UNIT 9 F E A S T S Yiyip içmek, bayram, ziyafet, davet
•Feast: ziyafet, bayram, şölen, festival A feast is a large meal. A feast is a special meal. People prepare a feast to celebrate something. •A feast is a large, special meal prepared for celebrating an important event. •The festival of Sacrifice: •Sacrifice Feast: •Ramadan Feast: Kurban Bayramı Ramazan Bayramı
•Feast days are special. •Are FEAST DAYS special? Yes, they are special. have a party (v): parti vermek a family party: aile partisi family parties: aile partileri family parties •Do you have family parties? “Aile partileri verir misiniz?” •When do you have family parties? Ne zaman aile partileri verirsiniz? •We have family parties ON SPECIAL OCCASIONS. “Özel durumlarda aile partileri veririz.”
•We graduate: •WHEN •WHEN we graduate: •We get married: •WHEN •WHEN we get married: •We have something special: •WHEN •WHEN we have something special: mezun oluruz mezun olduğumuz zaman,mezun olduğumuzda •evleniriz evlendiğimiz zaman,evlendiğimizde •Özel bir şeye sahibiz. •Özel bir şeye sahip olduğumuz zaman
•When do you have family parties? •We have family parties WHEN we graduate. WHEN we get married. WHEN we have something special.
•Graduate (v) •graduATION (n) •married (adjective) •GET married (v) •To WED (v) •Newly wed • •Wedding (n) •Wedding FEAST mezun olmak Mezuniyet Evli Evlenmek Evlenmek BAĞLANMAK yeni evli evlenme, nikah, düğün düğün (düğün şöleni)
•Topic (n) •The topic of the dialogue •Guess (v) BODY •EverONE = everyBODY one •Everyone is happy. body •Everybody is happy. •Everybody at home: •Everyone in the class: :konu, mevzu : diyaloğun konusu : tahmin etmek “herkes” “Herkes mutludur.” evdeki herkes sınıftaki herkes
•Meanwhile •Answer (v) (n) •Response (n) •Reply (v) (n) •Busy x free •Bride •Groom : bu arada, bu esnada, aynı sırada, aynı esnada : cevaplamak, cevap : cevap, yanıt, tepki : cevaplamak : “meşgul x serbest” : gelin : damat
•Excited: ed •“Ahmet is excited.” •Exciting: ing •“The film is exciting.” •Suit (n) •A blue suit •A DARK blue •Wedding dress •Mum •Dad • Prepare (v) •Preparation (n) heyecanlı Ahmet heyecanlıdır. heyecan verici Film heyecan vericidir. : takım elbise : mavi bir elbise : koyu mavi bir elbise : gelinlik elbise, “gelinlik” = mother = father : hazırlamak :hazırlık, hazırlama
•Final preparations •Preparations for the party •Place (n) •Place (v) •Around •Around the world : son hazırlıklar : parti için hazırlıklar : yer : yerleştirmek : etrafında : dünyanın etrafında
•Bet (v): •I bet: •“Bahse girerim ki o hiç bir şey yapmıyor.” • •“Gelmeyeceğine bahse girerim.” • •“Cevaplayabileceğine bahse girerim.” bahse girmek, iddia etmek, bahse girerim ki, iddia ederim ki, I bet he isN’T doing ANYTHING. I bet he won’t come. I bet he can answer it.
•Couple •pair •Couple = pair •As usual • •Phone •call •telephone •Ring •Wear (v) •çift •her zamanki gibi : telefon etmek : giymek
•MAKE or DO “Make expresses an activity that creates something that you can touch” •Make a cake: kek yapmak •Make tea, coffee: çay, kahve yapmak •Make friends: dost edinmek •Make a phone call : telefon görüşmesi yapmak •Make sandcastle: kumdan kale yapmak •Make sandwiches: sandviç yapmak •Make pizza: pizza yapmak •Make dinner : akşam yemeği yapmak •Make decoration: dekorasyon yapmak •Make progress: ilerleme yapmak Make suggesstion: : teklif etmek •Make an effort: gayret etmek •Make mistake: yanlış yapmak •Make money: para kazanmak •Make a decision: karar vermek •Make a list: liste yapmak •Make fun: eğlendirmek •DO or MAKE “expresses daily activities or jobs” •Do gardening: bahçeyle uğraşmak •Do shopping: alış veriş yapmak •Do dusting: toz almak •Do housework: ev işi yapmak •Do washing up: bulaşık yıkamak •Do a favour: iyilik yapmak •Do your best : elinden gelenin en iyisini yapmak •Do good: iyilik yapmak •Do harm: zarar vermek •Do duty: görevini yapmak •Do puzzle: bulmaca çözmek •Do dance: dans yapmak •Do research: araştırma yapmak •Do economics: ekonomi yapmak •Do experiment: deney yapmak •Do engineering: mühendislik yapmak
•Do hair •Do ironing •Ask X answer •AS in the example •Here X there •Piece •A piece •A piece OF paper •Fold (v) •Fold the paper : saç yapmak : ütü yapmak : sor x cevapla : örnekteki GİBİ : burada x orada : parça : bir parça : bir parça kağıt : katlamak, kıvırmak : kağıdı katlayınız
•Do hair •Do ironing •Ask X answer •AS in the example •Here X there •Piece •A piece •A piece OF paper •Fold (v) •Fold the paper : saç yapmak : ütü yapmak : sor x cevapla : örnekteki GİBİ : burada x orada : parça : bir parça : bir parça kağıt : katlamak, kıvırmak : kağıdı katlayınız
•Choose (v) •Choice (n) •One of them •Choose one of them •One of the students •Two of the students : seçmek : seçenek : onlardan biri : onlardan birini seçiniz : öğrencilerden biri : öğrencilerden ikisi
•OneIS •One of the students IS tall. •TwoARE •Two of the students ARE tall. “Öğrencilerden biri uzun boyludur.” “Öğrencilerden ikisi uzun boyludur.”
