Çocuklarda Davranış Problemleri ve Kardeş Kıskançlığı

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Tikler Tırnak Yeme-Parmak Emme Yalan Söyleme Korkular Saldırganlık Aşırı Hareketlilik Dikkat Eksikliği Kardeş Kıskançlığı Cinsel Sapmalar Çalma Davranışı.
Advertisements

YALAN SÖYLEMEK.
Şİddet Muhammet GÜLER.
OTİZM (AUTISM).
ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI
Özlem DEMİRKAN Psikolojik Danışman
ANA BABA VE ERGENLİK.
Okullarda Suç ve Şiddeti Önleme
Zihinsel Yönden Yetersiz Çocukların Özellikleri
OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİ
KİMLİK GELİŞİMİ VE KENDİNİ KABUL
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN ÖNEMİ
OKUL KORKUSU NEDİR? Uzm. Psikolog Arzu YILDIRIM
ANNE-BABA ÇOCUK İLETİŞİMİ
KONYA REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
ANNE BABA TUTUMLARI.
KARDEŞ KISKANÇLIĞI.
Hazırlayan Psk.Dan.Nazan MUTLU Uzm.Psk.Dan. Sinem TARHAN
ÇANKAYA REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
ÇALMA / HIRSIZLIK.
Ruh Sağlığı.
UYUMSUZ ÇOCUKLARIN TANINMASI VE TEŞHİSİ
Tikler Tırnak Yeme-Parmak Emme Yalan Söyleme Korkular Saldırganlık
Uzm.Psk.Dan.Sinem TARHAN
Hazırlayan Psk.Dan. Nazan MUTLU Uzm.Psk.Dan.Sinem TARHAN
HAZIRLAYANLAR NURTAÇ ÜNLÜ DERYA DEMİR GÜLŞAH BAŞARAN
HOŞGELDİNİZ.
EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ANASINIFI VELİ SEMİNERİ
Tutum Kişinin herhangi bir olaya ve kişiye karşı olan tutumu onun kişiliği doğrultusunda gerçekleşir. Genellikle ev dışındaki ortamlarda yaşıtları tarafından.
ÇOCUKTA İSTENMEYEN DAVRANIŞLARIN DEĞİŞTİRİLMESİ
Uyum ve Davranış Sorunları
ÇOCUKLARDA SALDIRGANLIK VE ŞİDDET
Çocuğun Eğitiminde Disiplin ve Sınırlar
Çocuklarda Tırnak Yeme Alışkanlığı
ANNE-BABA TUTUMLARI İLKNUR NURKAN
ÇOCUK VE AİLE İÇİ ŞİDDET
OKUL BAŞARISIZLIĞI.
VAN REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Etkili Anne - Baba Tutumları ve Çocuklarda Görülen Davranış Sorunları
EĞİTİMDE AİLENİN ÖNEMİ
DAVRANIŞ BOZUKLUKLARARI
ÇANKAYA REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
İSTENMEYEN DAVRANIŞLAR
KISKANÇLIK VE UTANGAÇLIK. KISKANÇLIK  İnsanların sahip oldukları ya da sahip olmak istedikleri şeyleri paylaşma durumunda kaldıklarında duydukları hisler.
ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN DAVRANIŞ VE UYUM SORUNLARI
OKUL REHBERLİK SERVİSİ
ÇOCUĞUM OKULA BAŞLIYOR
ERGENLİK DÖNEMİ VE GENÇLERLE İLİŞKİLER
“OKUL KORKUSU” SEMİNERİ
ÖĞRENİM ÇAĞI GELİŞİM DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ
İLKÖĞRETİM ÇAĞI ÖĞRENCİLERİNİN GELİŞİM ÖZELLİKLERİ.
ANNE BABA TUTUMLARI VE OKUL BAŞARISINDA AİLENİN ÖNEMİ
TurkPDR.com ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN DAVRANIŞ SORUNLARI PDR. Gizem YILDIZ Karaçulha İlköğretim Okulu.
BÖLÜM 14 ÇOCUKLUK ÇAĞINDA GÖRÜLEN RUHSAL PROBLEMLER
DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU
Davranış Sorunları.
DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI
Mehmet Akif Ersoy İlkokulu Sunar. ÇOCUĞUN GELİŞİM DÖNEMLERİ 0 – 2 YAŞ BEBEKLİK DÖNEMİ 2 – 6 OYUN DÖNEMİ 6 – 12 OKUL DÖNEMİ 12 – 18 ERGENLİK.
OKUL SEMİNERLERİ:2 ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN UYUM VE DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI.
OKUL KORKUSU VE BAŞ ETME YOLLARI
EYVAH ÇOCUĞUM ARTIK ERGEN!
Okul Yaptırma ve Yaşatma Derneği İlkokulu
ÇOCUK VE SUÇ.
"Bu proje T.C. Avrupa Birliği Bakanlığı, AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığınca (Ulusal Ajans, yürütülen Erasmus+
AİLE TUTUMLARI REHBERLİK SERVİSİ.
ÇOCUKLARDA SALDIRGANLIK VE ŞİDDET
ANA BABA VE ERGENLİK.
EYVAH ÇOCUĞUM ARTIK ERGEN!
TRAVMATİK OLAYLARDA PSİKOLOJİK DESTEK
Sunum transkripti:

