EDEBİYAT NEDİR? ÖZELLİKLERİ NELERDİR?.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Tarih Bilimleri.
Advertisements

Felsefenin Neliği Yrd. Doç. Dr. Cenk Akbıyık.
1) Gazetelerin ya da dergilerin belli sütunlarında gündelik konuları bir görüş ve düşünceye bağlayarak yorumlayan yazlılardır. Bu türde, yazar ele aldığı.
DEĞERİN PSİKOLOJİK TEMELİ BÜLENT DİLMAÇ
TANZİMAT DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
Türklerde Tarih Yazıcılığı
5. SINIF TÜRKÇE KONU ANLATIMI
ANLATMAYA BAĞLI EDEBİ METİNLERDE DİL VE ANLATIM
GARİP AKIMI (BİRİNCİ YENİ AKIMI)
9. Sınıf Dil ve Anlatım ŞUBAT
FOTOĞRAF, GERÇEKLİK VE GERÇEĞİN TEMSİLİ
SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATINDA ŞİİR
TÜRK DİLİ-I Dil-Kültür İlişkisi
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNDE ÖĞRETİCİ METİNLER
ANLAM.
CÜMLEDE ANLAM.
Cümlede Anlam.
DİN ANLAYIŞINDAKİ YORUM FARKLILIKLARININ SEBEPLERİ
Kültür ve Dil Hüdayi Can Çankırı, 2014.
Yrd. Doç. Dr. Özcan PALAVAN
9. Sınıf Türk Edebiyatı 24-28/02/2014 HALK HİKAYELERİ.
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI.
İSLAMİYET  ETKİSİNDEKİ TÜRK EDEBİYATI (GEÇİŞ DÖNEMİ EDEBİYATI ) ( yy)
Batuhan Avcı.  Bilim; do ğ ada bulunan her ş eyin deney ve gözlemler sonucu mantıklı ve tutarlı bir biçimde yorumlanması sonucu elde edilen çalı ş malar.
Hazırlayan:Görkem TOPAL Hazırlık-B
SANAT(ESTETİK)FELSEFESİ
HÜSEYİN CAHİT YALÇIN ( )
Kelime Türleri İsim soylu sözcükler de yediye ayrılır:
SANAT FELSEFESİ Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni.
ANLATIMDA ANLATICININ TAVRI. Anlatımda Anlatıcının Tavrı : Bir olay, bir durum kar ş ısında ki ş inin takındı ğ ı davranı ş a tavır denir. Anlatıcı, konuyu.
SANATTA GÜZELLİK ANLAYIŞI
BİR YAŞAM TARZI OLARAK SPOR Doç.Dr.Sebahattin DEVECİOĞLU
BİLGİ, BİLİM VE PSİKOLOJİ
KISIM 4 Sınıfta Biliş. KISIM 4 Sınıfta Biliş BÖLÜM 11 Okumayı Öğrenme.
Yrd.Doç.Dr. Özcan PALAVAN
DİL-KÜLTÜR-UYGARLIK İLİŞKİSİ
ÖMER NASUHİ BİLMEN A.İ.H.L SENANUR BEKTAŞ 10/E ARSLAN KÖSE.
ÖĞRENCİ ; -BÜŞRA YILDIRIM -10/E -425
Bu Sunum; İlköğretim Okulları Türkçe Dersinde “Anlatım Biçimleri ve Paragraf Yapısı “ Konuları Hakkında Bilgi Vermek İçin Hazırlanmıştır.
Anlatmaya Bağlı Metinler
Anlatmaya Ba ğ lı Edebi Metinleri İ nceleme Yöntemi Anlatmaya Ba ğ lı Edebi Metinleri İ nceleme Yöntemi.
İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUMLAR 11. SINIF
YE Şİ M ÖZDEM İ R BA Ş AK Ş EH İ R ANADOLU L İ SES İ MANZUME VE ŞİİR.
13 VE 14.YÜZYILDA ANADOLU’DA GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI
GÜZEL SANATLAR İÇERİSİNDE EDEBİYATIN YERİ  YE Şİ M ÖZDEM İ R  BA Ş AK Ş EH İ R ANADOLU L İ SES İ.
EDEBİYATIN BİLİMLERLE İLİŞKİSİ-9.sınıf
EDEBİYATIN SOSYAL VE SİYASİ HAYATLA İLİŞKİSİ-11.SINIF TÜRK EDEBİYATI
Tarih Sosyolojisi-4- Yöntem-1- Tarihsel Materyalizm.
Şiir: Duygu, hayal ve düşüncelerin bir düzene bağlı olarak, çekici/etkileyici bir dil ve ahenkli mısralar içinde aktarılmasıdır. EdebiyatEdebiyat türlerinin.
Düşünceyi Geliştirme Yolları
KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ
SANAT FELSEFESİ.
METİN- EDEBÎ METİN Yeşim ÖZDEMİR BAŞAKŞEHİR ANADOLU LİSESİ
Sanat Felsefesi Sanata felsefi bakış. Sanat nedir?
FAKÜLTEMİZ HAKKINDA Fakültemiz tarihinde kabul edilen ve tarihinde Sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı.
Ses eğitimine ilişkin fonksiyonlar
Selanik’te yaşadığı yıllarda şiire başlamış, sonraları Agah Kemal takma adıyla Servet-i Fünun’u destekleyen yazılar kaleme almıştır. Sonraki yıllarda.
GÜZEL SANATLAR VE EDEBİYAT GÜZEL SANATLAR İÇİNDE EDEBİYATIN YERİ
Edebiyatın Diğer Bilim Dallarıyla İlişkisi
SANAT FELSEFESİSANAT FELSEFESİ Sanatçı Sanat Eserinin Özellikleri Ve NitelikleriSanat Eserinin Özellikleri Ve Nitelikleri.
Ziya Paşa (1825 – 1880).
Öğretim Programı (1-4) Kazanımları Sunusu
MAKALE. Herhangi bir konuda bilgi vermek, bir gerçeği ortaya koymak, bir tezi kanıtlamak veya bir düşünceyi savunmak amacıyla kaleme alınan ve temel öğesi.
YAHYA KEMAL BEYATLI ( ). Selanik’te yaşadığı yıllarda şiire başlamış, sonraları Agah Kemal takma adıyla Servet-i Fünun’u destekleyen yazılar kaleme.
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
V. Ünite Sanat Felsefesi ESTETİK.
Sunum transkripti:

EDEBİYAT NEDİR? ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

"Edebiyat" kelimesi köken bakımından Arapça "edeb" kelimesinden gelmektedir.  "İyi huy, ahlâk" anlamlarına gelen "edeb" kelimesinin Arapçadan dilimize geçişi çok eskilere dayanır. Hâlbuki kavram olarak "edebiyat", Tanzimat döneminde Fransızcadaki "literatüre”ün karşılığı olarak aynı kökten (edeb) türetilmiştir. Dola­yısıyla Tanzimat yıllarına kadar dilimizde manzum edebî metinler için “şiir” men­sur edebî metinler için de "inşâ" kelime/kavramları kullanılmıştır.

- Dille yapılan güzel sanat; Edebiyat kelimesi Türkçede birden fazla anlamda kullanılmış ve hâlen de kullanılmaktadır. Bunlardan en çok kullanılan ilk iki anlamı şudur: - Dille yapılan güzel sanat; - Bu sanat üzerine yapılan her türlü araştırma, inceleme, değerlendirme, eğitim-öğretim faaliyeti.

"Edebiyat" kelimesinin dilimizdeki en yaygın kullanımı ve bu kullanımda kar­şıladığı anlam, ilk sıradaki güzel sanatların ana kollarından biri olan ve dille yapı­lan sanat türüdür. Bu bağlamda denilebilir ki, edebiyat sanatı, en eski ve en yay­gın sanat türlerinden birisidir.

Edebiyat nedir? Herhangi bir söz veya metni, "edebiyat" olarak isimlendirmemi­ze imkân veren nesnel değer ve nitelikler söz konusu mudur? Sözlü veya yazılı bir metni "edebî" kılan nitelikler ne/neler olabilir? Herkesin bildiği ve konuşabildiği dil, şair ve yazarın kaleminde nasıl sanata dönüşür? Sözü edebî kılan sır, onun içe­ riğinde mi, şeklinde mi, dilinde midir?

Hemen belirtelim ki, edebiyatla ilgili bu soruları bütün berraklığı ile cevaplaya­ bilmek hiç de kolay değildir. Zorluk, temelde üzerinde durulan konu veya objenin "sanat" olmasından kaynaklanır. Çünkü değişen bakış açısı, dünya görüşü ve este­tik değerlere göre, bu konuda farklı cevaplarla karşılaşmak her zaman için müm­kündür. O zaman edebiyat ile ilgili tanımlardan bazıları üzerinde durarak onun kavram anlamını anlamaya çalışalım.

TURAL’A GÖRE EDEBİYAT? Edebiyat; "Hayatın yer yer çelişir görünen gerçeklerini idrak ettikten ve onların için­den birtakım ayıklamalar, seçmeler; değiştirmeler ve eklemeler yaptıktan sonra lisâ­nın imkânlarından faydalanarak, yeni bir bütünlük, özel bir yapı hâline getirmek, seviyesi yüksek bir haberleşme vasıtası kılmak üzere yapılan çalışmaların sonunda ortaya konan kompozisyon"dur (Tural, 1993, s.57).

Prof. Dr. Sadık Kemal Tural tanımında, edebiyat eserinin itibârîlik/kurgusallık, bütünlük ve estetik iletişim gibi üç temel niteliğine vurguda bulunur. Yani edebi­yatta sanatkâr, ilk önce içeriğe ait malzemesini hayatın gerçekleri içinden "birtakım ayıklamalar, seçmeler, değiştirmeler ve eklemeler" yaparak elde eder (itibârî­ lik/kurgusallık). İkinci adımda bu malzemeyi dille "yeni bir bütünlük ve özel bir yapı"ya dönüştürür. Sanatkârın bütün bu gayretlerinin amacı, hayatın gerçeklerine dair estetik bir edebiyat eseri ortaya koyabilmektir.

AYTAÇ’A GÖRE EDEBİYAT? "Edebiyat, malzemesi dil, kaynağı yaşantılar ve hayal gücü olan bir yaratıcılık, baş­ka bir deyişle bir sanat dalıdır." (Aytaç, 2003, s.9)

Prof. Dr. Gürsel Aytaç ise tanımında, edebiyatın malzemesi (dil), kaynağı (ya­şantılar ve hayal gücü) ve mahiyetinin temel niteliğine (yaratıcılık veya sanat) vur­guda bulunmuştur.

İNCE’YE GÖRE EDEBİYAT? "Edebiyat, okuyana estetik bir tat vermek amacıyla yazılmış olan ya da böyle bir amacı bulunmasa bile, biçimsel özellikleriyle bu düzeye ulaşabilen bütün yazılı ya­pıtlar" dır. (İnce, 1993, s.97)

Özdemir İnce edebiyata, okuyucu ve ona verdiği estetik haz açısından yaklaşır. İnce'ye göre edebiyat, sahip olduğu "biçimsel özellikleriyle" okuyucuya "estetik bir tat" veren eserler bütünüdür.

TARLAN’AGÖRE EDEBİYAT? Edebiyat, dil bahçesinde esen bir rüzgârdır. Yaprakları kımıldatır, bir fırtına olur, onu savurur, bütün bu kımıldanışlar, savruluşlar dil üzerindedir ve esaslı izler bıra­kır. İşte dil üzerinde bu muvakkat (geçici) veya devamlı izler, yani duygu, duygu ile imtizaç (kaynaşmış uyuşmuş) etmiş fikir; bu ikisinin kendilerini ifade için sarıldık­ları muhayyile tezahürleri (görünüm), bunları harekete getiren ilk heyecanın dile akseden ahengi, edebiyat dediğimiz şeydir. Edebiyat, heyecan ile dilin izdivacından doğan bir bebektir." (Tarlan, 1981, s.22/24)

Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan'ın edebiyatı tanımı, bir hayli öznel, sembolik ve bir o kadar da edebîdir. Tarifte vurgulanan asıl husus; edebiyat eserinin insanın duygu dünyası ile dilin sentezinden doğan estetik bir güzellik objesi olduğudur. Edebiyat eserindeki "duygu" ve duygu ile kaynaşmış "fikir", "muhayyile"nin yarattığı çeşitli görünümlerle okuyucuya takdim edilir.

PEKİ BU BİLGİLER IŞIĞINDA SİZE GÖRE EDEBİYAT NEDİR?

ÖZETLEMEK GEREKİRSE? Bize göre edebiyat veya edebî eser; kurgusal bir dünya ekseninde şekillendi­rilmiş çok çeşitli yorumlara imkân veren ve nice beyin ve ruh sancılarının eseri olan bir içerik; bu içeriğin en güzel ve en etkili biçimde sunulmasını üstlenmiş ve dil zevki imbiğinden sabırla damıtılarak elde edilmiş bir edebî dil; içerik-dil ikili­sinin ferdî ve orijinal kompozisyonundan teşekkül etmiş bir yapı; bunlar ve bunla­rın dışındaki duba pek çok unsurun birbirleriyle birlik ve bütünlük prensibi dâhilindeki çok yönlü ilişkileri ve edebîlik potası içindeki sentezinden meydana gelmiş bir üslûp çerçevesinde teşekkül etmiş karmaşık, ama estetik bir terkiptir.

Doğrudan doğruya edebiyat eserini esas alan ve onu birçok unsurdan oluşmuş "estetik bir terkip" olarak belirleyen bizim tanımımızda, edebî eseri meydana geti­ren temel unsurlar ve bunların nitelikleri vurgulanmaya çalışılmıştır. Edebiyat sa­ natının somut hâli olan herhangi bir edebî esere yaklaşıldığında, onun üç temel unsurdan meydana gelmiş olduğu görülür. Bunlar; "içerik", "dil" ve "yapı"dır.

Edebiyat eserindeki içeriğin temel niteliği, "kurgusal bir dünya ekseninde şekillen­ dirilmiş çok çeşitli yorumlara imkân veren ve nice beyin ve ruh sancılarının eseri" olmasıdır. Dil, "içeriğin en güzel ve en etkili bir biçimde sunulmasını üstlenmiş ve dil zevki imbiğinden sabırla damıtılarak elde edilmiş"tir. Edebiyat eserinin yapısı ise, "içerik-dil ikilisinin ferdî ve orijinal kompozisyonundan teşekkül etmiş"tir.

Bu üç temel unsura ilâve edilebilecek dördüncü bir unsur ise "üslûp'tur. Ancak üslûp, diğer üç unsur gibi bağımsız bir kimliğe sahip olmaktan çok, söz konusu üç unsu­run "birbirleriyle birlik ve bütünlük prensibi dâhilindeki çok yönlü ilişkileri ve ede­bîlik potası içindeki sentezinden" meydana gelir. İşte edebiyat eseri bu dört temel unsurdan meydana gelmiş karmaşık, ama estetik bir terkiptir

Edebiyat eseri, belli bir sanatkârın kaleminden çıkmış olması sebebiyle öncelik­le bireyseldir. Ancak unutulmamalıdır ki, sanatkâr dediğimiz insan, bir toplu­ma/millete mensuptur ve mensup olduğu toplum/milletin sosyal, siyasal, ekono­mik, kültürel şartları içinde kimlik ve kişiliğini bulur. Ayrıca o, sanat veya eserinde çağının ve kendinden önceki çağların sanatının tesiri altındadır. Bütün bunlar bi­ze, edebiyat eserinin var olduğu toplum, millet, devir, edebî gelenekle ne kadar iç içe olduğunu düşündürür.

Onun ötesinde edebiyat eserleri, sanatkârın kaleminden çıktığı andan itibaren okuyucuya hitap etmesi, onu var eden sanatkârı ve özünü oluşturan içeriği, este­tik yapısı ve dili bakımından sosyal, toplumsal ve kültürel bir değerdir. Bir başka ifadeyle edebiyat, tarihî varlığı, söz konusu varlığının var oluş zemini, var edeni, ifade malzemesi, bünyesini oluşturan iç ve dış unsurları, tarih içinde şekillenen ge­leneği, estetik değerleri ve topluma hitap edip onu şekillendirmesi bakımlarından da hep kültürel bir değerdir.

Bunun da ötesinde edebiyat, aynı zamanda kültür po­tasının tümünü kucaklama kudretine sahip bir sanat dalıdır. Hiçbir kültür unsuru düşünülemez ki, edebiyatın estetik dünyası içinde yer almamış olsun. Son bir hu­sus ise, edebiyatın hem kendi değerlerini hem de diğer kültür değerlerini, dün-bugün-yarın devamlılığı içinde saklanması, korunması ve geleceğe taşınmasında üst­lendiği büyük görevdir. Bu noktada edebiyat, önemi inkâr edilemeyecek çok açık bir "kültür köprüsü"dür.

ÖZLEM YÜCEL EDEBİYAT ÖĞRETMENİ HAZIRLAYAN: ÖZLEM YÜCEL EDEBİYAT ÖĞRETMENİ