Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Çocuk, Çocukluk ve Çocuğun Gelişim Evreleri

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Çocuk, Çocukluk ve Çocuğun Gelişim Evreleri"— Sunum transkripti:

1 Çocuk, Çocukluk ve Çocuğun Gelişim Evreleri

2 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız Türkçe Sözlük İnsan hayatının ergenlikten önce gelen dönemi Pedagoji Sözlüğü Gelişen insan yavrusu, olgunlaşmamış, reşit sayılmayan küçük bir yurttaş Yörükoğlu, 1989 0-18 yaş arasındaki insan Çocuk Haklarına Dair Sözleşme Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız Türkçe Sözlük İnsan hayatının ergenlikten önce gelen dönemi Pedagoji Sözlüğü 0-18 yaş arasındaki insan Çocuk Haklarına Dair Sözleşme 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

3 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Üst sınır Bölgeye, sosyal çevreye, dinsel ya da kişisel görüşlere göre değişir Belli bir yaşa ulaşmak, reşit olmak, okulun bitirilmesi, çıraklık eğitimine başlamak gibi bir olayla bitmektedir 13-18 yaş arasında sona erer Üst sınırda belirsizlik vardır (25 yaş!) Günlük dilde çocuk kavramına çeşitli anlamlar yüklenir. Bu kavram, yaşa ilişkin olarak küçüğü yetişkinden ayırmak için kullanılır. Çocukluk ve yetişkinlik yaşını ayıran sınır; bölgeye, sosyal çevreye, dinsel ya da kişisel görüşlere göre değişmektedir. Buna göre çocukluk; belli bir yaşa ulaşmak, reşit olmak, okulun bitirilmesi, çıraklık eğitimine başlamak gibi bir olayla bitmektedir. Bu ölçütlere göre, günlük dilde çocukluk yaş arasında sona ermektedir (Akyüz, 2000). Hatta tanımlamada örneğin aileye bağımlılık baz alınırsa üst sınır daha da belirsizleşmektedir (bazen 25 yaşına kadar yükselebilir). 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

4 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Hukuksal üst sınır 18 yaşın altındaki her insan çocuktur (Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi) Türkiye Çocuk Hakları Sözleşmesini imzalamıştır (1995) Henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişi (Türk Ceza Kanunu) Daha erken yaşta ergin olsa bile, on sekiz yaşını doldurmamış kişi (Çocuk Koruma Kanunu) Çocuk tanımında kullanılabilecek önemli ölçütlerden biri de hukuk kurallarıdır. Hukukta “çocuk” kavramı iki anlamda kullanılmıştır. Birinci anlamda küçüğü yetişkinlerden ayırmak, ikinci anlamda ise, küçüğün ana-babaya olan soy bağını ifade etmek amacı ile kullanılmıştır. (Akço, 2006, s.1) Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre; ulusal yasalarca daha genç bir yaşta reşit sayılma hariç 18 yaşın altındaki her insan çocuk sayılır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 1995 yılında Türkiye tarafından da imzalanmış ve sözleşmede belirtildiği üzere on sekiz yaş çocukluk sınırı olarak kabul edilmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesinde de çocuk “henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişi” olarak tanımlanmaktadır. Çocuk Koruma Kanunu’nun 3. maddesinde ise çocuk, “daha erken yaşta ergin olsa bile, on sekiz yaşını doldurmamış kişi” biçiminde tanımlanmaktadır. 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

5 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Çocukluk kavramı Üst sınır dönemler ve toplumlar arasında değişiklik göstermiştir Zaman içinde dramatik bir değişim göstermiştir Görece yeni ve modern bir kavramdır Hem çocukluk yaşantısı, hem de çocukluk kavramı yüzyıllar boyunca değişim göstermiştir. Çocukluk herhangi sabit bir döneme ait tek bir evrensel deneyim değildir. Tarihsel olarak değişen kültürel bir yapıdır. Tarih boyunca çocuklukla yetişkinlik arasındaki ayrım çizgisi keyfi olarak çizilmiştir ve üst sınır dönemler arasında farklılık göstermektedir. Ayrım çizgisinin değişkenliği çocukluk kavramının geçiciliğini kanıtlar niteliktedir (Franklin, 1993; Polat, 1997). Çocukluk döneminin yaşamın özel ve önemli bir dönemi olarak kabul edilmesi görece yenidir. Bugün çocukluk olarak bildiğimiz kavram aslında modern bir kavramdır. Bundan birkaç yüz yıl önce insan yaşamının ilk on sekiz yılının daha sonraki gelişimin ve işleyişin temelini oluşturduğu bilinmiyordu. Nitekim bu alanda geriye dönük bir çalışma yapıldığında çocukluk kavramının zaman içinde dramatik bir değişim gösterdiğini saptamak olasıdır (Gander ve Gardiner, 1993). 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

