HUKUK VE PSİKİYATRİ Prof.Dr.Bengi SEMERCi.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
ÖFKE DUYGUSUNUN TANINMASI VE KONTROL EDİLMESİ
Advertisements

OSTEOPOROZ (KEMİK ERİMESİ)
? ? ? Bugünlerde şu soruları kendinize soruyor musunuz?
Şİddet Muhammet GÜLER.
GERİLİM TİPİ BAŞ AĞRISI
ZİHİNSEL ENGELLİLİK VE BAZI RUHSAL BOZUKLUKLAR
Zor insanla başa çıkma yolları
Yrd. Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül Psikoloji Yüksek Lisans 1
ERGENLİK DÖNEMİNİN ZİHİNSEL, RUHSAL VE SOSYAL ÖZELLİKLERİ
ADIYAMAN İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ RUH SAĞLIĞI VE SOSYAL HASTALIKLAR ŞUBESİ
HUKUK VE PSİKİYATRİ Prof.Dr.Bengi SEMERCi.
Ergenlerde Madde Bağımlılığı
KANSER VE PSİKİYATRİ Prof Dr Behcet Coşar
ALGI NEDİR ? Duyusal uyarımların anlamlı deneyimlere çevrilme süreci. Bu deneyim, yani algı, uyarım ile sürecin ortak ürünüdür.
TİK BOZUKLUKLARI.
Yönetimde stres kaynakları
PSİKİYATRİK BOZUKLUKLAR
Çocuk Psikiyatrisinde acil durumlar
PSİKİYATRİK BOZUKLUKLAR
Hazırlayan Psk.Dan.Nazan MUTLU Uzm.Psk.Dan. Sinem TARHAN
ÇANKAYA REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
ÇOCUKLARDA DİKKAT EKSİKLİĞİ VE VELİLERE ÖNERİLER
Travma nedir? Travma sonrası tepkiler nelerdir?
İnsanlar neden sigara içer?
YAS SÜREÇLERİ NİLÜFER ARDA ÖMER PAMUK
DEZAVANTAJLI VE RİSK ALTINDAKİ ÇOCUKLAR KİMLERDİR?NASIL TESPİT EDİLİR?
YaşlılıkPsikiyatrisi
TUHAF/ EKSANTRİK KÜME 3 tanıyı içermektedir:
ALKOL VE MADDE BAĞIMLILIĞI
Artık benim için yaşamak bir ıstırap. Eskiden çok değer verdiğim şeyler dahi anlamını kaybetti. En ufak şeylerden zevk alırdım. Şimdi dünyaları verseler.
ŞAHİNBEY REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Okul Rehberlik Servisi
Sınav kaygısı. Sınav kaygısı nedir * öğrenilen bilginin sınavda hatırlanamaması, kullanılamaması bunun olacağına dair kişide oluşan olumsuz senaryolardır.
Hazırlayanlar Psk.Dan Nazan MUTLU Uzm.Psk.Dan Sinem TARHAN
EĞİTİMDE AİLENİN ÖNEMİ
TÜRKİYE’ DE YAŞLI İNTİHARLARI. Yapılan son sayımda elde edilen verilere göre Türkiye’ de 70 milyon 586 bin 256 kişi yaşamakta ve bunların % 7.1’ i 65.
ÇANKAYA REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
ÇOCUKLARDA TİKLER İLKNUR NURKAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN VE REHBER ÖĞRETMEN
KIZLARDA GÖRÜLEN ERGENLİK DÖNEMİ DEGİŞİKLİKLERİ VE SORUNLARI
AİLE İÇİ ŞİDDET.
ERGENLİK DÖNEMİNDE RİSKLER ve SORUNLAR
ÇOCUKLA KALİTELİ ZAMAN GEÇİRMEK
ERGENLİKTEKİ GELİŞİMİN DAVRANIŞLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
PATOLOJİK PSİKOLOJİ DERSİ
DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU
KİŞİLİK BOZUKLUKLARI VE GENÇLİK
ÖZÜRLÜLÜK(ENGELL İ )NED İ R? Bedensel, zihinsel ve ruhsal özelliklerinden belirli oranda fonksiyon kaybına neden olan organ yokluğu ve bozukluğu sonucu.
DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI
AİLELERİN KABUL SÜREÇLERİ Nazim DUMAN Müdür Yardımcısı Maltepe Rehberlik ve Araştırma Merkezi Kasım 2012.
ERGENLERDE MADDE KULLANIMI Sosyal Hizmet Uzmanı Ercan Mutlu
ŞİDDET eğilimi olan ve SUÇA itilen çocuk ve gençler
ETKİNLİK 65 ÇEKİNGEN, GİRİŞKEN, SALDIRGAN.
ÇOCUK VE SUÇ.
Suisit-İntihar-Özkıyım
YAŞLILIKTA DEPRESYON ANTALYA HALK SAĞLIĞI MÜDÜRLÜĞÜ
Yrd. Doç. DR. Tülay KUZLU AYYILDIZ ERGENLİK DÖNEMİ SAĞLIK SORUNLARI
Psikiyatride öykü alma ve muayene
ERGENLİK.
ERGENLİK.
Prof. Dr. Süheyla Ünal İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD
Fiziksel hastalıklara ruhsal tepkiler
ERGENLİK DÖNEMİ ANNE-BABA SORUMLULUKLARI
TRAVMATİK OLAYLARDA PSİKOLOJİK DESTEK
Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü
Sağlık Bilimleri Fakültesi
TUHAF/ EKSANTRİK KÜME 3 tanıyı içermektedir:
RUH SAĞLIĞI VE DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI.
Sunum transkripti:

HUKUK VE PSİKİYATRİ Prof.Dr.Bengi SEMERCi

HUKUK VE PSİKİYATRİ Bir çok psikiyatrik bozukluk var Hukuk açısından önemli olan kişinin suç işlediğini ayırt etmesini engellemesi Gerçeği değerlendirme yetisi: Bireyin düşünce,duygu,istek ve rüyalarında olup bitenle dıştaki olgular arasında ayrım yapabilmesi Yargılama:Olaylar arasında neden-sonuç ilişkisini kurabilmek,doğruyu yanlışı,bireysel ve sosyal değerleri ayırt edebilmek

ŞİZOFRENİ şizofreni, düşünme, duygu ve davranışlarda bozukluklarla giden, insanın içe kapanarak, kendine özgü bir dünyada yaşadığı, gerçeklerden ve insanlar arası ilikilerden uzaklaştığı bir hastalıktır. Genellikle genç yaşlarda (15-25) başlamakla birlikte, daha geç yaşlarda da olabilir. Çok nadir olmayan bu hastalık, ne kadar erken yaşta başlarsa yarattığı harabiyet o kadar fazladır. Ailede şizofren olması riski arttırır.Uzak akrabalarda olması ise daha düşük bir risktir.

ŞİZOFRENİ Genel olarak biyokimyasal etkenler önemlidir. Biyolojik yatkınlığı olan kişilerde, toplumsal ve çevresel olayların etkisiyle ortaya çıkar. Başlamasına ilişkin yanlış inanışlar vardır. Özellikle bazı yerlerde “kara sevdaya” yakalanmanın, bazen de aşırı dayak yeme ya da benzer sıkıntıların şizofreniye neden olduğu düşünülür.Oysa bu tür stresler, sadece biyoljik yatkınlığı olan kişilerde hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştırırlar. Genel Olarak çevreye ilgisizlik vardır. Konuşmada dağınıklık, kendine özgü anlamı olan kelimelerle, içerik olark garip gelen konuşmalar, anlamsızlıklar, mantıksızlıklar olabilir. Duygularda azalma, tepkisizlik, dışa vurumda sorunlar olur. Hareketlerde de bazı değişiklikler gözlenir. Durgunluktan aşırı hareketliliğe giden bozukluklar olabilir. Bazen sadece garip yüz hareketleri, tekrarlayan bazı hareketler, bazende saldırgan davranışlar gözlenebilir.

