NEDEN AYRI BİR GVK VE KVK VAR? TEK BİR GELİR YA DA KAZANÇ VERGİSİ ÖNGÖRÜLMEMİŞ?
Mükellefi Gerçek Kişi – Kurum Vergilendirmede Şahsi-Medeni Durum Ayırma Prensibi (emek, sermaye vb.) Kurumlarda ortak unsur sermaye, kişisel durum yok Esnaf muaflığı-basit usul gibi farklı vergilendirme yöntemleri (vergi ödevi) Artan oranlılık – düz oran Uygulama kolaylığı ve açıklık
KONU Gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tabidir. Gelir bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır.
Kavramlar
Kavramlar Gelir (Kazanç ve İrat) Gerçek kişi Elde Etme Takvim Yılı Safi Tutar
Kavramlar GELİR (kazanç ve irat) GERÇEK KİŞİ ELDE ETME TAKVİM YILI SAFİ TUTAR KONU MÜKELLEF Vergiyi doğuran olay Vergilendirme Dönemi MATRAH
GELİR KAVRAMI Gelir Vergisinin Konusunu GELİR teşkil eder. Geliri tanımlamaya yönelik iki farklı yaklaşım sözkonusudur. Bunlar; KAYNAK KURAMI SAFİ (NET) ARTIŞ KURAMI
GELİR KAVRAMI unsurlarının bir arada bulunması gerekir. KAYNAK TEORİSİNE göre bir kazanç veya iradın gelir vergisine tabi tutulabilmesi için; Belirli bir kaynağa (üretim faktörüne ) bağlılık, Devamlılık unsurlarının bir arada bulunması gerekir. Bu teoriye göre, hangi kaynaktan sağlanırsa sağlansın devamlı olarak elde edilmeyen kazanç ve iratlar (arızi kazançlar) ile üretim faktörlerinin kullanımı sonucunda oluşmayan transfer niteliğindeki değer akımları (miras,piyango ikr., bağışlar, v.b) gelir olarak nitelendirilmemektedir.
GELİR KAVRAMI SAFİ-NET-ARTIŞ teorisine göre ise ; gelir geniş anlamda tanımlanmıştır. Bir kazanç veya iradın vergiye tabi tutulabilmesi için; “Kaynak” ve “devamlılık” ölçütlerinin kullanılmasına gerek ve ihtiyaç yoktur. Bu tanıma göre; gelir bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği, tasarruf ve harcamasına kaynak teşkil eden her türlü kazanç ve iratların safi tutarıdır. İktisatta öğrendiğimiz….=> Y= C + S formülü Gelir = Tüketim + Tasarruf
GELİR KAVRAMI 01.01.1999 ila 31.12.2002 tarihleri arasında; GVK’da Gelir ; 01.01.1999 ila 31.12.2002 tarihleri arasında; Gelir, bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği, tasarruf ve harcamasına kaynak teşkil eden her türlü kazanç ve iratların safi tutarıdır. ( SAFİ-NET-ARTIŞ TEORİSİ) şeklinde tanımlanmıştır. Ancak bu hüküm, 4444 sayılı Kanun ile GVK’na eklenen Geçici 56’ıncı madde uyarınca 31.12.2002 tarihine kadar uygulanamamıştır.
GELİR KAVRAMI GVK’da mevcut tanım (4783 sayılı Kanunla); Gelir Bir gerçek kişinin Bir takvim yılı içinde Elde ettiği Kazanç ve iratların Safi tutarıdır.
GELİR KAVRAMI Günümüz itibariyle geçerli olan sistem, Kaynak Teorisiyle, Safi-Net-Artış Teorisi arasında olan bir sistemdir. Zira; kaynak teorisinde hiç vergilendirilmeyen arızi kazançlar ile realize edilmiş servet artışları mevcut olan sistemimizde vergilendirilirken (değer artışı kazancı, arızi kazancı), safi artış teorisinde gelir artışına yol açan tüm kazanç ve iratlar vergilendirilirken mevcut sistemimizde birazdan değineceğimiz gelir unsurlarına girmeyen kazanç ve iratlar vergilendirilememektedir (Milli Piy.ikr.,kumar geliri v.s.)