6 Temel görüş ayrılıkları
Ortaçağ çocuk kavramı – Çocuk minyatür bir yetişkindir Modern çocuk kavramı – Yetişkinden farklıdır ve evrensel özellikler gösterir Post-modern çocuk kavramı – Çocuklar bazı açılardan birbirlerine benzer ancak bazı açılardan farklıdırlar Temel görüş ayrılıkları (Demirkan, 2010): Ortaçağda çocuk kavramı – Çocuk minyatür bir yetişkindir Modern çocuk kavramı – Çocuk yetişkinden farklıdır ve evrensel özellikler gösterir (17. yüzyıl) Post-modern çocuk kavramı – Çocuklar bazı açılardan birbirlerine benzer ancak bazı açılardan farklıdırlar (19. yüzyıl) 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

7 Eski çağlarda çocukluk
Kölelerden biraz daha iyi konumdadır Babaların çocuklar üzerinde mutlak hakimiyeti Romalı baba çocuğu dilediği gibi cezalandırır Oğullar üzerindeki egemenliği ömür boyu, kızlar üzerindeki egemenlik evleninceye kadar Eski Yunan’da çocuklara sanat ve spor eğitimi verilir Eski Sparta’da çocuklar iyi birer savaşcı olarak yetiştirilir Eski çağlarda çocuğun yazgısı annenin yazgısına sıkı sıkıya bağlıdır. Her ikisi de toplumda kölelerden ancak biraz daha iyi konumdadır. Horlanırlar, dövülürler ve alınıp satılabilirler. Eski Yunan ve Roma’da babaların çocuklar üzerindeki hakimiyeti tartışılmazdır. Romalı baba çocuğu dilediği cezandırır (dövebilir ve isterse başkalarına satabilir). Latin kökenli family (aile) sözcüğü (familia, famille, family) köle anlamına da gelen famulus sözcüğünden türetilmiştir. Aile toplum gözünde baba ve onun kölelerinden (eş, çocuklar ve hizmetkarlar) oluşmaktadır. Babaların oğullar üzerindeki egemenliği ömür boyu, kızlar üzerindeki egemenliği ise kız çocuk evleninceye kadar devam eder ve söz konusu salt egemenlik babadan kocaya aktarılır (Kirkpartric, 1963’den aktaran Demirkan, 2010). Demokrasi ve eğitim alanlarında önemli gelişmelere sahne olan Eski Yunan’da babanın mutlak hakimiyeti tartışmasız olmakla birlikte durum biraz daha farklıdır. Çocuklar sanat ve spor eğitimi almaktadır. Eski Isparta’da çocuklar iyi birer savaşcı olarak yetiştirilmeye çalışılmış bu nedenle çok sert kurallar uygulanmıştır (dövme, kamçılama, vs.) (Yörükoğlu, 1989’dan aktaran Demirkan 2010). 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

8 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Romalı baba çocuklarını satabilirdi 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

9 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Asya, Avrupa ve Afrika Çin’de kız çocuklarını öldürmek Afrika’da ormana bırakmak Ortaçağ Avrupasında suya atmak Eskimolar buzlu suya atmak Arabistan’da kuma gömmek Özellikle sakat doğan çocukları öldürmenin hemen her çağda ve her yerde yaygın olduğu görülmektedir. Çin’de 20. yüzyıla kadar kız çocuklarını öldürmek doğal karşılanmıştır. Japonya’da (aynı dönem) doğan çocuğun yaşama kararı aileye bırakılmıştır. Afrika’da 20. yüzyıla kadar süregelen uygulama istenmeyen çocukların ormana bırakılması yönündedir. Çocuğun suya atılması ve ölmez sağ kalırsa yaşamaya değer bulunması yine karşılaşılan uygulamalardır. Ortaçağ Avrupa’sında da istenmeyen çocukların derelere atıldığı görülmektedir. Eskimolar yaşamasını istemedikleri bebekleri buzlu suya atarken, Araplar (özellikle kız çocuklarını) kuma gömmüştür (Resnick, 1980’den aktaran Demirkan 2010). 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

10 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Önasya ve Mezopotamya Eski Önasya aileleri çocuğa düşkündür Çocuklar üzerinde baba otoritesi hakimdir Çocuklar ebeveynlerine karşı saygılı olmak zorundadır Mezopotamya’da herkes çocuğunu okula gönderebilir Okula gidenler genellikle varlıklı ailelerin çocuklarıdır Diğer çocuklar genellikle baba mesleğini öğrenir ve tarlada çalışırlar Eski Önasya aileleri çocuğa düşkündür. Çocuklar üzerinde baba otoritesi hakimdir. Çocuklar ebeveynlerine karşı saygılı olmak zorundadır. Çiftçi çocuklarının hemen her işte ailelerine yardım ettikleri, varlıklı ailelerin çocuklarının eğitimine önem verildiği bilinmektedir. Okul ve eğitim Mezopotamya’da da önemlidir. Herkes çocuğunu okula gönderebilir ancak okula gidenler genellikle varlıklı ailelerin çocuklarıdır. Diğer çocuklar genellikle baba mesleğini öğrenir ve tarlada çalışırlar (Erkanal, 2001’den Demirkan, 2010). 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

