AFET YÖNETİMİ
Risk Tanımı Risk, modern topluma ve bu toplumda yaşayan bireye yönelik bir tehdittir. Risk yaşamın bir parçası ve zorunluluğu olarak kabul edilse de insanlar somut olarak karşılaştıkları afetlerde bile bu risk ve tehlikeyi ciddiye almayabilmektedirler. Bu sebeple de yaşanan kayıplar büyük olabilmektedir.
Risk Türleri Giddens’a göre risk, dışarıdan kaynaklanan dışsal risk ve gelişmekte olan bilgilerimizin etkisiyle oluşan imal edilmiş risk olarak ikiye ayrılır. Geleneksel toplumlar dışarıdan gelen risklere karşı kaygı duyuyorlardı. Ancak günümüzde insanın doğaya yapabilecekleri daha büyük bir risk oluşturmaktadır.
Risk Türleri Dışsal risk türüne; deprem, sel, tsunami, toprak kayması örnek olarak verilebilir. İmal edilmiş risk türüne de; küresel ısınma, küresel sel baskınları, savaş ya da siyasal sorunların da etkisiyle oluşan büyük iltica olayları verilebilir. Ancak, bir deprem oluşumu itibariyle dışsal risk olsa da mekansal olarak etkili olduğu yerler düşünüldüğünde imal edilmiş risk olabilmektedir. 17 Ağustos 1999 depremi bunun belirgin örneğidir.
Afet Tanımları Toplumun tamamı veya belli kesimleri için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal hayatı ve insan faaliyetlerini durduran veya kesintiye uğratan doğal, teknolojik veya insan kaynaklı olayları ifade eder. Göreceli olarak beklenmedik şekilde ortaya çıkan ve toplumun yaşantısını sekteye uğratan olaylardır. İnsanların, altyapının ve çevrenin üzerinde geniş olumsuz etki yapan olaylardır.
Afet Tanımları Afetlerde yoğun zarar, ziyan ve yıkım vardır. Afetlerin mağduru insanların olması ya can kayıplarının yaşanması afeti sosyal bir olgu haline getirir. Afet kayıplar yaratması, insan yaşamını bozması ya da kesintiye uğratması nedeniyle doğurduğu sonuç nedeniyle bu adı almaktadır. Bunlar olmadığı takdirde afet değil doğal olay adlandırılması yapılmaktadır.
Afet Tanımları Toplumun sadece kendi öz kaynaklarını kullanarak üstesinden gelebilme gücünü aşan, insanlar ve çevre üzerinde büyük oranda kayıplara neden olan, toplumsal fonksiyonların ciddi bir şekilde bozulduğu durumlardır. Herhangi bir doğal ya da insan ihmali nedenine dayanan (yangın, su baskını, deprem, fırtına vb.), yaygın ya da şiddetli ya da hem yaygın hem de şiddetli hasar, sakatlık, can ya da mal kaybının meydana gelmesi ya da olasılığıdır.
Afetlerin Sınıflandırılması Doğal afetler: İnsanlar ve tüm canlılar üzerinde fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran ve insan yaşamını olumsuz etkileyen olaylardır. Teknolojik afetler: Küreselleşme ve gelişmeyle yaşanan risk ve tehlikeler neticesinde oluşur. Bu süreçte yaşanan refah kadar bu refahın bedeli de ödenebilmektedir. Endüstriyel kaza ve yangınlar, büyük petrol ve doğal gaz sızıntıları, nükleer kazalar, hava ve su kirlenmesi gibi.
Afet Yönetimi Doğal afetlerin neden olduğu kayıplar genellikle aşırı nüfusa sahip, ekonomik ve sosyal etkinliklerin yoğunlaştığı kentsel alanları etkilemektedir. Bu da doğal afetlerin etkilerini bilip uygulanacak stratejileri geliştirmeyi gerektirir. Doğal afetlere maruz kalanların %90’ı gelişmekte olan ülkelerde yaşamaktadır. Yoksulluk ve aşırı nüfus insanları doğal afet riskine açık yerlerde yaşamak zorunda bırakabilmektedir.
Afet Yönetimi Afetlerin önlenmesi ve zararların azaltılması amacıyla bir afet olayının aşamalarında yapılması gereken çalışmaların yönlendirilmesi, koordine edilmesi ve uygulanabilmesi için toplumun tüm kurum ve kuruluşları ile kaynaklarının bu amaç doğrultusunda yönetilmesidir. Kentsel ve kırsal alanda yaşamakta olan tüm toplumun doğal, insan ürünü veya teknolojik nitelikteki afetlere karşı, koruyucu önlemden başlayarak, afete hazırlık, afete müdahale ve afetle mücadele ile afet sonrası yapılacak tüm ekonomik, sosyal, kültürel ve psikolojik rehabilitasyon çalışmalarının planlanması, yasal ve yönetsel metinlerle düzenlenmesi, uygulanması, mali kaynakların temini, koordine edilmesi ve tüm bu çalışmaların denetlenmesi faaliyetlerinin bütünüdür.