Çocuklarda Davranış Problemleri ve Kardeş Kıskançlığı İrem Yavuz Anaokulu Rehberlik Servisi

Bunların bir çoğu döneme özgü olan anne Gelişim basamaklarında çocukların karşılaştığı sorunlar çok çeşitlidir. Çocuk bir yandan yeni beceriler kazanarak çevresine daha iyi uyum sağlarken öte yandan gelişmenin gereği olarak yeni sorunlarla karşılaşmaktadır. Çocuk bu sorunlarla biçim almakta, olgunlaşmaktadır. Bunların bir çoğu döneme özgü olan anne babanın desteğiyle çözümlenebilir sorunlardır. Ancak çocuk; karşılaştığı sorunlar karşısında uygun baş etme yolları ararken anne babadan yeterli destek görmezse içinde bulunduğu sorun daha da karmaşıklaşır.

Örneğin; 2-3 yaşlarında çözümlenmesi gereken tuvalet eğitimi başarılmaz, kendi başına yeme alışkanlığı verilmezse, bu sorunlar sonraki dönemlere aktarılır ve yeni dönem sorunlarıyla katlanarak büyür. Oyun çağında (3-6) oyuna doymamış ya da arkadaşlık ilişkileri kuramamış bir çocuk, okul çağında toplu oyunlara katılamaz, yaşıtlarıyla kaynaşamaz. Dolayısıyla arkadaşları ile kaynaşarak çağını yaşamak yerine, bir önceki dönemin sorunlarıyla başa çıkmaya uğraşır.

Çocuklardaki Ruhsal Sorunlar Aşağıdaki Durumlardan Kaynaklanabilmektedir; Dış etkenler ve Uyumsuzluklar (anne baba tutumu, aile içi iletişim ve etkileşim, olumsuz yaşantılar veya yanlış kurallar vs. sonucu oluşan uyum sorunları) Çocuğun yapısı ve hastalıklar İstenmeyen uyum ve davranış sorunlarının çocuğun gelişim döneminin getirdiği normal bir davranış sorunu mu, yoksa gerçekten bir davranış problemi mi olduğunu doğru yanıtlayabilmek için bu davranışları dikkatli bir şekilde değerlendirmek gerekir.

Bunun içinde dikkate alınması gereken bazı kriterler aşağıdaki gibidir: Çocuğun gelişim dönemi: Davranış belli bir gelişim döneminde görülen geçici bir durum olabilir. Örn: 4-5 yaşına kadar olan gece işemeleri, 2-3 yaşlarında ortaya çıkan uyku bozuklukları, kısa süren konuşma düzensizlikleri, ara sıra korkulu düş görme, tek başına davranış problemi belirtisi olmayabilir ve kaygı duyulmasını gerektirmez.

2. Belirtinin sıklığı: Çocuğun yaptığı davranışın ne kadar sıklıkta yapıldığı önemlidir. Ara sıra söz dinlememe, yaramazlık yapma evde huysuz ve hırçın ama dışarıda uyumlu olan çocukların davranışları olağandır. Her söylenene zıt davranışlar gösteren, yaramazlıkları okulda ve çevrede sürüp giden davranışlar ruhsal açıdan incelenmelidir. Davranışlarını özellikle çevrede dizginleyemeyen bir çocuk sorunlu sayılabilir. 3. Davranışın şiddeti: Davranışın yoğunluğu hat safhalara geldiğinde sorun sinyali verir. Örn: çocuk mikrop korkusundan sürekli ellerini yıkıyorsa, üstünün tozlanmasından huylanıp giysi değiştiriyorsa titizliği sorun boyutlarına ulaşmış demektir.

4.Davranışın sürekliliği: Süreklilik gösteren davranışlarla bir süre olup kaybolan davranışlar aynı düzeyde tutulamaz. Örneğin; kardeş kıskançlığı nedeniyle hırçın ve huysuz olan çocuk davranışı normal problem davranış olarak nitelendirilebilir. Ancak çeşitli nedenlerle sorunların sürmesi uyumsuzluk olarak saptanabilir. 5. Çocukların hepsi ruhsal sorunlarını dışa vurmaz. Dıştan belirti göstermeyen içten bir çok sorun yaşayan çocuk bunları davranış sorunu yokmuş gibi gösterebilir ancak çocuğun her zaman bu uyumlu ve dengeli davranması beklenemez. Yaşadığı sorunlarla kendisinin başa çıkmaya çalışması ve yorulması sonucu belirtiler göstermeye başlar.

Çocuklar, donmamış beton gibidir. Üzerlerine ne düşerse iz bırakır. Çocuklarda görülen uyum ve davranış problemleri genellikle şunlardır: Davranış Bozuklukları: Çocuğun ruhsal ve çevresel etkenlere bağlı olarak iç çatışmalarını davranışına aktarması sonucu ortaya çıkar. İnatçılık Yalan söyleme Çalma Saldırganlık Yangın çıkarma Okuldan kaçma Sinirlilik, geçimsizlik, kavgacılık Kardeş Kıskançlığı Çocuklar, donmamış beton gibidir. Üzerlerine ne düşerse iz bırakır. (H. Jinott)

2. Duygusal Bozukluklar: Çocuğun çevresinden çok kendisini tedirgin eden ruhsal belirtilerdir. Korkular Kaygı Okul fobisi Tikler Uyku bozuklukları Kekemelik 3. Alışkanlık Bozuklukları:Alışkanlıkların düzensizliği ile ortaya çıkarlar. Parmak emme Tırnak yeme Enürezis (Alt Islatma)

ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN UYUM VE DAVRANIŞ PROBLEMLERİ İNATÇILIK İnatçı çocuk saldırganlığını pasif direniş yoluyla açığa vurur. Her işi ağır yapar. Ağır giyinir, okula geç gider, çalışmam demez ama masa başına geçip hiçbir şey yapmadan oturur. Okulda da öğrenmeye karşı isteksizdir. Ancak geçebilecek kadar not alabilir. Anne baba ve öteki yetişkinlere karşı olumsuz bir tutum içindedir. Arkadaşları ile tam olarak kavga etmese de geçimsiz ve uyumsuzdur. İnatçı çocuk gergin anne çocuk ilişkisinin bir sonucudur ve başlangıcı özerklik dönemine kadar gider.

Çocuğun İnatçı Davranışı İle Başa Çıkmaya Yönelik Öneriler Aile tutum ve davranışlarından baskıcı ve katı olma çocuğun inatçılık davranışını artırır.Fakat bu sınırları belli olan kurallar olmayacağı anlamına gelmemektedir. Aile sosyalleşmeyi öğrenebilmesi için kabul edilmiş uygun davranış biçimlerini içeren birer model oluşturmalıdır. Çocuğa isteklerini ertelemesi ve bu istekleri kontrol altına alması konusunda destek olunmalıdır. Çocuğun benlik saygısını geliştirmesine destek olunmalıdır.

Arkadaşları ve diğer yetişkinlerle nasıl sağlıklı iletişim kurulabileceği konusunda yardımcı olunmalıdır. İnatçı olan bir çocuğun inatçılık davranışını pekiştirebilecek ve devamını sağlayacak her türlü tutum ve davranışlardan kaçınılmalıdır. Çocuk yetiştirme konusunda uygulanacak disiplin ve konacak kurallar konusunda tutarlı ve kararlı bir davranış sergilenmelidir. Okul ortamında inatçı çocuğun davranışları karşısında öğretmen zıtlaşma şeklinde ortamların olmasına izin vermemelidir.

