Sosyalizm Karl marx
Karl Marx Musevi bir ailenin üyesi olan Karl Marx 1818’de Almanya’da doğmuştur. 12 yaşına kadar evde eğitim görmüştür. Ortaokul ve lise döneminde klasik hümanist eğitim görmüştür. 1835 yılında hukuk, edebiyat ve felsefe eğitimi için üniversiteye girer. Hegel’in İdealizm’i üzerine yoğunlaşan Marx, Hegelcilik’teki maddi olmayan tinselliğe karşı çıkmakla birlikte onun diyalektik gelişim düşüncesini benimseyerek kendi materyalist felsefesine uyarlamıştır.
Hegel’e göre diyalektik süreçte her bir düşünce karşıtını da içermektedir. Çatışan düşüncelerden sonuç olarak daha yeni ve daha yüksek nitelikli bir senteze ulaşılır. Hegel’deki diyalektik süreç, mutlak bir dünya düşüncesine ulaşıncaya kadar değişmeye devam eder. Hegel’den hareketle Marx, tarihin gerilim ve çatışmalara dayandığı ilkesinden yola çıkar. Marx, diyalektik materyalizmini formüle ettiğinde diyalektik; proletarya ile burjuva sınıfları arasındaki daimi çatışmaya işaret eden bir analiz aracı haline gelmiştir.
Marx, Feuerbach’tan da etkilenmiştir Marx, Feuerbach’tan da etkilenmiştir. Ancak sonrasında materyalizm düşüncesini Hegel’in diyalektik sürecine uyarlamış ve bu sentez sonucunda da Diyalektik Materyalizm’ini ortaya çıkarmıştır. Marx, özellikle ekonomik determinizm ve tarihsel zorunluluk gibi konulara ilişkin temel düşüncelerini geliştirmiş ve toplumun temelini ekonomik güçler ve araçlarla üretim biçimlerinin oluşturduğunu savunmuştur. Tarihsel süreçler ve olaylar tarihin zorunlu ve değiştirilemez sonuçlarıdır. Bu ekonomik olarak belirlenen tarihsel güçler de işçi sınıfı proletaryanın kaçınılmaz olan zaferine yol açacaktır.
Marksist ideoloji Marx’ın kuramında, sosyal değişimin temel dinamiği diyalektik süreçtir. Marx’ın diyalektik materyalizm’i, hegel’in diyalektik değişim, feuerbach’ın materyalizm düşüncelerinin birleşiminden oluşmuştur. Hegel’e göre, değişim hiç durmadan ortaya çıkan düşünce bazındaki çatışmaların bir sonucudur. Her düşünce hem belirli bir doğru hem de onun karşıtı olan düşünceyle somutlaşmıştır. Tez ve antitez çatışmasından yeni çok daha yüksek bir düşünce doğar ki o da başka bir çatışmaya kaybaklık eder. Tez antitez ve sentez aşamalarından oluşan diyalektik süreçten hareket eden Hegel’e göre insanlık tarihi «Mutlak İdeanın» kendini ortaya çıkarmasıdır. Hegel’in metafiziği maddi değilken, Marx fiziksel veya maddi gerçekliğe diyalektik gelişmeyi uyarlamıştır.
Marx, insanlık tarihini düşüncelerin çatışmaları olarak değil de diyalektik açıdan ele alarak çatışan ekonomik sınıfların bitmeyen mücadelesi olarak irdelemiştir. Marx, ideoloji kavramını, üst sınıfın alt sınıfın beynini yıkayarak yanlış bir bilinçlenme yarattığını irdelemek için kullanır. Marsist ekonomik determinizm sosyal düzenin temelini oluşturan ürün değiş-tokuşu ile üretime dayanmakta; ve bu teoride sosyal sınıf farkları da üretim türlerine, araçlarına ve üretime sahip olma gibi olgular tarafından belirlenmektedir.
Kendi emeklerinin karşılığını belirleme konusunda bağımsız olan işçi sınıfı, zamanla bu hakkından feragat etmeye zorlanmış; fabrika işçilerinin üretim araçlarına sahip olması kabul edilmemiş ve onlar patronlarının sahibi oldukları makineleri kullanarak ve hammaddeleri işleyerek sömürenleri, kapitalistleri zengin etmeye devam etmişlerdir. Zenginliğin kontrolü güçtür; kapitalist bir toplumdaki zenginlik mal birikiminden, insanların gereksinim duyduğu ve değiş tokuş yaptıkları ürünlerden oluşur. İnsanların gereksinim duydukları her malın bir kullanım değeri vardır. Bu değer bir malın üretimi için gerekli olan çalışma (emek) tarafından belirlenir. Çalışma gücü de üründür. İşçiler emeklerinin kullanımı karşılığında üretim yapmalarını destekleyecek bir ücret alırlar. İşçi, bir malın kendi değerinden çok daha fazla bir değişim değeri yaratarak, bir malın üretim değerinden çok daha fazla bir fiyata satılmasını, yani artık değeri yaratır ki bu da kapitalistin lehine bir durumdur.
