CİHAD RUHU VE ÇANAKKALE ZAFERİMİZDEN ALINACAK DERSLER وَمَنْ جَاهَدَ فَاِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ لَغَنِيٌّ عَنِ الْعَالَم۪ينَ Her kim cihad ederse, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlere muhtaç değildir. (Ankebut 6.)
CİHAD Cihad, Arapça’da güç ve gayret sarf etmek, bir işi başarmak için elinden gelen bütün imkânları kullanmak manasındaki cehd kökünden türemiştir.
CİHAD İslamî literatürde dinî emirleri öğrenip ona göre yaşamak ve başkalarına öğretmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaya çalışmak, İslam’ı tebliğ, nefse ve dış düşmanlara karşı mücadele vermektir. Fıkıhta daha çok Müslüman olmayanlarla savaştır. Tasavvufta ise nefs-i emmareyi yenme çabası için kullanılmıştır. (DİA, Ayrıca bkz. Dini Kavramlar Sözlüğü D.İ.B.Y.)
CİHAD Kısaca; Allah için çalışmak, çabalamak ve gayret göstermektir. Cihad eden kimseye mücahid denir. Mücahid kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de iki yerde; cihad ise 24 yerde geçmektedir. İslâm'da cihad farzdır. Ancak bu farz, bazen farz-ı ayın; bazen ise; farz-ı kifayedir.
CİHAD Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor: وَقَاتِلُواْ الْمُشْرِكِينَ كَآفَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَآفَّةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ “Topyekûn sizinle savaşan putperestlerle siz de topyekûn savaşın, Allah'ın sakınanlarla beraber olduğunu bilin.” (Tevbe; 36)
CİHAD Allah Rasülü şöyle buyuruyor: وعَنِ ابنِ مَسْعُودٍ ، رضي اللَّه عَنْهُ ، قَالَ : قُلْتُ يا رَسُول اللَّهِ ، أيُّ العَمَل أَحَبُّ إلى اللَّهِ تَعَالى ؟ قالَ : « الصَّلاةُ عَلى وَقْتِهَا » قُلْتُ : ثُمَّ أَي ؟ قَالَ : « بِرُّ الوَالدَيْنِ» قُلْتُ : ثُمَّ أَيُّ ؟ قَالَ « الجِهَادُ في سَبيلِ اللَّهِ ». İbni Mes'ûd radıyallahu anh şöyle dedi: –Yâ Resûlallah! Hangi amel Allah'a daha sevimlidir? dedim, –"Vaktinde kılınan namaz" buyurdu. –Sonra hangisidir? diye sordum, –"Ana babaya iyilik etmek" diye cevap verdi. –Ondan sonra hangisidir? dedim, –"Allah yolunda cihad etmek" buyurdular. (Müslim, Îmân 137.)
CİHAD Allah Rasülü bir başka hadislerinde de şöyle buyuruyorlar: وَعنْ أبي ذَرٍّ ، رضي اللَّه عنهُ ، قَالَ : قُلْتُ : يا رَسُولَ اللَّهِ أَيُّ العملِ أَفْضَلُ؟ قَالَ : « الإيمَانُ بِاللَّهِ ، وَالجِهَادُ في سبِيلِهِ » Ebû Zer radıyallahu anh şöyle dedi: –Yâ Resûlallah! Hangi amel daha faziletlidir? diye sordum, –"Allah'a iman ve Allah yolunda cihaddır“ buyurdular. ( Müslim, Îmân 137.)
CİHADIN GAYESİ Resulullah’ın savaşa çıkmakta olan İslam ordusuna katılmak için gelen birisine anne ve babasının hayatta olup olmadığını sorarak hayatta olduklarını öğrenmesi üzerine “O halde onlara hizmet yolunda nefsinle cihat et” buyurması (Buhari, Cihad, 138) ve Hz. Aişe’nin “Ey Allah’ın Resulü! Görüyoruz ki cihad amellerin en faziletlisidir; öyleyse biz de cihad etmeli değil miyiz?” diye sorması üzerine “Sizin için cihadın en faziletlisi makbul hacdır.” şeklinde cevap vermesi (Buhari, Cihad, 1) cihadın gerek kapsamını, gayesini, gerekse yöntemlerini göstermesi bakımından önemlidir.
