İNSAN EMBRİYOLOJİSİ Prof. Dr. Serkan YILMAZ.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Organ ve Sistemlerin Meydana Gelişi
Advertisements

TRİLAMİNAR GERM DİSKİ (GELİŞİMİN ÜÇÜNCÜ HAFTASI)
Hazırlayan :Emre GÜNDOĞAN
Prof. Dr. Alpaslan GÖKÇİMEN
Ç. GÖVDE: Gövde bitkinin kök ye yaprakları arasında kalan dal ve sürgünlerden oluşan kısımdır. Gövdenin üzerinde yaprak, çiçek, meyve ve tomurcuk gibi.
Omurgalı ve Omurgasız Hayvanlarda Sinir Sistemleri
Embriyonik ve Fetal Dönem
KULAK HİSTOLOJİSİ ve GELİŞİMİ
SOLUNUM SİSTEMİ.
SAĞLIK Sağlık Okuryazarlığı - Kadın Üreme Sistemi -
BOŞALTIM SİSTEMİ *Gelişimi *Böbreklerin Histolojik Yapısı
BOŞALTIM SİSTEMİNİN GELİŞİMİ
TİMUS.
LENFORETİKÜLER SİSTEM HİSTOLOJİSİ
Ürogenital Sistemin Gelişimi
Dişi Genital Sisteminin Gelişimi
Genital Sistemin Gelişimi
NUTFE DÖLLENME ALAKA. NUTFE DÖLLENME ALAKA İnsan döllenmiş bir yumurtadan oluşmadı mı. Sonra alaka haline dönüştü İnsan döllenmiş bir yumurtadan oluşmadı.
Nutfe ve Alaka’nın Başlangıcı
SİNİR SİSTEMİ Herkes için Her şey.
Giriş Organizmanın canlılığını sürdürebilmesi için gerekli en önemli madde oksijendir. Oksijensizliğe en duyarlı organ beyindir. Solunumun asıl fonksiyonu.
SAĞLIK Sağlık Okuryazarlığı - Erkek Üreme Sistemi -
Yarılanma Süresince Moleküler Aktivite
Bowman Kapsülü Bowman kapsülü nefronun fincan şeklindeki ağız kısmıdır. Aralarında boşluk bulunun iki katlı epitel hücrelerden oluşur. Dış duvarı basit.
GELİŞİM VE ÖĞRENME Eğitim Fakültesi Prof.Dr.Mustafa Ergün
SANTRAL SİNİR SİSTEMİ:
BÖBREKLER VE BOŞALTIM SİSTEMİ.
Prof. Dr. Alpaslan GÖKÇİMEN
Organogenezis Dönemi 4-8. Haftalar.
Sistemleri Anatomisi ve fizyolojisi
SİNİR SİSTEMİNE GİRİŞ Dr. İpek Ergür
SOLUNUM SİSTEMİ.
Kas Dokusu Gelişimi Prof. Dr. Alpaslan GÖKÇİMEN
DOKULAR.
Trakea ve Bronş Anatomisi İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Prof.Dr.Şenol ERTÜRKOĞLU
DERİ EKLERİ.
DUYU ORGANLARI Çözümlü Konu Testi.
BÖBREK VE İDRAR BİYOKİMYASI I
E N D O K R İ N S İ S T E M İ ( HORMONLAR ) A.Ç.
Genital sistem Patolojisi
SİNİR SİSTEMİ.
RETİNA.
İNGUİNAL BÖLGE ANATOMİSİ
ORBİTA ANATOMİSİ.
SİNİR SİSTEMİ CERRAHİSİ VE HEMŞİRELİK BAKIMI
Boşaltım Organları (Organa Urinaria)
Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN
ÜROGENİTAL SİSTEM.
Fen Ve Teknoloji Üreme Sistemi Göker Kökten 6/A 817 Sağlık Slaytları
BEŞ DUYUMUZ.
NÖRON sinir sisteminin fonksiyonel ve anotomik ünitesidir
OSSA MEMBRİ İNFERİORİS
SEMRA ARSLAN OMURGASIZ HAYVANLAR BİYOLOJİSİ. 3. KARIN (Abdomen) 1-Karın vücudun üçüncü ve en büyük bölgesini oluşturur. 2-Segment sayısı diğer bölgelerden.
Prof. Dr. Güler Küçükturan
Prof. Dr. Güler Küçükturan
BİLAMİNAR GERM DİSKİ 2.HAFTA.
KADIN VE ERKEK ÜREME ORGANLARININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ
HAYVANSAL DOKULAR.
Meme Dokusunun İç Yapısı
A.Ç. Vücudumuzun kontrol ve bütünlüğünü sağlayan yani,canlı vücudundaki yapılar arasında koordinasyonu sağlayan sistemler vardır. BU SİSTEMLER; 1. SİNİR.
İNSAN VÜCUDU.
  Vajina; yukarıda uterus boynu, aşağıda vulva arasında oblik olarak uzanan fibro-muskuler yapıda boru şeklinde bir organdır. Vagina, iki labia minör.
SLAYTI BAŞLAT. EMBRİYO ; Yumurta ve sperm hücrelerinin birleşmesiyle oluşan zigot, çift sarmallı DNA moleküllerini içerir. Bitkiler, hayvanlar, ve bazı.
MUHAMMED KUZU. DUYU ORGANLARIMIZIN YAPILARI Canlılık faaliyetlerimizi sürdürebilmemiz için çevremizde ve bünyemizde oluşan değişikliklerden anında haberdar.
MUHAMMED KUZU. DUYU ORGANLARIMIZIN YAPILARI Canlılık faaliyetlerimizi sürdürebilmemiz için çevremizde ve bünyemizde oluşan değişikliklerden anında haberdar.
Sunum transkripti:

İNSAN EMBRİYOLOJİSİ Prof. Dr. Serkan YILMAZ

AKCİĞERLERİN OLGUNLAŞMASI Yedinci prenatal aya kadar, bronşioller sürekli olarak daha fazla ve daha küçük kanallara bölünür. Kanaliküler devre adı verilen bu süre içinde, damar desteği de düzenli olarak artar. Solunum ancak, kübik yapıdaki solunum bronşiollerinin yassı hücrelere dönüşmesiyle mümkün hale gelir. Çok sayıda kan ve lenf kapillerleri ile yakın ilişkide olan bu hücrelerin çevrelediği boşluklar, terminal keseler veya primitif alveoller olarak bilinir.