ŞİZOFRENİ Algı ve düşünce bozuklukları şizofrenide önemlidir. Dikkatin çabuk dağılması yanında, önemli algı bozuklukları olur. Bunlar halüsünasyonalar (varsanılar) ve illüzyonlar (yanılsamalar) dır. Yanılsama dışardan gelen uyaranın yanlış algılanmasıdır. Karanlıkta çoğumuz uçuşan perdeyi başka birşey gibi algılayabilriz. Ama şizofrenide genellikle garip ve korkutucudur. Halisünasyonlara gelince işitme, görme, dokunma gibi çeşitli algılara ilişkin olabilir.En sık işitsel, daha sonra da görsel halisünaysonlar olur. İşitsel halüsünayonlar çoğunlukla olumsuz şeyler söyleyen, bazen hakaret eden sözlerdir. Hastaların bu halisünasyonlara yanıt vermeleri, kendi kendine konuşma gibi algılanabilir.

ŞİZOFRENİ Düşünce bozukluklarına içerik ve akışdaki bozukluklar olarak ayrı ayrı bakmak gerekir. Akışta bazen hızlanma, bazen kopmalar, bazen de duraklamalar olur. Bunlar konuşmalara yansıyabilir. Karışık, anlaşılmayan konuşmalara dönebilir. Düşüncelerin çocukça olması, büyüsel olması gibi özellikler olabilir. Ama bunlar şizofreni hastalarının düşüncelerinin saçma olduğunu göstermez. Kendi içinde anlamlı bağlantıları olabilir. Düşünce içieriğinde görülen bozukluklara sanrı denir. Sanrının anlamı, gerçeğe uymayan ama mantıklı tartışmalarla değiştirilemeyen düşüncedir. Düzensiz, tutarsız sanrılar şizofreninin özelliklerindendir.

ŞİZOFRENİ Düşünce okunması: Başkalarının onun düşüncelerini ya da kendisinin başkalrının düşüncelerini okuyabildiğini düşünür.40 yaşındaki erkek hasta,yan masadaki çalışma arkadaşının düşüncelerini okuduğuna inanıyor, onun kendi yapacaklarını önceden yaptığını düşünerek arkadaşına saldırıyordu. Düşünme sokulması: Başkalarının onu kafasına düşüncelerini sokarak, davranışlarını kontrol ettiklerine inanma. 17 yaşındaki hasta, bilinmeyen güçlerin onun tüm düşüncelerini ele geçirdiğini ve aslında kendinin değil, onların istediklerini yaptığına inanıyodu. Alınma sanrıları:Hasta hakkında konuşulduğunu, gözlendiğini düşünür. Bir bayan hasta haberleri sunan spikerin devamlı kendisi hakkında konuştuğunu, hakaret ettiğini söylüyordu. İtiraz edip, başka şey söylediği belirtildiğinde, konuşmadığında bile kaş hareketleriyle hakarete devam ettiğini söylüyordu.

ŞİZOFRENİ Büyüklük sanrıları: Kendini toplum içinde çok önemli biri sanma ve buna inanma. Bu sanrıya örnek olarak kendini peygamber sananları, ermiş sananları verirken, onları basına çıkarıp, gerçekmiş gibi sunanları da anmak gerekir herhalde. Büyüklük sanrılarını iyi bir örneği de sıklıkla fıkralara konu olan kendini Napolyon sananlardır. Erotomanik sanrılar: Tanımadığı kişilerin kendine aşık olduğunu, cinsel şeyler söylediğini düşünme. Komşusunun kendine aşık olduğunu idda eden şizofren hasta, hastalığı anlaşılana kadar eşinin komşuyla çatışmasına neden olmuştu.