Afet Yönetimi Aşamaları
Afet Yönetimi Aşamaları 1. Risk ve Zarar Azaltma (Risk Reduction) Tehlike Analizi (Hazard Assessment) Risk Analizi (Risk Assessment) Risk Azaltma Önleme (prevention) Sakınım (avoidance) Risk ve Zarar Azaltma (mitigation) Risk Transferi • Risk İletişimi
Afet Yönetimi Aşamaları 2. Hazırlık (Preperadnes) Risk ve tehlike önlenemiyorsa bunlara önceden hazırlıklı olmak gerekmektedir. Amaç, tehlike ve afet anında ve sonrasında yaşanabilecek olan kayıpların en aza indirilmesidir. Olay Komuta Sistemi Planlama Tahmin ve Erken Uyarı Tatbikatlar Eğitim
Afet Yönetimi Aşamaları 3. Müdahale (Response) Ana hedef, olaya anında müdahale ederek mümkün olan en çok sayıda insan ve canlı hayatını kurtarmaktır. Bu kapsamda yaralıları tespit edip müdahale etmek ve can kayıplarına da insan onuruna yakışır müdahale etmek gerekir. Haberleşme ve ulaşım ağları işletilmeli, barınma ihtiyacı karşılanmalı, ilkyardım ve tedavi hizmetleri yerine getirilmeli, kamu-sivil –özel tüm imkanlar seferber edilmeli ve öncelikli olarak en yakın yerel birim müdahale etmelidir. Etki ve İhtiyaç Analizleri Olay Yeri Yönetimi Erken İyileştirme Geçici barınma Bağış ve Gönüllü Yönetimi
Afet Yönetimi Aşamaları 4. İyileştirme (Recovery) Afetten doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenmiş afetzedelerin iyileştirilmesidir. Günlük ve sosyal yaşamı normale çevirmek, asgari ihtiyaçların giderilmesi, eğitim ve sağlık hizmetlerinin işlerlik kazanması, geçici iskan programlarının tamamlanması, afetzedelerin psikolojik rehabilitasyonu, ekonomik faaliyetlerin işlerlik kazanması, kentsel mekanın imarı yer almaktadır. Orta ve Uzun Vadeli İyileştirme Yeniden İnşa
Afet risk yönetiminin ihmal edildiği yerlerde afet kriz yönetimi veya acil durum yönetimi asla başarılı olamaz. Hatta tek başına uygulanan kriz yönetimi, reflekse dayalı ilkel bir yönetim tarzıdır. Yani, tek başına uygulanan afet kriz yönetimi; tepkisel,eşgüdümsüz, yanlış hedef kitleli, etkisiz, zamansız, güven vermez ve afetin felakete dönüşmesine neden olabilir. Bunun için artık kriz yönetiminden risk yönetimine geçerek afetlere müdahale ve iyileştirmeden daha çok afetin oluşmaması, önceden zararlarının azaltılması, hazırlık, tahmin ve erken uyarı konularına önem verilmelidir. Risk azaltma ve risk yönetimi bir kerede yapılıp bitirilebilecek bir şey değildir. Bu çalışmalar, sürüp giden gündelik hayatla birlikte sürekli olarak ve her afet yönetimi aşamasında değişen risklere karşı periyodik olarak geliştirilerek devam ettirilmesi gereken bir süreçtir.
Afet Yönetimi Kalkınma İlişkisi Afetlere karşı yapısal riskler azaltılmalıdır Çevrenin korunması, ekosistemin bozulmaması Toplumun yaşam kalitesinin yükseltilmesi Yerel ekonomilerin güçlü olması Bölgeiçi ve bölgelerarası eşitsizliklerin giderilmesi Yerel düzeyde bir konsensüs oluşması, kamu ve özel sektör dahil tüm aktörleri kapsamalı
Felaket başa gelmeden evvel önleyici ve koruyucu tedbirleri düşünmek lazımdır, geldikten sonra dövünmenin anlamı yoktur. M. K. Atatürk
Afetler Yönetiminde Planlama ve Erken Uyarı Sistemi Afet yönetiminde hazırlık ve müdahalede teknolojiden yararlanılmalıdır. Coğrafi bilgi sistemleri bunların başındadır. Erken uyarı sistemleri de afet yönetiminin bir parçasıdır. Erken uyarı sistemleri doğal afetlerde kullanılabildiği gibi teknolojik afetlerde daha iyi erken uyarı sistemleri geliştirilmektedir.
Kriz Kriz, bir kişi ya da bir toplumun geçirdiği zor ve buhran dönemleridir. Örgütsel anlamda kriz de örgütsel amaçlarını ve varlığını tehdit eden, örgütün risk önleyici önlemlerini yetersiz kılabilecek nitelikte örgütün ani tepkisini gerektiren ve beklenmedik ve hızlı değişikliklerin söz konusu olduğu, planlama ve karar mekanizmalarını olumsuz biçimde etkileyen gerilimli durumdur.
