Psikanalitik kuram: Freud Psikososyal kuram: Erikson 4/8/2017 Kişilik Gelişimi Psikanalitik kuram: Freud Psikososyal kuram: Erikson Yrd. Doç. Dr. Arif ÖZER Kocaeli Üniversitesi Eğitim Fakültesi - İzmit 08.04.2017
4/8/2017 Psikanalitik Kuram İnsanın doğası kötüdür ve insan cinsellik ve saldırganlık içgüdülerinin denetimi altındadır. Bu yüzden kişilik gelişiminde hem biyolojik yapı hem de anne – baba tutumları çok önemlidir. Kişilik ilk 5 – 6 yılda büyük ölçüde şekillenir. Yaşamın ilk yılları büyük ölçüde hatırlanamadığından, davranışı bilinç değil, bilinç dışı güçler yönetir. Bir dönemde yaşanan olumsuzluklar sonucu o döneme saplanıp kalma söz konusudur. Dr. Arif ÖZER 08.04.2017
4/8/2017 Topogrofik kuram Buna göre buz dağının görünen kısmı, bilinç, kişinin farkında olduğu yaşantılardan oluşur Hemen hatırlayamadığımız, fakat kendimizi zorladığımızda, hatırlayabildiğimiz yaşantıların yer aldığı bölge bilinç öncesi (bilinçaltı) Suyun altındaki görünmeyen en büyük kısım ise bilinçdışıdır. Bilinçdışı hoşa gitmeyen, nahoş duygu ve yaşantıların, engellenmelerin, hayal kırıklıklarının, çatışmaların bastırıldığı yerdir 08.04.2017
4/8/2017 Ego (benlik): Bebeklikte gelişir. Gerçeklik ilkesine ve ikincil süreçlere göre çalışır. Algı ve bilişi içeren, çevreye uyumu sağlayan, mantıklı zihin bölgesidir. Kişiliğin yürütme organıdır. Yapısal Kuram Süperego (üstbenlik): İlk çocuklukta gelişir. İdeal ilkesine göre çalışır. Vicdan ve benlik ülküsü olmak üzere iki bölümü vardır. İd’in isteklerini tamamen yok sayar ve engeller Egoyu gerçekçi amaçlar yerine, törel amaçlara göre yaşaması için zorlar ve Kusursuz olmaya çabalar İd (alt benlik): Doğuştan gelir, haz ilkesine ve birincil süreçlere göre çalışır. Dr. Arif ÖZER 08.04.2017
4/8/2017 Psikodinamik Kuram Kişiliğin cinsellik (eros = yaşam) ve saldırganlık (thanatos = ölüm) içgüdüleri tarafından idare edildiğine ilişkin açıklamalardan oluşur. Libido yaşam enerjidir ve cinsellik içgüdüsünden çıkmaktadır. Dinamik yaklaşıma göre; ruh sağlığı bozuk kişilerin davranışlarında id, ego ve süper egoları arasındaki dinamik etkileşiminde, dengesizlikler görülür. Buna göre; Sosyopat kişi (topluma aykırı davranma, bencil ve sorumsuzlar) : İd dinamizmi hâkimdir. Superego ile ego devre dışı kalmıştır. Egonun aşırı hâkimiyetindeki kişi: aşırı gerçekçiliğe bağlı çalışkan, ideal görüntü veren, ancak sempatik olmayan yalnız kalan kişilerdir. Can sıkıcıdırlar. Süper egonun aşırı hâkimiyetindeki kişi: Aşırı ahlakçı, yargılayıcı, aşırı idealist, sürekli kendini sorguladığı için kolay hareket edemeyen, kendinde ve dostlarında mükemmeli arayan, bu yüzden yalnızlığa itilen, idealist, fakat yalnız insanlardır. Dr. Arif ÖZER 08.04.2017
Psikoseksüel Gelişim Kuramı 4/8/2017 Psikoseksüel Gelişim Kuramı Oral: Saplantı (fixasyon) durumunda; tembel, başkalarından almaya alışmış, bencil, aşırı bağımlı, obez ve diğer yeme bozuklukları (aneroxia); kavgacı bir kişilik ve sigara, alkol, parmak emme, tırnak yeme gibi alışkanlıklar geliştirmesi beklenir. Anal : Tuvalet eğitimi ön plandadır. Duygu ve davranışlarında iki değerliliğin görülür. Aileler sıkı, katı, cezalandırıcı bir tuvalet eğitimi, özerklik tanımayan, bebek kalmayı destekleyen aşırı koruyucu ve denetleyici tutumlar, aşırı düzenlilik ve titizlik eğitimi, çocuğa ayıp ve günah kavramların fazlaca aşılanması: Aşırı kuracılık, inatçılık, cimrilik, düzensiz, pasaklı, müsrif, saldırgan, bir kişiliğe yol açmaktadır Fallik Kız çocuğunun babaya âşık olup - anneyi aradan çıkarmak istemesi durumuna elektra kompleksi, erkek çocuğun anneye âşık olup babayı aradan çıkarmak istemesine oidipus kompleksi denir. Ancak, zamanla aşkını bastırır ve ebeveyni ile özdeşleşir ve onların yasaklarını, iyi – kötü değerlerini kendi kişiliğine sindirerek yavaş yavaş bir üst benlik (Superego) geliştirir. Aşırı çekingenlik, girişim yapamama ve suçlanma eğilimleri, karşı cinse karşı aşırı eleştirici ve olumsuz tutumlar; aşırı imrenme, suçluluk duygusuyla anne-babaya aşırı düşkünlük ve cinsel problemler Dr. Arif ÖZER 08.04.2017