YALAN SÖYLEME Çocukların söylediği yalanlar çoğunlukla çocuğun gerçeği iyi değerlendirememesi, gördüğü ve duyduğu şeyleri uydurması veya olmamış şeyleri olmuş gibi anlatması nedenlidir. Bu yüzden bu davranışı her zaman yalan olarak adlandırmak doğru olmaz. Yalanda, başkasını bilerek aldatmak amacıyla söylenmesi şartı aranmalıdır. Genellikle çocuk, anne ve babasının beklentilerini karşılamakta güçlük çekiyorsa ya da ceza korkusu varsa yalana başvurur. Bu davranışın giderilmesine yönelik şiddet ve baskı kullanmamak, başaramayacağı şeyleri onlardan istememek,başkalarıyla karşılaştırmamak,iyi model olmak, doğru ifadeleri ödüllendirmek, gösterilecek temel davranış olmalıdır.

Çocukları yalana iten çoğunlukla yetişkinlerin gerçek karşısındaki çelişkili tutumlarıdır. Kapıya gelenlere kendisinin evde olmadığını söyleten bir baba, çocuğunun yalanlarına çanak tutuyor demektir. Böyle bir baba çocuğunun abartma ve uydurmaları karşısında sert tepki gösterirse çocuk doğal olarak bocalar. Arkadaşları ile buluşmasına ve gezmesine uygun ölçülerle izin verilmeyen bir çocuk, ailesine, “ders çalışmak için arkadaşıma gidiyorum” yalanını söyleyebilir. Bazı çocuk yalan söylerken bir özlemini dile getirebilir veya bunun tam karşıtı bir tutum takınabilir. Örneğin; babasız bir çocuğun babası olduğunu söylemesi ve annesi olan bir çocuğun annesinin öldüğünü söylemesi.

Yalan Söyleme Davranışının Ortadan Kaldırılmasına Yönelik Öneriler Anne baba tutumlarında çelişkili durumlardan kaçınılmalıdır. Çocuğa uygun modeller sunulmalıdır. Kapasitesinin üzerinde performans beklenmemeli. Çocuk başkalarıyla kıyaslanmamalıdır. Çocuğun söylediği yalanı doğrudan yargılamak yerine yalan söylemeye teşvik eden nedenleri araştırılmalıdır. Çocukların en fazla gereksinim duyduğu; anne ve babasının sevgisi ve ilgisidir. Bu yönde bir güvensizlik yaşıyorsa, olumsuz davranışlarda bulunarak da ilgiyi üzerine çekebilir. Çocuğun yapacağı olumsuz davranışları karşısında alacağı tepkilerle başa çıkma yolları öğretilerek yalandan uzaklaştırılmalıdır.

ÇALMA Ana-babalar çalma karşısında daha sert tepki gösterirler. Çünkü; çalma davranışı yalandan daha çok ayıplanan sıklıkla da cezalandırılan bir suçtur. 2 yaş çocuğunda sahiplik kavramı yoktur, senin, benim yoktur her şey onundur. Çocuk yaşı ilerledikçe kendinin olan ile olmayanı ayırt etmeye başlar ama bencil tutumu uzun süre değişmez. Örneğin 3-4 yaş çocuğu sormadan bir yerden şeker alınmayacağını bilir, aldığını avucunda sıkı sıkı tutar, elini de arkasında saklar, gözden kaçmayan suçlu bir görünümü vardır ama alma isteğine karşı koyamaz. Hatta gezmeye gittiği yerlerden cebinde kendine ait olmayan oyuncak ve nesnelerle dönebilir.

5-8 yaş arasında parlak ve kağıt paralar daha çekici gelirken, birbirinin renkli kalemleri ve silgilerinde gözleri kalır. Çoğu çocuk izinsiz alıp eve getirdiği nesneleri “buldum” “kendi paramla aldım” “değiş-tokuş ettim” veya “ödünç aldım” diye açıklar. Bu durumlarda kimi anne babalar telaşa kapılır, çocuğu azarlar, ayıplar “bir daha görmeyeyim” der; Ancak oyuncak çocukta kalır. Bir başka anne, çocuğu hırpalayacak kadar öfkeye kapılır ama yine oyuncak geri gitmez. Çocuk suçlanmışsa da oyuncak onun olmuştur.

Tutulacak en doğru yol çocuğu korkutmadan “hırsız, niye çaldın, senin neyin eksik?” gibi sözler kullanmadan oyuncağın geri verilmesidir. Bu durumda çocuk suçlanmamış olur ama davranışı da onaylanmamış olur. Sonunda kazançlı çıkmayışı da bu davranışın yinelenmesini daha az çekici duruma getirir. Okul çağlarında yinelenen çalmalar üzerinde önemle durulmalıdır. Çocuk ve aile yönünden nedenler araştırılmalıdır.

