GLİKOJEN DEPO HASTALIKLARI DİABET Dr.V.Kenan ÇELİK
GLİKOJEN DEPO HASTALIKLARI: Glikojen depo hastalıkları, hücrelerde aşırı glikojen birikimiyle ilişkili enzimlerin genetik eksiklikleri ile ortaya çıkmaktadır. Bir enzim eksikliği başlıca karaciğer de glikojen depolanımını etkilerse, genel semptom HİPOGLİSEMİ dir.Açlık süresince glukozun kana salınımı için glukoz mobilizasyonunuda ki yetersizlik nedenidir. Defekt KAS dokusunda oluşursa, egzersiz süresince glikoliz için yeterli glukoz sağlanamaması sonucu egzersizlerde zayıflık ve yetersizlik ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan semptomlar enzim eksikliğine bağlı olarak çeşitlilik gösterir.
Tip I deki gibi olmasa da hipoglisemi ADI Enzim eksikliği SEPMTOMLAR I Von Gierke’s Kc ve böbrek G-6-Paz Şiddetli postabsorptif hipoglisemi,Laktik asidemi, hiperlipidemi II Pompe’s Tüm organlar α 1,4-Glukozidaz Lizozomal Kalp yetmezliği,lizozomlar da glikojen granülleri III Cori’s Kas ve Kc Amilo1,6glukozidaz Debranching en. Değişmiş glikojen yapısı, hipoglisemi IV Andersen’s Kc ve Dalak Dallandırıcı enz. α 1,4--- α-1,6 Gelişen Kc sirozu, değişmiş glikojen yapısı. V McArdle’s Kas Fosforilaz Normal yapıda fakat yüksek miktarda glikojen,egzersizde kramp VI Hers’ Kc Tip I deki gibi olmasa da hipoglisemi
VII Kas VIII Karaciğer TİP ADI Enzim eksikliği SEPMTOMLAR Fosfofrukto kinaz Tip V benzeri VIII Karaciğer Fosforilaz kinaz Ilımlı hipoglisemi, Kc büyümesi
Neden karaciğer ve kas daha çok etkilenir? Cori döngüsü çalışmadığı için Glucose Pyruvate Lactate Gluconeogensis IN LIVER Glycolysis IN MUSCLE BLOOD
Glikojen depo hastalıklı NORMAL Glikojen depo hastalıklı
Diabetikler iki gruba ayrılır. Diabet, insülinin kısmen veya tamamen eksik olmasına bağlı olarak gelişen, açlık kan glukozunun yüksekliği ile karakterize semptomlardan oluşur. Diabetikler iki gruba ayrılır. İnsüline bağımlı İnsülinden bağımsız Diabetes mellitus (tip I) diabetes mellitus (Tip II) % 10 – 20 % 90
Diyabet tipleri. Tip 1 Juvenil diabet oarakta adlandırılır. Bu hastalıkta pankreasın β hücreleri ağır bir otoimmün atak nedeniyle hasar görmüştür ve insülin tamamen eksiktir. Bu hasarın oluşmasında viral enfeksiyon gibi çevresel bir uyarı ile oluşan otoimmün antikorlar,β hücrelerinin “yabancı” olarak algılaması sonucu immün atağa maruz kalmasına neden olur. Genetik bir belirlenmeye ihtiyaç vardır. Yıllar boyunca immün atak β hücre popülasyonunu tüketir. % 80-90 harap olduğunda semptomlar birden ortaya çıkar. Dışardan insülin vermek gerekir, başlangıçta çok az, β hücreleri tamamen fonksiyonunu yitirdiğinde ise sürekli insülin almak zorundadır.
Tip I diabetin tanısı: İnsülin bağımlı diabetes mellitus (DM) hastaları genellikle aniden ortaya çıkan poliüri (sık idrar yapma), polidipsi (artmış susuzluk) ve polifaji (artmış iştah) ile tanınabilir. Bu belirtilere genellikle yorgunluk kilo kaybı ve güçsüzlük eşlik eder. Tanı açlık kan glukoz değerinin 140 mg/dL (7,8 mmol/L) üzerinde olması ile doğrulanır. Hastalığa sıklıkla ketoasidoz eşlik eder, hayati tehlike doğurabilir. İnsülin plazmada eser miktarda yada hiç yoktur.Plazma glukagon konsantrasyonunda da artma mevcuttur. İnsülin olmadığı için kas ve adipoz dokularında glukoz kullanımı olmamaktadır. Bu durumda glikoliz ve lipogenezis inhibe olur. Glukojenolizis, lipolizis,ketogenezis ve glukoneogenezis stimüle edilir.
METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER: Tedavi edilmemiş diabetes mellitusda HİPERGLİSEMİ ve KETOASİDOZ metabolizmanın baskın karakterini oluşturur. Hiperglisemi, glukozun hepatik yapımının artması ve periferik kullanımının azalmasıyla ortaya çıkar. Ketoasidoz, lipoliz sonucu 3’-OH-bütirat ve asetoasetat sentezi artar, ancak kc ye gelen her yağ asiti keton cisimlerine dönüşmez VLDL olarak kana verilir. Ortalama kan glukoz düzeyi 225-275 mg/dL arasındadır. HbA1c total hemin % 8-9 ‘u oluşturur. Deri altı insülin verilerek tedavi edilir.
Tip 2 diabetes mellitus Erişkin tip diabet olarakta adlandırılır. Kan glukoz düzeyi 140 mg/dL nin üzerindedir, poliüri, polidipsi belirtileri görülebilir. Polifaji görülebilir fakat nadirdir. Genellikle yaşlanmayla birlikte pankreas tarafından insülin yapımında bir azalma veya insüline karşı hücresel yanıtta (insülin direnci) bir azalma ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Endojen ve eksojen insüline yanıt vermez, insülin direnci sinyal iletiminde veya GLUT-4 kapılarının mobilizasyonunu oluşturamamasından kaynaklanabilir. İnsülin direnci Kc de kontrolsüz glukoz yapımına, kas ve yağ dokusunda ise glukoz alımının azalmasına yol açar. Bu hastaların % 80 inden fazlası OBEZ dir.
Tip II diabette kilo verilmesi ve diyet değişiklikleri oldukça faydalıdır. Bazı vakalarda plazma glukoz düzeylerini istenilen seviyeye getirebilmek için hipoglisemik ajanlar [tolubutamid, glibenclamid, sülfonilüre (ATP-duyarlı K+ kanal.), biguadinler(metformin)] verilerek glukoz alımı artırılabilmektedir. Diabet’in uzun-vadede komplikasyonlarında yüksek glukoz proteinlerde enzimatik olmayan (glioksidasyon) reaksiyonlarla (the Maillard-browning reaksi.) modifikasyonlar oluşturmaktadır. İnsülinden bağımsız hücrelerde (eritrosit,lens ve sinir hüc.) Poliol pathwayi aktif hale gelerek sorbitol→fruktoza dönüşür,buda diabetik kataraktı geliştirir.
GLUKOZ SORBİTOL FRUKTOZ NADPH+H+ NADP+ NAD+ NADH+H+ POLİOL PATHWAY’i GLUKOZ SORBİTOL FRUKTOZ NADPH+H+ NADP+ NAD+ NADH+H+ Osmolarite değişir. Yüksek sorbitol bir diğer alkol miyoinositol’un hücrelere alımını ve Na+/K+ ATPaz aktivitesini de etkiler. Kan akışı azaldığından diabetik nefropati gelişir. Poliol DH Aldoz redüktaz
DİABETES MELLİTUSUN İKİ TİPİNİN KARŞILAŞTIRILMASI: NIDDM IDDM Eş anlamlısı Tip I genç diabet Tip II Erişkin diabet Başlama yaşı Genellikle çocuk,pub Sıklıkla 35 yaş sonra Hasta baş.beslenme Sıklıkla iyi Genelde obesite Görülme sıklığı % 10-20 % 80-90 Genetik yatkınlık Ilımlı, vasat Çok güçlü Kusur ve eksiklik β-hüc.yıkıl.İns.ür.yok β-hüc.sağ.İns.direnc Ketozis Sıktır Nadirdir Plazma insülini Düşük veya yoktur Normal veya yüksek Akut komplikasyon. Ketoasidoz Hiperosmolar koma Oralhipoglisemik ilaç Yanıt vermez Yanıt verir İnsülin tedavisi Her zaman zorunlu Genellikle gerekmez
DİABET KONTROL ALTINA ALINAMAZSA: Kan glukoz düzeyinin yüksek olması kan damarlarının tıkanmasına ve sinirlerin yapısında değişikliklere neden olabilir. Böbrek, kalp ve gözler etkilenir. Kan glukoz düzeyinin yüksek olması bakteri ve mantar gibi mikroorganizmaların üremesine ve birçok farklı enfeksiyonların ortaya çıkmasına da zemin oluşturur.
Tıkanan kan damarları kalp krizine neden olabilecek çok daha riskli durumları ortaya çıkarır. Diabetli hastalarda ölüm nedeni olarak kalp krizi en büyük nedendir.
Yüksek kan glukozu protein ve damar yapısında değişiklikler doku hasarlarının ortaya çıkmasına, yaraların iyileşmemesine de (Kangren gibi) neden olur.
egzersiz Vücut glukozu hücrelere alma yeteneği egzersiz sonrası artırabilir. Bu nedenle günlük egzersiz aktiviteleri kan glukoz düzeyinin kontrolüne yardımcı olur. Egzersiz aynı zamanda kilo kaybına yada formu korumada etkili olarak obeziteyi de engeller.
beslenme Tip II diabetin kontrolünde en önemli bir yolda beslenmedir. Ana tema tek düze beslenmeden kaçınmak ve diet çeşitliliğini artırmak ile kan glukoz düzeyinin stabil kalmasını sağlamak.