ATATÜRK DÖNEMİ DIŞ GELİŞMELER Milletler Cemiyetine Girişimiz Milletler Cemiyeti, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra uluslararası barışın korunması ve iş birliğinin sağlanması amacıyla kurulan teşkilattır. Bu teşkilat ABD Başkanı Wilson'un görüşleri doğrultusunda dünya barışına hizmet etmek amacıyla kurulmuştur. Ancak cemiyet daha çok Birinci Dünya Savaşı’ndan galip olarak çıkan devletlerin önderliğinde Versay Andlaşması’nın getirdiği sistemi korumaya yönelik faaliyetlerde bulunmuştur. Bu nedenle Birinci Dünya Savaşı’nda yenilen devletler başlangıçta cemiyete üye olarak alınmamıştır. Dolayısı ile Türkiye’de cemiyete kabul edilmemiştir. Türkiye, Milletler Cemiyetine üye olma konusunda çok istekli davranmamıştır. Bu isteksizliğin en büyük nedeni ise Musul Sorunu konusunda Cemiyetin İngiltere’nin etkisi altında kalarak aleyhte bir karar almasıdır.
ATATÜRK DÖNEMİ DIŞ GELİŞMELER 1930’lu yılların başında Türkiye’de Milletler Cemiyeti’ne katılma konusunda bir kanaat oluşmuştu. Mustafa Kemal Paşa’nın bu konudaki düşüncesi ise Türkiye’nin Milletler Cemiyetine kendisi müracaat ederek değil, teşkilatın daveti üzerine katılması idi. Gerçekten Milletler Cemiyeti 6 Temmuz 1932 tarihinde Çin-Japon uyuşmazlığını görüşmek için yaptığı olağanüstü toplantı sırasında İspanya’nın teklifi ve Yunanistan’ın desteği ile Türkiye’nin teşkilata davetini öngören bir karar tasarısını kabul etmiştir. Bu davetin Türkiye’ye bildirilmesi üzerine de TBMM 9 Temmuz 1932 tarihinde daveti kabul ettiğine dair bir genel kurul kararı almıştır.
ATATÜRK DÖNEMİ DIŞ GELİŞMELER Balkan Antantı Balkan devletleri arasındaki yakınlaşmanın asıl sebebi 1930 Ekimindeki Türk Yunan Anlaşmalarının doğurduğu Türk-Yunan yakınlaşmasıdır. Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan 14 Eylül 1933 tarihli anlaşma Romanya'yı bu konuda harekete geçirdi. Türkiye ile Romanya arasında 17 Ekim 1933 tarihinde “Dostluk, Saldırmazlık, Hakem ve Uzlaşma Anlaşması” imzalanmıştır. Türkiye ile Yugoslavya arasında 27 Kasım 1933 tarihli “Dostluk, Saldırmazlık, Hakemlik ve Uzlaşma Anlaşması” adını taşıyan bu anlaşma ile de Türkiye, Balkan coğrafyasında statükocu diye tanımlanan üç devletle yaptığı dostluk ve saldırmazlık anlaşmalarını tamamlamıştır.
ATATÜRK DÖNEMİ DIŞ GELİŞMELER İtalya ve Almanya’daki revizyonist iktidarların baskısı, Balkan devletlerinin işbirliği çalışmalarını hızlandırmıştır. Bu gelişmeler üzerine Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya aralarında tek bir anlaşma yapmak üzere Şubat 1934 tarihinde Belgrad’ta bir araya geldiler. Bu toplantıda Balkan Antantı’nın tasarısı hazırlandı. 9 Şubat 1934 tarihinde de Atina’da hazırlanan bu tasarının taraflarca imza edilmesinden sonra Balkanlarda barışın güçlendirilmesi amacıyla düşünülmüş olan “Balkan Antantı” resmen kurulmuştur. Balkan Antantı’nın başarısı 1936 yılına kadar devam etmiştir.
ATATÜRK DÖNEMİ DIŞ GELİŞMELER Montrö Boğazlar Sözleşmesi Boğazların silahtan arındırılması, uluslararası ilişkilerin bozulmaya başlamasından sonra Türkiye’yi endişelendirmiş ve Türk temsilcileri de çeşitli uluslararası konferanslarda Boğazlar Sözleşmesi’nin değiştirilmesini talep etmişlerdir. Türk hükûmeti 11 Nisan 1936 tarihinde Lozan Boğazlar Sözleşmesi’ne taraf olan devletlere birer nota göndererek, sözleşmenin tadilini istemiş ve 22 Haziran 1936 tarihinde İsviçre’nin Montrö şehrinde konferans toplanmıştır. Montrö Konferansı, İtalya dışında ilgili dokuz devletin katılımıyla 22 Hazirandan 22 Temmuza kadar bir ay sürmüş ve yeni sözleşmenin imzalanmasıyla sona ermiştir.
