DİZİMBİLİM (SÖZDİZİMİ) Geçmişi çok eskilere dayanan dizim bilim çalışmalarının xx. yüzyılda yeni bir aşamaya geldiğini söyleyebiliriz. Ancak xx. yüzyıldaki çalışmalarda dizim bilim daha önceki yüzyıllarda olduğu gibi, sesbilim ve biçimbilimden bağımsız olarak değil, onlarla iç içe ele alınmaya başlanmıştır. Bu alanda günümüzdeki çalışmalara değinmeden önce, geçmişteki durum ve dizim konusunun geçirdiği evrelere bakmak gerekmektedir.
ESKİ ÇALIŞMALAR En eski dil çalışmalarında tümce kavramıyla karşılaşılmaktadır. Aristo tümceyi “bağımsız kesin bir anlamı olan ve her öğesi bir anlam taşıyan değişik ses bileşimlerinin (sözcüklerin) bağlantısı” olarak tanımlar. XX.yüzyıla gelinceye kadar bir yandan çeşitli dillerin özellikleri üzerinde yapılan çalışmalarla yayımlanan dil bilgisi yapıtlarında dizim bölümlerine yer verilmiş, bir yandan da tümce teriminin tanımı üzerinde pek çok deneme yapılmıştır.
Tümce tanımında geleneksel dil bilgisi ve dilbilimde, genellikle üzerinde birleşilen nokta, tümcenin “bir düşüncenin, bir duygunun ya da bir yargının başlı başına anlatımına yarayan içindeki sözcüklerin sayısı sınırlı olmayan, dile ait bir birim” oluşudur. TÜMCENİN TÜRLERİ Hangi dilde olursa olsun birden çok düşünce, duygu ve yargıyı içeren, birden çok hareketi gösteren karmaşık tümcelere rastlandığı gibi, tek sözcükten oluşan ve yine bir düşünce duygu ya da yargıyı anlatan tümcelere de rastlanır.
Tümcenin özel bir türü de kişisiz eylemler denilen eylemlerle kurulan kişisiz tümcelerdir. Aynı zamanda iki öğeli tümceler (ya da öznesiz tümceler) de denilen tümce türünde genellikle doğa olaylarını dile getiren, iki öğeden kurulu anlatımlara rastlanır. Geleneksel dilbilgisi ve dilbilimde tümcelerin bir de aşağıdaki türlerine rastlanılır:
Bildiri tümcesi: adı verilen tümce, bir yargıyı bir gerçeği bildirme amacına yöneliktir; dilbilimciler onu dile getirilen gerçeğin anlatım biçimi ile ilişkili görürler. Örneğin; “yerler ıslanmış.”, “otomobil kaldırıma çıktı” ya da “bakan yarın yurda dönecek” tümceleri bu türdendir. Olumsuz da olabilir.
İstek tümcesi bir isteği veya dileği anlatır İstek tümcesi bir isteği veya dileği anlatır. Örneğin; “işe bir başlasak”, “tatil gelse” gibi. Buyrum tümcesi: bir buyrumu dile getirir. Örneğin; “ellerini masanın üzerine koy!” “yarın gel!” gibi. Soru tümcesi: bir soru yöneltilmesi söz konusudur. “Bakkaldan peynir aldın mı?” “yarın gelecek misiniz?” gibi. Seslenme tümcesi: “ne yaman şeysin; aşk olsun doğrusu” gibi kullanımlara verilen addır.
Tümcenin konuyu dile getirme biçimine ilişkin olan bu türlerden tümceyi oluşturan sözcük bileşimlerine geçecek, tümcenin bölümlerine değinecek olursak şu kavramlarla karşılaşırız. Bağımsız tümce başka tümcelerle ilişkisi ve gereksinimi olmayan, kendi içinde parçalara ayrılamayan tümce tipini gösterir. Örneğin “dersimi bitirdim: başım ağrıyor” gibi.
Temel tümce tümcelerin asıl anlamını asıl yargısını taşırlar Temel tümce tümcelerin asıl anlamını asıl yargısını taşırlar. Örneğin “adresinizi bilmediğimden size gelemedim” tümcesinde temel tümce “size gelemedim” dir. Yan tümce temel tümceye bir takım bağlayıcı öğelerle, belirtme öğeleri ile eklenir. Örneğin: “adresinizi bilmediğimden size gelemedim” tümcesinde yan tümce “adresinizi bilmediğimden” dir.
TÜMCENİN ÖĞELERİ Özne: bir eylemin dile getirdiği olayın, işin ya da durumun doğrudan doğruya ilişkili olduğu, yöneldiği ya da içinde bulunan kişi ya da şeye verilen addır. Yüklem: tümcenin temel öğesi olup tümce ile dile getirilen iş, olay, duygu, düşünce ya da yargıyı içeren öğedir. Tümleç: tümcede yüklemi çeşitli yönlerden tamamlayan, kesinleştiren öğelere verilen addır.
Daha önce geleneksel dilbilim ve dilbilgisi incelemelerinde “tümce” kavramı üzerinde uzun uzadıya durulduğundan, çeşitli tanımlar yapıldığından söz edilmiştir. XX. Yüzyıl dilbiliminde çeşitli akımlar çerçevesi içinde “tümce” kavramının tanımı konusunda yine pek çok görüş ve öneriyle karşılaşıyoruz.
R.GODEL, “tümce kuramı” adlı yazısında kavramı değişik açılardan, değişik örneklerle değerlendirmektedir. Tümceyi gösteren terimlerin başka başka dillerdeki ayrımlarına da değinmektedir. Tümcenin anlam kavramından bağımsız olarak ele alınışını ilk kez, XX. yüzyıl başları Amerikan yapısalcılık okulunun temsilcilerinden BLOOMFIELD’ DE görüyoruz. Bloomfield için tümce “daha geniş bir dilbilgisel yapıya gereksinim göstermeyen bağımsız bir dilsel biçim”dir.
Dil bilim yazınında yapısalcılık akımı içinde oluşan dağılımcılık olarak nitelenen akımın Bloomfield’le birlikte temsilcilerinden biri olan Haris, adına dil dediğimiz dizgenin öğelerini tıpkı matematikteki yapılar gibi ve daha çok biçimsel açıdan değerlendirme yoluna gitmiştir. Çalışmalarında dilin sesbirim, biçimbirim, tümce gibi birimleri, değişik kullanımlarda, çevrelerine göre ve çevrelerindeki öğelerle olan ilişkilerine dayanılarak çözümlemiştir.
ENİS TOPALOĞLU TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ 20110954054