ARDINIZA YASLANIN VE OKUYARAK GULUMSEYIN :-)

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
İSMİN HALLERİ 1.YALIN HAL 2.YÖNELME HALİ 3.BULUNMA HALİ 4.AYRILMA HALİ
Advertisements

TÜRKAN YÜKSEL Tıkır Top.
Onlara sahip olduklarınızın en iyisini veriniz.”
USULÜNCE CEVAP VEREBİLMEK BİR MEZİYETTİR..
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ.
Çok samimi iki dost ve arkadaşlardı
Öğretmen okulun ilk gününde, 5
A) Zilin çalmasıyla yarışma başladı.
Yabancı! Ben doğmadan birkaç ay önce, babam Tennessee’de bizim küçük kasabamıza gelen bir yabancı ile tanışmış. Babam, ilk gördüğü andan itibaren bu yabancıya.
KISSADAN HİSSELER.
Hazırlayan: Güray KERA
Bir süre önce, başka bir kadınla çıkmaya başladım ve bu aslında
Lütfen sesi açıp Tıklayınız..
Çok samimi iki dost ve arkadaşlardı
AYAKKABICI Ayakkabıcı, yeni getirdigi malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi.
DİLİMİZDE İKİ TÜRLÜ “DE” VARDIR:
Kendimizi evlenince, bir bebek sahibi olunca, sonra bir tane daha olunca yaşamın daha güzel olacağına inandırmışızdır. Sonra çocuklarımızın yeterince yetişkin.
KURBAĞA PRENS Bir zamanlar yedi güzel kızı olan bir kral varmış. Bu kızların en güzeli en küçük olanmış.Güzel günlerde sarayın yakınındaki serin gölün.
Meksika'da Inka tapınaklarına ç ıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birka ç yerli rehberle yola koyuluyor. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun.
Hayat Kat Kattır. TIKLAMADAN SESLİ İZLEYİNİZ.
Yavrum ve ben.
SLAYTI MUTLAKA SESLİ İZLEYİNİZ… İYİ SEYİRLER…
TIKANDI BABA Seval KEMERTAŞ tarafından düzenlenmiştir.
1/20 Zamir A B C D Aşağıdaki cümlelerin hangisinde şahıs ( kişi ) zamiri vardır? Akşam dayımlar geldiğinde uyuyordum. Durmadan yağan kar çocukları heyecanlandırdı.
KABUL EDEMEM.
Sevgili günlük, Bugün çok yoruldum. Neden mi bugün hem eğlendik hem öğrendik… Merak mı ediyorsun? Peki anlatayım…
OLAYLARI OLUŞ SIRASINA KOYMA Mustafa BİLGE Yenişehir/MERSİN
Psikolojik Danışman Yıldıray ÇAMDEVİREN
1/20 Zarf – Edat – Bağlaç - Ünlem A B C D Aşağıdaki dizelerin hangisinde “böyle” sözcüğü ötekilerden farklı bir görevde kullanılmıştır? Böyle ferman etti.
Temel, arkadaşıyla yolda giderken elindeki çakısıyla parmağını kesti
11-14 yaş arasına yöneliktir. AYŞE GÜL 2010
Bir zamanlar bir ağaç varmış
Adam ve hayattaki tek arkadası olan köpeği
Bir yaz günü üçgen tek başına parkta oynuyordu.
DiŞ DOKTORU Diş hekiminin odasına giren genç ve güzel kadın:
ÜÇ İHTİYAR MİSAFİR ÖYKÜSÜ
*Öğrenmek * Çalışmak ve *Başarmak
ZARF (BELİRTEÇ).
ANASINIFI YAZ TATİLİ ÖDEVİ
1)Aşağıdakilerden hangisinde bir ad, ayrılma durumundadır? A)Uğurcan eve girdi. B)Onur ekmeğini de getirdi. C)Bana doğruları kim öğretecek. D)Elif kitabı.
BİR BABANIN ENGELLİ OĞLUNA MEKTUBU
Sen hangisini seçerdin?
BABALAR VE KIZLARI.
Okulun ilk günü, ilk derste profesörümüz, önce kendini tanıttı, sonra 'Bu yıl, yepyeni bir öğrencimiz var. Çok ilginç biri bakalım bulabilecek misiniz'
Şiddetle itiraz ettim: "Ama ben seni seviyorum!!!"
BİR ESKİ OTOMOBİL Ben bir otomobilim. Eskimişim. Buraya atmışlar. Çok zaman geçmiş. Kimse almamış. Ben bir otomobilim. Eskimiş.
CÜMLEDE ANLAM.
MÜLAKAT (GÖRÜŞME) Ünlü kişileri çeşitli yönleriyle tanıtmak veya toplumu ilgilendiren önemli bir konuyu aydınlatmak için ünlü kişi yahut uzmanlarla.
KARAGÖZ İLE HACİVAT MEKTUP HÜSEYİN ÖZDEMİR 6/B 1230.
Türkiye’nin en büyük mail grubu Lütfen slaydı tüm sediklerinizle paylaşınız Hayat paylaştıkça güzeldir.
NOKTALAMA İŞARETLERİ ... ? . ‘’ , !.
‘’de’’nin Yazımı.
BİR ÖYKÜ.
Örnek: Sizlere konu hakkında bilgi vereceğim.
SLAYTI MUTLAKA SESLİ İZLEYİNİZ… İYİ SEYİRLER…
HAYATIN ANLAMI.
İBRETLİK BİR HİKAYE.
Tıkır Top
YA KİMSEYE GÜVENEMESEYDİK
Ş.S * Okulun ilk gününde 5. sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı.
SEVGİ ZENGİNLİK BAŞARI
Cem Yurtsev Yazılar: itiraf.com dan BU SUNU SANALDUNYA GRUBU İÇİN HAZIRLANMIŞTIR. GRUP ÜYELİĞİ
DÜZENLİ OLMAK.
CANIN KUŞLARI Can, o gün annesine ne kadar çok sıkıldığını anlatıyordu: — Neden oyuncaklarınla oynamıyorsun? diye sordu annesi. — Ama onlar benimle oynamıyorlar.
Tombik ormanda.
‘’-Kİ’’ EKİ VE ‘’Kİ’’ SÖZCÜĞÜNÜN (BAĞLACININ) YAZIMI
ZAMİRLER HAZIRLAYAN UMUT ÖZBEY TÜRKÇE ÖĞRETMENİ. 1- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde zamir kullanılmamıştır? A) Onları geçen gün gördüm. B) Bu soruyu kim.
Keloğlan ve Kuyu Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir Keloğlan’la ninesi varmış. Bunlar çok yoksul insanlarmış. Keloğlan’ın.
Kendimizi evlenince, bir bebek sahibi olunca, sonra bir tane daha olunca yaşamın daha güzel olacağına inandırmışızdır. Sonra çocuklarımızın yeterince yetişkin.
Oğlum ve ben.
Sunum transkripti:

ARDINIZA YASLANIN VE OKUYARAK GULUMSEYIN :-)

Ah, bir salak olsaydım! Şakir, bizim sınıfın en salağıydı. Hatta okulun en salağıydı. Tarih dersinde kopya istesek, hazırladığı kopyaları karıştırıp coğrafya kopyası verirdi.

Düz yolda yürürken düşmeyi becerir, kafasını geçtiği her kapının pervazına vurur, okul çıkışında caddeyi geçerken sık sık ezilme tehlikesi geçirir, ikide bir rapor alıp okula gelmezdi.

Yaşar Doğu, Celal Atik, Nasuh Akar'ların Olimpiyat zaferlerinden olsa gerek hepimizi bir güreş merakı basmıştı. Teneffüslerde itişe kakışa güreşip dururduk. Şakir de güreşmeye pek meraklıydı. Ama birini yenebildiğine hiç rastlamadım. İlkokula 3. sınıftan başladığım için sınıfın en küçüğüydüm. Üstelik bir hayli sıskaydım da... Benim ikim gibi olmasına rağmen Lapacı Şakir'i yatırıp dururdum.

Heyecanlanınca Şakir'in dili de tutulurdu Heyecanlanınca Şakir'in dili de tutulurdu. Konuşamaz, 'hıgık, mıgık' bir şeyler kekelerdi. Bu arada gözleri börtler, suratını al basar, tepinmeye benzeyen garip hareketler yapardı.

