EKOSİSTEMLERDE BESLENME
Besinin nitelik ve niceliği; yumurtlama, yaşam süresi, gelişme hızı ve ölümü etkiler. Beslenme rejimi bazen canlıların gelişim evreleri ve ortama bağlı olarak değişiklik gösterebilir.
Dünyamızdaki bütün canlılar beslenme bakımından Ototrof ve Heterotrof olarak iki grupta toplanabilir. İnorganik maddelerden organik besin yapanlara, Ototrof (üretici) denir. Bunu yapamayıp da hazır organik besin kullananlara da Heterotrof (tüketici) denir. Bir de bu iki canlı grubunun ölmüş parçalarını ya da organik artıklarını parçalayarak inorganik hale getiren Çürütücüler (saprofitler) vardır. Bu üç canlı grubunun hiç birisi diğerlerine muhtaç olmadan hayatını devam ettiremez. Bu muhtaçlık daha çok, diğerlerinin oluşturduğu ürünleri kullanmak şeklinde olur.
OTOTROF CANLILAR Yeryüzünün ilk enerji kaynağı güneştir. Bu enerji ototrof olan yeşil bitkiler tarafından tutularak organik besinlerdeki kimyasal enerjiye dönüştürülür. Bütün canlılar organik besinleri parçalayarak bu kimyasal enerjiyi kullanırlar
Fotosentez Yeşil bitkiler, Bazı bakteriler, Mavi-yeşil alg’ler ve bazı Tek hücreliler tarafından klorofillerde gerçekleştirilir. Bakterilerin bazıları fotosentezlerinde H2O yerine H2S veya H2 kullanırlar ve O2 açığa çıkarmazlar. Kemosentez Işık enerjisi kullanılmaz. Sadece bazı bakteri türleri tarafından gerçekleştirilir. Klorofil ve kloroplastları yoktur. Kimyasal enerjiyi kullanarak CO2 ve H2O’yu birleştirerek organik besin yaparlar.
Çeşitli kemosentez reaksiyonları: a) NH3 + O2 —> N02 + Kcal. (Nitrifikasyon Bakt.) b) N2 + 02 —> N02 + Kcal. (Azot Bakterileri) c) NO2 + 02 —> N03 + Kcal. (Nitrat Bakterileri) d) H2S + 02 —> HS04 + Kcal. (Kükürt Bakterileri) e) Fe+2 —> Fe+3 Kcal. (Demir Bakterileri) Bütün bu reaksiyonlarda oluşan kimyasal enerji ile CO2 özümlemesi yapılarak organik besin üretilir. Bu enerji ile direk olarak ATP sentezi de yapılabilir.
Böcekçil Bitkiler Azotça fakir topraklarda yaşamakta olup, topraktan alamadıkları azotu, böcekleri yakalayarak onların proteinlerinden karşılarlar. Aynı zamanda fotosentez yaparak nişasta ve diğer karbonhidratlarını kendileri üretirler. Drosera, Nephentes (ibrik otu), Utricufaria ve Dionea (böcek kapan) en çok bilinen türlerdir. Sindirim enzimlerini dış ortama salgılayarak yakaladıkları böceği sindirir, sonra besinleri absorbe ederler.
HETEROTROFLAR Organik besinlerini hazır olarak alırlar Besinleri alma biçimine göre üçe ayrılır: 1. Holozoik Yaşam: Besinlerini daha çok katı ve büyük parçalar halinde alan canlılardır. Her birey kendi besinini kendisi temin eder. Sindirim sistemleri, duyu organları, sinir ve kas sistemleri gelişmiştir. a) Etçiller(Karnivorlar): Daha çok hayvansal besinlerle beslenirler. Bazı kuş türleri ve kemirgenler familyasının türleri bu şekilde beslenir. Diş yapıları et yemeye uygun olup, köpek dişleri gelişmiştir. b) Otçullar(Herbivorlar): Daha çok bitkisel kaynaklı besinlerle beslenirler. Keçi, koyun, inek, kaplumbağa, kirpi bu gruba örnek verilebilir. Bu hayvanların diş yapıları ve sindirim sistemleri selülozu sindirecek şekilde özelleşmiştir. c) Etçil—Otçullar (Omnivorlar): insan, bazı balıklar, bazı kuşlar bu gruba girer. Dişleri hem parçalayıcı, hem kesici olarak bulunur.
2. Simbiyoz (Birlikte) Yaşam: Bu gruptaki canlılar birbirleri üzerinde veya içinde yaşarlar. Bazı birlikler zararlı, bazıları faydalıdır. a) Kommensalizm: Zararsız bir birliktir. Beraber yaşayan canlılardan biri fayda elde ederken diğerinin faydası ve zararı yoktur, insanların ağız ve bağırsak bölgelerinde yaşayan bazı bakteriler bu şekildedir. İnsandan faydalanırlar, ama insana fayda veya zararları yoktur. Köpek balıkları ile onların karın bölgelerine tutunarak yaşayan Echeneis balıkları da böyledir.
B)Mutualizm Karşılıklı fayda esasına dayalı bir yaşam birliğidir. İnsan bağırsağındaki bazı bakteriler insanın besinlerinden yararlanır ve insanı barınak olarak kullanırlar. Buna karşılık bazı artıkları parçalayarak insana B ve K vitaminlerini hediye ederler. Termitler ve geviş getiren Memelilerin midelerindeki selüloz sindirici tek hücreliler de bu şekilde yaşarlar. Selülozu sindiren enzimler üreterek hayvanın sindirimine yardımcı olurlar. Kendileri de hayvanı konak ve besin kaynağı olarak kullanırlar. Bu iki canlı birbirinden ayrılırsa ikisi de zarar görür. Likenler de mutualist yaşam için çok iyi bir örnektir. Su yosunu ve mantarın birleşmesiyle oluşmuştur. Su yosunu mantara besin ve O2 verirken mantar da ona CO2 ve H20 sağlar.
c) Parazitlik Beraber yaşayan iki canlıdan biri fayda görür. Bu esnada faydalandığı canlıya zarar verir. Bu yüzden buna zararlı birlikler denir. İki canlı ayrılacak olursa, fayda gören bu faydayı kaybettiği için yaşamını yitirebilir. Diğer canlı ise zarardan kurtulduğu için daha rahat yaşamına devam eder. Parazitler canlının dış kısımlarına yerleşmişse bunlara Ektoparazit denir. Keneler, pireler, bitler ve bazı mantarlar gibi. Parazitler canlının iç kısımlarına yerleşmişse bunlara da Endoparazit denir. Plasmodium mikrobu, bağırsak kurtları, tenyalar ve bazı bakteriler bunlardandır. En iyi parazit konağını öldürmeden ondan uzun süre faydalanandır.
3. Saprofit (Çürükçül) Yaşam Bu gruptaki canlılarda sindirim sistemi tam gelişmemiştir. Bu yüzden besinlerini bulundukları ortamlardan yarı sindirilmiş sıvılar olarak alırlar. Bazıları salgıladıkları enzimlerle hem kendi besinlerini kısmen sindirmiş olurlar, hem de organik artıkları parçalayarak ölmüş bitki ve hayvan artıklarını ortadan kaldırırlar. Bu sayede tabiattaki madde devrine önemli katkıda bulunmuş olurlar. Şapkalı mantarlar tabiatta ilkbahar ve sonbaharda daha iyi gelişirler. Çünkü bu zamanlarda toprakta daha çok çözünmüş madde ve su bulunur. Hem de ortam sıcaklığı yaşamaya elverişlidir. Saprofitleri, bakteriler ve mantarlar oluşturur