Yedinci ayda yeterli gaz değişimi sağlayabilecek kadar kapiller ağı mevcuttur ve prematüre bebek yaşayabilecek durumdadır. Prenatal hayatın son 2 ayında ve postnatal hayatın ilk birkaç yılı boyunca, terminal keselerin sayısı muntazam bir şekilde artmaya devam eder. Bu sırada ayrıca, keselerin iç yüzünü döşeyen ve tip I olarak da bilinen alveol epitelyal hücreleri giderek incelir ve kapiller damarlar alveoler keseler içine doğru çıkıntı yaparlar

Epitelyal ve endotelyal hücreler arasındaki bu yakın temas kan-hava bariyerini oluşturur. Karakteristik olgun alveoller, doğumdan önce mevcut değildir. Altıncı ayın sonunda, endotelyal ve yassı alveoler epitel hücrelerine ek olarak, başka bir hücre tipi daha ortaya çıkar. Bu hücreler, alveol yüzey geriliminin düşmesini sağlayan fosfolipidden zengin bir sıvı olan surfaktant üreten tip II alveol epitel hücreleridir.

Doğumdan önce akciğerler, içinde yüksek konsantrasyonda klor, biraz protein, bronşial bezlerden gelen bir miktar mukus ve tip II alveol epitel hücrelerinden gelen surfaktant bulunan bir sıvı ile doludur. Bu sıvıdaki surfaktant miktarı, özellikle doğumdan önceki son 2 haftada artar. Fetal solunum hareketleri doğumdan önce başlar ve amnion sıvısının aspire edilmesine yol açar. Bu hareketler, akciğer gelişiminin uyarılması ve solunum kaslarının kondisyon kazanması açısından önemlidir.

Doğumdan sonra, solunumun başlamasıyla akciğerlerdeki sıvının büyük bir kısmı, kan ve lenf kapillerleri tarafından süratle rezorbe edilirken; küçük bir kısmı da, muhtemelen doğum eylemi sırasında bronş ve trakea yoluyla atılmaktadır. Surfaktant örtü, ilk solukla akciğerlere giren havanın, yüksek yüzey gerilimine sahip bir hava- su (kan) bariyeri oluşturmasına engel olur. Bu yağlı surfaktant tabaka mevcut olmamış olsaydı, alveoller ekspirasyonda kollabe olurdu (atelektazi).

Doğumdan sonraki solunum hareketleri, havanın akciğerlere girmesini sağlar ve akciğerler de bu sayede genişleyerek plevral boşluğu doldururlar. Alveol boyutları bir miktar genişlese de, akciğerlerin doğumdan sonraki büyümesi esas olarak solunum bronşiolleri ve alveollerin sayısındaki artışa bağlıdır. Alveol sayısının doğumda, yetişkindekinin sadece altıda biri kadar olduğu tahmin edilmektedir. Geri kalan alveoller, post-natal hayatın ilk 10 yılı içinde, sürekli şekilde yeni primitif alveollerin oluşmasıyla ortaya çıkarlar.

Klinik Surfaktantın prematüre bebeğin yaşayabilmesinde özel bir önemi vardır. Surfaktant miktarının yetersizliğinde, hava-su yüzey gerilimi yükselir ve bu durum ekspirasyon sırasında alveollerin kollabe olmasına neden olur. Sonuçta, respiratuar distress sendromu (RDS) gelişir. Bu sendrom, prematüre bebek ölümlerinin sık rastlanılan bir nedenidir.

SİNDİRİM SİSTEMİ Primitif barsak ve türevlerinin gelişimi 4 başlıkta incelenir: (a) faringeal barsak veya farinks; (b) karaciğer tomurcuğuna kadar uzanan ön barsak; (c) karaciğer tomurcuğunun kaudalinden başlayan ve yetişkinde transvers kolonun 2/3 proksimal ve 1/3 distal parçasının birleşim noktasına kadar devam eden ortabarsak;

(d) transvers kolonun sol üçte birinden kloakal membrana kadar uzanan sonbarsak. Endoderm, gastrointestinal sistem epitelini ve karaciğer ve pankreas gibi bezlerin parankimini oluşturur. Barsak duvarının kas ve peritoneal elemanları ise, splanknik mezodermden gelişir.

Mezenterler Barsak tüpünün bölümleri ve bundan köken alan yapılar, dorsal ve ventral vücut duvarına mezenterler aracılığıyla asılı durumdadırlar. Mezenter, bir organı çevreleyen ve onu vücut duvarına bağlayan iki tabaka peritondan oluşur. Bu tip organlar intraperitoneal olarak adlandırılırken;

Sadece ön yüzleri peritonla örtülü olan ve karın arka duvarına mezenterle asılı halde bulunmayan organlar (örneğin böbrekler) retroperitoneal adını alırlar. Mezenter ve ligamentlerin içinde, abdominal organlara giden ve onlardan gelen damar, sinir ve lenfatikler yer alır.

Önbarsak Özofagus Embriyo yaklaşık 4 haftalık olduğunda, ön barsak, respiratuar primordium olarak tanımlanan bir ventral ve özofagus denilen bir de dorsal parçaya bölünmüş olur. Başlangıçta boyu çok kısa olan özofagus, kalp ve akciğerlerin aşağı inişiyle hızlı bir şekilde uzar

Mide Mide, gelişimin 4. haftasında ön barsağın fuziform bir genişlemesi seklinde belirir. Daha sonraki haftalarda, midenin şekli ve pozisyonu, duvarının değişik bölgelerindeki farklı büyüme hızı ve çevresindeki organların pozisyonlarında meydana gelen değişiklikler sonucu önemli ölçüde farklanır.

