sosyal, kültürel ve ekonomik yapı ile birlikte sağlık ve hastalık olgularına yüklenen anlamların, hastalığa.
1 HAYVAN HASTANELERİ.
10. hafta: Özel gereksinimli bireylerin korunması, ihmal ve istismar
GRUP İLETİŞİMİ.
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MUSTAFA ARİF BAŞKÖYLÜ A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı.
ÇOCUK RUH SAĞLIĞI VE ETKİLEYEN FAKTÖRLER.
İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ EĞİTİMİ
Sunum transkripti:

RUH SAĞLIĞI ve HASTA PSİKOLOJİSİ SAĞLIK VE HASTALIK KAVRAMLARI

SAĞLIK KAVRAMININ GELİŞİMİ VE MODERN SAĞLIK Bireyin, toplumun sağlıklı, uzun ömürlü olması, sağlığın korunması ve bunun sürekliliğinin sağlanması her ulusun temel politikasıdır. Bu aynı zamanda ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin en önemli göstergelerinden biridir.

Tarihsel Gelişimi Bir uygarlığın sürekliliğini ve gücünü belirleyen en önemli etmenlerden biri, o toplumu oluşturanların sağlığıdır. Sağlıklı bireylere sahip olmayan toplumların varlıklarını ve bundan da önemlisi uygarlıklarını sürdürmesi beklenemez. Hastalıklar ve bunlara bağlı ölümler nedeniyle, bireyleri sağlıklı olmayan bir toplumun üretim gücü ve bunun sonucunda ekonomisi bozulur. Böyle bir ülkenin her alandaki gücü azalır.

Eski Mısır uygarlığına (MÖ 1500 yılları) ait papirüslerde, hastalıkların tedavisinde büyü ve sihrin yanı sıra bitkilerden hazırlanan ilaçların kullanıldığı, çeşitli ameliyatların yapıldığı yazılmaktadır. Yine, MÖ 1700 yıllarına ait papirüslerde, hastaların dikkatli bir muayeneden geçirildiği, sonra tanı konulduğu ve tedavi aşamasında ilaç sürülmesi, yaralı organların sarılması veya hareketsiz hâle getirilmesi şeklinde belirli bir düzene göre sağlık hizmetinin yürütüldüğü anlaşılmaktadır.

Herodot’un eserlerine bakıldığında da eski Mısır uygarlığı için “En sağlıklı ülke ve hekimle dolu.” ifadeleri yer almaktadır. Yine Herodot, eski Mısırlıların kişisel ve çevresel temizlik yönünden çok iyi düzeyde olduğundan ve çukurlu tuvaletler kullandıklarından bahsetmektedir. O dönemin gelişmiş uygarlıklarından Minos uygarlığında da (MÖ 3000- 1500) katı ve sıvı atıkların insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde yok edilmesi için tuvalet ve kanalizasyon yapımına önem verildiği görülmektedir. İnsan sağlığının korunması için İlk Çağlardan bugüne kadar tüm uygarlıklar çaba göstermişlerdir.

MÖ 9. yüzyılda Çinliler, hâlen hasta olan birinin değil, henüz hasta olmamış birinin sağlığını koruyan kişiye hekim demişler ve hekime hasta iken değil, sağlıklı oldukları zaman ücret ödemişlerdir. Bu anlayış, günümüz modern sağlık anlayışıyla, bireyin hasta olmadan sağlığının korunması ve yaşamını sağlıklı olarak sürdürmesi gerekliliği anlayışıyla örtüşmektedir. Gelişmiş tüm uygarlıklar, bu anlayışı benimsemiş ve sağlık politikalarını buna göre oluşturmuşlardır. MÖ 6. yüzyılda, büyük Yunan kentlerinin belediyeleri hekim atamışlardır. Kent halkından toplanan özel bir vergiyle yıllık maaşları ödenen bu hekimler, yoksul hastaları ücretsiz muayene ve tedavi eder, ödeme gücü bulunanlardan da ayrıca ücret alırlardı. Bu uygulama, toplum sağlığının korunması açısından bir ilktir.

Ayurveda hekimliği denilen dönemde de (MÖ 800- MS 1000 yılları) bedensel ve ruhsal sağlığın sürdürülmesi için sabahları erken kalkmayı, diş temizliğini, yogo eksersizlerini önermekte ve düzenli banyo, çalışma, dinlenme ve uyku tavsiye edilmektedir. Ayurveda hekimliğinde, bedensel ve ruhsal iyileşme için sadece doğal ürünlerden ve kaynaklarından yararlanma esastır. Ayurveda hekimliği, insanın sağlığı için üç unsurun bir bütün içinde çalışması gerektiğini savunur. Bunlar vücut, zihin ve ruhtur.

Ayurveda hekimliğinde insanın sağlığının tam olarak korunabilmesi için sadece beden sağlığıyla birlikte ruh ve zihin sağlığının da aynı şekilde korunması gerekmektedir. Sağlıklı bir yaşamın tek öğesi olarak insanın ruh ve zihin sağlığının da beden sağlığı kadar önemli olduğu ve bunun beden sağlığımızı doğrudan etkilediği savunulmuştur. Günümüzde bu görüş, insanların günlük ve yaşamsal stresten uzaklaşabilmek için hobiler edinmelerini ve doğa ile içi içe olmalarını öneren modern sağlık görüşüdür. Bu anlayışa göre sağlıklı yaşam, bedensel ve ruhsal bir bütün olarak değerlendirilmektedir.

Hipokrat (Hippocrates), Regimen (Kurallar) isimli kitabında, “Her türden ve çok sayıda beden hareketi yapılmalıdır. Hızı giderek artan koşular, sabahın erken saatinde veya yemeklerden sonra, başlarken yavaş olup gittikçe hızlanan fakat bitişe doğru tekrar yavaşlayan beden hareketleri ve yürüyüşler, sağlıklı bir yaşam için çok iyidir.” sözüyle kişi vücudunda, hastalıkları iyileştirmeye yönelik bir hareket mekanizmasının varlığının gerekliliğine değinmiştir. Sağlığımızı korumak için egzersize ihtiyaç duymamız gerektiği ve bunun belirli bir düzende sürekli yapılmasının faydalı olacağından söz etmiştir ki bu anlayış bugünkü modern sağlıklı yaşamın altın anahtarıdır.

Modern Sağlık Anlayışı 18. yüzyılın başlangıcından itibaren insan sağlığının korunması ve devamlılığının sağlanması fikri, hızla gelişme göstermiştir. Sanayileşme dönemi olarak da kabul edilen bu dönemde, iş verimliliğinin sağlanması için sağlıklı insanlara gereksinim duyan işletmeler ve devletler, sadece ekonomik kayıplara uğramamak için insan sağlığıyla ilgilenmişlerdir.

İnsan sağlığını korumak ve hastalıklarla savaşmak için sadece tıbbi önlemlerle yetinmemek, sosyal önlemler almak, tüm bireylerin sağlığını korumak ve güvence altına almak, günümüz modern sağlık anlayışına ulaşmak 19. yüzyılda mümkün olmuştur. Hatta bugün bile birçok ülkenin tam anlamıyla insan sağlığını korumadığı ve yetersiz kaldığı bilinmektedir.

Genel olarak 18–19. yüzyıla kadar zenginlerin ve soyluların sağlığının önemsendiği ve toplumun tüm bireylerine yönelik olmayan kısıtlı bir sınıfın yararlandığı sağlık anlayışı, hâkim olmuştur. Sağlıklı bireylere sahip olan ülkelerin, diğerlerine göre belirgin ölçüde ilerleme kaydettiğini fark eden uluslar, kişileri sağlıklı kılmak ve ulusun tüm bireylerinin sağlıklı olmasını sağlayabilmek için bazı konuları ülke politikası hâline getirmiştir. Bunlar;

İnsanın ve çevrenin sağlık koşullarının düzeltilmesi, Bireylere sağlığını koruma bilgisi verilmesi, Bulaşıcı hastalıkların önlenmesi, Hastalıkların erken tanı ve koruyucu tedavisini sağlayacak örgütlerin kurulması, Her bireyin sağlıklı bir yaşam sürdürmesini mümkün kılacak sosyal bir ortam geliştirerek hastalıkların önlenmesi, Yaşam sürelerinin uzatılması, Beden ve ruh sağlığı içinde çalışabilme gücünün artırılmasıdır.