CİHADIN GAYESİ Buna göre cihad hayatın gayesi olarak Allah’a kulluk etmek, Allah ve Resulünün koyduğu ölçülerin fert ve toplum hayatına uygulanmasına çalışmaktan İslam’ı diğer insanlara tebliğe, İslam ülkesini ve Müslümanları her türlü tehlike ve saldırılara karşı savunma ve bu konuda gerektiğinde savaşmaya kadar kapsamlı bir anlam taşımaktadır. Kalp, dil, el ve silah gibi beşeri aksiyonun ortaya konulduğu her vasıta ile yapılabilmektedir.
CİHAD’IN KISIMLARI: İlim İle Cihad, Mal İle Cihad, Nefs'e Karşı Cihad, Savaşarak Cihad Yapmak.
CİHAD’IN KISIMLARI: 1- İlim ile Cihad: Bilginin insanlar üzerinde ortaya koyduğu tesiri silâh gücü ile temin etmek mümkün değildir. Ölü kalpler ilim ve hikmetle ihya olur. İlimle yapılan cihad daimîdir, kılıçla yapılan cihad gibi belli zamanlara mahsus değildir. Kültür emperyalizmini ve kültür savaşlarını bir yönüyle bu kategoriye dâhil edebiliriz.
CİHAD’IN KISIMLARI: Onun için Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmuştur: اُدْعُ اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ “Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde tartış; doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapanları daha iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilir.” (Nahl ,125).
CİHAD’IN KISIMLARI: فَلَا تُطِعِ الْكَافِر۪ينَ وَجَاهِدْهُمْ بِه۪ جِهَادًا كَب۪يرًا Öyle ise kâfirlere itaat etme, onlara karşı bu Kur’an’la büyük bir mücadele ver. (Furkan ,52). Hak ve hakikati, en tehlikeli anlarda bile korkmadan söyleyebilmek bir çeşit cihattır. Rasulüllah (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Zalim bir hükümdar karşısında hak ve adaleti açıkça söylemek, büyük bir cihaddır.” (İbn-i Mace, Fiten, 4011)
CİHAD’IN KISIMLARI: 2- Mal İle Cihad: Mal ile yapılan cihad, Allah Teâla'nın biz kullarına ihsan etmiş olduğu mal ve serveti Allah (c.c.)’ın yolunda harcamak demektir. Günümüzde ekonomileri güçlü ülkeler arası mücadele yani ekonomik savaş da bir yönüyle burada zikredilebilir.
CİHAD’IN KISIMLARI: Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmuştur: “Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.” (Nisâ, 4/95).
CİHAD’IN KISIMLARI: “İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp yardım edenler var ya, işte onların bir kısmı diğer bir kısmının dostlarıdır.” (Enfal, 8/72)
CİHAD’IN KISIMLARI: Allah Rasülü de Hadislerinde şöyle buyuruyor: من جهَّزَ غَازِياً في سبيلِ اللَّهِ فَقَدْ غَزَا ، ومنْ خَلَفَ غَازياً في أَهْلِهِ بخَيْر فَقَدْ غزَا "Kim Allah yolunda cihada gidecek bir gaziyi donatır, cihad için gerekli olan ihtiyaçlarını karşılarsa, bizzat cihada gitmiş gibi sevap kazanır. Cihada giden gazinin arkada bıraktığı ailesine güzelce bakıp onların ihtiyaçlarını karşılayan da bizzat cihad yapmış gibi sevap kazanır." (Buhari, Cihad, 38)
CİHAD’IN KISIMLARI: Bir başka Hadis-i Şeriflerinde de şöyle buyurdular: مَنْ أَنْفَقَ نَفَقَةً في سبيلِ اللَّهِ كُتِبَ لَهُ سبْعُمِائِة ضِعفٍ "Allah yolunda malını harcayana, harcadığının yedi yüz misli ecir verilir.” (Tirmizî, Fezâilü'l-cihâd 4.)