ATATÜRK DÖNEMİ DIŞ GELİŞMELER Türk Boğazlarının geçiş rejimini ve Boğazlar bölgesinin güvenliğini düzenleyen bu Sözleşme, 1923 yılında Lozan Anlaşması ile birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesi’nin yerine geçmiştir. Sözleşme eskisine oranla, Türkiye’nin güvenliğine ve onun egemenlik haklarına çok daha uygun olduğu gibi, savaş gemilerinin geçiş rejimi bakımından Karadeniz’de kıyısı bulunan devletlerin (Sovyetler Birliği, Romanya, Bulgaristan) önceliğe sahip hakları ile diğer devletlere tanınan sınırlı haklar arasında daha iyi bir denge kurmuştur. Böyle olduğu içindir ki, Montrö Sözleşmesi, anlaşma gereğince olanak bulunmasına rağmen değişikliğe uğramadan bugüne kadar yürürlükte kalabilmiştir.
ATATÜRK DÖNEMİ DIŞ GELİŞMELER Sadâbâd Paktı 8 Temmuz 1937 tarihinde Tahran'da İran Şahı’nın yazlığı olan Sâdâbâd Sarayı’nda Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında “Sâdâbâd Paktı” adını alan anlaşma imzalandı. Beş yıl için imzalanan bu dörtlü anlaşma ile taraflar, aralarındaki dostluk ilişkilerini geliştirerek devam ettirmeyi, Milletler Cemiyeti ve Kellogg Paktı'na bağlı kalmayı, birbirlerinin iç işlerine karışmamayı, ortak sınırlarına saygı göstermeyi, ortak çıkarlarını ilgilendiren sorunlarda birbirlerine danışmayı, birbirlerine karşı herhangi bir saldırı hareketine girişmemeyi ve saldırma amacını güden hiçbir siyasal birliğe katılmamayı taahhüt etmişlerdir.
ATATÜRK DÖNEMİ DIŞ GELİŞMELER Hatay’ın Anavatan’a Katılması Atatürk Dönemi dış ilişkilerinde yaşanan önemli bir sorun da İskenderun Sancağı’nın durumudur. Sancak Misak-ı Millî sınırları içerisinde yer almasına rağmen TBMM Hükûmeti ile Fransa arasında imzalanan 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Anlaşması ile Suriye sınırları içerisinde bırakılmıştı. Ancak, Türk nüfusun çoğunlukta olması Sancağa özel bir yönetim tanınmasını sağlamıştı. Yoğunlaşan Alman tehdidine karşı tedbirlerini artıran Fransa, 1936 yılında Suriye ve Lübnan üzerindeki manda yönetimini kaldıracağını açıklamıştı. Arkasından Suriye ile 9 Kasım 1936 tarihinde bir anlaşma yaparak İskenderun dahil bölgedeki bütün yetki ve haklarını Suriye’ye devrettiğini açıkladı. Bu gelişme Türkiye tarafından kabul edilemez denilerek tepkiyle karşılanmıştır.
ATATÜRK DÖNEMİ DIŞ GELİŞMELER 1936 yılı içerisinde meydana gelen gelişmeler ışığında Atatürk, Hatay sorununun artık çözülmesi gerektiğine karar vermiştir. Türkiye’nin ısrarları sonucu Fransa sorunu Milletler Cemiyeti’ne götürmeyi önermiş ve Türkiye’de kabul etmiştir. Milletler Cemiyeti 20 Ocak 1937 tarihinde Türk tezini büyük ölçüde kabul ederek Sancağa ayrı bir statü tanınmasını kabul etmiştir. Statüye göre Hatay içişlerinde tam bağımsız olacak, dışişlerinde Suriye’ye bağlı, kendine özgü bir anayasa ile yönetilen özerk bir varlık olacaktır. Ayrıca Sancağın resmi dilinin Türkçe olması ve toprak bütünlüğünün Türkiye ile Fransa arasında yapılacak ikili anlaşma ile garanti altına alınması da kararlaştırılmıştır.
ATATÜRK DÖNEMİ DIŞ GELİŞMELER Hatay Meclisi için 22 Temmuz-1 Ağustos 1938 tarihleri arasında seçimler yapıldı. 40 üyeli Hatay Meclisinde Türkler 22 üyelik kazanmışlardır. 2 Eylül 1938 tarihinde ilk oturumunu yapan meclisin başkanlığına Abdülgani Türkmen seçilmiş ve Sancak’a Hatay Cumhuriyeti adını verilerek bağımsız Hatay Devleti’nin kuruluşu dünyaya ilan edilmiştir. Aynı gün Atatürk’ün adayı Tayfur Sökmen cumhurbaşkanlığına seçilmiş ve Abdurrahman Melek de başbakanlığa atanmıştır. Böylece Türkiye’nin çalışmaları ile Hatay sorununun ilk aşaması bağımsız devlet kurularak çözüme kavuşturulmuş oluyordu. Bu gelişmelerin getirdiği ortamda Hatay Meclisi 23 Haziran 1939 günü yaptığı toplantıda oy birliği ile Türkiye’ye katılma kararı almıştır.
