METİN VE GELENEK.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Onlara sahip olduklarınızın en iyisini veriniz.”
Advertisements

Küçük Mustafa Selanik ‘te yaşayan Ali Rıza Bey ve Zübeyde Hanım ‘ın bir oğulları olmuş. Adını Mustafa koymuşlar.Mustafa büyümüş . Önce Mahalle mektebine.
Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ.
SLAYTI MUTLAKA SESLİ İZLEYİNİZ… İYİ SEYİRLER…
Günlerden bir gün zengin bir baba oğlunu köye götürdü
Sincabi öykücü can özoguz Fon müziği: Ezginin Günlüğü.
Baba ve minik oğlu şehrin sıcak(!) bir sokağından arabayla geçerken…
CANIM ANNECİĞİM Müzik:Kibariye(eller kader Kıymet bilmiyor ANNE
75.YIL ORTAOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ MART-NİSAN AYI VATANSEVERLİK RAPORU
Eğer, önüne koyduğun her türlü her türlü yemeği yiyen ve annesinin yaptığı gibi güzel olmasa bile, hiç şikayet etmeyen birini arıyorsan...
SESLİ GAZİ ÇİFTLİĞİNDE DOLAŞIP HAVA ALIRKEN OLDUKCA YAŞLI BİR KADINA RASTLADIK. ATATÜRK ATTAN İNEREK BU İHTİYAR K K K KADININ YANINA SOKULDU. MERHABA.
Günlerden bir gün zengin bir baba oğlunu köye götürdü.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN HAYATI
SLAYTI MUTLAKA SESLİ İZLEYİNİZ… İYİ SEYİRLER…
STRESE GİRENİN İMANINDAN ŞÜPHE EDERİM!
TIKANDI BABA Seval KEMERTAŞ tarafından düzenlenmiştir.
1/20 Zamir A B C D Aşağıdaki cümlelerin hangisinde şahıs ( kişi ) zamiri vardır? Akşam dayımlar geldiğinde uyuyordum. Durmadan yağan kar çocukları heyecanlandırdı.
SÖZCÜKTE ANLAM.
SLAYTI MUTLAKA SESLİ İZLEYİNİZ… İYİ SEYİRLER…
1937. Tarsus. Topçu Alayı tatbikat için dağılmıştı. Çadırlar henüz kurulmuştu ki, şiddetli bir yağmur başladı. Her taraf çamur kesildi.
Pes ettim... Daldaki yapraktım yaşamda, Hayat denilen ağacın dallarından, En yalnız olanında bir küçük yaprak, Yalnızdı üzerinde bulunduğum dalım,
Gaye bir köyde yaşardı. Onun keçileri vardı. Keçilerini çok severdi
PAPATYANIN SEVGİSİ AKREP.
DiŞ DOKTORU Diş hekiminin odasına giren genç ve güzel kadın:
Beni hiç sevmedi ki yüzüme gülsün.
BİR MİLLETİN KURTULUŞ MÜCADELESİ
İŞTE MASALIMIZ BAŞLIYOR.
KÜÇÜK FİL.
ÇİRKİN ÖRDEK YAVRUSU …
BABALAR VE KIZLARI.
SBEP ERGENEKON DESTANI
BİR ÖYKÜ.
CÜMLEDE ANLAM 1.SORU: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde küçümseme anlamı vardır? A.Bütün gün uğraştım ,ödevlerimi hala bitiremedim B.İnsanlara zor zamanlarında.
SABIR Değerler Eğitimi.
SLAYTI MUTLAKA SESLİ İZLEYİNİZ… İYİ SEYİRLER…
Kartal Şehit Er Serhat Şanlı Ortaokulu Öğrencilerinin hazırlamış olduğu Emek Vermekle alakalı şiir-yazı ve resimlerimiz…
İBRETLİK BİR HİKAYE.
OSMANİYE ORTAOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ
YA Ş ASIN TÜRKÇE ÖĞRENDİM. HAZIRLAYANLAR MEHMET İLHAN ORAL ŞEYHMUS TARKAN AFİF ALTUNKAYA.
Alçakgönüllülük Analizi (Hikayeler İle)
EFSANE: Eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları, olayları konu edinen hayalî hikâye, söylence. Efsanenin Özellikleri : Efsaneler dilden.
SEVGİ ZENGİNLİK BAŞARI
KÜL KEDiSi-SINDRELLA Hazırlayan: Emine KOÇAK- 7/A
ŞEHİT VE GAZİLERİMİZİN ANISINA..
Erdoğan GÜL Sosyal Bilgiler Öğretmeni
3. Sempatik ve Esprili Konuşmak
Mitat Zorlu 1 Adı ve Soyadı : …………………………………………. 2 Mart 2009 Pazartesi Matematik İşlemleri incele. Çıkan sayıyı sağ taraftaki çıkanların arasından bularak.
ATATÜRK’Ü TANIYALIM Ayten IŞILDAĞ.
GEÇİŞLERDE TIKLAYINIZ
Frohe Weihnachten! Mutlu Noeller!. İsa'nın doğum İncil, Luka 1+2 türkisch İsa'nın Doğumu Önceden Bildiriliyor Elizabet'in hamileliğinin altıncı.
Anne Aslan ve Yavruları
Uzak bir ormanın yamacında bir ördek yaşarmış
BETİMLEME (TASVİR.
TAVŞAN VE YILANIN DOSTLUĞU
Ormandaki Bisiklet (Okuma Metni 6) MEB Türkçe Ders Kitabı 1
DAHA İYİ BİR İLETİŞİM İÇİN…
Çocuklar gibi sevindi kadıncağız. (durum zarfı) Nermin gibi güzel bir kızım var benim de. (sıfatın zarfı) Küçük kızım dün hasta gibiydi. (yüklem) Senin.
Türk Kadınlar Birliği ülkemizde her yıl çocukları için büyük fedakarlığa katla­nan annelerden birini yılın annesi seçer. Yılın annesinin kişiliğinde tüm.
SELÇUK TÜREYEN 19 MAYIS ANADOLU LİSESİ UZMAN TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ.
1 KUŞADASI ŞEHİT KAYA ALDOĞAN ANADOLU LİSESİ DOĞUKAN SERİN TÜRK HALK HİKAYELERİ.
Keloğlan ve Kuyu Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir Keloğlan’la ninesi varmış. Bunlar çok yoksul insanlarmış. Keloğlan’ın.
İtalyan yönetmen Roberto Benigni‘in yönettiği 1997 yapımı İtalyan drama filmidir. II. Dünya Savaşı zamanında karısı ve oğlu ile birlikte Yahudi kamplarına.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1881 yılında, Selanik'te Kocakasım Mahallesi, Islahhane Caddesi'ndeki üç katlı pembe.
Bolu denince akla gelen; Köroğlu, Köroğlu’nun ‘’ Hey hey benden selam olsun Bolu beyine……’’ diye başlayan pervasız haykırışı ve haksızlığa zulme başkaldırışı.
Çin düşünürü Lao Tzu'nun öyküsü
ATATÜRK’ÜN HAYATI.
OKUMA BAYRAMI ETKİNLİKLERİMİZ
Sunum transkripti:

METİN VE GELENEK

TİYATRO II.Subay :Canınızı sıkkın görüyorum komutanım. Mustafa Kemal :Nasıl sıkılmasın. Her şey elimizin altından akıp gidiyor. Ülke, küçüklü büyüklü dağılıp gitmekte. İstanbul’dan bir dur diyen yok. Bizim çabalarımıza da köstek olmak cabası. I.Subay :Biz elimizden geleni yapıyoruz. Mustafa Kemal :Yetmez. Bir ulusun esenliği, çocuğundan yetişkinine herkesin çabası üzerine kurulur. Ancak inanıyorum, halkımız kendine yeni bir çıkış yolu bulacaktır... Hem de her şeyiyle yepyeni. II.Subay :Yöneticiler yüzünden, kazanılan savaşlar bile, masalarda başkalarının yengisi oldu. Mustafa Kemal :Benim anlatmak istediğim de bu. Yöneticiler, kendi güvenceleri dışında bir şey düşünmüyorlar. Anadolu’nun, halkın acılı durumunu düşünen yok.

MASAL Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; pireler berber, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir karı koca varmış. Bu karı kocanın bir kızı olmuş. Kız, elbebek gülbebek büyütülmüş, ama hiç iş öğrenememiş. Bunun için adına Tembel Kız denilmiş. Bu kız o kadar tembelmiş ki yerinden kalkmaya üşeniyormuş. Anası babası ona bir gelberi yaptırmış. Kız da oturduğu yerden işini gelberiyle yapıyormuş.Kızının evlilik çağı gelmiş. Anası babası kızı bir avcıyla evlendirmiş.

DESTAN Oğuz Kağan her zaman bir alaca ata binerdi. O bu atı pek çok severdi. Yolda bu at gözden kaybolup kaçtı. Burada büyük bir dağ vardı. Üstünde don ve buz vardı. Onun başı soğuktan apak idi. Onun için adı Buz bağ idi. Oğuz Kağan'ın atı bu Buz Dağ'in içine kaçtı, gitti. Oğuz Kağan bundan çok eziyet ve ızdırap çekti. Asker arasında bir kahraman bey vardı. Ne tanrıdan ne de şeytandan korkardı. Yürüyüşe ve soğuğa dayanıklı bir erdi. O bey dağlara girdi, yürüdü. Dokuz gün sonra atı Oğuz Kağan'a getirdi. Buz Dağ çok soğuk olduğundan, o bey kara sarılmıştı, bembeyazdı. Oğuz Kağan sevinçle güldü ve: "Sen buradaki beylere baş ol ve senin adın ebediyen Karluk olsun." dedi. Ona çok mücevher bağışladı ve ilerledi.

HALK HİKAYESİ Yusuf, tayı sahiplerinden satın alır. Yavrunun şimdilik gösterişi yoktur. Hatta, çirkindir bile. Ama ileride mükemmel bir küheylan olacaktır. Yusuf bunu biliyor. Sevinerek geri döner. Bey, bu çirkin ve sevimsiz tayı gö­rünce çok kızar, kendisiyle alay edildiğini sanır. Yusuf'un gözlerine mil çektirir. Tayı da ona verir, yanından kovar. Kör Yusuf köyüne döner. Olanı biteni oğluna anlatır. Bolu Beyi'nden öç alacağını söyler.Baba oğul, başlarlar tayı terbiye etmeye. Yıllar geçer Tay artık mükemmel bir küheylan olmuştur. Rüzgâr gibi koşmakta, ceylan gibi sıçramakta, türlü savaş oyunu bilmektedir. Bu arada Kör Yusuf'un oğlu Rıışen Ali de büyümüş, güçlü kuvvetli bir delikanlı olmuştur. O da her türlü şövalyelik oyunlarını öğrenmiş bir babayiğittir.

MESNEVİ Meğer bir gün ki âteş-i pâre-i Necd Şerer pervanesi Mecnûn-ı pür vecd  Siyeh-mest-i şarâb-ı hayret olmış Kararmış gözleri Leylî'yle dolmış  Dolaşdurmış perîşân seyr-i râha Tutulmış kendüsi çün dâm-ı mâha   Dönüp ol şu'le-i cevvâle-i gam Yanup durmakda olmış şem'a hemdem  

MANZUM HİKAYE Ocak başında oturmuş bir ihtiyarca kadın. "Açız! Açız!" diye feryad eden çocuklarının, Karıştırıp duruyorken pişen nevalesini; Çıkardı yuttuğu yaşlarda çırpınan sesini: -Durunda yavrularım, işte şimdicek pişecek... Fakat ne hâl ise bir türlü pişmiyordu yemek! Çocukların yeniden başlamıştı nâleleri... Selamı verdi Ömer, daldı akıbet içeri.

HİKAYE Ben hep acı içinde yaşayan bir adamım! Bu sıkıntı âdeta kendimi bildiğim anda başladı. Belki daha dört yaşında yoktum. Ondan sonra yaptığım değil, hattâ düşündüğüm kötülüklerin bile vicdanımda tutuşturduğu sonsuz cehennem sıkıntıları içinde hâlâ kıvranıyorum. Beni üzen şeylerin hiç birini unutmadım. Anılarım sanki yalnız hüzün için yapılmış. Evet, acaba dört yaşımda var mıydım? Ondan önce hiç bir şey bilmiyorum. Bilinç, başımıza nasıl yakmayan bir yıldırım gibi düşer. Tolstoy, daha dokuz aylık bir çocukken kendisinin banyoya sokulduğunu hatırlıyor. İlk duygusu bir hoşlanma! Benimki müthiş bir sıkıntıyla başladı. Ben ilk kez kendimi Şirket vapurunda hatırlıyorum. Hâlâ gözümün önünde: Sanki dünyaya o anda doğmuşum, annemin kucağı…

ROMAN     Bu hayatın ortasında Macide adlı acayip bir mahlûk vardı. Her şeyi, herkesi peşinden sürükleyen, bir büyü gibi değiştiren küçük bir kadın... Tatil günlerinde bu küçük kadın Mümtaz’ı mektepten alıyor, saatlerce aç karnına onunla mağaza önlerinde durarak, gelen geçene bakarak Beyoğlu’nda geziyorlar, öteberi alıyorlar, sonra iki mektep kaçağı gibi geç kalmış olmaktan korka korka eve dönüyorlardı. Mektebe gideceği saatte Macide yine yanı başındaydı. Çantasını o hazırlıyor, giyinişini o idare ediyordu. Bu bir anne değildi, bir kardeş de değildi, belki koruyucu bir melekti. (s. 38) (Huzur)