Gelir kavramına dahil kazanç ve iratlar GELİRE GİREN KAZANÇ VE İRATLAR (GVK 2. md.) TİCARİ KAZANÇLAR ZİRAİ KAZANÇLAR ÜCRETLER DEVAMLI SERBEST MESLEK KAZANÇLARI GELİR GAYRİMENKUL SERMAYE İRATLARI UNSURLARI MENKUL SERMAYE İRATLARI DİĞER KAZANÇ VE İRATLAR ARIZİ GELİR UNS.
GERÇEK KİŞİ Gelir Vergisinin Muhatabı (MÜKELLEFİ) Gerçek Kişidir. Gerçek kişi, kavram olarak Türk Medeni Kanunu’nda (Özel Hukuk alanında) düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu Birinci Kitap Kişiler Hukuku Birinci Kısım Gerçek Kişiler
GERÇEK KİŞİ Hak Ehliyeti : Her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler. (TMK 8. md.) Fiil Ehliyeti : Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir. (TMK 9. md.)
GERÇEK KİŞİ Gerçek Kişi; Medeni Kanun hükümleri çerçevesinde ŞAHSİYET SAHİBİ OLAN, yani HAK ve BORÇLAR dolayısıyla ehil olan insandır. Gerçek Kişilik, SAĞ DOĞMAKLA başlar, ÖLÜMLE biter.
GERÇEK KİŞİ Hak ehliyeti yeterlidir. Fiil ehliyeti şart değildir. Gerçek kişilere ait gelirlerin vergilendirilmesi için, Hak ehliyeti yeterlidir. Fiil ehliyeti şart değildir. Dolayısıyla; Gerçek kişinin mükellef olabilmesi için; Hak ehliyeti yeterli olup, Mümeyyiz olması, belirli yaşta olması gibi şartlar aranmaz.
Var olan gelirin vergilendirilmesine ENGEL TEŞKİL ETMEZ. GERÇEK KİŞİNİN; Küçük veya Yaşlı, Sağlam veya Özürlü, Hür veya Kısıtlı Akıllı veya Akıl Sağlığının Bozuk OLMASI, Var olan gelirin vergilendirilmesine ENGEL TEŞKİL ETMEZ.
Vergiye Tabi Gelirin Özellikleri KİŞİSELLİK (ŞAHSİLİK) YILLIK OLMA (DÖNEMSELLİK) SAFİ DEĞERİN DİKKATE ALINMASI TOPLAM DEĞER ÜZERİNDEN VERGİLEME
Vergiye Tabi Gelirin Özellikleri KİŞİSELLİK (ŞAHSİLİK) Gelir Vergisi gerçek kişilerin gelirlerine uygulanan bir vergi olup, her bir gerçek kişi ayrı ayrı işleme tabi tutulur. Bu karakterinden dolayı tarh işlemi (öznel-birel-dar anlamda sübjektif) idari işlemdir. Yani vergi borcu mükellefin şahsi özelliklerine göre ayrı ayrı belirlenir. Şahsi karaktere sahip Gelir Vergisi Kanununda mükellefin durumu (şahsi özellikleri) dikkate alınarak çeşitli indirim ve istisna uygulamalarına ya da yükümlülüklerine yer verilmiştir.
Vergiye Tabi Gelirin Özellikleri YILLIK OLMA Gerçek kişilere ait gelirler genel olarak bir yıllık dönem için vergilendirilir. Yıl olarak TAKVİM YILI esası genel kuraldır. Ölüm, memleketi terk, yıllara sari inşaat işlerinde ve özel hesap dönemi uygulamasında, Takvim yılı esasından sapmalar olabilmektedir.