Duodenum Barsak kanalının bu bölümü, ön barsağın terminal parçası ve orta barsağın sefalik parçası tarafından oluşturulur. Mide rotasyon yaptıkça, duodenum da C seklinde bir halka halini alır ve sağa doğru rotasyon yapar.

Karaciğer ve Safra Kesesi Karaciğer primordiumu, önbarsağın distal ucunda bir endodermal epitel çıkıntısı şeklinde 3. hafta ortasında belirir. Hepatik divertikül ile önbarsak arasındaki bağlantı daralarak safra kanallarını oluşturur.

Safra kanalından kaynaklanan küçük bir ventral çıkıntı safra kesesi ve sistik kanal haline gelir. Karaciğerin ağırlığı intrauterin yaşamın 10. haftasında, toplam vücut ağırlığının % 10'u kadardır. Karaciğerin en önemli işlevlerinden birisi de, 12. haftadan itibaren safra üretmeye başlamasıdır.

Pankreas Pankreas, duodenumun iç yüzünü döşeyen endodermden iki tomurcuk halinde gelişir. Pankreas adacıkları veya Langerhans adacıkları fetal yaşamın 3. ayında pankreasın parankimatöz dokusundan gelişerek, organın tümü içine dağılır. İnsülin salgısı 5. ay civarında başlar. Glukagon ve somatostatin salgılayan hücreler de, parankimal hücrelerden gelişir.

Orta Barsak Orta barsağın gelişimi barsağın ve mezenterinin hızla uzaması ve sonuçta primer barsak halkasının oluşmasıyla karakterizedir. Primer barsak halkasının gelişimi, özellikle sefalik koldaki hızlı uzama ile karakterizedir. Barsak boyundaki bu hızlı uzamanın ve aynı zamanda karaciğerin de büyük bir hacme ulaşması sonucu, karın boşluğu geçici bir dönem için barsakların tümünü birden içinde barındıramaz,

Bu nedenle barsak halkaları 6 Bu nedenle barsak halkaları 6. haftada umblikal kord içindeki ekstra-embriyonik kölom boşluğuna girerler (fizyolojik umblikal herniasyon). Onuncu hafta sırasında herniye olmuş olan barsak halkaları karın içine geri dönmeye başlar. Geri dönüşü başlatan faktörler tam olarak bilinmese de, mezonefrik böbreğin regresyonunun, karaciğerin büyüme hızının azalmasının ve karın boşluğunun gerçek anlamda genişlemesinin bu olayda önemli rolü olduğu düşünülür.

Son Barsak Son barsaktan, transvers kolonun distal 1/3’ü, inen kolon, sigmoid, rektum ve anal kanalın üst kısımları gelişir. Son barsağın endodermi aynı zamanda mesane ve üretra mukozasının da kaynağıdır. Gelişimin daha sonraki evrelerinde, allantois ve son barsak arasındaki açıklıktan ürorektal septum adı verilen transvers bir şişlik belirir.

Bu septum aşağı doğru büyüyerek, kloakayı önde primitif ürogenital sinus ve arkada da anorektal kanal adı verilen iki parçaya ayırır. Dokuzuncu haftada anal membran yırtılır ve rektum dışarı açılır.

Ürogenital Sistem Ürogenital sistem, birbirinden tamamen farklı işlevlere sahip iki kısımdan oluşur: (a) üriner sistem ve (b) genital sistem. Ancak, bu iki sistem embriyolojik ve anatomik olarak iç içedir. Her ikisi de karın boşluğunun arka duvarında yer alan ortak bir mezodermal kabarıklıktan (intermediate mezoderm) gelişir ve her iki sistemin boşaltım kanalları da başlangıçta ortak bir boşluğa, kloaka, açılır.

Gelişimin ileri evrelerinde, bir üriner kanal gibi fonksiyon gören primitif boşaltım kanalı, daha sonra ana genital kanal haline dönüşür. Erişkinde, üriner ve genital organlar idrar ve semeni ortak bir kanal, penil üretra yoluyla dışarı atar.

ÜRİNER SİSTEM Boşaltım Biriminin Oluşumu Dördüncü haftanın başında servikal bölgedeki intermediate mezoderm, somitle olan ilişkisini kaybeder ve nefrotom olarak bilinen segmental hücre topluluklarını oluşturur. Bu ilkel boşaltım birimleri sadece rudimenter boşaltım tübüllerini meydana getirirler ve fonksiyon görmezler.

Böbrek Sistemleri İnsanlarda intrauterin yaşam boyunca, kranialden kaudale doğru, birbirinden farklı üç böbrek sistemi peş peşe ve kısmen de üst üste binecek şekilde oluşur: pronefroz, mezonefroz ve metanefroz. Bu sistemlerden birincisi rudimenter ve işlevsizdir. İkinci sistem intrauterin yaşamın erken döneminde kısa süre fonksiyon gösterebilir; üçüncü sistemden ise kalıcı böbrekler meydana gelir.

PRONEFROZ İnsan embriyosunda, pronefroz servikal bölgedeki 7- 10 adet solid hücre topluluğu tarafından temsil edilir. MEZONEFROZ Mezonefroz ve mezonefrik kanallar, üst torasikle üst lumbar (L3) segmentlerin intermediate mezoderminden gelişirler. Gelişimin 4. haftasının başlarında, mezonefroza ait ilk boşaltım tübülleri belirmeye başlar. Bu tübüller boyca hızla uzarlar, S şeklinde bir halka halini alırlar ve medial uzantılarının ucunda bir glomerulus elde ederler.

Burada tübüler Bowman kapsülünü oluştururlar Burada tübüler Bowman kapsülünü oluştururlar. İkinci ayın ortasında, mezonefroz orta hattın her iki yanında büyük ve oval şekilli bir organ haline gelir. Bu sırada, gelişmekte olan gonad da mezonefrozun medialinde yer aldığından, bu iki organ tarafından oluşturulan doku kabarıklığına ürogenital kabarıklık adı verilir

METANEFROZ veya KALICI BÖBREK Üçüncü üriner organ olan metanefroz veya kalıcı böbrek, 5. haftada belirir. Kanal sisteminin gelişimi diğer böbrek sistemlerinden farklıdır. Toplayıcı Sistem Kalıcı böbreğin toplayıcı kanalları, mezonefrik kanalın kloaka girişine yakın noktasında yer alan, bir çıkıntı halindeki üreter tomurcuğundan gelişir.

