Başarı ve Aile
BAŞARIDAN NE ANLAMALIYIZ? Her anne-baba çocuğunun başarılı olması için elinden geleni yapar ve iyi bir eğitimin çocuğunu başarılı kılacağını umar. Bu umudun altında, okul başarısının kısa vadede meslek ve iş başarısının, daha uzun vadede yaşam başarısının temelini oluşturacağı inancı yatar.
Okul başarısı; bireyin meslek başarısını garanti etmez Okul başarısı; bireyin meslek başarısını garanti etmez. Okul başarısı başka bir tür başarıdır. Meslek başarısı ise okul başarısını da kapsayan ama daha birçok yönü de içeren daha karmaşık bir başarı türüdür. Yaşam başarısı ise, kişinin tüm gereksinmelerinin (yaşamsal gereksinimler, zihinsel gereksinimler, duygusal gereksinimler, yaşama anlam verme gereksinimi) hepsine hitap eder ve onun yaşamının tümünü kapsar.
Anne-babalar çocuklarının başarılı olmasını isterken gerçekten ne istediklerini çok iyi bilmek zorundadırlar. Anne-babanın başarı anlayışı, onların çocukla etkileşimine yirmi dört saat boyunca yön verir, anne-babanın çocukla kurduğu bu temel ilişki, onun özünü, karakterini, yaşama bakış tarzını biçimlendirir.
BAŞARI NEDİR? Yaşamdaki amacını bilmek Potansiyelinin son noktasına ulaşmaya çalışmak Ve başkalarına yararlı tohumlar ekmektir
BAŞARILI İNSANLARIN BİRKAÇ ÖZELLİĞİ Başarma İsteği ve Hevesi Hedef Belirleme Duygu ve Düşüncelerinin Farkında Olma Sorumluluk Bilinci
BAŞARIYI OLUMSUZ ETKİLEYEN BAZI DÜŞÜNCELER “Ondan birşey istemiyoruz ders çalışsın yeter!” “Çok zeki ama çalışmıyor...” “Komşunun oğlunun onun kadar imkanı yok ama daha başarılı...” “Çalışmak için oturuyor ama sürekli aklı başka yerlerde...” “O kadar söyledim ama dinlemiyor ki!”
Sonuç olarak; Ailenin çocuğu gerçek anlamda tanıması önemlidir. Ailenin, çocuğuyla ilgili gerçekçi beklentiler içinde olması da çok önemlidir. Çünkü, ailenin çocukla kurduğu ilişkinin türü, çocuğun okul başarısını etkileyen en önemli ve en can alıcı nokta olarak karşımıza çıkmaktadır. "İzin verelim de çocuklarımız yaşamlarını tirübünlerde seyirci olarak değil , sahada oyuncu olarak geçirsinler”
ÇOCUĞUNUZUN OKUL BAŞARISINDA ÖNEMLİSİNİZ!!! Profesör diyor ki: “Liselerde ne öğretiyorlar, bu öğrenci düşünemiyor bile...” Lise öğretmeni diyor ki: “Ne bekleyebilirsiniz, ortaöğretim öğretmeni işini yapmıyor...” Branş öğretmeni diyor ki: “Sınıf öğretmeni bu çocuğa hiçbir şey öğretmemiş ...“ Sınıf öğretmeni diyor ki: “Anaokulu öğretmeni çocuğu okula hazırlamamış...” Anaokulu öğretmeni diyor ki: “Bu çocuğa ulaşmak çok zor, anne babası nasıldır acaba?” Ve anne diyor ki: “Beni suçlamayın babasının ailesini gördünüz mü?”
Evet gördüğünüz gibi bireyin başarısızlığında herkes birbirinde suç arıyor ama sonunda yine dönüp dolaşıp aileye geliyoruz. AİLE AİLE AİLE… Her alanda olduğu gibi çocuk eğitiminde rol oynayan sizsiniz, okul ve çevre üçgeninde de her şeyin başı sizsiniz, çünkü anne ve baba çocuğun ilk öğretmenleridir.
Çocuğun sevmeyi, kendine güvenmeyi, çevresiyle iletişim kurmayı, başarıyı ya da başarısızlığı tattığı ilk yer “AİLE ORTAMI”dır. Her konuda olduğu gibi çocuğun okula başladığı dönemden itibaren göstereceği başarının temellerinde en büyük pay aile içindeki yaşantılarına bağlıdır. Alışkanlıklar ne kadar küçük yaşta öğrenilirse, zamanla o kadar kalıcı hale gelir
Her anne-baba çocuğunun başarılı bir öğrenci olmasını ister ve bunun için de elinden geleni yapmaya çalışır... Fakat! Başarının ön planda tutulduğu, toplumumuzda, başarılı bireyler yetiştirmek için siz ailelere düşen İLK GÖREV: Aile ortamında çocuğun, sevgiyi yaşamasını, huzuru hissedebilmesini, sorunu olduğunda rahatça, iyi bir iletişimle paylaşabilmesini sağlamaktır.