ŞİZOFRENİ Şizofreni kesinlikle hekim gözetiminde ilaçla tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. İlaçların ve kontrollerin düzenli olması çok önemlidir. İlaç edavisinin yanısıra hastaya destekleyici terapi, grup terapileri ve en önemlisi aile terapisi yapmak önemlidir. Ailenin olayı anlaması ve hastayı sahiplenmesi çok önemlidir. Hastalık kişiye göre değişen gidişat gösterir. Alevlenmeler ve düzelmelerle gider.Tam düzelme, yani hastalık öncesi işlevselliğe tam dönüş olmaz. Hastalar tedavi edildiklerinde kısıtlamalar olsada, çalışabilirler. Onları toplum içinde, sosyal tutmaya çalışmak önemlidir. Alevlenmeler döneminde tedaviyi düzenlemenin dışında, şizofren hastalardan utanmak, kokmak ya da kaçmak yerine tanımaya, anlamaya çalışmak ve üretime katmak hasta, aile ve toplum için önemlidir.

BİPOLAR AFFEKTİF BOZUKLUK (MANİK DEPRESİF PSİKOZ) Bazı insanların yaşamının büyük bir bölümünde depresyon hakimdir, bir bölümünde ise gittikçe artan, dizginlenemeyen bir neşe, bir enerji bazen de bir öfke olur. İşte herşeyin artmış olduğu dönemlere manik dönemler, hastalık dönemlerinin bir kısmını depresyonda , bir kısmını ise manide geçirmeye de bipolar bozukluk ya da eski adıyla manik depresif psikoz deriz. Duyguların elem ve kederden neşeye doğru değişimi olmadığı zamanlarda herşey normaldir. Bazen depresif dönemleri atlayarak, aralıklı manik dönemler yaşanır ki genellikle yaşayan yaşadığı sürede mutlu, çevresindekiler ise şaşkın ve çaresizdir, tıpkı manik dönem bittikten sonra hastanın hissettiği gibi. Bazen maniden depresyona, depresyondan maniye geçişler o denli hızlı olurki herkes için dayanılmaz olabilir.

BİPOLAR AFFEKTİF BOZUKLUK (MANİK DEPRESİF PSİKOZ) Bulgular ortalama 20 yaşta başlar. Ama daha erken ve daha geçte başlayabilir. Geç yaşlarda başlamanın daha az olmasına karşın, çocukluk, özellikle de ergenlik döneminde başlama azımsanmayacak sayılardadır. Ailesinde bipolar bozukluk olanlarda görülme riski daha fazladır.Riski arttıran nedenlerden biri ayrı yaşama ve boşanmadır. Ekonomik ve sosyal durum farkı bulunamazken, hastalık cinsiyetler arası farkda göstermemektedir. Erkeklerde daha çok manik, kadınlarda ise daha çok depresif nöbetlerle başlama gözlenir Eğer erken başlamışsa, aile öyküsü varsa hastalık daha ağır geçer.

BİPOLAR AFFEKTİF BOZUKLUK (MANİK DEPRESİF PSİKOZ) Genellikle manik dönem başladığında herkes şaşırır. Çok iyi tanıdıklarını sandıkları yakınlarında garip değişiklikler olamaya başlamıştır. Yüksek ses tonuyla, aşırı hızlı, el kol hareketleri yaparak konuşan biri vardır. Üstelik düşünce hızı arttığından konuşmaları adeta bir laf salatasına dönmüş, konudan konuya atlamaya başlamıştır.Araya konuştuğunuz konu dışında bir sürü şey girer ve hastayı sık sık uyarmanız gerekir. Kendini her anlamda büyük ve erişilmez görmeye başlar.Çok güçlüdür,herşeyi başarabilecek gücü vardır, dünyayı yönetiyordur, müthiş buluşların sahibidir. Bu denli önemli birinin doğal olarak düşmanları olacaktır ve ona zarar vermeye çalışacaklardır.Aynı zamanda kıskananlar olacak ve kendi aralarında onun hakkında konuşacaklardır. Bazen şizofrenide olduğu gibi ses duymalar ve yanlış algılamalar olabilir.