•At the moment = now •Some: •Some water: S •Some bookS: • “Bardakta BİRAZ su vardır.” “Masanın üstünde BİRKAÇ kitap(lar) vardır.” • : biraz para “sayılamayan TEKİL” • birkaçÇOĞUL : birkaç çocuk “sayılabilen ÇOĞUL” : şimdi, şu anda biraz, birkaç biraz su “sayılamayan isim” birkaç kitap “sayılabilen isim” There is There is some water in the glass. There ARES There ARE some bookS on the table. Some money children Some children
•Empty (adj) •Full (adj) •Empty (v) •Empty the wastebin •Turn up(v) •Turn down (n) •Try on : boş : dolu : dökmek, boşaltmak : çöpü boşaltınız : açmak, yükseltmek : kısmak, azaltmak (ses) : denemek
•A lot of water: •A lot of bookS: • “Çok su var.” “Çok araba var.” tekil çok su “sayılamayan tekil” çoğul bir çok kitap “sayılabilen çoğul” There is a lot of water. There ARE a lot of carS.
•ihtiyaç duymak •“Bir kaleme ihtiyacım var.” •“sana ihtiyacım var” •hediye •en sevdiğim bayram, şölen, tören •boyunca •ders boyunca, ders esnasında, •bayram boyunca, • •önemli bir olay •önemli olayLAR •üç önemli olay(lar) •yaşamınızdaki olaylar •yaşamınızdaki önemli olaylar •yaşamınızdaki üç önemli olay •Need (v) •I need a pen. •I need you. •Present = gift •My favourite feast •During •During the lesson •During the feast •An important event •Important eventS •Three important eventS: •EventS in your life •Important events in your life •Three important events in your life
•Special •Something special •Prepare something special •DO you PREPARE? Do you prepare something special Özel bir şey hazırlar mısınız? •Do you prepare something special FOR THE FEASTS? “Bayramlar için özel bir şey hazırlar mısınız?” : özel : özel bir şey : özel bir şey hazırlamak : Hazırlar mısınız?
•R•Recipe (n) •D•Dessert (n) •A•A Turkish dessert •A•A special Turkish dessert Özel bir Türk tatlısı •T•The recipe of a special Turkish dessert “Özel bir Türk tatlısının tarifi” •E•Expression : yemek tarifi : tatlı : bir Türk tatlısı : ifade, deyim
•Sequence sıra, düzen •Expressions of sequence Sıralama ifadeleri, •Expressions of sequence: First, then, next, finally “birinci, sonra, onun peşine, sonunda, en son” •First, second, third, then, finally “Birinci, ikinci, üçüncü, sonra, en son”
•Melt(v) •Add (v) •Brown (v) •Until •ingredients •Stir (v) •Stir FOR ten minutes : erimek : eklemek : kararmak, esmerleşmek : ‘e kadar, ‘e değin : içindekiler “malzemeler” : karıştır : on dakika karıştır
•Before you serve: sen servis yapmadan önce “servis yapmadan önce” ING •Before servING: servis yapmadan önce •Before you come sen gelmeden önce ING •Before comING gelmeden önce
•Before you eat sen yemeden önce •Before eatING yemeden önce •Before we read the text, Biz metni okumadan önce •Before readING the text “Metni okumadan önce”
•Chop(v) = cut •Squeeze (v) •Peel (v) •Cucumber •Parsley •Report (v) •Text •The text below •Order (n) •Correct order : “kesmek” : sıkıştırmak : soymak : salatalık, : maydanoz : HABER VERMEK, bildirmek : parça, metin, paragraf : aşağıdaki parça, aşağıdaki metin : düzen, sıra, sıralama : doğru sıralama
•Full of people •Full of flowers •Ancestor •ancestorS •wish (v) •Young people •Old people •The young •The old : insanlarla dolu : çiçeklerle dolu : ata, ced : atalar, büyükler : dilemek, arzu etmek : genç kişiler, gençler : yaşlı kişiler, yaşlılar : gençler, genç kişiler : yaşlılar, yaşlı kişiler
It is time TO LEAVE ayrılma zamanı, vakti It is time TO REST dinlenme vakti It is time TO SLEEP uyku vakti, yatma vakti Plenty bolluk, bereket TAKE CARE OF YOURSELF. “Kendinize iyi bakın, kendine iyi bak” Until = till ‘e kadar
S •How many dayS: S •How many bookS: children •How many children: •How much water: •How much money: •How much information: : kaç gün : kaç kitap : kaç çocuk : ne kadar su : ne kadar para : ne kadar bilgi
•Name of the feast bayramın, festivalin adı •Why do people celebrate it? İnsanlar niçin onu kutluyor? •What do people do? İnsanlar ne yaparlar? •What preparations ne hazırlıklar, hangi hazırlıklar •What preparations DO people MAKE? İnsanlar hangi hazırlıkları yaparlar?