Çalma Davranışının Ortadan Kaldırılmasına Yönelik Öneriler Çocuğa karşı ağır suçlamalar yapılmamalı ve çocuğu örseleyici cezalar verilmemelidir. Anne babaların çocuğa olan sevgi ve ilgisini her zaman göstermesi ve çocuğun bunu hissetmesini sağlamak gerekir. Çocuğun yaptığı bu olumsuz davranış karşısında duyarsız kalınmayıp çocukla açık olarak konuşulmalıdır. Çocuğu bu davranışı yapmaya iten nedenler araştırılmalıdır. Çocuğun her istediği şeyi anında yapmak yerine kendi isteklerini erteleyebilmesini ve kontrol etmesini öğreterek destek olunmalıdır. Çocuk başkalarına ait eşyaları aldığında anne babanın bu durum karşındaki tutumu çok önemlidir. Anne baba alınan eşyaların özür dileyerek sahibine verilmesi konusunda çocuğu teşvik etmelidir. Çocuğa empatik düşünme aşılanmalıdır.

SALDIRGANLIK Saldırganlık insanda var olan bir dürtüdür. Var olan bu dürtü yok olmaz veya tümüyle bastırılmaz ancak biçim değiştirir. Saldırganlığın sözel, fiziksel, pasif ve aktif olmak üzere çeşitleri vardır. Bebeklik döneminde amaçsız olan ağlama vurma gibi öfke tepkileri görülür. 1-4 yaşları arasında fiziksel saldırganlık daha çok görülürken, 4-5 yaşlarında ise sözel saldırganlık ifadeleri artar. Orta çocukluk döneminde çocukların saldırganlığı daha amaçsaldır.

Çocuk çok sert veya gevşek disiplinle yetiştiğinde bu davranış oluşabilir. Kendine güvensiz çocuk saldırgan davranışlar gösterebilir. Gevşek disiplinle yetişmiş bir çocuk da saldırgan olabilir. Kendisine sınır konmadığı için kurallara uymak yerine, herkesin kendisine uymasını bekler. Yeterli ölçüde denetleme, dizginleme görevini yerine getiremez. Bu çocuklarda fren mekanizması yoktur. Çünkü nerde, nasıl davranması gerektiği konusunda sınır konulmamıştır. Dolayısıyla herkesin kendisine uymasını ister. Çocuğun engellenmesi ile saldırganlık oluşabilir. Saldırganlık kendine ve çevresine zarar verme şeklinde de görülebilir. Aile içerisindeki sorunlar, iletişim bozukluğu, sevgi yetersizliği, çocuğu suça teşvik edici davranışlar, örselenme, kendi dürtülerine engel olamama gibi nedenler saldırganlığın ortaya çıkmasını sağlar.

Saldırgan Davranışların Oluşmasını Engellemeye Yönelik Öneriler Bu davranışının sebeplerini araştırın. Çocuğunuza sürekli fiziksel cezalar vermeyin. Aile içi meseleleri çocukların bulunduğu ortamda saldırgan tavırlarla halletmeye çalışmayın. Çünkü sizler onlar için birer modelsiniz. Onların olumsuz davranışlarından çok olumlu davranışlarını görmeye çalışın ve bu davranışlarını ödüllerle pekiştirin. Başkaldırma yerine uysal davranmanın kendi yararına sonuçlandığını gördüğünde saldırganlık davranışı azalır Çocuğunuzun geniş oyun alanlarında oynamasını sağlayın. Bu durum enerjisini boşaltmasını sağlayacaktır.

KORKULAR Korkular çevresel tehlikeye karşı normal bir reaksiyondur. Korku bebeklik döneminde yüksek gürültü, ani hareketler, tanımadığı insanlar ve hayvanlardan korkma şeklindeyken; okul öncesi dönemde trafik kazaları, yangın, ceza, hayali yaratıklar ve kabuslardır. Son çocuklukta ise vücutsal zararlar, TV’deki filmlerden etkilenme, okul başarısızlığı gibi korkular gözlemlenir. Anne babadan ayrılma çocuğu tedirgin eder, güvenini sarsar ve anne babanın onu terk etmesinden korkar. Çocuklarını korku ile yetiştiren veya aşırı koruyucu olan ailelerin çocuklarında korku oranı daha fazladır. Çocuğun evde tanık olduğu çeşitli kavgalar, hastalık durumları, ameliyat olma, deprem, yangın, su baskını gibi durumlarla karşılaşan çocuklarda da korku yoğun olarak görülür