CİHAD’IN KISIMLARI: 3- Nefisle yapılan Cihad: Nefisle olan cihad, bir ömür boyu devam eder. Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: المُجَاهِدُ مَنْ جَاهَدَ نَفْسَهُ "Gerçek mücâhid, nefsiyle cihad edendir.” (Tirmizî, cihad, 2 )
CİHAD’IN KISIMLARI: 4- Savaşarak Cihad Yapmak: Cihadın en zor şekli ve sonuncusu ise; cephede düşmanla savaşmaktır. كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تُحِبُّواْ شَيْئًا وَهُوَشَرٌّ لَّكُمْ “Savaş, hoşunuza gitmediği halde size farz kılındı. İhtimal ki hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinizedir ve ihtimal ki sevdiğiniz bir şey sizin kötülüğünüzedir.” (Bakara, 2/190)
CİHAD’IN KISIMLARI: انْفِرُواْ خِفَافًا وَثِقَالاً وَجَاهِدُواْ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ “İsteyen, istemeyen, hepiniz savaşa çıkın. Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla cihat edin. Bilirseniz bu sizin için hayırlıdır.” (Tevbe, 41) Ayetin bu kısmına “Gerek yaya olarak gerek binek üzerinde” veya “gençler ve yaşlılar olarak” veya “size kolayda gelse zor da gelse” anlamları da verilmiştir.
Savaş Nedeni? İslam hukukçularının çoğunluğuna göre savaşın meşruiyet sebebi düşmanın tecavüzüdür. Şafilere göre kafir olmaları başlı başına bir savaş sebebidir. Zahiri, Hanbeli, ve Malikilerden bazı alimler de bu görüşü benimsemişlerdir.
ŞEHİTLİK عيْنَانِ لا تَمسُّهُمَا النَّارُ : عيْنٌ بكَت مِنْ خَشْيةِ اللَّهِ وعيْنٌ باتَت تحْرُسُ في سبِيلِ اللَّهِ “İki göze cehennem ateşi dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz ve Allah yolunda nöbet bekleyerek geceleyen göz." (Tirmizi, Fezailü’l-Cihad, 12) "Allah yolunda yaralanan bir kimse, kıyamet gününde yarasından kan akarak Allah'ın huzuruna gelir. Renk, kan rengi, koku ise misk kokusudur." (Buhari, Cihad, 10)
ŞEHİTLİK Arapça bir kelime olan şehid, "şehide" fiilinden türemiş olan bir isimdir. Mastarı, şehâdettir. Şehidin çoğulu, "şuhedâ" ve "eşhâd" olarak gelir. Sözlük anlamıyla "şehid": "bildiğini söyleyen", "kesin bir haberi getiren", "bir yerde hazır bulunan", "bir olaya şahit olan" ve "şahitlik eden" gibi anlamlara gelmektedir. (Ragıb el-İsfahani, el-Müfredat, 267)
ŞEHİTLİK Dinî bir terim olarak şehid ise; "Allah'ın rızasını kazanmak için O'nun yolunda savaşırken öldürülen müslüman" demektir. Ona bu ismin verilmesinin sebebi; cennetlik olduğuna şahitlik edilmiş olması veya onun Yüce Allah'ın huzurunda yaşıyor bulunması yahut ölümü sırasında meleklerin hazır bulunması yahut ta ruhunun doğrudan doğruya Daru's-Selâm'da (Cennet'te) bulunması veya Allah tarafından çeşitli mükâfatlarla mükâfatlandırılmış olmasıdır. (Turgay, Nureddin, ŞİA, "Şehid" Md.)
ŞEHİTLİK Şehid kelimesi; tekil olarak Kur'an'da 35 yerde, "şehideyn" şeklinde ikil olarak bir yerde, "şüheda" şeklindeki çoğuluyla ise 20 yerde kullanılmıştır. Bu kullanımların üç tanesi dini terim olan şehid anlamında kullanılmıştır.