Vergiye Tabi Gelirin Özellikleri GERÇEK VE SAFİ OLMA Kanunda aksine hüküm olmadıkça, GVK’da sayılan kazanç ve iratlar, gelirin tespitinde gerçek ve safi miktarları ile nazara alınır. (GVK md 2/son) Vergiye tabi işlem gerçek mahiyeti ile kavranır Gelirin elde edilmesi sırasında yapılan giderlerin gayrisafi hasılattan indirilmesi sonrasında kalan net tutar vergiye tabi olacaktır Bir gelir unsurundan kar edilmesi bir diğer gelir unsurundan zarar edilmesi durumunda mahsup imkanı bulunmaktadır.
Vergiye Tabi Gelirin Özellikleri ELDE EDİLMİŞ OLMA Gelir Vergisi Yönünden Vergiyi Doğuran Olay Gelirin Elde Edilmesidir. Elde edilmeyen gelirin vergilendirilmesinden bahsedilemez Elde etme gelir unsuru türüne ve vergilendirme yöntemine göre farklı şekillerde tanımlanmaktadır.
Gelir Türleri itibariyle Elde Etme Kriterleri Tahakkuk Esası: Gelirin mahiyet ve tutar itibariyle kesinleşmesidir. Geliri doğuran muamelenin eksiksiz olarak tekemmül etmesi gerekir. Hukuki Tasarruf: Gelirin sahibi tarafından talep edilebilir hale gelmesidir. Tahakkuk etmiş bir gelir hukuken tasarruf edilebilir bir gelir olduğu anlamına gelmez. Ekonomik Tasarruf: Ödemeyi yapacak olan tarafından, gelirin sahibinin emrine amade kılınmasıdır. Yani, istihkakın istendiği anda sahibine ödenecek hale gelmiş olmasıdır. Tahsil (Fiili Tasarruf) Esası: Gelirin nakden veya ayni olarak maddi bir kıymet veya gayrimaddi bir servet unsuru olarak sahibinin mal varlığına dahil olmasıdır.
Gelir Türleri itibariyle Elde Etme Kriterleri Tahakkuk Esası : TİCARİ KAZANÇLAR ZİRAİ KAZANÇLAR Hukuki ve Ekonomik Tasarruf : ÜCRETLER, MENKUL SERMAYE İRATLARI, DİĞER KAZANÇ VE İRATLAR Tahsil (Fiili Tasarruf) Esası : Serbest Meslek Kazançları Gayrimenkul Sermaye İratları
TEVKİFATTA VERGİYİ DOĞURAN OLAY Vergi Tevkifatında “Elde Etme” yerine “ödeme” kavramı gündeme gelmektedir. Tevkifatta Vergiyi Doğuran Olay “nakden veya hesaben ödeme”dir. Nakden Ödeme, fiili ödeme. Hesaben ödeme deyimi, vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratları ödeyenleri istihkak sahiplerine karşı borçlu durumda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri ifade eder.
Gelir Vergisinde Mükellefiyet Türleri Vergilendirme Yetkisi Mali Egemenlik İlişkisi Vergi kanunlarının uygulanma sahası devletlerin egemenlik hakkının geçerli olduğu saha ile sınırlıdır. Dolayısıyla mükellefiyet sınırlarını devletin egemenlik hakkının geçerli olduğu saha içerisinde tespit ve tayin etmek gerekir.
