B İ LG İ KURAMI
1.ÜN İ TE: İ NSAN VE B İ LG İ 2.B İ LG İ N İ N DE Ğ ER İ, KAYNA Ğ I, DO Ğ RULU Ğ U 3.ÜN İ TE: B İ LG İ VE TOPLUMSAL HAYAT 4.ÜN İ TE: B İ LG İ VE TEKNOLOJ İ İ Ç İ NDEK İ LER ;
BİLGİ KURAMI 1.ÜNİTE: İNSAN VE BİLGİ SORULAR İnsan ve Bilgi Bilginin insan hayatındaki önemi nedir? Merak edilen şeyleri öğrenmek için çaba harcanır mı? İnsan ve Bilgi Önyargıların nedeni nedir? İnsan, bilgi üreten bir varlıktır. Bu görüşe katılıyor musunuz ? İnsan ve Bilgi Bilgi zorunludur, görüşüne katılıyor musunuz? Tahmin yürütebilmek için bilgi gerekli midir?
KAVRAMLAR; Algı: Nesnel gerçekliği, duyular yoluyla bilince aktarmaktır. Bilgi: Bilen ile bilinen arasındaki ilişki sonucu ortaya çıkan üründür. Duyu: Uyaranları fark etme yetisidir. Duyum: Bir duyu organının uyarılması ile oluşan psikofizyolojik olaydır. İnanç: Varlığa ve doğruluğa inanma durumudur. Kanaat: Kişisel görüş inancıdır. Obje: Bilince yönelen, dış dünyadaki gerçekliktir. Suje: Bilen varlıktır. Önyargı: Önceden edinilmiş düşüncedir. Tahmin: Önceden kestirmedir.
İnsan, aklı sayesinde doğaya egemen olmaya çalışan canlıdır. İnsanda bilme isteği vardır. Duyular bunu gerektirir. Nesneye yönelen, öznedir. Nesne pasiftir. Özne, düşünme yoluyla bilgiye ulaşır. SUJE: ÖZNE OBJE: NESNE BİLGİ
B İ LG İ AKTLARI AlgılamaDüşünme Anlama Açıklama (Nedensellik) İdeal varlıklar
B ILGI T ÜRLERI Gündelik bilgi: Algılara dayalı bilgidir. Bilimsel bilgi: Gözlem ve deneye dayalı bilgidir. İnsan bilimleri: Tarih, Sosyoloji vb. Formel bilimler: Matematik, Geometri vb. Doğa bilimleri: Fizik, Tıp, Kimya vb. Felsefi bilgi: Akla dayalı, temellendirme ile elde edilen tümel düşüncelerdir. Parça değil, bütün önemlidir. Sistemli ve tutarlıdır. Dini bilgi: İnanca dayalı bilgidir. Teknik bilgi: Araç gereç yapma bilgisidir. Sanat bilgisi: Sezgi ve hayal gücüne dayalı bilgidir. Gerçek: Söylenen şey, dış dünyada varsa gerçektir.
2. ÜN İ TE: B İ LG İ N İ N DE Ğ ER İ, KAYNA Ğ I, DO Ğ RULU Ğ U SORULAR: Herkes için geçerli doğru var mıdır? Bilginin de ğ eri,kayna ğ ı ve do ğ rulu ğ u Bir bilginin doğru olup olmadığı nasıl anlaşılır? Bilgi edinirken nelerden yararlanılır? Bilginin de ğ eri,kayna ğ ı ve do ğ rulu ğ u Değişen dünyaya ayak uydurmak için bilgi önemli bir kavram mıdır ? Etkileşim halindeyken zorunlu olarak bilgi kullanılır. Bilginin de ğ eri,kayna ğ ı ve do ğ rulu ğ u
KAVRAMLAR; Apaçıklık: Kesinlik ve şüphesizliktir. Tutarlılık: Önermenin çelişmemesidir. Uygunluk: Önermenin gerçeğe uymasıdır. Yarar: Kullanılan şeyin verdiği iyi sonuçtur. Tümel uzla ş ım: Çoğunluğun ortak yargıda bulunmasıdır.
Rasyonalizm: Rasyonalizme göre doğru bilgi olanaklıdır ve doğru bilginin ölçütü akıldır. Rasyonalistlere göre matematik bilgiler, aklın ilkeleri kesin bilgilere örnek oluşturur. Sokrates, Platon, Aristoteles, Descartes, Hegel rasyonalist filozoflara örnektir. Sokrates: Aklın, değişmez ve gerçek varlığın bilgisine doğuştan sahip olduğunu söyler. Dürüstlük, adalet, iyilik gibi erdemlerin bilgisinin tecrübe ile kazanılmadığını, bu bilgilerin insanda doğuştan olduğunu ileri sürmüştür. Platon: Zorunlu, kesin, genel geçer bilginin var olduğunu, bu bilgilerin de ideaların bilgisi olduğunu ileri sürer. Ona göre görünüşler dünyasında sürekli değişme olduğundan, bu varlıklar bilinemezler. İdealar dünyası ise ezeli ve ebedi olan ve akılla kavranan gerçeklik alanıdır. İdealar insan zihninde doğuştan yer alır. 2+2=4 idealar dünyasının doğru bilgisine bir örnektir. Aristoteles: Ona göre bilgi edinme yetisi akıldır. Ancak akıl bilgiyi taşıyan değil, üreten bir yeti olmaktadır. Aristoteles, mantığında kullandığı tümdengelim yöntemiyle, aklın bilgi yapma yetisi olduğunu göstermiştir.