ŞEHİTLİK Şehid olmada ölçü, Allah'ın rızasıdır. عَنْ أَبِى مُوسَى قَالَ سُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- عَنِ الرَّجُلِ يُقَاتِلُ شَجَاعَةً وَيُقَاتِلُ حَمِيَّةً وَيُقَاتِلُ رِيَاءً أَىُّ ذَلِكَ فِى سَبِيلِ اللَّهِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- مَنْ قَاتَلَ لِتَكُونَ كَلِمَةُ اللَّهِ هِىَ الْعُلْيَا فَهُوَ فِى سَبِيلِ اللَّهِ. Bir a'râbî Hz. Muhammed (s.a.s)'in huzuruna gelerek: "Ya Rasulallah! Bir adam ganimet için, diğeri şöhret için, öbürü riya ve gösteriş için savaşır. Hangisi Allah yolundadır?" diye sorunca, Hz. Peygamber (s.a.s) şu cevabı vermiştir: Kim Allah'ın adını, hükmünü yüceltmek, her şeyin üstüne çıkarmak için savaşırsa, o Allah yolundadır" (Müslim, İmare, 150)
ŞEHİTLİK MERTEBELERİ 1- Dünya ve âhiretin şehîdi: Allah'ın dininin yüceltilmesi, mukaddes değerlerinin korunması ve Allah için kâfirlerle savaştığı sırada, düşman tarafından öldürülen kimselerdir. Şehîd olanlar yıkanmaz, kefenlenmez, kanları ve elbiseleriyle gömülürler. Ancak onların üzerindeki kürk, palto, parke, silah, mest ve benzeri fazlalıklar çıkarılır. Yıkanmadan gömülmeleri, Hz. Muhammed (s.a.v)'in: Onları kanlarıyla gömün" (Neseî, Cenaiz, 82, Cihâd, 37; Ahmed b. Hanbel, III, 299, V, 431) hadisine dayanmaktadır. Bu kısım şehitlerin her birine, "hükmî şehîd" denir.
ŞEHİTLİK MERTEBELERİ Onlar için kefen sayılan elbiseleri yetmezse, başka bir şeyle örtülmeleri temin edilir. Cenaze namazı Hanefiler’e göre kılınması gerekirken; Hanbeliler’de müstehaptır. Şafi ve Malikiler’de ise cenaze namazlarının kılınmasına gerek yoktur.
ŞEHİTLİK MERTEBELERİ 2- Âhiretin şehîdi: Yalnız âhiret hükmü bakımından şehîd sayılırlar. Hata yoluyla öldürülen ve varislerine diyet verilmesi gereken kimse asiler, yol kesen soyguncular tarafından öldürülen yahut evine giren hırsızlarca ağır bir cisim veya kesici bir alet kullanarak öldürülen Savaş alanında yaralı bulunan ve bu durumda gazi olarak vefât eden Mal, can ve namus gibi benzeri müdafaalarda, zulüm ve haksızlıkla öldürülenler bu şehitlerden sayılır. Bunlar diğer mevta gibi yıkanır, kefenlenir ve namazı kılındıktan sonra gömülürler.
ŞEHİTLİK MERTEBELERİ Yanarak ölen, Suda boğulan, Deprem, göçük, çığ, toprak veya bina altında kalan, Vebâ gibi salgın hastalıklardan vefât eden, veya Akrep sokmasından ölen, Gurbette veya ilim yolunda vefât eden Doğumda vefat eden kadın da böyledir. (Bakınız, Buhârî, Ezan, 32, Cihâd, 30; Müslim, İmâre, 164; Tirmizî, Cenâiz, 65, Fedâilu'l-Cihâd, 14; Ahmed b. Hanbel, I, 22, 23, II, 323, 325).
ŞEHİTLİK MERTEBELERİ 3- Dünya şehîdi: Kalbinde Allah rızasını taşımayan münafıklar, kâfirler tarafından öldürülürlerse, dünya hayatında "hükmî şehîd" sınıfından kabul edilir, yıkanmaz, cenâze namazları kılınır ve elbiseleriyle gömülürler. (Turgay, Nureddin, ŞİA, "Şehid" Md.)
ŞEHİTLER ÖLMEZ وَلاَ تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ أَمْوَاتًا بَلْ أَحْيَاء عِندَ رَبِّهِمْ * يُرْزَقُونَ فَرِحِينَ بِمَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذِينَ لَمْ يَلْحَقُواْ بِهِم مِّنْ خَلْفِهِمْ أَلاَّ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma bilakis onlar diridirler. Rableri katında Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak, rızıklandırılırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiç korku olmayacağına ve üzülmeyeceklerine sevinirler." (Al-i İmran, 3/169-170)
ŞEHİTLER ÖLMEZ وَلاَ تَقُولُواْ لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبيلِ اللّهِ أَمْوَاتٌ بَلْ أَحْيَاء وَلَكِن لاَّ تَشْعُرُونَ "Allah yolunda öldürülenler için ölüler demeyin. Çünkü onlar diridirler, fakat siz farkına varamazsınız. (Bakara, 2/154)
ŞEHİTLER ÖLMEZ İbn Abbas'ın bildirdiğine göre Resûlüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşleriniz Uhut'ta öldürülünce, Allah onların ruhlarını yeşil bir kuşun içine yerleştirdi. O kuşlar cennet nehirlerine varıp, cennet meyvelerinden yer. Sonra Arş'ın gölgesinde asılı duran altın kandillere dönerler. En güzel yiyecek, en tatlı içeceklerle karşılaşıp en göz kamaştırıcı yerlerde istirahat ettiklerinde şöyle derler: "Bizim cennette sağ olduğumuzu kardeşlerimize kim ulaştıracak ki, onlar da cennette çeşitli nimetlere kavuşacaklarını bilsinler de cenneti hafife alıp savaşmaktan çekinmesinler" Bunun üzerine Allah: "Ben haber ulaştırırım dedi ve şu ayeti indirdi: وَلاَ تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ أَمْوَاتًا بَلْ أَحْيَاء عِندَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ "Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma. Çünkü onlar, Rableri katında diridirler ve rızıklandırılmaktadırlar." (Al-i İmran, 169) (Ebu Davud, Sünen, Cihad, 27)
ŞEHİTLİK MERTEBESİNİN KAZANDIRDIKLARI Şehitler cennettedir. Sevgili Peygamberimiz, قَالَ النَّبِيُّ وَالشَّهِيدُ فِي الْجَنَّةِ "Şehid cennettedir." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 22278) buyurmuştur.
ŞEHİTLİK MERTEBESİNİN KAZANDIRDIKLARI Kul hakkı dışında bütün günahları affedilir. Resûlüllah efendimiz; "Şehidin, borç (kul hakkı) dışındaki bütün günahları affedilir." (Müslim, İmare, 119;) buyurmuştur.
ŞEHİTLİK MERTEBESİNİN KAZANDIRDIKLARI Şehitlerin cennette büyük bir saygınlıkları vardır. Akrabalarından 70 kişiye şefaat etme yetkisi anlamına gelen (Tirmizi, Fezailü’l-Cihad, 25) şehitlik makamının yüceliğini vurgulamak için Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyuruyor: عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ مَا أَحَدٌ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ يُحِبُّ أَنْ يَرْجِعَ إِلَى الدُّنْيَا وَلَهُ مَا عَلَى الْأَرْضِ مِنْ شَيْءٍ إِلَّا الشَّهِيدُ يَتَمَنَّى أَنْ يَرْجِعَ إِلَى الدُّنْيَا فَيُقْتَلَ عَشْرَ مَرَّاتٍ لِمَا يَرَى مِنْ الْكَرَامَةِ "Yeryüzündeki her şeye sahip olsa da, cennete giren hiç kimse tekrar dünyaya dönmek istemez. Ancak şehit, gördüğü hürmetten dolayı dünyaya dönmeyi ve on kere şehit olmayı arzu eder.“ ( Buhari, Cihad, 21)
