DİABETES MELLİTUS
Diabetes mellitus; pankreastaki insülin yapımının yetersiz oluşu nedeniyle, özellikle karbonhidrat metabolizmasında olmak üzere lipid ve protein metabolizmalarında da bozukluklarla kendini gösteren kronik bir hormonal hastalıktır. ÖZELLİKLERİ İnsülin eksikliği Açlık kan glikozu yüksek Glukagon artışı ile seyreder. Yetişkinlerde körlük, böbrek yetmezliği, kalp krizleri ve felçler gibi rahatsızlıklarla seyrederler.
DİABETES MELLİTUS KENDİNİ NASIL GÖSTERİR? Açlık kan şekeri 126 mg/dl veya üzerinde ise, Herhangi bir saatte bakılan kan şekeri 200 mg/dl veya daha fazla ve beraberinde çok su içme, çok idrara çıkma veya açıklanamayan bir kilo kaybı varsa, 75 gr glukoz içerek yapılan şeker yüklemesinden 2 saat sonra kandaki şeker düzeyi 200 mg/dl veya daha fazla ise şeker hastalığı dediğimiz Diabetes mellitus’tan ciddi şekilde şüphelenilmektedir.
Diabetes Mellitus’un Klinik Belirtileri Her zamankinden daha fazla susama ve su içme, Her zamankinden daha fazla acıkma ve yemek yeme, Çok sık idrar yapma, Gece sık olarak idrar yapmak, Ciltte kuruma, Halsizlik, yorgunluk, Bulanık görme, Yaraların geç iyileşmesi,
Diabetes Mellitus’un Tipleri 1. Tip-I (İnsüline bağımlı olan) 2. Tip-II (İnsüline bağımlı olmayan) Tip- I Diabetes Mellitus Çok genç yaşlarda başlar. Bu tipte, pankreasta üretilen insülin miktarı çok düşüktür veya üretim tamamen durmuştur. Diyabetlerin % 10-20’sini oluşturmaktadır. Beta hücreleri hasar görmüştür. İnsülin üretimi tamamen durmuştur. Beta hücreleri organizmada yabancı olarak kabul edilir.
Tip-II Diabetes Mellitus Tip II Diabet, yetişkin yaşlarda başlar. Burada insülin üretiminin eksikliğinden ziyade, üretilen insülin gerektiği şekilde etki gösterememektedir. Ayrıca yatkınlığı olan kişilerde, gebelikte üretilen bazı hormonlara ve metabolik yükteki artışa bağlı olarak gebelik sırasında ortaya çıkan ve Gestasyonel (gebelik) diabet adı verilen bir diabet çeşidi daha vardır. Bu tip diabette, kan şekeri hamilelik sonrasında genellikle normale döner. Ancak bu kişilerin yaklaşık % 40’ında, sonraki 15 yıl içerisinde Tip-II diabet gelişmektedir.
Tip-II Diabetes Mellitus’un Klinik Belirtileri Sık idrara çıkma, Ağız kuruluğu, Çok su içme, Açlık hissi, Cilt yaralarının geç iyileşmesi, Kuru ve kaşıntılı bir cilt, Sık sık enfeksiyon gelişmesi, Ellerde ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma görülür. Ancak bu belirtiler zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar.
Diabetes Mellitus’un Tanısı Şeker hastalarının büyük bir kısmında uzun süreli kan şekeri yüksekliğine bağlı olarak, bazı ciddi komplikasyonlar ortaya çıkmaktadır. Bu komplikasyonlar, yaşam süresi ve kalitesini etkilediğinden, riskli bireylerin (şişmanlar ve ailesinde şeker hastalığı olanlar) taranarak, hastalığın erkenden teşhisi ve hastaların sıkı bir şekilde takibi büyük önem taşımaktadır. Diabet gelecekteki komplikasyonları önceden bilinebilen ender hastalıklardan biridir. O nedenle, diabetle başa çıkabilmenin temel ilkesi “önlemek tedavi etmekten kolaydır” şeklinde özetlenebilir. Diyabetin tanısında kullanılan genel yöntemler, idrar ve kanda yapılan çeşitli kimyasal testlerden ibarettir.
1. İdrarda Şeker Aranması İdrarda kaybedilen glikoz miktarını belirlemek için basit muayenehane ya da daha komplike laboratuvar testleri kullanılabilir. Genel olarak normal kişiler idrarda belirlenemeyen çok az glikoz çıkarır. Oysa diyabetik kişiler, hastalığın ağırlığı ve aldıkları karbonhidratla orantılı olarak, idrarla az ya da çok fazla miktarda glikoz kaybeder. Bununla beraber, renal glikozüri diye bilinen durumda diyabet olmadan da glikoz kaybedilir. Tübüler maksimum glikozun düşük olmasından kaynaklanan bu durumda, kan glikoz düzeyi tamamen normal olsa bile, idrarla çok miktarda glikoz kaybı görülür.
