(çok) sesli.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
ses düğmesini açabilirsiniz
Advertisements

KÜÇÜK İTFAİYECİ lütfen sesi açıp Tıklayınız..
YOLCULUK Veda ettim gençliğimin gamsız geçen rüyasına, Çıktım aşkın nihayeti bulunmayan sahrasına. Bilmiyordum yol neresi? Varacağım yer neresi? Dayanarak.
(ses düğmesini açabilirsiniz)
…Bu sunuda anlatılan olaylar gerçekten yaşanmıştır…
(ses düğmesini açabilirsiniz) OR’DA, BİR MAHALLE VAR UZAKTA…
küçük bir internet masalı
Bugün öğlen tatilin var mı? Seni ödünç alabilir miyim?
BOZKIR’A NİNNİ ses düğmesini açabilirsiniz Ali Demirsoy hocamızın göndermiş olduğu bu fotoğraftan müthiş etkilenmiştim.
HANSEL VE GRATEL.
(ses düğmesini açabilirsiniz) Birisi size derse ki:
onca gerçek; (ses düğmesini açabilirsiniz) onca düş varken…
Bana Biraz İstanbul Verin SESİ AÇIN VE TIKLAYIN Bana biraz İstanbul verin arkadaşlar, İstanbul’un en güzel yerlerinden olsun. İçinde çocukluğum olsun;
(ses düğmesini açabilirsiniz) ihtiyar mısırcı ve sürpriziniz.
I . BÖLÜM Slaytı SESLİ ve kendi akışında izleyiniz
SARILMAK ses düğmesini açabilirsiniz İkiye ayrılır Yeni Türkü’nün Vira Vira albümünün şarkıları: aşırı güzel olanlar ve aşırı berbat olanlar. Her nedense.
Zor elde ettiklerinizin kıymetini bilirsiniz; bu küçük öykümüz de, bir zor elde edişle, bir kıymet bilişle ilgili... (ses düğmesini açabilirsiniz)
“Sonsuza Dek” sesli.
HERKES NERDE? (sesi açabilirsiniz) HERKES NERDE? bölüm: 1.
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için ‘mouse’u tıklayınız.
sesli “yabancı” lisan? kaç yabancı dil bilirse bilsin insan…
ANNEYE NİNNİ (bütün anneler bebektir) Bugün sonucu içimizi rahatlatan bir anjiyo yapıldı anneme. Henüz icat olmamış bir alet ile bakılsaydı, aslında.
DÜŞLER ANLATILIRSA – 2011 YILINDA; BİR ULUSAL BİLİŞİM KURULTAYI’NDA… (sesli)
Bir yaz günü üçgen tek başına parkta oynuyordu.
DiŞ DOKTORU Diş hekiminin odasına giren genç ve güzel kadın:
MASAL KAHRAMANLARI Oyhan Hasan BILDIRKİ SEVGİYE SUSAMAK.
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için sadece “mouse”u tıklayınız.
…Bu sunuda anlatılan olaylar gerçekten yaşanmıştır…
ALÇAKLIK KORKUSU (sesli). ALÇAKLIK KORKUSU (sesli)
AŞKLaRıM.
KALANIN ARDINDAN (sesli) Hep birlikteydik, masmaviydi hava; ne çok seviyordu herkes birbirini. Gitara yeni başlamıştım; çalacaktım ama utanıyordum.
Cemal Şimşek HÜZÜN YAĞMURLARI Venüs'ten GELİYORDU.
Söz yürekten çıkarsa, yüreğe gider. Dilden çıkarsa kulağı aşamaz.
ses düğmesini açabilirsiniz bu satırları yazdıran Dmitry Dmitrievich Shostakovich ve André Rieu’ya teşekkürlerimle...
KISKIVRAK (ses düğmesini açabilirsiniz) Kıskıvrak yakalanmışsın; gıyabi tutukluluğun vicahiye dönüşmüş doğumunla. Hep seçememiş, seçilmişsin ömrün boyunca.
Bu hikaye Japonya' da yaşanmış gerçek bir olaydır
Eski Sokaklar.
ANKARA’NIN MAHZUN BANLİYÖ İSTASYONLARI (Doğu Yakasının Hikayesi) (sesli)
ses düğmesini açabilirsiniz seksen iki yılda; açık alınla... Bir kutlama kartı geldi Korkut’tan; yani evvel zaman, kalbur saman içindeki, “bizim.
bir tatlı huzur (sesli) DİZİDE, TARTIŞMADA, TRAFİKTE, TELEFONDA, İŞTE, OKULDA, TOPLANTIDA, ALIŞVERİŞ KUYRUĞUNDA; HANGİ KAPIYI ÇALSAN, BURUK ACI GİBİ.
Doğal afetler birden meydana gelip büyük can ve mal kayıplarına neden olduğu için, yazılı ve sözlü olarak sanatçılara konu olmuştur.
yumurtanın hep sarısı, hep beyazı bildiklerimiz; ya olmazsa olmaz mavisi?? sesli.
kısa metrajlı yazı ses düğmesini açabilirsiniz
MERİÇ ŞEHİT ÖĞRETMEN AYDIN YILMAZ İLKÖĞRETİM OKULU 2/A SINIFI
mazeret ses düğmesini açabilirsiniz bir fotoğraf makinasının, cepte beş kuruş parasının, aydınlık bir geleceğinin olmayışı da, Değil bir "makro" objektifinin;
BAKIŞBAKIŞ AÇISIAÇISI. Arjantinli ünlü golfçu Robert Vincenzo yine bir ödül kazanmış, ödülünü alıp kameralara poz vermiş. Ardından kulübüne uğramış, eşyalarını.
ses düğmesini açabilirsiniz
HOŞGELDİN MASUMİYET DÜNYADA İNECEKLERE GECEYLE RANDEVU SARI VOSVOS KEMER İZİ BEDEN HAPSİ ALTI SIFIR ZAMANI DÜŞLEMEK KAYITSIZ ŞARTSIZ EVLİLİK CANIM.
(ses düğmesini açabilirsiniz) son babalar son patronlar son kuşlar.
TUTUNMAK Birinci Bölüm.
ses düğmesini açabilirsiniz Bir sararmış fotoğraftayız.
ses düğmesini açabilirsiniz 18 aralık 2009 Cuma - 20:00 o kamyonun kasasında olabilmek.
ses düğmesini açabilirsiniz - ilerlemek için mouse’u tıklayınız.
MASAÜSTÜ ARKA PLANI (ses düğmesini açabilirsiniz)
İmza: Kızın Babamıza söylemek isteyip de söyleyemediklerimiz... İmza : Kızın.
KÜL KEDiSi-SINDRELLA Hazırlayan: Emine KOÇAK- 7/A
GÜNDÜZ MASALI 1. Masal: binBİR GECElik MASALI masal - (sesli) devam etmek için düğmeye.
fısıltıyla da olsa çok sesli + 1 çok başka şeyler olmalıyken “çekinilecekler”, “sonra ne derler?”ler, “uymaman gereken!”ler; ardına dek açılmış kollarla.
FEDAKARLIK.
PARA BİRİKTİRİYORUM.
Galiba artık yalnız düşlerimizde yaşayabileceğimiz zamanların güzelliklerini anlatıyordu.
MATEMATİK DERSİ TOPLAMA İŞLEMİ (Toplamları 10’a kadar olan sayılar)
BİRİKİM YAPACAĞIM.
. 25 SİHİRLİ FASULYE Bir zamanlar yoksul ve dul bir kadın varmış. Oğlu çok tembel bir delikanlı olduğu için paraları yok denecek kadar azmış. Bir gün.
Hızlı Okuma.
ÖZEL HİSAR İLKÖĞRETİM OKULU 2/A SINIFI
Yazılışları aynı anlamları farklı olan sözcüklere
BARIŞ MANÇO CEM KARACA SEZEN AKSU VE BEN CEM KARACA “ TAMİRCİ ÇIRAĞI”
Galiba artık yalnız düşlerimizde yaşayabileceğimiz zamanların güzelliklerini anlatıyordu.
Sunum transkripti:

(çok) sesli

o yıllarda çocuk olunca; ortamını bulunca... (beş parçaya bölünmüş öykü)

öykü - 1:   - … mahallemize gelen simitçinin tablasında bir de zil vardı; çocuklar uzaktan duyardı gelişini. Alabilecek 25 kuruşunuz yoksa beşe böler, 5 kuruşluk satardı; böylece canı çok çeken de yiyebilirdi o mis gibi simidi. Sokak kedilerini, köpeklerini de besleyen bir simitçiydi; o zilin sesi sokağın ucundan duyulduğunda, çoluk, çocuk, kedi, köpek, koşa koşa karşılardı kendisini…         Bunları anlattığı sırada bir Yargıtay üyesi değil, cebinde beş kuruşu kalmamış öteki dört arkadaşıyla birlikte simit yiyen bir çocuktu sevgili Mustafa Demirdağ. Bir simitçi nasıl olabilirdi zaten 1950’lerde, 1960’larda doğmuş çocukların dünyasında – bir futbol takımı amigosu (Eskişehirspor amigosu Orhan) Mersin İdmanyurdu deplasmanı öncesi taraftarlara gazetede bildiri yayınlayıp: - “Bu ay kış ayıdır. Odun, kömür alınacak, sobalar kurulacak, kışlık erzak temin edilecek; Mersin’e gidip paralarınızı tüketmeyin…”     derken?

öykü - 2:   Bir bisikletin fren izi gibi, yüreğinde yılların derin izini taşıyan bir hanımdı. Ortamını bulmuş, daha güzelleştiren kırış kırış gözleriyle, tek damla gözyaşı damlamadan anlatmıştı: Küçük bir kız çocuğuydu. Gözlerini kısmış, bisikletiyle o zamanlar bomboş olan Necatibey yokuşundan aşağıya uçarak iniyordu. Okuduğu Sarar İlkokulu’nun az ötesinden yatarak sola dönüyor; acı bir frenle, sokağa siyah silgiyle silinmiş bir satır gibi iz bırakıyordu. Ardından Cihan Sokağı’ndaki evlerinin önünde duruyordu. Sonra dayayıp duvara bisikletini, arkadaki kömürlüğün üzerinde, mahallenin yakışıklısı Alpaslan Abi'nin penceresine baka baka ip atlamaya başlıyordu. Her zaman yara bere içerisindeydi. Dizlerinde kabuk, pantolonunda sökük eksik olmayan bir kızdı. Annesinin kışkışlayıp, çamaşırlarını astığı o kömürlüğün üzerinde, penceredeki gitar çalan gölgeyi ararken aşağıya düşmüş, yıldızları görmüş: “Herhalde öldüm...” sanmıştı.

Ve bisikletinden rahatsızdı birileri.   Küçük bir kız çocuğunun kanatlı atından şikayet vardı annesine; istemiyorlardı bu huzur kaçıran demir atı nedense. Dedim ya; birileri bayağı rahatsızdı işte. Okuldan dönmüştü; kilidi bozuk çantasını fırlatıp atacak, kanatlı atına atlayacaktı. Bir kamyonet hareket etmişti evlerinin önünden, kasasında da bisikleti duruyordu. N’oluyordu? O kamyonetin arkasında koşmaya başladığında - yüzlerce kilometre uzunluğundaki Cihan Sokağı’nda, komşularının kapalı perdesi aralanıyordu. O gün, o an, oracıkta büyümüştü. - Bu bisiklet gidecek” dedi baban; yine şikayet geldi…     diyordu annesi. Hiç ağlamadı. Ne tek bir damla gözyaşı aktı gözlerinden; ne de “bisiklet”e dair tek bir söz çıktı ilerideki yıllarda ağzından - ta ki bir başka yüzyılda bunları küçük bir kız çocuğu gibi anlatacağı ve anlaşılacağı o ortamı buluncaya kadar…

öykü - 3:   Saçlarında beyazlar, Depreme Dayanıklı Bina tasarımı konusunda uzmanlaşmış bir İnşaat Yüksek Mühendisiydi sevgili Cahit Kocaman. Bir yazının ekinde, bir tornet planı gelmişti. Aslında bir plan posta kutusuna düşmemişti bir mühendis atlamış rulman tekerlekli tornetine asfaltta öteki tornetlerle cayırtılar koparken, masumiyet yıllarına doğru yollara düşmüştü.

cebinde taşlaşmış kareli mendiliyle bir çocuk oturmaktaydı.. Artık o bilgisayarın başında, beli lastikli kısa pantolonu; cebinde taşlaşmış kareli mendiliyle bir çocuk oturmaktaydı..

öykü - 4:   Koca adamdı; kalıbına bakan uzayı kurtaracak sanırdı. Oturup bir kalasa çiviler çakmış, iki ucunda daha büyük çivilerden kaleler yapmıştı.

Küresel kriz raporları açıklanıyor, kart ödemeleri yaklaşıyor -  İşaret parmağıyla bronz bir 5 kuruşa fiskeler vurarak gol atmaya çalışıyordu. Küresel kriz raporları açıklanıyor, kart ödemeleri yaklaşıyor - o ise taca çıkmış 5 kuruşu, kenardan mancınık gibi sahaya atıyordu.   Nasıl allak bullak olmuştu bir gün ablası büyüdüğünde – artık onunla oynamak istemediğinde? Bir fiske, iki fiske, hooop bir fiske daha; kendi kendine beş kuruşu çivilere çarptırıp, çınlatarak goller atıyordu.  Beş dakika sonrasını kestiremese de, o anda (yani geçmişte), beş kuruşluk servetiyle yeniden varlıklı ve müthiş mutluydu.

öykü - 5:   Oğlunu doktora getirmişti. Muayene bitmişti, gidebilirlerdi; ama gidemiyordu. Oğlu ona bakarken, o dalmış, o çakılmış kalmış, fotoğrafının çekildiğini bile fark etmeden orada duran Tommiks’i okuyordu.

Acaba o sırada Teksas’ın ilk sayısında yer alan Rodi’nin öldürülen babasının isminin İhtiyar Lassiter olduğunu hatırlıyor muydu?   Önünde bir top sekse peşinden koşacak, ip atlansa dalacak, bir taşa vursa sekerek bir daha vuracaktı. Hamileliğin kadını erkeği yoktu; herkesin içinde bir çocuk vardı; ortamını bulduğu anda, o çocuk hemen bir tekme atıyordu. O çocuk hiç doğup kirlenmiyor, kendince saklambaç oynuyor; hiç umulmadık bir anda düşler gelip buluyor, pat diye “sobe” diyordu... ** ** ** ** ** ** ** ** **

3 Mart 2012’deki 10. “evet; sevdik…”te, öykü - 25:   Biz mahalle arkadaşım Soprano Leyla Çolakoğlu ile birlikte simidi beşe değil - susamlara böldük. 3 Mart 2012’deki 10. “evet; sevdik…”te, farkında olmasalar da her daim çocuk kalanlarla, bu öyküleri değil ama böyle öyküleri, böyle şarkıları, yine coşkuyla paylaştık.

Konu 1950’lerin 1960’ların mahallelerinde geçen çocukluk olunca: zemheri de olsa, tipiden, buz pisti yollardan dışarı çıkılamasa da, dün’cellenip, sahnede “10. defa” sunulsa da, "her" yaştan çocukların yine koşa koşa gelip salonu doldurduklarına, gözyaşlarına, sahnedekilerin değil, izleyenlerin bis yapışlarına, hep birlikte coşkuyla eski okul şarkıları söyleyişlerine tanık olduk. Ve bu konuda bir tılsım, bu işin içinde bir düş  (ama ne düş) olduğunu, onuncu defa anladık...   düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** T.C. DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI mensupları eşlerinin dayanışma derneği DMEDD'e (başta sevgili Canan Koru, Cihan Erkula, Simay Gümrükçü & Berna Aydın olmak üzere) kalp dolusu sevgilerimizle...   Leyla Çolakoğlu & Yalçın Ergir 3 Mart 2012 - Ankara Palas "evet; sevdik..." görselleri: http://www.ergir.com/2012/bu_isin_icinde_bir_dus_var.htm   “evet; sevdik’in tüm masal yolculuğu: http://www.ergir.com/evet_sevdik.htm Milliyet Gazetesi'nden Güngör Uras’ın köşe yazısı: http://www.ergir.com/2012/Gungor_Uras_Milliyet_Gazetesi.htm

Konu 1950’lerin 1960’ların mahallelerinde geçen çocukluk olunca: zemheri de olsa, tipiden, buz pisti yollardan dışarı çıkılamasa da, dün’cellenip, sahnede “10. defa” sunulsa da, "her" yaştan çocukların yine koşa koşa gelip salonu doldurduklarına, gözyaşlarına, sahnedekilerin değil, izleyenlerin bis yapışlarına, hep birlikte coşkuyla eski okul şarkıları söyleyişlerine tanık olduk. Ve bu konuda bir tılsım, bu işin içinde bir düş  (ama ne düş) olduğunu, onuncu defa anladık...   http://www.egir.com ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** T.C. DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI mensupları eşlerinin dayanışma derneği DMEDD'e (başta sevgili Canan Koru, Cihan Erkula, Simay Gümrükçü & Berna Aydın olmak üzere) kalp dolusu sevgilerimizle...   Leyla Çolakoğlu & Yalçın Ergir 3 Mart 2012 - Ankara Palas "evet; sevdik..." görselleri: http://www.ergir.com/2012/bu_isin_icinde_bir_dus_var.htm   “evet; sevdik’in tüm masal yolculuğu: http://www.ergir.com/evet_sevdik.htm Milliyet Gazetesi'nden Güngör Uras’ın köşe yazısı: http://www.ergir.com/2012/Gungor_Uras_Milliyet_Gazetesi.htm fondaki koro: or'da, bir köy var uzakta (bir dağ masalı filminden) münir ceyhan çocuk korosu söz: ahmet kutsi tecer