Modern ulus devlet, siyasal bir kurum olarak üst yapıyı oluştururken toplumda baskın bir ekonomik sınıf olan Kapitalistlerin ilgi ve isteklerini yansıtmış, kapitalizmin gücü olan devlet, sömürülen proleteryayı bastırmıştır. Devlet; kilise, okul, cezaevi, mahkeme, polis ve asker gibi unsurlarla bu etkin sınıfın baskısını desteklemiştir. Ulus devletin yardımcı kurumları olan okul ve kilise de sömüren baskın sınıf olan Kapitalistlerin aracı haline gelmiştir. Kitle eğitim sistemlerinde işçi sınıfının çocuklarına ulusa bağlılığın öğretilmesi hedeflenmiştir. İşçi sınıfının en kararlı ve en aktif temsilcisi olan komünist Parti, işçi sınıfının üyelerini tarihsel kaderleri konusunda eğitmek sorumluluğunu üstlenmiştir; çünkü koministler bu tarihsel gerçekliği ve işçi sınıfı hareketini kavradıklarında işçi sınıfındaki bireyleri istek ve beklentileriyle hedeflere hangi araçlarla ulaşılacağı konusunda eğitmek yolu da açılacaktır. Marx’a göre, siyasal ve toplumsal değişim, sömürülen sınıfın sömürenlere başkaldırdığı zaman gerçekleşen bir olgudur.
Marksist eğitim kuramı Marx, bir eğitim kuramcısından ziyade temelde bir toplum, ekonomi ve siyaset kuramcısıdır. Marx, gerçek bir eğitimin bilimsel Sosyalizm ilkelerine dayandırılması ve bu eğitimde proletaryanın zihninde oluşan yanlış düşüncelerin temizlenmesi gerektiğine inanmıştır. Bu yanlış bilinçlenme alt sınıfın egemen üst sınıf ideolojisini kabullenmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Marx’a göre eğitim, devrimci kuramı uygulamaya geçirmelidir. Bu devrimsel liderlik proletaryayı zafere ulaştıracaktır.
Marksist eğitim kuramı Marksist eğitim kuramı, ekonomik üretim yapısının yarattığı doğal ve maddi bir insan anlayışına dayanmıştır. Bu kurama göre eğitimle bireylere, özellikle işçilere, materyalist bir bilinçlenme kazandırılmalıdır. Marx’ın öerdiği öğretim veya eğitim zihinsel, psikolojik ve bedensel gelişim kadar gencin üretim süreçleri konusunda bilinçlendirecek bir teknolojik veya politeknik (birçok sanat veya fen dallarının öğretimi) içerikli eğitime de önem vermiştir. Politeknik eğitim, teori ve kuram ağırlıklı verilen eğitimde bireylerin endüstriye ve farklı iş ortamlarına göre hazırlanmaları ve ekonomik üretimin bir sosyal değişim aracı olduğu konusunda aydınlatılmaları hedeflenmiştir.
Yeni Marksizm’in eğitim ilkeleri Marksizmin tezlerinden hareket eden yeni Marksçılar bu doktrini modernize ederek bir devrim aracı olarak değil de daha çok bir çözümleme yöntemi olarak ele almışlardır. Neo Marksist kuramlar da grupların toplumsal egemenlik, güç ve prestij için mücadele ettikleri toplum ve toplumsal kurumlar konusundaki tezlerinde çatışırlar. Yeni Marksistler sınıf bilincini tanımlayıp, çözümlerler; bu bilinç, gerçekliği, toplumsal çerçeveyi ve bir grup ya da sınıfa özgü değerleri algılamayı sağlar.
Yeni Marksistlere göre okul, egemen sınıfın alt sınıf üzerinde bir sosyal kontrol kurmasını sağlayan kurumdur. Okulların organizasyonları; müfredatı, öğrenciyi seçme ve onları yetiştirme biçimleri egemen sınıfın alt sınıflar üzerinde hegemonya kurmasına hizmet edecek biçimdedir.
KAYNAKÇA Gerald Gutek, Eğitime Felsefi ve İdeolojik Yaklaşımlar, çev: Nesrin Kale, Ütopya yay., Ankara 2001.