Boşaltım Sistemi Yeni oluşan her kolektör tübül, distal uçtan bir metanefrik doku şapkası ile örtülüdür. Bu metanefrik doku içindeki hücreler, tübüllerin indükleyici etkisiyle renal vesikül olarak bilinen küçük kesecikleri oluştururlar; daha sonra bunlardan da küçük tübüller meydana gelir. Bu tübüller glomerül adı verilen kapiller yumaklarıyla birlikte nefronları veya boşaltım birimlerini oluşturur.

Her nefronun proksimal ucu, glomerül tarafından derin şekilde yaylandırılmış Bowman kapsülünü oluşturur. Boşaltıcı tübüllerin uzamaya devam etmesi sonucu proksimal kıvrıntılı tübüller, Henle halkası ve distal kıvrıntılı tübüller meydana gelir

Böbreğin Pozisyonu Başlangıçta pelvis içinde yer alan böbrek, daha sonra karın içinde daha yukarı bir lokalizasyona çıkar. Böbrek Fonksiyonları Metanefroz veya kalıcı böbrek, birinci trimesterin sonunda fonksiyonel hale gelir.

İdrar amnion boşluğuna geçer ve amnion sıvısıyla karışır İdrar amnion boşluğuna geçer ve amnion sıvısıyla karışır. Bu karışım, fetus tarafından yutulur ve bebeğin sindirim sistemine girer. Burada emilerek kan dolaşımına geçer. Fetal yaşam süresince, yıkım ürünlerinin atılımından, bu görev plasenta tarafından üstlenilmiş olduğundan, böbrekler sorumlu değildir.

Mesane ve Üretra Gelişimin 4. ve 7. haftaları arasında, ürorektal septum kloakayı anorektal kanal ve primitif ürogenital sinüse böler. Primitif ürogenital sinüs üç kısımdan meydana gelmiştir: a) Üst ve en büyük parça mesanedir, b) Bir sonraki parça, erkeklerde üretranın prostatik ve membranöz parçalarının geliştiği ürogenital sinüsün pelvik parçasıdır, c) Son parça da, ürogenital sinüsün fallik parçası olarak da bilinen kalıcı ürogenital sinüstür.

Üretra Her iki cinste de, çevre bağ ve düz kas dokusu splanknik mezoderm; üretra epiteli ise endodermal kaynaklıdır. Üçüncü ayın sonunda prostatik üretra epiteli prolifere olmaya başlayarak, çevresindeki mezenşimal doku içine doğru giren bazı çıkıntılar oluşturur. Erkeklerde bu tomurcuklar prostat bezini yaparlar. Kızlarda ise, üretranın kranial kısımlarından üretral ve paraüretral bezler oluşur.

GENİTAL SİSTEM Cinsiyetin farklanması, bir kısmı otozomal olan birçok geni içine alan kompleks bir süreçtir. Cinsiyetin ikiye ayrılmasındaki anahtar, eşeyi belirleyen bölgesinde testis belirleyici faktör genini taşıyan Y kromozomudur.

Gonadlar Embriyonun cinsiyeti, genetik açıdan daha fertilizasyon sırasında belirlenmiş olmasına rağmen, gelişimin 7. haftasına kadar gonadlar erkek veya dişi morfolojik özelliklerine sahip değildirler. Gelişimin 6. haftasına kadar genital kabarıklıklar içinde germ hücreleri mevcut değildir. 6. haftadan sonra germ hücreleri genital kabarıklıkları işgal ederler. Kabarıklıklara ulaşamadıkları takdirde, gonadlar gelişemez. Gonadların over veya testise farklanmasında, primordiyal germ hücrelerinin indükleyici etkisi vardır.

Testis Eğer embriyo genetik olarak erkekse, primordiyal germ hücreleri XY cinsiyet kromozom kompleksini taşırlar. Testis belirleyici faktörü (TBF) kodlayan Y kromozomunun etkisiyle, primitif cinsiyet kordonları çoğalmaya devam ederler ve testis veya meduller kordonları oluşturmak üzere, medullanın iç kesimlerine doğru ilerlerler. Dördüncü ayda, testis kordonları at nalı şeklini alır ve bu at nalının uçları rete testis ile devam eder. Bu durumda artık, testis kordonları primitif germ hücreleri ve bezin yüzey epitelinden köken almış Sertoli destek hücrelerinden meydana gelmiştir.

Gestasyonun 8. haftasında, Leydig hücrelerinden testosteron üretimi başlar. Puberteye kadar solid halde kalan kordların, pubertede lümenleri açılarak seminifer tübülleri oluştururlar. Seminifer tübüller bir kez kanalize olduktan sonra rete testis tübüllerine katılır ve daha sonra duktuli eferenteslere girerler.

Over Y kromozomu olmayan ve XX cinsiyet kromozom komplemanına sahip olan dişi embriyolarda, primitif cinsiyet kordonları düzensiz hücre kümelerine ayrılır. Daha sonra, bunlar kaybolur ve yerlerini over medullasını oluşturan vasküler bir stomaya bırakırlar. Dördüncü ayda, kortikal kordonlar her biri bir veya daha çok sayıdaki primitif germ hücresini çevreleyen izole hücre topluluklarına ayrılırlar. Bu germ hücreleri zamanla oogoniaya dönüşürken, yüzey epitelinden aşağıya göçen ve germ hücrelerini çevreleyen epitel hücrelerinden de foliküler hücreler meydana gelir.

GENİTAL KANALLAR Farklanmamış Evre Hem erkek, hem de dişi embriyoda başlangıçta iki çift genital kanal vardır: mezonefrik kanallar ve paramezonefrik kanallar. Kanal Sisteminin Farklanması Genital kanalların ve dış genital organların gelişimi, intrauterin hayat boyunca fetusun dolaşımında bulunan hormonların etkisi altında meydana gelir.

