ÇOCUK GELİŞİMİNDE OKULÖNCESİ EĞİTİMİNİN ÖNEMİ
Tanım "Okul öncesi eğitim; mecburi eğitim çağına kadar olan çocukların zihin, beden, duygu ve sosyal gelişimlerini sistemli bir ortam içerisinde daha iyi sağlayan, onlara iyi alışkanlıklar ve davranışlar kazandıran, yeteneklerinin gelişmesine yardım eden, ilköğretime hazırlayan ve ilköğretim bütünlüğü içinde yer alan eğitim devresidir.
Eğitimin hedefi etkin birey, etkin vatandaş yetiştirmektir Eğitimin hedefi etkin birey, etkin vatandaş yetiştirmektir. Eğitim sürecinde çocuğun, kendi bireyselliği korunurken toplumla bir bütün hâlinde ve toplumun gelişmesine faydalı sorumlu vatandaş olması da gerçekleştirilmelidir. Bu ise ancak temel bilgi, beceri, alışkanlıkların kazanıldığı okul öncesi yıllarından başlayarak çocukların öğrenme yaşantılarının kalitelerini arttırma yönünde gösterilecek dikkatli çabalarla mümkün olabilir.
“Beş yaşındaki bir çocukla benim aramdaki uzaklık bir adımdır, fakat yeni doğmuş bebekle beş yaşındaki çocuk arasındaki uzaklık korkunçtur.” Tolstoy
İnsandaki potansiyelin en üst sınırına kadar geliştirilebilmesi, ancak ona çok erken dönemlerde sağlanacak imkânlarla mümkün olabilir. Bu dönemle yaşamın ilk yıllarındaki eğitimin, çocuğun içinde bulunduğu fiziksel ve sosyal çevrenin, onun gelişmesinde çok önemli rolü vardır.
Okul öncesi yıllar ve ilköğretim çağı bu bakımdan hayati bir öneme sahiptir. Bu yıllarda çocuğa "verilenler veya verilemeyenler" onun geleceğini belirler. Kısacası bu dönem, insan yaşamının temelini oluşturur.
Her çocuğun şahsiyeti altı-yedi yaşına kadar oluşur Her çocuğun şahsiyeti altı-yedi yaşına kadar oluşur. Oysa bazı anne babalar her şeyin bu yaştan sonra başladığını sanırlar. Bu yaş her şeyin başlangıcı değil, yaklaşık olarak kişilik oluşumunun tamamlandığı yaştır.
Çocukların zihinsel ve kişilik gelişiminin %70’i 0-6 yaş arasında tamamlanmaktadır.Bu süre içeri kazanılan davranış biçimleri,tüm yaşam boyunca devam etmektedir.
Yedi yaşından sonra yapılacak çok şey olsa da çocuğun şahsiyet iskeleti ilk yedi yıl içerisinde kurulur. Daha sonra yapılanlar bu iskeleti ete bürün-dürülmesi ve süslenmesidir.
“Bu nedenle sağlıklı, mutlu, yaratıcı insanlar yetiştirebilmek için bu dönemi tanımak her anne babanın görevidir”
Her dönemde çocuğun gelişimi ve eğitiminden sorumlu olan aile, rolünün büyük bir kısmını okul öncesi eğitim kurumlarına bırakmıştır.
Sanayi toplumlarında vazgeçilmez hale gelen 3 - 6 yaş çocuklarının eğitimini gerçekleştiren okul öncesi eğitim kurumunu, annenin yokluğunu giderecek bir kurum olarak değil de, çocuğun temel bilgi ve becerilerinin kazanıldığı bu döneme, katkıda bulunan bir kurum olarak değerlendirmek gerekir.
Anaokulu olarak adlandırdığımız okul öncesi eğitim kurumu, çocuğa kendi hakkını korumayı öğretirken, paylaşmayı ve başkalarının özgürlüğünü zedelememeyi de öğretir.
Çocuk, anaokulunda en iyi oyun ortamını bulur. İşbirliğini geliştirir, yaşıtlarıyla ilişkiye girerek birlikte yaşamayı öğrenir. Ayrıca anaokullarının, çocukları ilköğretime hazırlayan birer kuruluş niteliğinde olmaları, önemlerini daha da arttırmaktadır.
Bu nedenlerden dolayı annesi çalışsın ya da çalışmasın, her çocuğun temel eğitim kapsamında okulöncesi eğitime ihtiyacı vardır.
