KABÛS.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
TÜRKAN YÜKSEL Tıkır Top.
Advertisements

Bu sözleri hiç duydunuz mu?
Çelebi Grubu.
KRAL ve EŞLERİ Bir zamanlar, büyük ve güçlü bir ülkeyi yöneten kralın 4 eşi varmış. Kral en çok dördüncü eşini severmiş, bir dediğini iki etmez, her.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ.
5 EKİM Bu gün var edildim, buradayım, varım. Müthiş bir
ASIL EKSİKLİK Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti. Asıl eksiklik, çareyi başkasında aramaktı.
Fare Öyküsü.
Hayat ertelenemez… Ümit Aydemir.
- Buraların yabancısıyım demiş.
Lütfen sesi açıp Tıklayınız..
Tek Kişilik Aşk Müzik: Candan Erçetin/Sensizlik İnternetten alıntı.
AYAKKABICI Ayakkabıcı, yeni getirdigi malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi.
Tanrı, melek ve bebek:.
KRAL ve EŞLERİ Bir zamanlar, büyük ve güçlü bir ülkeyi yöneten kralın 4 eşi varmış. Kral en çok dördüncü eşini severmiş, bir dediğini iki etmez, her.
Benim biricik Canım Babacığım
Terentius, "Onunla her şeyi paylaşmak zevkinden
Kızıl meydan bomboştu Nathalie önümde yürüyordu.
DOĞAN CÜCELOĞLU'NUN EĞİTİMİNDEKİ KATILIMCILARLA BİR KONUŞMASINDAN:
Paris ve sen Yağmur yağıyor Bu sonbahar Eskiden olduğu gibi
Bu olay, Marmara Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü 1993 yılında bitiren Dilek isimli bir kızın başından geçmiş. (Böyle anlatılıyor, soyadı.
BUĞDAYDAN EKMEĞE MADDENİN DEĞİŞİMİ
SLAYTI MUTLAKA SESLİ İZLEYİNİZ… İYİ SEYİRLER…
Dövüş ustası olanlar öfkelenmezler. Kazanma ustası olanlar korkmazlar
İngilizceden çeviri : Orkideler İngilizceden çeviri : Müzik: Autumn Rose.
AŞK GÜNLÜĞÜ.
Bir zamanlar bir ağaç varmış
AHİRET İNANCI.
ANNE-BABA ÇOCUK İLETİŞİMİ
1937. Tarsus. Topçu Alayı tatbikat için dağılmıştı. Çadırlar henüz kurulmuştu ki, şiddetli bir yağmur başladı. Her taraf çamur kesildi.
Pes ettim... Daldaki yapraktım yaşamda, Hayat denilen ağacın dallarından, En yalnız olanında bir küçük yaprak, Yalnızdı üzerinde bulunduğum dalım,
PAPATYANIN SEVGİSİ AKREP.
DiŞ DOKTORU Diş hekiminin odasına giren genç ve güzel kadın:
yapIlarIna göre fİİller
BİR MİLLETİN KURTULUŞ MÜCADELESİ
Göl’ün Hikayesi.
Cemal Şimşek HÜZÜN YAĞMURLARI Venüs'ten GELİYORDU.
BABALAR VE KIZLARI.
Şiddetle itiraz ettim: "Ama ben seni seviyorum!!!"
ŞEYTAN.
TIRTILIN DEĞİŞİMİ.
DAYANIŞMA VE YARDIMSEVERLİK
Mitat Zorlu 1 ALİ YALKIN İLKÖĞRETİM OKULU 2/A SINIFI ÇALIŞMA SAYFASI Adı ve Soyadı: ……….…………………………………..…… No: ……… 15 Ocak 2010 Cuma Annem marketten 2.
ÖLÜMCÜL HASTALIK... Doğan Cüceloğlu'nun eğitimindeki katılımcılarla bir konuşmasından: Doğan Cüceloğlu: - Arkadaşlar, aranızda ölümcül hastalığı olan var.
yapIlarIna göre fİİller
BALONUM OKUMA – ANLAMA.
SLAYTI MUTLAKA SESLİ İZLEYİNİZ… İYİ SEYİRLER…
İBRETLİK BİR HİKAYE.
Tıkır Top
AĞLATAN TEVEKKÜL Sesli İzleyiniz.
SEVGİ ZENGİNLİK BAŞARI
Cemal Granda Atatürk’ün Hizmetkârı’nın Anılarından
Annemin yalnızca bir gözü vardı
3. Sempatik ve Esprili Konuşmak
MORFOLOJİK ANALİZ (Tanınmış yazarların eserleri).
MERHAMET ŞEVKAT FEDAKARLIK
FEDAKARLIK.
ASIL EKSİKLİK.
1937. Tarsus. Topçu Alayı tatbikat için dağılmıştı. Çadırlar henüz kurulmuştu ki, şiddetli bir yağmur başladı. Her taraf çamur kesildi.
2. İnanca Bağlılığı.
Bunu okumak sizi herhangi bir borç yükü altına sokmayacaktır.
SÛRELER : CÛZ : 29 Mülk Sûresi (1 – 30)
1. Allah Sevgisi.
CANIN KUŞLARI Can, o gün annesine ne kadar çok sıkıldığını anlatıyordu: — Neden oyuncaklarınla oynamıyorsun? diye sordu annesi. — Ama onlar benimle oynamıyorlar.
4/A 51 BÜŞRA CUHADAR.  Fedakarlık, bencilce düşünmeyerek başkaları için kendimizden ödün vermektir. Bazı insanlar sevdikleri için çırpınır, onlariçin.
GENEL TEKRAR - 6 CÜMLE ÖĞELERİ - VURGU – ARASÖZ FEM DERSHANELERİ
Keloğlan ve Kuyu Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir Keloğlan’la ninesi varmış. Bunlar çok yoksul insanlarmış. Keloğlan’ın.
Bir zamanlar, birbirine bitişik iki çiftlikte yasayan iki erkek kardeş vardı. Günlerden bir gün bu iki kardeş arasında bir anlaşmazlık baş gösterdi. İki.
Bu olay, Marmara Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü 1993 yılında bitiren Dilek isimli bir kızın başından geçmiş. (Böyle anlatılıyor, soyadı.
Sunum transkripti:

KABÛS

Küçüklüğümden beri dar yerlerden sıkılır ve buralardan adeta nefret ederek kaçardım.

Daha sonra bunun bir hastalık olduğunu anlamış, fakat bu illetten bir türlü kurtulamamıştım.

Oysa ki o dar mekanlara şimdi ister istemez girecektim.

Beni sarıp sarmalamışlar ve uzunca bir tabuta yerleştirmişlerdi.

Çevremi dolaşanların seslerini gayet iyi duyuyor, gözlerim kapalı olmasına rağmen, her nasılsa onları görebiliyordum.

Genç yaşta öldü zavallı, diyorlardı Genç yaşta öldü zavallı, diyorlardı. Halbuki yapacak ne kadar çok işi vardı.

Gerçekten de birçok işim yarım kalmıştı.

Mesela oğluma iyi bir iş kuramamış, araba ile renkli televizyon taksitlerini henüz bitirememiştim.

Birden kulaklarımı çınlatan bir ses ile irkildim.

-Geçti artık geçti, diyordu.

İçimden, keşke geçmemiş olsaydı, diyordum.

Nerden başıma gelmişti o kaza bilmem ki?

Halbuki ne kadar da iyi araba kullanırdım.

Olup bitenleri hatırlamaya çalışırken, dostlarımın çevremi sardığını ve üzerimi örtmek için tabutun kapağını kaldırdıklarını fark ettim.

Avazım çıktığı kadar bağırmak ve çırpınmak istediğim halde, ne kımıldayabiliyor ne de bir ses çıkartabiliyordum.

Biraz sonra koyu bir karanlık içinde kalmış ve gözlerimi, tabutun tahtaları arasında sızan ışığa çevirmiştim.

Dehşet içinde: Aman ALLAH’ım, dedim.

Korkudan hiçbir şey düşünemiyordum...

Biraz sonra omuzlara kaldırılmıştım.

Sallana sallana götürülmeye başlanmıştım.

Dışarıdaki seslerden yağmur yağdığı belli oluyor, su damlacıklarının sesi tabutumun gıcırtısına karışıyordu.

Cenaze namazı için camiye gidiyor olmalıydık.

Cami deyince aklıma gelmişti.

Çok yakınımızda olmasına rağmen nedense bir türlü elim değip gidememiştim.

Ama 50 yaşına gelince namaza başlayacak, arada bir yudumladığım içki ve diğer kötü alışkanlıklarımı terk edecektim.

Ahh! Şu kaza olmasaydı, ileride ne iyi insan olacaktım.

Daha önce duyduğum ses:

Geçti artık geçti, diye tekrarladı

Bitti artık...

Biraz sonra namazım kılınmış ve imam, cemaata nasıl bir insan olarak bilindiğimi sormuştu.

Ben cemaatin arasındaki 8-10 kişinin olumlu bakmadığını gayet iyi biliyordum.

Evet, bu insanlara kötülük ettiğimi kabul ediyordum.

Fakat şu kaza olmasaydı, onların da gönlünü alacak ve yaptığım haksızlıkları telafi edecektim.

Yine aynı ses: Geçti artık geçti, dedi.

Camideki işimiz bittikten sonra, tekrar omuzlara kaldırılmıştım.

Tabutumun eğik bir şekilde taşınmasından, mezarlığa giden yokuşu tırmandığımızı anlıyordum.

Şiddetle yağan yağmurun, çatlaklardan içeri girerek kefenimi yer yer ıslattığının da farkındaydım.

Buna rağmen dışarıda konuşulanlara kulak verdim...

Dostlarımın bir kısmı piyasadaki durgunluk ve enflasyondan, bir kısmı maaşlarına yapılacak artıştan bahsediyor

Diğer bir kısmı da, geçen akşam televizyonda oynanan kovboy filmini methediyorlardı.

Tabutumun bir ucundan tutan birisi de, yanındakinin kulağına fısıldayarak:

Yani, tam da ölecek günü buldu rahmetli, diyordu.

- Bunun yüzünden sırılsıklam olduk birader.

Üstelik bu gidişle kupa maçlarını da kaçıracağız.

Gel de kızma.

Duyduklarım herhalde yanlış olmalıydı.

Yoksa bunlar, uykularımı onlar için kaçırdığım dostlarım değil miydi?

Yolculuğum bir müddet sonra sona ermiş ve tabutum yere indirilmişti.

Kapak tekrar açıldı ve güçsüz vücudumu kucaklayan kollar, beni dibinde su toplanmış bir çukura doğru indirdi...

Boylu boyunca yattığım yerden etrafıma baktım.

Evet burası bir mezardı.

O ana kadar buraya ineceğimi, neden hiç düşünmemiştim...

Sessiz feryatlarımı kimse duymuyor ve dostlarım, kalın tahta ve beton plakalarla üstümü kapamak için adeta birbirleriyle yarışıyorlardı.

Tekrar zifiri karanlıkta kalmış ve bütün zerrelerimce dua etmeye başlamıştım:

-Ya RABBİ, bir fırsat daha yok mu?

Ne olur bir fırsat daha ver ki, senin istediğin gibi bir kul olacağım, diyordum.

Ne olur ALLAH’ım bir fırsat daha ver.

Bir fırsat daha...

Daha önce duyduğum ses, aynı şeyleri tekrarladı:

Geçti artık geçti. Her şey bitti artık...

-       Vücudumu örten tahtaların, üzerime kürekle atılan toprağın çıkardığı ses, gök gürültüsünü andırıyor ve bütün benliğimi sarıyordu.

Son bir gayretle yerimden fırlayarak gözlerimi açtım.

Odamdaki rahat yatağımda yatıyor, fakat korkunç bir kabus görüyordum...

Bitişik dairede oturan doktor arkadaşım, başucumda duruyor ve :

Geçti artık geçti, diye tekrarlıyordu.

Geçti bak, bir şeyin kalmadı.

Yattığım yerden yavaşça doğruldum.

Terden sırılsıklam olmuş ve sanki yirmi kilo vermiştim.

Dışarıda sağanak halinde yağmur yağıyor ve gök gürültüsünden bütün ev sarsılıyordu.

Çevremdekilerin şaşkın bakışları arasında kendimi toparlamaya çalışırken:

-Ya RABBİ, sana bütün zerrelerin adedince şükürler olsun, diyordum -Ya RABBİ, sana bütün zerrelerin adedince şükürler olsun, diyordum. İyi bir kul olmak için, ya bir fırsat vermeseydin?

ESKAD Evrensel Sevgi ve Kardeşlik Derneği Lefkoşe\ KIBRIS

DERLEYEN HAKAN ORMANCI İŞLETME-3 TRABZON