Tel:
işte gidiyorum İşte gidiyorum... Karşılıksız bir aşka kurban ettim ömrümü! İşte gidiyorum, Toprak alsın benim de bu hazin öykümü... İşte gidiyorum... gurbet yorgunu gövdemi, Çukura kim indirecek? İşte gidiyorum, Bu menfur cinayeti, şimdi çıkıp kim üstlenecek? Çürüdü gözlerim, Çürüdü yüreğim, bu yağmurlu şehirde. İşte gidiyorum, Beni kaldırın, hicranım kalsın teneşirde. Size, yüzyallardır sesini kaybetmiş Bir türküyü söyleyecektim; Ve bir yayla rüzgarı şefkatiyle Kirpiğinizin ucundan öpecektim... Bir masum türküydü sadece Yüz binlerce mağdurun gönlünde; Belki söyleriz hep birlikte Belki... mahşerin birinci gününde. Tel: Nasıl sevmiştim hepinizi, Nasıl böyle oldu akıbetim? Ve nasıl çöle döndü, O benim gül-gülistan memleketim? İşte gidiyorum, Hiçbiriniz, hiçbir dilde beni anlamadınız. Ben başımı verdim, sizinse İnsafsız bir linç oldu karşılığınız. İşte gidiyorum, Penceresiz bir dünyanın bilinmez labirentine... İşte gidiyorum, ''Saçlarındaki yıldızları artık koparabilirsin anne! '' Sonunda kaptırdım gönlümü Ölüm denen o kaypak türküye. Ve işte kurtuldun benden Şen olasın ey sevgilim; Türkiye! Elbet benim de vardı, Kendime ve yurduma dair umutlarım. Belki bıraktığım yerden sürdürür; Dostlarım, karım ve çocuklarım... Çatladı yüreğim, çatladı sazım. Demek ki böyleymiş yazım. Sizlere armağan olsun Sizlerden ödünç aldığım bu yürek sızım. Bu nasıl hapis Tanrım Sabah-sabah bu ne hikmet, bu ne sis? Kalbime son mermiyi sıkmak Sana mı düştü, ey güzel Paris? İşte gidiyorum, Kalmadı söyleyecek son bir sözüm. Dediğiniz gibi olsun be! Dediğiniz gibi olsun gözüm! İşte gidiyorum, Tükenmişti inancım, bu nankör hayata dair. Belki benim için birkaç mısra döktürür Hayaloğlu diye bir şair!..
Tel: