25-31 MAYIS 2013 ETİK GÜNÜ VE HAFTASI
ETİK GÜNÜ VE HAFTASI 25-31 Mayıs 2013 Kamu Görevlileri Etik Kurulu'nun kuruluşuna ilişkin 5176 sayılı Kanun, 25 Mayıs 2004 tarihinde TBMM'nde kabul edilmiştir. Bu Kurul, kamuda etik kültürünü yerleştirmek üzere çalışmalar yapmak veya yaptırmak, bu konuda yapılacak çalışmalara destek olmak ve etik uygulamayı gözetmek görev ve yetkisi çerçevesinde, 2008 yılından itibaren her yıl 25 Mayıs gününün ülke genelinde “Etik Günü”, aynı günün yer aldığı haftanın da “Etik Haftası” olarak kutlanmasını kararlaştırmıştır. Bu çerçevede, kurum ve kuruluşlarda etik kültürünü yerleştirmek ve geliştirmekle sorumlu olan etik komisyonları öncülüğünde Etik Günü (25 Mayıs) ve Haftası'nda (25 Mayıs-31 Mayıs) çeşitli etkinliklerin gerçekleştirilmesi istenilmiştir.
KISACA AHLAKİ DEĞERLER DİYEBİLİRİZ ETİK Doğruyla yanlışı, haklı ile haksızı, iyiyle kötüyü, adil ile adil olmayanı ayırt etmek ve buna uygun davranış sergilemektir. KISACA AHLAKİ DEĞERLER DİYEBİLİRİZ
ETİK GÜNÜNÜN AMACI NEDİR? İNSANLARA AHLAKİ DEĞERLERİ HATIRLATMAK, İNSANLARDA BU BİLİNCİ GELİŞTİRMEYE YARDIMCI OLMAKTIR. 25-31 MAYIS 2013 ETİK GÜNÜ VE HAFTASI
DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜK
Doğruluk Nedir? Dürüstlük Nedir? Doğruluk, her şeyde ve her yerde doğru olma halidir. Düşüncenin gerçekle uyuşması, yargı ve önermelerin gerçeğe uygun olmasıdır. İnsanın söz ve davranışlarıyla, niyet ve inancında iyilikten ve güzellikten yana olmasıdır. Dürüstlük; yalan söylememek, kimseyi aldatmamak, kendi çıkarı için başkalarını kandırmamak, olduğundan başka türlü görünmemek dürüst olmak için yeterli midir? Değildir. Çağımızda bunlar da kalmadı elbette, ama dürüstlük bunlardan çok daha fazla, bunlardan çok daha başka bir şeydir. Dürüstlük Nedir?
Doğruluk ortaya çıkınca, bütün eğriler ortadan kaybolur.
Dürüst olmak, gerçekleri kabul etmektir Dürüst olmak, gerçekleri kabul etmektir. Dürüst olmak, her şey ve herkes için aynı ilkeleri geçerli kılmaktır. Dürüst olmak, her zaman ve her koşulda doğru bildiğinin yanında olmaktır. Bunlardan ötürü de dürüst olmak çok zor bir şeydir.
Doğruluk ve dürüstlük bilincini nasıl kazanırız?
Çevrenizdekilere güvendiğinizi, onların doğru ve dürüst olduklarına inandığınız mesajını verin. Başkaları tarafından güven uyandırmak ve başkaları tarafından kabul görmek için dürüstlüğün önemli olduğunu vurgulayın. Karşılaşılan durum her ne olursa olsun, tatlıya bağlayabilecek yöntemler bulabileceğinizi çevrenizdekilerle paylaşın, Böylece sorunların üzerini örterek büyümesine neden olmazsınız. Arkadaşınız doğru söylediği için onu etkili bir şekilde dinleyip, yapıcı bir şekilde sorunu çözmeye çalışın. Arkadaşınız hata yaptığında ve doğruyu söylediğinde “Bir de utanmadan ben yaptım diyorsun” gibi ifadeler kullanmaktan kaçının.
Kendi yaşamınızdaki iletişim ve ilişkilerinizde doğru ve dürüst davranışlarınızla çevrenize iyi bir model olun. En yakın dostunuz dürüst olmadığında başkalarına karşı onu korumaya çalışmayın. Çevrenizdeki dostlarınızdan biri bir konuda hata yaptıysa ömür boyu o hatayı yüzüne vurmayın. Onu “yalancı” vb. vasıflarla damgalamaktan kaçının. Arkadaş ve dostlarınızın duygularını ifade etmesine izin verin. Arkadaşınız gerçeği anlatmak istediğinde ona fırsat tanıyın. “Sus konuşma, seni dinlemek istemiyorum.” gibi ifadeler, onun yaşadıklarının ve gerçeği söyleme isteğinin bir anlamı olmadığı mesajını verir.
Dürüstlük, yalan söylememektir.
Çevrenizdekilere dürüst olmamanın aslında en çok kendini aldatmak anlamına geldiğini vurgulayın. Çevrenizdeki dost ve arkadaşlarınıza gerekli ilgi ve sevgiyi gösterin. Onları iyi davranışlarından dolayı takdir edin.
NASRETTİN HOCA SÖYLER BAKALIM NELER SÖYLER
YEMEĞİN BUĞUSU PARANIN SESİ
Hoca Akşehir'de Kadılık vazifesini yürütürken karşısına iki adam çıkmış. Birisi fakir, diğeri ise cimriliği ile nam salmış ünlü bir aşçı. Fakir adam sessiz beklerken; Diğer aşçı sözü alır:
- Hocam der. Bu adamdan davacıyım ben - Hocam der. Bu adamdan davacıyım ben. Dükkanın önünde kuru fasulye pişiriyordum. Tencerenin kenarından buğusu çıkıyordu yemeğin. Bu adam elinde bir somunla geldi. Kopardığı lokmaları yemeğin buğusuna tutup başladı atıştırmaya. Nihayet koca bir ekmeği bitirdi. Ondan fasulye buğusunun ücretini istedim, vermedi.
Sizce adam parasını istemekte haklı olabilir mi?
Hoca anlatılanları dikkatle dinledikten sonra fakir adama dönüp : - Doğru mu bunlar? diye sorar. Fakir adam hayatında hiç yalan söylememiştir. Bu yüzden mecbur doğruyu söyler. - Evet, der fakir adam.
Adamın yerinde olsaydınız gerçeği söyler miydiniz?
- Öyleyse para keseni çıkar bakalım, der hoca - Öyleyse para keseni çıkar bakalım, der hoca. Zavallı fakir, Kadı efendiye karşı gelemez. İçinde üç beş akçe bulunan kesesini hocaya uzatır.
Hoca bu sefer aşçıyı çağırır yanına keseyi kulağına yaklaştırarak şıngırdatmaya başlar. Sonra da: - Haydi der aldın işte alacağını! Aşçı: - Nasıl olur? diye şaşkınlığını belli eder. Paramı vermediniz henüz der. Hoca cevap verir: - Fazla uzatma, yemeğin buğusunu satan, paranın da sesini alır elbet!
Nasrettin Hocanın çözüm yolunu beğendiniz mi?
Bu fıkradan çıkarabileceğimiz ders sizce nedir?
Ne kadar zor durumda kalırsak kalalım doğru söylemekten vazgeçmemeliyiz.