SUNUM
SOSYAL ALGI
Sosyal Algı Nedir? Bireyin, içinde yaşadığı toplumun etkisi ile kişi, nesne ya da durumları algılayıp tutumlar oluşturmasına sosyal algı denir.
Nasıl düşünür, davranır, kendimizi nasıl algılar ve değerlendiririz? Bir olayda hasar ne kadar büyük ise mağdur durumda olanı o kadar çok hasardan sorumlu tutarız (örneğin trafik kazasında ağır yaralanmış sürücüyü, iş kazası geçiren çocuk işçiyi olanlardan sorumlu tutarız). Kendimizi diğer insanlardan daha olumlu değerlendiririz. Örneğin bir ustabaşı veya işveren aynı sektörde çalışan diğer ustabaşlarına göre çocuk işçilere daha fazla şey öğrettiğini ve daha anlayışlı olduğunu düşünebilir. Ya da ustabaşının işçi çocuklarla ilişkisini gözleyen birisi kendisinin daha anlayışlı ve daha iyi öğreten bir ustabaşı olacağını düşünebilir.
Diğer insanları değerlendirirken kendimizde olumlu bulduğumuz, değer verdiğimiz özellikleri temel alırız. Örneğin, ustabaşlarının çocuk işçilerle ilişkisini gözleyen bir kişi otoriter ise ve bu özelliğini de çok seviyorsa, gözleminde önem verdiği şeylerin başında bu gelecektir. Başka bir deyişle, kendimize benzeyen insanları daha olumlu değerlendiririz. Başarılarımızı kolay kabullenir ama başarısızlıklarımızda başkalarını ya da kendi dışımızdaki faktörleri sorumlu tutarız.
Bazen katkımız çok az bile olsa kendimizi herhangi bir olaya çok katkı sağlamış gibi görür ve değerlendiririz. Örneğin bir çocuk işçi çok yetenekli, her şeyi çabuk öğrenen, çok çalışan bir çocuk olabilir ama ustabaşı onu kendisinin bu hale getirdiğini, kendisinin katkıları olmasa bu çocuğun hiçbir şey olmayacağını söyleyebilir. Kendi fikrimizin doğru olduğunu ve başkaları tarafından da paylaşıldığını düşünürüz. Örneğin bir ustabaşına, kendisinin çocuk işçilere kaba davrandığı söylendiğinde bu ustabaşı benzeri işyerlerindeki bütün ustabaşlarının aynı şekilde davrandığını söyleyebilir.
Kendi başarı veya yeteneklerimizin herkeste olmayacağına, kimsenin bizim yaptıklarımızı yapamayacağına inanma eğilimimiz vardır (Örneğin bir ustabaşı size, çocuk işçilere kimsenin onun iyi davrandığı kadar iyi davranamadığını söyleyebilir). İnsanlar hakkında sahip olduğumuz ön bilgi, algılarımızı, yorumlarımızı ve davranışlarımızı etkiler. Sahip olduğumuz düşünce ve inancın yanlış olduğunu kolay kolay kabul etmeyiz. Geçmişte yaşadığımız olayları, davranışlarımızı, tutumlarımızı olduğu gibi aktarmaz, bugünkü yaşantımıza uygun eklemeler yaparız.
Kendi fikirlerimize, yargılarımıza çok fazla güveniriz, bunları çürüten bilgileri göz ardı ederiz. Önemli bilgileri göz ardı eder, gereksiz detaylara takılırız. Temel konuyu gözden kaçırır, olayın veya kişilerin dikkat çekici yönüne veya yönlerine odaklanırız.
Birbiriyle aralarında hiç ilişki bulunmayan olayları ilişkilendirir ve gelecekte de sadece inancımızı doğrulayan örnekleri hatırlarız. İnandığımız şeylerin, farkında olmadan gerçekleşmesine neden oluruz. Başka bir deyişle, beklentilerimize uygun davranır ve beklentilerimizin gerçekleşmesine katkıda bulunuruz. Bu nedenle de, başkalarından ne bekliyorsak o gerçek olur. Bu duruma “kendi kendini doğrulayan tahmin” adı verilir.
Kendimizi değerlendirirken neden yanlı davranırız? Kendi yaptığımız olayları daha iyi hatırlarız. Etrafımızdaki insanlarda iyi bir izlenim bırakmak isteriz. Kendi öz benliğimizi korumaya çalışırız.
Kendimizi yanlı değerlendirmenin zararları nelerdir? Kendimize haksızlık yapıldığını düşünmemize neden olur. Kişilerarası ilişkilerde ve iş yaşantımızda mutsuz olmamıza neden olur. Kendimizi objektif değerlendirmemizi engeller.
Diğer insanların davranışlarını nasıl algılarız, nasıl açıklarız ve onlar hakkında nasıl yargılara varırız? İlk izlenimlerden çok fazla etkileniriz. Başkalarının davranışlarını açıklarken onları belli bir davranışa iten çevresel koşulları göz ardı ederiz. Bu nedenle de davranıştan sadece bireyi sorumlu tutar, yaptığı davranışın nedeninin onun kişilik özellikleri olduğunu düşünürüz. Yapılan davranışın süreklilik gösterip göstermediğini, başkalarının ya da kendimizin bu durumda benzeri bir tepki verip vermeyeceğimizi dikkate almayız. Yani, kendimizi karşıdaki kişinin yerine koyamayız.
Kendimizi değerlendirirken ise, içinde bulunduğumuz koşulları dikkate alır, davranışımızın kişilik özelliğimizden değil, içinde bulunduğumuz durumdan kaynaklandığını savunuruz. TÜM BU YUKARIDA AÇIKLANAN DURUM İSE TEMEL YÜKLEME HATASI OLARAK ADLANDIRILMAKTADIR.
Neden temel yükleme hatası yaparız? Perspektif farklılığı: Olayı bizzat yaşamamız veya dışarıdan gözlememiz algımızı etkiler. İçinde yaşadığımız kültür: Bazı kültürlerde bireyler, daha çok yükleme hatası yapmaktadırlar.
Temel yükleme hatasının nasıl üstesinden geliriz? Temel yükleme hatası yapabileceğimizi aklımızda bulundurarak. Bir kişinin davranışını hemen anında değerlendirmek yerine, üzerinden biraz zaman geçtikten ve düşündükten sonra onu değerlendirmeye çalışarak. Bir kişinin davranışını değerlendirirken, bu davranışın yapıldığı ortamı ve hangi sıklıkla yapıldığını dikkate alarak. Başkalarının ve kendimizin aynı ortamda nasıl davranacağımızı anlamaya çalışarak ve kendimizi karşıdaki kişinin yerine koyarak. İlk izlenimlere aldanmayıp, davranışı tekrar tekrar gözleyerek.
Önyargı nedir, nasıl oluşur? Önyargı, bir gruba veya kişiye yönelik olan olumsuz duygu ve inançlarımızdır.
Önyargının oluşmasına neden olan etkenler nelerdir? Kategorize etme eğilimimiz: Yaşadığımız çevreyi kategorize etme eğilimimiz, hayatımızı basitleştirmektedir. Bu nedenle, yaşadığımız çevredeki insanlar da dâhil olmak üzere her şeyi gruplar, sınıflandırır ve bu şekilde anlamaya çalışırız. Ancak sınıflandırma ve kategorize etmek, hayatımızı kolaylaştırmakla birlikte önyargılarımızın da oluşmasına neden olmaktadır. Çünkü, özellikle insanları gruplamak, onlara birtakım özellikler yükleyerek onları objektif olarak değerlendirmemize engel olmaktadır.
Örneğin, “Kayserililer cimridir” ifadesi bir önyargıdır Örneğin, “Kayserililer cimridir” ifadesi bir önyargıdır. Ancak biz bu ifadeyi bütün Kayserililer için kullanır ve bunun doğru olduğuna inanırız. Bu durumun yanı sıra insanları sınıflandırdığımız zaman –ki bunu kendimize de yaparız- örneğin Galatasaraylılar, Fenerbahçeliler. Kendi grubumuzun dışında kalanlara karşı bir önyargı geliştiririz. Onlar bizim grubumuzun dışındadır, bizden farklıdır. O grupla aramızdaki tüm benzerlikleri göz ardı eder, farklılıklara odaklanırız. Oysa, kendi grubumuz için tam tersine benzerliklere odaklanırız. Örneğin çocuk işçiler bir gruptur ve bu grubun genel özellikleri olduğunu düşünürüz.
Dikkat çeken örnek veya özelliklere odaklanmamız: Garip olaylar, farklı kişiler dikkatimizi çeker ve bizim olay veya kişiler hakkındaki fikirlerimizi etkileyerek önyargı oluşturmamıza neden olur (Örneğin çok iri yarı ya da fiziksel özellikleri dikkat çekici bir ustabaşı gördüğünüzde onun kaba veya çocuk işçilere kötü davranan birisi olabileceğini düşünebiliriz). Statü ve konumumuz: Bireyler arasındaki konum ve eşitsizlik farkı önyargı oluşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle statüsü yüksek olan kişiler alt statüde olanlara, alt statüde olanlar da üst konumdakilere karşı ön yargı sahibi olabilmektedirler (Örneğin, üst konumda olan ustabaşının, çocuk işçilerin çalışmadığını, çocuk işçilerin de, ustabaşının adil davranmadığını düşünmesi gibi).
İçinde yer aldığımız gruba itaat: İçinde yer aldığımız grubun (akraba, arkadaş vb.) belli bir gruba önyargısı varsa biz aynı gruba önyargı besleyebiliriz. İçinde yar aldığımız kurum: Çalıştığımız kurumlar da önyargı edinmemize neden olabilirler. Otoriter bir kişiliğe sahip olmak Kendi kendini doğrulayan tahmin
Toplumsal Normlar Nelerdir? Davranışlarımızı Nasıl Etkiler? Toplumsal normlar, toplum tarafından uygun, gerekli görülen ve kabul edilen davranışlardır. Normlar bizi belli ortamlarda “nasıl davranacağım?” diye düşünmekten kurtarır. Normlar, toplumdan topluma değiştiği gibi, tüm toplumlar için geçerli olan evrensel normlar da vardır (Örneğin, hemen hemen her toplumda statüsü yüksek olan kişilere yönelik olarak kullanılan hitap biçimi resmidir). Yeni bir ortama girdiğimizde normları bilmiyorsak diğer insanları gözleriz ve normları bir süre sonra öğreniriz.