Okul numaralarımız peşpeşe olduğu için öğretmenler ikimizi beraber tahtaya kaldırırlardı. Şakir sorulan soruya inileyerek 'humpuf!.. Murg!..' diye yanıt vermek uğruna kıvranırken öğretmen, çektiği azabı durdurmak için aynı soruyu bana sorardı.

Ben soruyu yanıtlarken Şakir de kafasını yukarıdan aşağıya doğru sallayarak cevabı onaylar, böylece cevabı bildiğini gösterirdi. Öğretmen ikimize de aynı notu verip sıramıza yollardı. Bazen soruları ben bildiğim halde Şakir'in daha yüksek not aldığı olurdu. Zaten Şakir'in bir adı da Ballı Şakir'di.

Okul bahçesinde top oynarken çok beceriksiz olmasına rağmen nedense acıyıp Şakir'i de oynatırdık. Örneğin Şakir'den daha iyi oynamalarına rağmen Doğan Hızlan'la Konur Ertop'u oynatmazdık. Adam yerine koymadığımız için maçta Şakir'i kimse tutmazdı. O da gidip kale önüne dikilirdi. Ama en çok golü de Ballı Şakir atardı. Top orasına burasına çarpar gol olurdu.

O zamanlar, ortaöğretimde kızlar ve erkekler ayrı okullarda okurlardı. Burnumuzun altındaki tüyler, hafiften kıla dönüşmeye başladığı için hepimiz potansiyel birer Kazanova'ydık. Yaşanmamış yaz tatili maceralarımızı bütün öğrenim yılı boyunca birbirimize anlatırdık. Her anlatışta zamparalık öyküsü biraz daha gelişir bakıştığımız kız, konuştuğumuz kız olur, konuştuğumuz kız ise seviştiğimiz kıza dönüşürdü.

Bir tek Şakir'in sevda öyküleri yoktu. Öykü uydurmayı beceremediğinden mi,yoksa inanmayacağımızı bildiğinden mi susup sadece bizi dinlerdi. Gerçi hiçbirimiz hiçbirimizin öyküsüne inanmazdık ama, anlatmadan da duramazdık.

Ama Meral'i yine salak Şakir tavlamıştı. Meral bizim okulun bahçesine bitişik bir evde otururdu. Keyfinden ya da hainliğinden sık sık cama çıkardı. Okul bahçesinden gelen naraları ve feryatları duymazdan gelir, hülyalı mavi gözlerini gökyüzüne dikip kırıtırdı. Meral'i rüyasında görmeyen öğrenci herhalde yok gibiydi.

Meral, yine bir gün pencere şovu yaparken biz Şakir'i gaza getirdik. 'Kız sana bitik, kız sana yangın!.. Haydi Şakir göster kendini, okulun şerefini kurtar!' diye el verdik Şakir'i okul duvarının üstüne çıkardık. Şakir'i yine al bastı, 'Humpf mumpf!' diye konuşmaya çalışıp acayip hareketler yapmaya başlayınca duvarın üstünden kayıp Meral'lerin bahçesine düştü. O sırada ders zili çaldı.

Şakir'in bu aşk düşüşünün gerisini göremedik. Ama tahmin edebildik. Çünkü Meral'in bütün Cerrahpaşa'ya belasıyla nam salmış asabi bir ağabeyi vardı. Vee 2 gün sonra okula gelen Şakir'in mor sol gözünden ve topallayarak yürümesinden tahminlerimizin doğru çıktığını anladık. Ama Şakir'i Meral'le bir muhallebicide el ele,yanak yanağa muhabbet ederken görebileceğimizi tahmin edememiştik.

Okul bitti, hepimiz bir tarafa dağıldık. Konur Ertop yaman bir edebiyat düşünürü oldu. Doğan Hızlan hiç büyümedi. Eskiden de böyle yaşlı başlı bir mütefekkirdi. Şimdi aynı gazetede icrayı lûbiyat ediyoruz. Oktay benimle Akademi'ye girdi. Orhan ordudan emekli oldu. Mustafa hepimizi güreşte yenerdi. Şampiyon bir güreşçi olabildi mi bilmiyorum. Orhan Kemal hayranı Erol ne oldu?

İlhami, bir gün gazeteye beni ziyarete gelmişti. Ben bunak, can arkadaşımı anımsayamamıştım. Kırık bir tebessümle hoşçakal deyip gitmişti. Bir gece yarısı İlhami'nin kim olduğunu bulup yataktan fırlamıştım. Camı açıp 'İlhamiii, seninle bağ bahçe dolaşırdık... Subay kumaşından bozma bir ceketin vardı... Ne olur bir daha gel!' diye gece karanlığına doğru haykırmıştım.