Kriz Kurulu bir düzen içinde, şu ya da bu düzeyde çözüm üretmekte olan dengelerin bozulmasına yol açan iç veya dış etkenlerin ağırlık kazanması hali… Sistemin kendini yeniden üretemediği ama yeniden üretmek için gerekli değişikliklerin, sistemin ana yapılarına aykırı olduğu durum. (olağanüstü bir halin varlığı)
Kriz Kriz, toplumun dışarıdan gelen saldırılara karşı hazırlıklı olması bağlamında gündeme gelmiştir. Bunun en belirgin örneği soğuk savaş dönemi “nükleer savaşlara” hazırlıklı olma düşüncesidir. Bugün için kriz kavramı, sadece tetikleyici olayla açıklanamamakta ve belirsizlik unsuru da kriz tanımlarına girmiştir. Bütün durumlar için geçerli bir kriz tanımı yerine durumlara göre değişen bir kriz yaklaşımı tercih edilmelidir.
Çince kriz kelimesi tehlike ve fırsat kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşur. Bu sebeple her kriz,örgütün yeni bilgi ve deneyim kazanmasını sağlar. Bu vasıtayla bir fırsat oluşturabilmek önem kazanmaktadır. Kriz, toplumsal değerlerin kaybolmasına ve hayal kırıklığına sebep olabilir. Bu sebeple kriz zamanında karar almak baskı altında olmaktadır.
Kriz Yönetimi Kriz yönetimi; bir krize veya olumsuz dönüm noktasına karşı yöneltilmiş bir stratejik planlama sürecidir veya olumsuz olaylardan kaynaklanmış risk ve belirsizlikleri uzaklaştıran ve böylece organizasyonun kendi yapısını büyük ölçüde kontrol etmesine imkan sağlayan bir süreçtir. Kriz yönetimi krizleri algılamak, ortaya çıkmalarına engel olmak, engel olunamadığı takdirde ise zarar verici etkilerini minimize etmek için gösterilecek her türlü çabayı içerir.
Kriz Yönetimi "Kriz yönetimi“, afet yönetimini de içine alan daha geniş bir yönetim biçimidir. Afet yönetimini gerektiren bir afet karşısında, ihtiyaç duyulursa kriz yönetimine geçilebilmektedir. Genellikle afetin boyutuna ve etkisine göre kriz yönetimi kararı alınabilmektedir. Kriz yönetimi nedenleri yalnızca afetler olmayıp başka kriz nedenleri de (terör olayları, kanunsuz grev, lokavt ve işbırakma eylemleri, etnik yapı, din, mezhep farklılıklarından kaynaklanan olaylar, iltica ve salgın hastalıklar, aşırı ekonomik bunalımlar vb.) mevcuttur.
Kriz Yönetimi Bir örgütün karşı karşıya kalabileceği potansiyel krizleri önceden tahmin etmeye çalışması, krizler ortaya çıkmadan önce önlemler alması ya da etkilerini en aza indirmesine yönelik çalışmaların yer aldığı sistematik bir süreçtir. Kriz yönetimi belirli bir amaca yönelmiş işlemlerin ve eylemlerin bütününü ifade eden bir yönetim sürecidir. İdeal bir kriz yönetimi, teknik ve yapısal faaliyetleri, iletişim olanaklarını, psikolojik ve kültürel boyutları içeren stratejik eylemlerden oluşur.
Kriz Yönetimi Kriz yönetimi için öncelikle sisteme yöneltilmiş bir tehdit olmalı ve bu tehdit sistemi yönetenlerce tehdit edici olarak algılanmalıdır. Kriz yönetimi, geçmişin deneyimleriyle geleceği yönetmektir. Ancak geleceği yönetme, geleceği tahmin etmekten ziyade onu tasarlamaktır. Kriz yönetimi, krizlerle baş etme kapasitemizi güçlendirmek ve krizlerin bizi etkilemesini nasıl önleyebileceğimize ilişkin bir süreçtir.
Kriz Yönetiminin Aşamaları Önleyici Kriz Yönetimi; kriz oluşmadan önce önlenebildiği düzeydir. Tepkisel Kriz Yönetimi; krizin neden olduğu zarar ve etkileri azaltmaya çalışmaktır. Etkileşimli Kriz Yönetimi; kriz süresince edinilen tecrübelerle gelecek senaryolarının oluşturulduğu süreçtir.
Kriz Yönetiminin Aşamaları Bütün krizler olmadan önce sinyaller gönderir. Bu sinyallerin zamanında toplanması Toplanan sinyallerin incelenmesi ve varsa sorunların giderilmesi Bunlara rağmen kriz kaçınılmaz olabilir. Bu aşamada önemli olan krizi kontrol altında tutmak ve olayın genişlemesini önlemektir. Bunlarda başarılı olunamazsa örgütün eski faaliyetlerini sürdürmeye başlaması gerekir Krizlerden ne gibi dersler çıkarılması gerektiği ve örgüte nelerin rehberlik etmesi gerektiği tespit edilir Örgüt yeniden tasarlanır. KRİZ ÖNCESİ, KRİZ SIRASI VE KRİZ SONRASI
Kriz Yönetiminde Temel İlkeler Toplulukların krizlerin farkında olması sağlanmalıdır. Kriz yönetim aşamaları bir bütün halinde öğretilmelidir. Birikmiş bilgi ve veriler göz önüne alınmalıdır. Kriz nedeni olarak doğal afetlerin gerçek nedenleri ortaya konmalıdır. Yerel, bölgesel, ulusal ve uluslar arası düzeyde ele alınmalıdır. Açık, anlaşılır ve kapsayıcı olmalıdır. Topluluk katılımını sağlamalıdır. Yerel koşullara uygun yapılmalıdır. Siyasi irade tarafından desteklenmelidir. Esnek ve yeni koşullara uyarlanabilir olmalıdır. Yeterli mali koşullara sahip ve sürdürülebilir olmalıdır. Öncelikler ve ihtiyaçlara yönelik olmalıdır. Etkilenebilecek tüm aktörlerin rolleri belirlenmelidir. Disiplinlerarası ve bütünleştirilmiş bir bakış açısını yansıtmalıdır. Temel konulara odaklanmalıdır. Önlemeyi ve zararları en aza indirmeyi sağlamalıdır.
