BİR GELİBOLU SAVAŞI HATIRASI

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
PATRONU ONDAN MEMNUN.
Advertisements

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ.
ASIL EKSİKLİK Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti. Asıl eksiklik, çareyi başkasında aramaktı.
Ankilozan Spondilit hastaları için Günlük egzersiz programı
ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ KUTLU OLSUN ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ KUTLU OLSUN
DÜŞÜNDÜREN BİLMECELER
Hayat ertelenemez… Ümit Aydemir.
Boş ver be yaşı başı. gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver
SİNAN AYTULU BUĞDAYIN YOLCULUĞU
Hazırlayan : Rabia KÖSE
1- İki kanadı , birde küçük gagası var . Cik cik deyip durmadan uçar..
BİLMECELER.
Gözlerini severim en çok, Gökteki yıldızlardan parlak; Bir parça da ba ş tan çıkarak. Dans edelim gel! Ne halleri vardı, sahiden, Bedbaht a ş ı ğ ı berbat.
Bilmeceler dünyası.
BÜŞRA BAYSAL.
KÜLKEDİSİ.
Acıyla çaldı kapının tokmağı Duruma anlam veremedim yavrum... Hepten çözüldü dizlerimin bağı Kalkıp açmaya varamadım yavrum... Güngören'de gün, göremedim.
Geliyor Boğaziçi'nden doğru Bir iskeleden kalkan vapurun sesi, Mavi sular üstünde yine Bembeyaz Kızkulesi.
BUĞDAYDAN EKMEĞE MADDENİN DEĞİŞİMİ
SLAYTI MUTLAKA SESLİ İZLEYİNİZ… İYİ SEYİRLER…
STRESE GİRENİN İMANINDAN ŞÜPHE EDERİM!
ÇANTA. Süslü püslü dışı Kocaman içi Fermuarı var Ceket değil Bil bakalım nedir?
Cömertlikte ve yardım etmede akarsu gibi ol.
I . BÖLÜM Slaytı SESLİ ve kendi akışında izleyiniz
TIKANDI BABA Seval KEMERTAŞ tarafından düzenlenmiştir.
Kırlangıcın biri, bir adama aşık olmuş
Temel, arkadaşıyla yolda giderken elindeki çakısıyla parmağını kesti
YAŞ OTUZBEŞ.
bizden asaf’dan İG sesi açınız tıklayarak geçiniz.
Pes ettim... Daldaki yapraktım yaşamda, Hayat denilen ağacın dallarından, En yalnız olanında bir küçük yaprak, Yalnızdı üzerinde bulunduğum dalım,
DiŞ DOKTORU Diş hekiminin odasına giren genç ve güzel kadın:
Ömer Hayyam Rubailer BÖLÜM-2
Baba sabah evden çıkarken çocuklarına; “Bugün size bin kişinin çalışarak hazırladığı bir pasta getireceğim” demiş.
ÇİRKİN ÖRDEK YAVRUSU …
Senden sonraydı... Hayvansız kalmış bir orman gibi ağlamaklıydı kainat; Hangi dağda ateş yansa O yana ağlardı atlar, ve bir kartal bir kartala dayıyorsa.
SBEP ERGENEKON DESTANI
ŞEHİDİM BAYRAKLARI BAYRAK YAPAN,ÜSTÜNDEKİ KANDIR.
BİR ESKİ OTOMOBİL Ben bir otomobilim. Eskimişim. Buraya atmışlar. Çok zaman geçmiş. Kimse almamış. Ben bir otomobilim. Eskimiş.
BEŞ VAKTE BEŞ YAZI. BEŞ VAKTE BEŞ YAZI Sabah Namazı ; Vakit seher Sabah Namazı ; Vakit seher? Zamanın rahmine sabahın nutfesi düştü az önce. Gün doğuyor.
BİLMECELER.
1. I. İlkokul öğretmenimiz oldukça yaşlanmış. II
FİİLLER.
İBRETLİK BİR HİKAYE.
Bir bilge adam öğrencileriyle otururken demişki;"Gece ile gündüzü nasıl ayırt edersiniz? Tam olarak ne zaman karanlık başlar,ne zaman ortalık aydınlar?"
BİRAZ DA BİZ ÖLELİM Merve ÖZDEMİR - DEM.
Click Pps Series.
SEVGİ ZENGİNLİK BAŞARI
Çanakkale Zaferi İçindekiler: Savaşın nedenleri ve sonuçları
Cemal Granda Atatürk’ün Hizmetkârı’nın Anılarından
Dost Genç adamın biri, Dermiş babasına her gün; 'Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi'
BİLMECELER
Sözlükte“iyi,cömert,iyilik,cömertlik,af,bağış” anlamlarına gelen KEREM dini bir kavram olarak ihsan,lütuf,kolay ve rahat bir şekilde mali yardımda bulunma,karşılıksız.
MATEMATİK DERSİ TOPLAMA İŞLEMİ (Toplamları 10’a kadar olan sayılar)
DÜZENLİ OLMAK.
Uzak bir ormanın yamacında bir ördek yaşarmış
CANIN KUŞLARI Can, o gün annesine ne kadar çok sıkıldığını anlatıyordu: — Neden oyuncaklarınla oynamıyorsun? diye sordu annesi. — Ama onlar benimle oynamıyorlar.
MEB KAZANIM TESTİ 1 Sözcükte Anlam - 1 (Çok Anlamlılık)
OTUZ BEŞ YAŞ.
GENEL TEKRAR - 6 CÜMLE ÖĞELERİ - VURGU – ARASÖZ FEM DERSHANELERİ
Keloğlan ve Kuyu Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir Keloğlan’la ninesi varmış. Bunlar çok yoksul insanlarmış. Keloğlan’ın.
İLGEÇ (EDAT).
SAKARYA TÜRKÜSÜ. SAKARYA TÜRKÜSÜ İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. Su iner yokuşlardan, hep basamak.
GÜREŞ Güreşte KAFA – KOL Hareketi.
BİLMECELER.
bağlılığına vefa denir.
Tarih Çanakkale'de yeniden yazılmıştır
Ankilozan Spondilit hastaları için Günlük egzersiz programı
Milletimin Şerefine! Cemal Granda Atatürk’ün Hizmetkârı’nın
Sunum transkripti:

