TELİF HAKLARININ AHLÂKİ, HUKUKİ VE EKONOMİK BOYUTLARI TELİF HAKLARININ AHLÂKİ BOYUTLARI Prof. Dr. Mustafa GÜNDÜZ
AHLÂK KAVRAMININ ANLAMI Ahlâk, dört farklı alana denk düşen anlamlarla karşılık bulmaktadır: 1.Bunlardan birincisi toplum tarafından ortaya konmuş ve benimsenmiş davranışların tamamıdır. Günlük dilde kullanım bağlamı şu cümlelerde karşılık bulur: Ahlâk bozuldu, ahlâka aykırı yayınlar arttı, gençliğin ahlâkı nereye gidiyor, meslek ahlâkı kalmadı, gibi.
AHLÂK KAVRAMININ ANLAMI 2.İkincisi, belirli normlara bağlı olarak sergilenen davranışlardır. Burada ahlâklılık kastedilmekte ve insanın değerinin bilgisinden çıkarılan ilkeler gündeme getirilmek istenmektedir: Sözünde durmak gerekir, işkence yapmamak gerekir, insanlara saygı göstermek gerekir..., gibi.
AHLÂK KAVRAMININ ANLAMI 3.Ahlâkın üçüncü anlamı olarak töre ise, “belli bir toplumun belli bir döneminde bireysel ve toplumsal davranış kurallarını saptayan ve inceleyen bilim” olarak görülmektedir.
AHLÂK KAVRAMININ ANLAMI 4.Dördüncü anlamı, ahlâk felsefesi, yani “etik”tir. Etik, pratik bir etkinlik alanı olan ahlâkı, teorik bir inceleme konusu kılan felsefe disiplinidir. Etik, insanın temel yaşama biçimlerinden biri olan ahlâklılığı konu edinir
AHLÂK MI, ETİK Mİ? Günlük dilde, hatta felsefede, her iki sözcüğün birbiri yerine kullanılageldiğini görmekteyiz. Ahlâk yanlış ve doğru, iyi ve kötü, erdem ve kusur ile yaptıklarımızı ve yaptıklarımızın sonuçlarını değerlendirme ile ilgilidir. Etik ise iyi olanı değil, bir şeyin iyi olduğu hükmüne nasıl varıldığını söyler. Etik, ahlâk üretmez, ahlâk üzerine konuşur.
AHLÂK VE DEĞERLER Ahlâk değerler dünyasının parçasıdır. Ancak, kendisi bir değer değildir. Değer kendisine yöneldiğimiz bir özellik, ahlâk ise ne tür değerlere yöneleceğimizi belirleyen kurallar bütünüdür. Değerlerimiz, çok çeşitlidir. Ama, ahlâkî değerler en üst sıradadır.
AHLÂK VE NORMLAR Bireylerin ilişkilerini düzenleyen ve birbirlerine karşı hak ve görevlerini belirleyen kurallara norm denmektedir. Müeyyidelerinin kaynağı bakımından ahlâk hukuk, din, örf, âdet ve moda birbirinden ayrılır.
AHLÂK VE NORMLAR Diğerlerinin otoritesi dışarıdan içeriye doğru olduğu hâlde, ahlâkî müeyyide içeriden dışarıya doğru baskı yapar. Ahlâkî otoritenin kaynağı ahlâkî bilinç veya vicdandır. Ahlâkî müeyyidenin ortaya çıkardığı sorumluluk, kişinin kendisine karşı duyduğu sorumluluktur.
AHLÂK VE NORMLAR Ahlâk açısından belirli bir ideale göre düşünmemiz ve onu yaşamamız kâfi değildir; aynı zamanda başkalarını da bu ideale göre yaşamaya zorlamalıyız.
AHLÂKi DAVRANIŞIN TEMELLENDİRİLMESİ Bir eylemin ahlâka uygun olduğuna inanan veya başkalarını buna inandırmaya çalışanların öne sürdüğü gerekçeler altıya ayrılabilir: 1. Gerçek ve Somut Bir Olguya Dayandırma 2. Duygulara Dayandırma 3. Olası Sonuçlara Dayandırma 4. Ahlâk Kurallarına Dayandırma: 5. Ahlâk Otoritelerine Dayandırma 6. Vicdana Dayandırma
AHLÂKÎ DAVRANIŞ EKSENİ Ahlâkî davranış ekseni, birbirine dönüşlü olmak üzere ahlâkî değerler, ahlâkî ilişkiler ve ahlâkî eylemlere dayanır.