Kişinin sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için en önemli buluşlardan biri de Pasteur’un insanlığa armağanı olan aşıdır (1885). Aşının ve aşı çeşitlerinin bulunması, toplum sağlığı kadar bireyin sağlının korunması açısından da çok önemli bir gelişmedir. Aşının bulunması ve bunun her bireye hem de bireyin kişisel isteğine bakılmaksızın uygulanması, bireyin sağlığının korunmasının ülkeler açısından önemini göstermektedir. Ülkeler, kişinin sağlığının korunmasında daha etkin ve etkili bir rol almaktadır

10 Aralık 1948’de yayınlanan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde, kişinin temel haklarından birinin “sağlıklı ve uzun bir yaşam sürmek” olduğu belirtilmiştir. Anayasamızın 56. maddesi "Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve yurttaşların ödevidir." denilerek insan ve çevre sağlığının bir bütün olduğu vurgulanmıştır. Modern sağlık anlayışı, bireyin sağlığının korunması, toplum sağlığına ve gelişmişlik düzeyine temel teşkil eden, bu doğrultuda bireye kendi sağlığı ile başlayan ve toplum sağlığına kadar uzanan geniş bir sağlık kavramı kazandırılması esasına dayanır. Sağlığın korunması için biyolojik, fizik ve sosyal çevrenin olumlu hâle getirilmesi gerekmektedir.

Hastalık Kavramı Hastalık, insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Hastalıksız bir yaşam mümkün değilse de daha az hastalanmak, sağlıklı ve mutlu geçen günlerin sayısını arttırmak elimizdedir. Araştırmalar, insan sağlının genetik mirastan daha çok, yaşam tarzı seçimlerine bağlı olduğunu ortaya koymaktadır. Kendi sağlığımız hakkında bilgilenmeye ve gerekli değişimleri yapmaya ne kadar erken başlarsak o kadar hastalıksız bir yaşam süreriz.

Basit tanımıyla sağlık, “hastalıklardan uzak olma” diye ifade edilebilir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), sağlığı “Sadece hastalıklardan ve mikroplardan koruma değil, bir bütün olarak fiziki, ruhi ve sosyal açıdan iyi olma hâlidir.” şeklinde açıklar. Genel olarak sağlık, “sadece hastalık ve sakatlıkların olmadığı; bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik durumu” olarak tanımlanabilir. Hastalık ise “beden veya zihinde meydana gelen, rahatsızlık, dert ve görev bozukluğuna yol açan belirli bir anormal durum” olarak ifade edilir. İnsan hastalıkları ve bunların tedavisiyle ilgilenen ve daha geniş bir alanı kapsayan bilim dalı ise tıptır. Hastalıkları inceleyen bilim dalı da patolojidir.

Gerek sağlık ve gerekse hastalık durumu durağan değildir Gerek sağlık ve gerekse hastalık durumu durağan değildir. Sürekli değişen bir olgudur. Kişideki hastalık olgusu, hastalık etkeninin niteliklerine ya da kişinin kendisinde, çevresinde bulunan ve hastalık oluşumuna yol açan uyaranlara gösterdiği tepkiye bağlıdır. Etkenlerin niteliği, kaynağı ve kişinin bu uyaranlara karşı tepkisi değişik olacağından, hastalık olgusu durağan değildir ve kişinin kendisini hasta hissetmesinden önce başlayan bir olgudur. Kişi, sağlık dengesini bozmaya çalışan biyolojik, fiziksel, ruhsal ve sosyal etmenlere karşı olumlu bir denge sağlama uğraşı verir. Bu uğraştan başarıyla çıkmak için insan, iç ve dış savunma mekanizmaları, yedek dokuları ve fizyolojik tamir olayları gibi değişik niteliklerinden yararlanarak hastalık oluşumuna yol açabilen uyaranlara karşı direnir

Sağlık durumu, sürekli olarak birbirini etkileyen güçlerin sonucuna göre belirlenir. Hastalığın bireylerdeki oluşumunu ve gruplar arasındaki dağılımını iyice anlayabilmek için, daha önce ya da hastalık süresince çevrede bulunan ve etkenle hasta arası ilişkileri etkileyen bir yığın nedenler göz önüne alınmalıdır. Hastalık karmaşık bir olgudur. Bu olgu özel ya da tek bir nedene bağlı olarak açıklanamaz. Aksine, nedenler ve etkenlerin zincirleme ve sürekli etkileşimi sonucu ortaya çıkar.