BİR ŞEHADET ÖRNEĞİ Sahabilerden Vehb b. Kabus el-Müzeni (r.a.) kardeşinin oğlu Haris b Akb ile birlikte, yurtlarından (Cebel-i Müzeyne) çıkıp, Hz. Peygamberi ziyaret amacıyla Medine'ye gelmişler, Resûlüllah'ın Uhut'ta savaşmakta olduğunu öğrenince derhal Uhud'a gitmişlerdi. Tam o sırada İslâm ordusu, çözülme halinde idi. Derhal savaşa başladılar. Vehb burada büyük bir kahramanlık gösterdi. Onun gösterdiği bu kahramanlık hem müslümanları hem de müşrikleri hayrete düşürdü. Müslümanların içine düştüğü bu zor durumda, Vehb, Hz. Peygamber'e yönelen iki müşrik hücumuna karşı koyup geri püskürtmüştü. Daha sonra yapılan üçüncü bir düşman grubunun saldırması üzerine Rasulullah:
BİR ŞEHADET ÖRNEĞİ -Ya bunlara kim karşı çıkacak? Diye sorunca, Vehb b. Kabus: -Yine ben ya Rasûlallah! cevabını verdi. Hz Peygamber, Vehb'in bu sözünden memnun kalarak: -Ey Vehb! Kalk ve cennetle müjdelenenlerden ol" buyurdu. En büyük amacı Resûlüllah'ın huzurunda şehitlik mertebesine erişmek olan Vehb, derhal savaşa koyuldu ve bu sefer şahadet şerbetini içti. Daha sonra Resûlüllah cesedinin yanına gitti. Ruhuna selam ve dua ettiği sırada; "Ben senden hoşnudum." dedi. Hz. Ömer (r.a.), "Vehb b. Kabus gibi ölmeyi canıma minnet bilirim." derdi. (Üsüdü’l-Gabe, II-95)
ÇANAKKALE’Yİ GEÇİLMEZ YAPAN HADİSELER Çanakkale ruhunu iliklerine kadar yaşayan Mehmet Akif'e kulak verelim: Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı, değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhid’i… Bedr’in arslanları ancak bu kadar şanlı idi… Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? ‘’Gömelim gel seni tarihe!’’ desem, sığmazsın. …………
Metre kareye 6 bin mermi
Öyle ki mermiler havada çarpışıyor
Seyit Onbaşı’nın 257 okkalık top mermisini kucaklayıp omzuna alması
Ekmek Boşa Gitmesin Az sonra yemek dağıtılmaya başlanıyor… Yemek dediysek de bu kupkuru bir parça ekmekten başka bir şey değil. Çevredeki tüm yaralılara verdikleri gibi Hüseyin’in yanına da geliyor ve bir parça ekmek uzatıyorlar. Önce alıyor ekmeği. Kim bilir kaç gündür aç. Kaç gündür bu ekmeği hayal etmekte. Hırsla değil, Allah’a büyük bir şükranlık içinde ekmeği ağzına götürüyor. Tam o sırada duruyor. Ekmeği geri çekiyor ağzından ve yanında duran Mehmetçiğe geri veriyor. Asker arkadaşları kendisine ekmeği yeme konusunda ısrar ediyorlar. Bunun üzerine onlara, duyulduğunda insanın tüylerini diken diken eden şu ibretli sözleri söylüyor: “Kardeşlerim! Bu ekmeği benim yemem doğru değildir. Ben nasıl olsa birazdan öleceğim. Alın bunu, düşmana karşı çarpışacak yiğitlere yedirin de ekmek boşa gitmesin!..” Anadolu’nun yağız delikanlılarından olan Hüseyin, bunları söyledikten sonra ruhunu teslim ediyor.
Tüfek Ateş Etmiyor
Ezine Geyikli bucağından Halil Helvacı anlatıyor: Tüfek Ateş Etmiyor Ezine Geyikli bucağından Halil Helvacı anlatıyor: 1892 doğumluyum. Çanakkalede üç sene bulundum. 27. Alaydanım. Üç sene Seddülbahir ve Arıburnunda çarpıştım.Bir keresinde üç gün süngü harbi yaptık düşmanla. Üç günün sonunda yedi kişi kalmışız. Bizi çavuş yaptılar ve her birimize 10 ar tane er verdiler… Bir gün Arıburnunda mevzilerden düşmana doğru ateş ediyoruz. Çekiyorum tetiği, çekiyorum, çekiyorum tüfek patlamıyor, ateş almıyor. Tüfek bozuldu herhalde, dedim. Bir arkadaş vardı yanımda ona dedim: -Bak hele benim tüfek bozulmuş, ateşlemiyor. Arkadaş bir baktı benden yana. -Ne bozulmuşu yahu, senin parmak gitmiş, dedi. Ben o zaman acısını duydum işte. Cız etti içim. Bir kurşun gelmiş, tetiği çektiğim parmağımı alıp götürmüş, orta yerinden.