Yapılan araştırmalar huzurlu ve mutlu bir aile ortamına sahip çocukların okulda daha başarılı olduklarını, mutsuz ve sorunlu çocukların ise huzursuzluk yaşanan aile ortamlarında yetiştiklerini ortaya koymaktadır. Sağlıklı bir aile ortamında çocuk kendine güven veren, sorunlarıyla yakından ilgilenen, başarısızlığı durumunda nedenlerini araştırarak mantıklı çözümler bulmasına yardım eden bir anne babaya sahiptir.
ÜNLÜ SÖZLER... “Demek ki alışkanlık insan yaşamının en büyük kılavuzudur” David HUME “Bir memleketin yükselmesi ev ve aile muhabbetine bağlıdır.” CHARLES DICKENS
Gencin akademik başarısını etkilemek için aile ne yapabilir? Amerika’da yapılan araştırmaya göre; ergenlerin akademik başarılarını etkileyen en önemli faktörlerin başında, aile ve ergen arasında kurulan hoşgörülü, ilgili diyalog ve olumlu ilişkiler; onun okul performansına ve akademik başarısına da yansımaktadır
Anne ve babalar, her şeyden önce gencin gelişiminin bir geçiş noktasında olduğunun, onun “değişim ve başkalaşım sürecinden (ergenlik dönemi)” geçtiğinin bilinci içinde olmalıdır. Bu hızlı büyüme ve değişime koşut olarak gencin ilgileri de değişmekte, unutkanlıktan ve dalgınlıktan yakınması dikkatini yoğunlaştırmakta güçlük çekmesi, okuduğunu anlayamaması, geçici ve bu döneme özgü belirtilerdir.
Bu nedenle pek çok ergen, başarma isteklerini uyandıracak o kıvılcımı yaşayamaz. Bu durumda en iyi yaklaşım, “genci anlamaya çalışmak.” Bu amaçla, onu empatik dinlemek, sorunlarına kulak vermek, başarı endeksli bir ilişki yerine dostça bir ebeveyn-genç köprüsü kurabilmektedir. Her şeyden önce, çalışma isteği gencin kendisinden gelmelidir. Yardım istemesi halinde ödevlerini zamanında bitirebilmesi için ders programı/zaman çizelgesi yapılabilir.
Gencin evde rahat çalışabilmesi için gerekli olan fiziki mekanı hazırlamanız, onu desteklemeye hazır olduğunuzu bildirmeniz, kısa süre için beklenti düzeyinizi düşük tutmanız, ama eski başarılarını zaman içerisinde tekrarlayacağınıza dair inancınızın tam olduğunu belirtmeniz olacaktır. (ortam sunun, ona bırakın, güvenin)
AİLEYE KÜÇÜK BİR MEKTUP... “Sizin yetiştiğiniz ortamda, siz gerçekten kendi sorumluluğunuzu almak durumundaydınız; okumadığınız takdirde ne olacağınızı açık seçik görebiliyordunuz. Kimse size ortam hazırlamıyordu. Mevcut ortam oradaydı ve kimsenin o ortamı senin için hazırlama derdi de yoktu. Yani tüm doğallığı içinde yaşam devam ediyordu ve bu koşullarda yaşam sana davranışının karşılığı ne ise onu verecekti; hiç kimse başka da bir şey yapamazdı.” Bu koşulları hazırlanmış bir ortamdan farklı. Yani, ortam hazırlarken ne gibi mesajlar verdiğimiz konusu kendi başına incelenmeye değer.
Sıkıntılı dönemlerinde çocuğunuzla derin bir “sohbet içinde” olun. Ve davranışlarının sonuçlarını hiç müdahale edilmeden yaşayabileceği bir ortamın oluşmasında ısrar edin. Koşulsuzca çocuğunuzu sevin ve ona güvenin
YAKLAŞIMLARA ÖRNEK Yanlış yaklaşım... “Hırkanı giy üşürsün!” der aile. Çocuk giymezse ısrar eder, zorla giydirir. (Sonuç, çocuk kendi yaşamının sorumluluğunu yavaş yavaş ana babaya yüklemeye başlar. Böyle bir çocuk “hedef” koyduğunda, o hedef aslında onun değildir; o nedenle ulaşmak için hiç çaba harcamaz.Nedenini kendisi de bilmez. Doğru yaklaşım... “Giymek istersen hırkanın nerede olduğunu biliyor musun?” diyen aile, çocuğunu yaşama hazırlama bilinci içerisindedir. son aile olayın bilincindedir. Çocuk bu cümleye ya önem verir, ya da önem vermez. Önem verirse üşümez, vermezse üşür. Konuşulanları önemseme ya da önemsememe onun seçimidir. Hiçbir zaman ona hırka giydirilmez; o kendisi hırkayı giymeye karar verir.
"Şu dünyada herşeyin en iyisine layık çok özel ve güzel bir çocuk var "Şu dünyada herşeyin en iyisine layık çok özel ve güzel bir çocuk var! O, sizin evinizde yaşıyor.”
“Çocuğunuzu kazanma çabanız, dalgaların çırpınışı kadar tatlı olsun. Mutlu aileler yaşatmanız dileğiyle...” Beni dinlediğiniz için teşekkürler. HAZIRLAYAN: Uzm. Psik. Dan. DUYAL TÜZÜN