Ayrıca, fetusun testislerindeki Sertoli hücrelerinden salgılanan müllerian inhibe edici madde (MIS) veya antimüllerian hormon (AMH) olarak bilinen non-steroid bir madde de, paramezonefrik kanalların regresyonunu sağlar. Testislerden MIS dışında, hedef doku hücrelerini etkileyen testosteron da salgılanır. Dişi fetusta MIS üretilmediğinden, bu hormonun yokluğunda paramezonefrik kanal sistemi kaybolmayarak uterin tüplere ve uterusa dönüşür.

Androjenlerin yokluğunda, farklanmamış dış genital organlar östrojenlerle uyarılarak labia majör ve minör, klitoris ve vaginaya farklanır. Erkekte Genital Kanallar Mezonefroz gerilerken epigenital tübüller adı verilen birkaç boşaltım kanalı rete testis kordonlarıyla ilişki kurarak testise ait duktuli efferentesleri oluşturur.

Apendiks, epididim adındaki en kranial kısmı dışında, ana genital kanalları oluşturur. Mezonefrik kanallar uzayıp, kıvrıntılı bir yapı halini alarak epididimi oluştururlar. Mezonefrik kanal epididimin kuyruğundan seminal vesikül tomurcuğuna kadar kalın bir adele kılıfına bürünür ve bu bölge duktus deferens adını alır. Bu kanalın, seminal vesikülden sonraki parçasına da ejakulatuar kanal denir.

Dişide Genital Kanallar Paramezonefrik kanallar, dişide ana genital kanalları oluşturur. Başlangıçta her bir kanalda 3 kısım tanımlanabilir: a) kölomik boşluğa açılan kranial vertikal bir kısım, b) mezonefrik kanalları çaprazlayan horizantal bir kısım, ve (c) karşı taraftaki eşiyle birleşen kaudal vertikal bir kısım. Overlerin inişiyle, ilk iki kısımdan uterus tüpleri gelişir ve kaudal kısımlar da uterus kanalını oluşturmak üzere kaynaşırlar.

Kaynaşmış haldeki paramezonefrik kanalların lateralinden, pelvis duvarına kadar uzanan bu katlantıya uterusun broad ligamenti denir. Bu ligamentin üst sınırında uterus tüpleri, arka yüzünde de overler yer alır. Uterus ve broad ligamentler, pelvisi uterorektal poş ve uterovezikal poş olarak ikiye böler.

Vagen Urogenital sinusun pelvik parçasından, iki solid çıkıntı gelişir. Sinovaginal bulbus adı verilen bu çıkıntılar, hızlıca prolifere olarak solid vaginal plağı oluştururlar. Beşinci ayda, vagen tamamen kanalize olmuş olur. Vagenin lümeni, ürogenital sinusdan hymen adıyla bilinen irice bir doku plağıyla ayrılmıştır.

DIŞ GENiTAL ORGANLAR Farklanmamış Evre Gelişimin 3. haftasında, mezenşim hücreleri kloakal membran çevresine kloakal katlantı adı verilen bir çift hafifçe yüksek katlantı oluşturmak üzere göç ederler. Bu katlantılar, kloakal membranın kranialinde birleşerek genital tüberkülü oluştururlar. Altıncı haftada, kloakal membran urogenital ve anal membranlara ayrılırken, kloakal katlantılar da, önde üretral katlantı, arkada anal katlantılara bölünür.

Bu sırada üretral katlantıların her iki yanında genital şişkinlik adı verilen bir başka çift yükselti de belirmeye başlar. Bunlar, erkekte skrotal şişkinliği, dişide de labia majorları oluşturur.

Erkekte Dış Genital Organlar Erkekte dış genital organların gelişimi, fetal testislerden salgılanan androjenlerin etkisi altındadır ve fallus adını almış olan genital tüberkülün hızlı uzamasıyla karakterizedir. Üçüncü ayın sonunda, iki üretral katlantı üretral plak üzerinde kapanarak penil üretrayı oluşturur. Erkekte skrotal şişkinlik olarak bilinen genital şişkinlikler, başlangıçta inguinal bölgede yerleşmiştir.

Dişide Dış Genital Organlar Dişide dış genital organların gelişimini kontrol eden faktörler açıklığa kavuşturulmamış olmakla beraber, bu konuda östrojenlerin bir rolü olduğuna inanılır. Genital tuberkül hafifçe uzar ve klitorisi oluşturur; üretral katlantılar, erkekte olduğunun tersine birleşmeyerek labia minorü oluştururlar. Genital şişkinlikler de, genişleyerek labia majoru meydana getirir. Ürogenital oluk açıktır ve bundan vestibül gelişir.

DİL Dil, embriyo yaklaşık 4 haftalıkken, iki adet lateral dil şişkinliği ve bir adet medial şişkinlik, tuberkulum impar, şeklinde belirir. Lateral dil şişkinlikleri boyut olarak büyüdükçe, tüberkulum imparın üzerine doğru uzanarak birbirleriyle birleşir ve böylece dilin ön üçte ikisini, veya gövdesini oluştururlar. Dilin arka kısmı veya kökü 2., 3. faringeal arkuslardan ve 4. faringeal arkusun bir bölümünden köken alır.

TİROİD BEZİ Tiroid bezi, farinks tabanında, tuberkulum impar ve kopula arasında, daha sonra foramen çekumla belirginleşecek bir noktada, epiteliyal bir proliferasyon şeklinde ortaya çıkar. Tiroid, 3. ayın sonlarında fonksiyon görmeye başlar.

DİŞLER Gelişimin 6. haftasında, ağız boşluğunun epitelial döşemesinin bazal tabakası dental lamina'yı oluşturur. Bu laminadan daha sonra, bir dizi diş tomurcuğu ortaya çıkar. Her çenede 10'ar adet bulunan bu yapılar, dişlerin ektodermal komponentlerini oluşturur.

KULAK Kulak, erişkin insanlarda hem işitmeyi ve hem de dengeyi sağlayan anatomik bir birimdir. Ancak, embriyoda kulak birbirinden tamamen farklı 3 bölümden meydana gelir: a) ses toplayıcı organ olarak görev yapan dış kulak, b) sesi dış kulaktan iç kulağa ileten orta kulak, c) ses dalgalarını sinir uyarılarına çeviren ve denge ile ilgili bilgileri kaydeden iç kulak.