D O Ğ RU B ILGININ İ MKANı H AKKıNDAKI G ÖRÜ Ş LER Dogmatizm:. Dogmatizm bilgi felsefesinde insanın nesnel, mutlak(doğruluğu değişmeyen) bilgiye ulaşabileceğini savunan görüştür.Doğru bilginin mümkün olduğunu savunan filozoflar, “Bilginin akılla mı; duyum ve deneyle mi; yoksa sezgiyle mi?” ulaşılabileceği konusunda farklı görüşler ileri sürmüş ve “bilginin kaynağı nedir?” sorusuna da yanıt vermişlerdir.Fakat filozofların doğru bilginin kaynağı ve nasıl elde edildiği konusunda farklı düşünmelerinden dolayı farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Septisizm: Bu görüşü savunan filozoflara göre ; Herkes için geçerli mutlak(doğruluğu değişmeyen) bilgi yoktur. Bu filozoflar doğru bilgiye şüphe ile yaklaştıkları için kendilerine şüpheci(septik); oluşturdukları felsefi sisteme ise Şüphecilik (septisizm) denir. Septisizmi hazırlayan düşünürlerin başlıcaları Elealılar (Parmenides, Zenon) ve Demokritos ‟ tur.
Parmenides: Duyular evreni (içinde yaşadığımız evren) sürekli değiştiğinden çelişkilidir, değişen şeylerin, görünüşlerin dünyası olduğu için bir yanılsamalar dünyasıdır. Oysa gerçek varlık birdir, ölümsüzdür, süreklidir, değişmezdir. Zenon: Hocası Parmenides ‟ in görüşlerini devam ettiren Zenon değişmeyen vetek olan varlığı göstermek için çokluğun ve hareketin olmadığını göstermeye çalışmıştır. Bunu ispatlamak için çeşitli mantık oyunları kullanmıştır. Bu oyunlara paradoks denir. Bu paradokslardan en ünlüleri Hareketin olmadığını göstermek için “ok paradoksu” “Aşil ile kaplumbağa”, çokluğun olamayacağını göstermek için “mekân paradoksu”dur. Demokritos: Varlığın atomlardan oluştuğunu söyler. Atomlar algılanamaz, renksiz ve kokusuzdur. Ona göre duyum(duyu organları)bilginin biricik kaynağıdır.
Kritisizm: Doğru bilginin kaynağının akıl olduğunu savunan anlayıştır. Kant kedisinden önceki görüşleri inceler, eleştirir. "Akıl neyi başarır?, neyi başaramaz?, İnsan aklının gücü nereye gider?" sorularına yanıt arar.Kritisizme göre bilgilerimiz bir yönü ile akla bir yönü ile deneye dayanır. Kant ‟ a göre bilgi deneyle başlar fakat deneyden doğmaz. Bilgilerimizin hammaddesini sağlayan diş dünyadır. Bunu da duyular sağlar. Fakat gerçek bilgi duyu verilerinin zihnimizdeki kalıplarda (zihin kategorileri) belli bir biçime kalıba sokulması ile oluşur. Kant ‟ a göre zihin kalıpları (kategorileri -formları) aprioriktir ( tecrübe öncesi, doğuştandır) Descartes: İnsan zihninde doğuştan düşünceler bulunduğunu, iyi yönetilen zihnin kesin, genel geçer bilgiye ulaşabileceği görüşündedir. Başlangıçta, geçici olarak bütün bilgilerinin doğruluğundan kuşku duymuştur. (Metodik şüpheci yöntemi) O, aklın basit ve mutlak doğrulardan hareket ettiğinde, kendisinden kuşku duyulmayan bilgilere adım adım ulaşılabileceğini göstermeye çalışmıştır. "Düşünüyorum, o halde varım" yargısına, bu yöntemine dayalı akıl yürütmesiyle ulaşmıştır. Hegel: O, doğru bilgiye hiçbir deneye başvurmadan, yalnızca düşüncenin sınırları içinde kalınarak ulaşılabileceğini ileri sürer. Ona göre doğru bilgiye ulaşmak için, önce varlığa yönelmek, onu düşünceye konu yapmak gerekir. Düşünmek, nesnenin ardındaki ideyi kavramaktır. Aklın yasaları, varlığın yasaları ile aynıdır. Hegel'e göre "akla uygun olan gerçek, gerçek olan akla uygundur."