1. Ahlâkî Değerler Ahlâkî değerler, neyin yasak olduğunu, nelere uyulması gerektiğini bize bildirmekle yönelimimizi, ilişkilerimizi ve eylemlerimizi yaptırım gücüyle belirler. Ahlâkî kişi değerleri ve ahlâkî ilişki değerlerinden söz edilebilir.
Ahlâkî Kişi Değerleri Ahlâkî kişi değerleri, ahlaki ilişkilerde değer koruyan özelliklerdir; dürüst, saygılı, adil ve özgür olmak gibi. Ahlâkî kişi değerleri yalnızca eylemde bulunan kişinin olanaklarıdır ve eylemde bulunduğu diğer kişinin ahlâkî konumuna bağlı değildir.
Ahlâkî İlişki Değerleri Ahlâkî ilişki değerleri ise, bir kişinin başka bir kişi ile ilişkisindeki değerlilik yaşantılarıdır; sevgi, saygı, minnet ve güven gibi. Bu özellikler, kişinin ilişkide bulunduğu tarafta da olmalıdır.
2. Ahlâkî İlişkiler 2. Ahlâkî İlişkiler: Ahlâkî ilişki, bir kişinin belirli bir kişi ile ya da insan durumu ile ilişkisidir. Buradaki ilişkide, kişiler ve yaşanan durum gerçektir. Ahlâkî ilişki mutlaka bir değere bağlı olarak gerçekleştirilen eyleme dayanır.
3. Ahlâkî Eylem a. Kişinin Kendisiyle İlişkisinde, b. Kişinin Diğer Kişilerle İlişkisinde ve c. Bir Durum Karşısında
İNSANIN YAŞAYIŞI VE AHLÂK İnsanın yaşayışını kendi varlığı, onuru ve sosyal kurallarla ilişkisi olmak üzere üç grupta ama genel olarak kişiye saygı temelinde değerlendirmek olanaklıdır. Kişiye saygı insanın kendisinden başlar ve bütün insanlığı kapsar. Sözgelimi telif hakları bu temeldeki bir gelişmedir.
Kişiye Saygı Kişinin kendisini saygıya değer bulması, ahlâklılığın tabanı olan hak/ödevlere bağlı olarak gerçekleşir. Haklar, herhangi bir kimsenin ihlal etmesine izin verilmemesi gereken çizgiyi belirler. Kişinin kendisine saygısı ve bunu başkalarından da beklemesi hem bir hak hem de bir sorumluluktur. Zaten kendisine saygısı olmayana ne başkasının saygı göstermesi beklenir, ne de kendisinin başkalarına saygı duyması olanaklı olur.
Kişinin Onuru Kişiye saygı, hakların yanı sıra onuru da gözetmeyi gerektirir. Onur, insanın kendi benliğine saygı duyması ve aynı saygıyı başkalarından da görmesidir. İnsan onuru insanın hakkı olan hakları alması sonucu ortaya çıkabilir. Ancak insanın da bu haklara layık olduğunu göstermesi gerekir.
İNSANIN OLANAKLARI İnsan bilen, tasarlayan, amaçlayan, plan yapan, amaca uygun araç yapan, seçim ve tercihlerde bulunan ve bunlara bağlı olarak eylemde bulunan akıllı bir varlıktır. İnsanların eylemi, bir ilke, norm, inanç ve değere bağlı istençli bir davranıştır.
HOMO MORALİS İnsanlar, eylemlerini başkalarını gözeten bir bilgi ve kaygıya bağlı olarak ve iyi-kötü gibi değerlendirme yaparak gerçekleştirirler. Bu değerlendirme, her toplumda bulunan birtakım duygusal kökenli eğilimler, yerleşik düşünceler, inançlar, töreler, alışkanlıklar, gelenekler ve görenekler açısından yapılır. Bu yaşama biçimi içindeki görünümüyle insana “homo moralis” denir.