İç Kulak Otik Vesikül Yaklaşık 22 günlük embriyoda, kulak gelişimine ait ilk belirti, rhombensefalonun her iki yanındaki yüzey ektoderminin kalınlaşması şeklindedir. Bu kalınlaşmalar, yani otik plaklar, hızla invagine olarak otik veya işitme vesikülleri (otokist) oluştururlar.

Sakkül, Kohlea ve Korti Organı Gelişimin 6. haftasında, sakkül kendi alt kutbunda tübüler şekilli bir çıkıntı oluşturur. Kohlear duktus adı verilen bu çıkıntı, 8. haftanın bitiminde 2.5 tur oluşturacak şekilde, çevresindeki mezenşimi spiral tarzda deler. Kohlear kanalın epitelial hücreleri gelişimin ileri evrelerinde iki kabarıklık oluştururlar: İç kabarıklık ve dış kabarıklık.

Dış çıkıntı, bir sıra iç ve 3 veya 4 sıra da, işitme sisteminin sensitif hücreleri olan, dış tüy hücrelerini (hair cells) oluşturur. Duyu hücreleri ve üzerlerindeki tektorial membranın tümüne birden korti organı adı verilir.

Orta Kulak Timpanik Boşluk ve Östaki Tüpü Timpanik boşluk endodermal kökenlidir ve 1. faringeal poştan gelişir. Poşun proksimal parçası dar olarak kalır ve östaki tüpünü oluşturur. Östaki tüpü, orta kulak ile nazofarenksi birleştiren bir kanaldır. Kemikçikler Malleus ve inkus 1. faringeal, stapes ise 2. faringeal arkus kıkırdağından gelişir.

Dış Kulak Dış Kulak Yolu Dış kulak yolu 1. faringeal kleftin dorsal parçasından gelişir. Üçüncü ayın başında, dış kulak yolunun dibindeki epitelial hücreler çoğalarak meatal tıkaç adı verilen solid bir epitelial yapı oluşturur. Yedinci ayda bu tıkaç çözülür Bazen meatal tıkacın doğuma kadar çözülmemesi konjenital sağırlıkla sonuçlanır.

Kulak Zarı veya Timpanik Zar Kulak zarı, (a) dış kulak yolunun dibini döşeyen ektodermal epitel, (b) orta kulak endotelial epiteli ve (c) fibröz stratumu oluşturan intermediate bağ dokusu tabakası tarafından oluşturulur.

Kulak Kepçesi Kulak kepçesi, 1. faringeal klefti çevreleyen mezenşimal proliferasyon bölgesinden gelişir. Dışkulak yolunun her iki tarafında üçer adet şeklinde yer alan bu şişkinlikler, daha sonra birleşerek kalıcı kulak kepçesini oluştururlar.

GÖZ Optik Kadeh ve Lens Vezikülü Gelişmekte olan gözler, 22 günlük embriyoda ön beynin her iki yanında derin olmayan bir oluk şeklinde belirir. Nöral tüpün kapanmasıyla, bu oluklar ön beynin çıkıntıları şeklindeki optik vezikülleri oluştururlar. Bu veziküller daha sonra, yüzey ektodermine temas ederek, ektodermde lensin oluşumu için gerekli olan değişiklikleri başlatırlar. Bir süre sonra, optik vezikül invagine olmaya başlar ve çift duvarlı optik kadehi oluşturur.

Retina, İris ve Silier Cisim Optik kadehin dış tabakası, küçük pigment granülleri ile karakterizedir. Optik kadehin iç tabakasının pars caeca retina olarak bilinen anterior 1/5'i, bir hücre kalınlığında bir tabaka halinde kalır. Daha sonra irisin iç tabakasını oluşturan pars iridica retina ve silier cismin oluşumuna katılan pars sillaris retina olarak ikiye ayrılır

Kornea Kornea, (a) yüzey ektoderminden kaynaklanan bir epitel tabakasından, (b) sklerayla devamlılık gösteren substantia propria veya stromadan, (c) ön kamerayı sınırlayan bir epitel tabakasındam meydana gelmiştir.

Optik Sinir Optik kadeh, ventral yüzünde koroid fissür adlı bir oluk bulunan optik sapla beyine bağlanır. Bu oluğun içinde hyaloid arterler vardır. Retinanın beyne geri dönen sinir lifleri, sapın iç duvarındaki hücreler arasında seyreder. Optik sap daha sonra optik sinire dönüşür.

DERİ Deri, iki farklı kaynaktan gelişir: (a) yüzey ektoderminden gelişen ve yüzeysel bir katman olan epidermis, (b) alttaki mezenşimden gelişen ve daha derin bir katman olan dermis.

Kıl Kıllar, altta yatan dermisi penetre eden solid epidermal proliferasyonlar olarak belirirler. Terminal uçlarında kıl tomurcukları invagine olurlar. Kıl papillası denilen bu invaginasyonlar, içinde daha sonra damar ve sinir uçlarının gelişeceği mezenşim tarafından hızla doldurulur.

Meme Bezleri Meme bezlerinin ilk belirtisi, meme çizgisi veya kabarıklığı adı verilen, epidermisin bant benzeri kalınlaşmasıdır. Meme çizgisi altındaki mezenşim içerisinde, her biri daha sonra daha küçük solid tomurcuklanmalar oluşturacak olan, 16-24 adet filiz meydana getirir. Prenatal yaşamın sonunda, bu epitelyal filizler kanalize olarak laktiferöz duktuslarını oluşturur. Doğumdan kısa bir süre sonra, bu çukur, alttaki mezenşimin proliferasyonu ile meme başını oluşturur.

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ Santral sinir sistemi, 3. haftanın başlarında, terlik şeklindeki kalınlaşmış bir ektodermal plak, nöral plak, halinde belirir. Nöral plağın lateral kenarları, kısa bir süre sonra nöral katlantıları meydana getirmek üzere yükselir. Gelişimin daha ileri evrelerinde, nöral katlantılar daha da yükselir, orta hatta birbirine yaklaşır ve sonuçta nöral tüpü oluşturmak üzere kaynaşırlar.