Empirizm : Bilginin kaynağı ve doğru bilginin ölçütü nedir? sorusuna „deneydir ‟ diyen görüştür. Empirizme göre “deneye dayanan bilgi doğru bilgidir.”18. yy ‟ da doğa bilimlerinin büyük başarısı ile ortaya çıkmıştır. Temel görüşleri: İnsan zihninde doğuştan (a priori) hiçbir bilgi yoktur. Zihnimizde varolan her şey duyular ve deneyimlerle sonradan kazanılmıştır. Bu bilgiler “a posteriori ” dir. Zihin boş bir levha gibidir. Deneyimlerle, izlenimlerle dolar. Akıl duyusal izlenimlere dayanarak kavramlara ve karmaşık fikirlere ulaşır.“Sentetik önermeleri” önemserler.(Bilimsel önermeler yani yeni bilgi veren önermeler)Bilim modeli fiziktir.Yöntem tümevarım, teknikler deney ve gözlemdir.Empirizmin en önemli temsilcileri: J.LOCKE, D.HUME, BERKELEY ‟ dir.
John Locke 'a göre insan zihni doğuştan "boş bir levha" (tabula rasa)dır. Duyu ve deney verileri bu levhayı doldurur. "Zihinde bulunan hiçbir düşünce yoktur ki, daha önce duyularda bulunmamış olsun" sözü ona aittir. Hume, insan zihnindeki bütün bilgilerini duyu verilerine indirger. Ona göre doğa yasaları gibi düşünce yasaları da insanın alışkanlıklarından başka birşey değildir. Dolayısıyla zihinde bulunan tüm izlenim, kavram ve düşüncelerin temelinde dış dünyanın duyularla algılanması vardır.
3.ÜN İ TE: B İ LG İ VE TOPLUMSAL HAYAT SORULAR 1.Bilgili insan nasıl olur ? 3.Sokrates; “Hiç kimse bilerek kötülük yapmaz”.diyerek ne anlatmak istemiştir? 4.Evrensel değerler nedir? Ne işe yararlar ? 5.Yararlı ve Zararlı bilgi nedir? 2.Bilgi nasıl kullanılır?
Ahlak: Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kurallardır. davranış Barı ş : Uyum ve anlayıştır. Hukuk: Toplumu düzenleyen yasalardır. Saygı: Başka düşünceleri anlayışla karşılamaktır. Sevgi: Hoşa giden bir şeye eğilim, ruh halidir. Bilgili İnsan Bilgili insan; bilgiye ulaşan, bilgiyi öğrenen, yeni bilgiler üreten insandır. Problem çözmesini bilir. Dürüst ve tarafsızdır. Bilgi, insana ahlaki ve hukuki sorumluluklar yükler. Bilgi; sorumluluk ve vicdan temelli olarak iyi yönde kullanılmalıdır.
Bilgi ve Toplumsal Hayat Bilgi bireylerin yaşamını değiştirir. Sokrates, Aziz Sancar.. Bilgi, toplumu teknoloji yoluyla etkiler. Teknolojinin ekonomik yararları vardır. Bilgi, bireylere toplumsal statü kazandırır. Eğitim ile ilgili bilgiler toplumsal refahı sağlar. Bilgi, hukuki açıdan haklar elde etmemizi sağlar.
4.ÜN İ TE: B İ LG İ VE TEKNOLOJ İ SORULAR: 3. Yanlış ve doğru bilgiyi ayırt etmek mümkün müdür? 1.Kitle iletişim araçlarınının verdiği bilgi doğru mudur ? 4.Bilgi, zaman ve mekana göre değişir mi? 5. İletişim araçları toplumu yönlendirebilir mi ? 2.Bilgi edinirken teknolojiden nasıl faydalanırız?
Bilgi teknolojisi: Bilgi iletişiminde kullanılan tüm araçların oluşturduğu sistemdir. Enformasyon: Haberleşmedir. Dezenformasyon: Bilgi çarpıtma, bilgi kirliliğidir. Paradigma: Bir alanda çalışan bilim insanlarının ortak değerleridir. Aynı zamanda model, prototiptir. Bilgi; teknolojide, verimin artması, maliyetin düşmesi, kaliteli mal üretimi, arz talep ilişkisi anlamında yeni buluşlar olarak kullanılır. Bilgi ve iletişim teknolojileriyle, insanlar farklı kültürleri tanır, kendi toplumunda da sosyalleşir. “Bilgi bana göre; varlığını daima hissettiğimiz doğanın da bir parçası olarak kabul edilen bir görüdür. Öğrenilen süreci ise felsefe ile hiç bilmediğimiz yolda gideceğimiz yolu bulmak kadar anlamsız fakat,anlamlandırabilmek kadar da merak uyandırıcı olmasıdır”.
HAZIRLAYAN : SELİN TANLAK