ARUZ VEZNİNİN ÖZELLİKLERİ
Hecelerin uzunluk,(kapalılık) ve kısalıklarına (açıklıklarına) bağlı olan şiir ölçüsüdür. Divan şiirinde kullanılmıştır. Bu şiirin ses ve ahenk yani müzik bakımından güçlü olmasını sağlamıştır. Aruz ölçüsünde heceler açık (kısa),kapalı (uzun) ve medli hece olmak üzere üçe ayrılır: Başlıca tef’ileler şunlardır: Fa' (-), Fe ul (. -),Fa' lün (- -), Fe i lün (. . -),Fâ i lün (- . -), Fe û lün (. - -), Mef û lü (- - .), Fe i lâ tün (. . - -), Fâ i lâ tün (- . - -), Fâ i lâ tü (- . - .), Me fâ i lün (. - . -), Me fâ î lün (. - - -), Me fâ î lü (. - - .), Müf te i lün (- . . -), Müs tef i lün (- - . -), Mü te fâ i lün (. . - . -)...
Aruz vezninde tef'ileler heceleri bölebilir Aruz vezninde tef'ileler heceleri bölebilir. Hece ölçüsündeki gibi okuyuşta tef'ilelerde durgu yapılmaz. Aruz vezninde hecelerin kısalığı ve uzunluğu esas olduğu için bazı Türkçe kelimeler kısa olduğu halde vezin gereği uzun okunur; buna imale denir. İmale kısa heceyi uzun yapar. Arapça ve Farsça kelimelerdeki bazı uzun seslerin vezin gereği kısa okunmasına da zihaf denir. Zihaf ise imalenin tersine uzun heceyi kısa yapmayı sağlar. Hece ölçüsünde böyle bir mesele yoktur. Türk edebiyatında imale çok sayıda bulunmakla beraber zihaf kusuru hoş karşılanmadığı için çok az yapılmıştır.
Farsça tamlama eki olan "-i" ile "ve" anlamındaki "ü, vü" bağlacı vezin gereği uzun da kısa da olabilir. Medli heceler hafif bir "i, ı" sesi varmış gibi okunur. Bahâr kelimesi bahâr[ı], eşkden kelimesi ise eşk[i]den şeklinde söylenmelidir. Feilâtün / Feilâtün / Feilâtün / Feilün kalıbıyla yazılan şiirlerde ilk tef'ile bazı mısralarda Fâilâtün, son tef'ile ise Fa'lün olabilir. Bu sadece bu kalıba özgü bir durumdur. Bu kalıpla yazılan şiirlerde başta imale yapmaya gerek yoktur. Farklı tef'ile parantez içinde hemen altında gösterilir. Türkçe kelimelerle aruz veznindeki başarı Muallim Naci ile başlamış olup Türk aruzu Tevfik Fikret, Yahya Kemal Beyatlı ve Mehmet Âkif Ersoy tarafından gerçekleştirilmiştir. Hatta Mehmet Âkif o kadar başarılı olmuştur ki bir çok kişi İstiklâl Marşı'nın hece ölçüsüyle yazıldığını zanneder. Oysa bu marş aruzun "Fe i lâ tün / Fe i lâ tün /Fe i lâ tün /Fe i lün" kalıbıyla yazılmıştır.
Aruzla yazılan bir şiirin hece sayısı bazen eşit olabilir Aruzla yazılan bir şiirin hece sayısı bazen eşit olabilir. Mısralardaki açık kapalı dizilişinin aynı olması o şiirin aruzla yazıldığın gösterir Cânı cânânı bütün vârımı alsın da Hüdâ 15 hece Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ 15 hece Sessiz bir harfle biten kelime vezin gereği açık olması gerekirse, kendinden sonra sesli ile başlayan bir hece varsa birinci kelimenin sonundaki harf, ikinci kelimenin ilk hecesine ulanır. Buna ulama denir. Ulama kapalı heceyi açık yapar. Ulama genellikle yapılır; fakat her zaman yapılmak mecburiyetinde değildir Servet-i Fünun edebiyatçıları bir şiirde değişik aruz kalıpları kullanmak suretiyle serbest vezne zemin hazırlamışlardır. Cenap Şahabetin'in "Elhân-ı Şita" adlı şiiri bu şekilde yazılmıştır. Bu şiirdeki bazı mısralar Feilâtün / Mefâilün / Feilün, bazı mısralar ise Mef'ûlü / Mefâîlü / Mefâîlü / Feûlün kalıbıyla yazılmıştır.