Nöral tüpün sefalik ucunda, primer beyin vezikülleri adı verilen üç dilatasyon ortaya çıkar: (a) prosensefalon veya ön beyin, (b) mezensefalon veya orta beyin ve (c) rombensefalon veya arka beyin. Embriyo 5 haftalık olduğunda, prosensefalan iki parçadan ibarettir: (a) orta bölüm ve iki lateral çıkıntının, primitif serebral hemisferlerin oluşturduğu telensefalon ve (b) optik veziküllerin dışa doğru büyümesiyle karakterize diensefalon.

Telensefalon gibi rombensefalon da iki parçadan oluşur: (a) daha sonra pons ve serebellumu oluşturacak olan metensefalon ve (b) myelensefalon

Spinal Kord Nöroepitelyal, Manto ve Marjinal Tabakalar Yeni kapanmış bir nöral tüpün duvarları, nöroepitelial hücrelerden meydana gelir. Nöral tüp kapandıktan sonra, nöro epitelial hücreler, geniş, yuvarlak nükleuslu, soluk nükleoplazmalı ve nükleolusları koyu boyanan bir başka hücre tipini oluşturmaya başlarlar. Bu hücreler, primitif sinir hücreleri veya diğer adıyla, nöroblastlardır.

Nöroblastlar, nöroepitelial tabakanın çevresinde manto tabakası olarak bilinen bir tabaka oluştururlar. Spinal kordun en dış katmanı, manto tabakasındaki nöroblastlardan çıkan sinir liflerini içerir ve marjinal tabaka olarak bilinir

Bazal, Alar, Tavan ve Taban Plakları Manto tabakasına sürekli biçimde yeni nöroblastların katılmasının bir sonucu olarak, nöral tübün her iki yanında, bir dorsal ve bir de ventral kalınlaşma ortaya çıkar. Bazal plaklar olarak bilinen ventral kalınlaşmalar, ventral motor boynuz hücrelerini içerir ve spinal kordun motor bölümünü oluştururken, alar plaklar adıyla anılan dorsal kalınlaşmalar da duyu (sensory) bölgelerini meydana getirirler

Histolojik Farklanma Sinir Hücreleri Nöroblastlar sadece nöroepitelial hücrelerin bölünmesi sonucu ortaya çıkarlar. Farklanmanın ileri aşamasında, hücre gövdesinin aksi taraflarında iki yeni sitoplazmik çıkıntı belirir, böylelikle bipolar nöroblastlar ortaya çıkar. Hücrenin bir tarafındaki çıkıntı hızla uzayarak primitif aksonu meydana getirirken, diğer taraftaki çıkıntıda, primitif dendrit adı verilen bazı sitoplazmik dallanmalar ortaya çıkar

Hücre artık bu haliyle mültipolar nöroblast olarak bilinir ve gelişmesine devam ederek erişkin sinir hücresi veya diğer deyişle nöron haline gelir. Hücre nöroblast haline geldikten sonra, bölünme yeteneğini kaybeder.

Glia Hücreleri İlkel destek dokusu hücreleri olan gliablastların büyük bir kısmı, nöroblastların üretiminin durmasının ardından, nöroepitelial hücreler tarafından oluşturulur. Bir başka destek hücresi tipi de oligodendroglia hücresidir. Esas olarak marjinal tabakada bulunan bu hücre, buradaki inen ve çıkan aksonların çevresindeki myelin kılıflanma oluşturur.

Gelişimin ikinci yarısında, santral sinir sisteminde üçüncü bir destek hücresi tipi olan mikroglia hücresi ortaya çıkar. Mezenşimal kökenli olan bu hücre, yüksek bir fagositik özellik taşır

Nöral Krest Hücreleri Nöral plağın katlanması sırasında, nöral oluğun her iki kenarı boyunca birer hücre grubu ortaya çıkar. Ektodermal kaynaklı olup nöral krest hücreleri olarak bilinen bu hücreler, nöral tüp ile yüzeydeki ektoderm arasında geçici olarak bir ara bölge oluştururlar. Bu hücrelerin bazıları daha sonra, spinal sinirlerin duyu ganglionlarını (dorsal kök ganglionu) meydana getirirler.

Nöral krest hücreleri, duyu ganglionlarını oluşturmanın yanında, sempatetik nöroblastlara, Schwann hücrelerine, pigment hücrelerine, odontoblastlara, meninkslere ve brankial arkların mezenşimlerine de farklanırlar.

Spinal Sinirler Motor sinir hücreleri, spinal kordun bazal plaklarındaki (ön boynuz) sinir hücrelerinden köken alarak, gelişimin 4. haftasında ortaya çıkarlar. Demetler halinde bir araya gelen bu lifler ventral sinir kökleri olarak bilinirler. Dorsal sinir kökleri de, dorsal kök ganglionlarındaki (spinal ganglionlar) hücrelerden oluşmuş lif demetleri halindedir. Distal çıkıntılar ventral sinir kökleriyle birleşerek spinal siniri oluştururlar.

Hemen ardından da, spinal sinir dorsal ve ventral primer ramuslara bölünür. Dorsal primer ramus dorsal aksiyel kasları, vertebral eklemleri ve sırtın derisini inerve eder. Ventral primer ramus ise, ekstremiteleri ve vücut ön duvarını inerve eder.

Myelinasyon Periferik sinirlerin myelinasyonu Schwann hücreleri tarafından gerçekleştirilir. Nöral krestten kaynaklanan bu hücreler, perifere doğru göç ederek aksonların çevresini sararlar ve böylelikle nörolemma kılıfını oluştururlar

Beyin Sırasıyla motor ve duyu alanlarını temsil eden bazal ve alar plaklar, rombensefalon ve mezensefalon da orta hattın her iki yanında bulunur. Prosensefalon da ise, alar plaklar daha belirginken, bazal plaklar gerilemiştir.