Kriz Dönemine Yönelik Planların Özellikleri Somut olmalı Erişilebilir olmalı Belirli aralıklarla yapılacak tatbikatlarla uygulanabilirliği test edilmeli Geniş ölçüde katılımı içermeli Değişik afet türlerine yönelik uygulanabilecek stratejilere yer vermeli Kriz anında görevli personeli, görev ve sorumlulukları ortaya koymalı Kriz yönetiminin zarar azaltma, önceden hazırlık, acil müdahale, iyileştirme ve yeniden yapılandırma aşamalarına yer vermelidir.
Kriz Yönetiminde Temel Faaliyet Alanları Kriz öncesi dönem Zarar azaltma Önceden hazırlık Kriz sonrası dönem Acil müdahale İyileştirme ve yeniden yapılanma Bu süreçlerin hepsi birbirini tamamlayan niteliktedir.
Kriz Öncesi Dönem Kriz olmadan önce olası kayıpları en aza indirmek ve bir bütün olarak toplumu kriz ortamlarına hazırlıklı olmaya yöneltecek faaliyetler bütünüdür. Zarar azaltma; kriz hali oluşmadan önce yerleşimler açısından olası tehlike/tehlikelerin etkilerini azaltmaya yönelik alınması gereken tüm önlemleri içeren ortak bir terimdir; uzun dönemde risk azaltma ve hazırlık çalışmalarını içermektedir. Bu yolla can ve mal kayıplarını en aza indirmek, hasar görebilirliği azaltmak, kriz sonrasına yönelik birikim yapmak, iyileştirme ve yeniden yapılanma için zaman tasarrufu sağlamak, toplum sağlığı ve güvenliği kapasitesini arttırmak amaçlanır. Önceden hazırlık; etkili önlemler aracılığıyla tehlikeli bir olayın olumsuz etkilerini en aza indirmek, kriz sonrası iyileştirme ve yeniden yapılanma çalışmalarını kolaylaştırmak, arama kurtarma kapasitesini geliştirmek ve yardımların dağıtımına yönelik zamanında, yerinde ve etkili bir örgütlenme oluşturmaktır. Olası bir afete karşı her zaman hazırlıklı olmayı amaçlar. Olası bir krizdeki kayıpların ve tehlikelerin giderilmesi, tehlike ve tehdit altındaki canlıların kurtarılması, kayıpların bulunması, acil yardım ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla arama kurtarma kapasitesinin geliştirilmesi ve sürekliliğinin sağlanmasını içermektedir.
Kriz Sonrası Dönem Acil müdahale, iyileştirme ve yeniden yapılandırma çalışmalarını kapsayan bir dönemdir. Mümkün olan en fazla canı kurtarmak, afetlerin doğurabileceği ek risklerden insanları ve mallarını korumak, bir an önce hayatın normale dönmesini sağlamak, afetin neden olacağı ekonomik ve sosyal kayıpları en aza indirmek, güvenli ve gelişmiş yeni bir yaşam çevresi oluşturmak amacındadır. Acil müdahale; kriz sonrası ilgili tüm kurum ve kuruluşlar tarafından durumu mümkün olan en kısa sürede kontrol altına almak için yapılan faaliyetlerdir. İlkyardım, tedavi, su-yiyecek-giyecek-yakacak sağlanması, geçici barınma, güvenlik, enkaz kaldırma, hasar tespiti, bulaşıcı hastalıkların önlenmesi gibi faaliyetleri içerir. Bu süreçte kesintisiz bir iletişim ve haberleşme yanında doğru bilgi aktarımı büyük önem taşımaktadır. Arama kurtarma faaliyetleri konusunda da halkın eğitimi büyük önem taşımaktadır. İyileştirme ve Yeniden Yapılanma; acil müdahaleden sonra ve kriz şokunun atlatılmasından sonra iyileştirme ve yeniden yapılandırma gelmektedir. Kriz sonrası insanların yiyecek, su, barınma, psikoloik yardım, haberleşme, elektrik, ısınma, kanalizasyon gibi zorunlu ihtiyaçlarının karşılanması için yapılması gereken faaliyetler bütünüdür. Amaç normale dönüş süresini kısaltmaktır. Yeniden yapılandırma,kriz yönetiminde yer alan faaliyetlerin gözden geçirilip test edildiği aşamadır. Bu aşamada eksiklikler saptanır, yanlışlıklar sorgulanır, tüm ortakların katılımına açık bir toplum yapısı oluşturulmaya çalışılır.