11 Hristiyanlığın etkisi
Acıma ve güçsüzleri koruma duyguları toplumda yayılmaya başlamıştır Öldürme en büyük günahlar arasındadır Kimsesiz çocuklar kilise tarafından korumaya alınır Kilise trafından istismar başlar (ağır işlerde kullanma) Başlangıçta çocuklara günah ürünleri olarak bakılmıştır Çocukların günahkar doğduğu ve ancak dövülerek bu günahlardan kurtulacaklarına inanılmıştır İtalya’da kilise korosunda şarkı söyleyen erkek çocukların hadım edildikleri bilinmektedir. Hıristiyanlığın doğuşu ile birlikte acıma ve güçsüzleri koruma duyguları toplumda yayılmaya başlamıştır. Öldürme en büyük günahlar arasındadır. Tanrı korkusuyla da olsa bu durum çocukların korunması açısından fayda sağlamıştır. Kimsesiz çocuklar kilise tarafından korumaya alınıp din yolunda yetiştirilmeye başlanmış ancak çok geçmeden çocuklar kilise boyunduruğunda ezilmiştir (ağır işlerde kullanma, istismar ve bir anlamda köleleştirme). Hıristiyanlık, başlangıçta çocuklara günah ürünleri olarak bakmıştır. Çocukların günahkar doğduğu ve ancak dövülerek bu günahlardan kurtulacaklarına inanılmıştır. Günahlarından arındırılmak amacıyla dövülen ve ölen çocuk kurtulmuş kabul edilir. Rönasans’ta yeni doğan çocukların enselerinin kızgın demirle dağlandığı, Romalılardan başlayarak 19. yüzyıla kadar çocuk güçlü olsun diye soğuk suya daldırılıp çıkarıldığı, farklı çoğrafyalarda hem erkek hem kız çocuklarının ilkel yöntemlerle sünnet edildikleri, İtalya’da kilise korosunda şarkı söyleyen erkek çocuklarının ergenlik çağında sesleri kalınlaşmasın diye hadım edildikleri (bu uygulama 19. yüzyıl ortalarına kadar sürmüştür. Çin operası için de geçerlidir) bilinmektedir. İslam dini çocuklara karşı diğer dinlerden daha hoşgörülüdür (doğduğu coğrafyada kız çocukları diri diri kuma gömülmekteydi) doğduğu topraklarda iyileştirme yönünde etkileri olmuştur. Yetim hakkının korunmasını çok önemser. Ancak anne ve babaya sonsuz itaati gerektirir (Yörükoğlu, 1989’dan aktaran Demirkan, 2010). 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

12 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
İslamiyetin etkisi İslam dini çocuklara karşı diğer dinlerden daha hoşgörülüdür Öldürmek büyük günahtır Yetim hakkının korunmasını çok önemser Doğduğu topraklarda çocuklar adına iyileştirme yönünde etkileri olmuştur Anne ve babaya sonsuz itaati gerektirir İslam dini çocuklara karşı diğer dinlerden daha hoşgörülüdür (doğduğu coğrafyada kız çocukları diri diri kuma gömülmekteydi) doğduğu topraklarda iyileştirme yönünde etkileri olmuştur. Yetim hakkının korunmasını çok önemser. Ancak anne ve babaya sonsuz itaati gerektirir (Yörükoğlu, 1989’dan aktaran Demirkan, 2010). 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

13 Ortaçağ’da (5-13. yy) çocukluk
Yaşamın farklı bir dönemi olarak görülmemiş Bağımlı birey olarak tanımlanan insan yavruları (5-7 yaş) bebek olarak kabul edilmiş Bebeklikten çıkan çocuklar küçük yetişkinler olarak görülmüşlerdir Ortaçağ Avrupasında (5-13. yüzyıllar) çocukluk, yaşamın farklı bir dönemi olarak görülmemiş, dolayısıyla büyüyen insanın gereksinmeleri dikkate alınmamıştır. Modern anlamdaki çocuk ve çocukluk kavramlarına Ortaçağda rastlanmamaktadır. Beş-yedi yaşına kadar bağımlı birey olarak tanımlanan insan yavruları bebek olarak kabul edilmiş, bebeklikten çıkan çocuklar küçük yetişkinler olarak görülmüşlerdir. (Bunun nedeni bebekliğin doğal bir gerçeklik iken çocukluğun daha çok sosyo-kültürel bir kavram olmasındandır. Bu nedenle çocuk kavramı tarih boyunca diğer toplumsal kavramlar gibi norm ve değerlere göre, göreceli olarak belirlenmiştir (Akyüz, 2000)). Çocukları yetişkinlere özgü giysiler içinde, yetişkinlere has ifadelerle ve bazen yetişkin beden oranları ve özellikleriyle betimleyen tablolar bu bakış açısına önemli bir kanıt oluştururlar (Gander ve Gardiner, 1993). 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

14 Çocuk minik yetişkindir
. (Bunun nedeni bebekliğin doğal bir gerçeklik iken çocukluğun daha çok sosyo-kültürel bir kavram olmasındandır. Bu nedenle çocuk kavramı tarih boyunca diğer toplumsal kavramlar gibi norm ve değerlere göre, göreceli olarak belirlenmiştir (Akyüz, 2000)). Çocukları yetişkinlere özgü giysiler içinde, yetişkinlere has ifadelerle ve bazen yetişkin beden oranları ve özellikleriyle betimleyen tablolar bu bakış açısına önemli bir kanıt oluştururlar (Gander ve Gardiner, 1993). 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

15 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Yetişkin giysileri ile çocuklar 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

16 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Çağın koşulları Bebek ölümü oranları çok yüksek Tıbbi bilgisizlik Kötü sağlık uygulamaları Bebeğin gereksinmelerini anlayamama İhmal ve kötü muamele Altı yaşından küçükler ailenin üyesi kabul edilmiyor Ebeveynler çocuklarına bağlanmaktan kaçınıyorlar Yaşam standardı çok düşük (yoksulluk) Ortaçağda insanların içinde yaşadığı koşullar çocukluğun nasıl algılandığını anlamak konusunda yardımcı olmaktadır. Doğum ve bebek ölümü oranları çok yüksek olduğundan altı yaşından küçükler ailenin üyesi kabul edilmemekteydi. Kaybetme korkusuyla ebeveynler çocuklarına bağlanmaktan kaçınmaktaydı. Bebek ölümü oranlarının yüksek olması, sadece tıbbi bilgisizlik ve kötü sağlık uygulamalarından değil, bebeğin gereksinmelerini anlayamamaktan doğan ihmalden ve kaba muameleden kaynaklanıyordu. Ortaçağda sıradan bir insanın yaşam standardı çok düşüktü. Yiyecek ve barınak için rekabet çok büyüktü. Bebeklerin de içinde olduğu zayıflar ve çaresizler diğerleriyle rekabet edemiyorlardı. Özürlü ve gayrimeşru bebekler genellikle ölüme terkediliyordu. Her ne kadar Ortaçağda bebek öldürme uygulaması azalmışsa da, bunun 18. yüzyıla kadar sürdüğü kabul edilmektedir. Bazı aşırı yoksulluk durumlarında ebeveynler, daha acınacak duruma getirmek, dolayısıyla dilencilikte daha başarılı sonuçlar elde etmek için bile bile çocuklarını sakat bırakıyorlardı (De Mause, 1974’den aktaran Gander ve Gardiner, 1993). 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

17 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Kundaklama geleneği Bebeklerin kendilerine zarar vermesini önlemek Yetişkinin çocuğa zarar vermesini önlemek Yetişkinin rahatı kundaklanan bebekler sessiz ve edilgin daha fazla uyuyor kalp atışları yavaşlıyor daha az ağlıyor Doğumu izleyen bir yıl boyunca bebekleri kundaklamak bir Ortaçağ geleneğiydi. Ebeveynler, bebeklerin kendilerine zarar vermesi (yüzünü- gözünü tırmalamak gibi) ya da taşırken onlara zarar vermek (uygun olmayan biçimde tutmak sonucu kol ve bacaklarına zarar vermek gibi) gibi korkularla kundak kullanma eğilimi göstermekteydi. Geçmişteki çocuk yetiştirme uygulamalarını ve çocukluk kavramlarını araştıran tarihçi De Mause'a (1974) göre kundaklamanın en önemli amacı yetişkinin rahatıydı. Kundaklanan bebekler sessiz ve edilgin oluyordu; daha fazla uyuyorlardı; kalp atışları yavaşlıyordu ve daha az ağlıyorlardı. Kundaklanmış bebekler saatlerce duvardaki kancalarda asılı durur; oyun amaçlı top gibi bir yetişkinden diğerine atılırdı (Gander ve Gardiner, 1993). Küçük bir çocuğu yalnız bırakmanın (bazen saatlerce) sakıncalı olabileceği düşünülmüyordu. Eğer yetişkinlerin yokluğunda bebeğe bir şey olursa -ki sıklıkla olurdu- bu durumun sorumlusu kötü şans, kötü ruhlar ya da Tanrının gazabı olarak kabul edilirdi. Yanında bulunarak çocuğu koruyabileceği yetişkinlerin akıllarına gelmiyordu. Eğer çocuk huysuzluk eder ve ağlarsa yetişkinler çoğu zaman bunu da kötü ruhların etkisine bağlardı (Gander ve Gardiner, 1993). 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

18 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Kundaklanmış bebekler saatlerce duvardaki kancalarda asılı durur; oyun amaçlı top gibi bir yetişkinden diğerine atılırdı (Gander ve Gardiner, 1993). 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

19 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Çocuk bakımı Bebeği yalnız bırakmak sakıncalı görünmüyordu Yalnızken yokluğunda bebeğe bir şey olursa -ki sıklıkla olurdu- bu durumun sorumlusu Kötü şans Kötü ruhlar Tanrının gazabı Küçük bir çocuğu yalnız bırakmanın (bazen saatlerce) sakıncalı olabileceği düşünülmüyordu. Eğer yetişkinlerin yokluğunda bebeğe bir şey olursa -ki sıklıkla olurdu- bu durumun sorumlusu kötü şans, kötü ruhlar ya da Tanrının gazabı olarak kabul edilirdi. Yanında bulunarak çocuğu koruyabileceği yetişkinlerin akıllarına gelmiyordu. Eğer çocuk huysuzluk eder ve ağlarsa yetişkinler çoğu zaman bunu da kötü ruhların etkisine bağlardı (Gander ve Gardiner, 1993). 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