Nusret Mayın Gemisi Müstahkem Mevki Komutanı Cevat (Çobanlı) Paşa bir gece çok enteresan bir rüya görür. Rüyasında kulağında yankılanan ses şöyle demektedir: “... Deniz üzerine bak! Denize doğru nazar eden Cevat Paşa dalgalar arasında çiçeklerle bezenmiş pırıl pırıl “Kef” ve “Vav” harflerini görür. Heyecanla uyanan Cevat Paşa, rüyaya bir anlam veremez. ……..
Nusret Mayın Gemisi Cevat Paşa, gördüğü rüyayı ve az önce duyduğu sesi bir solukta anlatır. (Ahmed Cahidi Sultan) cevap verir: - Nur, zafer işaretidir. Ebced hesabında “Kef” harfi 20, “Vav” da 6 rakamını bildirir ve 26 yapar... Bunları söyledikten sonra aniden kaybolur. Cevat Paşa, hemen Mayın Grubu Kumandanı Nazmi Bey’i çağırıp sorar: - Depolarımızda kaç mayınımız var? Nazmi Bey’in cevabı çok şaşırtıcıdır: -Elimizde bir Türk usta tarafından yapılan 26 mayın var. Alman teknisyenler bunları döşememizi istemediler. Şu anda Boğaz’daki mayın sayısı 377’dir ve hepsi Alman yapımıdır.
Nusret Mayın Gemisi …Cevat Paşa, daha sonra Nusret Mayın Gemisi Komutanı Yüzbaşı Hakkı Bey ile Yüzbaşı Hafız Nazmi Bey’i makamına çağırır ve mayınları nereye dökecekleri konusunda plan yaparlar. Ve plan gereği bu sırlı 26 mayın Kumbağı Burnu ile Soğanlıdere arasına iki sıra halinde Boğaz’a paralel olarak tekbir ve dualarla dökülür. Ertesi gün 18 Mart 1915 sabahı İngilizlerin en büyük zırhlılarından Irresistible ve Ocean zırhlıları, Nusret’in sabaha karşı döktükleri mayınlara çarparak herkesin şaşkın bakışları arasında Boğaz’ın dibini boylarlar. (Prof. Azmi Süslü, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, c.7, s 306 )
1915’te Okullar Mezun Veremedi Ağır adımlarla sınıfın merdivenlerini çıkmaktaydı. Her gün seslerini sınıfın kapısına yaklaştığında duymaya alışık olan Ahmet Fevzi Bey sınıftan hiçbir sesin gelmediğini fark etti. İçeriye girdiğinde sınıfın boş olduğunu gördü; masasına doğru ilerlediğinde tahtadaki yazıyı fark etti. Tahtada: 'Hocam biz hep beraber karar verdik ve Çanakkale'ye gidiyoruz sizi de orada bekliyoruz. Hakkınızı helâl edin! Allahaısmarladık!' yazıyordu.
1915’te Okullar Mezun Veremedi Ahmet Fevzi Bey'in kanı donmuş, son bir solukla kendisini dışarı atmıştı. Gözlerinden sicim gibi yaşlar akmaktaydı. Artık onun da İstanbul'da durmasının bir mânâsı kalmamıştı. İstikamet belliydi Çanakkale." 1915'te birçok okulumuzda buna benzer durumlar yaşanmıştı ve o sene bu okullarımız mezun verememişti. Öğretmenlerin talebeleriyle kavuşup gülle yağmurlarının altında onları mezun ettikleri yerdir Çanakkale.
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.
Şamil İslam Ansiklopedisi ile Diyanet İslam Ansiklopedisi’nden Cihad, Bu sunumda Şamil İslam Ansiklopedisi ile Diyanet İslam Ansiklopedisi’nden Cihad, Çanakkale ve Şehit maddeleri ile güncelvaaz.com ve vaazsitesi.com adreslerinden istifade edilmiştir.
Katılımlarınızdan dolayı teşekkür ederim. Reyhan ALTUN Sakarya İl Müftülüğü Cezaevi Vaizi