Rombensefalon Rombensefalon, en kaudaldeki beyin vezikülü, myelensefalon ve pontin fleksurdan metensefalondan meydana gelir. Myelensefalon Myelensefalon medulla oblongatayı oluşturan bir beyin vezikülüdür.

Alar plakta üç grup duyu nükleusu (sensory relay nucleus) bulunur. Bunların en lateralde yerleşmiş olanı, somatik afferent (duyu) grubu, vestibulokohlear ve trigeminal sinirler aracılığı ile kulak ve kafa derisinden gelen uyarıları toplar. İntermediate veya özel visseral afferent grup, dildeki tad tomurcuklarından ve damak, orofarinks ve epiglottan gelen uyarıları alır.

Metensefalon Metensefalonda, myelensefalon gibi bazal ve alar plaklarla karakterizedir. Ancak, bu bölgede iki yeni komponent daha oluşur: (a) bir postür ve hareket koordinasyon merkezi olarak görev yapan serebellum ve (b) spinal kord ile serebral ve serebellar korteksler arasında uzanan sinir liflerine zemin oluşturan pons.

Serebellum Alar plakların dorsolateral parçaları mediale doğru bükülerek rombik dudakları meydana getirir. Mezensefalon Mezensefalon, morfolojik açıdan beyin veziküllerinin en ilkel olanıdır. Her bazal plak, iki grup motor nükleus içerir: (a) göz kaslarını inerve eden okulomotor ve troklear sinirler tarafından temsil edilen bir medial somatik efferent grup ve (b) pupillanın sfinkter kaslarını inerve eden Edinger- Westphal nükleusuyla temsil edilen küçük bir genel visseral efferent grup.

DIENSEFALON Tavan Plağı ve Epifız Diensefalon, prosensefalonun orta kısmından gelişir ve bir tavan plağı ve iki alar plağına sahip olmasına karşılık taban plağı ve bazal plak içermediği düşünülür. Erişkinlerde, sıklıkla epifizde kalsiyum birikir ve bu birikimden direkt kafa grafilerinde epifiz için bir referans noktası olarak yararlanılır.

Alar Plak, Talamus ve Hipotalamus Alar plaklar, diensefalonun yan duvarlarını oluşturur. Hipotalamik sulkus adı verilen bir oluk, plağı bir dorsal (talamus) ve bir ventral (hipotalamus) olmak üzere iki bölgeye ayırır.

Hipofiz veya Pitüiter Bez Hipofiz veya pitüiter bez, birbirinden tümüyle farklı iki bölümden oluşur: (a) Rathke poşu olarak bilinen ve stomodeumun, meydana getirdiği ektodermal bir çıkıntı ve (b) diensefalonun aşağıya doğru bir uzantısı olan infundibulum.

Gelişimin daha ileri evrelerinde, Rathke poşunun ön duvarındaki hücreler hızla çoğalırlar ve hipofizin ön lobunu veya diğer adıyla adenohipofizi meydana getirirler. İnfundibulumdan, sap ve pars nervoza veya diğer adıyla hipofizin arka lobu (nörohipofiz) gelişir.

TELENSEFALON Telensefalon beyin veziküllerinin en rostralde yerleşmiş olanıdır ve iki lateral çıkıntı, serebral hemisferler ve bir de orta parçadan, lamina terminalis, ibarettir. Korteks Gelişimi Serebral korteks, palliumdan gelişir. Pallium, iki bölgeden meydana gelir: (a) korpus striatumun hemen lateralinde yerleşmiş olan paleopallium veya arkipallium ve (b) hippokampus ile paleopallium arasında bulunan neo­pallium.

Kranial Sinirler Olfaktor (I) ve optik (II) sinirler dışındaki kranial sinirlerin tümü beyin sapından çıkarlar ve bunlardan da sadece okülomotor (III) sinir arka beyin bölgesi dışından köken alır. Arka beyindeki nöro epitelyumun proliferasyon merkezleri, rombomerler olarak bilinen sekiz belirgin segment meydana getirirler. Rombomer çiftleri IV, V, VI, VII, IX, X, XI ve XII. kranial sinirlerin motor nükleuslarını oluştururlar. Kranial sinirlerin duyu ganglionlarının kökeni ektodermal plakodlar ve nöral krest hücreleridir.

Otonom Sinir Sistemi Otonom sinir sistemi, fonksiyonel açıdan iki kısma ayrılır: torakolumbar bölgede yerleşmiş bir sempatetik bölüm ve sefalik ve sakral bölgelerde bulunan bir parasempatetik bölüm.

SEMPATETİK SİNİR SİSTEMİ Gelişimin 5. haftasında, torasik bölgenin nöral krestinden kaynaklanan hücreler, spinal kordun her iki tarafından dorsal aortanın hemen arkasındaki alana doğru göç ederler. Burada, birbirlerine longitudinal sinir lifleri ile bağlanmış, sempatetik ganglionları oluştururlar. Kalp, akciğer, sindirim kanalı gibi organları inerve ederler.

Böbreküstü Bezi Böbreküstü bezi, iki komponentten gelişir: (a) korteksi oluşturan bir mezodermal kısım ve (b) medullayı meydana getiren bir ektodermal kısım. Gelişimin 5. haftasında, gelişmekte olan gonad ile mezenter kökü arasında yerleşmiş mezoteliyal hücreler çoğalmaya başlar ve altta uzanan mezenşime girerler. Burada, böbrek üstü bezinin fetal veya primitif korteksini meydana getirmek üzere, geniş asidofilik organlar haline farklanırlar.

PARASEMPATETİK SİNİR SİSTEMİ Beyin sapı ve medulla spinalisin sakral bölgesinde yerleşmiş olan nöronlar, preganglionik, parasempatetik lifleri meydana getirirler. Beyin sapındaki nükleuslardan çıkan sinir lifleri, okulomotor (III), fasiyat (VII), glossofaringeal (IX) ve vagus (X) sinirleri içinde seyrederler. Post-ganglionik lifler nöral krest hücrelerinden köken almış olan nöronlardan (ganglionlar) çıkar ve inerve ettikleri yapılara geçerler (gözün pupillası, tükrük bezleri, iç organlar, vb.).