Azâb-ı Mukaddes Sesi açınız, kumanda sizdedir
Neyzen Tevfik Kolaylı (Bodrum,24 Mart 1879– İstanbul,28 Ocak 1953) Üstâdın neyinden sûznâk taksim
Felsefemdir kitâb-ı iymânım, Taparım kendi rûhumun sesine. Secde eyler hakîkatim her an Kalbimin âteş-i mukaddesine...
Düşelî derd-i firâkınla sevdâya, mey’e, Müptelâyım-deliyim, düşmüşüm esrâr-ı ney’e... Feleğin kahpe başında paralansın parası, Ben güzel sevmeğe geldim, değil ekmek yemeğe!..
(Atatürk için) Sermedî bir iştiâlin şûle-i fânîsiyim, Türk’e âit ülkenin feryâd-ı rûhânîsiyim. Aldığım kâfi bana Gāzî-i Ekber’den nasip, Gölgesinde mâbed-i vicdânımın bânîsiyim. (Balıkesir 1926)
Çürüdü memleketin iç yüzü çöktükçe temel, Şimdilik hârice karşı yerimiz olsa dahi, Yüzümüz yok bakacak kabrine ecdâdımızın Tükürür zannederim çehremize tarihi. (1948)
Resim: Mahmud Cüdâ
Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler, Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus dediler... Künyeni almak için partiye ettim telefon: “Bizdeki kayda göre, şimdi o meb’us” dediler!
Felsefemde yok ötem ben çünkü sırr-ı vâhidim, Cemî’ kesrette yekûnen sıfr-ı mutlak olmuşum! Yokluğumla âşikârım, Ehlibeyt’e âidim, Secdemin şeklindeki ism-i Muhammed şâhidim!
Bâbıâlî Caddesi’nde Ahmet Hâlit Yaşaroğlu Kitabevi Orta sıra soldan: 1) İhsan Hamâmî olabilir, 2) Ord. Prof. Dr. Kâzım İsmail Gürkan, 3) Neyzen Tevfik, 4) Ahmet Hâlit Yaşaroğlu, 5) Hattat Hâmid Aytaç, 6) Tarık Carım (Baba Tarık). Ön sırada Ayhan ve Yıldız Yaşaroğlu, (Arkadaki iki kişi kitabevi personeli olacak, yıl: 1950) (Hasan Âli Göksoy arşivi)
Meşrûtiyet için Ş âhid-i şevk u safâ etmez teveccüh bizlere Yâver-i bahtı ezelde gırtlağından boğmuşuz. Safha-i mâzî mülevves, hâl bok, âtî kenef Mâder-i hürriyetin gûyâ g..ünden doğmuşuz! (1909)
Bir ara ibâdete niyet edince… Senin aşkınla gönlüm süt limanlık yâ Resûlullah, Kalın geldi fakîre müslümanlık yâ Resûlullah!..
Câh ü mevki’, karı, çok oldu gözümden düşeli; Bunların hiçliğini ben bilerek öğrendim. Şimdi de kalmadı nakdin nazarımda kadri, Kirli ellerde görünce paradan iğrendim!
Çobanın ismi Führer’dir kasabın ismi Duçe,* Defter-i zulmünü Garb’ın yed-i kudret dürüyor. Asgarî onyedi milyon sığırı, bir sağıra** Rabimmin kudretine bak ki nasıl güttürüyor! *Hitler ve Musolini ** İsmet İnönü
Sanma ciddiyet ile sarf ederim san’atımı, Ney elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir. Bezm-i meyde süfehânın saza meftûn oluşu, Nazarımda su içen eşşeğe ıslık gibidir!
Olmadım meftûnu mâlin, rütbenin, sim ü zerin Zevk u şevki ney ve meydir rind-i âzâdeserin. Dest-i cûdundan çekip kallâviyi Peygamber’in Mey’de Bektâşi göründüm, ney’de oldum Mevlevî.
(Kıyafet Devrimi’nde) Öyle hürriyete âşık ki kadınlar hattâ Hiçbir erkek olamaz onlara yol arkadaşı… Çıkar at çarşafı teklifine karşı nitekim; Donu fırlattı g..ünden, açacak yerde başı!
Doktorlara… Bir hazâkat-zedeyim, midemi tıp tepti benim, Kırk katır tepse yıkılmazdı şu âciz bedenim. Kapladı her yanımı sancı, elem, ağrı, bere, Bir mezâr oldu cihan, sanki etıbbâ haşere! Hastahâne sanarak yok yere girdim çıktım, İbret aldım herbirinden ve canımdan bıktım…
Köpeği Mernuş’un ölümü üzerine… Bu engin ayrılık canıma yetti, Başımdan aşıyor kederim Mernuş. Bu yolda yazılmış fermân-ı kazâ, Bunu da gösterdi kaderim Mernuş. Bağlanmıştım bütün kalbimle sana, Şu fânî cihânı okuttun bana. Sen göçtükten sonra ben yana yana Hicranla gözyaşı dökerim Mernuş. Bu yolda câhilim, bildiğim kısa, Sen girdin toprağa, ben düştüm yasa. Haklı-haksız hatırını kırdımsa, Affet günâhımı, beşerim Mernuş! (Bakırköy Hastahanesi, 1934)
Neyzen’in İstanbul Kartal’daki Mezarı. Sonradan konulan bu kitabede tarihler yanlıştır. Rûhu şâd olsun… Hasan Âli Göksoy