Sosyal Bilişsel Öğrenme Kuramı Sosyal bilişsel (sosyal öğrenme) kuramının kökeni davranışçılığa dayansa bile, davranışların kazanılmasını da bilişsel süreçlerle açıklayarak davranışçı kuramlardan ayrılır. Bandura'ya göre, davranışçılık karmaşık davranışları ve ilk kez gözlenen davranışların nasıl kazanıldığını açıklamaz. Ayrıca organizma sadece kendi başına gelenlerden öğrenmez, başkalarının yaşantılarından da öğrenir
Giriş Bandura' ya göre, birçok insan davranışı, modeli gözlemleme yoluyla öğrenilir.
Bandura, davranışçılığın öğrenmeyi açıklamada bazı sınırlılıklarını bulunduğunu belirtmiştir. Ona göre bu sınırlılıklar şöyle sıralanabilir: Davranışçılık doğal ortamlarda meydana gelen şeyleri temsil etmemektedir. Hiç kimseye, istendik davranışlarının sıklığını artırmak için her gün ödül verilmez. Genellikle kişiler kendi davranışlarını kendileri yönetmekte ve kontrol etmektedir Davranışçılık genellikle ilk tepkilerin nasıl kazanıldığını açıklamaz; birey birçok davranışı hiç pekiştirilmeden gösterir. Eğer davranışın ortaya çıkması için pekiştirme gerekliyse, davranışın ilk olarak nasıl ortaya çıktığının açıklanması gerekir Davranışçılık sadece doğrudan öğrenme ile yani sonuçların hemen gözlendiği durumlarla ilgilenir, dolaylı öğrenme ile ilgilenmez. Yani sonuçları hemen değil, gerektiğinde etkinliğe dönüştürüldüğü öğrenme türüyle ilgilenmez
Taklit ve Gözlem Yoluyla Öğrenme Bandura, taklit yoluyla öğrenme ve gözlem yoluyla öğrenmeyi birbirinden ayırmıştır. Çünkü̈ gözlem yoluyla öğrenmede taklit olabilir de olmayabilir de. Yani organizma her gözlediği davranışı taklit etmeyebilir. Örneğin; babasının sigara içtiğini gözleyen bir genç, onun gibi sigara içmeyebilir.
Sosyal Öğrenme ve Davranışçılık Arasındaki Benzerlik ve Farklılıklar Her iki kuramda da yaşantı önemlidir. Davranışçılıkta bireyin kendi yaşantıları önemli iken, sosyal öğrenmede başkalarının (dolaylı yaşantı) yaşantıları önemlidir. Her iki kuramda da pekiştirme ve cezadan söz edilir. Davranışçılıkta dıştan pekiştirme gerekli iken, sosyal öğrenmede içsel pekiştirme ve dolaylı pekiştirme esastır. Her iki kuramda da geribildirim önemlidir. Davranışçılıkta başkalarının verdiği geribildirim söz konusu iken, sosyal öğrenmede bireyin kendi kendine verdiği geribildirim önemlidir. Sosyal öğrenme kuramına göre, insan uyarıcıya karşı tepki veren pasif bir organizma değildir
Yakın sosyal çevre (aile, akraba, öğretmen gibi) bireyin davranışlarında etkili olmakla birlikte, kitle iletişim araçları, kültürel kurumlar ve diğer uzak sosyal çevre de bireyin davranışlarında etkili olmakladır. Özellikle akran grupların, birey üzerinde etkilidir.
Bandura öğrenme ve performans arasındaki farkı yaptığı bir deneyle açıklamıştır. Yapılan deneyde, bir grup çocuğa bir film izletilmiştir. Filmde, "Bobo doll" adı verilen bir oyuncağa bağırıp çağıran, söven, onu tekmeleyen bir yetişkin vardır. Deneyde çocuklar üç gruba ayrılmışlardır. Birinci gruptaki çocuklara: oyuncak bir bebeğe vuran, döven saldırgan bir yetişkin modelin bu saldırgan davranışlarının pekiştirildiği film izletilmiştir. İkinci gruptaki çocuklara: saldırgan modelin bu saldırgan davranışlarının cezalandırıldığı bir film izletilmiştir. Üçüncü̈ gruptaki çocuklar: ise saldırgan modele nötr davranılan, yani saldırgan modelin ne pekiştirildiği nede cezalandırıldığı bir film izlemişlerdir. Daha sonra her üç gruptaki çocuklara filimdeki ne benzer bir bebek verilmiş ve bebeğe karşı saldırganlık davranışları ölçülmüştür.
Deney sonucunda… Saldırgan davranışları pekiştirilen modeli izleyen gruptaki çocukların saldırganlık davranışlarında bir artış gözlenmiş; Cezalandırılan modeli izleyen gruptaki çocukların saldırgan davranışları azalmış. Saldırgan davranışları ne pekiştirilen ne de cezalandırılan modeli izleyen gruptaki çocukların saldırgan davranışları ise iki grup arasında yer almıştır.