ATATÜRK DÖNEMİ DIŞ GELİŞMELER Türk-İngiliz İlişkileri Musul Meselesi’nin çözümünden sonra Türkiye’nin batılı devletlerle iş birliğine yönelik bir dış politika takip etmesi, 1932′ten itibaren Türk-İngiliz münasebetlerinin yavaş yavaş gelişmesinde rol oynayan önemli faktörlerden birisidir. Almanya ve İtalya’nın Doğu ve Akdeniz politikası 1934′den itibaren Türkiye’nin İngiltere’ye daha da yakınlaşmasını sağlayacaktır. 1936′da gerçekleşen Montreux Boğazlar Sözleşmesi, Türk-İngiliz yakınlaşmasında bir dönüm noktasıdır. Montreux’de İngiltere, Türkiye’yi desteklemiştir. 27 Mayıs 1938′de iki devlet arasında Türkiye’ye 10 milyon sterlinlik kredi açılmasını öngören bir antlaşma imzalamıştır. 19 Ekim 1939′da ise Türkiye, İngiltere ve Fransa arasında imzalanan karşılıklı yardım antlaşması ile de Türkiye-İngiltere iş birliği kesinlik kazanmıştır.
ATATÜRK DÖNEMİ DIŞ GELİŞMELER Türk-Alman İlişkileri Versailles Antlaşması’dan sonra Almanya’nın dış politikada önemli bir etkisi olmamıştır. 1919-1932 yılları arasında Türk-Alman münasebetleri normal siyasî temastan öteye geçmemiştir. 1933 yılında başlayan Nazi iktidarıyla birlikte Almanya, siyasî ve iktisadî nüfuzunu arttırmıştır. 1934 yılından itibaren Türkiye, Almanya ile sıkı bir iktisadî iş birliğine girmiştir. Almanya, Türkiye üzerindeki iktisadî nüfuzunu kullanarak Türk-Sovyet ve Türk-İngiliz münasebetlerinde gerginlik yaratıp Türkiye’yi revizyonist guruba çekmeye çalışmıştır. 1938’de Almanya’dan 150 milyon marklık kredi alınmıştır. 25 Temmuz 1938′de Berlin’de iki ülkenin imzaladığı bir ticaret antlaşması ile de Türk-Alman ticarî münasebetlerinin geliştirilmesine çalışılmıştır. Almanya, iktisadî gücünü kullanarak Türkiye’ye karşı gerçekleştirmek istediği politikada başarılı olamamıştır. İtalya-Almanya tehlikesi, Türkiye’nin kararını 1939 yılında kesinleştirecek ve antirevizyonist statükocu devletlerin yanında yer almasına yol açacaktır.
ATATÜRK DÖNEMİ DIŞ GELİŞMELER Türk-İtalyan İlişkileri İtalya’nın 1934′te Orta ve Yakın Doğu’ya yayılma emellerinin ortaya çıkması, münasebetlerin bir anda bozulmasına yol açmıştır. İtalya’nın 3 Ekim 1935′te Etiyopya’ya saldırması, Türkiye’nin İngiltere ile sıkı bir iş birliği yapmasına neden olmuştur. 1936 yılında İtalya’nın on iki adayı, özellikle Leros Adası’nı tahkim etmesi, Türk-İtalya münasebetlerinde gerginliğin hat safhaya ulaşmasına sebep teşkil etmiştir. Ayrıca İtalya, Türkiye’nin talebi ile toplanan Montreux Konferansı’na katılmamıştır. Türk Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ve İtalya Dışişleri Bakanı Kont Ciano Şubat 1937 tarihinde karşılıklı yaşanan sorunları görüşmeler yoluyla halletme girişiminde bulunmuşlardır. Bu görüşmeler, net bir anlaşma ile sonuçlanmasa da İtalya ve Türkiye arasındaki iyi ilişkilerin başlangıcı olmuştur. Türk-İtalyan ilişkilerinin 1923-1938 döneminde diplomasi alanında sorunlar yaşanırken ticari ilişkilerin arttığına da işaret etmek gerekir.
ATATÜRK DÖNEMİ DIŞ GELİŞMELER Türk-Sovyet İlişkileri Türk-Sovyet İlişkileri 1934’e kadar iyi seyretse de bu tarihten sonra bozulmaya başlamıştır. Montreux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi ve Balkan Antantı gibi gelişmelerde Türkiye’nin Sovyetler Birliği’ne verdiği garantiler ile ilişkilerin kopmamasını sağlamıştır. Türkiye’nin Sovyetler Birliği ile münasebetlerinin dostane bir şekilde devam etmesi yönündeki çabalarına rağmen, Sovyetler Birliği’nin tutumu Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nden sonra 1939 yılına gelindiğinde değişmiştir. Sovyetler Birliği, can düşmanı kabul ettikleri Hitler Almanya’sı ile antlaşma yaparak dış politikasında önemli bir değişikliğe gitmiştir. Daha sonra Sovyetler Birliği kuzeyde Finlandiya’ya saldırdı. Arkasından Baltık devletlerini ilhak etti. Sovyet politikasında meydana gelen bu değişiklik 1945′te Türk-Sovyet dostluk münasebetlerinin iflas etmesine neden olacaktır. Bu tarihte Sovyetler Birliği, Boğazlar ile Kars ve Ardahan üzerinde hak iddia etme cesaretini göstermiştir.