ARUZ VEZNİNİN ORTAYA ÇIKIŞI
Arapçada sözlük anlamı çadırın ortasındaki direği olan aruz sözcüğü, Türk edebiyatında hem ölçünün adı olarak, hem de bir beytin ilk dizesinin son cüzü (bölük) anlamında kullanılmıştır. Aruz ölçüsünü ilk düzenleyenin Arap bilgini İmam Halil olduğu bilinmektedir. İranlılar İslam dinini benimsedikten sonra, aruz ölçüsünü de şiirlerinde kullanmaya başlamışlar, ama Farsçaya uyan kalıpları alıp öbürlerini bırakarak yeni bir düzenlemeye gitmişlerdi. Türklerse, İslam dinini benimsedikten sonra Fars edebiyatından büyük ölçüde etkilendikleri için, şiirde aruzu İranlıların düzenledikleri biçimde kullandılar. Aruzla yazılmış en eski yapıt, Yusuf Has Hacib?in Kutadgu Bilig?idir. Aruz, 16. yüzyılda Çağatay ve Azeri lehçelerinde kullanılmaya başlanmıştır. Tevfik Fikret, Mehmet Akif, Ahmet Haşim ve Yahya Kemal, şiirimizin heceye yöneldiği dönemde aruz kullanmayı sürdürdülerse de o dönemde, ilk şiirlerini aruzla yazan genç ozanlar (örneğin Faruk Nafiz), Milli Edebiyat akımına katılarak heceyi kullanmaya başladılar. Türk şiirinde aruzu hem yalın bir dille, hem de estetik bir düzeye erişerek kullanan ozan, Yahya Kemal Beyatlı oldu. Onun ölümünden sonra, aruz ölçüsünün kullanımı büyük ölçüde ortadan kalktı.
ARUZ VEZNİNDE KUSURLAR 1. Zihaf,(kısma) uzatılması gereken bir ünlü harfi kısa okumaktır. Mesala: «merhabâ ey âsi ümmet melcei.» bu mısrada geçen(âsi) kelimesi Arapçadır. Her iki hecesi de(â-si) uzunudur. Kelime mısrada(âsi) olarak kalacak olursa vezin bozulur. Yukarıdaki mısra Süleyman Çelebi’nin mevlid’inden alınmıştır. Mevlid [fâilâtün fâilatün fâilün] vezni ile yazılmıştır. Zihaf yapılmazsa mısranın vezni şöyle olur:
Mer – ha – bâ –ey / â – sî – üm – met / mel – ce – i __ . __ __ __ __ __ __ __ . __ (si) hecesindeki (i) yi kısa okursak vezin düzelir. Mer – ha – bâ – ey / â– si – üm – met / mel – ce – i __ . __ __ __ . __ __ __ . __ Fâ i lâ tün / fâ i lâ tün / fâ i lün Arapça ve Farsça’dan dilimize girmiş bulunan bazı kelimeler zamanla Türk söyleyişine uygun bir hale gelmiş bulunduğundan bazı uzun heceler yarım hece haline, bir hayli birleşik hece de tam hece haline gelmiştir. Bu yüzden Türkçeleşen bu tür kelimeler zihaflı sayılmamalıdır: Vatan şehirleri karşımda, her saat, bir bir…
Yahya Kemal Mısrasında geçen Arapça «saat» aslında« saât»tir. «Saât» kelimesi tamamen Türkçeleşmiştir. Kendi imlamıza göre «saat» olarak yazılmaktadır. Bundan ötürü mısrada geçen «saat» kelimesinde zihaf aramak yersiz olur. Mısranın vezni: [mefâilün – feilâtün –mefâilün- feilün(fa’lün)]dür. Ancak gene vezin zorunluluğu yüzünden aynı kelimeyi «saât» olarak kullanan şairlerde vardır: Ah eden kim / dir bu sâat / kuytuda Faruk Nafiz Çamlıbel «Sâat»kelimesi mısrada «saat»olarak kullanılsaydı, vezin bozulurdu: __ ._ __ __ . _ _ _ . _ Fâ ilâ tün fâ i lâ tün fâ i lün __ . __ __ __ . . __ __ . __ Fâ i lâ tün müf te i lün fâ i lün