BİR GELİBOLU SAVAŞI HATIRASI

“Mayısın altıncı gecesi yaralandım, sekiz yerimden. Yaranın ikisi hala kapanmadı, teper vakit vakit. İngilizle karşı karşıyayız, gayetle yakın, bizim el bombası onun siperine gider gelir onunki bizim sipere. Hücuma kalktık. Üç adım atmadan yıkıldım yere. Kasıklarımın üstünü biçmiş İngiliz’in makinelisi.

Geçti bir zaman. Başımı kaldırıp baktım: Gökte yıldızlar. Bizimkiler çekilmiş geri. Boyuna ateş eder İngiliz’in siperi. Kurşunlar vızır vızır geçer kafamın üzerinden. Başladım sürünüp gerilemeye. Toprağı ellerimle iterim, alnım gavurdan taraf. Bir yandan sürünürüm bizim sipere doğru, “Hey Allahım,” derim bir yandan, “arkamdan yara aldırma bana.” O saat başka şey gelmez insanın aklına.

Boyuna sürtünür bana şehitler, doğrusu ben onlara dokunurum. Kimisi sırtüstü yatar açık ağzı kan içinde, kimi yüzükoyun, kimi diz çökmüş elinde mavzer öylece donup kalmış. “Hey Allahım,” derim kendi kendime, “öldüreceksen beni böyle öldürseydin elimde silah diz çökmüş, yüzüm gavura karşı...”