Şakir'i gazetelerde ve televizyonlarda hep önemli bir adamın yanında aptal aptal sırıtırken gördüm. Yıllar sonra, bir gün bir tiyatro galasında canlısına rastladım. Sarılıp sarmaştık. Konuşurken bir ara elindeki kanapenin zeytinini nasıl becerdiyse yandaki güzel hanımın açık yakasından içeri kaçırdı. Tabii, kaçırmakla kalmayıp elini açık yakadan içeriye daldırıp zeytini aramaya da başladı.

Ben, güzel kadının gıdıklı kahkahalarını duyunca saklanacak yer aramaktan vazgeçtim. Şakir, alkolle yüklüydü. 'İllaa bize gideceğiz' diye tutturup beni sürükleyerek bir arabaya bindirdi. Araba dedimse aklınıza öyle Reno, Ford,Honda gibi normal arabalar gelmesin. Camları koyu füme, içi deri ve ağaç kaplı bir salon salomanjeydi. Tahminime göre özel yaptırılmış bir Mersedes'ti.

Şakir'in evi ise Boğaz'a nazır bir saray yavrusuydu. Duvarlarda ünlü ressamların tabloları vardı. Hatta, bir Dali ve bir Miro'ya takıldım kaldım. 'İspanya gezimizin anıları' dedi. 'Benim hatırladığım, sen bir memur çocuğuydun. Bunlar nereden?' 'Aptallıktan.'

Bu yanıttan hiçbir şey anlamadım, ama yine sordum: 'Bu ev senin mi?' 'Tabii, ama bir de yazlığımı görmelisin. Bir Yunan adası satın aldım. Oraya bir yazlık yaptırdım. Özel helikopterimle arada bir kaçıyorum.'

'Bunca parayı nasıl kazandın lan?' 'Çünkü ben bir salağım.' 'Estağfurullah.' 'Estağfurullahı filan yok, benim mesleğim salaklık.' 'Nerede çalışıyorsun?'

Şakir, adını veremeyeceğim çok ünlü bir holdingin genel müdür yardımcısı olduğunu söyledi. Şaştım kaldım. Farkında olmadan, 'Seni nasıl genel müdür yardımcısı yaptılar yahu?' diye mırıldanmışım. 'Salak olduğum için enayi... Sen genel müdür olsan yanına zeki birini ister miydin? Ben bir halt edince babam zeki olan ağabeyimi döverdi. Zeki adam tehlikelidir ve beladır. Seni yerinden eder. Zeki olanlar hababam sorun çıkarırlar. Salaklık nimettir. Herkes salakları sever ve gözetir. Çünkü tehlikesizdirler. Ayrıca insanda merhamet uyandırırlar. Salaklara herkes acır.

Salaklığım sayesinde üniversiteyi bana bitirttiler. Sonra da bu şirkete memur olarak girdim. Şef yardımcısı, müdür yardımcısı, derken genel müdür yardımcısı oldum. Sen zekiydin de ne oldun? Altmışını geçtin,hálá üç otuz para maaşa talim ediyorsun.'

Bir ara, altın kakmalı fildişi bir satranç takımına gözüm ilişti Bir ara, altın kakmalı fildişi bir satranç takımına gözüm ilişti. Şakir, 'Oynayalım mı?' diye sordu. 'Haydi be, sen tavlayı bile doğru dürüst oynayamazdın!' Oynadık, herif beni 18. hamlede mat etti. Hem de benim gibi bir ustayı!..

O sırada salona yeşil gözlü, ceylan sekişli, Şakir'den en az 30 yaş daha genç bir hanım girdi. Şakir'e merhamet ve sevgi dolu bakışlarla bakıp, 'Ruhum, canım, bir tanem. Senin uyku saatin çoktan geçti. Gel seni yatırayım!' dedi ve Şakir'i alıp götürdü. Salon kapısından çıkarken Şakir,kafasını kapının pervazına çarptı. Ben de zeki zeki gülümsedim.

Ah, bir salak olsaydım RAHMETLI OGUZ ARAL'DAN MAY BY