Aruz vezninde hecelerin sayısına önem verilmez Aruz vezninde hecelerin sayısına önem verilmez. Ses değerlerine önem verildiği için mısraların hece sayıları birbirlerine eşit olmayabilir: Kork – ma – sön – mez – bu – şa – fak – lar – da – yü – zen – al – san – cak 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 Sön – me – den – yur – du – mu – üs –tün – de – tü – ten – en – son – o – cak 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 O – be – nim – mil – le – ti – min – yıl – dı –zı – dır – par – la – ya – cak 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 (fâilâtün) feilâtün feilâtün feilün(fa’lün)
İmale (çekme): Vezin zorunluluğu ile bazen hece sonundaki kısa ünlünün uzun okunmasına denir. Bûy-i gül taktir olunmuş, nâzın, işlenmiş ucu Biri olmuş hoy, birisi destmâl olmuş sana Nedim İmale, gerçektende vezin zorunluluğu ile yapılır. Nedim’in yukarıdaki beytini inceleyelim: beytin vezni, [fâilâtün – fâilâtün – fâilâtün – fâilün] cüzülerinden meydana gelmiştir. Ancak ikinci mısradaki (biri) kelimesinin ilk hecesi, (birisi) kelimesinin ise ikinci ve üçüncü hecelerini uzun okunması gerekmektedir. Uzun okunmadığı taktirde vezin bozulur. Deneyelim: Biri olmuş / hoy, birisi / destmâl ol / muş sana . . _ _ __ . . . _ . _ _ __ . _ İmale yapılınca: Bİri olmuş / hoy, birİsİ / desT-mâl ol / muş sana _ . _ _ _ . _ _ _ . _ _ _ . _ «imale») her zaman hata olmayabilir. Şair bazen duygu ve düşüncelerini imale yaparak daha kuvvetli anlatabilir. Meselâ Baki, Kanuni mersiyesinde: Hurşide baksa gözleri halkın dolA gelür Zira bakınca hâtıra ol mehlika gelür Mef /ülü fâilâtü mefâilü fâilün «dola gelür» ün «la» sını uzatmakla ağlamayı âdeta şiddetlendirmektedir. Nef’inin şu beytindeki imale de sanatlıdır.
Bu ne gerdiş bu ne cümbüş bu ne devran olsun Böyle KAlursa felek hâk ile yeksan olsun. Diye feleğe saldırırken “ka” hecesini uzatarak imale yapmıştır. Ancak bu amale ile şair sanki hiddetini arttırmış gibidir. MED (uzatma): Med bir ses sanatıdır. “iki heceyi bir yapmaktadır.” Mesela, yar, serv, sevk, şerm, Firidevs, Cemşid gibi kelimeler bir ses grubudur ve iki hece sayılır. Yâ- r : ( -. ) Ser- v : ( – .) Şer- m : ( -. ) Ancak mısra sonlarında bulunan heceler ister yarım, ister tam, ister bileşik yani bir buçuk ses ( -. ) olsunlar daima tam ses sayılırlar. Şimdi iki hece nasıl bir yapılır onu görelim: O şûh ağlar bugün kasr-ı Şeref’âbâde geldikçe O nûşânûş demler hâtır-ı nâşâde geldikçe. YAHYA KEMAL
O şuh ağlar / bugün kasr-ı / Şeref’âbâ / de geldikçe . - - - . - - - . - - - . - - - Me fâ î lun me fâ î lün me fâ î lün mef â î lün İkinci mısraın normal taktiinda ise aynı dörtlü ( mefâîlün) kalıbını bulamıyoruz. O nûşânûş demler hâtır-ı nâşâde geldikçe Veznin ikinci cüzünün karşılığı “me” açık hece olması gerekirken karşımıza “dem” kapalı bir hece çıkıyor. Bundan ötürüde kalıp bozuluyor. Kendi kendimize soruyoruz: ikinci cüzün ilk açık hecesi nereye gitti? Diye! Bu açık ve yarım sesi “demler” kelimesinden evvelki “nû-ş” kelimesinde aramamız gerekecektir. (Nû-ş) bir buçuk sesli bir hece olduğu için(ş) yarım sesi karşılar. Böyle olunca da dörtlü “mefâiîlün” arızasız, mısraın sonuna kadar devam eder: O nûşânû / ş demler hâ / tır-ı nâşâ / da geldikçe. . - - - . - - - . - - - . - - - Yahya Kemal Beyatlı’dan aldığımız başka bir beyitteki meddi heceleri gösterelim: Gördüm ol meh / dûşûnA bir / şâl atup lâ / hû r dan - . - - – . - - - . - - - . – Fâ i lâ tün fâ i lâ tün fâ i la tün fa i lün
VASL (Ulama): Bir kelimenin sonu ünsüzle bir harfle biter, ondan sonra gelen kelimenin ilk harfi ünlü ile başlarsa birinci kelimenin son ünsüzü ikinci kelimenin baştaki ünlüsü ile birbirine bağlanır. Buna “vasl-ulama” denir. “aslan asker – her gün olmaz”, bu sözleri söylerken kelimeleri ayrı ayrı değil, ulama yaparak okur yada söyleriz: Aslanasker – hergün , olmaz Ulamanın aruz vezninde çok önemi vardır. Yukarıdaki (aslan asker) sözünü ulama yapmasan taktî edelim. AS – LAN – AS – KER - - - - Aynı sözü ulama yaparak okursak: AS – LA – NAS – KER: - . - - Fâ i lâ tün cüzü elde edilmiş olur. (her gün olmaz ) sözünü ulama yapmadan okuduğumuzda hecelerin değerleri şöyledir: ( – - – -) ulama yaparsak hecelerin değeri derhal değişir. Her gü nol maz - . - - Fâ i lâ tün kalıbına uyar. Bu örnekler bize, aruz vezni ile yazılmış bir manzumenin kalıplarını bulmada ulamanın önemini açık olarak gösterir. Ulama ( __ ) işareti ile gösterilir. Bahâr__olsun, bahâr__olsun da gönlüm Biraz def’İ melâl__etsin, diyordum. Tevfik FİKRET Mefâîlün mefâîlün feûlün . - - - . - - - . - -
SEKT-İ MELİH (güzel duraklama) : Aruzun (mef’ûlü mefâilün feûlün) kalıbıyla yazılmış olan manzumelerde bazen; bu kalıbın (mef’ûlün fâilün feûlün) biçimi almasına (sekt-i melih) adı verilir. Yâd et be / ni gam lı gam / lı yad et Mef u lü me fâ i lün fe û lün Hay rân hay / rân ge zer / di her yan Mef’ û lün fâ i lün fe û lün Eskiden bu duraklama makbul sayılırdı. ”Kaldım mı, demişti yolda yolda bir gün, Hindistan’ın denizlerinde?” Abdülhak Hamit Tarhan
Aruz vezninde önemli olan hecelerin sayısı değil de ses değerliliğidir Aruz vezninde önemli olan hecelerin sayısı değil de ses değerliliğidir. Yani uzunluğu ve kısalığıdır. Elbette ki aruz vezninde şiir yazmak kolay değildir. Kalıpların bozulmaması için bazı uygulamalara başvurulması gerekir. Bu bir eksiklik değil o sanatın zorluğunun yani kalitesinin göstergesidir. Şiirin sadece yazıda kurallı değil söylemde de kurallı olması gerekir. Bunu da sözlerin uzunluğu ve kısalığı sağlar. Kuralların yerine getirilmemesi hece sayısında belki eksikliğe yol açmaz ama şiirin anlamlı ve ahenkli bir şekilde okunmamasına sebep olur. Bûy-i gül taktir olmuş. Nâzın işlenmiş ucu Biri olmuş hoy, birisi destmâl olmuş sana Nedim Örneğin Nedim’in bu beytinde imalenin yapılması ses ahengini ve kalıba uygunluğunu sağlamıştır. Beytin ikinci hecesinde ki biri sözcüğünün ilk hecesindeki “i” kısa ünlüsü uzun okutulmuş ve kalıba uygun hale getirilmiştir.