Gizil: Cinsel ilgileri okul, oyun, öğretmenler, spor, arkadaşlara yönelir. Öğretmen ve arkadaşlarla özdeşimler gözlenir. Superego sadece anne-babanın değerlerinden oluşmaz, çocuğun kendisinin de etkin olarak benimsediği, değer yargılarını içerir. Çocuk enerjisini büyük oranda yüceleştirme amacı için kullanır. Ezberci eğitim, arkadaş eksikliği ve özdeşim olanaklarının yokluğu; çocukta başarısızlık korkularının, aşağılık ve yetersizlik duygularının gelişmesine, toplumsal kurallara başkaldırma davranışının ortaya çıkmasına, yalnızlık ve içe dönük bir kişilik geliştirmesine yol açabilir. Genital: Hormonsal artışa bağlı olarak libido (cinsel istek) artışı söz konusudur. Oidipus ve Elektra kompleksi tekrar su yüzüne çıkmakta ve çalışmalar kız çocuklarının babaya, erkek çocukların anneye benzeyen karşı cinsten birine yönelmesiyle çözümlenmektedir. Dr. Arif ÖZER 08.04.2017
Savunma Mekanizmaları 4/8/2017 Savunma Mekanizmaları Bastırma (uzaklaşma): Unutma İnkar, yadsıma: Acı veren gerçeğin yok sayılması Çarpıtma: İşine geldiği gibi anlamak İlkel idealleştirme: Sevdiklerimizin hatalarını görmezden gelip, sevmediklerimizin özelliklerini abartma Yansıtma: Eksikliğin sebebini kendinde değil başkalarında aramak. Başkalarını suçlamak. Özdeşleşme: Başka birine benzemeye çalışmak Gerileme: Yaşına uygun davranmamak Yer – yön değiştirme: Hak eden kimseye değil, başka birine tepki gösterme Düşünselleştirme: Sorunun düşünce ve duygu yanını birbirinden ayırıp, sadece düşünce yanını dile getirme Mantığa büründürme, bahane (neden) bulma: Davranışı haklı gösterme, ulaşamadığın ciğere mundar deme “Karşıt” tepki oluşturma: Hissettiği ya da düşündüğü şeyin tam tersini yapma Yüceltme: İsteklerin toplumun onayladığı biçimde doyurulması Ödünleme (telafi): Eksik yanını bırakıp, başka bir yönünü aşırı geliştirme Polyannacılık: Mutluluk oyunu oynama, kötü bir durumda bile iyimser olma Hayal kurma: Gerçekleştirilemeyen istekleri hayal kurarak gerçekleştirme 08.04.2017
Psikososyal kuram İnsanın doğası iyidir. Kişilik ölüme dek gelişir. 4/8/2017 Psikososyal kuram İnsanın doğası iyidir. Kişilik ölüme dek gelişir. Biyolojik yapı yanında sadece anne – baba tutumları değil, okul, arkadaş ve iş çevresi de önemlidir. Cinsellik yerine sosyal ilişkilere önem verir. Dr. Arif ÖZER 08.04.2017
Temel Güven- Güvensizlik: Anne-çocuk ilişkisinde süreklilik, tutarlılık ve aynılık sağlanabilirse, çocuk annesinin kendisini hep seveceğinden, isteyeceğinden ve terk etmeyeceğinden emin olma duygusu geliştirebilirse, çocukta temel güven duygusunun çekirdeği oluşur. Çocuk çevremdekiler bana bakıyor, veriyor ve varlığımı tanıyor. Bu evredeki çocuk sanki kendi varlığını kendisine verilenlerle eş değer görür: “Ben bana verilenim.” Erikson’a göre önemli olan fizyolojik ihtiyaçların düzenli karşılanması değil, anne – çocuk arasındaki ilişkinin niteliğidir. Özerklik – Utanç, Kararsızlık: Ayrımlaşmış bir varlık olduğunun algılamak ve birbirine karşıt eş-anlı iki eğilim arasında bir seçim yapabilmektir. Çocuk tuvalet eğitimi sırasında ağır utandırmalar ve cezalarla karşılaşırsa, utanç ve kuşkuculuk duygularının aşırı gelişmesidir.
