NAMAZIM Anneannesinin sözleri yankılandı kulaklarında:

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
TÜRKAN YÜKSEL Tıkır Top.
Advertisements

Bu sözleri hiç duydunuz mu?
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ.
5 EKİM Bu gün var edildim, buradayım, varım. Müthiş bir
ADEM Adem nasılsın? İyiyim. Adem dalda mısın? Daldayım.
Hayat ertelenemez… Ümit Aydemir.
AŞK YARASI SESLİDİR.
Tanrı, melek ve bebek:.
HANSEL VE GRATEL.
BİR KADINI BEKLEMEK ATAOL BEHRAMOĞLU
Acıyla çaldı kapının tokmağı Duruma anlam veremedim yavrum... Hepten çözüldü dizlerimin bağı Kalkıp açmaya varamadım yavrum... Güngören'de gün, göremedim.
STRESE GİRENİN İMANINDAN ŞÜPHE EDERİM!
Dövüş ustası olanlar öfkelenmezler. Kazanma ustası olanlar korkmazlar
Cömertlikte ve yardım etmede akarsu gibi ol.
TIKANDI BABA Seval KEMERTAŞ tarafından düzenlenmiştir.
Ağlarsam sesimi duyar mısınız
Sevgili günlük, Bugün çok yoruldum. Neden mi bugün hem eğlendik hem öğrendik… Merak mı ediyorsun? Peki anlatayım…
AŞK GÜNLÜĞÜ.
ANNE-BABA ÇOCUK İLETİŞİMİ
1937. Tarsus. Topçu Alayı tatbikat için dağılmıştı. Çadırlar henüz kurulmuştu ki, şiddetli bir yağmur başladı. Her taraf çamur kesildi.
PAPATYANIN SEVGİSİ AKREP.
DiŞ DOKTORU Diş hekiminin odasına giren genç ve güzel kadın:
Kahraman filin canı çok sıkılıyordu
Korkmuyorum Seni Sevmekten
İP HİKAYESİ.
♫ Sesi açıp tıklayınız! ♫ Sesi açıp tıklayınız! diye sordum Yunan Kültür ve Tarih profesörü olan yaşlı hocama. Her zamanki gibi salonda kahkahalar yükseldi.
ZAMİRLER (ADILLAR). ZAMİRLER (ADILLAR) Bu konuda seni uyarmıştım. Şunları bahçeye bırakır mısın? Aşağıdaki cümlelerdeki zamirleri bularak türlerini.
S İİ R ZEHRA ATASOY DÜZENLEYEN ZEHRA ATASOY. ELVEDA Bir akşam üzeriydi Güneş yüzünün yarısını gösteriyordu Tıpkı senin gibi.
AŞKLaRıM.
KALANIN ARDINDAN (sesli) Hep birlikteydik, masmaviydi hava; ne çok seviyordu herkes birbirini. Gitara yeni başlamıştım; çalacaktım ama utanıyordum.
Anne ayı, “Sarı Yumak, bu gece erken uyumalısın, yarın okula başlıyorsun” dedi. Sonra okul çantasını onun ayak ucuna koydu.
Sarı Yumak ile Kara Yumak arkadaş olmuşlardı
VÜCUDUMUZUN BÖLÜMLERİ:
Sen hangisini seçerdin?
İki kardeş vardı Bu iki kardeşin Hizmete muhtaç Bir anneleri vardı
BABALAR VE KIZLARI.
Kuyruğunu kıskanan uçurtma
Ö Z G Ü R L Ü K... Soğuktu... Kar yağmaya devam ediyordu ve bir lokma yiyecek bulabilmek en büyük mutluluk olacaktı KURTiçin. Umutsuzca yaşadığı dağdan.
BEŞ VAKTE BEŞ YAZI. BEŞ VAKTE BEŞ YAZI Sabah Namazı ; Vakit seher Sabah Namazı ; Vakit seher? Zamanın rahmine sabahın nutfesi düştü az önce. Gün doğuyor.
Benim adım Balerin Bebek.
Mitat Zorlu 1 ALİ YALKIN İLKÖĞRETİM OKULU 2/A SINIFI ÇALIŞMA SAYFASI Adı ve Soyadı: ……….…………………………………..…… No: ……… 15 Ocak 2010 Cuma Annem marketten 2.
NOKTALAMA İŞARETLERİ ... ? . ‘’ , !.
SENDEN BAŞKA KİMSE BİLMESİN İSTİYORUM
İBRETLİK BİR HİKAYE.
Tıkır Top
DEĞERLER EĞİTİMİ MART HAKSIZ KAZANÇTAN UZAK DURMAK.
AĞLATAN TEVEKKÜL Sesli İzleyiniz.
YA KİMSEYE GÜVENEMESEYDİK
Boynumda tütün esen nefesin Boynumda tütün esen nefesin ürperiyor. Mevsimin sert soğuğunda Mevsimin sert soğuğunda karışıyor Saç tellerime sarılan sıcaklığı.
SEVGİ ZENGİNLİK BAŞARI
KÜL KEDiSi-SINDRELLA Hazırlayan: Emine KOÇAK- 7/A
EN SEVGİLİYE.
BİR AŞK HİKAYESİ Bizimkisi bir aşk hikayesi
MERHAMET ŞEVKAT FEDAKARLIK
4. İbadetlere Devamlılığı
1937. Tarsus. Topçu Alayı tatbikat için dağılmıştı. Çadırlar henüz kurulmuştu ki, şiddetli bir yağmur başladı. Her taraf çamur kesildi.
Bunu okumak sizi herhangi bir borç yükü altına sokmayacaktır.
1. Allah Sevgisi.
DÜZENLİ OLMAK.
Anne Aslan ve Yavruları
CANIN KUŞLARI Can, o gün annesine ne kadar çok sıkıldığını anlatıyordu: — Neden oyuncaklarınla oynamıyorsun? diye sordu annesi. — Ama onlar benimle oynamıyorlar.
Ormandaki Bisiklet (Okuma Metni 6) MEB Türkçe Ders Kitabı 1
‘’-Kİ’’ EKİ VE ‘’Kİ’’ SÖZCÜĞÜNÜN (BAĞLACININ) YAZIMI
İletişim zor bir süreç midir?
NOKTALAMA İŞARETLERİNİ TANIYALIM
bitmeyen sevgi Genç adam ellerinde bir buket çiçek, sahile koşarak geldi... Gözleri şöyle bir sahilde gezindi, aradığını göremeyince ilk gördüğü banka.
Her okuyuştan sonra “spacebar(boşluk)”tuşuna basınız
Helal ve Haram.
Atatürk’ün Çocukluk Anıları
TEFEKKÜR يَتَفَكَّرُونَ أَفَلاَ تَذَكَّرُونَ. “HERHANGİ BİR MESELE HAKKINDA DÜŞÜNME, ZİHNİ YORMA, DERİN DÜŞÜNME VE İŞİN ŞUURUNA VARMA.”
Sunum transkripti:

NAMAZIM Anneannesinin sözleri yankılandı kulaklarında: - Kızım namaz hiç bu vakte bırakılır mı?

Anneannesinin yaşı yetmişe dayanmıştı, ama ezan okunduğu vakit yerinden sıçrar, yaşından beklenmeyecek bir hızla abdestini alır ve namazını kılardı.

Kendisi ise, nefsini bir türlü yenemiyordu. Hep ‘ne oluyorsa Kendisi ise, nefsini bir türlü yenemiyordu. Hep ‘ne oluyorsa?’ namaz son dakikalara kalıyor, bu sebeple namazını alelacele eda ediyordu. Bunu düşünerek kalktı yerinden, gözü saate kaydı.

Yatsı ezanının okunmasına onbeş dakika kalmıştı Yatsı ezanının okunmasına onbeş dakika kalmıştı. Başını her iki yöne pişmanlıkla sallayarak, “Yine geciktirdim namazı,” dedi kendi kendine.

Kıvrak hareketlerle abdestini aldı ve daha elini yüzünü tam kurulamadan kendini odasına attı. Mecburen, hızlı hareketlerle namazını edâ etti. Tesbihatını yaparken anneannesini düşünmeden edemedi....

“Bu halimi görse, tatlı-sert kızardı yine bana. ” dedi “Bu halimi görse, tatlı-sert kızardı yine bana.” dedi. Çok seviyordu onu... Hele öyle bir namaz kılışı vardı ki, onu hep bir gökkuşağı hayranlığıyla seyrederdi. Namazda öyle bir mahviyeti vardı ki, hicâbından renkten renge girerdi.

O gün akşama kadar derse girmişti. Müthiş bir ağırlık vardı üzerinde...

Duasını yaparken, başını ellerinin arasına alıp secdeye durdu Duasını yaparken, başını ellerinin arasına alıp secdeye durdu. Namazdan sonra bir süre bu şekilde tefekkür etmeyi severdi. Gözleri kapanır gibi oldu. “Ne kadar da yorulmuşum.” dedi. Daldı gitti öylece...

Kıyamet kopmuştu.

Mahşeri bir kalabalık vardı. Her yön insanlarla doluydu Mahşeri bir kalabalık vardı. Her yön insanlarla doluydu. Dona kalmış, hareketsiz bir şekilde etrafı izliyor; kimi sağa sola koşturuyor, kimisi de diz çökmüş, başı ellerinin arasında bekliyordu.

Yüreği, yerinden fırlayacak gibi atıyor, adeta kafesinden kurtulmaya çalışıyor, soğuk soğuk terler döküyordu.

Hayattayken kıyamet, sorgu sual ve mizan hakkında çok şey duymuş ve ahiret hayatı adına bu kavramlar kendisi için köşe taşı olmuşlardı.

Hesap ve sorgu devam ediyordu. Bu arada onun ismini de okudular.

Hayretle bir sağa, bir sola baktı. “Benim ismimi mi okudunuz Hayretle bir sağa, bir sola baktı. “Benim ismimi mi okudunuz?”, dedi, dudakları titreyerek....

Kalabalık birden yarılmış, bir yol oluşmuştu önünde... Ama mahşer meydanındaki ürperti, korku ve bekleyişin bu denli dehşet vereceğini düşünmemişti. Kalabalık birden yarılmış, bir yol oluşmuştu önünde...

İki kişi kollarına girdi İki kişi kollarına girdi. Mahşer meydanının vazifelileri oldukları belliydi.

Kalabalık arasından şaşkın bakışlarla yürüdü Kalabalık arasından şaşkın bakışlarla yürüdü. Merkezi bir yere gelmişlerdi. Melekler her iki yanından uzaklaştılar.

Başı önündeydi. Bütün hayatı, bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerinin önünden.... “Şükürler olsun.” dedi, kendi kendine ve devam etti; “Gözlerimi dünyaya açtım, hep hizmet eden insanları gördüm.

Babam sohbetlerden sohbetlere koşturuyor, malını İslâm yolunda harcıyordu.

Annem eve gelen misafirleri ağırlıyor, yemek sofralarının biri kalkıp, bir yenisi kuruluyordu.

Ben ise, hep bu yolda oldum. İnsanlara hizmete çalıştım Ben ise, hep bu yolda oldum. İnsanlara hizmete çalıştım. Onlara Allah’ı anlattım. Namazımı kıldım. Orucumu tuttum. Farz olan ne varsa yerine getirdim. Haramlardan kaçındım.”

Kirpiklerinden aşağıya gözyaşları dökülürken, “Rabbimi seviyorum, en azından sevdiğimi zannediyorum.” diyordu. Ama bir yandan da “O’nun için ne yapsam az, Cennet’i kazanmama yetmez.” diye düşünüyordu. Tek sığınağı Allah’ın rahmetiydi.

Hesap sürdükçe sürdü. Boncuk boncuk terliyor; sırılsıklam olmuş, zangır zangır titriyordu. Gözleri terazinin ibresindeki neticeyi bekliyordu.

Sonunda hüküm verilecekti Sonunda hüküm verilecekti. Vazifeli melekler ellerinde bir kâğıt, mahşer meydanındaki kalabalığa döndüler. Önce ismi okundu. Artık ayakları tutmaz olmuştu. Neredeyse yığılıp kalacaktı. Heyecandan gözlerini kapamış, okunacak hükme kulak kesilmişti.

MAHŞERİ KALABALIKTAN BİR UĞULTU YÜKSELDİ.

Kulakları yanlış mı duyuyordu. İsmi Cehennemlikler listesindeydi Kulakları yanlış mı duyuyordu? İsmi Cehennemlikler listesindeydi. Dizlerinin üstüne yığıldı. Hayretten donakalmıştı.

“Olamaaaz!” diye bağırdı. Sağa-sola koşturdu.

İnanamıyordu. “Ben nasıl Cehennemlik olurum İnanamıyordu. “Ben nasıl Cehennemlik olurum? Hayatım boyunca hizmet eden insanlarla birlikte oldum. Onlarla beraber koşturdum. Hep Rabbimi anlattım.” diyordu. Gözleri sağanak olmuş, titrek vücudunu ıslatıyordu.

Vazifeli iki melek kollarından tuttu Vazifeli iki melek kollarından tuttu. Ayaklarını sürüyerek ve kalabalığı yararak alevleri göklere yükselen Cehenneme doğru yürümeye başladılar. Çırpınıyordu. Medet yok muydu? Bir yardım eden çıkmayacak mıydı?

Dudaklarından kelimeler kırık dökük, yalvarmayla karışık döküldü Dudaklarından kelimeler kırık dökük, yalvarmayla karışık döküldü. “Hizmetlerim... Oruçlarım…Okuduğum Kur’ân‘lar... Namazım... Hiçbiri beni kurtarmayacak mı?” , diyordu

Bağıra bağıra yalvarıyordu Bağıra bağıra yalvarıyordu. Cehennem melekleri onu hiç dinlemediler, sürüklemeye devam ettiler.

Alevlere çok yaklaşmışlardı. Başını geriye çevirdi. Son çırpınışlarıydı.

Resûlullah, “Evinin önünde akan bir ırmak içinde günde beş defa yıkanan bir insanı o ırmak nasıl temizler, günde beş vakit namaz da insanı günahlardan öyle temizler.” buyuruyordu.

“Oysa ki benim namazlarım da mı beni kurtarmayacak?” diye düşünüyordu.

Namazlarım. Namazlarım. Namazlarım. ” diye diye hıçkırdı Namazlarım... Namazlarım... Namazlarım.” diye diye hıçkırdı. Vazifeli melekler hiç durmadılar. Yürümeye devam ettiler;

Cehennem çukurunun başına geldiler. Alevlerin harareti yüzünü yakıyordu. Son bir defa dönüp geriye baktı, Artık gözleri de kurumuştu. Ümitleri sönmüştü. Başını öne eğdi. İki büklüm oldu.

Kollarını sıkan parmaklar çözüldü Kollarını sıkan parmaklar çözüldü. Cehennem meleklerinden birisi onu itiverdi. Vücudunu birdenbire havada buldu. Alevlere doğru düşüyordu.

Tam bir iki metre düşmüştü ki, bir el kolundan tuttu. Başını kaldırdı Tam bir iki metre düşmüştü ki, bir el kolundan tuttu. Başını kaldırdı. Yukarıya baktı.

Uzun beyaz sakallı bir ihtiyar onu düşmekten kurtarmıştı Uzun beyaz sakallı bir ihtiyar onu düşmekten kurtarmıştı. Kendisini yukarıya çekti. Üstündeki başındaki tozu silkerek ihtiyarın yüzüne baktı. “Siz de kimsiniz?” dedi.

-“Ben senin namazlarınım. ” -“Neden bu kadar geç kaldınız -“Ben senin namazlarınım.” -“Neden bu kadar geç kaldınız? Son anda yetiştiniz. Neredeyse düşüyordum.” dedi...

-“SEN BENİ HEP SON ANDA YETİŞTİRİRDİN, HATIRLADIN MI?..” İhtiyar yüzünü gererek, tekrar güldü; başını salladı; -“SEN BENİ HEP SON ANDA YETİŞTİRİRDİN, HATIRLADIN MI?..”

Secdeye kapandığı yerden başını kaldırdı. Kan-ter içinde kalmıştı Secdeye kapandığı yerden başını kaldırdı. Kan-ter içinde kalmıştı. Dışarıdan gelen sese kulak kabarttı. Yatsı ezanı okunuyordu. Bir ok gibi yerinden fırladı. Abdest almaya gidiyordu...

YA HİÇ KILMIYORSANIZ ACABA SİZİ KİM KURTARACAK DÜŞÜNDÜNÜZMÜ ? www.hasanisiklar.tr.gg