İNSAN OLMANIN GEREKLERİ İnsan olmanın gerekleri, ödev ve hak ekseninde yer alabilir: İnsanın kendine karşı hak ve ödevlerinin yanı sıra, diğer kişilere karşı hak ve ödevleri ahlaki toplum açısından önemlidir. Kant’a göre, diğer insanlara karşı ödevlerimiz ikiye ayrılır: 1. Hayırseverlik, lütufkârlık ödevlerimiz, 2. Yükümlülük, adalet ödevlerimiz.
1. Hayırseverlik, lütufkârlık ödevlerimiz Başkalarına iyilik yapmaktan haz duyarız. Bu hazzın dolaysız olanı sevgi, dolaylı olanı ise yükümlülüktür. Bunların ikisi de insan olma eğilimimizden kaynaklanır.
2. Yükümlülük, adalet ödevlerimiz. Bu ödevler eğilimden değil, diğer insanların haklarından kaynaklanır. Başkalarının haklarına değer vermek ve saygı göstermek bizim için bir ödevdir.
Telif Hakkı Ahlâkı En başta, telif hak sahibi olan herkes kendi hakkını korumak ve başkaları tarafından çiğnenmesini önlemekle yükümlüdür. Telif hak sahibi olan bir kişi, bu ayrıcalığından feragat etmeyip, elinden geldiği kadar savunmalıdır; aksi takdirde haklarından vazgeçerse, aslında insanlığından da vazgeçmiş olur.
Telif Hakkı Ahlâkı Bize ya da bir kimseye haksızlık yapıldığını duyduğumuz zaman öfkeleniriz. Haksızlık yapan kimseye başkasının hakkını çiğnemenin ne demek olduğunu hissettirmeye hatta cezalandırmaya yöneliriz. Doğrudan insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak görülebilecek telif hakkı ihlalinde ise, tepkimiz insanlık adına olmalıdır.
Telif Hakkı Ahlâkı Telif hakkı ahlâkı açısından gerçek hırsız ile iki yüzlü hırsızı birbirinden ayırabiliriz. Yaptığını meşrulaştıracak nedenler öne süren, başkalarını da buna ortak etmeye çalışan, yüze gülen, sinsi , ikiyüzlü hırsız; doğrudan ve açıkça çalanın yaptığı kötülükten çok daha aşağılıktır. Zira, insan açıkça yapılan hırsızlıktan kendini korumaya çalışabilir, ama sinsice yapılandan koruyamaz.
Telif Hakkı Ahlâkı Telif hakkı ahlâkı bakımından insan kendisine iki açıdan değer biçebilir: 1. Kendisini ‘’yetkinlik ideali’’ ile karşılaştırarak 2. Kendisini ‘’başkaları’’ ile karşılaştırarak. Birincisi iyi bir seçimdir: Davranışımızın nedeni her durumda iyilik üzerine kurulur. İkincisinde sorun olabilir: Kendisini karşılaştırdığı kişiler başkalarının haklarını ihlal edenler olabilir.
Diğer İnsanların Haklarından Doğan Yükümlülüklerimiz Bir kimseye hakkı olan bir şeyi vermek, lütufkârlık ve hayırseverlik değil, yükümlülüktür. Başkalarının hakkından doğan ödevlerimiz yalnızca zorlamayla yerine getirilemez. Cezadan korkarak hakları gözetenler sadece biçare insanlardır.
Diğer İnsanların Haklarından Doğan Yükümlülüklerimiz Başkalarının haklarına aykırı davranan bir kimse, hukuk açısından suçludur. Etik açıdan ise, böyle bir davranışta bulunmayı aklından geçirmesi bile onu suçlu yapar. Çünkü, karar çoktan verilmiş olduğu halde gerçekleştirmek için fırsat bulanamamıştır. Zihniyeti arı olmadığı sürece, ahlak mahkemesi nezdinde insan eylemi gerçekleştirmiş sayılır.
Diğer İnsanların Haklarından Doğan Yükümlülüklerimiz Başkalarının haklarıyla ilgili olduğu zaman, herhangi bir insanın hakkını ihlal etmiş olmakla, bütün insanlığın hakkı ihlal edilmiş olur. Telif hakları ihlali, bu hakları insanlar ortaya koyduğu için, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur.
TEŞEKKÜR EDERİM Prof. Dr. Mustafa GÜNDÜZ