Değerli Dostlar, İznik hep çinileri ile anılır. Ben ise Size İznik’in kapılarını göstermek istiyorum.
Bir önceki eskizde görebildiğiniz gibi tamamı yüksek surlarla çevrili İznik’in çevresine bağlantıları dört kapı ile sağlanmış. Tarih olarak yine milattan önceye gitmek gerekiyor. Bursa yönüne açılan bu kapı “Yenişehir Kapı”
Yenişehir Kapı diğerlerinden farklı olarak 2 kademeli inşa edilmiş.
Dört kapının en sadesi batı yönünde göl kenarına açılan “Göl Kapı”…
Üçüncü kapı, doğu yönüne açılan “Lefke Kapı” Bu kapı, ancak çok büyük ve önemli şehirlerde görülen türden 3 kademeli bir kapı. İçeriden dışarıya doğru yürüyoruz…
Bence en güzeli “İstanbul Kapı”, tabii yine 3 kademeli. Ayni zamanda en önemli kapı. Yine içeriden dışarıya doğru yürüyoruz…
İşte bu yarıktan aşağıya bir çıkrık yardımıyla demir parmaklık indirilebiliyormuş. Ancak nöbetçilerin izin vermesi durumunda giriş veya çıkış yapılabiliyormuş. Bazı tarihi filmlerde gördüklerimiz gibi… Maalesef ne parmaklık, ne de çıkrık sistemi ortada yok, bizim zamanımıza sadece bu yarık kalmış.
Burası İstanbul kapının en dışı. Bir restorasyonda yüksekliği azaltmışlar…
Kapıların hemen yanında nöbetçilerin koğuşları ve nöbet yerine gelmek için kullandıkları koridorlar ve merdivenler yer alıyor.
Tüm kapılar hala araç trafiğine açık…
İstanbul Kapının en iç kademesinde, şehir dışından gelenleri bu iki mask karşılıyor.
Tabii bir de İznik’in surları var. Neredeyse tamamı iyi halde günümüze kadar kalmış. Şehri dört yanından çevreleyen metre yükseklikteki surların da her metresi, her burcu birbirinden güzel, birbirinden farklı…
Yolunuz düşerse, biraz zaman ayırıp, bu tarihi yapıları mutlaka yaya olarak adım adım gezin derim...
Bir de adını benim koyduğum böyle bazı “Korsan Kapılar” var. Ana kapıya kadar yürümemek için surlarda bazı gedikler açılmış…
İznik deyince en az bir göl resmi olmalı diye düşünüyorum, bilhassa gün batımında enfes görüntüler oluşuyor… Selamlarımla Feridun ÖZHAN