Sağlıklı toplumu oluşturan sağlıklı bireyler olması hasebiyle, çocuğun dış etkilere en fazla açık olduğu ve korunmaya en fazla gereksinim duyduğu okul öncesi dönemin, öğretmenler, aile, okul ve toplum işbirliğiyle en iyi bir şekilde değerlendirilmesi gerekir.
OKUL ÖNCESİNDE “ANNE BABA OLABİLMEK”
Çabalarımız ve endişemiz, çocuklarımızı en iyi biçimde yetiştirmek Evet, fakat hangi koşullarda çocuk yetiştiriyoruz?
Hızlı bir toplumsal değişim yaşıyoruz.Teknoloji hızla gelişiyor. Kadınlar da artık iş hayatında. Genç kuşak gelecek kaygısı yaşıyor. Suç işleme oranında artış var. Zararlı alışkanlıklara sahip kişilerin sayısı artıyor. Değer yargıları değişiyor.
Çocuklarımız bizden ne istiyor? Biz onlara ne veriyoruz? Sevgi mi? Peki; ne kadar, ne şekilde? Aşırı sevgi, çocuğu sevgiye boğar, çocukta bağımlılık ve güvensizlik yaratır. Karşılaştığı her sorunda çözüm kapısı olarak ana babaya dayanır, onlara güvenir; fakat kendine güvenmez.
"Sevgi, hoşgörüdür; fakat vurdumduymaz olmak, boş vermek değildir." Aşırı denetim çocuğu pasifleştirir, aşırı hoşgörü çocuğu şımartır ve olgunlaşmasını engeller. Yetersiz sevgi ve sıkı eğitimle yetişen çocuklar; karşı çıkma ve saldırganlık yollarıyla kendilerini kabul ettirmeye çalışırlar ve iç dünyalarını açıklamakta zorlanırlar. En sağlıklı tutum; yeterli sevgi, yeterli disiplin, yeterli eğitim, yeterli hoşgörü.
"Çocuklar, söylediklerimize değil, yaptıklarımıza bakarlar "Çocuklar, söylediklerimize değil, yaptıklarımıza bakarlar. Söylediklerimizle yaptıklarımız birbiriyle uyumlu olmalı." "Sen benim dediklerimi yap, yaptıklarımı yapma" anlayışı Kimse kimseye hayatı öğretemez. Çocuğunuza hayatı hazır bir reçete gibi sunamazsınız; ancak ona kendi yolunu çizebileceği bir harita verebilirsiniz.
"Çocuğunuzu yargılamadan, tarafsız olarak dinleyin "Çocuğunuzu yargılamadan, tarafsız olarak dinleyin. Böylece onun gerçek duygularını ve sorunlarını öğrenme şansınız olur." Çocuğumuzu dinlediğimizi, onu adam yerine koyduğumuzu hissettirmeliyiz. Yaşıtları ile gezmesi, sinemaya, tiyatroya gitmesi, müzik dinlemesi gibi yaşına ilgilerine saygı gösterelim. Bir süre sonra, yaşıyla birlikte ilgileri de değişecektir.
"Öğüt vermek kolay, örnek olmak zordur." Çözüm: İyi iletişim, doğru yaklaşım Çocuğunuza "Sana güveniyorum, elinden geleni yapacağına inanıyorum" mesajı verin. Asla "bu kafayla gidersen...", "ben demedim mi..." diye başlayan sözler söylemeyin; işe yaramaz.
"Çocuğunuza sizin için; başarısının değil, başardığında yaşayacağı sevincin önemli olduğunu hissettirin." Onu başkalarıyla kıyaslamayın; O farklı bir birey artık. Sizin çocuğunuz olsa bile. Eleştirilerinizi çocuğunuzun kişiliğine yönelik değil davranışlarına yönelik olarak yapın. Çocuğunuzu tanımaya çalışın; ilgi ve yeteneklerini, değerlerini öğrenmeye çalışın. Onu, ilgi ve yeteneği dışında alanlara zorlamayın. Bir elma ağacından erik elde edemeyiz ki... Daha kaliteli elma almaya çalışalım.
"Amacımız çocuklarımızın fiziksel ve ruhsal yönden sağlıklı yetişmesidir." Hoşgörülü ve demokratik ailelerde büyüyen çocuklar, arkadaşlarıyla ve çevreleriyle ilişkilerinde daha etkin, girişimci, yaratıcı fikirler üretebilen, düşüncelerini söyleyebilen, özgüven sahibi insanlar olurlar.
Sevgi; övgü ve takdir, insana değerli olduğu duygusu verir; değerli olduğunu hisseden insan da çevresine değer verir.
Teşekkürler