VERGİLENDİRME İLKELERİ KAYNAK İLKESİ, Bir devletin “Ülkesel Egemenliği” altında bulunan vergi doğurucu olayları vergilemesidir. Vergilemeye temel alınan esas, gelirin doğduğu ya da malların bulunduğu yerdir. Vergi ilişkisinde, ekonomik bağ ön plana çıkmaktadır. İKAMETGAH İLKESİ, İkametgah ilkesine göre vergilendirme, bir devletin “ülkesel egemenliği” altında ikamet eden kişilerin dünya çapındaki gelirlerini vergilendirmesidir. Kişisel bağ ön planda. Vergilendirmede bağ vergi konusu ile değil vergi yükümlüsü ile kurulmaktadır. UYRUKLUK İLKESİ, Vergilendirme yetkisini kullanan devletin “kişisel egemenliği” altındaki vatandaşlarının dünya çapındaki gelir ve servetlerini vergilendirmesidir. Siyasi bağ ön plana çıkar.
Gelir Vergisinde Mükellefiyet Türleri Vergi hukukumuzda iki tür mükellefiyet şekli belirlenmiştir. TAM MÜKELLEFİYET Türkiye’de Yerleşmiş Olanlar (Mali İkametgah) (İkametgah İlkesi) Uyrukluk İlkesi DAR MÜKELLEFİYET Kaynak İlkesi
Tam Mükellef Sayılanlar Türkiye’de yerleşmiş olanlar (İKAMETGAH İLKESİ) Resmi daire ve müesseselere veya merkezi Türkiye’de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup, bu daire,müessese, teşekkül ve teşebbüslerin işleri dolayısıyla yabancı memleketlerde oturan Türk vatandaşları (UYRUKLUK İLKESİ) (Bu gibilerden bulundukları memleketlerde elde ettikleri kazanç ve iratları dolayısıyla Gelir vergisi veya benzer bir vergiye tabi tutulmuş bulunanlar mezkur kazanç ve iratları üzerinden ayrıca vergilendirilmez.)
Tam Mükellef Sayılanlar Türkiye’de Yerleşilmiş Olanlar İkametgahı Türkiye’de bulunanlar, İkametgahı Türkiye’de bulunmamakla birlikte, bir takvim yılı içinde Türkiye’de devamlı olarak 6 aydan fazla oturanlar (aynı takvim yılı içinde 183 gün ve fazlası) (geçici ayrılmalar Türkiye’de oturma süresini kesmez.) Türkiye’de yerleşmiş olarak kabul edilecektir.
1. Belli ve geçici görev veya iş için Türkiye’ye gelen Bir takvim yılı içinde devamlı olarak 6 AYDAN fazla süre ile Türkiye’de oturmakla birlikte aşağıda sayılan kimseler Türkiye’de yerleşmiş olarak kabul edilmeyeceklerdir, yani bu kimseler Dar mükellef olarak kabul edileceklerdir. 1. Belli ve geçici görev veya iş için Türkiye’ye gelen İLİM ve FEN adamları, UZMANLAR, MEMURLAR, BASIN ve YAYIN MUHABİRLERİ, ve durumları bunlara BENZEYEN diğer kimselerle TAHSİL veya TEDAVİ / İSTİRAHAT / SEYAHAT maksadıyla gelenler 2. Tutukluluk, hükümlülük veya hastalık gibi elde olmayan sebeplerle Türkiye’de alıkonulmuş veya kalmış olanlar.
TAM MÜKELLEFİYET Tam mükellefiyete tabi olan gerçek kişiler, gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışındaki yerlerde elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden vergilendirilir. Türkiye’de elde edilen Kazanç ve İratlar + Türkiye dışındaki yerlerden elde edilen Kazanç ve İratlar.
DAR MÜKELLEFİYET Dar mükellefiyete tabi olan gerçek kişiler sadece Türkiye’de ELDE ETTİKLERİ Kazanç ve iratlar üzerinden vergilendirilirler. (KAYNAK İLKESİ) Türkiye dışındaki yerlerden elde edilen Kazanç ve İratlar üzerinden Türkiye’de gelir vergisi alınmaz. Yabancı memleketlerde oturan Türk vatandaşları 210 seri nolu GVKGT sonrasında Dar mükellef olarak kabul edilmişlerdir.