Sincabi öykücü can özoguz Fon müziği: Ezginin Günlüğü
Yedi Cücelerin en şirini Sincabi, Deniz ötesi bir diyara göç etmişti, Ve şimdilerde geçmiş zaman yolculuğuna çıksın, Babası elinden tutsun isterdi. Günlerden bir gün, Çalındı evinin kapısı. Sırtında çuvalı, Ayağında çizmeleriyle Noel Baba, Yorgun argın duruyordu sahanlıkta! Açım! Bir tas çorba, Bir dilim ekmek var mı? Tanrı misafirine, dedi.
Sincabi, buyur etti içeri Tanrı misafirini, Güler yüzle, masada sol yanına oturttu geleni, Sonra bir çırpıda kuruverdi sofrayı, Ve dumanı üstünde bir tas tavuk çorbası, Çıtır çıtır koca bir somun esmer ekmek, Bir testi de buruk kırmızı şarap ikram etti. Sabah olunca gözlerini ovuşturup, Gerinerek, tuhaf bir mutlulukla uyandığında, “Bu gördüğüm ne biçim bir rüyaydı böyle?” dedi. Kalktı, oturma odasına geçti, Kitaplığın köşesinde, yerde üst üste dizili, Bir sürü hediye paketi görünce çok şaşırdı, A ah! Gerçekmiş meğer! deyip sevindi.
Sonra paketleri açıp bir baktı ki: Karagöz Hacivat’ın hayal perdesi, Orhan Veli’nin sanki kendisi, Karadeniz’le Akdeniz’in büyülü sesi, Öykücünün komik bir hikâyesi, Mustafa Kemal’in sevdiği Rumeli türküleri, Düş Hekiminin çılgın hayalleri, Anadolu’nun o balım kızları, Ve dahi dalım oğulları, Hepsi birden gelmişlerdi. Ellerini çırpıp sevinçle: İşte istediğim oldu, Tuttum sanki babamın sıcak elini; Hediyeleri mutlaka o göndermiştir, dedi.
Öykücü Can Özoğuz www.oykucu.net Sonra o kocaman ana yüreğiyle Sincabi, Oturdu koltuğuna gözleri biraz nemli, Az şekerlisinin yanında, Efkâr yüklü bir sigara tellendirdi. Ve o anda dalıp gitti sigarasının dumanında, Ankara’nın atkestanesi gölgeli ara sokaklarına… Chicago - New York, Eylül 2006. 1. Kitabın öykülerine dönüş Ana sayfaya dönüş: Öykücü Can Özoğuz www.oykucu.net