ARUZ KALIPLARI 1. Tekdüzen ölçüler (müttarit vezinler) : Bu ölçüler, bir tek kalıbın arka arkaya sıralanmasıyla meydana gelirler. örnek : Me fâ i lün / me fâ i lün / me fâ i lün / me fâ i lün ( . _ . _ / . _ . _ / . _ . _ / . _ . _ ) Fa i lâ tün / fâ i lâ tün / fâ i lâ tün / fâ i lün ( _ . _ _ / _ . _ _ / _ . _ _ / _ . _ ) 2. Yarı karma ölçüler (Yarı muhtelit vazinler) : Yarı karma ölçüler ayrı ayrı iki kalıbın önce yanyana gelmeleri, sonra da o durumda tekrar edilmeleriyle meydana gelirler. İlk iki kalıbın ayrı yarı olmalarından dolayı karma (muhtelit), bu durumlarıyla yinelenmeleri (tekrarlanmaları) yüzünden de muttarid karakter taşırlar. Onun için bu çeşit ölçülere Yarı karma ölçü denmiştir. örnek : Me fâ i lün / fe û lün / me fâ i lün / fe û lün ( . _ _ _ / . _ _ / . _ _ _ / . _ _ ) Mef’ û lü / me fâ î lün / mef’ û lü / me fâ i lün ( _ _ . / . _ _ _ / _ _ . / . _ _ _ )
3. Karma ölçüler (muhtelit vezinler) : Bu kümedeki ölçülerin, bütün kalıpları değişiktir. örnek : Me fâ i lün / fe i lâ tün / me fâ i lün / fe i lün ( . _ . _ / . . _ _ / . _ . _ / . . _ ) Mef û lü / me fâ i lün / fe û lün ( _ _ . / . _ . _ / . _ _ ) Aruz kalıplarının meydana getirdikleri ölçülerin hepsini burada sayıp dökmek hem mümkün değil, hem de faydasızdır. Asıl amaç, aruz hakkında toplu bir fikre ulaşmaktır.
Tekdüzen ölçülere (muttarit vezinlere) örnek : BÜLBÜL’den : Eşin var, âşiyânın var, baharın var ki beklerdin, Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin? O zümrüt tahta kondun, bir semavî saltanat kurdun, Cihanın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun! Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen, Gezersin hânümânın şen, için şen, kâinatın şen. Mehmet Akif ERSOY
E şin var â / şi yâ run var / ba hâ rın var / ki bek ler din . _ _ _ / . _ _ _ / . _ _ _ / . _ _ _ Ge zer sin hâ / nü mâ nın şen / i çin şen kâ / i nâ tın şen . _ _ _ /. _ _ _ / . _ _ _ / . _ _ _ Me fâ î lün / me fâ î lün / me fâ î lün / me fâ î lün Arada kalan mısralar da aynı şekildedir. Görülüyor ki bu şiir, Mefâîlün kalıbının arka arkaya dört kez tekrar edilmesiyle meydana gelen Dört Mefâîlün ölçüsüyle yazılmıştır.
Yarı karma ölçülere (yarı muhtelit vezinlere) örnek: Her kûşesinde dehrin nâm-ı bekâ-nisârın Şâyestedir denilse âlem senin mezârın. Kaldın cihanda bir ân, her ânın oldu bir devr, Mülk-i ezeldi güya tahtında hemeivârın Abdülhak Hâmit TARHAN Her kû şe / sin de deh rin / nâ m-ı be / kâ-ni sâ rın ( _ _ . / _ . _ _ / _ _ . / _ . _ _ ) Şâ yes te / dir de nil se / â lem se / nin me zâ rın Mef’û lü/ fâ i lâ tün/ mef’û lü / fâ i lâ tün
Karma ölçülere (muhtelit vezinlere) örnek : Nedir bilir misin oğlum? Önünde harelenen Şu mavi safhaya bak, şimdi ansızın seni ben Tutup da fırlatıversem onun derinliğine. Düşün bir an ne olur? Korku bilmesen de yine Tahammül eyleyemez, çırpınırsın, ağlarsın; Zavallı kollarının hükmü yok ki kurtarsın, O mavi şey sesi yuttukça haykırır bağırır Fakat halâs olamazsın; omuzlarından ağır, Demir, haşin iki el muttasıl itip zedeler, Ve çare yok ineceksin… Bu işte ömr-i beşer! Tevfik FİKRET
Ne dir bi lir / mi si noğ lum ? / Ö nün de hâ / re le nen ( . _ . _ / . . _ _ / . _ . _ / . . _ ) Şu mâ vi saf / ha ya bak şim / di an sı zın / sen ni ben Me fâ i lün / fe i lâ tün / me fâ i lün / fe i lün