Korkunun Oluşmasını Engellemeye Yönelik Öneriler Çocuğu disipline etmek için onun korktuğu durumlar kullanılmamalıdır. 2-3 yaş çocuklarının gerçekten korunmaya gereksinimleri vardır. Bu yüzden çocukların oyunlarının denetlenmesi, çeşitli tehlikelere karşı önlemler alınması gereklidir. Aşırı koruyucu olmak çocuğun karşılaştığı durumlarla başa çıkma becerisini geliştirmez ve çocuğu ürkek yapar. Çocuğun korkuları karşısında sert tepkilerden kaçınılmalıdır.

KAYGI Korku ve kaygı birbirine çok yakın ilişkili ancak farklı kavramlardır. Korku ve kaygı sonuçları bakımından birbirine çok benzemekle birlikte, aralarında bazı farklar vardır : • Korkunun kaynağı belli olmasına rağmen kaygının kaynağı belli değildir. • Korku, kaygıdan daha şiddetlidir. • Korku daha kısa sürelidir, kaygı ise uzun süre devam eder. Korkuda somut bir durum vardır. Kaygı ise, olaylara bizim yüklediğimiz anlamlarla oluşur.

TİKLER Tik kas gruplarının irade dışı kasılmasından kaynaklanır. İç çatışma ve gerilimin belirtilerini ifade eder. Organik kaynaklı olanların dışındaki tikler genellikle geçicidir.Okul Ortamlarında bu tür çocukları taklit etmek, alaya almak, eleştirmek, utandırmak vb. gibi davranışlardan kaçırılmalıdır. Tiklerin giderilmesine yönelik sosyal bütünleştirme, iş eğitimi,hobi edindirme,arkadaş gurupları tarafından kabul etkinliklerine yer verilmesi yararlı olacaktır. Tikler çoğu zaman geçicidir. Ergenlik çağından önce sönerler.

TIRNAK YEME Tırnak yeme alışkanlığına 3-4 yaşlarından önce sıklıkla rastlanılmaz.Tırnak yeme bir güvensizlik belirtisi olarak kabul edilir. Aile içinde aşırı baskıcı ve otoriter bir eğitimin uygulanması, kıskançlık, yetersiz sevgi, gerginlik, azarlanma ya da örseleyici davranışlara maruz kalma tırnak yemeye neden olan etkenler arasında sayılabilir. Bu davranış gerilim, taklit, rastlantı, aşırı baskı, kendine güvensizlik, uyutma çabası, dudak duyarlılığı gibi birçok değişik nedenlerden kaynaklanmaktadır. Düzeltilmesi için kendine güven oluşturma, boş zaman uğraşıları, bir başka davranışa yöneltme vb. eğitsel ve sosyal çalışmalara yer vermek yararlı olacaktır.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) okul öncesi ve ilkokul yaşlarında ortaya çıkan bir durumdur. Bu çocuklar hareketlerini kontrol altına almakta ve dikkatlerini toplamakta zorlanırlar. DEHB'nun karakteristik belirtileri aşırı dikkatsizlik, içgüdüsel düşüncesiz hareketler ve aşırı hareketliliktir. Bu belirtiler erken çocukluk döneminde başlar. Aşırı hareketli bir çocukta sadece disiplin problemi veya dikkatini toplayamayan bir çocukta sadece motivasyon eksikliği olabilir. Şikayetler okul başarısını, aile ve çevre uyumunu etkiliyorsa DEHB yönünden değerlendirilmelidirler. Tanı için şikayetlerin küçük yaşlarda, okul öncesi dönemde başlamış olması ve 6 aydan uzun süre devam etmesi önemlidir. Ayrıca davranışların çocuk için ev, okul, oyun gibi sosyal ortamlarında ciddi problem yaratıyor olması gerekir.