Girişim - Suçluluk: Çevreyi keşfetme ve ona egemen olma amacıyla hem çevresini hem de cinselliğini öğrenmek için sorular sorar. Çevre tutumları baskıcı, engelleyici, suçlayıcı olduğu sürece çocukta merak etme, yarışmadan hoşlanma, amaçta ısrar etme, başarmaktan zevk alma duyguları sağlıklı gelişemez. Başarı ya da Aşağılık (Yetersizlik): Başkaları ile işbirliği yapmaktan ve birlikte çalışmaktan haz almaya başlar. Araç gereçler çocuğun dünyasına girer (çekiçle çivi çakmak, oyuncak ya da bebekleri kırıp yeniden yapmak vs.) ve ortaya çıkardığı şeylerle başkaları tarafından tanınmak ister. Başarılarından gurur ve zevk alma duygusu gelişmiştir. Bu dönemin tehlikesi olan aşağılık duygusu; daha iyi ya da daha güçlü olmaya çalışma (telafi edici çaba), düşmanlık ve aktif – pasif saldırganlık davranışları, erkeksi protesto, gerçek dışı amaçlar peşinde koşma ya da aşırı çekingen, itaatkâr (uysal) bir şekilde davranma şeklinde ortaya çıkar.
Ego kimliği ya da Rol karmaşası: Ben kimim ve kim olmak istiyorum sorularına verilen tutarlılığı ve sürekliliği olan yanıtlardır. Her genç kimlik bunalımı (krizi) adı verilen, kendi kimlik duygusunu kazanabilmesi için bilinçli ya da bilinçdışı olarak bir savaş verir, bu doğal bir süreçtir. Erikson’a göre, kimlik krizi yaşantısı şu şekillerde sonuçlanabilir: Kimlik duygusunun kazanılması: bireyin yaşam alanlarındaki bağlantılarını yapmış, yolunu belirlemiş olması. Askıya alma: Birey bağlantı yapmayı erteler, kesin bağlantılar yapmadan önce bazı kimlik örüntülerini deneyerek araştırma yapar. Ergen, yetişkinlik sorumluluklarını almaya geçişte bir tür hazırlanma ve zaman kazanma dönemi seçer. Kimlik karmaşası: ergen güçlü travmalarla karşılaşıp, toplumsal hoşgörüyü bulamazsa karmaşa yaşar. Bu klinik belirtiler gösteren psikolojik bir durumdur. Kimlik Dağınıklığı: kimlik karmaşasının daha da ağırlaşmış ciddi psikiyatrik hastalık olarak görülen halidir. Ters (olumsuz) kimlik: kimlik karmaşası yoğun olan ergen bu rahatsızlık duygusundan kurtulmak için, toplumsal beklentilerin tam karşıtı olan rolleri ve idealleri benimser. Marcia’ya göre Kimlik Statüleri BOYUTLAR BAŞARILMIŞ ASKIYA ALINMIŞ İPOTEKLİ DAĞINIK Seçeneklerin araştırılması Var Yok Var ya da yok Bağlanma Dr. Arif ÖZER 08.04.2017
Yakınlık – Yalnızlık (uzaklık): Yakınlaşma, bireyin somut birleşmelere, eşleşmelere kendini bırakabilmesi, özveri ya da ödünlerde bulunabilmesidir. Örneğin, sevgi ilişkisinde ya da savaştaki dostluklar. Bu dönem için karşı cinsten sevilen bir eş ile karşılıklı doruk doyuma ulaşılabilmesi, karşılıklı güven duygusunun paylaşılabilmesi iş, üreme ve eğlence alanlarında birlikte düzen kurulabilmesi, yeni yetişecek kuşaklara yeterli gelişme olanaklarının birlikte sağlanabilmesi bu dönemin özellikleri arasındadır. Üretkenlik ya da kısırlık (yetişkinlik dönemi): Yeni bir kuşağı oluşturmak ve ona rehberlik etmek anlaşılır. Benliğin en önemli işlevi üretme, yaratma ve üretilen, yaratılan şeylere sevgi ile bağlanmadır. Ego bütünleşimi ya da Umutsuzluk: Olumlu olumsuz, acı - tatlı yönleri ile bir bütün yaşamın olduğu gibi kabullenişidir, geleceğin korku ve endişe ile karşılanmamasıdır. Kişi sonucu belli olan gelecekten, yani, ölümden korkmaz. Umutsuz kişi, yaşamını yeni baştan yaşama özlemi duyar ve ölümden korkar. Eğer daha önceki evreler sağlıklı yaşanmışsa, kişi yaşlılığı ve ölümü de yaşamın doğal bir parçası olarak görür ve huzurludur. Dr. Arif ÖZER 08.04.2017