Sağlığı Koruma Koruyucu önlemler, uygulandığı döneme, uygulamanın yaygınlığına ve uygulanan yöntemin etkinliğine göre değişik derecede yararlı olur. Kişi, tam olarak hastalanmadan önce hastalığı önleyecek ya da direncini arttıracak koruyucu önlemler alırsa, hasta olmaz ya da hastalansa bile hastalığı hafif seyreder ve diğer kişileri etkileme olasılığı azalır.

Birincil Koruma Koruyucu önlemler almaya genel olarak birincil (primer) koruma adı verilir. Bu dönem, aynı zamanda “prepatojen” dönemdir. Prepatojen dönem, kişinin kendisini henüz hasta hissetmediği dönemdir.

Hastalık oluşumuna yol açan uyaranlarla ilk karşılaştığı andan itibaren kişinin dokularında ve işlevlerinde değişiklikler ortaya çıkar. Bu değişiklikler ya kişide hastalık belirtileri görülmeden dengenin yeniden sağlanmasıyla düzelir ya da hastalanır ve bunun sonucu iyileşir, ya da sakat kalır veya ölür. Bu döneme "patojen dönem" denir. Kişi, karşılıklı etkileşimde bulunduğu uyarana, doku değişiklikleriyle, doku değişikliklerinin gösterilemediği durumlarda da değişik tepkilerle yanıt verir. Doku değişikliğinin ya da tepkilerin başladığı andan itibaren klinik öncesi denilen bir dönem başlar. Değişiklik ve tepkiler belirginleşince duruma klinik olarak tanı konulabilir. Klinik belirtilerin henüz ortaya çıkmadığı klinik öncesi döneme ait bilgilerin yetersiz oluşu, hekimliğin henüz çözüme ulaştıramadığı en büyük sorunlardan biridir. Bu nedenle ancak kimi hastalıklara klinik öncesi dönemde tanı konulabilir. Hekimlik açısından, prepatojen ve patojen dönemlerin tümü, bir hastalığın doğal gidişi olarak belirtilir. Doğal gidiş, bir hastalık olgusunun başlangıcından sonuna kadar etken, konakçı ve çevre arasındaki tüm ilişkileri kapsar.

Birincil Korumanın Aşamaları 1- . Sağlığın Daha İyiye Götürülmesi : Bu önlem, herhangi bir hastalık ya da bozukluğu önlemeye yönelik değildir. Kişinin genel sağlık ve iyilik durumunu daha da iyileştirmeyi amaçlar. Bu aşamada, kişiye verilmiş sağlık eğitiminin ve güdülemenin çok önemli bir rolü vardır. Temiz su ve içinde yaşanabilecek nitelikte bir konut sağlanması, katı ve sıvı atıkların sağlığa zarar vermeyecek duruma getirilmesi, çevre kirlenmesinin önlenmesi vb. gibi çevresel önlemlerin yeterli ve etkin bir şekilde alınmasının yanı sıra yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması, aile planlaması hizmetlerinin sunulması ve kişisel hijyen önlemlerinin alınması, sağlığın daha iyiye götürülmesini olanaklı kılacaktır. 2- Koruyucu Özel Önlemler: Sağlığı olumsuz yönde etkileyebilecek herhangi bir etkenin kişiyi etkilemesinden önce alınan özel koruyucu önlemlerin tümü bu başlık altında toplanabilir.

İkincil Koruma Bu düzeyde alınacak koruma önlemleri erken tanı, uygun tedavi ve sakatlıkların sınırlandırılmasından oluşur.

Üçüncül Koruma Bu düzeydeki bir korumada, herhangi bir hastalık olgusunu durdurmak yerine, hastalık sonucu kişide oluşan “anatomik ve fizyolojik” değişikliklerle ortaya çıkan sakatlığın onun yaşamındaki olumsuz etkilerini en düşük düzeyde tutmak söz konusudur. Bu tür koruma, rehabilitasyonla sağlanır. Rehabilitasyonun amacı, hasta kişinin geri kalan gücünden en iyi şekilde yararlanmasını sağlamak ve onun topluma yük olmasını önlemeye çalışmaktır.