Acil Durum Afetler sonrasında oluşan durumdan etkilenen insanların hayatta kalmaları ve yaşamlarını sürdürmeleri için oluşan kaos ve öngörülmeyen durumun bir an önce ortadan kalkması gerekir. Afetlerin oluşturduğu insanların zarar gördüğü veya zarar görme ihtimallerinin olduğu bu tür durumlara acil durum denir. Afetlerin oluşturduğu acil durumlar, yereldeki kamu kuruluşları ve yerel yönetimlerin mevcut imkanlarıyla başa çıkamayacakları kadar büyük olabilir.
Acil Durum Doğal veya insan faaliyetleri sonucu oluşan bir olayın acil durum olabilmesi için insanların yaşam alanlarını, vücut bütünlüklerini tehdit etmesi veya faaliyetlerini sekteye uğratıyor olması gerekir. Özetle acil durum, toplumun tamamının veya belli kesimlerinin normal hayat ve faaliyetlerini durduran veya kesintiye uğratan ve acil müdahaleyi gerektiren olayları ve bu olayların oluşturduğu kriz halini ifade eder.
Acil Durum Beklenmeyen olay ve olaylar silsilesidir. Salgınlar, kitlesel yemek zehirlenmeleri, bomba ihbarı, endüstriyel kazalar, doğal olaylar ve afetler acil durum kapsamındadır. Acil durumlarda zaman oldukça önemlidir. Adeta zamanla bir yarış yapılmaktadır. Eğer acil durumun niteliği bu amaç için örgütlenmiş olan mevcut organizasyon tarafından yönetilecek ve kontrol altına alacak mahiyeti aşarsa, kriz veya afet yönetimi aşamasına geçilecektir.
Acil Durum Acil durum yönetimi, afetlerin mümkünse önlenmesi, değilse veya ortaya çıkması durumunda etkilerinin azaltılması amacı ile önceden hazırlıklı olunmasına ve afet anında zararların azaltılmasına yönelik tertipleri ve önlemleri içerir. Acil durum sonrası ortaya çıkan psikolojik ve sosyolojik etkilerin de disiplinlerarası çalışmayla giderilmesi gerekmektedir.
Türkiye Açısından Durum Türkiye geçmişte yaşadığı afetlerin %61’ini depremler, %15’ini heyelan, %14’ünü seller, %5’ini kaya düşmesi, %4’ünü yangınlar ve %1’ini çığ, fırtına, yağmur gibi diğer afetler oluşturmaktadır. Can ve mal kayıplarında depremler %90 ile ilk sıradadır. Türkiye coğrafyasının %92’si deprem kuşağındadır ve nüfusun %95’i bu bölgelerde yaşamaktadır. Sanayinin %75’i, nüfusun da %55’i birinci derece deprem bölgesindedir.
17 Ağustos 1999 Depremi 7 ili etkilemiştir. Bu illerin GSMH içindeki payı %34.7, sanayi katma değeri içindeki payı %46.7 seviyesindedir. Birleşmiş Milletler verilerine göre depremin maliyeti 10 milyar dolar civarındadır. Tüm dünyada kalkınmaya yönelik programlar afet yönetimi konusunu da kapsayacak şekilde oluşturulmaktadır.
Türkiye için Türkiye’de insanların yaşayacağı güvenli,düzenli ve sağlıklı kentler üretmek için planlamayla geliştirilmiş ve toplumun tüm kesiminin katılımının sağlandığı afet yönetim sistemi benimsenmelidir. Japonya geliştirdiği afet yönetim sistemiyle depremlerin afet olarak etkisini azaltmada tipik bir örnektir.
SÜRDÜRÜLEBİLİR YERLEŞİMLER VE DOĞAL AFETLER
21.Yüzyıl ve afetler 21.yüzyıl önceye göre daha fazla insanın yaşadığı ama daha sağlıklı ve varlıklı bir yaşamın olduğu buna karşın daha önce benzeri görülmemiş risklerin olduğu bir dönemdir. Bu risk doğal kaynakların sorumsuzca tüketilmesini de içermektedir. Bu riskler can ve mal kayıpları yanında ekonomik ve sosyal yapıyı da olumsuz etkilemiştir. Önlem alınmadığı takdirde bu kayıpların kalkınma faaliyetlerini olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır. Gelişmekte olan ülkelerde yaşayanların %90’ı bu afetlere karşı savunmasızdır.
Sürdürülebilir Kalkınma Kalkınma, sadece ekonomik anlamda değil kültürel ve sosyal anlamdaki değişim ve gelişmeleri de içerir. SK, çevre korumadan daha geniş kapsamlıdır. Gelecek kuşakların sağlığını gözetme, yaşam kalitesinin artması, kuşaklararası adalet, yoksullukla mücadele gibi konuları içerir. Gelecek nesillerin olanaklarını yok etmeyen bir kalkınma sürecini tanımlar. Ancak SK, gelecek nesillerin olanaklarını düşünürken bugünkü nesillerin düşük yaşam standartları konusunda eleştirilmiştir. Halen dünyada elektrikten yoksun yaşayan milyonlarca insan varken bugünün nesilleri ihmal edilmektedir. Ayrıca, SK teknolojinin durağan olduğu algısıyla hareket etmektedir. Oysa ki teknoloji gelişmektedir ve kaynakların kullanımını daha etkin hale getirecek teknolojiler ortaya çıkmaktadır. SK bu durumu ihmal etmektedir.
Sürdürülebilirlik Kavramının Gelişimi Sürdürülebilirlik kavramı ilk olarak 1968’de Paris’te toplanan Biyosfer Konferansı’nda biyosferin rasyonel kullanımı çerçevesinde kullanılmıştır.
1972 Birleşmiş Milletler İnsan ve Çevresi Konferansı 5-6 Haziran 1972 tarihinde Stockholm’de toplanmıştır. İnsanın çevre üzerindeki olumsuz etkilerine, devletin ekonomik kalkınma sorununa, yaşam koşullarının geliştirilmesine, uluslararası örgütlere ve hukuka ve uluslararası işbirliğine değinilmiştir. Devletlerin ve uluslararası kuruluşların çevre koruma ve geliştirme konusunda aynı ölçüde etkili çalışmaları kabul edilmiştir. Farklı siyasal ve rejimlerdeki ülkelerin çevre konusunda ortak sorumluluklarını kabul etmeleri ve bunu da insanlığın devamımın ön koşulu saymaları sonucuna varılmıştır.
1976 Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı-HABITAT I Kanada’nın Vancouver kentine toplanmıştır. Temel yaklaşım devleti merkeze alan ve sorumluluğu devlette kabul eden yaklaşımdadır. Ancak özellikle gelişmiş ülkelerin kendilerinden beklenen rolleri yerine getirmemeleri/getirememeleri nedeniyle devlet merkezli çözümler yetersiz kalmıştır.
1980 Avrupa Yerel Topluluklar veya Yönetimler Arasında Sınırötesi İşbirliği Çerçeve Sözleşmesi Avrupa Konseyi bünyesindedir. Sınır bölgelerinde ve doğal afet riski altında bulunan alanlarda ortak girişimlerde bulunmayı hedeflemektedir. Doğal afetlerden kaynaklanan bir kriz durumunda ilk yardımda bulunacaklar yine afet mahallindeki insanlar, kurum ve kuruluşlardır. Ancak yerel imkanların büyük ölçüde yetersiz kaldığı durumlarda özellikle de sınır bölgelerinde meydana gelen afetlerin etkilerinin giderilmesinde önceden taraflar arasında yapılacak idari anlaşmalarla bir müdahale sağlanabilecektir.
1987 Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu Brundtland Raporu olarak da bilinir. Sürdürülebilir kalkınma, bugünün ihtiyaçlarını, gelecek kuşakların da kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme olanağından ödün vermeksizin karşılamaktır şeklinde tanımlamıştır. Bugünün ve geleceğin beklenti ve ihtiyaçlarını karşılama potansiyeli zenginleştirilmelidir. Sürdürülebilir kalkınma çok aktörlü ve katılımcı şekilde yürütülmelidir.
1990 Uluslararası Doğal Afet Zararlarının Azaltımı On Yılı 1990-2000 arası BM tarafından doğal afet zararlarının azaltılması on yılı olarak ilan edilmiştir. Temel hedef gelişmekte olan ülkelerde doğal afetlerin neden olduğu can ve mal kayıplarını azaltmak ve sosyal ve ekonomik tahribatı ortadan kaldırmaktır.
Afet Zararlarının Azaltılması On Yılı Süreci (IDNDR); (BM Genel Kurul Kararı 42/169, 11 Aralık 1987) BM, 1990-1999 yılları arasını “Uluslararası Afet Zararlarının Azaltılması On Yılı” olarak ilan etmiş ve uluslararası toplumun doğal afetlerin en aza indirgenmesinde uluslararası işbirliğini teşvik etme ve uygulama konularına özel önem vermeye davet etmiştir. Bu on yılın amacı yoğun bir uluslararası işbirliği ve dayanışma ile özellikle kalkınmakta olan ülkelerin doğal afetlerden etkilenme oranının can kaybı, mal kaybı ile ekonomik ve sosyal kayıpları açısından en az miktara indirgenmesinin sağlanması olarak özetlenebilir.
1992 Avrupa Kentsel Şartı Avrupa Konseyi ve Avrupa Bölgesel ve Yerel Yönetimler Kongresi düzenlemelerinde doğal afetlerin oluşturduğu krizlerle başa çıkabilecek güçlü yerel yönetim birimleri oluşturmak ve devletin sürdürülebilirliğini sağlamaya yönelik stratejiler geliştirilmektedir. Şartın hedefi işbirliği ve dayanışmadır. Şart kentsel mekanların yaşanabilirliği çerçevesinde yönetimlere yardımcı bir belgedir.
1992 BM Çevre ve Kalkınma Konferansı Rio Zirvesi olarak bilinir. Devlet merkezli çözümlerden toplum merkezli çözümlere geçişi amaçlamaktadır. Çevre ve Kalkınma Üzerine Rio Deklerasyonu, tarafsız bir küresel ortaklık, toplumdaki anahtar sektörler ve insanlar arasında işbirliği ve uluslar arası anlaşmalar için çalışılması hedeflenmektedir. Gündem 21 ise kalkınmanın sosyal, ekonomik ve çevresel yönden nasıl sürdürülebilir olacağı üzerine deklerasyonda yer alan ilkelerin uygulanması için bir eylem planıdır. Gündem 21 toplum merkezli ve çok aktörlüdür. Gündem 21 afete maruz kalmış bölgelerde insan yerleşimlerinin planlanması ve yönetimini, yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde erken uyarı sistemlerinin kurulması, halkın bu konuda eğitilmesini de hedefler.
1992 BM Çevre ve Kalkınma Konferansı Ormanlar Üzerine Bildiri’de ekonomik kalkınmanın sürekliliği ve tüm canlıların hayatını devam ettirebilmeleri için gerekli olan ormanların yönetimine, korunmasına ve sürdürülebilirliğine ilişkin bir rehberdir. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 1994’de yürürlüğe girmiştir. Temel amacı, atmosferde sera etkisine neden olan gazları, küresel iklim sistemini tehlikeye sokmayacak düzeylerde tutmaktır. Bu yolla 2000 yılına kadar insan kaynaklı sera gazı salınımlarının 1990 yılı düzeyine indirilmesi hedeflenmektedir.
1992 BM Çevre ve Kalkınma Konferansı Sonrası Kyoto Protokolü, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin nihai amacına ulaşmada önemli bir adımdır. Karbondioksit ve diğer sera gazlarının salınımlarını 1990 yılı düzeyinin altına indirmeyi amaçlamaktadır. Başta karbondioksit olmak üzere atmosferdeki sera gazı emisyonunun toplam %55’ini üreten ülkelerin Protokole taraf olmasıyla yürürlüğe girmiştir. Küresel ısınma sonuçları itibariyle birçok doğa olayı ve afetin oluşması riskini beraberinde getirmektedir.
1992 BM Çevre ve Kalkınma Konferansı Sonrası Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi 1993’te yürürlüğe girmiştir. Sözleşme biyolojik çeşitliliğin korunması ve bu çeşitliliğin unsurlarının sürdürülebilir kullanımını amaçlamaktadır. Doğal afetler ve insan faaliyetleri biyolojik çeşitliliği olumsuz etkilediği tespiti yapılmaktadır.
Avrupa Dağlık Bölgeler Şartı Taslağı (Avrupa Konseyi) Dağlık bölgelerin korunması ve kalkındırılması amaçlanmaktadır. Büyük doğal afetlerden kaynaklanan hasarın tazmin edilmesi ve dağlık alanların doğal ve ekolojik kısıtlarının dengelenmesi amaçlarından biridir. Henüz yürürlüğe girmemiştir.
YOKOHAMA STRATEJİSİ (1994) Afet zararları son yıllarda hızla artmaktadır. Toplum daha fazla kırılgan hale gelmektedir. Bu olaylardan en fazla yoksullar zarar görmektedir. Afetleri önleme, zarar azaltma, hazırlık ve yardım yapma, sürdürülebilir kalkınmanın dört temel elemanıdır. Bunların sürdürülebilir çevre ile yakın ilişkisi vardır. Bunun için ülkeler kalkınma planına bunları entegre etmelidirler. Müdahaleden önce hazırlık ve zarar azaltma gelir. Dünyanın gitgide daha bağımsız hale gelmesi nedeniyle ülkeler daha fazla ortak iş yapmalıdırlar. Bilgi ve teknoloji herkese,özellikle yoksul ülkelere bedelsiz ve tam zamanında sağlanmalıdır.
1996 BM İnsan Yerleşimleri Konferansı (HABITAT II) İstanbul’da düzenlenmiştir. Ortaklık, katılımcılık, yapabilir kılma, kentli bağlılığı, işbirliği gibi ilkelerin uygulamaya konmasına ilişkin yol gösterici bir rehberdir. Afetlerin hafifletilmesi ile ilgili olarak yerel yönetimleri de içine alan işbirliğini sağlamak Afet sonrası yardım, rehabilitasyon, yeniden inşa ve yeniden yerleştirme için hazırlanmak ve yerel yönetimleri de içine alan bir işbirliği geliştirmek
Avrupa Peyzaj Sözleşmesi (Avrupa Konseyi) 2004’de yürürlüğe girmiştir. Peyzajda kamu yararının olduğu ve korunması gerektiğini ifade eder. Sürdürülebilir kalkınma hedefiyle beraber yaşanabilir gelecek ve demokratik yapılanma hedefler.
Johannesburg Zirvesi 1992 Rio Zirvesi’nin ardından geçen 10 yılı değerlendirmek üzere 2002 yılında toplanmıştır. Nüfus, iklim değişikliği, enerji, su kaynakları, sağlık, hava kirliliği, ormanlar, yoksulluk, gıda ve tarım dokuz temel başlıktır. Gündem 21’de değerlendirilmiştir. Zenginlerle yoksullar arasındaki dengesizliğin artması, küreselleşmenin olumsuz etkileri ve demokratik sisteme olan güven kaybı vurgulanmıştır.
Hyogo Çerçeve Eylem Planı 2005-2015 Japonya’da 18-22 Ocak 2005 tarihlerinde toplanan Afet Risklerinin Azaltılması Dünya Konferansı’nda Hyogo Çerçeve Eylem Planı kabul edilmiştir. Temel olarak afetlerin ortaya koyduğu zararları en aza indirmeyi amaçlamaktadır.
Hyogo Çerçeve Eylem Planı 2005-2015 Hyogo Çerçeve Eylem Planı, üç stratejik hedef ve beş eylem önceliği üzerine kurulmuştur. Üç stratejik hedef şu şekildedir. Risk azaltma stratejilerinin sürdürülebilir kalkınma politikalarına entegre edilmesi, Afetler konusundaki duyarlılığı arttırmak için kapasite oluşumuna katkı vermek, Risk azaltma yaklaşımlarının hazırlık, müdahale ve iyileştirme programlarına entegrasyonunun sağlanmasıdır. Hyogo Çerçeve Eylem Planı’ndaki beş eylem öncelik de şu şekildedir; Uygulama için güçlü bir kurumsal temelle afet risk azaltmanın ulusal ve yerel bir öncelik olması, Afet risklerini tanımlamak, değerlendirmek, izlemek ve erken uyarı sistemlerini geliştirmesi, Her düzeyde güvenlik ve afetlere direnç kültürünün oluşması için bilgi, innovasyon ve eğitimin kullanılması, Afet risklerinin altında yatan sebeplerin azaltması, Her seviyede etkin müdahale için afetlere hazırlıklı olunmasıdır.
Rio+20 Zirvesi 20-22 Haziran 2012’de Rio’da toplanmıştır. Konferansın sonuç bildirgesi hazırlanırken zor görüşmeler yapıldı ve bu yüzden sonuçta uzlaşmacı bir bildirge çıkarıldı. Bildirgede, BM çevre koruma programının güçlendirilmesi, programın finansmanının artırılması ve deniz ekosistemlerinin korunması vurgulanıyor. Toplam 283 maddeyi içeren bildirge, ekonomik gelişmenin farklı aşamalarında bulunan ülkelerin ortak ama farklılaştırılmış sorumluluk taşımasını öngörüyor.
Rio+20 Zirvesi İklim değişikliği ve doğal afetler konusunda daha fazla hassasiyet beklenmektedir. Kent planlamalarında afet risklerini azaltma, dayanıklılık ve iklim değişikliği tehditlerine karşı tedbir alınmalıdır. Afetlerdeki kayıpları azaltmak için erken uyarı sistemlerinin önemi tekrarlanmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde afet risklerini azaltma amacıyla teknoloji transferi, eğitim, kapasite yaratma ve teknik yardım konularında uluslararası işbirliği konusunda uluslararası topluma çağrı yapılmaktadır. İnsanları afetlerin risklerinden korumak için tüm aktörlerin işbirliği ve koordinasyonunun önemi vurgulanmıştır.
Sendai Afet Risk Azaltma Çerçevesi 2015 – 2030 Üçüncü Birleşmiş Milletler Dünya Afet Risklerinin Azaltılması Konferansı’nda, Sendai Afet Risk Azaltma Çerçevesi 2015 – 2030, kabul edilmiştir. Hyogo Çerçeve Eylem Planı’nı hem tamamlamakta hem de onun devamı sayılmaktadır. Yoksulluğun afetlerin şiddetini arttırdığı vurgusu tekrarlanmıştır. Temel olarak afet risklerini azaltarak afetlere olan direnci arttırmayı hedef olarak göstermektedir. Bu kapsamda uluslararası işbirliği, erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi ve afetlerin yol açtığı kayıpların önlenmesi istenmektedir.
Türkiye Sürdürülebilir Kalkınma Raporu Geleceği Sahiplenmek 2012 Sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde Türkiye’de gerçekleşen bazı projeler anlatılmıştır. Türkiye tarafından zirvede sunulmuştur.
Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Gündemi Birleşmiş Milletler’in Milenyum Kalkınma Hedefleri’nin devamı niteliğindeki Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Gündemi, 2015’te Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde kabul edilmiştir. Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Gündemi de yoksulların afetlerden daha yoğun biçime etkilendiği gerçeğini tekrar etmektedir. Yine iklim değişikliği de bir risk olarak tespit edilmekte ve iklim değişikliğine karşı da direncin artması gerektiği vurgulanmaktadır. Özetle afet risklerinin azaltılmasıyla afetlere direncin arttırılması çağdaş afet yönetiminin bir gerçeğidir. Bu risklerin azaltılması konusunda uluslararası işbirliği son derece kıymetlidir ve böylesi bir işbirliğinden de en çok yoksul ülkelerin kazançlı çıkacağı gerçeği son derece açıktır.