Neyse gayrı sabah oldu. İyice açıldı ortalık. Biz de siperin yanına vardık. Bir mavzer uzattılar. Yapıştım süngüsüne. Beni çekip aldılar içeri. Sonradan hesapladım üç saatta geçmişim 25 metrelik yeri. Kaldım siperde bir zaman. İki büklüm. Yaralar başladı sızlamaya.

Öğleye doğru beni bir arkadaşın sırtına yüklediler. Geldik fırka nahiyesine. Çadırlar. Kazıklar çakılı içinde çadırların, samanla doldurulmuş kazıkların arası. Samanların üzerinde boy boy yaralı yatar. Ağlayan mı dersin küfreden mi dinine imanına. Makasla kestiler benim elbiseyi. Bir kaput attılar üzerime. Sargı bezi yok. Yaralar açık. Ama Allahtan kan akmaz karışıp toprakla kurumuş.

Geçti bir zaman. Dalmışım. Koltuklarımdan tutulunca uyanıverdim. Çadırdan dışarı çıkarıldık. Vakit akşam Gün kavuşmuş kavuşacak. Dışarım serin, içerim sıcak. Dizilmiş mekkâre arabaları sıra sıra. Sıhhiyeler atar yaralıları arabalara. Üst üste, Boş buğday çuvalı atar gibi.

Bir tek arabada on, onbeş yaralı. Bağıran mı dersin belki o dakka ölen mi? Neyse yola koyulduk. Arıburnu’nun yolları taşlık. Arabalar sarsılır. Bastı karanlık. Ben sırtüstü yatarım. Altımda bir insan gövdesi kımıldanır, Göğsümde bir çift bacak ama bir tekinin yarısı yok.

Bayır aşağı ineriz. Gökyüzü tekmil yıldız. Bir de inceden inceye bir rüzgâr. Yürür birbiri peşinden arabalar. Kum iskelesi’ne vardık sabaha karşı. Bir çadır orda. Çadırın içinden seslenir biri (dışarı çıkmadan): “-Nerelisin?” “-Filân yerli.” “-Babanın adı?” “-Falan.” “-Senin adın?” “-Filân.”

Sıra bana geldi. Dayanılır gibi değil acıya. Sövdüm ana avrat arabacıya. Alışmış herif, “Söv kardeşim” der, “kalayla bildiğin gibi.” Kumların üzerine uzatıldık. Deniz fışır fışır gidip gelir. Gayrı iyice ışıdı ortalık. Kumların üzerinde belki bin yaralı var belki ziyade. Bekledik ikindi, vaktine kadar.

Bir vapur geldi: iki bacalı, deniz renginde. Küfrede bağıra çağıra yüklediler bizi vapura. Vapurun içi mahşer. Vıcık vıcık kan, islim, yağ, ter. Beni ambara indirdiler. Yola koyulmuşuz. Yedi gün yedi gece.

Kurtlandı yaralarım. Kaputu açarım. kara kara başları beyaz beyaz kurtlar. Bakarım eğilip, Hayvancıklar akıllı, kaçarlar beni görünce, tekrardan girerler yaraların içine. Yedi gün yedi gece. Öldürmeyince öldürmez Allah. Türkün sağlamdır naturası, dayanır.

Sirkeci’ye varmışız sekizinci sabah. Kaptan demiri atmış. Ve lâkin “Bu yanda boş yer yok,” diye istememişler bizi. Akşam ezanı çekmiş demiri kaptan. Gelmişiz Haydarpaşa önlerine. Tıbbiye Mektebi hastaneydi o zaman. Onlar, “Olur,” demişler. Bir tayfanın sırtında güverteye çıktım. Biraz topaldı ama tayfa demir gibi Laz uşağı. Bismillah deyip baktım dört tarafa: İstanbul yanar pırıl pırıl. Ah canım İstanbul.

Neyse hastaneye girdik. Duvarlar bembeyaz. Elektrikler donanma gibi. Malta taşları tertemiz gıcır gıcır. Tekerlekli araba hazır. Beni üstüne yatırdılar. Rahat. Allah devlete millete zeval vermesin. Devlete dua ettim o saat...” SEY