Sosyal öğrenme kuramında öğrenme, esas olarak başkalarının gözlenmesine dayandığı için dolaylı yaşantılara dayanmaktadır. Birey başkalarının yaşantılarından öğrenir. Bu nedenle, öğrenmedeki süreçler dolaylıdır. Bandura' ya göre öğrenmeyi etkileyen ve modelden edinilen dolaylı yaşantılar; dolaylı pekiştirme, dolaylı ceza, dolaylı güdülenme ve dolaylı duygudur.
Dolaylı Pekiştirme Bandura'ya göre, organizmanın öğrenmesi için mutlaka kendisinin pekiştirilmesi gerekmemektedir. Başkalarının pekiştirildiğini izleyen bir birey, kendisi pekiştirilmiş gibi etkilenebilir. Buna dolaylı pekiştirme denmektedir. Örneğin: 7 yaşındaki küçük oyuncu Mercan Fatma Türkoğlu “En iyi yetenek” dalında Bambi ödülüne layık görülmesi.
Dolaylı Ceza Modelin olumsuz davranışlarının cezalandırılması, o davranışı gözleyenlerin benzer davranışlarda bulunmalarını engellemektedir.
Dolaylı Duygu Duygularımızın büyük kısmını, modelleri gözleyerek kazanırız. Hiç görmediğimiz bir hayvan ya da durumdan korkan birini gözleyerek, biz de korkabiliriz.
Modelin Özellikleri Modelin özellikleri ne kadar gözlemcinin özelliklerine benzerse, gözlemci o kadar modelin davranışlarına benzer davranışlar göstermektedir. Modelin yaş, cinsiyet, karakter ve statüsü gibi özellikleri taklit davranışını etkiler. Modelin statüsü ne kadar yüksek ise, taklit edilme eğilimi o kadar fazladır. Modelin statüsünün gözleyen kişinin statüsünden yukarıda ya da aşağıda olması ve modelin davranışlarının sonuçları taklit düzeyini belirler.
Model Alma Yoluyla Kazanılan Ürünler Bandura (1986)’ya göre gözlemci modelden beş şey öğrenmektedir: 1-) Birey başkalarını gözleyerek yeni bilişsel beceriler ve yeni psiko-motor beceriler öğrenebilir 2-) Bireyin modeli gözlemesi sonucu, önceki öğrenmiş olduğu yasaklar ya güçlenir ya zayıflar 3-) Gözlemci için model sosyal bir harekete geçici olarak görev yapabilir. Yani gözlemci yeni değerler ve inançlar kazanabilir 4-) Gözlemci modelden çevrenin ve eşyaların nasıl kullanılacağını da öğrenir 5-) Gözlemci, modelin duygularını açıklama biçimini gözleyerek kendi de benzer biçimde duygularını açıklayabilir
Dikkat Etme Süreci Bir davranışı tam olarak öğrenmek için birey dikkatini modele ve modelin ortaya koyduğu davranışa yoğunlaştırmalıdır.
Hatırda Tutma Süreci Gözlem yoluyla edinilen bilgilerin hatırda tutulması, anlamlı bir bütünlük göstermesine bağlıdır. Çünkü organizma ancak anlamlı bilgileri birbiriyle eleştirerek kodlamaktadır
Davranışı Meydana Getirme Süreci Bu aşamada dikkat ve hatırda tutma süreçlerinde duyusal aktarıcılar tarafından alınarak belleğe kodlanan bilgilerin, davranışa dönüştürüldüğü aşamadır. Davranış oluşmadan önce, birey zihninde olayın akışını yeniden canlandırmak ve hedeflediği davranış biçiminin temel öğeleriyle karşılaştırmak gereksinimindedir. Bu sırada gözlemcinin kedi davranışlarını, modelin davranışları ile de karşılaştırması gerekir.
Güdülenme Süreci Güdülenme süreci öğrenilenleri performansa dönüştürmeyi sağlayan bir süreçtir. Bireyler öğrendikleri her şeyi davranışa dönüştürmezler. Ancak, bu durum bilgini kazanılmadığı anlamına gelmez. Kazanılan bir davranışın sergilenebilmesi için sonuçlarının birey açısından anlamlı olması gerekir.
Çevre Birey Davranış Bandura’ya göre bireysel faktörler, bireyin davranışı ve çevre karşılıklı olarak birbirlerini etkilemektedir. Davranış çevreyi, çevre de davranışı değiştirebilir. Karşılıklı Belirleyicilik
Öngörü Kapasitesi Bireyler sahip oldukları ön bilgilerle daha sonraki yaşantıları yordayabilme - kestirebilme becerisi geliştirirler. Bu durum, davranışların seçilmesi ve planlanması açısından önem taşır.
Sembolleştirme Kapasitesi Bandura insanların, dünyanın kendisinden çok bilişsel temsilcileriyle etkileşimde bulunduklarını; bilişsel temsilciler yoluyla dünyayı sembolik olarak gördüklerini savunmaktadır.
Dolaylı Öğrenme Kapasitesi Bandura’ya göre insanlar başkalarının davranışlarını ve o davranış sonuçlarını gözlemleyerek öğrenmektedirler. Gözlemleyerek öğrendikleri davranışları kendi davranışlarına eklemektedirler.
Kendini Düzenleme Kapasitesi Bandura’ya göre insanlar kendi davranışlarını kontrol edebilmelidirler. İnsanlar ne kadar çalışacaklarını, ne kadar uyuyacaklarını, neleri yiyeceklerini vb. birçok davranışı kendileri kontrol ederler. Bunlar kendi güdülerine dayalıdır
Kendini Yargılama Kapasitesi Bireyler düşündüklerini uyguladıktan sonra sonuçları değerlendirip, kendilerini yargılayabilirler. İnsanın kendinin farkında olması ve kapasitesi ile yapacağı iş arasında değerlendirme yapması öğrenme sürecinde önemli bir durumdur.
Öz Yeterlik Bandura’ya göre. Öz yeterlik inancı, dört farklı öz yeterlik kaynağından etkilenerek gelişir. Bu etkilenmede en önemlisi; insanın kendi deneyimleridir. Diğer kaynaklar ise sosyal modellerin gözlenmesi ile elde edilen dolaylı yaşantılar, sözel ifadeler ve kişinin psikolojik durumudur
Öz yeterliğin bilişsel süreç üzerine etkisi değişik şekillerde görülmektedir. Bireyler hedeflerini, yapabildiklerinden etkilenerek, düşündüklerini organize eder ve eylemlerini belirler. Bu nedenle öz yeterliği artırmaya yönelik senaryoların eğitimde kullanılması, kişiyi performansı için motive eder ve nasıl davranacağına ilişkin yol gösterir
Öğretmen yeterlilik inancının, öğretmenlerin öğretmek için sarf ettikleri çabayı, mesleki hedeflerinin düzeyini ve buna bağlı olarak oluşturacakları hedefleri etkilediği görülmektedir. Yeterlilik inancı yüksek olan öğretmenler, öğretim uygulamalarında farklı öğretim yöntemleri kullanmaya, kullandıkları öğretim yöntemlerini geliştirmek için araştırma yapmaya, öğrenci merkezli öğretim stratejileri kullanmaya ve yaptıkları uygulamalarda araç-gereç kullanmaya eğilimlidirler.
Öğretmen ve eğitimciler öğrencinin dikkatini model alabilecekleri kişilere çekmelidirler (gerçek yaşamdan ya da film, roman, masal kahramanlarından)
Basit davranışlar karmaşık davranışlara göre çok daha fazla taklit ediliyor. Düş manca ve saldırgan davranışlar kuvvetle taklit edilen davranışlar arasındadır, özellikle de çocuklar tarafından. Bu yüzden onların izledikleri, gözlemledikleri filmler, modeller iyi seçilmelidir
Öğretmen ya da eğitimci en fazla model alınan kişilerdendir. Bu yüzden onların her ortamda çocuklara iyi, olumlu model oluşturmaları gerekir İstenen davranışların oluşturulması için, istenen biçimde davrananlar pekiştirilerek, bunların diğerlerine model oluşturması sağlanmalıdır
Eğitim durumunda öğretmenler, önemli bir modeldir. Öğretmenler, çocuklara yaratıcılığı, etkili öğrenme ya da çalışma stratejilerini, problem çözme becerilerini öğretmede kendileri model olmalıdırlar. Kendileri bu davranışları göstererek öğrencilerin gözlemesini ve dolaysıyla öğrenmelerine yardım etmelidirler.
Bilindiği gibi, gözlem yoluyla öğrenmenin dört temel sürecinden birincisi dikkat etmedir. Herhangi bir etkinlik olay nesne bireyin dikkatini çektiği taktirde gözlem yoluyla öğrenme meydana gelebilir. Yapılan deneyler, çocukların gözlem yoluyla öğrenmelerinde çizgi film kahramanlarının gerçek yaşam modellerinden daha çok dikkatlerini çektikleri ve dolayısıyla daha etkili olduklarını ortaya koymaktadır.
Gözlem yoluyla öğrenme sürecinin 4. ve son basamağı güdülenmedir. Bu aşama, öğrenilenlerin performansa dönüştürülmesini sağlar. Öğretmen yada ana babaların bu aşamada dikkat etmeleri gereken önemli nokta; çocukların modelin davranışların sonuçlarını gözlemeleridir. Çocuklar, bu gözlemlerine göre modelin pekiştirilen davranışlarını yapar, cezalandırılan davranışlarını yapmaktan çekinir.
38
39 Öğretmen en çok model alınan kişilerden biridir. Bu nedenle öğretmenin sınıfta ve sınıf dışında öğrencilere çok iyi bir model oluşturması gerekir.
Yetişkinler olarak bizlere sözlerinizle değil davranışlarınızla doğru örnek olun.
41 Öğrencilerde istendik davranışlar oluşturmak için, doğru davranan öğrenciler pekiştirilerek, bu öğrencilerin diğer öğrenciler tarafından model alınması sağlanmalıdır.
Başarılar dilerim…