5. BAĞIL ATOM KÜTLESİ YAKLAŞIMI VE MOL KAVRAMI
ATOMUN YAPISI VE İZOTOP Belirlenen ve tayin edilen yüzdede her elementin doğal izotopu vardır; örneğin 12C ve 13C, karbonun doğal izotoplarıdır. İzotopu olmayan element yoktur. Sentetik izotoplar da vardır. Yan etkisi olanlar, sentetik izotoplardır.
KÜTLE SPEKTROMETRESİ ALETİ Elementlerin izotoplarının tabiattaki bulunma yüzdeleri ve dolayısıyla da küsurlu ve net olarak atom kütleleri, kütle spektrometresi aleti ile belirlenir.
SENTETİK İZOTOPLARIN KULLANILMASI Sentetik izotoplar, radyoaktiftir. Belirli bir dozajı geçerse, kansere sebep olur. 60Co sentetik izotopu, ambalajlı gıdaların ışınlanmasında kullanılır. Işınlamadaki radyoaktif madde belirli bir limiti geçerse, alet otomatik olarak durur. Bu amaçla eskiden 60Cs de kullanılırdı, kanser riski fazla olduğundan artık kullanılmamaktadır.
14C sentetik izotopu, ağaçların yaşının tayininde kullanılırdı, bulunan sonuçların yanlış olduğu belirlendiğinden günümüzde terk edilmiştir. 99Tc, 201Tl, 67Ga, 111In, 123I sentetik izotopları, sintigrafi çekimlerinde kullanılır. 131I ve 60Co sentetik izotopu, kanser tedavisinde kullanılır. “Sentetik izotoplar bilimde hiçbir şekilde ve hiçbir alanda kullanılmamalıdır.” diyen ilim adamları çoktur.
Sentetik izotoplarla son derece riskli olan kanser tedavi yolları denenmektedir. Gelecekte bir kısım antikorların üretilmesiyle kanser tedavisinde daha başarılı olunacaktır. Sentetik izotopların kullanımı terk edilecektir. Böylece hastalar günümüzün kanser ilaçlarının ölümcül bile olabilen yan etkisinden kurtulacak ve zarar görmeyeceklerdir. Kanser hastalığı, insanlığın korkulu rüyası olmaktan çıkacaktır.
İNSAN VÜCUDUNDAKİ ATOMLARIN ÖMRÜ Bazı atomların birkaç saniyelik ömürleri vardır. Her senede iki defa, derece derece ve yavaş yavaş; insan vücudunun atomları tazelenmektedir. Her bir ruh kaç yıl yaşamış ise; o kadar sene, insan bedenindeki atomlar komple yenilenmektedir. 5–6 senede insanın bütün atomları değişmektedir.
ATOMLARIN YARIŞI (ATOMLAR CANLI MIDIR?) Bitki, hayvan ve insan olmak üzere üç grup canlı varlık vardır. Her bir cansız atom; canlı olan insan, hayvan, hatta bitki cismine girince, orada adeta canlılık kazanır. Bu canlı bünyeler, cansız atomlar için bir nevi misafirhane, kışla ve okul gibidir. Burada bir talim ve terbiye yarışındadırlar. Bu yarış; bütün atomların hayat sahibi olduğu bir yerde bulunabilmek içindir.
Bu dünyada madde olarak atom ve atom altı parçacıklardan var edildik Bu dünyada madde olarak atom ve atom altı parçacıklardan var edildik. Ancak bütün atomların hayat sahibi olduğu öteki dünyadaki varlığımızın özellikleri hakkında kesin ve net konuşmaktan kaçınmalıyız. Orada insan, atom ve atom altı parçacıkların ötesinde bir maddeden veya atom ve atom altı parçacıklara esas teşkil edecek olan daha farklı bir maddeden var edilebilir. Sonraki hayatta insan varlığını oluşturan yapı taşlarına madde denilebileceği de aslında bizce meçhuldür.
Aslında dünyadaki atomlarda hayat yoktur. Atomlar hayata mazhar Aslında dünyadaki atomlarda hayat yoktur. Atomlar hayata mazhar* olmak için benzersiz ve insanda hayret uyandıran tavırlardan geçerler. (mazhar*: Bir şeyin göründüğü, açığa çıktığı yer.) Hayat çeşitlerinin en basiti bitki hayatıdır. Bitki hayatının başlangıcı, çekirdekte ve tohumda hayat düğümünün uyanıp açılmasıdır.