Tüm toplum tarafından kabul edilen normlar olduğu gibi, toplum içindeki değişik grupların da değişik normları vardır. Örneğin, çalıştığınız işyerinin normları vardır ve bunlar bu işyerinde göstermeniz gereken davranışları belirtir. Bir ustabaşının çocuk işçilere nasıl davranacağını belirleyen faktörlerden birisi de o işyerinin normlarıdır. Normları belirleyen faktörlerden bir diğeri de cinsiyettir. Örneğin, kadınlardan genel olarak anlayışlı, sabırlı olmaları beklenirken, erkeklerden daha girişken ve daha az duygusal olmaları beklenir. Bu nedenle her iki cinsiyetin davranışlarını değerlendirirken o cinsiyete özgü normları da dikkate almamız gerekmektedir.
Toplumsal Roller Nelerdir? Roller, belli bir sosyal pozisyona sahip insanın nerede, ne zaman, nasıl davranması gerektiğini tarif eder. Hepimizin oynadığı değişik roller (Örneğin, öğretmen olmak, anne-baba olmak, şef olmak, vb.) ve her bir rolün de yerine getirilmesi gereken farklı zorunlulukları vardır.
Roller insanların davranışlarını belirler, değiştirir. Bazı roller insanları daha acımasız hale getirir (Örneğin gardiyanlık). Bazen rollerin çatışması ve kişiyi fazla zorlaması, kişinin tükenmesine ve duyarsız olmasına neden olur (Örneğin, cinayet masasında polis olan bir kişinin çocuklarına ve ailesine karşı duyarsız hale gelmesi). Başka bir deyişle kişilerin davranışlarını anlamaya çalışırken onların rollerini, içinde bulundukları grubun normlarını da anlamak gerekmektedir. Bunu yapmanın yolu ise kendimizi bu insanların yerine koymaya çalışmak, içlerinde bulundukları ortamı gözlemek ve değerlendirmektir.
Bilişsel ve Sosyal Şema Nedir? Şema, bir insan, nesne veya olay hakkındaki genel bilgimizin tümüdür. Hafızamızda birçok şema yer alır. Sosyal şemalar ise, bizim bir kişi ya da belli bir grup insana yönelik olan bilgimizi içerir.
Sosyal şemalar, gelecekte olacak olaylar hakkında tahminde bulunmamıza ve diğer insanlara yönelik beklentilere sahip olmamıza neden olur. Bu nedenle bir insanı değerlendirirken onunla ilgili olarak daha önce edindiğimiz izlenimi ve bilgiyi yani şemayı temel alırız. Başka bir deyişle bizim var olan şemalarımız, karşımızdaki insanların davranışlarını anlama ve değerlendirme biçimimizi etkiler. Çocuk işçilere yönelik olarak var olan şemamız, onların sağlıksız, kendine güvensiz, ezilmiş çocuklar olduğu yolunda ise bu şemamız nedeni ile bu çocukları gördüğümüzde böyle olmasalar bile onları öyle algılayabilir, davranışlarını bu şekilde değerlendirebiliriz. Sosyal şemalarımız ayrıca belli bir sırada takip eder ve bize sosyal ortamlarda nasıl davranacağımızı belirtir. Örneğin, restorana gittiğimizde ne yapacağımızı sırası ile biliriz.
Sosyal şemaların yanı sıra diğer insanların davranışlarını değerlendirmemizi etkileyen faktörlerden birisi de içinde bulunduğumuz duygu hali ve düşüncelerimizdir. Örneğin, bir işyerini ziyarete gitmeden önce ustabaşlarının çocuk işçiler ile ilişkileri hakkında arkadaşlarımızla oturup konuşmuş ve ustabaşları hakkında olumsuz değerlendirmeler, bu konuşmaların hemen ardından yaptığımız ziyaretteki gözlem ve değerlendirmelerimiz, bu ortama gitmeden önce yaptığımız değerlendirmelerimizden, düşüncelerimizden ve duygularımızdan etkilenebilir. Not: Bu bilgiler; Ankara Tesk Otel’de 20 ilin Birlik Eğitim Müdürlerine, ODTÜ Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü öğretim görevlisi Sayın Oya Yerin GÜNERİ tarafından ders olarak verilmiştir.
Hazırlamış olduğumuz sunumları www. istesob Hazırlamış olduğumuz sunumları www.istesob.org web adresinden “Mesleki Eğitim” bölümüne girerek bilgisayarınıza indirebilirsiniz.
TEŞEKKÜR EDERİZ İSTESOB EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Eğitim Müdürü: Metin İÇTEM Eğitim Müd. Asistanı: Ahmet Z. GÜNDOĞDU