BİPOLAR AFFEKTİF BOZUKLUK (MANİK DEPRESİF PSİKOZ) İşe yönelik dikkatinde aşırı derecede azalma olmasına karşın kendiliğinden olan dikkat o denli artmıştır. Yani çevredeki en küçük uyaran dikkatini çeker. Duygular genelde neşelidir. Bulaşıcı ve aşırı bir neşe gösterir manik hastalar. Devamlı espiriler yapan, şiirler, şarkılar, marşlar okur. Aşırı derecede renkli, abartılı giyinme, konumlarına uymayan hareketlerde bulunma çevreyi şaşkına çevirir. Aşırı para harcaması, çarşıya çıkıp gerekli gereksiz bir sürü şey alması, elinde aynı anda 50 çift ayakkabıyla dönmesi, hiç tanımadığı birilerine paralarını, hatta evini bağışlaması yakınlarını çaresiz bırakabilir. Kimi zaman uygunsuz ve gelişigüzel kurulan ilişkiler, baştan çıkarıcı cinsel davranışlar, eğlence yaşamına, alkole, madde kullanımına başlama yakınları için, çaresizliğin yanı sıra öfke ve korku da yaratır.

BİPOLAR AFFEKTİF BOZUKLUK (MANİK DEPRESİF PSİKOZ) Aşırılıklara adeta beden de katılmış, iştah, cinsel istek artmış, uyku ihtiyacı azalmıştır. Bir kısım manik hastada neşe yerine gergin, öfkeli bir duygu olabilir. En ufak bir engellenmede saldırgan davranan, en sevdikleri kişilere bile zarar verici davranışlar gösteren kişiler de manik nöbette olabilirler. Bazen mani bulguları yavaş yavaş artar ya da hiç bu düzeylere gelmeden hafif geçer. O zaman “hipomani” den bahsedilir. Hipomanik dönem mani kadar rahatsız edici olmadığından, hatta bazen enerjisini artmış hissettirdiğinden benimsenen ve tedavi olunmak istenmeyen bir dönemdir. Oysa yakınlar bu durumu fark ettiklerinde tedbir alsalar ve tedavi başlasa hem daha kolay, hem de daha az rahatsız edici olur.

BİPOLAR AFFEKTİF BOZUKLUK (MANİK DEPRESİF PSİKOZ) Manik nöbetleri izleyen depresyon dönemleri klasik depresyon bulgularını gösterir. Aynı hasta birden içine kapanır, iştah kesilir, kederli, elemli hale gelir. Hele manik dönemde kendine ve çevresine zarar verici davranışları olmuşsa, borçlanmış, mal varlığını bağışlamış, kontrolsüz cinsel ilişkilere girmişse nöbet bittiğinde bunları algılamış olamk depresyonun artması için iyi nedenlerdir. Manik dönemde,hasta olduklarını düşünmediklerinden, depresif dönemde ise güçleri olamdığından tedaviye gitmezler. Genellikle çevreleri tarafından getirilirler. Manik dönemde hastaneye veya doktora götürmek çok zor olabilir. Tepkiseldirler ve gitmek istemezler. Bazen kendine zarar vermesini engellemek için hastaneye yatırmak gerekir. İntihar riski olabileceği de akılda tutulmalıdır.

BİPOLAR AFFEKTİF BOZUKLUK (MANİK DEPRESİF PSİKOZ) Dönemleri tedavisi mutlaka ilaçlarla yapılır. Terapi ile ya da kendi kedine geçmesini beklemek yanlış olur. En önemlisi manik ya da depresif dönem geçtikten sonra hastanın yeniden nöbet geçirmesini engellemek yani korumak için kullanılan bazı ilaçlar vardır. Böylece hasta bu iniş çıkışları yaşamadan, sağlıklı olarak yaşamını sürdürebilir.

PARANOİD DURUMLAR Çeşitli paranoid durumlar vardır. Paranoid kişilik, paranoid reaksiyon, paranoid şizofreni, paranoya. Birbirlerinden farklı özellikler gösterseler de, değişik durumlarda görülseler de hepsi normal olmayan durumlardır. Paranoid düşüncenin temel özelliği kişinin uygun olmayan kendine ait düşünce ve eylemleri yadsıması, sonra da bunları başkalarından geliyor şeklinde yansıtarak buna inanmasıdır. Saldırganlık, kin, nefret, utanç, suçluluk gibi kabullenilmesi zor olan duygular kişi tarafından önce inkar edilir. Bunlar uygun olmayan duygulardır ve onda olamazlar. Sonra,bu kabullenilemez duygu ve eğilimler dışarıda bir nesneye yansıtılr ve ondan gelen bir tehdit olarak algılanır.

PARANOİD DURUMLAR Gittikçe ağırlaşan bu durum, örneğin kişinin içindeki saldırganlık duyguları nedeniyle birilerinin ona zarar vereceği, izledikleri, denetledikleri gibi bir endişeye dönüşür. Çevredeki herşeyi bu şekilde algılamaya başlar, artık tüm kurgu tamamdır. Bütün algılar oraya yönelir, bunları doğrulayacak kanıtlar aranmaya başlar ve savunmaya geçer. Paranoid kişilik bozukluğu: Paronoidin temel inanışı “insanlar potansiyel olarak tehlikelidir”dir ve stratejisi “kaygı,kuşku”dur.İnsanlara güvenmez, herkesin gizli bir amacı olduğunu düşünür. Hep tetiktedir ve dostu olmaz.İhanete uğrayacağı aldatılacağı endişesi taşır.  

PARANOİD DURUMLAR Paranoya: Seyrek görülen bir durumdur. Sistemli ve düzenli sanrılar vardır. Çoğunlukla büyüklük sanrılarıdır. Hakkı yenmiş bir mucit, bir devlet adamı ya da din adamı gibi. Bu durum dışında son derece normaldir. Sadece iddasını ispatlamaya çalışır. Devamlı kanıtlar gösterir, davalar açar.Bazen eretomani, bazen kötülük görme sanrıları ön plandadır. Paranoid şizofreni: Şizofrenin diğer bulgularının yanısıra paranoid bulgular ön plandadır. Bu bulgular şizofreniye özgü tarzda tutarsız ve gerçekten kopuktur. Paranoid reaksiyon: Paranoid kişilik özellikleri olan kişilerde, yaşamsal zorlamalar ve olaylar karşısında ortaya çıkan geçici psikotik durumdur. Kargaşanın olduğu bir süreçte, kendini koruması zorlaşan bir insan kendisinin olaylara karıştığını sandıklarını, izlediklerini düşünmeye başlayabilir. 

PARANOİD DURUMLAR Diğer durumlar: Bzaı fiziksel hastalıklar, beyin damarlarında kireçlenme, yaşlılık dönemi, alkol kullanımı, uyuşturucu kullanımı paranoid durumlara sebep olabilir. Paronoid durumlar tedavisi güç ruhsal hastalıklardır. Genellikle hastalar hasta olduklarını kabul etmez ve tedavi olmayı red ederler.Doktora, tedaviye karşı da güvensizlerdir. Aile ve çevre için olaylar kontrol edilemez hale gelip, tedaviyi de red edince, kandırılarak veya zorla tedaviye götürülürler. Bu durum hastanın kuşkularının artmasına, herkesin ona karşı ve kötü niyetli olduğuna ilişkin yargısının doğrulanmasına neden olur. Bu nedenle her zaman hastaya karşı dürüst olmakta yarar vardır. İlaçla ve bazen hastanede yatarak tedavi gerekir.