KARDEŞ KISKANÇLIĞI Kıskançlık, bireyi mutsuz kılan, huzursuz eden bir eden bir duygudur. En yaygın kıskançlık türü, kardeşler arasında görülen kıskançlıktır. Birden fazla çocuğun bulunduğu ailelerde, kardeş kıskançlığına çok sık rastlanır, rastlanması da doğaldır. Genellikle en çok görülen kıskançlık türü, büyük çocuğun kendisinden sonra gelen kardeş veya kardeşleri kıskanmasıdır. Çoğunlukla bir kardeşin gelişi ile ilk çocuğun saltanatı sona erer, çocuk, ailesinin sevgi ve ilgisini kardeşiyle paylaşmak zorunda kalır, bunu da kabullenmekte güçlük çeker. Anne-baba ve yakın çevredekilerden,çocuklara eşit derecede yakınlık göstermemeleri,birine-diğerine göre daha fazla ilgi gösterme,övme,ihtiyaçlarını karşılama,birbirlerine göre eksiklik veya daha yeterli yönlerin bulunması,ilgiyi kendi üstüne çekme çabası,paylaşım-dayanışma düzeyinin yetersizliği,biz duygusunun gelişmemesi rakip olarak algılama eğilimi,okul başarısı farklılıkları vb. birçok nedenlerden kaynaklanmaktadır.Yaş ilerlemesi,olgunlaşma,dış tehdit altında birleşme,yalnız kalma korkusu,paylaşım ihtiyacına bağlı olarak var olan kıskançlık,zaman içinde aşılırsa da,aileler ilk önce doğacak çocuk için,mevcut çocuğu yeni duruma alıştırmalıdır.Birbirlerine göre farklı davranmamalıdır.İhtiyaçları eşit oranda mümkünse aynı paralelde karşılanmalıdır.

Kardeşler arası kıskançlığın derecesi genel olarak; Yeni bir çocuğun doğumuyla sizin tutumunuzda ortaya çıkan değişikliklere, Büyük çocuğunuzla aranızda yerleşmiş olan ilişkilere bebeğin olumsuz bir etkide  bulunmasına göz yumma ölçünüze, Kardeşler arası yaş farkına bağlıdır. Her çocuğun kendine özgü bir kişiliği olduğu kabul edilmelidir ve kardeşler arası rekabeti, kıskançlığı ortaya çıkaran istemeden de olsa anne ve babaların tutumlarıdır. Kardeş kıskançlığı belki önlenemez ancak gerekli tedbirler alınabilir;

Kardeş Kıskançlığı İçin Yapılabilecekler: Çocuklarınıza veya çocuğunuza,  herkesin farklı olduğu, ve hiç kimsenin iki kişiyi aynı şekilde sevemeyeceğini, sevgilerin dereceleri aynı olsa da şekillerinin farklı olabileceği yaş seviyelerine uygun olarak anlatılmalıdır. Her çocuğa kişiliği gözeterek davranmak gerekir. Ayrımcılık yapmamak için çocukların  farklılıkları fark edilmelidir. Örneğin, ikiz dahi olsalar kendileri istemediği müddetçe kardeşlere aynı hediye alınmamalıdır. Karşılaştırma cümleleri en aza indirgemek, Her şeyin ikisi içinde aynı şekilde yapılması çabasından vazgeçmek,

Herkesin kişiliğinin ayrı bir değer taşıdığı üstünde önemle durmakla çocuğunuzun kardeşine karşı duyacağı kıskançlık ve rekabet duygularını azaltmış olursunuz. İkizler için ne yapılmalıdır? Genel olarak ikizlerin öbür çocuklardan farkı yoktur. Bütün kardeşlere uygulanan ilkeler ikizler içinde geçerlidir. İkizlere uygulanacak en iyi tutum, birbirlerine son derece benzeseler ve başkaları onları birbirine karıştırsa bile, kişilik sahibi ayrı birer fert olarak davranmaktır. Her birinin ferdiyeti üzerinde önemle durmak ve kişiliklerini geliştirmek için çaba sarf etmek yoluyla aralarındaki kıskançlık azaltılabilir. Anne-babaların olumlu tutum ve davranışları, kıskançlığın körüklenmesini engellerse de, oluşmasını engellemeyebilir. Ancak pek çok hatalı tutum, kıskançlık duygusunu pekiştirir. Çocukta kıskançlık yaratan hataların başında, çocukları birbirleriyle kıyaslama davranışı gelir. Anne çocuğunu çalışmaya teşvik etmek için "Bak ablan ne kadar çalışkan, sen de onun gibi çalışsan olmaz mı ?" der ve kıskançlık tohumunu çocuğun içine atmış olur. Veya "Kardeşin senden küçük ama o aklını kullanmasını biliyor, sen ise..." diyerek başlayan cümleler genellikle kıskançlığı körükleyici sözlerdir.

Anne-baba ve yakın çevredekilerden, çocuklara eşit derecede yakınlık göstermemeleri,birine-diğerine göre daha fazla ilgi gösterme,övme,ihtiyaçlarını karşılama, birbirlerine göre eksiklik veya daha yeterli yönlerin bulunması,ilgiyi kendi üstüne çekme çabası,paylaşım-dayanışma düzeyinin yetersizliği, biz duygusunun gelişmemesi rakip olarak algılama eğilimi,okul başarısı farklılıkları vb. birçok nedenlerden kaynaklanmaktadır. Yaş ilerlemesi,olgunlaşma,dış tehdit altında birleşme, yalnız kalma korkusu,paylaşım ihtiyacına bağlı olarak var olan kıskançlık,zaman içinde aşılırsa da,aileler ilk önce doğacak çocuk için,mevcut çocuğu yeni duruma alıştırmalıdır. Birbirlerine göre farklı davranmamalıdır.İhtiyaçları mümkünse eşit oranda karşılanmalıdır.

Çocuklar arası ilişkileri geliştirecek ortamlar yaratarak (oyunlar gibi) çatışmayı-dayanışmaya dönüştürmelidir. Her iki çocuğun ev dışı arkadaşlık ilişkileri yoğunlaştırılmalıdır. Bazı davranışların altında küçük çocuğun daha fazla sevilmesinin değil,onun küçük olmasıyla daha fazla yardıma ihtiyacı olduğu için ilgilenildiği kavratılmalıdır. Büyük çocuğun sorumluluk, koruyuculuk hisleri kazandıracak ortamlar yaratılmalıdır. Anne-baba çocukların eğitimi konusunda ortak anlayışa ve tutarlı tutuma sahip olmalıdır.

Ceza ve Davranış Değiştirme Geleneksel yapımızın uygunluğu ve başvuru sıklığı dikkate alındığında bu konuda, daha çok fiziksel cezaların kullanıldığı gözlenmektedir.Bütün bu süreçteki özelliklerin tek tek incelenmesi yerine ödül ve cezaların kullanımında şu önerilerin dikkate alınması yararlı olacaktır. Çocukların bilmeden hataya düşmelerini önlemek için ev,okul vb. ortamlarda uymaları gereken kurallar hakkında bilgi verilmeli,uyum sağlamaları kolaylaştırılmalıdır. Cezadan çok,ödüllendirme yöntemi kullanılmalı,hatadan çok çocuğun doğru yaptıkları görülmeli,desteklenmeli ve pekiştirilmelidir. Ceza vermek yerine ödüllendirmeden kaçınılmalıdır.Bazen olumsuz davranışlar görmemezlikten gelinmeli,ilgisiz kalmalıdır.

Fiziksel ceza (dayak) asla kullanılmamalıdır Fiziksel ceza (dayak) asla kullanılmamalıdır.Dayak yönteminin çocuğa uygun olmadığı,çocukta tüm olumlu kişilik yapısını bozacağı,sevgiyi yok edeceği bilinmelidir. Özellikle gurup içinde kişilik özelliklerine saldırı, aşağılama, utandırma asla yapılmamalı,ceza verilecekse kişiliğe değil, sadece o davranışa yönelik verilmelidir. Hataları görüp sürekli yargılamak yerine,hata payı bırakmak,hatanın sonucundan sorumlu tutmak ve telafi ettirmek veya doğru olan davranışı yapmasını sağlamak yararlı olacaktır. Ödül ve cezalar çocukların ilgi,ihtiyaç ve olgunluk düzeyleri dikkate alınarak uygulanmalıdır.Özellikle İlköğretim düzeyinde sosyal pekiştireçlerin Ortaöğretimde sembolik pekiştireçlerin kullanılması uygun olacaktır.

Ödül ve cezaların uygulanmasında anne-baba ve öğretmen ortak anlayışta olmalı.Birinin yaptığını diğeri yanlış,birinin doğru uyguladığını diğeri olumsuz bulmamalıdır. Okul ortamında kullanılan yöntemler ailede de kullanılabilir. Ödül-ceza yöntemleri bir başka zamana ertelenmeden uygulanmalıdır. Hangi cezanın veya ödülün kullanılmasının uygun olacağı veya “bu davranışın karşılığı sizce ne olmalıdır” şeklinde çocuğunda onayı alınmalıdır.

Dinlediğiniz İçin Teşekkürler