20 Minik ve aptal yetişkin
5-7 yaş arasında çocuk yetişkin dünyasına bütün yönleriyle girer Yetişkinlerle aynı oyunları, öyküleri, oyuncakları, şarkıları ve giyim tarzlarını paylaşırlar Kumar oynar, içki içerler Çalışırlar Çocuk beş ile yedi yaş arasındaki bir zamanda yetişkin dünyasına bütün yönleriyle girerdi. Çocuklar, yetişkinlerle aynı oyunları, öyküleri, oyuncakları, şarkıları ve giyim tarzlarını paylaşırlardı. Aynı zamanda kumar oynama, içki içme gibi alışkanlıkları ve çalışma alanlarını da paylaşırlardı. Bebekler ve çocuklara yönelik cinsel istismar görülen bir şeydi (De Mause, 1974’den aktaran (Gander ve Gardiner, 1993). Çocukların, düşünce ve güdüler açısından yetişkinler gibi oldukları, fakat onlardan daha aptal oldukları kabul edilirdi. Buna uygun olarak yetişkinler çoğu zaman çocuklardan yararlanır ve onların kendilerine hizmet etmelerini beklerlerdi. Bildiğimiz resmi eğitim kavramı mevcut değildi ve çocukların hayatında bildiğimiz okul kavramı yoktu. Bunun yerine çıraklık eğitimin temelini oluşturmaktaydı. Ev işleriyle ilgili beceriler de evde öğrenilirdi (Greenleaf, 1978’den aktaran Gander ve Gardiner, 1993). 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

21 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Çalışan çocuk 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

22 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Kötü alışkanlıklar 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

23 Çocukluk kavramının ortaya çıkışı
13. yy 16. yy çocuğa karşı duyarlılık 17. yy çocuğu yetişkinden farklı görme çocuklara has giysiler, oyunlar, oyuncaklar, şarkılar, eğlenceler (varlıklı çocuklar için) Yetişkinlerin dünyasını paylaşmaya devam (yoksul çocuklar için) Refah düzeyinin artması, kitlesel eğitim (matbaanın icadının etkileri) 20. yy yasaların koruması (alkol, sigara, pornografik yayınlar, çalışma, zorunlu eğitim) Aries’e (1962) göre, çocukluğun keşfi süreci 13. yüzyılda başlamış, yansımaları yüzyıl sanat tarihinde görülmüştür. 15. ve 16. yüzyıl resimlerinde modern çocuk anlayışına benzer figürler yer almaktadır. (Akyüz, 2000; Onur, 2005). Çocuğa karşı duyarlılık 16. yüzyıl sonlarında gelişmeye başlamıştır. Yetişkinler çocuğa artık kişiliksiz bir varlık olarak bakmayı bırakıp 17. yüzyıl başlarında çocukluğu yetişkinlikten farklı görmeye başlamışlardır. O günden bugüne, çocukluk yaşamın en önemli ve biçimlendirici evresi olarak gelişim göstermiştir. Matbaanın icadıyla kitabın ve eğitimin yaygınlaştırılması ve çocuğun eğitimin ana odağı haline gelmesi çocuğa farklı bir konum kazandırmıştır (Polat, 1997). Dört yüzyıl içinde ayrı bir çocukluk dünyası gelişme gösterdi. 17. yüzyıl başlarında çocukların giyim tarzları büyüklerinkinden farklılık gösterdi. Çocuklar kendi tarzlarındaki giysilerin yanısıra, kendilerine ait oyunlara, öykülere, şakalara, şarkılara ve müziğe, oyuncaklara ve eğlencelere sahip oldular. Yetişkin etkinliklerinden uzak tutuldular ve gerçekte "kendi yerlerini bilmeleri" istendi. Ama bunlar varlıklı ailelerin çocuklarıydı. Üst ve orta sınıf 18. yüzyıla gelindiğinde ayrı ve biçimlendirici bir dönem olarak çocukluk kavramını kabul etti (Gander ve Gardiner, 1993). Ancak yoksullar arasında eski tutumlar değişmedi ve çocuklar yetişkinlerin dünyasını paylaşmayı sürdürdüler. Victoria dönemi Londra'sında ya da Paris'te işçi sınıfı çocuklarını betimleyen resimler çocukları hala yetişkinler gibi, çoğu zaman ana babalarının eskimiş yırtılmış giysilerini giymiş olarak göstermektedir; çocukların içki içtiğini, kumar oynadığını ve aslında cinsellik dahil yetişkin yaşamının bütün yönlerine katıldığını biliyoruz (gerçekte, bundan kaçınmalarına olanak yoktu). Ancak refah düzeyinin artması ile birlikte işçi sınıfı da kitlesel eğitimden yararlandı ve işçi çocukları onlara benimsetilen ayrı bir dünyaya sahip olmaya başladılar (Plumb, 1976). Çocukların bu ayrı dünyasında geneleve gitme, kumar oynama ve tütün satın alma yasaklanmıştı. Yirminci yüzyıl, çocuğu gerçek dünyadan "korumayı" sürdürdü. Yasalar çocukların çalışmasını yasakladı. Çocuklar alkollü içki satın alamaz, pornografik filmler seyredemez ya da pornogafik yayın satın alamazlar. İsteseler de istemeseler de belli bir yaşa kadar (ülkeden ülkeye değişir) okula gitmek zorundadırlar (Gander ve Gardiner, 1993). 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