2. Açlık Kan Glikoz Düzeyi Bir önceki yemekten en az 8 saat sonra, sabahleyin ölçülen açlık kan şekeri düzeyi normal olarak 80-90 mg/100 ml kadardır. Genellikle 110 mg üst sınır olarak kabul edilir. Açlık kan şekerinin bu değerin üzerinde olması, sıklıkla Diabetes Mellitus’u ya da daha seyrek olarak hipofizer diyabet ve adrenal diyabeti gösterir.
3. Glikoz Tolerans Testi Normal aç bir kişi, vücut ağırlığının kilogramı başına 1 gramlık glikoz alırsa; kan glikoz düzeyi 90 mg/100 ml’den 120-140 mg/100 ml’ye yükselir ve yaklaşık iki saat içinde de normale döner. Diyabetik şahıslarda açlık kan glikoz düzeyi genellikle 110 mg’ın üzerinde olmakla beraber, bazen normal olsa da, glikoz tolerans testi daima anormal bulunur. Bu kişilerde glikoz alındıktan sonra saptanan kan şekeri düzeyleri normalden çok daha fazla yükselir. Glikoz düzeyinin kontrol değerine dönmesi de dört, altı saat gibi uzun bir zaman alır ve kontrol değerden daha aşağıya inmez. Eğrinin bu yavaş inişi ve kontrol değerinin altına düşmemesi, diyabetik şahıslarda, glikoz alınmasını izleyen insülin sekresyonundaki normal artışın olmadığını gösterir ve böyle bir eğriye dayanarak, genellikle kesin diyabet tanısı konulur.
Tip-1 Diabetes Mellitus’un Tedavisi Tip 1 diyabetin tedavisinde değişmez kural insülin enjeksiyonudur. Bu tip şeker hastalığında insülin kullanmak bir zorunluluktur ve hayat kurtarıcıdır. Tedavinin diğer temel taşları ise Sağlıklı beslenme, Düzenli egzersiz ve Eğitimdir. İdeal kan şekeri düzeyinin sağlanması için gün boyu belirgin özen ve günlük bakım gerekir. Kişinin kendini iyi hissetmesi ve sağlıklı yaşam sürdürmesi için gereken bakımı hayat biçimi haline getirilmelidir.
Beslenme Tedavisinde Nelere Dikkat Etmek Gerekir? Diyabette, beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesinin amacı diyabetli bireyin hayatı boyunca uygulayabileceği en ideal beslenme programını oluşturarak; Kan şekerini normal sınırlar içinde tutmak, Hiperglisemi (kan şekeri yüksekliği) ve hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) gibi akut komplikasyonları önlemek, İdeal vücut ağırlığını sağlamak ve korumaktır.
Bireysel özelliklerine, günlük yaşam planına, beslenme alışkanlıklarına ve insülin tedavi şemasına uygun yeterli miktarda ve uygun zamanda yemek yemesi, Kan şekeri kontrolü için gereksinimine uygun miktarlarda karbonhidrat içeren besinleri tüketmesi, Besin tüketiminde çeşitliliği sağlaması, Besinlerle alınan posa miktarını arttırması, Basit şekerleri (toz ve kesme şeker, bal, tatlı, meyve suyu v.s.) diyetisyen kontrolünde tüketmesi önerilir.
Tip-2 Diabetes Mellitus’un Tedavisi Birinci basamak tedavi planında; Medikal beslenme tedavisi yani beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi, Yaşam tarzının değiştirilmesi, Egzersiz programlarının uygulamaya koyulması yer almaktadır. Eğer, bu tedavi planına uyulmasına rağmen kan şekeri normal sınırlar içinde tutulamazsa; Oral yolla alınan şeker düşürücü ilaçlar tedaviye eklenir. Ancak bazı Tip 2 diyabetliler kan şekeri düzeyini normal sınırlar içinde tutabilmek için insüline ihtiyaç duyulabilir. Bu durumlarda uygun dozda yapılan insülin enjeksiyonları ile tedavi desteklenir. Oral yolla alınan şeker düşürücüler veya insülin tedavisi alan Tip 2 diyabetlilerin haftanın belirli günlerinde kan şekerini ölçmeleri son derece önemlidir.
Diabetes Mellitus’un Kontrolü ve Takibi Kan şekeri ölçümü diyabetin izlenmesinde son derece önem taşıyor. Kan şekerindeki iniş çıkışların düzenli olarak takip edilmesiyle hem günlük yaşam daha da kolaylaşıyor, hem hekime medikal tedavide, hem de diyetisyene medikal beslenme tedavisinde yardımcı olunabiliyor. Özellikle son yıllarda teknolojinin ceplere sığdırdığı şeker ölçüm aletleri ile günde birkaç dakikayı ayırarak kan şekerini ölçmek mümkün hale gelmiştir.
