ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için sadece mouse’u tıklayınız
Özür dilerim; bunca ciddi işin arasında “bir askeri geçit törenindeki mayolu adam” gibi sırıtacak bu yazım. Ama vallahi aslında o kadar da önemli değil şu önündeki bol sıfırlı rakamlar, çayını yudumlarken "senin göz ucuyla monitöre bakışını" süzen misafir. Yıllar sonra, yine böyle bir gün, ne kalacak aklında bu günden; önünde sıfırı çoktan atılmış rakamlar, çayını yudumlarken "senin yan gözle monitöre bakışını" süzen bambaşka bir misafir otururken? elbette “bir günlük ömürlü kelebeğin hayatı” kalacak; Ne dün, ne önümüzdeki bin gün; yaşamak üzere olduğun...
BİR KELEBEĞİN HAYATI
Bugünü bir çocuk gibi yaşayacaksın; çevrendekiler de bir çocuk gibi yaşatacak bugünü sana. Minibüsün önünde oturmak, şiddetli bir kar yağışı, yağmursuz cumartesi, babanın eve erken gelmesi, annenin döpiyesi düşleriyle kapatacaksın gözlerini, herhangi bir perşembe gecesi. Darmadağın olacak raftaki deterjanlar, durduramadığın market arabasıyla. Malak yalamış gibi olacak darmadağın saçların, kolonyalı tarakla. Su ve sabun olacak tüm temizliğin. Arabana, araba gibi gidecek; acı fren sesleri çıkaracaksın kapısına vardığında. Göz kapakları kapanacak çocuğunun, her sırtüstü yatırışında.
Odanda özgür olacaksın akşam eve oturmaya gelindiğinde. İçeride kek tarifleri, terfi masalları; onlar ülkeyi kurtaracak, sen yolculuklara çıkacaksın yatağında. İstediğin zaman uyuyacak, istediğin müziği dinleyeceksin. Halıdaki motifte yüzlerce kedinin pati izini göreceksin. Rejim, mejim derdin olmayacak; yiyebildiğin kadar patates kızartması, içebildiğin kadar kola içeceksin. “Yeter artık”la bitecek hayatının ziyafeti - bir daha hiçbir restoranda yaşayamayacağın keyif - koca adam olduğunda.
Dolar kuru degil, gofret fiyatı olacak öğrenmek istediğin, hatta döviz bürosuna soracaksın bunu bütün saflığınla. Büyük zevk verecek döviz bürosundaki adamdan o gün öğrendiğin küfür ve herkesin yanında edebilmek için yanıp tutuşacaksın. Taşınacağın apartmandaki yaşıtların ilgilendirecek seni, metrekare fiyatından çok. Trenin penceresinden sarkmak olacak seyahatin en zevkli anı ve bir otuz beş sene geçse de, yazacağın bu olacak bir düş takvimine.
Soyunuvermek, giyinivermek, bir yerlere gidivermek hep kolay olacak. Gittiğin yerlerde uyuyuvermek ya da uyuyabilmek de. Kimse dönüp bakmayacak dilediğin yerde değiştirebildiğin mayona. Eteklerini çekiştire çekiştire oturmayacak, bakkala kadar gidebileceksin bozuk pantolon fermuarınla. En girilmez yerlere giriverecek, en korunmalı şahışlara bir tokat mesafede duruvereceksin. Hiç farketmeyecek Avrupa Topluluğu’na girememek ama çok farkedecek o gün takıma girememek. Belki bu gün ilk defa “kötü” olacaksın kenarda beklerken; takımdan birinin, bir şekilde eve gitmesini dilerken.
“Senin adın ne?” demek çok kolay olacak ve bin bir anlam ifade etmeyecek “bize gidelim mi?” demek. En gizli şeyler olacak ilk anlattıkların; iki kere düşünmeyeceksin ikinci arayışında. Bir yumruk da sen patlatacaksın onun kavgasında ve hayatının dayağını yiyeceksin. Bugün öğrendiğin yeni küfürü edeceksin menzil dışına vardığında bütün kahramanlığınla; gözün mor ama montunun yakaları havada. Basit şeyler için izin isteyecek, çok önemli şeylerde müthiş özgür olacaksın. Verdiğin zarar da müthiş olacak, özür dilerkenki yüz ifaden de. Yazılmamış onlarca kitabı yaşamış, okulda asla öğrenemeyeceklerini öğrenmiş olarak başlayacaksın cebindeki erimiş gofreti yemeye.
Bugün kimseyi iğnelemeyecek, haddini bildirmeyeceksin. Bugün sadece kendin olacaksın. Bugün sökük cebinden, gofretten kalan parayı da düşürüp, şehrin en cömerti olacaksın. Bugün kral çıplak olacak, yarın büyüyeceksin...
yazan ve sunumu hazırlayan: düş hekimi yalçın ergir “düş hekimi - 2” kitabından DİĞER SUNUM & YAZILAR: (“düş hekimi – 3” Kasım ayında çıkıyor) ÇINAR YAYINLARI: – müzik: “papillon” filmi / soundtrack – Jerry Goldsmith