24 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Yeni bir dünya yy eğitimde devrim Çocuklar masum ve iyi doğar, rehberlik edilmesi gerekir Kitapların çocuklara uyarlanması (sansür) Sıkı bir disiplin anlayışı Eğitime ve ahlaki gelişmeye artan ilgi Beden sağlığına ve temizliğe verilen önem Çocukların cinsel gelişiminin izlenmesi Kız ve erkek okullarının ayrılması 17. ve 19. yüzyıllar arasında çocukların eğitimine ilişkin tutumlarda bir devrim yaşanmıştır. İnsanların masum doğduğu ve bu masumiyeti koruma görevinin yetişkinler tarafından üstlenilmesi ve çocuklara rehberlik edilmesi gerektiği görüşü benimsenmiştir (Plumb, 1976). Kitaplar ilk kez özellikle çocuklar için uyarlanmış, bir anlamda sansür edilmiştir (çocuğa uygun olmayan ögelerden arındırılmıştır). Okul çağındaki çocukların yalnızca yetişkinlere göre olduğu düşünülen şeyleri görmemelerini ve yapmamalarını sağlayan sıkı bir disiplin anlayışı gelişmiştir. Çocukların eğitimine ve ahlaki gelişimine ilgi arttıkça, sağlığa ve temizliğe olan ilgi de artmıştır (aktaran Gander ve Gardiner, 1993). 18 yüzyılın sonlarında İngilizler batı toplumlarında kundaklamayı ve sütanneliği sona erdirme yönünde öncülük etmiştir (kundaklama bebekler için sanıldığı kadar zararlı değildir ve bazı kültürlerde hala uygulanmaktadır). Önce İngiltere ve Amerika'da, daha sonra Fransa ve Almanya'da bu gelenekler ortadan kalkmıştır. 19. yüzyılda daha önceleri çocukluğun çok erken dönemlerinde başlatılan, aylarca süren, dayak ile tuvalet eğitimi ile ilgilenmeye başladılar. Yine 19. yüzyılda bilimsel tıbbın patlamasıyla çocuğun beden sağlığına ve bedensel işlevlerine duyulan ilgi arttı (Sears, 1975). Ama bilgi sınırlı kaldı. Örneğin, lavman yapmanın her şeyi iyileştireceği düşünülüyordu. Çocuklarda düzenli bağırsak hareketleri sağlayarak onların sağlığının korunması düşünülmekteydi. Yetişkinlerin beden işlevlerine odaklanması büyük olasılıkla onları gözleyebilmelerinden ve denetleyebilmelerinden kaynaklanıyordu. Çocukların cinsel gelişimi daha yakından incelenmeye ve kız çocuklarla erkek çocukların birlikte okumaları ahlaki açıdan sağlıksız olarak görülmeye başlandı. Okullar kız ve erkek çocukları ayırdı (aktaran Gander ve Gardiner, 1993). 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

25 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Yeni bir dünya Çocukların yetişkinden farklı olduğu anlayışı pekişti Tarımdan sanayiye geçiş Orta sınıfın gelişmesi Refahın artması Çocuk ölümlerinin azalması Ebeveyn ve çocuk ilişkilerinin önem kazanması Eğitimde yeni görüşler (Rousseau, çocuklara saygı, bırakalım çocukluklarını yaşasınlar – 18. yy) Eğitimin dinin tekelinden kurtulması (çocuğu tanımaya yönlenmesi) Rönesans’la birlikte kültürel ve düşünsel ortamda başlayan değişim 19. yüzyılda da sürmüş ve çocukların yetişkinlerden farklı olduğu anlayışı daha da pekişmiştir. Bu değişimde, ekonominin tarımdan sanayiye kayması, orta sınıfın gelişmesi, aile yapısının değişmesi, çocuk ölümlerinin azalması, boş zamanların artması, ana-baba-çocuk ilişkisinde duygusal bağın önem kazanması önemli rol oynamıştır. Aydınlanma çağı filozofları, çocukluk anlayışı ve çocuk eğitimi konusunda yeni görüşler ileri sürmüşlerdir. Böylece, kendine özgü ve gittikçe gelişen bir çocukluk anlayışı ortaya çıkmıştır. Gelişen bu anlayış doğrultusunda çocuklar göçlerin, sanayileşmenin, şehirleşmenin olumsuz etkilerinden korunmaya çalışılmış, sağlık ve refahlarıyla ilgili önlemler alınmıştır. 20. yüzyılda ise çocuk, toplumun geleceğini belirleyen en önemli insan kaynağı olarak değerlendirilmiştir. Bu yüzyıl aynı zamanda, filozofların, eğitimcilerin, psikologların ve hukukçuların çocukları incelemeleri, onların gelişimleri ve hakları konusunda çalışmalar, araştırmalar yapmaları ve fikirler ileri sürmeleri dolayısıyla "çocuk yüzyılı" olarak da adlandırılmıştır (Gander ve Gandiner, 2004). Çocuğu doğuştan günahkar gören anlayışa karşı Aydınlanma çağında çocuğun doğuştan iyi ve saf olduğunu kabul eden anlayış hakim olmaya başlamıştır. Çocuk doğduğunda boş bir levha gibidir, üzerine ne yazılırsa onun izi kalır. Çocuk iyi ve temiz doğar, ancak eğitilmezse kötüye yönlenir. Rousseau bu yeni çocuk kavramının en ateşli sözcülerinden biri olmuştur.Çocuğu küçük yetişkin gibi gören anlayışa karşı çıkmış ve çocuğun insanların ve toplumun elinde bozulduğunu savunmuştur. Çocuklara saygı duyulması gerektiği ve çocukluklarını yaşamalarına izin verilmesi gerektiği savunduğu konular arasındadır. Böylece çocuk eğitimi dinin tekelinden kurtulmuş ve toplum çocuğu tanımaya ve keşfetmeye yönelmiştir. Daha sonra Pestalozzi, Froebel ve John Dewey gibi eğitimciler de Rousseau’nun izinden yürümüştür Lawrence, 1970’den aktaran Demirkan, 2010). Darwin’in eğitim kuramı, her alanda olduğu gibi psikoloji alanında da etkisini göstermiştir. Bu kurama göre çocuk doğuştan ne iyidir ne de kötüdür. Tüm diğer canlılarda olduğu gibi gelişen ve değişen çevre şartlarına uyum sağlar. Hayvan türüne özgü dürtüler yanı sıra insan türüne özgü yeteneklerle donatılmıştır. İyiye de kötüye de açıktır. Aldığı eğitim ve yaşantıları nasıl bir yetişkin olacağı konusunda belirleyicidir (Yörükoğlu, 1989’dan aktaran Demirkan 2010). 20. yüzyılda artık çocukların kendi televizyon programları, kitapları, okulları, dükkanları ve dükkanlarda özel bölümleri, hatta yiyecekleri ve mönüleri vardır; bütün bunlar onların gereksinmelerine, ilgilerine ve yeteneklerine göre hazırlanmıştır. Öyle görünüyor ki, çocuklar "küçük yetişkin" konumlarını bıraktıklarında, yetişkilere özel hakları da bıraktılar (Gander ve Gardiner, 1993). 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