ATOMLARIN HAREKETİ Cesedimiz, atomlardan oluşur. Cesedimiz, ruhumuzun evidir; elbisesi değildir. İnsan vücudundaki atomların belli bir ömrü vardır. Organizmadaki atomlar, sürekli değişmektedir. Vücudun değiştirilmesi ve devamı için; yıkılan, atılan atomların yerini dolduracak, onlar gibi çalışacak yeni atomlar lazımdır.
Yeni atomların insan vücuduna gelmesi için çeşitli bileşiklere ihtiyaç vardır. Bu bileşikler, alınan gıdalarla sağlanır. Gıdalarla alınan bileşiklerdeki atomlar, giden atomların yerine dağıtılır. Örneğin; kalsiyum kemiklere, demir kana, flor dişe, kükürt saça, fosfor beyne gider. Beyinde ölen bir fosfor atomunun yerine gelen fosfor atomu; topraktan bitkiye, bitkiden hayvana, hayvandan insana, yenilen gıdalar ile geçmiş ve sonunda da beyne sevk olunmuştur.
Fosfor atomu bu yolculuğunda hangi şeye girmiş ise; görüyormuşçasına, duyuyormuşçasına, biliyormuşçasına muntazam hareket edip ve sonuçta gerekli olduğu yerine ve hedefine giderek, örneğin; beyne girmiş, oturmuş ve çalışmasına başlamıştır. Bu bize, başlangıçta, o fosfor elementinin; hangi kişinin beyni içinse, o kişi için planlı olduğunu gösterir. “Her adamın alnında rızkı yazılıdır.” bilimsel bir gerçektir.
Atomlar, vücudun her parçasının gereksinimlerine göre önceden belirlenmiş bir kanun ile pay edilir ve bedenin her tarafına apaçık bir nizam ile düzenli, sürekli ve düzgün bir biçimde dağıtılır. Atom, hangi yere girerse, o yerin nizamına boyun eğer; hangi tavra geçtiyse, onun özel kanunuyla iş yapar ve hangi tabakaya misafir gitmiş ise, muntazam bir hareket ile sevk edilmiştir. Tesadüf idam edilmiştir. Hiçbir şey rastlantı değildir.
Atomların hareketi boşu boşuna değildir Atomların hareketi boşu boşuna değildir. Kendilerine uygun bir yükselme içindedirler: Elementteki atomlar maden derecesine, madendeki atomlar bitki hayat tabakasına, bitkideki atomlar hayvanın otlanması sonucu hayvan mertebesine, hayvandaki atomlar insanın beslenmesiyle insan hayatı makamına, insanın vücudundaki atomlar da süzüle süzüle saflaşarak beynin ve kalbin en ince ve kritik yerine çıkarlar.
Canlıların çekirdek ve tohumlarındaki atomlar, ağaca bir ruh hükmüne geçer. Ağacın bütün atomları içinde bir kısım atomların bu düzeye çıkmaları, o ağacın hayata sahip olması ve hayata hizmet etmesi gibi önemli görevleri yerine getirmesiyle anlaşılır. Atomu aksiyona sevk eden yerinde duramamasıdır ve şevkidir.
ATOMUN YAPISINDA ÇEKİRDEKTEKİ ENERJİYİ FORMÜLE EDEN ALBERT EİNSTEİN (ELBIRT AYNSSTAYN)’IN HAYATI VE BAZI ÖZDEYİŞLERİ
Albert Einstein (Elbırt Aynsstayn)’ın Hayatı (1879–1955) 1905 yılında atomun yapısıyla ilgili izafiyet (rölativite=görelilik) teorisini ortaya koydu. 1921’de Nobel ödülü aldı. Yapay einsteinium elementine Albert Einstein’dan dolayı bu isim verilmiştir. Einsteinium elementinin atom numarası 99’dur ve Es sembolüyle gösterilir.
Einstein atomu bir canavara kaptırdığını ancak Hiroşima ve Nagazaki’nin yerle bir olmasından sonra anlayabilmiştir. Ağlayarak Japonyalı bilgin dostundan özür dilemiştir. Nükleer enerji, Batılıların elinde akıl ve vicdanın kontrolünden çıktığı için Japonya’da dev şehirlerin yerle bir olmasına, binlerce insanın ölmesine sebep olmuştur. Günümüzde de atom bombası, tehdit ve tedbir unsuru olarak değişik ellerde tutulmaktadır.
Bu bakımdan insan unsurunun iyi eğitilmesi gerekir Bu bakımdan insan unsurunun iyi eğitilmesi gerekir. Akıl ve düşünce prensipleri üzerine oturtulan fen ve teknik; beraberinde, insanlığı düşünme ile kalp ve vicdan duyarlılığını da getirebilmelidir. Maddenin dalga özelliği ile ilgili “süper sicim teorisi” veya uluslararası ismiyle “superstring teorisi” 1915 yılında Einstein tarafından keşfedilen bir teoridir.
Albert Einstein (Elbırt Aynsstayn)’ın Meşhur Olmuş Sözleri “Dinsiz ilim kör, ilimsiz din de topaldır.” (“İlimsiz din topal, dinsiz ilim ise kördür.”) Albert Einstein
“Kainatın yaratıcısına olan inanç, ilmi araştırmanın en kuvvetli ve en asil muharrik (tahrik eden, harekete geçiren) gücüdür." Albert Einstein
ATOMUN YAPISIYLA İLGİLİ KEŞİF YAPAN CABİR BİN HAYYAN ’IN HAYATI
CABİR BİN HAYYAN (721–805) Horasan’da doğdu. Kufe’de vefat etti. Kimya ilminin babasıdır. Türk bilim adamıdır. Büyük dahidir. Dönemin en büyük ilim merkezlerinden Harran Üniversitesi’nin rektörüdür. Adı Latince’ye Geber diye geçmiştir. Cabir bin Hayyan’ın başta kimya olmak üzere tıp, fizik, astronomi, matematik, felsefe ve eğitim alanlarında çok hizmetleri olmuştur.
Bunların içinde şüphe yok ki en önemlisi atomla ilgili buluşudur Bunların içinde şüphe yok ki en önemlisi atomla ilgili buluşudur. Yunanlı bilginler maddenin en küçük parçasına, bölünemeyen en küçük parçacık anlamına gelen atom demişlerdi. İslam bilginleri, bu kelimeyi o zamanın bilim dili olan Arapçaya çevirirken cüz–ü layetecezza dediler. Cüz–ü layetecezzanın diğer adı cüz–ü ferttir. Hem atom hem de molekül yerine kullanılabilir.
Cabir bin Hayyan ise Yunanlıların atomun parçalanamayacağı yolundaki teorilerine karşı çıktı. Bu konuda gerçek mahiyeti asırlar sonra anlaşılabilecek farklı görüşü ortaya koydu. Günümüz dünyasında, atomla ilgili ilk çalışmaların İngiliz kimyager John Dalton (1766–1844) tarafından yapıldığı, uranyumun çekirdeğinin parçalanabileceği fikrinin de 1944 Nobel Kimya Ödülü sahibi Alman kimyacı Otto Hahn (1879–1968) tarafından ortaya atıldığı fikri yaygındır.
Hâlbuki onlardan 1000 yıl önce yaşamış olan Müslüman kimyacı Cabir Bin Hayyan’ın aşağıdaki sözleri asrımızın ilim adamlarını dahi hayrete düşürecek mahiyettedir: “Maddenin en küçük parçası olan cüz–ü layetecezzada yoğun bir enerji vardır. Yunan bilginlerinin iddia ettiği gibi bunun parçalanamayacağı söylenemez. O da parçalanabilir. Parçalanınca da öylesine bir enerji meydana gelir ki Bağdat’ın altını üstüne getirebilir. Bu, Allah’ın bir kudret nişanıdır.
ATOMUN YAPISI ÜNİTESİNDE SOSYAL ALANDA KULLANILAN KİMYA KELİME VE DEYİMLERİ ATOM PARÇASI AĞIRLIĞI En küçük miktarı anlatmak için kullanılan bir deyimdir. Atom parçası ağırlığındaki iyiliğin de kötülüğün de karşılığı mutlaka verilir.
MERKEZKAÇ (ANİL MERKEZ) KAÇIŞ Geriye dönüşün çok zor olduğu kaçışlara merkezkaç (anil merkez) kaçış denir.
ATOMUN YAPISIYLA İLGİLİ SÖYLEM HATALARI Her elementin yapı taşı atom değildir. Yapı taşı molekül olan elementler de vardır. Bunlara element molekülleri denir. Element tanımında; “aynı cins atomdan oluşan saf madde” derken izotoptan söz etmelidir; çünkü her bir aynı cins atomun farklı izotopu vardır; bu yönden farklı atom olmaktadır.
Her bileşiğin yapı taşı molekül değildir Her bileşiğin yapı taşı molekül değildir. Yapı taşı formül–birim olan bileşikler de vardır. Bileşik diyebilmemiz için farklı cins atomların kimyasal yolla birleşmesi gerekir. Aynı cins atomların kimyasal yolla birleşmesinden oluşan element molekülleri, elementtir; bileşik değildir.