ANTİJENLER
İMMÜNOJEN VE ANTİJENLER Antijenler, antikorlar veya T-Hücre reseptörleri ile reaksiyona giren maddelerdir. Çoğunlukla immünojen olup bir immün yanıtı uyarır.
İMMÜNOJENLERİN ÖZELLİKLERİ Tüm immünojenlerin antikorlar veya T-Hücre reseptörleri tarafından etkin biçimde tanınmak için çeşitli moleküler kriterlere sahip olması gerekir. Bunlar; Boyut Komplekslik Form (şekil) dir.
Molekül boyutu immünojenliğin önemli unsurlarından birisidir Molekül boyutu immünojenliğin önemli unsurlarından birisidir. Örneğin; düşük molekül ağırlıklı bileşikler immün yanıtı uyaramazlar. İmmünojenlerin çoğunun molekül ağırlıkları 10.000 veya daha fazlasıdır. Bu yüzden yeterli molekül boyutu potansiyel immünojenlik için bir göstergedir.
Proteinler gibi tekrarlamayan, kompleks polimerler, genellikle etkin immünojenlerdir. Kompleks karbonhidratlar da oldukça etkin immünojenler olabilirler. Buna karşın, nükleik asitler, basit polisakkaritler ve lipidler, tekrarlayan monomerlerden oluştuğu için, zayıf immünojen olma eğilimindedirler. Bu yüzden, bir maddenin moleküler kompleksisitesi, immünojenlik için başka bir öngörüdür.
Çözünmez veya kümeleşmiş formdaki (örneğin ısıyla presipite edilen proteinler) kompleks makromoleküller, genellikle mükemmel immünojendir. Çözünmez materyal fagositlerce kolaylıkla alınıp bir immün yanıta yol açmaktadır. Buna karşın aynı molekülün çözünür formu, çoğu kez oldukça zayıf immünojendir. Çünkü çözünür molekül fagositlerce alınmaz. Bu yüzden fiziksel durumu immünojenliğin önemli bir koşuludur.
Bazı maddeler esas olarak immünojenik olmasına rağmen çeşitli dış faktörler de immünojenliği etkiler. Bunlar; immünojenin dozu, veriliş şekli, konukçuya göre immünojenin yabancı yapısını içerir. Bir immünojenin en önemli dış özelliği etkin bir immünojenin konukçu için mutlaka yabancı olmasıdır. Adaptif immün sistem sadece yabancı (kendinden olmayan) antijenleri tanır ve elemine eder. Kendinden olan antijenler tanınmaz ve bu yüzden bireyler kendilerine ait moleküllere hoşgörülüdür.
Antikorlar ve T-Hücre reseptörleri antijenik bir makromolekülün tamamıyla değil, sadece antijenik determinant veya epitop denilen belirli bir kısmıyla etkileşir. Antijenik determinantlar şekerleri, aminoasitleri ve diğer organik molekülleri içerir. Bir bakteri hücresi veya virüsün yüzeyi proteinlerin, polisakkaritlerin ve diğer makromoleküllerin bir mozayiği olup herbiri farklı epitoplar içerir. Bu yüzden tipik bir mikroorganizmanın hatta tekbir makromolekülün bile antijenik yapısı son derece komplekstir.
T lenfositleri hücre yüzeylerindeki T-Hücre reseptörü aracılığıyla antijenle spesifik olarak etkileşir. Moleküler düzeyde, T-Hücre reseptörleri enfekte hedef hücrelerdeki veya antijen sunucu fagosit hücrelerdeki başlıca doku uygunluk kompleksi (MHC) proteinleri sayesinde bağlanan antijenler ile etkileşir.
Başlıca Doku Uygunluk Kompleksi (MHC) Proteinleri MHC proteinleri, tüm omurgalılarda bulunan ve başlıca doku uygunluk kompleksi denilen genetik bir bölge tarafından kodlanır. MHC proteinleri bu kompleks içinde yer alan birçok gen tarafından üretilir ve genelde de insan lökosit antijeni (HLA) olarak adlandırılır. MHC genleri hem sınıf I ve sınıf II MHC proteinlerini kodlar. Sınıf I MHC proteinleri çekirdekli tüm hücrelerin yüzeyinde bulunur. Sınıf II MHC proteinleri sadece tümüyle antijen sunucu hücreler olan B lenfositleri, makrofajlar ve dendritik hücrelerin yüzeyinde bulunur. bu moleküllerin farklı hücresel dağılımı her birinin fonksiyonlarıyla bağıntılıdır. MHC proteinlerinin aminoasit diziliminde polimorfizm denilen küçük değişiklikler olabilir. İnsanlarda yüzlerce farklı MHC geni bulunur. MHC genlerindeki bu polimorfizm bir bireyden diğerine doku aktarımı için başlıca antijenik engeldir.