İki önemli çalışma (Diyabet Kontrol ve Komplikasyon Çalışması ve İngiltere Prospektif Diyabet Çalışması) diyabetle ilişkili komplikasyonların azaltılması için kan glukoz düzeylerinin hedef alınması gerektiğini açık bir şekilde gösteriyor. Pek çok ülke, diyabette glukoz kontrolünde %7’nin altında HbA1c düzeyi gibi katı hedefler koyuyor.
HİPOGLİSEMİ Kan şekerinin normal sayılan sınırın altına inmesine hipoglisemi denir. Sık rastlanan bir olay değildir ve daha çok insülin veya ağızdan şeker düşürücü ilaç alanlarda görülür. Diğer bir deyişle; Kan şekeri düzeyinin 50 mg/dl veya altına düşmesi hipoglisemi olarak tanımlanır. Hipogliseminin oluşumuna zemin hazırlayacak nedenler ortadan kaldırıldığında hipoglisemi riski de uzaklaştırılmış olur, Aksi takdirde insülin veya oral antidiyabetik ilaç kullanan herkeste hipoglisemi görülebilir.
HİPOGLİSEMİNİN NEDENLERİ VE RİSK FAKTÖRLERİ Çok fazla insülin veya ağızdan alınan şeker düşürücü ilaçlardan, Az yemekten veya fazla hareketten olabilir. Şeker hastası olmayanlarda hipoglisemi bazı tümöral oluşumlar veya aç karnına alınan alkolden kaynaklanabilir. Addison Hastalığı (böbrek üstü bezi yetmezliği) da hipoglisemiye neden olur.
Gereğinden fazla insülin veya oral antidiyabetik kullanmak, Yemekleri ve ara öğünleri düzensiz saatlerde yemek, Öğünlerde gereksinimden az karbonhidrat almak, İlaçları yanlış zamanda kullanmak, Her zamankinden fazla egzersiz yapmak, Alkol kullanmak, Kadınlarda adet kanamasının başlaması, İnsülin enjeksiyonlarının yerini değiştirmek, Sindirim güçlüğü, mide boşalmasının gecikmesi, Soğuk/ılık ortamdan çok sıcak ortama geçmek.
HİPOGLİSEMİNİN BELİRTİLERİ Belirtiler kişiden kişiye değişmekle beraber en sık görülenler şunlardır; Halsizlik, Titreme, Baş dönmesi, Soğuk terleme, Cildin kül renginde veya soluk olması. Sinirlilik hali, Açlık hissi, Bulanık görme, Yürümede zorluk, Eller ve ayaklarda karıncalanma, Bilinç kaybı (bazı vakalarda) Çocuklarda kasılmalar ve Yaşlılarda felç (ender olarak)
HİPOGLİSEMİNİN TANISI VE TEDAVİSİ Hipoglisemi (kan şekeri düzeyinde düşüklük) teşhisi, kan şekerinin ölçülmesine ve pankreas işlevleri incelenmesi ile ilgili deneylere dayanır (ağızdan ve damardan şeker yükleme testleri, damar içi tolbütamit testi, insüline dayanıklılık testi vs.) Hipogliseminin acil olarak tedavi edilmesi gerekir. Tedavi her şeyden önce, kas içine glukagon enjeksiyonu (kan şekerini yükseltir) hemen sonra da hastanın şeker almasına dayanır. Olanak varsa şeker ağızdan verilmelidir; olanak yoksa, damar içine damla damla yoğun şeker eriyiği verilmesine başvurulmalıdır.
HİPOGLİSEMİNİN TEDAVİSİNDE 15/15 KURALI Eğer kan glikoz düzeyi 70 mg/dl’nin altında ise 15 gr. karbonhidrat (basit şeker) alınır, hareket etmeden ve başka bir besin yemeden 15 dakika beklenir ve 15. dakikada tekrar kan şekeri ölçülür. Hipoglisemiyi tedavi ettikten 15 dakika sonra kan şekeri 80 mg/dl’nin altında ise tekrar 15 gr. karbonhidrat (nişastalı besin) tüketilir. Hipoglisemiyi tedavi ettikten 15 dakika sonra kan şekeri 80 mg/dl’nin üstünde ise bir sonraki öğün zamanı düşünülmelidir. Eğer bir sonraki öğüne 1 saat veya daha fazla bir süre var ise tekrar 15 gr. karbonhidrat (nişastalı besin) tüketilir.