26 Darwin’in eğitim kuramı
Çocuk doğuştan ne iyidir ne de kötüdür (19. yy) Tüm diğer canlılarda olduğu gibi gelişen ve değişen çevre şartlarına uyum sağlar Hayvan türüne özgü dürtüler yanı sıra insan türüne özgü yeteneklerle donatılmıştır İyiye de kötüye de açıktır Aldığı eğitim ve yaşantıları nasıl bir yetişkin olacağı konusunda belirleyicidir 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

27 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Çocuk yüzyılı (20. yy) Televizyon programları, oyunları, kitapları, okulları, dükkanları ve dükkanlarda özel bölümleri, hatta yiyecekleri ve mönüleri vardır Çocuk gelişimine büyük ilgi Bu alanda yapılan sayısız çalışma ve araştırma Çocuk eğitiminde ve çocuk yetiştirirken empati 20. yüzyılda artık çocukların kendi televizyon programları, kitapları, okulları, dükkanları ve dükkanlarda özel bölümleri, hatta yiyecekleri ve mönüleri vardır; bütün bunlar onların gereksinmelerine, ilgilerine ve yeteneklerine göre hazırlanmıştır. Öyle görünüyor ki, çocuklar "küçük yetişkin" konumlarını bıraktıklarında, yetişkilere özel hakları da bıraktılar (Gander ve Gardiner, 1993). Bugün çocukların ve ergenlerin dünyası yetişkinlerin dünyasıyla çok az çakışmaktadır. Birçok çocuğun sabah evden ayrılan ebeveynlerinin ne yaptığı (işleri) konusunda çok az bilgisi vardır. Çocuklar yetişkin dünyasına çoğu zaman katılmadıkları için, okuldan, televizyondan veya İnternet’ten dolaylı olarak öğrendikleri dışında, bu dünyayla ilgili çok az bilgiye sahiptirler (Gander ve Gardiner, 1993). Diğer taraftan, gelişimlerinin çeşitli evrelerinde çocukların gösterdikleri özellikler ve aynı zamanda gelişimlerinin nasıl ve niçin engellendiğini ya da hızlandığını anlama açısından uzun bir yol katedildi. Çocukların ahlak eğitiminde ebeveynlerin eğer gerekirse "çocuğun isteğini kırması" (Davis, 1976) anlayışını vurgulayan Victoria çağının çöküşünden bu yana çocuklarımız karşısında gitgide daha empatik olduk. Çocukların "duygusallaştırılması" (Kessen, 1976) olarak damgalanan bu eğilim yirminci yüzyılı bir "Çocuk Yüzyılı" (Boas, 1966) yapmıştır. Bu yüzyıl aynı zamanda, filozofların, eğitimcilerin ve psikologların çocukları inceleme ve onların gelişimleri hakkında varsayımlar ileri sürmedeki sayısız ilgilerine ve çabalarına da tanık oldu (Gander ve Gardiner, 1993). Günümüzde çocukluk kavramı başlangıcından çok daha farklı bir noktaya ulaşmıştır. Ancak buna rağman dayak, köleleştirme, cinsiyet ayrımı, istismar gibi geçmişte gördüğümüz kabul edilemeyen uygulamaların hala çeşitli toplumlarda ve toplum katmanlarında devam ettiğini görmekteyiz. 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

28 Çocuk gelişiminin bilimsel incelemesi
Çocuk gelişimi görece yeni bir kökene sahiptir ve çok disiplinlidir Psikolojinin üç büyük dalından türemiştir: Deneysel psikoloji Psikanalitik klinik psikoloji Tıp, biyoloji, antropoloji, sosyoloji ve eğitimin araştırmalarından da beslenir Çocuk gelişimi alanı görece yeni bir kökene sahiptir ve çok disiplinlidir. Psikolojinin üç büyük dalından türemiştir: Deneysel, psikanalitik ve klinik psikolojiler. Ayrıca tıp, biyoloji, antropoloji, sosyoloji ve eğitimin de içinde olduğu diğer çeşitli disiplinlerden gelen araştırmalara da büyük ölçüde dayanmaktadır. Ayrıca, sosyal çalışma, eğitim ve tıp gibi uygulamalı alanlarla her zaman çok yakın bağları oldu. İlk çocuk psikolojisi araştırmaları ve dersleri gelişimsel bakış açısından yoksundu. Çocuklarda zaman içinde ortaya çıkan gelişimsel değişmeler üzerinde özel olarak odaklanmıyordu. Çocuk gelişimindeki ilk araştırmalar önce gelişim normları konusunda veriler topladılar ya da çocukların davranışları konusundaki deneylerle yetindiler. Hiçbir çocuk dar anlamda "normal" olmadığı için, normalin bir aralık (range) olarak tanımlanması en doğrusudur. 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

29 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
İlk araştırmalar İlk araştırmalar gelişimsel bakış açısından yoksundu Çocuklarda zaman içinde ortaya çıkan gelişimsel değişmeler üzerinde odaklanmıyordu Gelişim normları konusunda veriler topladılar Çocukların davranışları konusunda deneyler içerdiler 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

30 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Araştırmalar Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra çocuk araştırmalarında patlama İkinci Dünya Savaşıyla yavaşlama Savaştan sonra yeniden artış ve süreğenlik Kesitsel araştırmalar çeşitli yaş grupları için normlar oluşturacak veriler sağlar. Boylamsal araştırmalar zaman içinde çocuklardaki bireysel gelişimsel değişimler hakkında veriler sağlar. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra çocuk araştırmalarında görülen patlama İkinci Dünya Savaşı'yla yavaşladı, ama savaştan sonra yeniden başladı ve o tarihten beri sürüp gitmektedir. 1960'lar normatif verilerin sorgulanmasını getirdi ve daha rafine/detaylı deneysel ve istatistiksel yöntemler eşliğinde daha süreç yönelimli araştırmalara doğru bir eğilim başlattı. 1970'ler gitgide daha incelmiş araştırma yöntemleri yanında doğal gözleme bir dönüş getirdi ve çocukların doğal çevrelerinde deneyler yapmaya doğru bir eğilim başlattı. 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

31 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Çocuk araştırmaları Kesitsel araştırmalar (çeşitli yaş grupları için normlar oluşturacak veriler sağladı) Boylamsal araştırmalar (zaman içinde çocuklardaki bireysel gelişimsel değişimler hakkında veriler sağlar) 1960'lar normatif veriler sorgulanmaya başladı (hiçbir çocuk dar anlamda "normal" olmadığı için, normalin bir aralık (range) olarak tanımlanması en doğrusudur 1970'ler gitgide yeni araştırma yöntemleri ve çocukların doğal çevrelerinde deneyler yapma eğilimi 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

32 Gelişimin çok yönlülüğü
Gelişim başlıca 4 alanda incelenir fiziksel/bedensel duygusal/ruhsal sosyal/toplumsal zihinsel/bilişsel Bir bireyin gelişimi tüm bu alanlardaki gelişime bir bütün olarak bakmakla anlaşılabilir Gelişimde bireysel farklılıklar ve kültürel etkenler gibi etkenler de söz konusudur Bireyler belli yaşlarda benzer özellikler göstermelerine rağmen bireysel farklılıklar da gösterirler 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

33 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları
Gelişim psikolojisi Bireyi bir bütün olarak ele alır Bireyin gelişim dönemlerini (bebeklik, çocukluk ve ergenlik) ayrı ayrı inceler Bütünsel bir değerlendirmeye varmaya çalışır 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

34 Çocuk gelişiminin evreleri
İlk çocukluk çağı (2-6 yaş) İkinci çocukluk çağı (6-12 yaş) Son çocukluk çağı (12-14 yaş) 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

35 Çocuk gelişiminin evreleri
Oyun çağı (2-6 yaş) Okul çağı (6-12 yaş) Erginlik çağı (12-14 yaş) 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

36 Ele alacağımız evreler
Doğum öncesi Bebeklik (yenidoğan) İlk çocukluk (okul öncesi) Orta çocukluk (okul çocuğu) Son çocukluk (ergenlik) 25/02/2015 BBY164 Çocuk ve Gençlik Yayınları

37 Çocuk, Çocukluk ve Çocuğun Gelişim Evreleri


"Çocuk, Çocukluk ve Çocuğun Gelişim Evreleri" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları